Aşk ile Anı Seyretmek - Kemal Sayar Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aşk ile Anı Seyretmek kimin eseri? Aşk ile Anı Seyretmek kitabının yazarı kimdir? Aşk ile Anı Seyretmek konusu ve anafikri nedir? Aşk ile Anı Seyretmek kitabı ne anlatıyor? Aşk ile Anı Seyretmek kitabının yazarı Kemal Sayar kimdir? İşte Aşk ile Anı Seyretmek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Kemal Sayar
Yazar: Sadettin Ökten
Yayın Evi: Turkuvaz Kitap
İSBN: 9786057717665
Sayfa Sayısı: 254
Aşk ile Anı Seyretmek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Evden ayrılalı bir hayli vakit geçti, geriye dönmek için çok mu geç oldu? Dönmeye niyet etsek acaba yolu bulabilecek miyiz?
“Sakin, mütevekkil ve munis bir inanmışlığın insan yüreğini genişlettiği bir yaşayış ve düşünüş tarzı bu mübarek topraklarda, ne zaman kayıp gidecek olsak elimizden tutuyor. O yüzden, ‘Bizi bize bırakma,’ diye niyaz ediyoruz, ‘Ne olur, tut demeden, tut elimizi.’ Bu sohbetlerde, kaybettiğimiz bir âlemi bugüne ekleyen hatıraların kutsi saati var.”
Sadettin Ökten ve Kemal Sayar’ın şiirin kanatlarına tutunarak gerçekleştirdikleri uzun soluklu sohbetlerinin ikinci cildi olan Aşk ile Ânı Seyretmek, bizleri bir kez daha sevginin, saygının ve bilgeliğin eşlik ettiği bir yolculuğa çıkarıyor. Hem de tam koronavirüs salgınının dünyayı, insandaki manasız büyüklenmeyi hizaya çektiği, radikal bir belirsizliğin ruhları yaygın bir endişeye düçar ettiği günlerde…
Bugün bizim için neyin değerli olduğunu anlama zamanı…
Aşk ile Ânı Seyretmek hiç bu kadar anlamlı olmamıştı!
Aşk ile Anı Seyretmek Alıntıları - Sözleri
- Beraber olduğunuz insanların hâli size geçiyor.
- Gurbette değilim, gurbet benim içimde..
- Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl
- Hayatı zenginleştirmek, hayata bir rikkatle ve dikkatle, edeple yaklaşmak. Eşya değil, ân ve anı biriktirmek. Yaşadığın ânın evladı olmak. Aşk ile ânı seyredebilmek. O yekpare geniş ânın bir parçası olabilmek, uzun şimdide kök salmak. Aslında tüm mesele bu.
- Her insan fıtrat olarak, güzel bir çift söze, yumuşak bakışa, tebessüme, tatlı bir ses tonuna muhtaçtır. Cenab-ı Allah, ilahlık iddiasında bulunan Firavun'u uyarmak için Hz. Musa'yı gönderdiğinde ona şöyle vahyediyor: Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yahut korkar.
- "İnsan bir başkasının yüzünde kendi hikâyesini görmek istiyor.
- Bize hiçbir zaman ümitsizlik öğretmediler.Bu da geçer ya hu’yu öğrettiler.
- Insan bir başkasının yüzünde kendi hikâyesini görmek istiyor.
- Mesela bazı dindar insanlarla karşılaşıyoruz -meslekî anlamda karşılaşmalardan bahsediyorum- kendi çıtasını o kadar yukarılara koymuş, o kadar mahviyetkâr bir varoluşu kendine ilke olarak benimsemiş ki, hiçbir zaman oraya ulaşması mümkün olmuyor. Hâl böyle olunca da sürekli kendini kırbaçlıyor. "Ben kötü bir Müslümanım, ben görevlerimi yerine getiremiyorum," diyor. Ulaşılması zaten çok güç olan bir hedefe ulaşamadığı için kendini kınayıp duran nefs-i levvâmeden bir adım öteye gidemiyor. Özellikle hanımlarda çok rastlıyorum buna. İnsanın kendi nefsini kınaması güzel bir şey, Kur'an-ı Kerim de bunu öğütlüyor; ama kendini kınama, bir süre sonra felç olma ve her şey için bir mazeret üretme hâline dönüşüyor. "Ben zaten işe yaramazın tekiyim, bunu yapamam," özrüne dönüşmeye başlıyor. Bu çok tehlikeli bir durum. "İnsan havf ve reca arasında olmalıdır," deniyor ya insan hiçbir zaman Allah'tan ümidini kesme lüksüne sahip değil, böyle bir kibre sahip olamayız diye düşünüyorum.
- Komşu o kadar yakın ki islam medeniyetinde. Hz. Peygamber bunun için, " Mirasa da ortak olacak zannettim," buyuruyor: Çünkü komşu komşuya emanet olarak görülüyor. Mesela Türkçede "Ev alma komşu al," diye bir atasözü var. Dolayısıyla ailenizle olduğu kadar komşularınızla da hayatı, zamanı ve aynı mekânı, aynı hatırayı paylaşıyorsunuz.
- “Hiç kimse hem umutsuzluk hem de sorumluluk hissine aynı anda sahip olamaz.” /Saint Exupery/
- Yüksel ki yerin bu yer değildir. Dünyaya gelmek hüner değildir. Kim ki kalbini iyiliğe bir basamak kılar, ötelere sıçrar ve orada durup aşk ile ânı seyreder. Dur ve bak.
- Günümüzde gittikçe artan düzeyde bir taşeron ebeveynlik söz konusu... Yani anne baba artık ebeveynlik yapmıyor, çocuğu bakıcıların eline emanet ediyor. Ebeveynlik taşeronlaştığından, bakıcı çocuğun zahmetli tarafıyla meşgul olurken ebeveyn çocuğun yalnızca tatlı taraftarıyla meşgul oluyor. Dolayısıyla çocuklar da anne babalarıyla kuvvetli bir bağlanma ilişkisi gelistiremiyorlar.
- “Tevfîkini refîk eyle ya Rabbi, bizi bize bırakma.”
- Bir selamı, bir tebessümü bile birbirimizden esirger olduk.
Aşk ile Anı Seyretmek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Ruhun Telezzüzü: Oradan oraya sürüklenmenin adına koşuşturma, bereketten yoksun devri garibe ise çağ diyoruz. Koşuşturma sebebiyle aşk; çağ nedeniyle an yok mesabesine düştü. Sürüklenmekten aşka vakit yok. Çağın çağ olmaklığıyla an nedir unutuldu. Gözümüz yukarıda sanıyoruz. Halbuki baktığımız göz göz değil, gözümü diktiğimiz yer gök değil. Ellerimiz semaya açılmıyor artık. Dizlerimizi çöktüğümüz yerden zıplayarak kalkıyoruz. Acele hareket şiarımız olmuş. Her işimiz acil. Yürümek yok, koşmak gerek. Nefes vermek eskilerin alışkanlığı. Bizim alacak nefesimiz dahi hesaplı zira ciğerlerimiz kalabalıkla dolu. Pişmanlık yok hayatımızda. Karamsar olmayı tercih ediyoruz. Bizler, insan diye kendini niteleyen ama dünyalı olmakla övünmeye yer arayan canlılarız. Tanımlamak en büyük arzumuz. Yaşamaksa unutmak için kaçtığımız veba. Ökten Bey tüm bunların tersinin yaşanmaya çalışıldığı bir dönemin insanı. Kemal Sayar ise o dönem insanın insanı. Biz okuyucularsa o ikisinin bulunduğu masanın etrafındaki garip devrin çocukları. En başta öğrenmemiz gereken haslet olan dinlemeyi o masa yanlarındaki sandalyelere oturmakla başlıyoruz. Ellerimizde telefonlar ve ses kayıt cihazları yok. Gözler ekrana değil gözlere temas edecek. Kulaklar makineye değil ağızlardan havaya karışan seslere odaklanacak. Hareketin yerinde durabilmekle başladığını anlamak ancak böyle fark edilir bizlerce. Fotoğraf çekmek yok. Çünkü başkasına göstereceğimiz suretlerden kıyas edilemez büyüktür sîretler. Belki böylelikle elimizde ve idrakimizde sadece birer tanım olarak saklı duran an ve aşk mefhumlarının ucundan tutarız. Aşk ile anı seyretmek... Aşk nedir? Yahut kimdir? An nedir? Yahut nerededir? Seyretmek nedir? Yahut nasıldır? "İle" sözünü "ve" sözünden ayıran nedir? Bunca soru gerekli midir? Bilinmez. Kamuslarda bunlar yazmaz. Tek başına kamusa yapışmak insanı kurtarmaz. Ne diyor Ökten Bey; "Kitap okumak tek başına yetseydi, Allah peygamber göndermezdi." Rahle-i tedrisatından geçmek tabiri bizlere uzak. Sözün doğrusu, biz onlara uzağız ve bu uzaklığımız tarih zaviyesinden değil, karakter ve zihniyet açısından. Evet, tedrisat yok. Artık tahta sıralarımız da yok, sınıfımız da. Okullardan dahi uzak kaldık. Zaten talebe değiliz, öğrenciyiz. Otodidakt olmak gayemiz. Diz kırmak dediklerinde aklımıza dövüş sporları geliyor çünkü kibrimizin ayakları altındayız. Gururluyuz. Fakat sorsalar masumuz ve kuyudayız. Kuyuda olmaktan bahsedebilecek kibre kapıldığımızı fark edemeyecek denli gururluyuz. Bizi kimse itmedi, bize kimse çelme takmadı. Düşmedik, atladık. Çıkmak için çabamız yok. Benliğimizde muhtaç değilsin sloganları raks ediyor. Sanrıdayız ve mutluyuz. Bunca söz kimsenin betine gitmemeli. Klişedir ama klişe olması doğruluğunu değiştirmez; günün en karanlık zamanı güneş doğmadan az evveldir. Başta bunun kabulü gerek. Gözün kapalı oluşunun karanlığı değil bu. Orada sanrı var. Gözü açıp etrafın karanlık olduğunun bilincinde olmak meselesi mevzubahis. Sonrasında, meçhul olan karanlığın hangi devrinde olunduğudur. Bilinmez. Bilinmesi de elzem değildir. İsmail Kara kitabının serlevhasını hatırlayalım; Zafer Değil Sefer. Peki, kitap tüm bunların neresinde? Lakırdının zıddında yer alan sohbetin anlamı neredeyse işbu kitap da orada. Sohbet sohbeti açar ve umulur ki önce muhabbete, oradan da yine umulur ki hasıl olacağı yere akar. Nehir misali… Son söz olarak; evet, eser bu gibi sorulara cevap verecek veya bunca düşünceye gark edecek yüklü bir kitap değil. Fakat büyük soruların ve düşüncelerin kapısına giden yolu göstermese de böyle bir yolun mevcut olduğunu hatırlatacak bir kitap. Muhabbetle kalın. Çünkü ruhun lezzet alması adına bu lazım. (erhan)
İki kıymetli yazarımızın Psikoloji den pedagoji alanına Sosyoloji den pozitif bilimlere, Edebiyattan sanata, Eğitimden tarih kültürüne... Ve daha pek çok konuda yapmış oldukları sohbetlerinin sonucunda ortaya çıkarmış oldukları mükemmel bir eser.... Okuyacağınız her bir sayfada Anlam yüklü ifadeler ile Hayatınıza dokunacak cümleler ve göz ardı ettiğimiz pek çok mevzuları göreceksiniz. Kaybettiğimiz bir çok Ahlâki değerimizi yeniden bulup ve anlamlandırmak İçin.. Okudukça huzur bulmak ve dertlerimize deva olması adına Bir an önce okumanızı önereceğim. Kitapta "İnsan anlam arayan bir varlıktır ve o anlamı bulamadığında yeise düşer. Bu nedenle insan her zaman başka bir insana ihtiyaç duyar. Velhasıl Vel kelam insan insana muhtaçtır." der. Evet bazı İnsanların bize şifa olduğu gibi Bazı kitaplarında bizlere şifa olacağı kanaatindeyim. Bu kitapta şifa bulacağınızı umuyorum. Kitabın başka bir yerinde "Başımıza gelen olaylara bizim verdiğimiz anlam bizi hasta veya dayanıklı kılıyor" Paylaşılacak çok güzel yerler var. Ama biz uzutmayalım. Siz okuyun Altı çizilecek yerler için Kalemi yanınızda eksik etmeyin Ves'selam (Amine Demir Gülsever)
#dünyayagelfimgitmeye kitabının ikincisi olan #aşkileanıseyretmek kitabı da en az birincisi kadar kıymetli bir eser. Hayata yaşama dair değerli notların olduğu her sayfasında yeni bir bilgi ve bakış açısı ile karşılaştığınız güzel bir kitap. Sadettin Ökten hocanın zamana köprü olan tespitleri, Kemal Sayar hocanın olaya psikolojik bir bakış açısıyla yön veren yorumları eseri zamansız kılıyor. Modern zamanda insanı yoran, insanı değerlerinden müslümanlıktan alıkoyan betonlaşmış şehirler, toprağa gökyüzüne bakmaya hasret bir nesil, teknoloji bağımlılığı ve kapitalist sistemin bize dayattığı satın alma hazzı gibi bir çok konuya yer verilmiş. Sohbet deneme tarzını seven biri olarak bu çok beğendiğim kitabı okumanızı tavsiye ederim... Keyifli okumalar... (Dmt dmt)
Kitabın Yazarı Kemal Sayar Kimdir?
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi mezunu olan Kemal Sayar, uzmanlığını Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri ana bilim dalında tamamlamıştır. Daha sonra sıra ile Vakıf Gureba Eğitim Hastanesi'nde ve Çorlu Asker Hastanesi'nde Psikiyatri Uzmanı olarak çalışmıştır. 28 Kasım 2000'de psikiyatri doçenti unvanı almıştır. 2000-2004 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde Psikiyatri AD Öğretim Üyesi olmuştur. 2002 yılında McGill Üniversitesi'nde Tübitak araştırmacısı olarak ziyaretçi profesör unvanıyla bulunmuş ve transkültürel psikiyatri ve psikosomatik tıp alanında araştırmalar yapmıştır. Daha sonra Bakırköy Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde dört yıla yakın bir süre başhekim yardımcısı ve 13. Psikiyatri Kliniği Şefi , dört aylık bir süre de (vekil) başhekim olarak çalışmıştır. 2008 yılında profesör olarak Fatih Üniversitesi'nde öğretim üyeliğine başlamış ve üç yıl sonra Marmara Universitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri anabilim dalına geçmiştir. Halen Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı başkanıdır. Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmış, Açık Radyo'da ve daha sonra Star televizyonunda "Ruhun Labirentleri" isimli bir programı hazırlamış ve sunmuştur.TRT'de İnsanlık Hali adlı programı bir yıl yapmıştır. Yirminin üzerinde kitabı olan Sayar, edebiyatla da yakından ilgilenmektedir.
Kemal Sayar Kitapları - Eserleri
- Sufi Psikolojisi
- Ruh Hali
- Biraz Yağmur Kimseyi İncitmez
- Hayat Teselli Bulmaktır
- Her Şeyin Bir Anlamı Var
- Özgürlüğün Baş Dönmesi
- Yavaşla
- Ruhun Labirentleri
- Hüzün Hastalığı
- Kalbin Direnişi
- Terapi
- Olmak Cesareti
- Otoyol Uykusu
- Merhamet
- Kendine İyi Bak
- Kültür ve Ruh Sağlığı
- Bütün Şiirleri: Ricat - İki Güneş Arasında - Hızır ve Roza
- Koruyucu Psikoloji
- Şimdi Şehir İçin Kalp Zamanı
- Beni Sessiz de Sevebilir misin?
- Merhamet Devrimi
- Kayıp Arkadaş
- Psikolojiye Giriş
- Sanal Aşk
- Bütün Şiirleri
- Ölümden Önce Bir Hayat Vardır
- Ruh Hastalığını Anlamak
- Ricat
- Psikiyatri ve Kültür
- İki Güneş Arasında
- Hızır ve Roza
- Bir Bilim Olarak Psikiyatri
- Antipsikiyatri
- Karanlıkta Görmek
- İnsan Halleri
- Başı Sınuklar İçin Kılavuz
- Dünyaya Geldim Gitmeye
- Ağ
- Aile Olmak
- Aşk ile Anı Seyretmek
- Ruhun Derin Yaraları
- Dijital Çocuk
- Bir Kalbi Kırılmaktan Koruyabilsem
- Aleme Bir Yar İçin Âh Etmeye Geldik
- Hatıraların Evi– Günümüzde Aile
- Melekleri Ürkütmek
Kemal Sayar Alıntıları - Sözleri
- Belki de yeryüzünde hiçbir eş, sahip olduğu ilmi, Hz Peygamberin Hz Aişe ile paylaştığı kadar eşiyle paylaşmamıştır. Hiçbir eş de eşinden ilim almak için Hz Aişe kadar çaba göstetmemiştir. (Aile Olmak)
- Hayatın trajedisi ölmek değil, yaşarken içimizde ölmesine izin verdiklerimizdir. ... ~... (Ölümden Önce Bir Hayat Vardır)
- Eve geldiğinizde doğrudan odanıza gider, dertsizlik maskenizi takarsınız. (Koruyucu Psikoloji)
- Muhabbetten Muhammed oldu hâsıl Muhammedsiz muhabbetten ne hâsıl (Aşk ile Anı Seyretmek)
- Müsaade ederseniz hayatımın bu bölümünde ağlayacağım. (Otoyol Uykusu)
- Kendimizi özel hissettiğimizde, kendimize dair farkındalığımız azalıyor. Çok da uzağa gitmemize gerek yok. Yiyip içtiklerini sosyal medyada paylaşanlar, başka insanları kızdırabileceklerini çoğu zaman fark etmiyorlar bile. Sosyal paylaşım siteleri kıskançlık ve özenme için elverişli bir platform oluşturuyor. 2013’te Amerika’da yapılan bir çalışmaya göre, kişinin son zamanlarda kıskançlık hissettiği durumların yüzde 20’sinin Facebook yüzünden olduğu ortaya çıkmış. Bu kıskançlıkların çoğu diğer kişinin görüntüsü, yaptığı tatiller ve sahip olduğu sosyal hayattan kaynaklanıyor… Nihayetinde kıskançlık. hayattan alınan keyif ve tatmin duygusunu azaltıyor (Ağ)
- Kişiler ahlaki tutarlılığı önceleyen bireyler olmaktan çıkarak başkaları tarafından beğenilmeyi önceleyen bireylere dönüşür ahlaki olarak doğru olanı yapmak yerine başkalarını cezb ederek onların beğenisini kazanmak hayatın temel amacı olur (Kültür ve Ruh Sağlığı)
- Senden geriye, senin güzelliğine, doğruluk ve iyiliğine tanıklık eden sözler kaldı. Zaten bir söz, iyiliğe tanıklık etmiyorsa neye yarar ki? Senden sonra üstümüze çok yağmurlar yağdı, olmadık zamanlarda bir üşüme tuttu bizi ve dedik ki “Biraz yağmur kimseyi incitmez”. (Bütün Şiirleri: Ricat - İki Güneş Arasında - Hızır ve Roza)
- Senden sonra ruhum hep aksayarak yürüdü. Bu gurbetin bir gün biteceği hakikati içime ağır bir taş gibi çöreklenip kaldı. Hayatın daimi bir daüssıla, sevmenin özlemek olduğu bilinci ruhuma otağ kurdu. (İki Güneş Arasında)
- Diğer insanlara yakın olmanın zarar görmek anlamına geldiği bir ortamda benmerkezci anlayış gittikçe yükselir. (Terapi)
- Soru sormaktan kaçınmak verilebilecek cevapların en kötüsüdür (Bir Bilim Olarak Psikiyatri)
- Saygının sadece kelimelerle değil, aynı zamanda vücut diliyle de ilgili olduğunu gösterin. (Koruyucu Psikoloji)
- Gözlerimin önce ışığa alışması gerek. Riyakarlığa, tepemizde dolaşıp da yağmayan bulutlara. (Ricat)
- Tek sırrı şu ki hayatın İnsan Tanrı'yı özler (Ricat)
- Öz anne babasını huzurevine gönderip, evde kedi köpek besleyen insanların olduğu bir dünyada yaşıyoruz NFK (Aile Olmak)
- Bir yarayı, bir incinmeyi veya gönül kırıklığını geride bırakmak ve hızla oradan uzaklaşmak isteriz. (Karanlıkta Görmek)
- Günümüz insanı, internet öncesi zamanların ortalama insanının kuracağı ilişkilerin kat kat fazlasına sahip. Yine de bir türlü aradığını bulamıyor. İlişkiler hızlı başlayıp hızlı bitiyor. Sanal ilişkilerin çekiciliği belki en çok da buradan temelleniyor. Elde etme ve vazgeçme kolaylığından... İlişki kurmak ve bozmak artık çok kolay. (Sanal Aşk)
- "Allah'ın halifesi olan insan, Allah'ın zât, sıfat ve fiillerinin en mükemmel şekliyle tecelli ettiği varlıktır. O, Allah ile âlem arasında, zâhir ile bâtın arasındadır (berzah). O bütün ilahi kemal manaları kendisinde gerçekleştiren kişidir. Âlem bir ayna gibidir; insan-ı kâmil bu aynanın cilasıdır." (Sufi Psikolojisi)
- Derin bir yasın tetiklediği öfkeden korkmak gerekir. (Merhamet)
- “Ancak beni işitecek bir insanın varlığıyla sohbet mümkün olur.” (Hayat Teselli Bulmaktır)