Arafta - George Saunders Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Arafta kimin eseri? Arafta kitabının yazarı kimdir? Arafta konusu ve anafikri nedir? Arafta kitabı ne anlatıyor? Arafta PDF indirme linki var mı? Arafta kitabının yazarı George Saunders kimdir? İşte Arafta kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: George Saunders
Çevirmen: Niran Elçi
Tasarımcı: Burak Tuna
Orijinal Adı: Lincoln in the Bardo
Yayın Evi: DeliDolu Yayınları
İSBN: 9786055060848
Sayfa Sayısı: 456
Arafta Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
“Herkes acı çekiyordu ya da çekmişti ya da çekecekti. Hayatın doğasında vardı bu.”
Ölmek nasıl bir şey?
Yaşayan en iyi öykücülerden biri olarak gösterilen George Saunders, uzun süredir merakla beklenen ilk romanında, bu can alıcı sorunun yanıtını arıyor. Oysa bu sorunun yanıtı meçhul; kimsenin bilmediği, bilse bile insanlara nasıl aktaracağını bilemediği, gizemli bir yanıt bu. Arafta kalan kişi, Amerikan İç Savaşı’nın kahramanı, eski başkan Abraham Lincoln’ın oğlu Willie Lincoln; ve ona eşlik eden onlarca başka hayalet… Herkes geriye dönmenin, Lincoln ise devam etmenin ve huzura kavuşmanın peşinde. Ancak bilmedikleri önemli şeyler var: Bazı darbeler, kırılgan insanlara fazla ağır gelebilir; darbeler insanı bitirebilir ya da zirveye taşıyabilir…
Ezber bozan kalemiyle George Orwell, Kurt Vonnegut gibi yazarlarla karşılaştırılan George Saunders’ın, Lincoln’ın yedi yaşındaki oğlunu kaybetmesinden yola çıkarak, teatral bir atmosferde ve deneysel bir anlatım biçimiyle kurguladığı bu olağanüstü etkileyici kitap, ölüm, kayıp ve yas kavramlarına okurun hiç alışık olmadığı bir perspektiften yaklaşırken, dönemin Birleşik Devletleri’nin arka planını anlatmaktan da geri kalmıyor.
Folio Ödüllü yazar, klasik roman kalıplarını yıktığı Arafta'da, sanat tarihinin heykel başyapıtlarından Michelangelo’nun ünlü Pietà eserine de çeşitli göndermelerde bulunuyor.
Amerika ile aynı anda Türkiye’de de yayımlanan Arafta, zihin zorlayan kurgusu, alışılmadık biçimi ve acıyı bile bir mizah ögesi haline getirebilen üslubuyla, okurun önünde yepyeni ve deneysel bir patika açıyor.
“Sevdiğimiz her şey sonlanmak zorundaysa sevmeye ve yaşamaya nasıl devam ederiz?”
“Kimse acı, kayıp, talihsizlik ve mahrumiyet üzerine George Saunders kadar etkili yazamaz.”
- Michiko Kakutani, The New York Times
Arafta Alıntıları - Sözleri
- Ve eski avcı Trevor Wiilliams'ın yanından geçtik, zamanında öldürdüğü bütün hayvanlardan oluşan bir yığının önünde oturuyordu; sayısız rakun, vaşaklar, tilkiler minkler.... Bir midilli (arabayla çarpmış) her birini sevgi dolu bir ilgiyle kurcalıyordu ve kucaklama suresi, hissettiği sevgi dolu ilginin niteliğine ve ölürken hayvanın ne kadar korktuğuna bağlı olarak birkaç saat ve birkaç ay arasında değişiyordu. Kucakladığı Hayvan süreyi ve sevgi dolu ilgiyi yeterli bulursa kalkıyor ve koşarak uzaklaşıyordu. Böylece bay Williams'in yığınından bir hayvan eksilmiş oluyordu.
- Tuzak. Korkunç bir tuzak. İnsanın doğumunda kuruluyor. Son, bir gün gelmeli. Bu bedeni terk etmen gereken gün. Bu yeterince kötü. Bir de buraya bebek getiriyoruz. Tuzağın koşulları zorlaşıyor. O bebek de bir gün gitmek zorunda. Bütün zevkler bu bilgiyle lekelenmeli. Ama zavallı umutlu bizler, unutuyoruz.
- Bazı darbeler kırılgan insanlara fazla ağır gelir.
- Belki de zaman içinde ikna olduğumuz kadar sevilmez değildik.
- Yapmaya değer bir şey yapıp eleştirilmeyen olmuş mu?
- Dünya iyicildir, affeder, ikinci şanslarla doludur.
- Buradaki bizler yol değiştirmek için çok geç kaldık. Her şey bitti. Gölgelerden ibaretiz, maddeden sıyrılmış hakkımızda verilen yargı o önceki (maddesel) âlemde yaptıklarımızla (veya yapmadıklarımızla) ilgili olduğundan, telafi etmek elimizde değil. Oradaki işimiz bitti; yalnızca bedel ödemeyi bekliyoruz.
- " Mezbahada ıslık çalarak geziniyor, katliamdan gözlerimi kaçırıyordum; gülebiliyor, düşleyebiliyor, umut besleyebiliyordum çünkü henüz benim başıma gelmemişti.."
- Yapmaya değer bir şey yapıp eleştirilmeyen olmuş mu?
- Tuhaf, değil mi? İnsanın hayatını belli bir girişime adaması, bu girişim uğruna hayatının diğer taraflarını ihmal etmesi, ama sonunda o girişimin hiçlikle sonuçlanması ve insanın tüm emeklerinin ve ürünlerinin unutulması?
- Dünyanın hüzünle dolu olduğu gerçeğini kavramıştı; herkesin hüzün yükü altında yaşadığını; her şeyin hüzün olduğunu; bu dünyada hangi yolu seçerse seçsin herkesin acı çektiğini (kimsenin tamamen mutlu olmadığını, herkesin incitilmiş, ihmal edilmiş, göz ardı edilmiş, yanlış anlaşılmış olduğunu) hatırlamaya çalışması gerektiğini ve dolayısıyla insanın temas halinde olduğu kişilerin yükünü hafifletmek için elinden geleni yapması gerektiğini; mevcut hüznünün ona özgü bir durum olmadığını, aksine her zaman onlarca kişi tarafından hissedildiğini, bu yüzden uzatılmaması ve abartılmaması gerektiğini, çünkü bu durumdayken kimseye bir faydası olamayacağını ve bu dünyadaki konumu, insanlara büyük fayda sağlayacağından ya da zarar vereceğimden, elinden geliyorsa hüzünlü kalmanın doğru olmayacağını kavramıştı.
- Bu ne kadar acı olmalı, hayal et Andrew: insanın kıymetli oğlunu yaralı bir kuş gibi o soğuk taşa bırakması ve yoluna gitmesi.
- Vaktiyle öylesine iyiliksever görünen dünyada, bu kadar zalim bir olayın gerçekleşmesi insanı yıldırım çarpmışa çeviriyor.
- Çocuk, babasının kendisine bakması ve onu sevip okşaması için yalvarıp yakarıyordu. Ama beyefendi onu hiç duymuyor gibiydi.
- Ona ilk defa takım elbise giydirdiğimiz zaman önce pantolonuna, sonra hayretle bana baktı. Sanki, Baba, yetişkin pantolonu giyiyorum, dermiş gibi.
Arafta İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Hiç bu kadar seveceğimi düşünmemiştim, bayıldım. George Saunders’in 2017 Man Booker Ödülü’nü alan, ilk romanı Arafta, tek kelimeyle dahiyane bir metin. Benim de okuduğum en ilginç ve yaratıcı romanlardan biri kesinlikle. Saunders, kitapta, Amerikan Başkanı Lincoln’ın oğlunun ölmesini ve ardından kendisi gibi birçok karakterle beraber arafta kalışını gerçeküstü ve deneysel bir tarzda anlatıyor. Arka planda Amerikan iç savaşının devam ettiği kurguyla Saunders, ölüm, acı, kabullenme, yas, pişmanlık, geçmişle hesaplaşma ve baba-oğul ilişkisinin muazzam bir aktarımını yaparken, ırkçılık, toplumsal adalet ve kadın olmak meselelerine de değinmeden geçmiyor. Yunan tragedyalarını andıran bir biçimi var romanın, hemen her paragrafın altında, her biri birinci tekille aktarılan konuşmanın sahibinin adı yazıyor. Bu ilk etapta biraz afallamanıza sebep olsa da, kitap kısa bir süre sonra sizi içine alıyor ve alışılagelmişin dışında metinlerden de hoşlanıyorsanız bayılarak okuyorsunuz. İlk anda baktığınızda kısa kısa konuşmalarla yansıtılıyormuş gibi görünen karakterlerin hepsinin birbirinden renkli ve derinlikli olmakla beraber, harika bir mozaiğin nasıl olmazsa olmaz bir parçası olduğunu keşfediyorsunuz. Aynı zamanda, bu deneysel tarzda muhteşem bir ahenk yakalamış yazar; karakterlerin parça parça sunulan sesleri arasında asla bir kopukluk hissetmediğiniz gibi, tarzına alışınca akıp giden bir metinde buluyorsunuz kendinizi. Çağdaş edebiyattan, deneysel romanlardan ya da edebiyatta farklı tekniklerden hoşlanan herkese mutlaka öneririm. Çok ama çok sevdim. (İpek Dadakçı)
George Saunders, gerçeküstü anlatım konusunda kendisini hem öyküleriyle hem de kısa romanlarıyla kanıtlamış bir yazar. Onu okurken her yeni kitabına başladığımda acaba bu sefer nasıl bir yenilikle karşılacağımı düşünüyorum. Arafta'nın konusu, hikayenin işlenişi, her karakterin kendi özgün hikayesi ve sonuçta bir baba-oğul ilişkisi bu kadar güzel anlatılabilirdi. Yazılan nispeten olumsuz yorumların sebebini anlayabiliyorum. Çünkü akışta kullanılan anlatım tekniği kolay özümsenebilir bir anlatım değil. Fakat bu deneysel dili özümsemeniz durumunda, okuma süreciniz kesinlikle bir ziyafete dönüşüyor. Romanda hemen hemen herkesin kendine ait bir karakteri var ve kitabı herkesin dilinden dinliyoruz. Diğer yandan dönemden kaynakça olarak alınmış gazete küpürleri ve romanlardan fazlasıyla referans var. Bu da gerçek ile kurmacanın iç içe geçmesini sağlıyor. Son olarak eğer kalın kitaplardan korkuyorsanız bu kitabın tam size göre olduğunu söyleyebilirim. Kitap 450 sayfa olmasına rağmen gerek satır aralıkları gerekse sık sık bölüm geçişleri ve akıcı üslubu sebebiyle, maksimum 200 sayfalık bir kitap hissiyatı veriyor. Bu da sizi kalın kitaplara karşı sempati kazanmaya itebilir. Benim için çok güzel bir deneyimdi. Herkese tavsiye ederim. (Berkay Çinkaya)
Şimdiye dek okuduğum sanırım en ilginç kitaplardan biriydi. Yazım tekniği oldukça sıradışı. George Saunders ,yazarımız, usta bir öykü yazarı ve Arafta kitabı ,asıl adı ‘Lincoln in the Bardo’, yazarın ilk romanı. Kitabın yarısı kurgu yarısı dönemin gazete yazıları, alıntılar vs içeriyor. Okuması başlarda zor gelsede devam edip bırakmamak önemliydi bence evet karakterler çok bunların bir çoğu arafta kalmış ölüler dolayısıyla konuşmaları kimin söylediğine dikkat edilmezse karışıklık yaşanabilir. Olay dönemin Amerikan başkanı Abraham Lincoln’ün küçük oğlu Willie’yi kaybetmesi ve sonrasında mezarlıktaki ziyaretleri, arafta kalmış ruhlar üzerinde şekilleniyor. İçsel çatılmalar,yaşanmışlıklar, yaşanmamışlıklar, bekleyişler, hayal kırıklıkları,pişmanlıklar, hüzünler, geçmiş , .. gibi konular içeren bir dizi konuşma ve bu sürede ülkedeki iç savaş, yaşanan siyasi gelişmeler, başkan ve ailesi üzerine söylenmiş sözler, makaleler şeklinde devam ediyor. Ancak kitabı okuduktan sonra ve sanırım okurkende hep aynı şeyi hissettim ‘Bu nasıl bi araştırma ürünü böyle’ ,gerçekten çok büyük emek ve düzen var kitapta. Sonları özellikle çok keyifliydi. Kesinlikle okuyun derim. (Ceren Yüksel)
Arafta PDF indirme linki var mı?
George Saunders - Arafta kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Arafta PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı George Saunders Kimdir?
George Saunders, CivilWarland in Bad Decline adlı öykü kitabıyla 1996 PEN/Hemingway Ödülünü almıştır. The New Yorker, Harper's ve Story dergilerinde yayınlanan eserleri iki kez 'Ulusal Dergi Ödülü' almış, üç kez de 'O. Henry Ödülleri' koleksiyonuna dahil edilmiştir. Yazar, şu an Syracuse Üniversitesi'nde yaratıcı yazarlık alanında ders vermektedir.
George Saunders Kitapları - Eserleri
- Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı
- Arafta
- İkna Ulusu
- Pastoralya
- Aralığın Onu
- Tilki 8
- Frip'in Aşırı Israrcı Pırtlakları
- İç Savaş Diyarı Feci Düşüşte
George Saunders Alıntıları - Sözleri
- İnsanların yapabildii diyer harika şeyleri gördüm, meselaa çimenleri kısacık yapmak gibi, yuvalarının içinde çiçek büyütebilmek gibi. Ve kafamın içinde şey dedim: Yaratıcı, en becerikli yaratıklardan oluşmuş bi Sürüyü neden aynı zamanda en kötü kalpli yaptı? (Tilki 8)
- . Neden dans ediyordu ? Sebep yok. Sadece hayatta, sanırım. ... (Aralığın Onu)
- ürünün uzun vadeli dayanıklılığı arkasında durmuyoruz, arkasından koşuyoruz; çünkü şansımızı denemenin nesi yanlış, o şans boynuzlu toynaklı olsa da olabileceğinin en iyisi olman için seni destekleyen on bin kişinin bağıra çağıra tezahürat yaptığı yerde senle en kötü korkun baş başa kalıyorsun. (İkna Ulusu)
- Buradaki bizler yol değiştirmek için çok geç kaldık. Her şey bitti. Gölgelerden ibaretiz, maddeden sıyrılmış hakkımızda verilen yargı o önceki (maddesel) âlemde yaptıklarımızla (veya yapmadıklarımızla) ilgili olduğundan, telafi etmek elimizde değil. Oradaki işimiz bitti; yalnızca bedel ödemeyi bekliyoruz. (Arafta)
- Bir Milli Erdemimiz varsa, o da cömert olmamızdır ve bir Milli Kusurumuz varsa, o da aşırı cömert olmamızdır! (Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı)
- Vaktiyle öylesine iyiliksever görünen dünyada, bu kadar zalim bir olayın gerçekleşmesi insanı yıldırım çarpmışa çeviriyor. (Arafta)
- "Bu zamanlarda, bu tuhaf zamanlarda," dedi, birinin bencilce ve iğrenç olmayan bir şey yaptığını görmek, bir nefes taze hava gibi ; güzel, taze ve temiz hava gibi. (İç Savaş Diyarı Feci Düşüşte)
- Dünyanın hüzünle dolu olduğu gerçeğini kavramıştı; herkesin hüzün yükü altında yaşadığını; her şeyin hüzün olduğunu; bu dünyada hangi yolu seçerse seçsin herkesin acı çektiğini (kimsenin tamamen mutlu olmadığını, herkesin incitilmiş, ihmal edilmiş, göz ardı edilmiş, yanlış anlaşılmış olduğunu) hatırlamaya çalışması gerektiğini ve dolayısıyla insanın temas halinde olduğu kişilerin yükünü hafifletmek için elinden geleni yapması gerektiğini; mevcut hüznünün ona özgü bir durum olmadığını, aksine her zaman onlarca kişi tarafından hissedildiğini, bu yüzden uzatılmaması ve abartılmaması gerektiğini, çünkü bu durumdayken kimseye bir faydası olamayacağını ve bu dünyadaki konumu, insanlara büyük fayda sağlayacağından ya da zarar vereceğimden, elinden geliyorsa hüzünlü kalmanın doğru olmayacağını kavramıştı. (Arafta)
- geçen hafta sonu müdürüm bay ted ames uğradı (süper biridir, bana gerçekten büyük destek oldu, bu mektubun size en ufak yardımı olduysa lütfen ona da bildirin) ve cidden gülmekten karnımıza ağrılar girdi. billy, KNB2100’ün, “SÜRTÜNME OLAĞAN VE FAYDALI BİR ISI KAYNAĞIDIR!” diye bağırmasını sağlamak için yüzünü hızla halıya sürtmeye başlayınca bay ames, küçük yeşil defterine takdir dolu notlar çiziktirmeye başladı. (İkna Ulusu)
- Bu kibir , sizde alışkanlık haline gelmiş. (Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı)
- “Her zaman böyle hissederek yaşayabilseydik keşke , diye düşünüyordum,hayatın bir gün sona ereceğini bilerek yaşayabilseydik. İşin numarası bu .” (Aralığın Onu)
- itiraf etmem lazım bir parça kuşku duyuyordum; çünkü carolyn hayatı ne kadar güzel olursa olsun asla mutlu olmayacak, tatminsiz bir kıza benziyordu gittikçe. (İkna Ulusu)
- Ne yoz bir evren bu; iyi başlayıp sürekli kötüye giden şeylerin ne kusursuz bir örneği... (İç Savaş Diyarı Feci Düşüşte)
- "Pek çok insanın aynı şeyi yüksek sesle, tekrar tekrar söylemesi, o şeyin doğru olduğu anlamına gelmez." (Frip'in Aşırı Israrcı Pırtlakları)
- benim dedem devamlı bacaklarımın kalın olduğunu söyleyerek sataşırdı bana. öyle ki, banyo yaparken hâlâ dedem hakkında hiç de hoş olmayan şeyler düşünürüm. insanın dedesi tarafından kınanmasının nasıl bir duygu olduğunu bilirim, bu yüzden her iki seferinde de dua ettim: sevgili tanrım, bu çocuk neyse o. ne olursa olsun onu sevmeme izin ver. eğer eşcinsel bir çocuksa, tanrı onu kutsasın; eğer eşcinsel değilse ve yalnızca ninesinin peruğunu takıp, köpeğe “edelweiss” şarkısını söylemekten hoşlanıyorsa, öyle olsun; ama her durumda, ne olur, onu sevdiğimi ve kabul ettiğimi her hareketimle anlatabileyim ona. (İkna Ulusu)
- . Hayatımda en çok pişman olduğum şey, nezaketin başarısızlıklarıdır. Karşımda başka bir insanın olduğu, acı çektiği ve yanıt verdiğim o anlar… Mantıklı bir şekilde, ihtiyatlı ve hafifçe... ... (Aralığın Onu)
- "Evet," dedi baba gözyaşları içinde, dua etmeyi bitirdikleri zaman."Sevgi varsa her zaman umut da vardır. Umut varsa her zaman şifa da vardır. Evet. Evet." (İç Savaş Diyarı Feci Düşüşte)
- Genel olarak bu vergi nasıl bir tepki doğurdu? Halk, vergi destekliyor mu? Destekliyorsa, o zaman gerçekten de böyle bir kanun çıkardığınızı hatırlıyorum. Diğer yandan, halk vergiden memnun değilse, o zaman yumruğunuzu masaya indirdiğinizden ve böylesine aptalca bir kanun çıkarmanızı önerdiği için birini kınadığınızdan çok eminim. (Phil’in Dehşet Verici Kısa Saltanatı)
- Kafanızın karışmasından korkmayın. Her daim kafası karışık olmaya çalışın. Her şey mümkündür. Sonsuza dek açık olun, o kadar açık olun ki, canınızı yaksın ve sonra biraz daha açılın, ta ki öldüğünüz gün e kadar, durmaksızın, amin. (Aralığın Onu)
- "ah, benim küçük erkeğim,” dedi, “seni çok seviyorum, bu yüzden yapabileceğim en zor şeyi yaptım, yani senden ayrıldım, tatlım. olağanüstü zekânı o en kutsal şeyi yapmak için yani başka insanlara yardım etmek için kullanabilesin diye. olduğun yerde kal, dikkatinin dağılmasına izin verme, mutlu ve üretken bir hayat yaşa, o zaman ben de mutlu olurum.” (İkna Ulusu)