diorex
life
Dedas

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kimin eseri? Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kitabının yazarı kimdir? Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti konusu ve anafikri nedir? Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kitabı ne anlatıyor? Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kitabının yazarı Umberto Eco kimdir? İşte Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.03.2022 14:00
Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Umberto Eco

Çevirmen: Kemal Atakay

Orijinal Adı: Sei Passegiate Nei Boschi Narrativi

Yayın Evi: Can Yayınları

İSBN: 9789750734434

Sayfa Sayısı: 192

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Umberto Eco'nun Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti'si, tıpkı Italo Calvino'nun Amerika Dersleri gibi, uluslararası saygınlığı olan yazar ve bilim insanlarının her yıl Harvard Üniversitesi'nde sundukları altı konferansın metinlerinden oluşuyor. Anlatı konusundaki kuramsal çalışmalarıyla da tanınan Eco, bu kez bir kuramcıdan çok, okur kimliğiyle çıkıyor karşımıza. Kırmızı Şapkalı Kız masalından Nerval'in Sylvie'sine, Dumas'nın Üç Silahşörler'inden Tolstoy'un Savaş ve Barış'ına, Kafka'nın Dönüşüm'üne, Agatha Christie'nin polisiyelerine, bir anlatı ormanının gizleri arasında gezdiriyor okuru.

(Arka Kapak)

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti Alıntıları - Sözleri

  • “Her ne olursa olsun, kurmaca yapıtlar okumaktan vazgeçmeyeceğiz çünkü onlarda yaşamımıza bir anlam verecek formülü aramaktayız. Sonuçta, yaşamımız süresince, bize neden dünyaya geldiğimizi ve yaşadığımızı söyleyecek bir ilk öykünün arayışı içindeyiz.”
  • Eğer anlatı dünyaları böylesine rahatsa, neden dünyanın kendisini bir romanmış gibi okumayı denemeyelim?
  • “Rüya ikinci bir yaşamdır.”
  • Derin bir üzüntü yaşadığınız bir sırada, bir komedi filmi gördüyseniz, kişinin böyle bir durumda eğlenmesinin çok güç olduğunu bilirsiniz; bununla da kalmaz, aynı filmi yıllar sonra yeniden görüp, gene gülmeyebilirsiniz, çünkü her görüntü size ilk deneyiminizdeki üzüntüyü anımsatacaktır.
  • Anlatı, bizi bir dünyanın sınırları içine kapatır ve bizi, bir biçimde onu ciddiye almaya yöneltir.
  • Dağınık sayfalar üzerine hemen her zaman kurşun kalemle , kendimi fantezinin ya da gezintinin kollarına bırakarak acıyla yazdım.
  • Gerçek dünyada edinmiş olduğumuz geometriyle ilgili tüm bilgiler, bu gerçekdışı dünyayı olanaklı kılmak için çağrıştırılır.
  • Okumak bir bahistir. Bize ne önerdiğini açık bir biçimde söylemeyen bir sesin önerilerine bağlı kalacağımıza bahse gireriz.
  • Uyanık ve becerikli olmalısınız, yoksa yutulanlar arasına karışırsınız. Uyanık olmak zorundasınız. Ve becerikli.
  • Gerçek yaşamda, biri bize belli olayların meydana geldiğini anlattığında, konuşan ya da yazan kimsenin gerçeği söylemek istediğini varsaydığımızdan, içgüdüsel olarak dinlediğimizin doğru mu yanlış mı olduğunu değerlendirme eğilimi gösteririz.
  • Anlatılar okumak, gerçek dünyada gerçekleşmiş, gerçekleşmekte ve gerçekleşecek olan uçsuz bucaksız şeylere bir anlam vermeyi öğrendiğimiz bir oyun oynamak demektir.
  • Eğer anlatı dünyaları böylesine rahatsa, neden dünyanın kendisini bir romanmış gibi okumayı denemeyelim?
  • ORMANDA OYALANMAK Proust'un A la Recherche du Temps Perdu'sünü Ollendorf Yayınevi adına geri çevirirken Mösyö Humblot adlı bir zat şunları yazmıştı: "Belki anlama özürlüyümdür, ancak bir beyefendinin uykuya dalmadan önce yatakta bir o yana bir bu yana döndüğünü anlatmaya neden otuz sayfa ayırmış olduğunu bir türlü kavrayabilmiş değilim." Hızlılığı övdüğünde Calvino'nun şu uyarıda bulunması gerçekten de çok yerindeydi: "Bununla, hızlılığın kendi içinde bir değer olduğunu söylemek istemiyorum: Anlatısal zaman geciktirici, çevrimsel veya durağan olabilir... Hızlılıkla ilgili bu savunmada, oyalanmanın zevklerini yadsımayı düşünmüyorum." Öyle olmasa, Proust'u edebiyat Panteonu'na kabul edemezdik.
  • Bana, ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum: "Telefon rehberi; rehberdeki bütün o karakterlerle sonsuz öyküler yaratabilirim.”
  • Okur ile tarih, kurmaca ile gerçeklik arasındaki karmaşık ilişkiler üzerine düşünmek, aklın canavarlar üreten uykusuna karşı bir tür terapi oluşturabilir.

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Herkese merhaba bu akşam sizlere Umberto Eco’nun Anlatı Ormanlarında Gezinti isimli eserinden bahsetmek istiyorum. Umberto Eco'nun bu kitabı konferanslarından elde edilen 6 konuşmayı içeriyor. Deneme tarzındadır diyebiliriz. Bu tür kitaplara ilginiz olması dahilinde zevk alacağınız bir kitap, fakat ilginiz yoksa okumakta zorlanacağınız bir tür, diyebilirim. Eco bu kitabında örnek okur, örnek yazar, ampirik okur, ampirik yazar, anlatıdaki oyalanma ve yavaşlatma teknikleri, anlatının hızlandırılması, anlatıda analeks ve prolekslerin işlevi, anlatılarda öykü, olay örgüsü, zaman, şahıs kadrosu, üslup ve mekan gibi unsurların kullanımı, inançsızlığın askıya alınması, kurmaca metinlerle tarihi metinler arasındaki farklar gibi anlatılarla ilgili daha pek çok meseleye ışık tutuyor, okuru adı üstünde kendisinin önderliği ve rehberliğinde anlatı ormanlarında gezindiriyor adeta.Kitabın adı da dahil olmak üzere sembollerden oluştuğu söylenebilir. Bir okurun, ama gerçek bir okurun okuma serüvenini ormandaki patikalarda çıkılan altı gezintiye benzeterek uğrak yerlerinin altı çiziliyor. Başarılı bir kitap. Çeviride bile Eco'nun dili bu kadar güzel geliyorsa, orijinalinden okusak nasıl zevk alırdık diye düşünmeden edemiyor insan. Tasvir yapma şekillerinin çokluğunu , hilelerinin , taktiklerini güzel örneklerle anlatıyor . Sadece tasvir de değil esasında zaman , şahıslar arasındaki bağlantıların kurulmasının nasıl olduğunu , kısaca edebi dünyanın mutfağından bazı bilgiler veriyor.Özellikle yazan veya yazmayı düşünen arkadaşlara tavsiyemdir.Kitapla kalın. (Dark Reader)

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti, Eco’nun konferans metinlerinden oluşuyor. Eco'nun her denemesinde öne çıkan realite, bilgi ve önerilerle sarmalanarak okura yeni bakış açıları sunuyor. “Nasıl iyi okur olunur?” konusunu böylesine irdeleyen, metinler üzerindeki çözümlemelerin ilginçliği üzerine düşündüren, bir metni açıklayıp göstergelendiren, okuru anlamaya onun tabiriyle “örnek okur” olmaya iten bir yazar, okuru düşünen, teoriler sunan bir yazar, Umberto Eco. Yazarın bıraktığı boşlukları, -şöylesi daha iyi olurdu- veya konunun bütünlüğünden çıkarılacak anlamları, yazarın aksine kendince fazlalaştıran okur, örnek okurdur diyor Eco. Ampirik okur tabirine sık rastlıyoruz; bu tip okur kitabın kendisinde rastlantısal olarak uyandırdığı ilgisini çeken bir şey gibi alır, yani onu tutkularının muhafazası gibi kullanır diyebiliriz, metni karmaşık biçimlerde okumaya yatkın bir okur örneğidir. Eco’nun sayfalarca anlattığı şeyin aslında özeti şu: Kendi seçimlerinden, tutkularından arınmazsan metne giremez, onun sunduklarını alamazsın. Bir kitabı eline alıp bitirdiğinde yazarın yaratmaya çalıştığı okur olmak zorunda değilsin, ama tutkularını kenara itmelisin. Eco bunun yazar olarak da ayrımını yapıyor. Örnek yazar, eserin arkasında, okurla bir şekilde konuşan, okuru yanında isteyen bir ses ve talimatlar bütünü. "Okura boşluklar bırakan, çözümlendirmeye iten bir yazar" diyor. Bir metni tekrar okumanın, üzerinden titizlikle incelemenin, metni uç noktalara vardırmanın büyüyü yok ettiği söylenebilir mi? Bunun faydasına değinerek, zihnimizde berraklığını daha sağlam koruyacağını niteliyor Eco. Okur şunu düşünmelidir: Yazarın kendinden nasıl bir örnek okur olmasını beklediğini merak etmek; yazarın vermek istediği uç mesajı tahmin ederek okumak ve sonuca varmak… Anlatı ormanlarına bir giriş atalım isterseniz: Oyalanmak. Bir şey yapmakta olduğumuzda boşa geçen zaman olarak adlandırırız oyalanmayı, fakat yazara göre oyalanmak zevk almaktır, bazen keyif çıkarmak, çoğu zaman bir karar almadan önce düşünüp tartarak düşünce yürüyüşünü bir gezintiye dönüştürürüz Eco'ya göre. Polisiye bir roman okuyorsunuz, aranan katil ansızın bir suç daha işlemek üzere, kurban bir çocuk ve savunmasız. Dakikalar geçerken, çocuktan ansızın hiç beklenmeyecek bir yumruk darbesi, o zamana kadar oyalanan okurun bir anda ters köşe olmasıdır ve lezzetin tam olarak kendisidir. Bunu filmler için de söyleyebiliriz, Proust’un yarattığı karakteri otuz sayfa boyunca yatakta bir o yana bir bu yana dönmesinin anlatısını bu oyalanmanın dışında tutuyorum… “Eğer anlatı dünyaları böylesine rahatsa, neden dünyanın kendisini bir romanmış gibi okumayı denemeyelim? Ya da eğer kurmaca anlatı dünyaları böylesine küçük ve aldatıcı bir biçimde rahatsa, neden tıpkı gerçek dünya gibi karmaşık, çelişkili ve kışkırtıcı anlatı dünyalarını kurmaya çalışmayalım?" Kurmaca ve gerçeklik. Gerçek kelimesinin karşılığı varsa bu “doğru” olan-apaçık- şeydir ki; gerçek, bilgisel meselelerde "doğru"yu, olgusal meselelerde de "hakikat"e yakın bir anlamı olan "gerçek"i ifade eder. Romanlarda yer alan bilgilerin, doğruluğunun gerçek olup olmadıkları; olay, olgu davranış ve konuşmaların da doğallık ve gerçekçilik yönünden, yani anlatılanların günlük hayatla yakından ilgili, hayatın gerçeklerine uygun bulunup bulunmama noktasında gerçek veya gerçekçi olup olmadıkları tartışılabilir. Roman, gerçeklikle kurmacalık arasında bir yerde, ama kurmacalık vasfı daha ağır basan, gerçekliği ancak malzeme olarak kullanıp, onu bozan ve dönüştüren bir yapıya sahip,-ki son zamanlarda en çok rağbet gören edebi türlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Gerçek olan, kurgusal olmayan bir –tarihi, siyasi vs.- şahsiyet, kurgusal bir romana dönüştürülebilir mi? Gerçeği darmadağın edecek bir şekilde… Kurgusal bir anlatı, adı üzerinde kurgudur ve gerçeğe kesinkes sadık kalınacağını beklememiz yanlış olur. -Bugün yüzlerce örneğini görebiriz.- Realist bir okur doğruyu ister, yazarın tinsel gücü ne kadar üstün ve dili ne kadar sanatsal olursa olsun bunu göz ardı etmez. Edebî eserler düşünce, hayal ve his gibi üç öğenin farklı seviyelerdeki işbirliği ile yaratılırlar. Düşünce, hayal ve hislerin akıl almaz değişkenliği dikkate alındığında, bu üç öğeyle kurulan edebî ürünlerin birebir gerçeklikleri anlatamayacakları, yani bu eserlerde gerçek hayatlardan bahsediliyor dahi olsa, anlatılanların yaşanıp geçmişte kalmış olan gerçek hayatı asla tam olarak yansıtılamayacağını, bunun kurgunun doğasında olduğunu bilmek gerekir. “Okur ile tarih, kurmaca ile gerçeklik arasındaki karmaşık ilişkiler üzerine düşünmek, aklın canavarlar üreten uykusuna karşı bir tür terapi oluşturabilir.” Kurmaca metinleri okuyarak, hiç bilmediğimiz ve belki de hiçbir zaman yaşama lüksüne sahip olamayacağımız serüvenleri yaşarız. Yeni anlatı ormanları, yeni dünyalar keşfederiz. Kurmaca anlatı karşısında okurun yaşadığı deneyimi en iyi ifade eden sözcüklerden biri, “büyülenme”dir. Buradan hareketle, kurmacanın üzerimizde bıraktığı etkilere Eco’nun ifadeleriyle bakalım: “Kurmaca anlatıların bizi neden bu kadar büyülediğini anlamak kolaydır. Gerek dünyayı algılamak, gerek geçmişi yeniden kurmak için yararlandığımız o sınırsız yeteneği kullanma olanağı sunmaktadır bize. Daha önce de belirttiğim gibi, çocuk oyun oynayarak yaşamayı öğrenir, çünkü yetişkin bir insan olarak içinde bulunacağı durumları taklit etmektedir. Biz yetişkinler de kurmaca anlatılar aracılığıyla gerek şimdinin gerek geçmişin deneyimine biçim verme yeteneğimizi geliştiriyoruz.” Sayfaları çevirdikçe Eco’nun aynı zamanda çok iyi bir okur olduğunu anlayabiliriz. Gerard de Nerval’ın Sylvie’sı, Joyce’un Ulysess’ı…. Poe, Proust, Mickey Spillane, Kafka, Gustave Flaubert, Alexandre Dumas, Dante… dolu dolu bir not kağıdı. okunması kesinleşen kitaplar, araştırılacak yazarlar... En önemlisi tekrar okunacak kadar önemli bir eser olması. Faucoult Sarkacı, Ortaçağ, Gülün Adı gibi eserlerin girizgâhı olduğunu düşünürek tercih ettiğim AOAG, zor ama Eco'nun dünyası için yalnızca küçük bir başlangıç. Bir göz bizi izliyormuş gibi hissettiğimiz, hayatamıza giren bir karaktere iyi huylu-melek, kötü huylu-şeytan- yakıştırması yaptığımız oluyor mu? Kurmacayı gerçek, gerçeği kurmaca gibi okuyor muyuz? Herkes kendi hayatının kahramanı-baş karakteri- değil mi? Kitaplardaki gibi düzgün ve bir amaca hizmet eden cümleler kurmaya özenir miyiz? Bazen, yaşadıklarımızı kurmacaymış gibi hikâyeleştirir miyiz? Kurgunun sunduğu farklı hayatların oluşturduğu bir bütün ve bu kurgusal hayatların toplanarak aksettiği "gerçek." “(…) yaşamımız süresince, bize neden dünyaya geldiğimizi ve yaşadığımızı söyleyecek bir öykünün arayışı içindeyiz. Kimi zaman kozmik bir öykü arıyoruz, evrenin öyküsünü, kimi zaman kendi bireysel öykümüzü, kimi zaman ise kendi bireysel öykümüzü evrenin öyküsüyle çakıştırmayı umuyoruz.” s.179 *21.yüzyılda, görselliğin bu kadar olduğu bir çağda İnsanların roman okuması için bana haklı bir gerekçe söyleyebilir misiniz? “Sanırım var, varsayalım ki yazıdan tamamen uzaksınız, hiç kitap okumadınız, ölüm anınızda hayatınıza dair çok az şey hatırlayacaksınız. Çok kısa bir hayat yaşadığınızı fark edeceksiniz. Ancak ben ölürken Julies Ceasar’ın suikastını, Romeo ve Juliet’in aşkını, Dante’nin cehennemini yaşamış olacağım, çok zengin bir hayat yaşamış olacağım.” (Sergen)

Sonsuza kadar Bukowski okuyamazdık, sonraya da kalsın dedik ama farklı anlatım tarzıyla çoğumuzun okumaktan zevk alabileceği bir başka yazar olan Umberto Eco'a geldik. İlginçtir ben daha çok masal ya da kitabın adından yola çıkarak 6 farklı hikaye tarzında bir yazı beklemiştim ama öyle değilmiş. Harvard'da yaptığı Norton Semineri notlarını paylaşıyor bizlerle. Herkesin kendine ait bir ormanı var diyor. İstediği herhangi bir kapıdan girebilir, yeter ki girsin yaklaşımı hakim. Tabi hemen aklıma Hikmet'in "Yaşamak bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine." dizeleri geliyor. Ormanı keşfetmek ve orada nasıl zaman geçireceğini belirlemek ise kişiye kalırken bu sefer de aklıma gülün dikeninin sadece bana olduğu, çiçek açmayan yerlere çiçek bahçeleri bıraktığım aklım geliyor. Üzülüyorum. Kurmaca metinlere yaklaşımını ise beğendim. Aklıma yine teknik taktik üzerine yaşayan korkaklar geliyor bu durumda da. Çünkü hayat aslında gerçeklerin göz ardı edildiği ve sahteliklerin yaşandığı bir yer. Hepimizde var bu. Mesela ben çeşme yaptırıyorum ama çeşmenin yapımında çalışırken, yolunu açarken, kazma kürek vururken, ne bileyim toprak düzeltip boruları ayarlarken tek bir resim paylaşmıyor ama çeşme bitince, ben yaptım diyebiliyorum. Bu hepimizde bir parça da olsa bulunan bir durum ama kendimden örnek vermek varken başkasını aramadım. Hoş, artık aramıyorum. İncelememi de onun sözleriyle noktalamak istiyorum: "Her ne olursa olsun kurmaca yapıtlar okumaktan vazgeçmeyeceğiz çünkü onlarda yaşamımıza anlam verecek formülü aramaktayız." diyor ve hepimize iyi okumalar diliyorum.. (Sadık Kocak)

Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti PDF indirme linki var mı?

Umberto Eco - Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Umberto Eco Kimdir?

Umberto Eco (d. 5 Ocak 1932, Alessandria), İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Takma ismi Dedalus'tur.

Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır. Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Yazarın ilk romanı Gülün Adı 1980'de yayımlandı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.

Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir.

Roland Barthes'tan sonra, "ayrıntıların anlamı" ya da "ayrıntıların sosyolojisi" adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco'nun pek çok eseri Türkiye'de yayınlandı.

Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entellektüeli listelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer almıştır.

Umberto Eco Kitapları - Eserleri

  • Gülün Adı
  • Foucault Sarkacı
  • Sıfır Sayı
  • Prag Mezarlığı
  • Baudolino
  • Beş Ahlak Yazısı
  • Tez Nasıl Yazılır?
  • Yanlış Okumalar
  • Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
  • Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
  • Önceki Günün Adası
  • Yorum ve Aşırı Yorum
  • Somon Balığıyla Yolculuk
  • Ortaçağ'ı Düşlemek
  • Cecü'nün Yer Cüceleri
  • Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi
  • Günlük Yaşamdan Sanata
  • Düşman Yaratmak
  • Genç Bir Romancının İtirafları
  • Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik
  • Çirkinliğin Tarihi
  • Ortaçağ 1
  • Güzelliğin Tarihi
  • Felsefe Tarihi-1
  • Budalalıktan Deliliğe
  • Antik Yunan
  • Açık Yapıt
  • Edebiyata Dair
  • Ortaçağ 2
  • Antik Yakındoğu
  • Efsanevi Yerlerin Tarihi
  • Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı
  • Popüler Roman Kahramanları
  • Ortaçağ 4
  • İnanç ya da İnançsızlık
  • Devlerin Omuzlarında Milano Dersleri
  • Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
  • Nişanlılar
  • Ortaçağ 3
  • Mimarlık Göstergebilimi
  • Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek
  • 16. Yüzyıl Rönesans Çağı
  • Antik Roma
  • Ertelenmiş Kıyamet
  • Alımlama Göstergebilimi
  • Felsefe Tarihi 3
  • Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar
  • Esselər
  • Experiences in Translation
  • Turning Back the Clock
  • Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler

Umberto Eco Alıntıları - Sözleri

  • Kendisi gibi zorbalara yardım ediyor, her türlü suçu işliyordu ve bütün bu kötülükleri de kendi zevki için yapıyordu. Size hangi kötülükleri, ne şekilde ve kaç kez yaptığını tam olarak söylemem olanaksız, ama onun nasıl biri olduğunu bugünkü koşullarda soyleyecek olursak, yasadışı örgütlerle uyuşturucu ticareti yapan ve gizli baskınlar düzenleyerek soygunlara karışanı biri olduğunu varsayabiliriz. Ve ayrıca, hakimleri ve devlet çalışanlarını satın aldığından (ki o zamanlar yolsuzluklar almış başını gidiyordu) hiç kimse onu hapse atmayı başaramıyordu. Onu tanımanız için yeterince açıklayıcı oldu mu? (Nişanlılar)
  • “Nesnenin güzelliğini belirleyen şey, bilen öznedir.” (Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik)
  • "İlk romanımı yazdığım sırada birkaç şey öğrendim. İlki şu: "İlham", sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir.Eski bir söz vardır,dehanın yüzde onu ilham,yüzde doksanı terdir,der.Fransız şair Lamartine'in en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığından sıkça söz ettiği söylenir: Bir gece ormanda gezinirken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini öne sürermiş.Ölümünden sonra çalışma odasında o şiirin pek çok versiyonunu bulmuşlar,yıllar boyu yazıp yazıp düzeltmiş şiirini. (Genç Bir Romancının İtirafları)
  • Hakiki bir şeylerin varlığına olan inanç, insanoğlunun hayatta kalması açısından elzemdir. Eğer birileri bizimle konuşurken doğru veya yanlış konuştuklarından emin olmasak, ortak hayat mümkün olmazdı. Bir kutunun üzerinde "Aspirin" yazıyorsa, striknin içermeyeceğinden de emin olamazdık. (Düşman Yaratmak)
  • Bir yapıt, yapıt olarak kaldığı sürece açık bir yapıttır, bunun ötesinde açıklık yalnızca gürültü olur. (Açık Yapıt)
  • Sıradan insan, öğrenmeyi reddeder fakat oğlunu okutmaya kararlıdır. (Yanlış Okumalar)

  • Ancak modern dünyanın kastettiği anlamda Avrupa’dan söz edebilmek için, Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasını ve Romalı barbar krallıkların doğuşunu beklemek gerekecektir. (Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı)
  • Kitle insanının başlıca özelliği bilme aşkıdır,bilgiye düşkünlüğüdür. (Yanlış Okumalar)
  • Derin bir üzüntü yaşadığınız bir sırada, bir komedi filmi gördüyseniz, kişinin böyle bir durumda eğlenmesinin çok güç olduğunu bilirsiniz; bununla da kalmaz, aynı filmi yıllar sonra yeniden görüp, gene gülmeyebilirsiniz, çünkü her görüntü size ilk deneyiminizdeki üzüntüyü anımsatacaktır. (Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti)
  • Aristoteles'e göre hem bireyin hem de şehrin en üstün iyiliği mutluluktur (eudaimonia), mutluluk da insanın kendine özgü yetenekleri mümkün olabilecek en iyi şekilde icra etmesi, yani erdem (aretē) veya mükemmelliktir. İnsan sadece zihne (dianoia) değil, en iyi şekilde uygulanmaya alışılınca karakteri (ēthos) oluşturan yeteneklere de sahip olduğundan, erdemleri zihinsel (zihnin mükemmelliği) ve ahlakidir (karakterin mükemmelliği). (Felsefe Tarihi-1)
  • Bu profesyonel çevre kısa süre içinde yeni bir klasisizm akımını teşvik eden elit kültüre dönüşür. XIII ile XIV. yüzyıllar arasında İtalya'nın tama­mında rastlanan bu türden sayısız örnek arasında Friedrich döneminde Sicilya'da Pier delle Vigne (1190-1249), Napoli'de Paolo da Perugia (?-1348), Roma'da Landolfo (1250-1331) ve Giovanni Colonna (1298-1343), Toscana'da da Geri d'Arezzo (1270-1339) yer alır. Ancak klasik yazarla­rın yeniden rağbet gördüğünün en önemli göstergeleri, özellikle Alp Dağ­ larının kuzeyindeki kültürle doğrudan temasla, saygın üniversiteler(Bo­logna ve Padova) ve zengin kitap koleksiyonlarının (Verona Din Meclis Kütüphanesi ile Pomposa Manastır Kütüphanesi) katkısıyla giderek can­lanan Lombardiya-Veneto bölgelerindeki şehir devletlerinde görülür. Ö­zellikle Padova, hakim Lovato Lovati (1241 -1309) ile çevresinin antikçağ ve filoloji alanlarında yürüttüğü araştırmaları temel alan ve hümanizm belirtileri göstermeye başlayan bir estetiğin yayıldığı bir merkez haline gelir. Kısaca antikçağ tutkusu olarak tanımlanabilecek rotayı Lovato belirler; bu sürece unutulmuş metinlerin yeniden keşfe­ dilip uyarlanması da (Catullus, Lucretius, Martialis, Properti­us, Tibullus, Valerius Flaccus'un eserleri, Livius'un IV. kitabı, Horatius'un Carmina'si [Şiirler), Ovidius'un Ibis'i, Seneca'nın trajedileri, Statius'un Silvae eseri), Titus Livius'un kitabesinin ve Padova'nın efsane­vi kurucusu Antenor'un mezarının günışığına çıkarılıp gerçekliğinin ka­ nıtlanması da dahildir. Böylece klasik yazarların taklidi yoluyla, Latin şiirinin yerel dillerdeki şiire üstünlük sağlaması amaçlanır. (Ortaçağ 3)
  • ... fiziksel anlamda anı, bir kayıttır, düzeni korunan, deyim yerindeyse dondurulmuş bir organizasyondur. (Açık Yapıt)
  • ''...herkesin ödün vermeksizin bize asla bakmamaya ve yokmuşuz gibi davranmaya karar verdikleri bir cemaatte yaşasak ya ölür ya da çıldırırdık.'' (Beş Ahlak Yazısı)

  • Vanitas vanitatum .. dixit Eccelesiastes . Vanitas vanitatum et omnia vanitas (Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm)
  • Hayvanlar kurtarılmaya değsin diye onları insansılaştırıyor, oyuncaklaştırıyoruz. Kural olarak yabanıl ve etobur olsalar bile, hayatta kalmaları gerektiğini kimse söylemiyor. Hayır, onları sarılabilinir, gülünç, iyi huylu, uysal, bilge ve terbiyeli yaparak saygınlık kazandırıyoruz. (Somon Balığıyla Yolculuk)
  • Sık sık, kitaplarımın olduğu bir odaya girer ve onlara sadece bakarım, tekine bile dokunmadan. Ne olduğunu ifade edemeyeceğim bir şey geçer bana. Hem kafa karıştırıcı hem de iç rahatlatıcı bir durumdur. (Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın)
  • Günün birinde herkes bir gezegenden ötekine yolculuk yapabilsin diye yıldızları fethetmek istiyorlarmış; çünkü Dünya artık çok sıkışık bir yer haline gelmiş ve kalabalık gitgide artıyormuş. (Cecü'nün Yer Cüceleri)
  • "Savaş patlamak üzereydi ,bu durumda pencereyi karartıp radyoya yapışmak mı gerekiyordu ??? ... "Radyonun sesini kıs lütfen yüreğimin atışını duymak istersen " (Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi)
  • çünkü her gerçek her kulağa göre değildir (Gülün Adı)
  • Gerçekten de, unutmanın iyi olacağı bir şeyin üstünde gereğinden çok düşünüp durmaktansa, elinden gelirse unutmak en iyisi. (Gülün Adı)

Yorum Yaz