Arkadaşıma Veda - Zülfü Livaneli Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Arkadaşıma Veda kimin eseri? Arkadaşıma Veda kitabının yazarı kimdir? Arkadaşıma Veda konusu ve anafikri nedir? Arkadaşıma Veda kitabı ne anlatıyor? Arkadaşıma Veda kitabının yazarı Zülfü Livaneli kimdir? İşte Arkadaşıma Veda kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Zülfü Livaneli
Yayın Evi: Doğan Egmont Yayıncılık
İSBN: 9786050937466
Sayfa Sayısı: 192
Arkadaşıma Veda Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Büyük usta Zülfü Livaneli bir ülkenin kurtuluş destanını anlatıyor...
Yardımcısı Salih Bozok’un dilinden dâhi lider Mustafa Kemal Atatürk’ün hayat hikâyesi.
Yüreği daima vatan sevgisiyle dolu iki arkadaşın, hayallerini gerçekleştirme masalı.
Canım yavrum, Ben hayatım boyunca Mustafa Kemal Atatürk’e sonsuz bir hayranlık duydum ve daima onun izinden yürüdüm. Ne mutlu bana ki halkın, dâhi liderine duydugu derin sevgiye tanık oldum. Bu kitap, onu henüz altı yasındayken Selanik’te tanıdıgım ilk günden, Istanbul’da öldügü o acı güne kadar süren essiz dostlugumuzun hikâyesidir. Yüregi daima vatan sevgisiyle dolu iki arkadasın, hayallerini gerçeklestirme hikâyesidir. Bu satırları bir ülkenin kurtulus destanı olarak da okumanı dilerim. Senden tek istegim, onun ilkelerini iyi anlaman ve yurduna yarasır, çalıskan bir insan olup siz gençlere emanet ettigi cumhuriyeti korumandır. Sevgilerimle, Baban Salih Bozok
Arkadaşıma Veda Alıntıları - Sözleri
- Bir gün Atatürk’ün doktorlarından biri bana, ‘Arkadaşınızı hiç kıskanmadınız mı?’ Diye sordu. Bir süre samimiyetle düşündüm ve ona şöyle cevap verdim: “ belki ilk zamanlar ben niye onun kadar önemli olamıyorum diye düşünmüşümdür. Ama sonra emin olun böyle bir duyguya kapılmadım. Bu duygu şuna benziyor: Ağrı dağını kıskanabilir misiniz? Ya da gökten geçen bir bulutu ? Ya da denizi ? Mustafa Kemal’i kıskanmak, işte o kadar akıl dışı bir şey benim için “
- “Unutma, zamanı gelen fikirler geri çevrilemez.”
- O halkın babasıydı, Atatürk'tü. "Mustafa" olarak doğmuş, "Kemal"le büyümüş, "Paşa"yla tanınmış, "Gazi"yle lider olmuş ve sonunda "Atatürk"le halkın atası kabul edilmişti.
- “Savaş kahrolmak demektir oğlum. Gece gündüz burnuna dolan ölüm kokusundan yıllar boyu kurtulamamak demektir. Açlık, susuzluk, dizanteri, hastalık ve hatta aklını oynatmak demektir.”
- Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da, 38 yaşında Samsun’a hareket etti ve böylece kurtuluş mücadelesini başlatmış oldu.
- Birkaç yüzyılda bir dahi yetişir, bu sefer maalesef Türklere nasip oldu.
- Savaş kahrolmak demektir oğlum.Gece gündüz burnuna dolan ölüm kokusundan yıllar boyu kurtulamamak demektir.Açlık,susuzluk,dizanteri,hastalık ve hatta aklını oynatmak demektir.
- Evini kaybetmek ne demektir, bilen bilir oğlum. Her şeyin kayıp gider, elinde bir tek gözünü yaşartan türküler kalır.
- Bazen insan sonunda ölüm bile olsa inandığı şeyi yapar. Bu yolun geri dönüşü yoktur.
- Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.
- Hayatımın en büyük şansı Mustafa’ya rastlamamdı.
- … Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın on beşinci yılındayız. Bugün Cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun!
- Subaylar ya orduyu siyasete seçmelidir. Siyaset yapacak olan askerler üniformalarını çıkarmalıdırlar . Orduda kalanlar ise siyasetle ilişkilerini kesmelidirler.
- Clausewitz ne diyordu? “Savaş büyük bir belirsizlik alanıdır. Gerçeği sezgiyle bulup çıkarmak gerekir. Ve her savaşta işin derinliğine etki eden bir zekaya ihtiyaç vardır.”
- “Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.”
Arkadaşıma Veda İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitapta Salih Bozok’un oğluna yazdığı mektupla Mustafa Kemal’in hayatı anlatılmış . Defalarca Mustafa Kemal’in hayatını okumuş olmama rağmen kitap beni çok etkiledi. 7’den 70’e herkesin okuyabileceği bir dille yazılmış ve ben iyi ki okumuşum diyorum. (Özlem Uslu)
Arkadaşıma Veda: Kitap güzel okurken çok duygulanıp nasıl bir insan nasıl diye düşünüp duygulanıyorsunuz ama kitabın geneli Atatürk hakkında herkesin bildiği basit konulardan bahsediyor. Tarih hakkında biraz bilgisi olan bir insana yetmeyecek bir kitap. Bana daha çok çocuk kitabı gibi geldi. Ama yine de gayet güzel. (Kübra Dağaçıkan)
Burnumun direği sızladı: Atatürk'ün hayatını aşağı yukarı herkes bilir. Kitapta bunlar dışında yeni öğreneceğiniz bir şey yok. Ama diğer kitaplarda olmayan bir duygu var. Ata'nın yaveri Salih Bozok'un ağzından ve Livaneli'nin kaleminden çıkması, her yaşta okuyucuya hitap etmesi kitabı elinize aldığınızda keyifle sayfalar ardı arkasına sıralanıyor. Tabii kitap ses getiren Veda filminden uyarlanmış olmasını da not düşebiliriz. Peki nedir bu duygular? Atatürk ile ailesi arasında yaşanan kayıplar, mutluluklar, arkadaşlarıyla vatanı arasında geçen hararetli tartışmalar. Ata'yı bize daha yakınlaştırıyor. Örneğin daha babası Ali Rıza efendinin erken kaybı ve babasının vasiyeti. Önce boğazınıza bir düğüm oturuyor sonra burnunuzda bir sızı o sızı kalbinize de indimiydi tüm kitap boyunca sürüyor. Özellikle bir bölüm var ki hani ülkede çıkmaza girince hepimiz kalbimizden zaman zaman gözümüzde yaşla 'Gel artık paşam deriz ya' işte tam o an için Atatürk geliyor ve diyor ki. Olmadı bu çocuk sil gözünün yaşını. Olmuyor be gitmiyor işte o duygu. Biz seni çok özledik be Atam çok... (Furkan Yener)
Kitabın Yazarı Zülfü Livaneli Kimdir?
Zülfü Livaneli, (d. 20 Haziran 1946, Ilgın), Türk müzisyen, senarist, politikacı, yazar ve yönetmen.
İlk yılları
Tam adı Ömer Zülfü Livanelioğlu’olup, aslen Artvin’in Yusufeli ilçesinden olan Livanelioğlu ailesinin büyük dedeleri Ömer Efendi 93 Harbi’nde Artvin’in Ermeni ve Rus işgaline uğraması üzerine Erzurum’a gelerek Ahmet Muhtar Paşa’nın ordusuna katılmıştır.
Ömer Efendi Harput Redif Taburu’na mülazım rütbesiyle atanır. Daha sonra burada çıkan çatışmada şehit düşer. Ömer Efendi’nin tek oğlu olan Zülfü Efendi, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde sorgu hakimi olarak görev yapar. Soyadı Kanunu çıktığında babasının geldiği Artvin/Yusufeli/Livane Sancağına izafeten Livanelioğlu soyadını alır. Zülfü Efendi’nin erkek çocuklarından üçü de hakim olmuştur. En büyükleri ve Zülfü Livaneli'nin babası olan Mustafa Sabri Livanelioğlu, Yargıtay Başkanlığı’na kadar yükselmiştir.
Kariyeri
Ankara Cumhuriyet Lisesi mezunudur. Daha sonraki tarihlerde ABD Fairfax Konservatuarı'nı bitirmiştir. Zülfü Livanelioğlu bağlama çalmayı teyzesi Nazmiye (Türeli) Yücel'in eşi olan eniştesi Turhan Yücel'den Ilgın'da yaşadığı yıllarda ve yaz tatillerinde öğrendiğinde, eniştesi Turhan bey'in kendisine hayatını değiştirecek bir sermayeyi hediye ettiğinden haberi yoktu.
Zülfü Livaneli, müziği ile birçok ulusal ve uluslararası ödül aldı ve eserleri Joan Baez, Maria Farantouri, Maria del Mar Bonet, Leman Sam gibi onlarca yerli ve yabancı sanatçı tarafından yorumlandı. Kültür, sanat ve politika alanında Türkiye’nin önemli isimlerinden birisi olan sanatçı, sanat yaşamı boyunca 300'e yakın besteye ve 30 film müziğine imzasını attı.
Türkiye'den ansızın ayrılarak İsveç'e sürgün yıllarında bulaşıkçıklık dahil muhtelif işlerde çalışan Livaneli'nin en büyük arzusu bir gün Türkan Şoray ile tanışabilmek ve o zaman Türkiye'de suçlanan kişilerin uğrak yeri haline gelen İsveç'te bulunan ünlü yazar, gazeteci veya şairlerle karşılaşabilmekti.
Bugüne kadar dört uzun metrajlı film yönetti: "Yer Demir Gök Bakır", "Sis", "Şahmaran" ve "Veda". Valencia Film Festivali'nde "Altın Palmiye" ve 1989'da Montpelier Film Festivali'nde "AltınAntigone" ödülüne layık görüldü. "Sis", "En iyi Avrupa Film Ödülü"ne aday gösterildi. Sanatçının filmleri Türkiye, ABD, Fransa, Almanya, İsviçre ve Japonya'da gösterime girdi ve BBC, WDR, İspanya, Kanada ve Japon televizyonları gibi birçok televizyon şirketine satıldı.
Ekim 1986'da Cengiz Aytmatov'un daveti üzerine Federico Major, Yaşar Kemal, Arthur Miller ve diğer ünlü sanatçı ve düşünürlerin katıldığı Kırgızistan ve daha sonra Wengen, Granada ve Mexico City'de toplanan Issyk-Kul Forumu'nda yer aldı.
Livaneli, Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov, Mikis Theodorakis gibi ünlü kişilerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve dünya sanatlarının gelişmesine katkıda bulunmak üzere çalışmalarda bulundu.
1996 yılında Paris’te merkezi bulunan UNESCO (Birleşmiş Milletlerin Eğitim Kültür Bilim Kurulu) tarafından büyükelçilik verilen sanatçı Livaneli, 1978 yılında yaptığı "Nazım Türküsü" adlı albümde Nazım Hikmet'in şiirlerinden bestelediği şarkıları bir araya getirdi.
"Arafatta bir çocuk", "Geçmişten Geleceğe Türküler", "Sis", "Orta Zekalılar Cenneti", "Diktatör ile Palyaço", "Sosyalizm öldü mü", "Engereğin Gözündeki Kamaşma" ve "Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm" ve "Mutluluk" ve Leyla'nın Evi, Sevdalim Hayat, Son Ada ve Sanat Uzun, Hayat Kisa, Serenad kitaplarının yazarı olan Livaneli, hâlen Vatan Gazetesi'nde köşe yazarlığına devam etmektedir. Sanatçı uluslararası kültür çevrelerinde tanınmakta ve saygı görmektedir.
Ömer Zülfü Livaneli Ülker Hanım'la evlidir ve bir kızı vardır. Kızı Aylin Livaneli eğitimi ve yaptığı pek çok işten sonra müzik ile ilgilenmiş. 5 albüme imza atmıştır. Müziğe ara veren Aylin Livaneli şuan yurt dışında ekonomi üzerine eğitim almaktadır. Yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır. Livaneli vejetaryendir.
19 Mayıs 1997 tarihinde, Ankara Hipodrom meydanında verdiği konsere 500.000 kişinin katılmasıyla Türkiye'nin en büyük konserini gerçekleştirme ünvanını kazanmıştır.
Siyasi kariyeri
Livaneli 1994 yerel seçimlerinde, Sosyaldemokrat Halkçı Parti'den İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday oldu. Anavatan Partisi'nin adayı İlhan Kesici, Refah Partisi'nin adayı Recep Tayyip Erdoğan ve Doğru Yol Partisi'nin adayının Bedrettin Dalan olduğu çekişmeli seçim sürecinde oyların %20,30'unu alan Livaneli üçüncü geldi. Erdoğan ise %25,19'luk bir oranla Belediye Başkanı seçildi. Livaneli, 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'den İstanbul milletvekili seçildi. Partinin 13. Olağanüstü Kurultayı'nda yeter sayıda imza bulamadığı için genel başkan adayı olamadı ve parti yönetimini ağır şekilde suçlayarak istifa etti. Livaneli, istifasını açıklarken şunları söyledi:
"CHP yönetimi, Atatürk'ün laik, devrimci, halkçı, çağdaş ve reformcu çizgisini 21. yüzyıla taşıyamadığı için ülkemizi içinden çıkılması güç bir siyasi karmaşaya sürükledi. Bu büyük tarihsel ve siyasi kaymayı engelleyebilmek ve CHP'yi özündeki devrimci, reformcu ilkelere tekrar kavuşturabilmek için, parti içinde her düzeyde büyük çaba harcadım. Ama ne yazık ki bu çabalar da diğerleri gibi sonuçsuz kaldı. Partideki muhalif fikir ve kişileri yok etme alışkanlığı, bu kurultaydan sonra da bir kıyıma dönüşerek devam ediyor. CHP içinde kalarak mücadele etme yolları artık tükendi. Parti, örneği görülmemiş bir şekilde antidemokratik ve oligarşik bir yapıya dönüştürüldü."
Zülfü Livaneli Kitapları - Eserleri
- Serenad
- Son Ada
- Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
- Leyla'nın Evi
- Engereğin Gözü
- Mutluluk
- Edebiyat Mutluluktur
- Arafat'ta Bir Çocuk
- Harem
- Sevdalım Hayat
- Bütün Kuşların Uykusu
- Kardeşimin Hikayesi
- Son Ada'nın Çocukları
- Veda
- Konstantiniyye Oteli
- Diktatör ile Palyaço
- Sanat Uzun Hayat Kısa
- Orta Zekâlılar Cenneti
- Yaşar Kemal
- Dünya Değişirken
- Arkadaşıma Veda
- Gorbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar
- Huzursuzluk
- Atatürk’ün İzinde
- Elia ile Yolculuk
- Sosyalizm Öldü mü?
- Gölgeler
- Nefesim Nefesine
- Rüzgarlar Hep Gençtir
- Sis
- Şapka
- Gökyüzü Herkesindir
- Bizi Sürükleyen Nehir
- Balıkçı ve Oğlu
- Mutluluk
Zülfü Livaneli Alıntıları - Sözleri
- Halkın "Kurtar bizi baba." diye sığındığı bir başbakan, depremde çöken hastane için "Canım, 29 yıl ayakta durmuş ya!" derse, kıyamet niye kopmaz? Deprem bölgesinde can çekişen insanların çadırını, ekmeğini dağıtamayan devlet, nasıl bir devlettir? Ve halk, televizyon kamerası karşısında, neden "Allah devletimizden razı olsun." der? Dünyanın her köşesinden gönderilen yardım malzemesini çalan halk, nasıl bir halktır? Erzincan'da gördükleri kabalık, becerisizlik, cehalet ve kötü niyet kargaşasından dehşete düşen İsviçreli ekip "Ne haliniz varsa görün!" diyerek çekip gitmekte haklı mıdır, değil midir? Dış ülkelerden gelen yardım ve ekip gönderme taleplerini 48 saat cevaplamayan Dışişleri Bakanlığı, ne derece başarılı bir bakanlıktır? Siz bu soruları soranlardan mısınız, yoksa bu sorulara kızanlardan mı? (Diktatör ile Palyaço)
- Her şeyi bırakıp uzaklara gitmek isteğim büyüyordu içimde... (Serenad)
- Nesine yar nesine Ölürüm ben sesine Bir daha vursa idi Nefesim nefesine" (Nefesim Nefesine)
- İyiler her zaman kötüleri yenecek kadar güçlüdür. Yeter ki, güçlerinin farkına varıp birleşsinler. (Son Ada'nın Çocukları)
- bu yaşam, en ufak bir çabaya bile değmezdi (Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm)
- "Aşk diye ballandıra ballandıra göklere çıkardıkları şeyin anlamıyor bir türlü." (Leyla'nın Evi)
- " Bir yer var iyiliğin ve kötülüğün ötesinde. Seninle orada buluşacağız." Mevlana (Huzursuzluk)
- Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor (Son Ada'nın Çocukları)
- Her şeyini yitiren bir insanın son sığınağı onurdur. (Bizi Sürükleyen Nehir)
- Düşmanlık dolu bir dünyaydı bu. Niye bu kadar anlayışsızdı insanlar, birbirine karşı? Niye sırtlan gibi dişlerini gösteriyorlardı? (Arafat'ta Bir Çocuk)
- üzüntü çürütür insanı diye uyarıyor, ama kızmak iyi gelir, ferahlarsın diyordu: “Sakın ola hiçbir şey için üzülme ama bol bol kız, öfkelen, dövüş, savaş, küfret ama üzülme. İnsanı üzüntü çürütür.” (Elia ile Yolculuk)
- Köydeyken, çocuğun çok karnı agrirdi. Ağrıyı çeksin diye sabahları yalınayak toprakta yürütürlerdi. (Bütün Kuşların Uykusu)
- Keşke; kan revan, hapis, zulüm, ölüm orucu yerine, binbir çiçekli kültür bahçesinin mis kokuları arasında yaşayabilseydik. Yaşar Kemal'in türkülerini paylaşabilseydik. (Yaşar Kemal)
- "Tıpkı baban gibisin. Hep umutlu hep iyimsersin. Bunlar çok güzel özellikler ama bazen gerçekleri görmeni engelliyor." (Son Ada'nın Çocukları)
- Alçalmaya başladık, diyor pilot ah diyorum, çoktan be kaptan çoktan alçalmaya başladık biz. (Gökyüzü Herkesindir)
- Zayıflığını gösterecek kadar güçlü ol. (Bizi Sürükleyen Nehir)
- Doğrudur; kitap okumak karın doyurmuyor. Ancak karnı tok, beyni boş adamlardan çektiğimiz kadar hiç kimseden çekmedik. (Serenad)
- ...yüreğim sızlayarak seni özlediğimi bilmeni isterim. (Son Ada)
- Aşk, insanın içindeki karanlığa da çok yakın, aydınlığa da. (Sanat Uzun Hayat Kısa)
- "Ağzımı açtım sonra kapadım; o kadar korkmuştum ki bir şey söyleyemedim. Bildiğim tüm sözcükleri unutmuştum." (Şapka)
Editör: Nasrettin Güneş