diorex
Dedas

Antigone'nin Üç Yaşamı - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Antigone'nin Üç Yaşamı kimin eseri? Antigone'nin Üç Yaşamı kitabının yazarı kimdir? Antigone'nin Üç Yaşamı konusu ve anafikri nedir? Antigone'nin Üç Yaşamı kitabı ne anlatıyor? Antigone'nin Üç Yaşamı PDF indirme linki var mı? Antigone'nin Üç Yaşamı kitabının yazarı Slavoj Zizek kimdir? İşte Antigone'nin Üç Yaşamı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.05.2022 02:00
Antigone'nin Üç Yaşamı - Slavoj Zizek Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Slavoj Zizek

Çevirmen: Erkal Ünal

Yayın Evi: Encore Yayınları

İSBN: 9786059949385

Sayfa Sayısı: 80

Antigone'nin Üç Yaşamı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Zizek bu sefer, belki de kendisinden hiç beklenmedik bir kurmaca eserle çıkıyor karşımıza: Antigone'nin Üç Yaşamı.

Klasik mitologyanın en temel eserlerinden olan Antigone'yi Lacan katıksız bir arzu modeli olarak ele alır. Bu eser Platon, Hegel, Kierkegaard ve Butler gibi birçok felsefeci tarafından ele alınmış, edebiyat alanında da pek çok çeviriye ve farklı yeniden anlatımlara konu olmuştu. Zizek de örneğin Hiçten Az kitabında bu tragedyayı tartışma konusu etmişti ama şimdi burada o tartışmayı çok daha başka bir boyuta taşıyor.

Zizek "bu metin bir sanat eseri değil, bir etik-siyasal egzersiz olma iddiasında" diyor, ama bu egzersizi dayanağı en temelde hayalgücü olabilecek bir kurmaca şeklinde ortaya seriyor. Antigone'yi kendince tercüme ediyor, yeniden yazıyor Zizek. Bunu yaparken metni bir bakıma güncelleştirmeye, güncel sorunlar bağlamına taşımaya hapsolmuyor, sadakat fikrinin kendisini de sorguluyor. Ona göre "klasik bir eseri canlı tutmanın tek yolu onu 'açık', geleceğe işaret eden bir şey olarak görmek"tir. KieSlowski'nin Veronique'in İkili Yaşamı filmine örtük bir atıfla, Antigone'deki "esas" olay örgüsünü bozup karşımıza eşzamanlı üç olası senaryo koyuyor.

Antigone'nin Üç Yaşamı Alıntıları - Sözleri

  • "Toplum Söz bağıyla kenetlenir, ama logos'un, söylenebilenin alanı daima söylenemeyenin girdabında döner durur ve tüm çabalarımız ve mücadelelerimiz bu gizemli girdaba dairdir. Esas sadakatimiz söylenemez olanadır."
  • "İnsanlar ikiyüzlüler, istiyorlar ki kirli bir iş halledilsin ve kendi elleri temiz kalsın."
  • Önderliğin olmayışından çok daha kötüsü, dayatmaya çalıştığı o sahte düzenle kentinde kaos yaratan adaletsiz bir önderdir. Böyle bir düzen müstehcen bir karikatürüdür en berbat anarşinin. Halk bunu hisseder ve öndere kafa tutar. Hakiki bir düzense tüm yurttaşlara özgürlüğün kapılarını açar, Gerçekten iyi bir efendi tebaasının özgürlüğünü kısıtlamaz, onlara özgürlük verir. Gündelik hayatlarımızda âdetlerimize gömülüp göremeyiz ötesini. Hakiki bir efendi çıktı mı karşına, yapabileceğini bilmediğin şeylerin ayırdına varmanı sağlar. “Yapamazsın!” veya “Yapmalısın!” demez sana, “Yapabilirsin” der, İmkânsızı başarabilirsin, isyan edebilirsin. Hakiki bir efendi tepemizde durmaz, özgürlüğümüzü bize geri verirken ortadan kaybolan bir aracıdır o.
  • Bir kahraman ölüyken canlıdır, oysa ben yaşarken bile ölüyüm..
  • Toplum Söz bağıyla kenetlenir, Ama logos’un, söylenebilenin alanı daima söylenemeyenin girdabında döner durur ve tüm çabalarımız ve mücadelelerimiz bu gizemli girdaba dairdir. Esas sadakatimiz söylenemez olanadır..
  • Bilgelik bize diyor ki gün olur, Davan için her şeyden vazgeçtiğinde, kaybettiğin şey Dava’nın kendisi olur..
  • Yaşam benim içimdeyken tek isteğim şu: Bırakın da kendimce delireyim...
  • Birçok tuhaf ve harika şey var, Ama hiçbir şey insandan daha tuhaf bir biçimde harika değil. İnsan konuşmayı ve rüzgâr hızında düşünmeyi öğretti kendine..
  • Toplum Söz bağıyla kenetlenir, Ama logos'un, söylenebilenin alanı daima söylenemeyenin girdabında döner durur
  • Kendini tüketiyorsun Devasız bir kederle zaman sınırı, ucu bucağı olmayan. Kimsenin çözemeyeceği bir düğüm bu. Niçin bu kadar düşkünsün/ katlanılmaz şeylere...
  • Dışlananların, ayrıcalıkların sempatisine ve merhametine ihtiyacı yok, istemiyorlar başkaları onların adına konuşsun, kendi dertlerini kendilerini anlatıp dile getirmeli. Yani onlar için konuşurken, onlara dayından daha fazla ihanet ettin. Onları seslerinden yoksun bıraktın.
  • Mevcut felakete sebep olmuş olayların seyrini değiştirmek üzere zamanda mucizevi bir şekilde geriye gidebilseydik, ortaya çıkardığı dehşet ve elemiyle, yeni netice eskisine rahmet bile okutabilir.
  • "Biyografi aslında ökült sanatlarından biridir. Hermetik bir amaca -adi malzemenin altına dönüştürülmesi- ulaşmak için bilimsel araçları - belgeleme, analiz, sorgulama- kullanır. Nihai niyeti, niyetlerin en ihtiraslı ve kafir olanıdır - bir insanı hayata geri getirmek." Richard Holmes, Truth to Life'ının değerlendirmesi, The Times, 30 Mayıs 1974

Antigone'nin Üç Yaşamı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Antigone Sophokles'in en ünlü eserlerinden birisidir. MÖ 450 yıllarında Antik Yunan'da bu tragedya sahnelenmiştir. Antigone; Sophokles'in Karal Oidipus Tragedyası'nın devamı niteliğindedir. Bağımsız olarakta bir çok yönüyle incelemeye değer bir Antigones karekterini yaratmıştır. Günümüze kadar bir çok dönemde de sahnelenmiştir. Kitabın konusu 2 erkek kardeşi ölen Antigone'nin Kral tarafından hain ilan edilen Polyneikes'in (küçük kardeş) geleneklere uygun gömülmesine engel oluması ve Antigone'nin bu emire karşı gelip gizlice kardeşini geleneklerine uygun bir şekilde gömmesi ve bunun üzerine gelişen olaylar.. Erk'lerin ( yasalar-Tanrı'lar-gelenekler-inançlar) ilişkisi içerisinde dönüşümlü olarak birbirlerini sorguladığı bir kitap haline getirmiştir Slavoj Zizek, Aslına uygun olarak ele aldığı kitabı bir bölümden sonra, 3 farklı biçimde ele almaktadır. 1- Kral Polyneikes'in geleneklere uygun şekilde gömülmesine izin vermez. Antigone gizlice gömü işlemini gerçekleştirir ölüm cezasına çarptırılır ve ölür. Kralın oğlu Antigone'nin kocası Haimon, karısının öldürülmemesi için babasını ikna etmeye çalışır. Fakat ona karşı gelemez bu acıya dayanamayıp Antigone'nin öldüğü yerde oda ölümü seçer. Kral, koro ve halk tarafından zalimliği ve bu trajediye neden olduğu için suçlanır.. (Halk memnunsuzdur) 2- Koro (meclis-Bilge danışmanlar) Kralı ikna ederler,Kral aynı zamanda dayısı olduğu Polyneikes'in ölüm işlemini Antigone ile yapar. Geleneklere uygun şekilde. Bu durum halk arasına yayılır. Bir haini gömenin doğru olmadığını düşünen halk, huzursuzluk çıkar ve halk kralı ve Antigone'yi öldür. (Halk memnunsuzdur) 3-Koro( Meclis- yasa koyucular-Bilge danışmanlar) Kral'ın aldığı kararı doğru bulmazlar. Yönetimi ele geçirirler önce Kral'la çatışırlar sonra da Antigone ile. Ve her ikisinide ölüme mahkum ederler.. Ve kora başları son sözlerini söylerler. http://www.resimag.com/p1/b958ed74dd.jpeg Zizek' in ele aldığı her üç olayda da Antigone'nin sonu ölüm olmuştur. Güç karşısında edilgen durumunda olan kadın kimliği bireyin kendi değerlerini yasalarını, Tanrı'ların ve trianlatın yada Meclis'in toplum adına, düzeni sağlamlaştırmak, korumak adına hiçe sayıldığını işaret eder. Gücü elinde tutanların diğer dengelerleri ile beraber Antigone'yi de yok ettiğini açıkça görebiliriz. Ve her karakterin gücü tutana yaklaşımı farklılaşır. Ve her gücün eyleminin açıklanışı yer alır güzel cümlelerle ve haklılıklarının ispatıdır. Hepsi güzel anlamlı sözcüklerdir. Her farklı hayatta tek değişmeyen Antigone'nin değerleri olur. Onun değerleri yasalara, Tanrı'lara, Toplum yaşamına ve tüm inançlara test düşse de o inatla aynı şeyi söyler. Antik Yunan'dan günümüze ulaşan Ender kadın kahramanlardan birisidir o, özgürlüğünü değerlerini savunan. Bu yüzden Antigone kahramanı feminist akımın ilham kaynağı olarakta bazı çevrelerce yüceltildiğini de görürüz. Güçsüzün bireyin başkaldırısıdır bir nebze.. Ve yazgı kader, ve KEDER.. Yazar kitabının başında, önsöz bölümünde "koş Antigone Koş" başlığıyla giriş yaparak Koş lola Koş filmine atıfta bulunur. Toplumsaldan bireye indirgenmiş bir seçimler dizilimini okurun sorgulamasını ister. Onun derdi bu bilindik Antik Yunan Tragedyasını değiştirmek değildir. Zaten kitabının başında koşullara uygun günümüz ihtiyaçlarını gidermek amacıyla sonuç değiştirilen yazarlara atıfta bulunmaktadır. Eserlerin aslına sadakatı konusunda modernite ve gelenekle temasımızı kaybetmemiz gerektiğini vurgulamaktadır. """bir klasik esere banyo etmek için en uygun kimyasal sıvının ancak daha sonda icad edildiği bir film muamelesi yapmaktır, dolayısı ile tüm resmi bugün görebileceğimizi düşünmektir ""( Walter Benjamin) Yazar hakkında ufak bir bilgi vereyim. Slavoj Zizek; Soleven asıllı Marksist sosyolog, filozof, Psikanalizci, aynı zamanda senaristtir. Filmlerinden bazıları şunlardır; Sapığın Sinema Rehberi, Bir sapığın ideoloji Rehberi, Sanalın gerçekliği. Kitabı okumadan önce Sophokles'in Karal Oidipus Tragedyasını bilmek gerekmektedir. Olayı daha iyi kavramak için. Önsözüleri de arka söz olarak görmeniz gerekmektedir. Öncelikle eseri okumalısınız. Ardından önsözle yazarın felsefi bakış açısı giriyor devreye.. Bugüne kadar Antigone Tragedyası farklı çevreler ve tarihlerde, farklı kesimler tarafından sahneye konulmuş ve yorumlanmıştır. Sorgulama unsurlarının çokluğu, niteliğinin derinleşmesine neden olmuştur. Siyaset bilimi, sosyoloji, hukuk, felsefe, gibi alanların kafa yoracağı değerdedir. Hakkında bir kaç değerlendirme de okudum. Makale tezler vs.. Bana göre Zizek'e kadar Tragedyaya anlam katan, onu başka noktalarda değerlendirmeye açışıyla fark yaratması bakımından daha değerli bir hale sokmuştur. Okunmalı. Antik Yunan eserlerinin hepsi özelikle Tragedyalar okunmaya değer eserlerdir. 11-12-2017 (Sealiah)

Antigone'nin Üç Yaşamı PDF indirme linki var mı?

Slavoj Zizek - Antigone'nin Üç Yaşamı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Antigone'nin Üç Yaşamı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Slavoj Zizek Kimdir?

Ljubljana, Slovenya'da (o tarihte Yugoslavya'nın bir parçasıydı) doğdu. Felsefe doktorasını Ljubljana'da aldı ve Paris Üniversitesi'nde Psikanaliz eğitimi gördü. Batı ülkeleri tarafından saygı görmesinden ötürü sosyalist Yugoslavya'da fazla baskıya maruz kalmadığını belirtmektedir. 1990 yılında Slovenya Cumhuriyeti Başkanlığı için Slovenya Liberal Demokrat Partisi'nin adayıydı.

Žižek popüler kültürün yeniden okunmasında Jacques Lacan'ın çalışmalarını kullanmasıyla ünlüdür. Şu konuları da içeren sayısız konuda yazmaktadır; ideoloji, köktendincilik, hoşgörü, politik doğruluk, küreselleşme, öznellik, insan hakları, Lenin, mit, internet, postmodernizm, çok kültürlülük, post-marksizm, David Lynch ve Alfred Hitchcock. Düşünürün sevdiği ve önerdiği filmler Hero'dan Korkunç Ivan'a kadar çeşitlilik göstermektedir. Çağdaş felsefenin görmezden gelinemeyecek önemli bir ismidir.

Žižek Sosyoloji Enstitüsü, Ljubljana Üniversitesi, Slovenya'da uzman araştırmacı olarak görev yapmaktadır. Aynı zamanda, burada sıralanan üniversitelerin yanı sıra başka üniversitelerde de misafir profesör olarak ders vermektedir: The University of Chicago, Columbia, London Consortium, Princeton, The New School, The European Graduate School, The University of Minnesota, The University of California, Irvine and The University of Michigan. Bugünlerde Birkbeck Institute for the Humanities Birkbeck, Londra Universitesi'nde uluslararası yönetici olarak çalışmaktadır.

Žižek 2004 yılında 26 yaşındaki Arjantinli model Analia Hounie ile ikinci evliliğini yaptı, daha önce Renata Salecl ile evliydi.

Žižek mesleğinin başlangıcında 1970'lerin Yugoslavya'sının politik ortamında engellendi. 1975'te master tezinin siyasi açıdan şüpheli görülmesinden sonra Ljubljana Üniversitesi'nde bir yer sahibi olması önlendi. Takip eden yıllarda Yugoslavya Ordusu'nda görev aldı ve sonunda Jacques Lacan'ın psikonalitik teorisine dönük kuramsal odaklanmaları olan bir grup Slovenyalı bilgin ile yakınlaştı.

Žižek'in büyük bir sosyal kuramcı olarak uluslararası tanınması 1989'da İngilizce basılan ilk kitabı The Sublime Object of Ideology'ye kadar sürdü. Žižek'in en dünya çapında en çok tartışılan kitabı The Ticklish Subject (1999), onu açıkça dekonstrüksiyonizmcilerin, Heideggercilerin, Habermascıların, bilişsel işlemlerle uğraşan bilimadamlarının, feministlerin ve Žižek'in New Age "obskürantizmciler" olarak tanımladıklarının karşısına koyar.

Žižek'in çalışma ve düşünceleri belirlemedeki sorunlardan birisi onun kuramsal konumunu çok sık olarak kitapları arasında, hatta bazen aynı kitabın farklı sayfalarında değiştirmesidir (mesela, Lacan'ın yapısalcı mı yoksa post-yapısalcı mı olduğu konusunda). Bu nedenle onu eleştiren bazı kişiler, onu tutarsızlık ve entelektüel düzey eksikliği ile suçlamaktadır. Ne var ki Ian Parker herhangi bir "Žižekyen" felsefe sistemi bulunmadığını öne sürmektedir çünkü Žižek, bütün tutarsızlığıyla beraber, bize, bizim bir tek yazardan neyi almak ve onda neye inanmak istediğimiz konusunda daha derinlemesine düşünmemiz konusunda yardımcı olmaya çalışıyor.(Parker, 2004) Aslında, Žižek'in kendisi, bir felsefecinin tavrının, bizim kendi ideolojik ön kabullerimizi sorgulamak yerine bize dünyayı anlatan Büyük Öteki gibi davranmak olmaması gerektiğini tartışarak, Jacques Lacan'ın kendi kuramlarını sürekli yenilemesini savunmaktadır. Žižek için felsefeci, soruları yanıtlamaya çalışan birisinden daha çok, eleştiren birisidir.

En son olarak Žižek Abercrombie & Fitch için hazırlanan bir katalogda yer alan Bruce Weber'in fotoğraflarına eşlik edecek bir metin yazdı. Büyük bir entelektüelin reklam metni yazmasının uygun olup olmadığı sorulduğunda, Žižek Boston Globe'a şunları söyledi: "Eğer para kazanmak için bu tür işler yapmak veya tam zamanlı çalışan Amerikalı bir akademisyen olarak imtiyazlı bir yer kapmak için kıç öpmek zorunda kalmak arasında bir seçim yapmam istenseydi böyle yerlerde yazı yazmayı seçmekten zevk alırdım!"

Kendisine dönük ters ifadelerden utanmayan ateşli ve renkli bir öğretim üyesi olarak kabul edilmektedir. Üç bölümden oluşan 'The Pervert's Guide to Cinema' belgeseli İngiltere kanalı More4'da Temmuz 2006'da yayınlandı.

Slavoj Zizek Kitapları - Eserleri

  • Yamuk Bakmak
  • Tarkovski
  • Matrix
  • İdeolojinin Yüce Nesnesi
  • Zizek'ten Nükteler
  • Acı Çeken Tanrı
  • Şiddet
  • Cinsel Olan Politik midir ?
  • Ahir Zamanlarda Yaşarken
  • David Lynch
  • Antroposen'e Hoşgeldiniz
  • Günümüz İdeolojisinden Kesitler
  • Kieslowski
  • Sanat
  • 1968
  • İmkansızı İstemek
  • Hiçten Az
  • Tehlikeli Rüyalar Görme Yılı
  • Dünyadaki İsyanların Anlamı
  • Kırılgan Temas
  • Bedensiz Organlar
  • Lacan Hakkında Bilmeyi Hep İstediğiniz Ama Hitchcock'a Sormaya Korktuğunuz Her Şey
  • Kendini Tutamayan Boşluk
  • İslam Arşivleri
  • Kıyametin Versiyonları
  • Antigone'nin Üç Yaşamı
  • Lubitsch
  • Komünist Ufuk
  • Hitchcock
  • Önce Trajedi Sonra Komedi
  • Hegel ve Freud
  • İdeolojiyi Haritalamak
  • Gülünç Yücenin Sanatı: David Lynch’in Kayıp Otoban’ı Üzerine
  • Zaten Yoktular
  • Umutsuz Olma Cesareti
  • Avrupa Ne İstiyor?
  • Olumsallık Hegemonya Evrensellik
  • Stalinizm ya da Stalin İnsanın İnsanlığını Nasıl Kurtardı
  • Mimari Paralaks
  • İdeolojinin Aile Miti
  • Olumsuzla Oyalanma
  • Biri Totalitarizm mi Dedi?
  • Lenin Üzerine
  • Gıdıklanan Özne
  • Paralaks
  • Adını Söylemeye Cesaret Eden Bir Sol
  • Hegel ve Bağlı Beyin
  • Kaybedilmiş Davaların Savunusu Adına
  • Komünizm : Yeni Bir Başlangıç : Komünizm Fikri II New York Konferansı 2011
  • Marx Okumak
  • Ödünç Alınan Irak Çaydanlığı
  • Evrensel İstisna
  • Mutlak Geritepme
  • Lacan: Eine Einführung
  • Pandemic!
  • Güpegündüz Hırsız Gibi
  • Mesih Garabeti
  • Lacan'ı Nasıl Okumalıyız?

Slavoj Zizek Alıntıları - Sözleri

  • “Geleneksel düzenin asla geri getirilmemesi gerektiği” düşüncesinde değilsek niye devrim yapalım ki? Mao’nun yaptığı, ihlali ciddiye alarak onu törensi, oyunsu karakterinden yoksun bırakmaktır: Devrim sadece geçici bir emniyet sübabı, ertesi sabah ayılmayla sonuçlanan karnavelesk bir patlama değildir— kalıcı olması için yapılır. Dahası, bu karnavelesk askıya alma mantığı geleneksel hiyerarşik toplumlarla sınırlıdır. Kapitalizmin, özellikle de günümüzün “geç kapitalizminin tamamen kökleşmesiyle bir anlamda hâkim “normal” hayatın kendisi kendinde sürekli devrim yaparak, ters çevirmelerle, krizlerle ve yeniden icatlarla “karnavallaşmaktadır”; bu nedenle kapitalizmi “sabit” bir etik konumdan eleştirmek gittikçe daha istisnai bir hal almaktadır. Hâl böyleyken, temel ilkesi kendinde sürekli devrim yapmak olan bir düzende nasıl devrim yapacağız? Belki de günümüzün asıl sorusu budur. (Bedensiz Organlar)
  • Superman III' de (filmde) çok güzel bir ayrıntı vardır : Dünyaya kızan Superman bir anlığına kötülüğe kapılır, Piza' ya uçar ve eğik kuleyi düzeltir. Gerçekte Piza'yı ilgi çekici kılan nedir? Kulenin bir şekilde "kayık" olması ve düz duramaması şeklindeki saçma olgu nedeniyle ilginçtir burası. Yapılacak en kötü şey onu düzeltmektir -bu edim Piza'yı farksızlığa geri götürür ve onu ayırt edici özelliğinden mahrum bırakır. Bu hikâyenin verdiği ders evrenseldir ve temel ontolojik sonuçlar barındırır : Bir şeyin var olması için dengeyi bozan, göze çarpan bir şeye dayanması gerekir. Kuantum kozmolojisinin bize öğrettiği gibi evren boşluktan, dengenin bozulmasından ex nihilo (hiçten) doğmuştur. (Bedensiz Organlar)
  • Kısacası Amerikalılar saymaya '1'den başlarken, Avrupalılar '1'in halihazırda '0'ın yerinde durduğunu bilirler. (Evrensel İstisna)
  • “Bir kredi anlaşmasına varılınca borçlu kişinin onu geri ödemesi bile beklenmiyor – borç doğrudan bir kontrol ve hükmetme yöntemi olarak görülüyor.” (Avrupa Ne İstiyor?)
  • Senin bittiğin ve evrenin geri kalanının başladığı yer neresi? Veya evrenin bitip de senin başladığın yer neresi? Kendini ve doğayı kesiksiz bir bütün olarak görebilirsen sorun çözülür; özgür iradeye karşı belirlenimcilik karmaşası da böylece biter. (Zaten Yoktular)
  • Hiç aşık oldunuz mu? Korkunç bir şey, öyle değil mi? İnsanı çok kırılgan yapıyor. Göğsünüzü ve kalbinizi açıyor ve birinin içeri girip sizi mahvetmesine izin veriyor. Hiçbir şeyin sizi yaralayamaması için bütün savunma mekanizmalarını inşa edip, zırhınızı kuşanıyorsunuz, sonra aptal bir insan, diğer aptallardan bir farkı olmayan aptal bir insan hayatınıza giriyor… Onlara kendinizden bir parça veriyorsunuz. Halbuki bunu istememişlerdi. Bir gün sizi öpmek ya da size gülümsemek gibi ahmakça bir şey yaptılar ve sonrasında hayatınız artık sizin olmaktan çıktı. Aşk rehin alır. İçinize girer. Sizi içerden kemirir ve sonuçta karanlıkta ağlamanıza neden olur. “Belki de sadece arkadaş olmalıyız” gibi basit bir ifade kalbinize saplanan bir cam parçasına dönüşür. Acı verir. Sadece hayalinizde değil. Sadece zihninizde değil. Ruhunuzu acıtan, içinize girip sizi parçalayan gerçek bir acıdır bu. Aşktan nefret ediyorum. (Şiddet)
  • Marksist perspektifte insan üretkenliğinin esas amacı insan ihtiyaçlarının giderilmesi değildir; daha ziyade bir tür aklın kurnazlığı mantığı içinde, ihtiyaçların giderilmesi insan üretkenliğinin genişlemesi için kullanılmaktadır. (Kendini Tutamayan Boşluk)
  • Başkasının mahremiyetini ihlal etmemeye özen göstermek, kolayca onun acısı karşısındaki duyarsızlığa dönüşebilir. (Kırılgan Temas)
  • Femme fatale doğrudan, dilsel ve fiziksel olarak açık sözlü cinsel saldırganlıkla, doğrudan kendi kendini mallaştırma ve kendi kendini kullanmayla, "orospunun bedenindeki pezevenk" zihniyetiyle niteIenir. Ya da filmin tanıtım posterinde yazdıkları şekliyle: "Çoğu kimsenin karanlık bir yanı vardır ... Bu kadının başka hiçbir şeyi yoktu." (David Lynch)
  • Mümkün olduğunca tarafsız, net ve kesin olarak ne yaptığımızın, ne yapmadığımızın mutlaka hesabını tutmalıyız. Bunu yaparsak kafamız karışık olmayacaktır. Mide bulantısına, yanılsamalara ve moral bozukluğuna katlanmayacağız. (Önce Trajedi Sonra Komedi)
  • hayati olan şey aynılık beklediğimiz yerde bir farklılık olması degil, farklılık beklediğimiz yerde bir aynılık olmasıdır (Zizek'ten Nükteler)
  • “Giorgio Agamben bir röportajında, ‘düşünce, umutsuz olma cesaretidir,’ demişti... En kötümser teşhisin dahi, şu meşhur tünelin sonundaki ışığı ima edip moral vererek sözünü noktaladığı tarihsel anımız için bilhassa geçerlidir bu içgörü.'' (Umutsuz Olma Cesareti)
  • Huri kelimesini kullanan Kur'an, tatlı niyetine yenen ''beyaz kuru üzüm'' anlamına gelen Aramice hur kelimesini kullanan ilk Hristiyan metinlere yaslanmıştı. Önderinin vaadini sözcüğü sözcüğüne yorumladığından dolayı intihar bombası patlatıp şehit olmaya karar veren genç bir adamın neyi sözcüğü sözcüğüne yorumladığına bakalım: ''Cennet'in kapıları sizler için açılmıştır. Bal ırmaklarının kıyılarında sizleri bekleyen siyah gözlü bakireler vardır.'' ''Kendini kankalarıyla dolup taşan bir cennette bulan'' bu genç adamın ''yetmiş huri yerine bir avuç dolusu beyaz kuru üzüm geldiği'' zaman yüzünde nasıl bir ifadenin uyanacağını hayal edelim. (Zizek'ten Nükteler)
  • Titanik gerçekten de bir felaketi, geminin buzda­ğına çarpmasını anlatan bir film mi? Tam felaket ânına dikkat edersek: Felaket tam olarak, iki genç aşığın (Leonardo di Caprio ve Kate Winslett), aşklarını cinsel ilişkiyle eksiksiz hale getirmelerinin hemen ardından, geminin güvertesine çıktıkları anda gerçekleşir. Ancak hepsi bu kadar değil: Eğer hepsi bu kadar olsaydı, felaket basitçe ikili ihlale (gayrimeşru cinsel ilişki; sınıfsal ayrımları aşmak) karşı verilmiş Kaderin cezası olurdu. Ayrıca, güver­teye çıktıklarında Kate sevgilisine, tutkuyla, ertesi sabah New York’a vardıklarında, gerçek aşkıyla bir­likte yaşayacağı yoksul bir hayatı, zenginlerin ara­sında yaşayacağı yoz bir hayata tercih edip gemiyi onunla birlikte terk edeceğini söyler. Tam da bu anda gemi, şüphesiz ki gerçek bir felaket olacak olan çiftin New York’taki birlikteliğini engellemek için buzdağına çarpar - gündelik hayatın sefaletinin aşklarının sonunu getireceğini tahmin etmek çok da zor değildir. Dolayısıyla felaket, onların aşklarını korumak için, “sonsuza dek mutlu” yaşayacakları illüzyonunu sürdürebilmek için gerçekleşir... (İdeolojinin Aile Miti)
  • Birçok tuhaf ve harika şey var, Ama hiçbir şey insandan daha tuhaf bir biçimde harika değil. İnsan konuşmayı ve rüzgâr hızında düşünmeyi öğretti kendine.. (Antigone'nin Üç Yaşamı)
  • Canavarsı devrim teması, yani devrimin canavar olarak resmedilmesi, muhafazakar bir unsurdur ve romanın formu (ana karakterin ölüm anındaki iti­ rafı) belirgin bir biçimde, Shelley’nin zamanında popüler olan muhafazakar türle ilgilidir. Ve bu za­ manda, tövbekar radikaller, reform önerilerinden vazgeçmelerinin ardından, evrensel özgürlük ve kardeşlik hayallerinin felakete varan sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda kaldılar. (İdeolojinin Aile Miti)
  • Yüce ile gülünç arasında sadece bir adımlık mesafe bulunur. (Zizek'ten Nükteler)
  • 68 sonrasının kapitalizmi özgül bir iktisadi, toplumsal ve kültürel bütünlük yarattığı ölçüde, bu bütünlüğün kendisi “postmodemizm” adını haklı çıkarır. (Mimari Paralaks)
  • Umarım ki, her şey yoluna girdiğinde, her şey normale döndüğünde, normallik eskisinden farklı bir anlam taşıyor olsun. (Zaten Yoktular)
  • En büyük korkunuz? —Öldükten sonra dirilmek. Canınızı ne sıkar? —Aptalları mutlu görmek. Aşk nasıl bir şeydir? —Büyük bir talihsizlik. Hayatınızın aşkı? —Felsefe. Geçmişinizi değiştirebiliyor olsaydınız, neyi değiştirirdiniz? —Doğumumu. Sofokles’le aynı fikirdeyim: En büyük şans doğmamış olmaktır. Hayatın size öğrettiği en büyük ders? —Hayat, size öğretecek hiçbir şeyi olmayan aptal ve anlamsız bir şeydir. (Zaten Yoktular)

Yorum Yaz