diorex
sampiyon

Arafat'ta Bir Çocuk - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Arafat'ta Bir Çocuk kimin eseri? Arafat'ta Bir Çocuk kitabının yazarı kimdir? Arafat'ta Bir Çocuk konusu ve anafikri nedir? Arafat'ta Bir Çocuk kitabı ne anlatıyor? Arafat'ta Bir Çocuk kitabının yazarı Zülfü Livaneli kimdir? İşte Arafat'ta Bir Çocuk kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 09.02.2022 00:43
Arafat'ta Bir Çocuk - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Zülfü Livaneli

Yayın Evi: Doğan Kitap

İSBN: 9786050905434

Sayfa Sayısı: 156

Arafat'ta Bir Çocuk Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Boynuna nenesinin astığı mavi gözboncuğuna eliyle dokundu. Mavi gözlere karşı koruyacaktı onu. Unutmamıştı nerede olduğunu, ama çevresinde olup bitenlerden kopmuştu. Aydınlık bir gülümseme yayılmıştı yüzüne. Neredeyse kaşlarının üstünden başlıyordu saçları. Kıvrım kıvrım, güçlü, kapkara saçlardı. Gözleri de her şeye, her zaman şaşarak bakıyormuş gibi kocaman ve parlaktılar. Çoğu zaman, hele soğukta nemli gibi dururlardı."

Bazı insanlar bütün hayatlarını sınırları aşma mücadelesi olarak geçirir. Bu konuda tartışmasız en deneyimli kişilerden biri olan Zülfü Livaneli'nin yıllara yayılan, yıllarla beslenen, zenginleşen deneyim ve gözlemlerinden, Almanya'da, İsveç'te, Danimarka'da, Türkiye'de... sınırlar, sınır aşanlar, sürgünler, gurbetçiler üzerine, değerleri yıllarla sınanmış öyküler...

Zülfü Livaneli'nin edebiyat alanındaki ilk verimleri olan öykülerini bir araya getiren Arafat'ta Bir Çocuk, yayımlandığı 1978 yılından beri hem Türkiye'de hem de dünyada olağanüstü bir ilgi gördü. Türkiye'de defalarca basıldığı gibi Almanca ve Farsçaya da çevrildi. Kitaba adını veren öykü İsveç ve Alman televizyonlarında film yapıldı. Arafat'ta Bir Çocuk'un ana konusu, edebiyatın en eski temalarından "sürgün" ve bütün anlamlarıyla "sınır". Kitapta yer alan öykülerde, Türkiye'nin Avrupa macerasının başladığı 1960'lardan ve 12 Mart 1971'den bu yana işçi ya da siyasi mülteci olarak Avrupa ülkelerine savrulan Türklerin özellikle kültürel çatışmalar bağlamında yaşadığı sıkıntılar işleniyor.

(Arka Kapak)

Arafat'ta Bir Çocuk Alıntıları - Sözleri

  • Bir kavganın, bir mücadelenin, çiçek açan hayatın dilidir şiir.Kavganın içinde bir nabız gibi atar ve yüceltir onu.
  • Düşmanlık dolu bir dünyaydı bu. Niye bu kadar anlayışsızdı insanlar, birbirine karşı? Niye sırtlan gibi dişlerini gösteriyorlardı?
  • İnsanım ben yahu! İnsanım şairim.Devrimci makineler mi var her acıya dayanacak! İnsanım ben!
  • Hayattan ve kalbimden bütün izlenimleri süzüp bir damla gibi dökülmeliyim. Anlıyor musun?
  • Sanki aramızda bir duvar var, sözlerim ona ulaşmıyor.
  • Hayattan ve kalbimden bütün izlenimleri süzüp bir damla gibi dökmeliyim, anlıyor musun? Kitleleri aydınlatacak, harekete geçirecek kavga şiiri.... Gerçek şiir! Yazamıyorum. Bugün, bu yaşadığımız gün fazla etki yapıyor. Bugünü fazla yaşadın mı yazamazsın. Olaylara ve kendime uzaktan bakabilmeliyim.
  • Bir kavganın, bir mücadelenin, çiçek açan hayatın dilidir şiir.
  • Yemekte konuğun onuruna kadeh kaldırdı şair. " Geldiğine çok sevindim işçi arkadaş, haydi onuruna !" gibi bir şeyler söyledi.

Arafat'ta Bir Çocuk İncelemesi - Şahsi Yorumlar

~71° | Arafat'ta Bir Çocuk: Merhaba. yazar/zulfu-livaneli'nin okuduğum ilk kitabı kitap/arafatta-bir-cocuk--2034 oldu. Bu kitap Zülfü Livaneli'nin 1978'den önce yazdığı 8 tane öykünün yer aldığı bir öykü kitabı. Ancak Zülfü Livaneli ''öykü'' sözcüğü yerine ''hikâye'' sözcüğünün kullanılmasının daha güzel olacağını düşünüyor ve bu düşüncesini aşağıdaki gibi açıklıyor: ''...Çünkü öykü, 'öykünmek' kokuyor, yeteri kadar sıcak ve yerli değil. Hikâye ise 'Dinle neyden kim hikâyet etmede' dizesinde görüldüğü gibi şiirsel ve köklü, bize ait.'' Bu yüzden ben de ''hikâye kitabı'' diyeceğim. Bu kitaptaki hikâyelerin her biri acıklı birtakım olayları konu ediniyor. Örneğin ''Üniforma'' ve ''Sıkıntılı Günler'' adlı hikâyeler aile içi problemlere dikkat çekerken diğer hikâyeler özellikle siyasi görüşleri dolayısıyla ya da çalışmak için yurtdışına, Avrupa ülkelerine ve özellikle de Almanya'ya giden siyasi mülteciler ve işçilerin yaşadıkları sıkıntılar üzerine. 12 Mart 1971'de yaşanan darbeyle beraber hedef alınan solcu-sosyalistlerin yaşadıkları sıkıntılar olarak düşünebiliriz. Bu kitaptaki söz konusu hikâyelerin karakterleri ''arafta'' kalmış insanlar. Her biri çeşitli sıkıntılı durumlar karşısında bazı kararlar vermek zorunda ama bu kararları verebilmek de o kadar kolay değil elbette. Bu yüzden aslında bu kitabın adı ''Araf'ta Bir Çocuk'' olmalıydı. Zaten Zülfü Livaneli de aynen böyle uygun görmüş. Ancak kitaptaki tüm hikâyeleri gözden geçiren Yaşar Kemal ''Arafat'ta Bir Çocuk'' ismini koymuş. Bu isimlendirmenin yanlış olduğunu bilse de bu şekilde daha da güzel olduğunu aşağıdaki gibi dile getirmiş: ''Halk 'Kaldım arafatta' der. Yanlış bile olsa güzeli budur.'' Keyifli okumalar! (Kaan Ata Önder)

Arafat'ta Bir Çocuk: 8 tane öyküden oluşan kitap genel olarak siyasi çatışmalar, sınıf ayrımları, işçi problemleri ve hayatından memnun olmayan insanların yaşayışlarını ele alıyor. İçerisindeki 3 öykü dışında genel olarak beğendiğim bir kitap oldu fakat yine de Zülfü Livaneli kitapları arasında benim için en sevdiklerim arasında yer almadı. (Ezgi Koca)

kısa öykülerden oluşan livaneli kitabı. daha çok gurbetçiler ve onların yaşadığı travmatik olaylar anlatılmış. Kitaptaki bazı öyküler sizi sıkabilir fakat bitirdiğinizde üzerinde uzunca düşünebileceğiniz öyküleri içeriyor (Begüm Öztürk)

Kitabın Yazarı Zülfü Livaneli Kimdir?

Zülfü Livaneli, (d. 20 Haziran 1946, Ilgın), Türk müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen.

İlk yılları

Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’olup, aslen Artvin’in Yusufeli ilçesinden olan Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.

Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağına izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin erkek çocuklarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli'nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanlığı’na kadar yükselmiştir.

Kariyeri

Ankara Cumhuriyet Lisesi mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in kendisine hayatını değiştirecek bir sermayeyi hediye ettiğinden haberi yoktu.

Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.

Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.

Bugüne kadar dört uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis", "Şahmaran" ve "Veda". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "AltınAntigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.

Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk-Kul Forumu'nda yer aldı.

Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.

1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.

"Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.

Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejetaryendir.

19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.

Siyasi kariyeri

Livaneli 1994 yerel seçimlerinde, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oldu. Anavatan Partisi'nin adayı İlhan Kesici, Refah Partisi'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Doğru Yol Partisi'nin adayının Bedrettin Dalan olduğu çekişmeli seçim sürecinde oyların %20,30'unu alan Livaneli üçüncü geldi. Erdoğan ise %25,19'luk bir oranla Belediye Başkanı seçildi. Livaneli, 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'den İstanbul milletvekili seçildi. Partinin 13. Olağanüstü Kurultayı'nda yeter sayıda imza bulamadığı için genel başkan adayı olamadı ve parti yönetimini ağır şekilde suçlayarak istifa etti. Livaneli, istifasını açıklarken şunları söyledi:

"CHP yönetimi, Atatürk'ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı için ülkemizi içinden çıkılması güç bir siyasi karmaşaya sürükledi. Bu büyük tarihsel ve siyasi kaymayı engelleyebilmek ve CHP'yi özündeki devrimci, reformcu ilkelere tekrar kavuşturabilmek için, parti içinde her düzeyde büyük çaba harcadım. Ama ne yazık ki bu çabalar da diğerleri gibi sonuçsuz kaldı. Partideki muhalif fikir ve kişileri yok etme alışkanlığı, bu kurultaydan sonra da bir kıyıma dönüşerek devam ediyor. CHP içinde kalarak mücadele etme yolları artık tükendi. Parti, örneği görülmemiş bir şekilde antidemokratik ve oligarşik bir yapıya dönüştürüldü."

Zülfü Livaneli Kitapları - Eserleri

  • Serenad
  • Son Ada
  • Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
  • Leyla'nın Evi
  • Engereğin Gözü
  • Mutluluk

  • Edebiyat Mutluluktur
  • Arafat'ta Bir Çocuk
  • Harem
  • Sevdalım Hayat
  • Bütün Kuşların Uykusu
  • Kardeşimin Hikayesi
  • Son Ada'nın Çocukları

  • Veda
  • Konstantiniyye Oteli
  • Diktatör ile Palyaço
  • Sanat Uzun Hayat Kısa
  • Orta Zekâlılar Cenneti
  • Yaşar Kemal
  • Dünya Değişirken

  • Arkadaşıma Veda
  • Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar
  • Huzursuzluk
  • Atatürk’ün İzinde
  • Elia ile Yolculuk
  • Sosyalizm Öldü mü?
  • Gölgeler

  • Nefesim Nefesine
  • Rüzgarlar Hep Gençtir
  • Sis
  • Şapka
  • Gökyüzü Herkesindir
  • Bizi Sürükleyen Nehir
  • Balıkçı ve Oğlu

  • Mutluluk

Zülfü Livaneli Alıntıları - Sözleri

  • Halkın "Kurtar bizi baba." diye sığındığı bir başbakan, depremde çöken hastane için "Canım, 29 yıl ayakta durmuş ya!" derse, kıyamet niye kopmaz? Deprem bölgesinde can çekişen insanların çadırını, ekmeğini dağıtamayan devlet, nasıl bir devlettir? Ve halk, televizyon kamerası karşısında, neden "Allah devletimizden razı olsun." der? Dünyanın her köşesinden gönderilen yardım malzemesini çalan halk, nasıl bir halktır? Erzincan'da gördükleri kabalık, becerisizlik, cehalet ve kötü niyet kargaşasından dehşete düşen İsviçreli ekip "Ne haliniz varsa görün!" diyerek çekip gitmekte haklı mıdır, değil midir? Dış ülkelerden gelen yardım ve ekip gönderme taleplerini 48 saat cevaplamayan Dışişleri Bakanlığı, ne derece başarılı bir bakanlıktır? Siz bu soruları soranlardan mısınız, yoksa bu sorulara kızanlardan mı? (Diktatör ile Palyaço)
  • Her şeyi bırakıp uzaklara gitmek isteğim büyüyordu içimde... (Serenad)
  • Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine" (Nefesim Nefesine)
  • İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür. Yeter ki, güçlerinin farkına varıp birleşsinler. (Son Ada'nın Çocukları)
  • bu yaşam, en ufak bir çabaya bile değmezdi (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm)
  • "Aşk diye ballandıra ballandıra göklere çıkardıkları şeyin anlamıyor bir türlü." (Leyla'nın Evi)

  • " Bir yer var iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. Seninle orada buluşacağız." Mevlana (Huzursuzluk)
  • Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor (Son Ada'nın Çocukları)
  • Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı onurdur. (Bizi Sürükleyen Nehir)
  • Düşmanlık dolu bir dünyaydı bu. Niye bu kadar anlayışsızdı insanlar, birbirine karşı? Niye sırtlan gibi dişlerini gösteriyorlardı? (Arafat'ta Bir Çocuk)
  • üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.” (Elia ile Yolculuk)
  • Köydeyken, çocuğun çok karnı agrirdi. Ağrıyı çeksin diye sabahları yalınayak toprakta yürütürlerdi. (Bütün Kuşların Uykusu)
  • Keşke; kan revan, hapis, zulüm, ölüm orucu yerine, binbir çiçekli kültür bahçesinin mis kokuları arasında yaşayabilseydik. Yaşar Kemal'in türkülerini paylaşabilseydik. (Yaşar Kemal)

  • "Tıpkı baban gibisin. Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar çok güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor." (Son Ada'nın Çocukları)
  • Alçalmaya başladık, diyor pilot ah diyorum, çoktan be kaptan çoktan alçalmaya başladık biz. (Gökyüzü Herkesindir)
  • Zayıflığını gösterecek kadar güçlü ol. (Bizi Sürükleyen Nehir)
  • Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. (Serenad)
  • ...yüreğim sızlayarak seni özlediğimi bilmeni isterim. (Son Ada)
  • Aşk, insanın içindeki karanlığa da çok yakın, aydınlığa da. (Sanat Uzun Hayat Kısa)
  • "Ağzımı açtım sonra kapadım; o kadar korkmuştum ki bir şey söyleyemedim. Bildiğim tüm sözcükleri unutmuştum." (Şapka)

Yorum Yaz