Aşk Gidiyorum Demez - Duygu Asena Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aşk Gidiyorum Demez kimin eseri? Aşk Gidiyorum Demez kitabının yazarı kimdir? Aşk Gidiyorum Demez konusu ve anafikri nedir? Aşk Gidiyorum Demez kitabı ne anlatıyor? Aşk Gidiyorum Demez PDF indirme linki var mı? Aşk Gidiyorum Demez kitabının yazarı Duygu Asena kimdir? İşte Aşk Gidiyorum Demez kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Duygu Asena
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9789759916176
Sayfa Sayısı: 206
Aşk Gidiyorum Demez Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Güler, kendi inanılmaz öyküsüyle karşımızdayken, aslında çok yakın dostu o iki genç kadını bize anlatıyor. İkisini de çok seviyor. Oysa Demet ve Selin birbirlerinden nefret ediyor. Çünkü onlar, tanışmasalar da birbirleri için nefret edilesi kişiler... Belki tanışsalardı, çok iyi birer arkadaş olabilirlerdi. Ama aralarında bir erkek var. Aşk geldiğinde, her şeyi bırakıp doludizgin gitmek mi gerek? Yoksa kendinle hsaplaşıp, kalmak mı durduğun yerde? Peki o zaman o yaşanılan, aşk mı? Bizim kahramanlarımız masum... Onlar masumsa kim suçlu? Aşk mı? "... madem karısına bu kadar düşkündü, neden bir başkasına aşık oldu? Madem o kadın duyacak diye bu kadar endişeleniyor demek ki onu önemsiyor, bu da sevgi demektir. Birisini severken bir başka kişiye aşık olunur mu? Acaba beni sevmiyor da yalnızca basit ve geçici bir heyecan mı duyuyor? Heyecanı aşkla mı karıştırıyoruz? Nasıl anlayacağız peki duyduğumuz şeyin gerçek aşk olup olmadığını? Yoksa aşk bu mu yalnızca? Geçici bir heyecan..."
Aşk Gidiyorum Demez Alıntıları - Sözleri
- "Gözlerin çok güzel diyeceğim ama bu önemli değil, aslında bakışın güzel."
- "İlk kez çaresizliği hissediyorum."
- Bilmediklerimi de öğrenmeliyim.
- Kız kıza konuşmaları bilirsiniz... Birbirlerini sevdiler mi hiç sınır kalmaz aralarında. Yaş baş, dil sınırı da olmaz. Her şeyi anlatırız birbirimize.
- "Hayat hep bir adım ilerisini planlayarak yaşanamaz.Hele aşk ... Böyle hesaba kitaba gelmez."
- Bu, erkeklerin en kıskandığı özelliğiydi. Olanları hiç kafalarına takmadan, bir olaydan ötekine, diğerinden hiçbir iz aktarmadan, kolayca geçebilmeleri...
- İnsanın çok sevdiği şeyleri yapıp bunun adına iş denmesinin nesi yorucu olabilir ki?
- Aslında kim kimi yeterince tanıyabilir ki? Aslında insanın kendini bile iyice tanıdığından kuşkuluyum. Örneğin ben...
- Dokunmanın ne denli olağanüstü bir duygu olduğunu doğru insan çıkana dek bilmenin imkânı yok.
Aşk Gidiyorum Demez İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Evliliğin kutsallaştırıldığı, boşanmanın lanetlendiği, cinselliğin tabu olduğu ülkemizde, hiç kimsenin ne istediğini bilememesi, yersiz kıskançlıklar, darlanmalar sonucu mutsuz olan insanları anlatıyor. Bu okuduklarım hiç yabancı değil, çünkü bir insanı kendimize partner olarak seçerken hep çok ciddi olmak zorundayız, bir türlü rahat bırakılamıyoruz toplum tarafından. Sağlıklı ve doğru karar vermek imkansız bir hal alıyor bu yüzden. Sonra kendimizi istemediğimiz bir partnerle istemediğimiz bir ilişki içinde buluyoruz. Aynada yansımamıza baktığımızda ‘’Bu ben miyim?’’ diyoruz. ‘’Neden böyle davranıyorum?’’ ‘’Neden bir türlü mutlu olamıyorum?’’ ‘’Neden partnerim bana şöyle/böyle davranıyor?’’ İki haftadan fazla vakit geçirmememiz gereken insanlarla aylar, yıllar geçiriyoruz. Ne vardı özgürce tanıyabilseydik birbirimizi? Ne vardı darlanmasaydık büyüklerimiz tarafından. Ne vardı sürekli ilişkiye ciddiyet yüklemek zorunda hissetmeseydik. Özgürlükten herkes çok korkuyor. Çünkü hiç kimse birbirini kendi ilişkisinde özgür olacak kadar sevmiyor/güvenmiyor. Herkes ipleri elinde tutmaya gayret ediyor. Herkes sürekli birbirine ‘’eş’’ değil de ‘’anne’’ ‘’baba’’ olmaya çalışıyor. ‘’Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, mutlaka bir kadını gösterir.’’ diyor Khaled Hosseini. Bora da öyle değil miydi? Korkak, bencil ve yalancı. Selin ve Demet bu hikayenin mağduru olmasına rağmen her şeyde kendine haklılık payı çıkarıp durdu. Bu tarz hikayeler çok hayatın içinden geliyor. Bunların gerçekten yaşandığını biliyorum. Duygu Asena, bana yine her zamanki gibi tüm kalbimi sorgulatıyor. Çevremdeki çoğu ilişkiyi yanlış ve sağlıksız buluyorum, evet. Ama ben ne kadar doğruyum? Kendime objektif bir şekilde bakabiliyor muyum? (Büşra Kaya)
Alıntılar; Erkekler ünvanlarını kaybettiklerinde büyük bir bunalıma giriyorlar. Çünkü onlar o kendilerine bahşedilmiş Ünvanlarla, masalarla, koltuklarla, var oluyorlar. Bunları kendilerine bahşeden kişi bir gün geride alabilir, bunu hiç düşünmüyorlar. Asıl var olmak, bunlar geri alındığında da, yok olmamaktır. Sayfa 68. Bazen onu kendime o kadar yakın buluyorum ki o kadar yakın ki… Sanki bir an gelecek… Uzun yıllar sonra o an gelecek ve ona elimi bile sürmeyeceğim. O kadar yakın olacağım bizim Aykut gibi bir keresinde karısıyla sevişirken onunla asla öpüşmediğini söylemişti. Karım sanki çok yakın bir akrabam gibi, onunla o kadar çok şey paylaşıyoruz ki, sevişmek olmazsa olmaz bir kural, ama ateşli bir şekilde öpüşmek garibime gidiyor, içimden gelmiyor, komik buluyorum demişti. Sayfa 70. Yakışıklılığı çok çarpıcı, bir yere girdiğinde dönüp bakıyorsunuz, ama masanıza oturup konuşmaya başladığında, yakışıklılığını görmemeye başlıyorsunuz. Hiçbir aykırılık hiçbir tuhaflık, aptalca bir yan olmamasına karşın etkileyici değil. Sayfa 72. Hayat sanıldığı gibi değil. İçine daldığımızda hiçbir şey o kadar zor, kötü, iyi ya da güzel olmuyor. İnsan, yaşamak zorunda kaldığı şeyleri hemen uyum sağlıyor, alışıyor. Hatta herkesin çok ağır, çok kötü, çok acı bulduğu durumlarda bile mutlu olmayı başarabiliyor. Mutlu olmasa bile iyi olmayı sürdürebiliyor. Sayfa 75. Aslında kadınlar huzur falan sevmiyorlar, bunu anladım artık, onlara fazla güven duygusu vermeyeceksin, huzur sıkıcı bir şey, dedi. Sayfa 104. Bazen, gece yarısı çıkıp sabaha karşı döndüm günlerde avaz avaz bağırıp beni evden kovmasını istiyorum. Bana hakaret etmesini, vurmasını, tekmelemesini, sonra da kapıdan dışarı atmasını… Yapmıyor. İyi misin? Diyor sadece… İyi misin? Sayfa 139. Ama Bora’yla tanışmasaydım, Sinan’la ilişkimizin ne denli kötü olduğunu anlayamazdım. Dokunmanın ne denli olağanüstü bir duygu olduğunu doğru insan çıkana dek bilmenin imkanı yok. Yoksa ben onu,onun beni sevdiğinden daha fazla mı seviyorum? İşte bu asla dayanamayacağın bir şey olurdu. Bu asla katlanılamayacak bir şey. Sevdiğin kadar sevilmemek. Keşke bir ölçü aleti olsaydı sevgileri tartmak için. Acaba çiftler razı olur muydu dönüştürmeye sevgilerine? Kim bilir kaç ilişki ölçüm sonrası hemen sona ererdi. Kim dayanabilir ki sevdiğinden daha az sevildiğini bilmeye? Ama şurası da bir gerçek ki, sevgiler arasında eşitlik olamıyor. Taraflardan birisi daha çok seviyor ve ne yazıkki daha çok seven kişi daha çok üzülüyor. Ceza gibi. Birisini çok sevmenin cezası… Üzülmek! Sayfa 144. Bir aşk sözcüğüdür uçuşuyor boşlukta. Herkes aşktan söz ediyor. Sinan Demet’e aşık. Demet Bora’ya aşık. Bora Demet’e aşık. Selin Bora’ya aşık. Sinan ve Selin’e aşık olan kimse yok… Şimdilik. Sayfa 149. Yiğitsin sen yiğit… sayfa 198. (Aslıhan)
Duygu Asena benim için çok özel bir yere sahip. Türkiye'nin 1970lerde yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayan kadın çalışmaları ve kadın hareketlerinin öncülerindendir. Oldukça cesur bir kalemi var. Eserlerinde günümüzde bile hâlâ tabu olan seks, evlilik, orgazm, feminizm, kadın-erkek ilişkileri gibi konuları her iki tarafın duygu ve düşüncelerini uç noktalarıyla, hassas bir dengede yazabilmeyi başarmış usta bir yazardır. Ayrıca eşcinsellik ve eşcinsel aşkı da irdelemiştir. Asena ile tanışma kitaplarım "Paramparça" ve "Kadının Adı Yok" ile olmuştu. İki kitabı da çok beğenmiştim. Sonra diğer kitaplarını da okudum tabi. Gözlem gücü muazzam, insan ilişkilerindeki çelişkileri öyle yalın anlatıyor ki hayran olmamak elde değil. Aşk Gidiyorum Demez eseri ise yine Asena'nın işlemeyi en sevdiği konuların başında geliyor. Özetle aşk, evlilik, tutku diyebilirim. Eserde dört kişi var ve bu dört kişinin dolambaçlı hikayesine konuk oluyoruz. Bir de her şeye dışarıdan bakan ama aynı zamanda hikayenin kahramanlarını tanıyan, onları anlayan, olgun, ara sıra onlarla dertleşen Güler ablamız da var. Güler'in de yaşamını, fikirlerini, bu dört karakterin çevresinde gelişen olaylara göre yorumlarını öğreniyoruz. Bora ve Selin evli bir çift ve Selin bankacı, Bora ise gazetede spor müdürü. Evlilikleri tek düze, Bora sürekli kaçamak yapan bir tip. Çocukları da var. Diğer tarafta ise Demet ve Sinan var. Demet spiker, Sinan ise çalışmayı sevmeyen, kendi işini kurmaya çalışan bir adam. İlişkileri tekdüze. Kitap ilerledikçe bu dört kişinin yaşadığı ilişkinin dehlizlerine iniyor ve ilişkilerinin tüm ayrıntılarını öğreniyoruz. İnişler, çıkışlar, yeni heyecan arayışları, heyecanın bitmesi gibi. Daha sonra Demet ve Bora'nın arasında heyecanlı bir aşk yaşanmaya başlanıyor. Ama Bora sürekli ikircikli çünkü evli ve bunun vicdan muhakemesini de sık sık yapıyor. Demet, Bora ile olan aşkının etkisinde, Sinan ile olan geçmişini irdeliyor. Tabi her bir karakterin iç monoloğu da sunulmuş kitapta. Aşkın ne kadar yakıcı, tutkulu aynı zamanda insanın yaşayabileceği en güzel duygulardan biri oluşu da etkili aktarılmıştı. Kesin ve net bir sonuca bağlanmamış eser ve kasıtlı olarak yapıldığını düşünüyorum. Her bir karakterin kendi özel senaryosuyla bitiyor :) Duygu Asena klasiği. Yormayan, kolay okunan, hayata ve ilişkilere dair güçlü gözlemlere dayalı bir eser olmuş. Çiftlerin sorunları, insanların ikilemleri, hazlar, seks hayatı, arzu ve şehvet, beklentiler, hayaller ve insana dair olan bütün durumlar çok kararında aktarılmıştı. Kadın ve erkek bakış açısının nasıl farklı olduğu, olaylar ve durumlar karşısında nasıl hem çok farklı hem de bazen birebir aynı düşünebildiğimizi gösteren bir kadın Duygu Asena. Dediğm gibi, Duygu Asena baş tacım :) Aşk Gidiyorum Demez, başarılı bulduğum kitaplarından biri. Kitaplarla kalın :)) (Şeyma)
Aşk Gidiyorum Demez PDF indirme linki var mı?
Duygu Asena - Aşk Gidiyorum Demez kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Aşk Gidiyorum Demez PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Duygu Asena Kimdir?
19 Nisan 1946ˊda İstanbulˊda doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesiˊnde pedagoji okudu. İki yıl pedagog olarak çalıştı. 1972 yılında Hürriyet Gazetesiˊnde gazeteciliğe başladı. Kelebek Gazetesiˊnde köşe yazarlığı, muhabirlik yaptı. Ayrıntılı Haber Gazetesiˊnde muhabirlik yaptı. 1976-78 yılları arasında Man Ajansˊta metin yazarlığı görevinde bulundu. 1978ˊde Gelişim Yayınlarıˊna Genel Yayın Yönetmeni olarak girdi ve kadınca ile birlikte Onyedi, Ev Kadını, Bella Bayan, First gibi pek çok dergi yönetti. Bu dönem içinde Söz, Sabah, Güneş gazetelerinde köşe yazarlığı, yöneticilik ve röportaj yazarlığı yaptı. Milliyet gazetesinde köşe yazarlığı yapıyor.Duygu Asena ayrıca Umut Yarıda Kaldı, Yarın Cumartesi, Bay E adlı üç filmde rol aldı.
Gazeteciliğinin yanında yazarlığını da sürdüren Asena, ilk kitabı Kadının Adı Yok ile adını duyurdu. Kitap müstehcen bulunduğundan 1988’de yasaklandı. Uzun süren dava sonucunda tekrar yayımına izin verildi ve ardından aynı yıl yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.
Yazıları ve kitaplarında değindiği temalar nedeniyle Asena feminist yazar olarak tanındı.
Duygu Asena, beyin tümörü nedeniyle tedavi görmekte olduğu VKV Amerikan Hastanesi'nde 30 Temmuz 2006 günü hayatını kaybetti.
ESERLERİ:
*Kadının Adı Yok 1987 yılında yayınladı. Kitap bir yıl içinde 40 baskı yaparak Türkiyeˊde satış rekoru, daha sonra filme çekilerek gişe rekoru kırdı. 40. baskının satışları sürerken, Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu tarafından muzır bulunarak satışı yasaklandı. Bunun üzerine Duygu Asenaˊnın açtığı davada kitap aklandı. Yeni baskıları yayınlandı.Kitap 53 baskısıya ulaştı.Bu arada Kadının Adı Yok, Almanya, Hollanda ve Yunanistanˊda, bu dillere çevirilerek yayımlandı. İlk baskıları kısa sürede tükendi… Yunansitanˊda “best seller” oldu.
*İkinci kitabı Aslında Aşk Da Yok, Kadının Adı Yokˊun devamı niteliğindedir. 36. baskıya ulaşan bu kitap da Almanya, Hollanda ve Yunansitanˊda yayımlandı.
*Üçüncü kitabı Kahramanlar Hep Erkek 14 öyküden oluşuyor. Bu kitap Kasım 1992ˊde piyasaya çıktı 18 baskı yaptı.
*Kadıncaˊdaki sevilen yazılardana derlediği dördüncü kitabı Değişen Bir Şey Yok, Temmuz 1994ˊde piyasaya çıktı, gazete bayilerinde 20 bin liradan satışa sunularak, farklı bir yayıncılık anlayışı getirdi ve bir haftada 70 bin adet satarak yeni bir rekor kırdı.
*Beşinci kitabı olan Aynada Aşk Vardı çıktı. Kitap dört ayda 12 baskı yaptı.
Duygu Asena Kitapları - Eserleri
- Kadının Adı Yok
- Aslında Aşk da Yok
- Aşk Gidiyorum Demez
- Aynada Aşk Vardı
- Aslında Özgürsün
- Değişen Bir Şey Yok
- Paramparça
- Kahramanlar Hep Erkek
- Orada Kadınlar Var Mı?
- Zamana Değen Sorular
Duygu Asena Alıntıları - Sözleri
- Düşünmek insanı yormaktan başka hiçbirbir işe yaramıyordu. (Kahramanlar Hep Erkek)
- Bir masan, bir iskemlen, hele bir de kapısı olan bir odan oldu mu yaşadın... Artık bundan böyle başarısız da olsan, seni kimse istemese de, her gün azarlanıp, itilip kakılsan da, esas başarın o koltuğa yapışıp, oturacağın kadar oturmaktır. (Orada Kadınlar Var Mı?)
- Aşklar hep karşılıksız mı olur? (Aynada Aşk Vardı)
- Kız kıza konuşmaları bilirsiniz... Birbirlerini sevdiler mi hiç sınır kalmaz aralarında. Yaş baş, dil sınırı da olmaz. Her şeyi anlatırız birbirimize. (Aşk Gidiyorum Demez)
- Neden bu denli kaskatıyız, neden? İçimiz dışımız kaskatı… (Değişen Bir Şey Yok)
- "Hayat hep bir adım ilerisini planlayarak yaşanamaz.Hele aşk ... Böyle hesaba kitaba gelmez." (Aşk Gidiyorum Demez)
- "Mutlu son yoktur, çünkü son yoktur ...Ama mutlu an vardır." (Aslında Özgürsün)
- neden kadınlar dört duvar arasına hapsedilirken, erkekler dışardaki sonsuz dünya içinde özgürce geziyorlar? neden ahlak yasaları kadınları en küçük bir davranışta suçlarken, erkekleri övgüyle anıyor? neden bir cinse her şey serbest de ötekine her şey yasak? (Aslında Aşk da Yok)
- İnsanın en rahat kandırdığı kişi kendisi, çünkü kanmamak için direnmiyor, inanmak istiyor, kandırıldığı için mutsuz olmuyor, aldatılmış insan gibi acı çekmiyor, kanıyor ve bu hoşuna gidiyor. İnsan kendi kendini kandırdığı zaman ortada hiçbir sorun kalmıyor. (Aynada Aşk Vardı)
- Hem aşk, hem güven, hem de huzur bir arada olabilir mi? (Paramparça)
- “Benim ar ve haya duygularım müstehcen resimlere bakınca değil, erkeklerin kadınları dövdüklerini duydukça inciniyor. “ (Aslında Aşk da Yok)
- Seni tanıyamadığım için üzgünüm, ama belki böylesi daha iyi, tanıyınca yok oluyor bazı şeyler.. (Aslında Aşk da Yok)
- "Gözlerin çok güzel diyeceğim ama bu önemli değil, aslında bakışın güzel." (Aşk Gidiyorum Demez)
- Döven erkek sorunludur, gelişmemiştir. Kaba kuvveti bilek gücünü kullananlar aslında güçsüz kişilerdir. (Kahramanlar Hep Erkek)
- Dayak cennetten çıkmamıştır, kimsenin vurduğu yerde gül bitmez, kızını dövmeyen, dizini de dövmez. Barbarlık bu… Hadi sevgili bay ve bayan öğretmenlerimiz… Aile bilgisi derslerinde kimsenin dayak yememesi gerektiğini de öğretelim çocuklarımıza… (Değişen Bir Şey Yok)
- Niye yirmi bir yaşında evlenirsin, niye hiç tanımadığın adamdan hemen birinci yılda çocuk yaparsın. (Kahramanlar Hep Erkek)
- Marjinaller toplumun içindedirler ama toplumun öncüsü değillerdir. -Atilla İlhan (Zamana Değen Sorular)
- "Baba sevgisi, görseydim başkasında, sevgiyi aramazdım." (Kadının Adı Yok)
- Bu, erkeklerin en kıskandığı özelliğiydi. Olanları hiç kafalarına takmadan, bir olaydan ötekine, diğerinden hiçbir iz aktarmadan, kolayca geçebilmeleri... (Aşk Gidiyorum Demez)
- “Heyecanı insan kendi yaratmalı, öyle değil mi?” (Kahramanlar Hep Erkek)