diorex
Dedas

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider - Thomas Cathcart Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kimin eseri? Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kitabının yazarı kimdir? Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider konusu ve anafikri nedir? Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kitabı ne anlatıyor? Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider PDF indirme linki var mı? Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kitabının yazarı Thomas Cathcart kimdir? İşte Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.06.2022 07:00
Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider - Thomas Cathcart Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Daniel Klein

Yazar: Thomas Cathcart

Çevirmen: Algan Sezgintüredi

Yayın Evi: Aylak Kitap

İSBN: 9786054456147

Sayfa Sayısı: 192

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

En sevdiğiniz filozof-komedyenler yine iş başında ve bu sefer felsefe öğretirken politikacıların hilelerini ve zırvalarını ifşa ediyorlar. Bu kitabı okuduktan sonra politikacıların sık kullandıkları taktiklere karşı daha hazırlıklı olacaksınız. Hangilerine mi?

Teksaslı Keskin Nişancı Safsatası

İlk önce ateş edin, sonra da vurduğunuz yerin etrafına bir hedef çizin. Politik söylemleriniz her zaman tam on ikiden vuracaktır.

Çakallık

"'Başarısızlık' henüz gerçekleşmemiş bir başarıdır." Hadi ya?

Analitik Sentetik Ayrımı

"Irak bize nükleer bomba atma kapasitesine sahip olsaydı, bize her an nükleer bomba atabilirdi." Çok korktuk!

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider Alıntıları - Sözleri

  • Freud’a göre yansıtma, bir kimse dürtüleri tarafından tehdit edildiğinde veya korkutulduğunda ortaya çıkar ve bunun sonucunda bu dürtülerini bir başkasına yansıtır.
  • Bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı Joe’yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. “Ne arıyorsun Joe?” diye sorar. Joe, “Arabamın anahtarlarını düşürürüm.” diye cevap verir. “Tam burada mı?” “Hayır, şuradaki çalılarda ama burada ışık daha iyi.”
  • Kişiselleştirmenin bir başka şeytani yolu, hasmınıza aslında sahip olmadığı bir görüşü atfetmek ve sonra bu görüşü yüzünden ona saldırmaktır.
  • Biri Yunan, biri Mısırlı iki arkeolog, hangisinin daha gelişmiş bir medeniyetten geldiği konusunu tartışmaktadır. Yunan şöyle der: “Korint’te kazı yaparken şehrin altına döşeli bakır kablolar bulduk. Bu MÖ 6. yüzyılda telefona sahip olduğumuzu kanıtlar!” Ve Mısırlı cevap verir: “Pekala, biz de Gize’de antik kentin altını kazdık ve hiç bir kabloya rastlamadık. Bu da onların çoktan kablosuz bağlantıya geçmiş olduğunun kanıtıdır!”
  • İki dilenci, Yahudi karşıtı olmakla nam salmış bir mahalledeki kalabalık bir caddede birbirlerinden bir metre kadar arayla oturmaktadırlar. Biri, LÜTFEN YARALI BİR SAVAŞ GAZİSİNE YARDIM EDİN yazılı bir levha taşımaktadır. Diğerinin levhasındaysa ZAVALLI YAŞLI BİR YAHUDİYE YARDIM EDİN yazılıdır. Gün içinde önlerinden yüzlerce insan geçer. Sırf yahudi'ye inat olsun diye, normalde dilencilere asla para vermeyenler bile savaş gazisinin önüne büyük miktarlarda paraalr koyarlar. Nihayet, iyi bir adam geçer ve ikisine de eşit miktarda para vererek Yahudiye şöyle der, "Bak, neden yazını değiştirmiyorsun? Bunu söylemekten nefret ediyorum ama bu civardakiler pek haz etmezler.Böyle bir levhayla tek kuruş alamazsın." İyi adam duyamayacak kadar uzaklaştığında, ihtiyar Yahudi diğer dilenciye döner ve şöyle der: "Şuna bak Moishe. Bize işimizi ögretmeye çalışıyor!"
  • Melvin ölüyordu. Çok ama çok yaşlıydı. Hayatı boyunca çok cefa çekmişti. Karısı, Trudy yatağın kenarına oturmuş, onun alnını siliyordu. Yetmiş yıldan uzun bir süre birlikte yaşamışlardı. -Söylesene Trudy, hani kıt kanaat geçindiğimiz o kriz günlerini hatırlıyor musun? -Tabi ki hatırlıyorum. Bütün o zamanlarda senin yanındaydım. -İki işte birden çalıştığım ve bir yandan da okula gittiğim savaş sonrası o fakirlik yıllarını hatırlıyor musun? -Tabii ki. O zaman da senin yanındaydım, canım. -İşimi kaybettiğimde de yanımda mıydın? -Elbette canım. Daima seninle oldum. Her zaman. Melvin, bir an sessiz kaldı sonra sevgi dolu karısına baktı. “Bak Trudy sanırım kötü şans getiren sendin.”
  • Kanıt yokluğu, yokluğunun kanıtı değildir... Sırf bir şeyin var olduğuna dair kanıtınızın olmaması onun var olmadığının kanıtı sayılmaz. -Eski Savunma Bakanı DONALD RUMSFELD, Irak'taki kitle imha silahları hakkında
  • Yırtık pırtık giysiler içindeki topal bir adam kilisenin koridorunda kürsüye doğru ağır ağır ilerler, gözlerini havaya diker ve seslenir: "Tanrım, tüm bu dertler için neden beni seçtin?" Bir anda, mabette tam adamın üzerinde kör edici bir ışık küresi belirir ve gök gürültüsüne benzer bir ses duyulur: "Bilmiyorum, Charlie. Sende beni gıcık eden bir şey var."
  • bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı joe'yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. "ne arıyorsun joe?" diye sorar. joe "arabamın anahtarlarını düşürdüm" diye cevap verir. "tam burada mı?" "hayır şuradaki çalılarda. ama burada ışık daha iyi."
  • dün merdivenlerde orada olmayan bir adama rastladım. bugün yine orada değildi. ah, onun gitmiş olmasını nasıl da isterdim.
  • ben sarhoş değilim memur bey. gördüğünüz şey henüz gerçekleşmemiş bir ayıklık hâli.
  • Bu henüz gerçekleşmemiş bir başarı.Bunun bir başarısızlık olarak görülmesi doğru değil.
  • Söylemek istediğim şeyin ana fikri bu.Şimdi buna uygun istatistikleri bul.
  • Tam Rumsfeld'in kendisini aşamayacağını düşündüğümüz sırada (yuvarlak konuşmada), yusyuvarlak konuşarak bunu başarmıştır: Kanıt yokluğu, yokluğunun kanıtı değildir... Sırf bir şeyin var olduğuna dair kanıtınızın olmaması onun var olmadığının kanıtı sayılmaz. -Eski Savunma Bakanı DONALD RUMSFELD, Iraktaki kitle imha silahları hakkında Bu sözlerle, Bakan Rumsfeld buz patenindeki üçlü lutz sıçrayışının sözel dengini gerçekleştirmiştir. Bir safsatadaki ahmaklık konusunda bizi bilgilendiriyormuş gibi görünürken çok daha gizli bir safsataya kayar. Tam bir dahisin, R.
  • Yırtık pırtık giysiler içindeki topal bir adam kilisenin koridorunda kürsüye doğru ağır ağır ilerler, gözlerini havaya diker ve seslenir: "Tanrım, tüm bu dertler için neden beni seçtin?" Bir anda, mabette tam adamın üzerinde kör edici bir ışık küresi belirir ve gök gürültüsüne benzer bir ses duyulur: "Bilmiyorum, Charlie. Sende beni gıcık eden bir şey var."

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Felsefe ile mizahı böylesine ustaca harmanlamak büyük iş. Felsefe okurken bu kadar gulebilecegimi söyleseler inanamazdım fakat bazı yerlerde gerçekten kahkaha artırıyorlar. (Deliler Cumhuriyeti)

Felsefe ve mizah yoluyla siyasilerin bir öyle bir böyle konuşan yuvarlak dillerini anlamanızı sağlayan bir kitap.Amerikan siyasetine pek ilgim yok fakat politikacılar her yerde aynı olduğundan okurken yabancılık çekmiyorsunuz.Zaten gündemdeki bıkkınlık veren siyasi konular varken bir de Amerikan siyasetindeki dalavere usulleri beni pek cezbetmedi.Özellikle Amerika'nın yabancı kaldığım siyasi olaylarının yoğun anlatıldığı yerleri sıkıcı geldi bana.Siyasete çok ilgi duyanlar sevebilir hatta katıla katıla gülebilirler belki ama ben çok sevemedim. (selda kiraz)

Politik söylemlerin felsefe süzgecinden geçirilerek politikacıların "aslında ne demek istediklerini" ya da "ne dememek için kırk takla attıklarını" anlamamızı kolaylaştırmak için yapılan incelemeler, birbirinden zekice ve bazen kahkaha attıracak derecede komik olan fıkralarla pekiştirmeler ve ince dokundurmalarla süslenmiş harika bir kitaptı. Politikadan hoşlanmıyorsanız bile sadece fıkralara şöyle bir göz gezdirseniz yine de kendinize bir şeyler katmış olursunuz. Aslında bir felsefe ders kitabı niteliğinde olan bu eser Daniel Klein'ın gündelik anlatımıyla bir solukta okunabilecek mizahi bir çereze dönüşüyor. Bir uyarı: İncelenen Politik söylemlerin tamamı Amerikan siyasetçilerine aittir. Siyaset dışı diğer örnekler de yine Amerikan kültüründen alınmıştır. Bu nedenle okurken konuya biraz yabancı hissedebiliyorsunuz. Ama kitabın işleyişi, anlatılmak istenen felsefe ile ilgili tanımın özet olarak verilmesi, konuya örnek bir politik söylem, orada bu felsefe tekniğinin nasıl kullanılmış olduğunun açıklanması ve konuyu pekiştirmek için örnek bir fıkra şeklinde ilerlediğinden o kısmın sonunda olayın özünü rahatlıkla kavrayabiliyorsunuz. Yazarın kitapları arasından ilk olarak bu kitabı okumanızı tavsiye etmem. Önce diğer kitaplarını okuyarak buna yönelirseniz zaten yazarın diline aşina olduğunuz ve kıvrak zekasına hayran olduğunuz için daha büyük bir sempati ve keyifle okursunuz. Kitabı bitirdiğinizde hayatla ilgili farkındalığınızın artacağını düşünüyorum. (Ş. Serda KAYMAN)

Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider PDF indirme linki var mı?

Thomas Cathcart - Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Thomas Cathcart Kimdir?

Tam adı Thomas Wilson Catchart olan Amerikalı yazar. Harvard'lı felsefe profesörü. Kendisi gibi Harvard'lı bir felsefe profesörü olan Daniel Martin Klein ile birlikte yazdığı "felsefespri" kitaplarıyla ünlüdür.

Thomas Cathcart Kitapları - Eserleri

  • Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer
  • Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...
  • Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider
  • Platon Bir Gün Karikatür Çizer
  • Troleybüs Problemi

Thomas Cathcart Alıntıları - Sözleri

  • Zaman Bir Irmaktır - Attığın Adıma Dikkat Et (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • İyimser, "Bardağın yarısı dolu," der. Kötümser, "Bardağın yarısı boş," der. Rasyonalist ise, "Bardak gereğinden iki kat büyük," der. (Platon Bir Gün Kolunda Bir Ornitorenkle Bara Girer)
  • "orada bir yerde" (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Sartre bize alternatifi göz önüne almamızı söyler: ölüm kaygısı taşımayan yegâne varlıklar zaten taş gibi ölü olanlardır -mesela taş öyledir. (Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...)
  • "Kraliçe bile tuvalete gittiğinde oturmak zorun da" (Nietzsche Öldü! Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu...)
  • Aziz Thomas kişinin kendi hayatını kurtarmasının genelde iyi bir şey olduğunu ileri sürerek, “Varlığını mümkün olduğunca uzun süre korumaya çalışmanın doğal olduğunu," söylemiştir. Sorun, elbette nefsi müdafaa sürecindeki öldürme eylemindedir. Kişi başka birinin hayatına son verme pahasına "varlığını” elde etmek zorundadır. Fakat Aziz Thomas, belli başlı, çok spesifik şartlarda iyiyle birlikte kötü etkiye neden olmanın daha caiz olduğunu öne sürer. Katolik Kilisesi tarafından da açıklanan koşullar dört katmanlıdır: (1) Eylemin kendisi ahlaki olarak iyi veya en azından nötr olmalıdır. (2) Fail kötü etkiyi amaçlamamıştır fakat buna izin vermiş olabilir. Eğer kötü etki olmaksızın iyi etki elde edebilirse, öyle yapmalıdır. (3) İyi etki en azından kötü etki kadar doğrudan eylemden gelmelidir. Başka bir deyişle iyi etki, kötü etki tarafından değil, doğrudan eylem tarafından oluşturulmalıdır. Aksi takdirde fail iyi bir amaç için asla izin verilmeyen kötü bir araç kullanacaktır. (4) İyi etki, kötü etkiye olanak tanımayı telafi etmede yeterince cazip olmalıdır. (Troleybüs Problemi)
  • Kontrolden çıkmış bir troleybüs hızla ilerlemektedir. İleride, rayların üzerinde beş işçi durmaktadır, yan hatta ise tek bir kişi. Sürücü olarak beş kişiyi öldürmeyi mi, yoksa bir kişiyi kurban etmeyi mi seçersiniz? Peki ya sürücü değil de elindeki bir şalterle troleybüsün yönünü değiştirebilecek, kenardan izleyen biri olsaydınız… Şalteri indirir miydiniz? Veya diyelim ki bir üst geçitten olayı izliyordunuz. İşçileri kurtarmanın tek yolu troleybüsün önüne ağır bir nesnenin düşmesi ve yanınızda çok şişman bir adam var. Şişman adamı üst geçitten aşağı atar mıydınız? Felsefi bir muamma. Siz hangisini seçersiniz? (Troleybüs Problemi)
  • Bu henüz gerçekleşmemiş bir başarı.Bunun bir başarısızlık olarak görülmesi doğru değil. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Söylemek istediğim şeyin ana fikri bu.Şimdi buna uygun istatistikleri bul. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı Joe’yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. “Ne arıyorsun Joe?” diye sorar. Joe, “Arabamın anahtarlarını düşürürüm.” diye cevap verir. “Tam burada mı?” “Hayır, şuradaki çalılarda ama burada ışık daha iyi.” (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Platon demokrasinin kusurlu bir yönetim biçimi olduğunu düşünüyordu. Hükümeti bireyin özgürlüğü ilkesi temelinde düzenlediği için demokrasi eşit ile eşit-olmayanı eşit hale getiriyor! Yok artık! Bu siyasi doğruculuk da ne! Üstün birey başka herkesle aynı düzeye iniyor. Herkes kendi işine bakıyor. Sonuç olarak, nihayetinde anarşi hüküm sürüyor, hem de yalnızca devlette değil, evde de, oğul baba ile aynı düzeyde olduğundan "anne-babaya karşı ne saygı kalıyor, ne de hatır." Benzer şekilde, öğrenciler öğretmenlerine saygı duymuyor, hatta onlarla yarışıyor. Yaşlılar gençlerin düzeyine düşüyor ve onlar gibi davranmaya başlıyor ki asık suratlı sayılmasınlar. Sonunda, diyor Platon, bazıları diğerlerinden daha fazla güç elde ediyor, çünkü bu kurtlar sofrasında herkesten daha kurnaz davranacak kadar akıllılar. Bunun üzerine halk, düşük sınıfları müesses nizamdan koruyacak bir diktatöre dönüyor ve demokrasi tiranlığa dönüşüyor. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Emsal teşkil eden dava Philadelphia'da büyük bir eğitim hastanesinde acil serviste travma cerrahı olarak görev yapan Dr. Rodney Mapes vakasıdır. Yakında bulunan eyaletler arası bir otobanda korkunç bir zincirleme trafik kazası meydana gelmiş ve altı hasta Dr. Mapes'in çalıştığı hastaneye kaldırılmıştı. Altı hastayı sınıflandıran Dr. Mapes iki hastanın böbrek nakline ihtiyacı olduğunu saptadı, üçüncü hastaya bir kalp nakli yapılması gerekmekteydi, dördüncü için bir karaciğer nakline ihtiyaç vardı ve beşinci için bir akciğer nakli gerekiyordu. Mapes, otuz beş yaşındaki erkek hasta olan altıncı kişiye bakarken diğer hastalar için uygun bir donör bulunabileceği konusunda kaygılanıyordu. Altıncı hasta gözetim altında tutulması amacıyla hastaneye gönderilmişti ve görünür bir yaralanması yoktu. Mapes ardından genç adamı ameliyathaneye göndermiş onun tüm organlarını almış ve onları diğer beş hastaya nakletmişti, böylece onların hayatını kurtarmıştı. Dr. Mapes çıkarıldığı mahkemede unutulmaz bir şekilde, "Ben, beş kişinin ölmesi yerine bir hastanın ölmesinin daha iyi olacağını düşündüm" demişti. Jürideki bayanlar ve baylar, bunların şalteri indirmede kendisini savunmak için Bayan Jones'tan duyduklarınızla aynı sözcükler olduğunu hatırlayacaksınız. Bunlar faydacıların ve sonuççuların sözcükleridir! Kamuoyu Mahkemesi'nde, bunlar şeytani sözler olarak bulunmuştur — evet, şeytanın sözleri! Emsalleriniz olan jüri üyeleri Dr. Mapes'i birinci dereceden cinayetten suçlu bulmuştur. (Troleybüs Problemi)
  • bir adam akşam yürüyüşüne çıktığında arkadaşı joe'yu bir sokak lambasının altında elleri ve dizleri üzerine çökmüş halde görür. "ne arıyorsun joe?" diye sorar. joe "arabamın anahtarlarını düşürdüm" diye cevap verir. "tam burada mı?" "hayır şuradaki çalılarda. ama burada ışık daha iyi." (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • Her tür makul veri Darwin'in teorisinin geçersizliğini kanıtlayabilir. Örneğin, mutasyonlar olmadığına, ya da mutasyonların nesilden nesle geç­mediğine, ya da çevresel değişimlerin bu çevrede yaşamaya en uygun bireylerin veya türlerin hayatta kalmasını sağlamadığına dair veriler. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Neleri Bilemeyeceğinizi Nereden Bilirsiniz? (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • İnsanlar bireysel olarak birbirlerinden bu kadar farklıyken temel, evrensel ahlak ilkelerini nasıl ayırt edebiliriz? Bir adamın besini diğerinin zehriyken bu ilkeleri nasıl uygularız? (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)
  • Sonuç olarak, tamamlayıcı bir konuya vurgu yapmak istiyorum. Kürtaj gibi konularda kilise öğretilerini eleştiren çok sayıda kişi kiliseyi "kılı kırk yarmakla" suçlamaktadır. Uç vakalarda ince ayrımlar yapmanın, herhangi bir ahlaki (veya yasal) kuralın kaçınılmaz sonucu olduğunu yalnızca gösteririz. Ne zaman ahlaki (ve yasal) bir çizgi çizilse, her zaman bu çizgiye yakın olan vakalar olacaktır, bu durumda kilisenin (veya mahkemenin) görevi, çizginin hangi tarafına düştüklerine karar vermektir. Kilise, aşırı ince ayrımlar yapmakla haksız yere eleştirilmiştir. Benzer şekilde, Talmud öğretileriyle özgüllüğü nedeniyle alay edilmiştir. Buna karşılık, jüriden hüküm vermelerinin istendiği davanın böylesine ince ayrımlara dayandığını düşünmelerini isteriz. Gerçekten de jüri üyelerimizin olmasının esas nedeni bu tür ayrımlar yapmak içindir. Aksi takdirde bir bilgisayar bireysel davalar için cezaları uygulayabilirdi. (Troleybüs Problemi)
  • Şimdi bu kriterleri, nefsi müdafaayla ilgisi olmayan Daphne Jones davasına uygulayacağım: (1) Eylemi tüm sonuçlarından ayırırsak, bir troleybüsün yolunu değiştirme eylemi ahlaken nötrdür, bu durumda 1. koşul karşılanmıştır. (2) Bildiğimiz kadarıyla Bayan Jones yan yolda bulunan Bay Chet Farley'in ölmesini istememişti. Bay Farley'in ölümünü yalnızca beş kişinin hayatının kurtarılmasının bir yan etkisi olarak öngörmüş ve buna izin vermiştir. Bayan Jones, Bay Farley'in ölümüne sebep olmadan beş kişinin hayatını kurtarabilseydi, Bayan Jones bunu yapardı. 2. koşul karşılanmıştır. (3) Bayan Jones şalteri indirerek, ilkin Bay Farley'i öldürüp sonrasında troleybüsü durdurmak için onun bedenini kullanmadı. Hayır, şalteri indirmesinin ani ve doğrudan etkisi beş kişinin hayatının kurtulmasıydı. Ancak daha sonra (gerçekte yalnızca birkaç saniye sonra) troleybüs (şalterin indirilmesi değil) Bay Farley'i öldürdü. 3. koşul karşılanmıştır. (4) Beş hayatın kurtarılmasının iyiliği birinin kaybından daha ağır basar. 4. koşul karşılanmıştır (Troleybüs Problemi)
  • Tam Rumsfeld'in kendisini aşamayacağını düşündüğümüz sırada (yuvarlak konuşmada), yusyuvarlak konuşarak bunu başarmıştır: Kanıt yokluğu, yokluğunun kanıtı değildir... Sırf bir şeyin var olduğuna dair kanıtınızın olmaması onun var olmadığının kanıtı sayılmaz. -Eski Savunma Bakanı DONALD RUMSFELD, Iraktaki kitle imha silahları hakkında Bu sözlerle, Bakan Rumsfeld buz patenindeki üçlü lutz sıçrayışının sözel dengini gerçekleştirmiştir. Bir safsatadaki ahmaklık konusunda bizi bilgilendiriyormuş gibi görünürken çok daha gizli bir safsataya kayar. Tam bir dahisin, R. (Aristoteles ile Bir Karıncayiyen Washington'a Gider)
  • On dokuzuncu yüzyılda yaşamış filozof ve ekonomist Karl Marx insan toplumlarının tarihini incelediğinde, dünyadaki her tür çalkantının tek bir çekişmeye dayalı olduğunu gördü: sömürenler ile sömürülenler arasındaki mücadeleye. (Platon Bir Gün Karikatür Çizer)

Yorum Yaz