Aşka Dair - İskender Pala Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aşka Dair kimin eseri? Aşka Dair kitabının yazarı kimdir? Aşka Dair konusu ve anafikri nedir? Aşka Dair kitabı ne anlatıyor? Aşka Dair kitabının yazarı İskender Pala kimdir? İşte Aşka Dair kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: İskender Pala
Tasarımcı: Sinem Er
Yayın Evi: Kapı Yayınları
İSBN: 9786054683260
Sayfa Sayısı: 167
Aşka Dair Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Aşkın başlangıcı "görme", sonucu "bakma"dır. İlk görüş anında başlayan ilginin sırasıyla sevgiye, bağlılığa, kalbin erimesine, tutkuya, özleme ve nihayet aşka dönüşmesinin bir tek gayesi vardır; sevilenin yüzüne bakabilmek, o ilk görüş anının lezzetini ve hazzını derece derece artırarak kemale erdirebilmek.
Görmekten bakma derecesine yükselebilmek için aşkın binbir türlü tecellisi, sayısız çile durağı, firkat, hicran ve hasrete adanmış elemleri vardır ki, bunların her biri âşıkı kabalıklarından yontar, ruhunu arıtıp billurlaştırır ve en son noktada doya doya "bakma" eylemi için onu hazırlayıp sevgili huzuruna çıkartır.
Aşkın "bakma"dan sonraki durağı "tapma"; yani sevenin sevilene kul olmasıdır.
(Tanıtım Bülteninden)
Aşka Dair Alıntıları - Sözleri
- "Meğer aradığımız kendimizden ibaretmiş."
- Senin kimseye ihtiyacın olmasın, Ben sana herşey olurum.
- Güzelliğin on par’etmez Şu bendeki aşk olmasa
- Ve zaman öldükçe ölümün zamanı gelir..
- Seven sevdiğini bir sevgili,bir canan sanırsa yanılır;oysa bilmelidir ki sevilen sevenin cananı değil bizzat canıdır.
- Hayalin ne vakit hakikat olacak.
- "Karanlıktan korkan insanları geceye aşık ettiniz.."
- "Aşk, evvela Allah'tan kuladır. Allah kulu sever, sonra kul Allah'ı...Aşk bir meşaledir ve kul Allah'ı ancak onun ışığıyla görür."
- Ve zaman öldükçe ölümün zamanı gelir.
- "Seven sevdiğini bir sevgili, bir canan sanırsa yanılır; oysa bilmelidir ki sevilen sevenin cananı değil, bizzat canıdır."
- Tabiatta herhangi bir şey haddini aşınca zıttına dönüşür.
- "Çünkü vefalı olmak iyilerin kârıdır."
- "Gönül Allah'ın evidir."
- Kendi gönlünden haberdar olmayan kişi nasıl olur da başkasına yol bulabilir?
Aşka Dair İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Yazarın okuduğum 5. Kitabı ile yine diline hayran bıraktı. İskender Pala diğer kitaplarında okuduğum kadarıyla bir hikaye üzerinde yoğunlaşmayıp birden fazla beyit üzerinden aşkı tanımlamış. Roman değil de deneme tarzında bir kitap. Leyla ile Mecnun’dan tutun Yusuf ile Züleyha’ya kadar karış karış inceliyor aşkı… İnsanın insana duyduğu sevgi ile sınırlı kalmayıp kalbin tüm halleri ile derinlemesine yorumluyor aşkı… Aşkı tarif ederken, sevenin sevilene kavuşmak yolunda geçtiği duraklara da değiniyor, ki bunlar: "alaka", "sevgi", "tutku", "aşk", "şevk" ve "kulluk" tur. “Çünkü kim birini severse ona boyun eğer". Senin kimseye ihtiyacın olmasın, ben sana her şey olurum. Aşkın "bakma"dan sonraki durağı "tapma"; yani sevenin sevilene kul olmasıdır. ️İskender Pala’nın Aşkı anlatma azmi bizim anlama çabamız... Her hikayesinde ayrı bir aşkın olduğu güzel bir eser. (Sadeli Makarna)
Tapma: AŞKA DAİR; farklı bakış açıları, farklı hikayeler ile düzenlenmiş , sadece kadın ile erkek arasındaki aşk tanımının altında sıkışıp kalmayan , inançlara , görüşlere olan aşkında detaylarını anlatan güzel bir Edebiyat eseri. (BERKAY MERT ÖZYURT)
Aşık paslı kalplerin malzemesi zannedilir, halbuki ne kadar zordur sahibi hakiki ile aşk. Her duyguya yüzlerce harf onlarca kelime gerekli iken, Adını anacak bir dert vardır Bide ahını çekecek Aşk. Mecnun’un yüreğindekini alıp sözcüklerin arasına sığdırmaya çalışmak, ihanet midir bilinmez. Züleyha’nın zindana hapsettiği adı konulmamış, adını koyamadığının adını koysa bile Üç harfli bir kelimeye yakıştıramadığının, Kalbini görenin dünyanı küçük saydığı, kalbindekini görenin dünyayı kainata sığdıramadığının Adına Aşk deyince dil çölde kalır. Aşk’a çöle düşmüş hastalık olarak bakanlara şairlerin dilinden “Aşk bir can rahatlığıdır, Hastalık anlamayın” deyişi farklı bir pencerenin belkide en güzel Seyri olsa gerekti. Herkes Aşka başka bakmış ama kitapta sanırım aşka en güzel bakanlardan biride Fuzuli olmuştur Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb Kılma dermân kim helâkim zehri dermândadır” (Fuzûlî) Aşk derdiyle hoşnudum, ey doktor! Bana ilaç verme; benim helâk olmam, senin derman olsun diye vereceğin zehrindedir. Derdine çare bulmak yerine çareyi dertte bulanın ne ilaca ihtiyacı, ne gönül yarasına ahı vardır. Şiirin ölçüsüne vurulan aşkı anlatma çabası. Aşkın içinde yer etmeyince Aşkın masumluğu gider Kahrı kalır. Öyle dememiş miydi zaten “ Tabiatta herhangi bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür “ diye. Kays görmenin ötesine geçip Leylaya baktı. Çöle düşüp Mecnun oldu. Mecnun olup bir adım ötesine gitti, karşısına gelen ben geldim Leylan diyeni tanımayıp, neyleyim ben Leylayı ben Mevlamı bulmuşum demenin Aşkına erdi. Üç adımdır hayat. Bir adımda Aşk, Bir adımda Yanma, Bir adımda Kavuşma. Peki her adımda Cehennem Ateşini göze almak Her Kays’a nasip olurmu? O halde hakiki âşık sevgiliye yaklaştıkça küçülen,kendinden geçen, mahviyet gösteren âşıktır. Tıpkı Allah'a yakın oldukça küçülen,tevazu ve hiçlik kazanan kul gibi. İşte bu küçülme ve kendinden vazgeçme halidir ki hem âşıkı, hem de kulu sonunda "Yok olma makamına eriştirir, ikilik ortadan kalkar, vahdet gelir, âşık yok olarak hakiki var oluşa erer, orda hayat sürmeye başlar. İskender Pala’nın Aşkı anlatma azmi bizim anlama çabamız. Her hikayesinde ayrı bir aşkın olduğu güzel bir kitap. Bir aşkı anlatmaya en çok Fuzuliler,Yunus Emreler, Adanalı Ziyalar, Mecnunlar, Mevlanalar layıktı ve onların beyitleriyle süslenmiş aşkın en güzel hallerini anlatan şiirleriyle bezenmiş okunası bir kitap. Her beytinde apayrı bir aşk çıkan her çıkan aşkın içinde aşkın başka bir anlamı olan beyitlerin içinde aşkını kaybetmiş olanların içindeki ateşin mısralara dökülmüş halini hisseder her okuyan. “Ey Aşk Sen neymişsin?” Diyenlerin cevabını içinde bulacağı bir kitap. Beşeri bir aşkın en ince hali nedir diye soracak olursanız, Mecnunun Leylaya olanı Derim Nedeni ise ; Mecnun bir fırsatını buldu, Leyla ile baş başa kaldı. Leyla da ondan bir dilekte bulundu: - Ey âşık! Neyin varsa getir!.. - A ay yüzlü!.. Senin aşkınla ne suyum kaldı, ne kuyum. Ne ciğerimde azıcık kan, ne geceleri gözümde uyku. Aşkın aklımı yağmaladıktan sonra her şeyim birer birer gitti. Şimdi sahip olduğum tek şey yaralı bir kuş olan canım. Senden bir emir bekliyorum. Ver dersen hemencecik vereyim. Leyla güldü bu sohbete. Sonra sitem etti: - A yiğit!.. Ben senden bunu ne vakit istersem alırım, başka neyin var?!.. Bu söz üzerine Mecnun, partal giysilerinin eprimiş yakasından çıkardığı bir iğneyi Leyla'ya sundu: - Vallahi, varlık âleminde malik olduğum tek şey işte bu. Bundan başka hiçbir nesneye sahip değilim. Bunu taşımamın sebebi ise yine sensin a gönlümü alan!.. Çölde, ovada, dağda, kırda senin hayalini izlerken çok düşüyorum; dikenler ayağıma batıyor. İşte bu iğne onları ayağımdan çıkarmak için… İyi okumalar… (Osman)
Kitabın Yazarı İskender Pala Kimdir?
İskender Pala, 8 Haziran 1958 tarihinde Uşak‘ta Kayaağılı köyünde doğmuştur. Uşak Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Kütahya Lisesi’nden mezun oldu. 1979 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Lisans tez çalışması Câmiu’n-Nezâir’dir. Yine İstanbul Üniversitesi’nde “Aşkî, Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Divânı” konusunda Doktora çalışması yaptı. 1983 yılında Doktorasını tamamladı.
1983 yılında Divan edebiyatı dalında doktor, 1993 yılında İstanbul Üniversitesi‘nde doçent ve 1998 yılında Kültür Üniversitesi‘nde profesör oldu. Ortaokul ve liseler için Türkçe ve Edebiyat ders kitapları yazdı. Denemeler, hikayeler, fıkralar ve edebiyat araştırmacısı olarak çeşitli ansiklopedi ve dergilerde bilimsel ve edebi makaleler yayımladı. Düzenlediği Divan Edebiyatı seminerleri ve konferansları geniş kitleler tarafından takip edildi.
1979-1982 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji seminer kütüphane memurluğu yaptı. Hayatının ilerleyen dönemlerinde çeşitli sebeplerden dolayı askerlik mesleğini tercih eden İskender Pala, öğretmen subay olarak 1982 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına girdi. 14 yıl 7 ay görev yaptıktan sonra 1996 yılında TSK‘dan ihraç edildi.
1982-1984 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Deniz Lisesi Komutanlığı’nda teğmen, 1984-1986 yılları arasında Üsteğmen olarak görev yaptı.
1986-1987 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi’nde part-time Türk Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olarak çalıştı.
1987-1994 yılları arasında Yüzbaşı olarak, Dz.K.K.lığı Tarihi Deniz Arşivi kuruluş ve faaliyetleri görevinde çalıştı.
1994-1996 yılları arasında Tarihi Deniz Arşiv Araştırmaları ve Dz.K.K.lığı yayın faaliyetlerinin yürütülmesi görevinde çalıştı.
1996-1997 yılları arasında Öğretim yılı, MSÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Eski Türk Edebiyatı öğretim üyesi ve İSAM redakte kurulu üyeliği yaptı.
1997 yılında Öğretim yılında İstanbul Kültür Üniversitesinde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Aynı zamanda Uşak Üniversitesi öğretim üyesidir.
İskender Pala, 1980 yılında F. Hülya Avcı ile evlendi. Hilye Banu, Elif Dilasa adında iki kızı, Alperen Ahmet adında bir oğlu vardır.
Ödülleri :
1989 – Türkiye Yazarlar Birliği dil ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1990 – AKDTYK Türk Dil Kurumu ödülü, (Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü)
1996 – Türkiye Yazarlar Birliği inceleme ödülü, (Şairlerin Dilinden)
2001 – Aydınlar Ocağı Kayseri Şb. Yılın Edebiyat Adamı ödülü,
2001 – YTB Uşak Halk Kahramanı ödülü,
2003 – “Babil’de Ölüm İstanbul’da Aşk” Yılın Romanı Ödülü
2013 – Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü,
Türk Patent Enstitüsü Marka Ödülü
İskender Pala Kitapları - Eserleri
- Şah ve Sultan
- Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk
- Od
- Kitab-ı Aşk
- Aşkname
- Aşina Güzeller
- Ah Mine'l-Aşk
- ... Ve Gazel Yeniden
- Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü
- Atasözleri
- Ayine
- Katre-i Matem
- Boğaziçi'ndeki Mücevher
- Divan Edebiyatı
- Divane Güzeller
- Dört Güzeller - Toprak, Su, Hava, Ateş
- Düşte Kalan
- Efsane Güzeller
- Gözgü
- Gül Şiirleri
- Güldeste
- İki Darbe Arasında
- Hayriyye
- İki Dirhem Bir Çekirdek
- Kadılar Kitabı
- Kahve Molası
- Kırk Ambar
- Kırk Güzeller Çeşmesi
- Kırkıncı Kapı
- Kudemanın Kırk Atlısı
- Leyla ile Mecnun
- Mir'at
- Muhteşem Şair Muhibbi
- Müstesna Güzeller
- Perişan Gazeller
- Perî-şan Güzeller
- Su Kasidesi
- Şair Fatih: Avni
- Şairlerin Dilinden
- Şiirler Şairler Meclisler
- Şir-i Kadim
- Tavan Arası
- Akademik Divan Şiiri Araştırmaları
- Kronolojik Divan Şiiri Antolojisi
- Aşka Dair
- Mevlana
- Efsane
- Hoş Sadâ
- Kırklar Meclisi
- Lale Devri
- Mihmandar
- İstanbulcunun Sandığı
- Bülbülün Kırk Şarkısı
- Şahane Gazeller 1
- Üstatlar konuşuyor
- Fetih ve Fatih
- Nurundandır Bütün Nurlar
- Mesela
- İstanbul Bir Rüya
- Karun ve Anarşist
- Şahane Gazeller 2
- Şahane Gazeller 3
- Uzmanlar Konuşuyor
- Barbarossa
- Tarihimiz Konuşuyor
- Türk Dili ve Kompozisyon
- Yunus Emre
- Şahane Gazeller 1- Fuzuli
- Nabi
- Naili
- Namık Kemal'in Tarihi Biyografileri
- Necati
- Nedim
- Nef'i
- Şeyh Galip
- Aşkî
- Baki
- Fatih Sultan Mehmet
- Fatih'in Şiirleri
- Abum Rabum
- İtiraf
- Kalp
- Akşam Yıldızı
- Şiirin Sultanları
- Ortaöğretim için Divan Şiiri
- Ahmed Paşa
- Jennifer’ın Düğünü
- Darbe: Kan ve Sultan
- Aşk Bir Zamanlar
- Neyzen Tevfik
- Vali Hanım
- Süleyman
- Leyla ile Mecnun
- Nizamülmülk
- Kılıçarslan
- Kervan
- Düşte Kalan
- Güldeste
- Mevlanâ Celaleddin
- Ah Mine'l Aşk
- A-71
- Şehir ve Kültür İstanbul
İskender Pala Alıntıları - Sözleri
- Aşk da, âşıklık da en güzel meslektir bize. Ve Sevgili'nin yüzü yoksa eğer gözümüzde, aşk da haramdır bize, âşıklık da. (Mevlana)
- "Sevgilinin Mahallesinde âşık kavgası hiç eksik olmaz,hatta sevgilinin Mahallesinin köpekleri onların kanları ile beslenir." (Şir-i Kadim)
- Hak kulundan intikamın yine abdiyle alır Bilmeyen ilm-i ledünni anı kul yaptı sanır (Şiirler Şairler Meclisler)
- İlk aşk günahı cennette işlenmiş, onun için aşk cennet duygusudur. Aşk cennetten çıkarıldığı için insana bu kadar fedakarlık yaptırır. (Ortaöğretim için Divan Şiiri)
- Mutluluğun zevki paylaşılarak çıkar küçüğüm, lakin üzüntü tek başına yaşanır. (Abum Rabum)
- Mezarlık bir ibrethanedir. İnsanı duaya sevk eden esrarlı sessizliklerin en muhteşem mabedidir o. (Tavan Arası)
- Âşıkın ciğeri yandıkça, gözü yaş (su) döker. (Ah Mine'l Aşk)
- Göz... Savaşı başlatan haberci. Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza. Ve Aşk... Kalple göz arasında kutlu bir hadise... (Kitab-ı Aşk)
- Dilberin eziyeti, rakibin düşmanlığı, ayrılığın ateşi ve gönlün zafiyeti... Meğer Allah beni bunca türlü dert için yaratmış. (Şiirin Sultanları)
- 21. Derecelenme ve zıtlıklar olmayınca âlem yıkılır. Nitekim cahil de âlimin yerini tutamaz. 22. Su, ateşin yaptığı işi yapamadığı gibi; toprak da rüzgarın görevini yere getiremez. 23. Demirin işini altın beceremez; tuzun tadını ve çeşnisini de mücevher veremez. 24. Elin yaptığını ayak başaramaz; kalem de kılıcın çıktığı makama ulaşamaz. 25. Gözün yaptığını kulak yapamadığı gibi fare, akıl edip de zehiri düşünemez. 26. Çiftçinin yerini kuyumcu tutamaz, dülger de ayakabıcının işinden anlamaz. 27. Efendinin işini nasıl köle bilmezse, sultan da halkın işini bilemez. 28. Sıcak soğuğun yaptığını yapamazken; kuru hiç yaşın sonunu bilebilir mi? 29. Gölge güneşin eserini ne anlasın? İçki de Cemşit'in neşesini anlamaz ki zaten.. 30. İşte her şeyin bir zıddı vardır. Artık yaratılışındaki kabiliyet ölçüsünde bunu anlayıp hisseni al. (Hayriyye)
- Mihr-ü mah ister cemalinden zekat Failatün Failatün Failat.. (Ey sevgili! Güneş ile ay (bile, sana hayranlıklarından dolayı) güzelliğinin zekatını isterler.) (Hoş Sadâ)
- Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hudâdır bu Nazargâh-ı ilâhidir Makâm-ı Mustafa’dır bu NÂ Bî (Nabi)
- Dahi mecâz u hakîkat ne olduğunu bilmez Hevâ-yı aşk sanır bir dil-i harâbım var |Nailî Benim, aşka tutulduğunu zanneden harabeye dönmüş bir kalbim var ki henüz neyin mecaz, neyin gerçek aşk olduğunu bile bilmiyor. (Şahane Gazeller 2)
- Kişi kalbinde olanı Allah'tan başkasına bildirmeye mecbur değildir. (Kervan)
- Geçmiş zamanın puslu hatıralarıdır kimlikler giydiren ruhlarımıza ve geçmiş zamanlar neşeli ve sevinçleriyle, hüzünleri ve acılarıyla en çok tavan arasında saklanırlar. (Tavan Arası)
- Hamdım, piştim, yandım... (Mevlana)
- Yıkılıptır şu cihân sanma ki bizde düzele Devleti çerh-i deni verdi kamu mübtezele Şimdi ebvab-ı saadette gezen hep hezele İşimiz kaldı heman merhamet-i Lemyezele İkbali / Cihangir (Şiirin Sultanları)
- Ölüm... Acı olduğu kadar mecbur, ürkütücü olduğu kadar alışılmış, aykırı görüldüğü denli doğal ve kovulmak istendiğince kucaklanmış. Hayatla birlikte var; insanla birlikte yok. (Mir'at)
- gel, yine gel, ne olursan ol yine gel (Mevlanâ Celaleddin)
- Sevmek, tanımakla başlar. (Müstesna Güzeller)