diorex

Antik Yakındoğu - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Antik Yakındoğu kimin eseri? Antik Yakındoğu kitabının yazarı kimdir? Antik Yakındoğu konusu ve anafikri nedir? Antik Yakındoğu kitabı ne anlatıyor? Antik Yakındoğu kitabının yazarı Umberto Eco kimdir? İşte Antik Yakındoğu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 12.03.2022 14:00
Antik Yakındoğu - Umberto Eco Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Umberto Eco

Çevirmen: Leyla Tonguç Basmacı

Tasarımcı: Adnan Elmasoğlu

Yayın Evi: Alfa Yayıncılık

İSBN: 9786051717807

Sayfa Sayısı: 500

Antik Yakındoğu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Günümüzde Akdeniz’den Yakındoğu’ya, antikçağla ilgili bilgilerin mekânsal ve kronolojik ufku olağanüstü şekilde genişlemiştir; dahası, belli uygarlıklarla sınırlı oldukları sanılan olguların, belirsizliğe yer vermeyecek bir şekilde birbiriyle daha bağlantılı olduğu anlaşılmaya başlanmıştır.

Dolayısıyla Yakındoğu’nun tarihini antikçağın diğer “tarih”leriyle bütünleştirmenin başlıca yollarından biri, kültürel ufkun kapsamını antropolojik olarak, kültürler arası ilişkiler anlamında genişletmektir; ancak bunu yapmanın başka bir yolu daha vardır, o da bölgesel özellikleri yapısal ve paradigmatik açıdan incelemektir. Elinizdeki kitabın amacı tam da budur.

Antik Yakındoğu Alıntıları - Sözleri

  • Devlet, sosyo-politik oluşumların en karmaşık biçimidir. Merkezi bir sistemdir ve akrabalık bağları olmayan "kadrolu" kralları temel alır.
  • "Babil ise her şeyden önce krallığın dini ve kültürel başkentiydi."
  • Ben konuşan ve eylemde bulunan [ . . . ] saldırganlara saldıran, sessiz olmak gerektiğinde sessiz olan, bir söze aynı tonda cevap veren bir kralım: çünkü saldırıya uğradıktan sonra sessiz kalan bir insan, rakibinin kalbine cesaret veren biridir. Cesur olmak saldırgan olmak demektir, geri çekilmek korkaklıktır. Kendi sınırından çekilen insan korkaktır, çünkü Nübyeli ağzını açtığı anda itaat eder; ona cevap veren, geri çekilmesini sağlar, o da ona karşı çıkana sırtını döner. Nübyeliler cesur insanlar değildir, kalplerinde namertlik olan sefillerdir: bunu ben şahsen gördüm, yalan söylemiyorum!
  • V. binyıl sonlarında başlayıp IV. binyılda devletin oluşumuyla sonuçlanan uzun sürecin Mezopotamya'nın hemen her yerinde belgelendiğini söyleyebiliriz, ama aynı şey "şehir" için söz konusu değildir. Nitekim bölgede gerçek anlamda kentsel oluşumlar olmamasına rağmen devlet yapılarının ortaya çıktığı gözlemlenir. Örneğin Anadolu'da devlet son derece aşikar bir şekilde tezahür etmekteyse de, tamamıyla kentsel bağlamlara oturtulması zordur. * Gordon Childe'ın kendisinin de belirttiği gibi, şehir kavramını tanımlamak zordur. Şehri istatistiksel olarak yüksek sayıda insanın yaşadığı, uzamsal olarak geniş bir alan olarak tanımlamaya alışkınız. Aslında boyutların yanı sıra, bir yerin etrafındaki bölgeye göre üstlendiği işlev de önemlidir. Bir yerin "şehir" olarak nitelenebilmesi için bir yerleşimdeki münferit ekonomik faaliyetlerin yan yana bulunuş şeklini göz önüne almak yeterli olmayıp, faal nüfusun ortak eylemlerinin ürünlerini de değerlendirmek gerekir; bu eylemler, bireylerin veya toplumsal grubun rolü ve faaliyetleri doğrultusunda ayrı bir değer edinir. Dolayısıyla şehir karmaşık bir oluşumdur ve karmaşıklığı arkeoloji alanına da yansıyabilir.
  • Birkaç yıl öncesine kadar Taberiye gölünün, Ürdün Nehrinin ve Ölü Denizin kıyılarının en eski tarım toplumlarının sabit köylerinin ilk olarak ortaya çıktığı bölgeler olduğu sanılırdı. Nitekim tarım üretiminin ilk tezahürleri Doğu Akdeniz'in yanı sıra Zagros Dağlarında, Toros Dağlarının eteklerinde ve dağlık bölgelerinde ve Fırat nehrinin orta çığırının kıyılarında yer almıştır.
  • Kraliyet propagandası Akkad İmparatorluğu döneminde büyük ilerlemeler kaydeder ve evrensel imparatorlukları gerekçelendiren ideolojik araçlar inşa edilir. Sargon zaten Ön Hanedanlar döneminde Kiş şehrinin hakimiyet dönemine uzanan eski "Kiş kralı" (Sümer dilinde lugal Kiš) unvanını kendine göre yorumlayarak kendini "bütünün kralı" (Akad dilinde šar kiššatim) ilan eder.
  • Akkadca, MÖ II ve I. binyıllarda, Arapçanın ve İbranicenin uzak akrabaları olan Babil ve Assur dillerinin türeyeceği temel diyalekti teşkil eder. Ön Hanedanlar döneminin tamamı boyunca özellikle Orta ve Kuzey Babil'de Sami soyundan halkların var olduğu kanıtlanmıştır. Özellikle Babil'in güneyinde konuşulan Sümer dili MÖ III. binyıldan itibaren kaybolmaya başlayacak, ama Ortaçağ da Latincenin rolüne benzer şekilde Mezopotamya tarihinin tamamı boyunca kült ve kültür dili olarak varlığını sürdürecektir.

Antik Yakındoğu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

500 ve üzeri sayfalarda kitaplar okuyorsanız bunların kriteri nedir? Misalen sıkıcı olmamalı, sürükleyici olmalı, etkilemeli, sayfalar yağ gibi akıp gitmeli gibi pek çook cümle kurabiliriz değil mi? Aynı zamanda bu kitap tarihsel veya bilimsel olursa yahut ikisi birden yer alırsa ne olur? Ön yargılarımız harekete geçer ve sıkılacağımızı düşünürüz. Bunu aşmak için gerekli olan nedir? Bunu yapan yazarın aynı zamanda merak uyandırıcı olması gerekmektedir. Yazar, bunu başarıyor mu? EVET! Bu kadar kapsamlı eseri nasıl anlatabiliriz başka diye düşünüyorum ve Neolitik Devrim denilen yerden başlayarak Pers devrine kadar bir tarihsel süreç var. Görsel olarak sanat kültürüne ayrılan bir bölüm mevcut ki şehir inşaalarından çivi yazılarına kadar pek çok konuyu içine alıyor. Bilim ve Teknik ile Müzik alanlarına da yer verilmesi çok dikkatimi çekti. Hep taş toprak geliyor aklımıza Antik Çağ denilince ve yazar işin içine Müzik katarak bir farklılık oluşturmayı başarmış. Özellikle Tarih bölümü okuyan arkadaşlar, mutlak bu konuyla alakalı dersleriniz vardır, büyük ihtimalle alttan almaya da devam edeceksiniz. Bu kitap tam size göre çünkü epey detaylı içerik var. Neden alttan alacaksınız dedim, 2 dönemde anca verebildim bu dersi. Epey medeniyet var, medeniyetsiz miyiz neyiz bilemedim. :)))))) Hepimize iyi okumalar dilerim.. (Sadık Kocak)

Antik Yakındoğu, gerçek anlamda tarihin en önemli taşlarından biri. Bilmek için her zaman görmek gerekmez. Tarihi, geçmişi okuyarak anlıyoruz. Kendi potamızda eritiyor ve düşüncelerimize kaynaklık etmesini bekliyoruz. Sağlam kanıtlarla desteklenmesini ve bilimsel veriler ışığında bilgilerin elimize geçmesini temenni ediyoruz. Bu kitapta Mezopotamya, Bereketli Hilâl ve Anadolu'da hüküm sürmüş uygarlıklarının doğuşu, gelişimi ve yıkılışı bölümler halinde ele alınıp detaylıca anlatılmış. Kitabın içerisinde sadece siyasi-askeri değil sosyal, toplumsal, diplomatik, etnik, antropolojik -özellikle- ve dil konuları da yer alıyor. Bu sayede dönemle ilgili birçok farklı soruya tek kaynakta cevap bulabiliyorsunuz. Dönem zengin olunca içerik de zenginleştirilmiş. Günün sonunda Umberto Eco'nun editörlüğünde akademik dilde yazılmış yeterince detaylı bir kitap okudum. İyi ki de okudum. Geçen zamanlarım feda olsun bu kitaba, beni hiç üzmedi. Yakındoğu okumalarıma ve konuşmalarıma kaynaklık edeceğinden şüphem yok. (Zeynep Mart)

Eco'nun bir başka ansiklopedi kıvamındaki baş vuru kitabı. Ne yorum yazarım bilemedim. Kaynak kitaba yorum mu yazılırmış? Bu adam ne kadar çok okumuş ne kadar çok biriktirmiş dememe neden olan bir yapıtı daha bitti. Ama eminim ara sıra lazım oldukça elime alacağım. İyi bir kaynaktır. Kütüphanelere yakışır. İyi okumalar dilerim. (Ünal Özüm)

Antik Yakındoğu PDF indirme linki var mı?

Umberto Eco - Antik Yakındoğu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Antik Yakındoğu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Umberto Eco Kimdir?

Umberto Eco (d. 5 Ocak 1932, Alessandria), İtalyan bilim adamı, yazar, edebiyatçı, eleştirmen ve düşünür. Takma ismi Dedalus'tur.

Dünya kamuoyunun gündemine Gülün Adı ve Foucault Sarkacı gibi romanlarıyla giren İtalyan yazar, aynı zamanda Orta Çağ estetiği ve göstergebilim dalının ustalarındandır. Eco, 1971'den bu yana Bologna Üniversitesi'nde profesör olarak çalışmaktadır ve yapısalcılık sonrası göstergebilim gelişmelerine önemli katkılarıyla tanınmaktadır. Eco, yüksek lisans ve doktora çalışmalarını Thomasçılık akımı ve bu akımın estetik anlayışı üzerine yaptı. Tarihçi, filozof, Orta Çağ uzmanı, James Joyce üzerine derin araştırmalar yapmış bir yazar. Yazarın ilk romanı Gülün Adı 1980'de yayımlandı. 1962'de Torino Üniversitesi'nde doçent, 1969'da ise Floransa Üniversitesi'nde görsel iletişim dalında profesör oldu. 1971'de Bologna Üniversitesi'ne geçti ve 1975 yılında bu üniversitenin Gösteri ve İletişim Bilimleri Enstitüsü'nün başına getirildi.

Eco'nun çalışmaları 1960'ların ortasından itibaren avantgarde yapıtlara, kitle kültürüne yönelmiştir. Son dönemlerde ise, güncel olay ve olguları da ele alan çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmalar arasında edebiyat eleştirileri, tarih ve iletişim yazıları önemli bir yer tutmaktadır. Eco özellikle tarih bilgisiyle süslediği eserlerinde tam bir ustalık gösterir. Özellikle Baudolino adlı eserinde Bizans ve IV. Haçlı Seferi hakkındaki anlatılar sürükleyicidir.

Roland Barthes'tan sonra, "ayrıntıların anlamı" ya da "ayrıntıların sosyolojisi" adı verilen bir anlayışın önemli köşe taşlarından birisi olan Umberto Eco'nun pek çok eseri Türkiye'de yayınlandı.

Kasım 2005 ve Haziran 2008 tarihlerinde ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünyanın ilk 100 entellektüeli listelerinde, 2005 yılında 2., 2008 yılında 14. sırada yer almıştır.

Umberto Eco Kitapları - Eserleri

  • Gülün Adı
  • Foucault Sarkacı
  • Sıfır Sayı
  • Prag Mezarlığı
  • Baudolino
  • Beş Ahlak Yazısı
  • Tez Nasıl Yazılır?
  • Yanlış Okumalar
  • Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın
  • Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti
  • Önceki Günün Adası
  • Yorum ve Aşırı Yorum
  • Somon Balığıyla Yolculuk
  • Ortaçağ'ı Düşlemek
  • Cecü'nün Yer Cüceleri
  • Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi
  • Günlük Yaşamdan Sanata
  • Düşman Yaratmak
  • Genç Bir Romancının İtirafları
  • Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik
  • Çirkinliğin Tarihi
  • Ortaçağ 1
  • Güzelliğin Tarihi
  • Felsefe Tarihi-1
  • Budalalıktan Deliliğe
  • Antik Yunan
  • Açık Yapıt
  • Edebiyata Dair
  • Ortaçağ 2
  • Antik Yakındoğu
  • Efsanevi Yerlerin Tarihi
  • Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı
  • Popüler Roman Kahramanları
  • Ortaçağ 4
  • İnanç ya da İnançsızlık
  • Devlerin Omuzlarında Milano Dersleri
  • Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm
  • Nişanlılar
  • Ortaçağ 3
  • Mimarlık Göstergebilimi
  • Esperanto ve Çokdilli Bir Gelecek
  • 16. Yüzyıl Rönesans Çağı
  • Antik Roma
  • Ertelenmiş Kıyamet
  • Alımlama Göstergebilimi
  • Felsefe Tarihi 3
  • Bitkisel Hafıza ve Bibliyofili Üzerine Diğer Yazılar
  • Esselər
  • Experiences in Translation
  • Turning Back the Clock
  • Zamanların Sonu Üstüne Söyleşiler

Umberto Eco Alıntıları - Sözleri

  • Kendisi gibi zorbalara yardım ediyor, her türlü suçu işliyordu ve bütün bu kötülükleri de kendi zevki için yapıyordu. Size hangi kötülükleri, ne şekilde ve kaç kez yaptığını tam olarak söylemem olanaksız, ama onun nasıl biri olduğunu bugünkü koşullarda soyleyecek olursak, yasadışı örgütlerle uyuşturucu ticareti yapan ve gizli baskınlar düzenleyerek soygunlara karışanı biri olduğunu varsayabiliriz. Ve ayrıca, hakimleri ve devlet çalışanlarını satın aldığından (ki o zamanlar yolsuzluklar almış başını gidiyordu) hiç kimse onu hapse atmayı başaramıyordu. Onu tanımanız için yeterince açıklayıcı oldu mu? (Nişanlılar)
  • “Nesnenin güzelliğini belirleyen şey, bilen öznedir.” (Ortaçağ Estetiğinde Sanat ve Güzellik)
  • "İlk romanımı yazdığım sırada birkaç şey öğrendim. İlki şu: "İlham", sanatsal açıdan saygın görünebilmek için hilebaz yazarların başvurduğu kötü bir kelimedir.Eski bir söz vardır,dehanın yüzde onu ilham,yüzde doksanı terdir,der.Fransız şair Lamartine'in en iyi şiirlerinden birini nasıl yazdığından sıkça söz ettiği söylenir: Bir gece ormanda gezinirken şiirin ani bir ilhamla, aklına eksiksiz geldiğini öne sürermiş.Ölümünden sonra çalışma odasında o şiirin pek çok versiyonunu bulmuşlar,yıllar boyu yazıp yazıp düzeltmiş şiirini. (Genç Bir Romancının İtirafları)
  • Hakiki bir şeylerin varlığına olan inanç, insanoğlunun hayatta kalması açısından elzemdir. Eğer birileri bizimle konuşurken doğru veya yanlış konuştuklarından emin olmasak, ortak hayat mümkün olmazdı. Bir kutunun üzerinde "Aspirin" yazıyorsa, striknin içermeyeceğinden de emin olamazdık. (Düşman Yaratmak)
  • Bir yapıt, yapıt olarak kaldığı sürece açık bir yapıttır, bunun ötesinde açıklık yalnızca gürültü olur. (Açık Yapıt)
  • Sıradan insan, öğrenmeyi reddeder fakat oğlunu okutmaya kararlıdır. (Yanlış Okumalar)

  • Ancak modern dünyanın kastettiği anlamda Avrupa’dan söz edebilmek için, Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasını ve Romalı barbar krallıkların doğuşunu beklemek gerekecektir. (Avrupa Kültüründe Kusursuz Dil Arayışı)
  • Kitle insanının başlıca özelliği bilme aşkıdır,bilgiye düşkünlüğüdür. (Yanlış Okumalar)
  • Derin bir üzüntü yaşadığınız bir sırada, bir komedi filmi gördüyseniz, kişinin böyle bir durumda eğlenmesinin çok güç olduğunu bilirsiniz; bununla da kalmaz, aynı filmi yıllar sonra yeniden görüp, gene gülmeyebilirsiniz, çünkü her görüntü size ilk deneyiminizdeki üzüntüyü anımsatacaktır. (Anlatı Ormanlarında Altı Gezinti)
  • Aristoteles'e göre hem bireyin hem de şehrin en üstün iyiliği mutluluktur (eudaimonia), mutluluk da insanın kendine özgü yetenekleri mümkün olabilecek en iyi şekilde icra etmesi, yani erdem (aretē) veya mükemmelliktir. İnsan sadece zihne (dianoia) değil, en iyi şekilde uygulanmaya alışılınca karakteri (ēthos) oluşturan yeteneklere de sahip olduğundan, erdemleri zihinsel (zihnin mükemmelliği) ve ahlakidir (karakterin mükemmelliği). (Felsefe Tarihi-1)
  • Bu profesyonel çevre kısa süre içinde yeni bir klasisizm akımını teşvik eden elit kültüre dönüşür. XIII ile XIV. yüzyıllar arasında İtalya'nın tama­mında rastlanan bu türden sayısız örnek arasında Friedrich döneminde Sicilya'da Pier delle Vigne (1190-1249), Napoli'de Paolo da Perugia (?-1348), Roma'da Landolfo (1250-1331) ve Giovanni Colonna (1298-1343), Toscana'da da Geri d'Arezzo (1270-1339) yer alır. Ancak klasik yazarla­rın yeniden rağbet gördüğünün en önemli göstergeleri, özellikle Alp Dağ­ larının kuzeyindeki kültürle doğrudan temasla, saygın üniversiteler(Bo­logna ve Padova) ve zengin kitap koleksiyonlarının (Verona Din Meclis Kütüphanesi ile Pomposa Manastır Kütüphanesi) katkısıyla giderek can­lanan Lombardiya-Veneto bölgelerindeki şehir devletlerinde görülür. Ö­zellikle Padova, hakim Lovato Lovati (1241 -1309) ile çevresinin antikçağ ve filoloji alanlarında yürüttüğü araştırmaları temel alan ve hümanizm belirtileri göstermeye başlayan bir estetiğin yayıldığı bir merkez haline gelir. Kısaca antikçağ tutkusu olarak tanımlanabilecek rotayı Lovato belirler; bu sürece unutulmuş metinlerin yeniden keşfe­ dilip uyarlanması da (Catullus, Lucretius, Martialis, Properti­us, Tibullus, Valerius Flaccus'un eserleri, Livius'un IV. kitabı, Horatius'un Carmina'si [Şiirler), Ovidius'un Ibis'i, Seneca'nın trajedileri, Statius'un Silvae eseri), Titus Livius'un kitabesinin ve Padova'nın efsane­vi kurucusu Antenor'un mezarının günışığına çıkarılıp gerçekliğinin ka­ nıtlanması da dahildir. Böylece klasik yazarların taklidi yoluyla, Latin şiirinin yerel dillerdeki şiire üstünlük sağlaması amaçlanır. (Ortaçağ 3)
  • ... fiziksel anlamda anı, bir kayıttır, düzeni korunan, deyim yerindeyse dondurulmuş bir organizasyondur. (Açık Yapıt)
  • ''...herkesin ödün vermeksizin bize asla bakmamaya ve yokmuşuz gibi davranmaya karar verdikleri bir cemaatte yaşasak ya ölür ya da çıldırırdık.'' (Beş Ahlak Yazısı)

  • Vanitas vanitatum .. dixit Eccelesiastes . Vanitas vanitatum et omnia vanitas (Yengeç Adımlarıyla Sıcak Savaşlar ve Medyatik Popülizm)
  • Hayvanlar kurtarılmaya değsin diye onları insansılaştırıyor, oyuncaklaştırıyoruz. Kural olarak yabanıl ve etobur olsalar bile, hayatta kalmaları gerektiğini kimse söylemiyor. Hayır, onları sarılabilinir, gülünç, iyi huylu, uysal, bilge ve terbiyeli yaparak saygınlık kazandırıyoruz. (Somon Balığıyla Yolculuk)
  • Sık sık, kitaplarımın olduğu bir odaya girer ve onlara sadece bakarım, tekine bile dokunmadan. Ne olduğunu ifade edemeyeceğim bir şey geçer bana. Hem kafa karıştırıcı hem de iç rahatlatıcı bir durumdur. (Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın)
  • Günün birinde herkes bir gezegenden ötekine yolculuk yapabilsin diye yıldızları fethetmek istiyorlarmış; çünkü Dünya artık çok sıkışık bir yer haline gelmiş ve kalabalık gitgide artıyormuş. (Cecü'nün Yer Cüceleri)
  • "Savaş patlamak üzereydi ,bu durumda pencereyi karartıp radyoya yapışmak mı gerekiyordu ??? ... "Radyonun sesini kıs lütfen yüreğimin atışını duymak istersen " (Kraliçe Loana'nın Gizemli Alevi)
  • çünkü her gerçek her kulağa göre değildir (Gülün Adı)
  • Gerçekten de, unutmanın iyi olacağı bir şeyin üstünde gereğinden çok düşünüp durmaktansa, elinden gelirse unutmak en iyisi. (Gülün Adı)

Yorum Yaz