diorex
sampiyon

Atatürk ile Allah Arasında - Sinan Meydan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk ile Allah Arasında kimin eseri? Atatürk ile Allah Arasında kitabının yazarı kimdir? Atatürk ile Allah Arasında konusu ve anafikri nedir? Atatürk ile Allah Arasında kitabı ne anlatıyor? Atatürk ile Allah Arasında PDF indirme linki var mı? Atatürk ile Allah Arasında kitabının yazarı Sinan Meydan kimdir? İşte Atatürk ile Allah Arasında kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.04.2022 00:00
Atatürk ile Allah Arasında - Sinan Meydan Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Sinan Meydan

Yayın Evi: İnkılâp Kitabevi

İSBN: 9789751037367

Sayfa Sayısı: 968

Atatürk ile Allah Arasında Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

 

15 yıllık araştırmanın ürünü...

"Atatürk ve Din" Konusundaki En Kapsamlı Çalışma

Atatürk ile Allah Arasında, bir taraftan Atatürk ve din konusundaki tüm gerçekleri, diğer taraftan Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Türk modernleşmesini ve bu süreçte din ve devlet ilişkilerini gözler önüne seren bilimsel bir çalışmadır.

Atatürk ailesinden ve çevresinden nasıl bir din kültürü almıştır?

Atatürk'ün dini bilgilerinin bilinmeyen kaynakları nelerdir?

Atatürk din konusunda Yeni Osmanlılar, Jön Türkler ve İttihatçılardan nasıl etkilenmiştir?

Atatürk'ün Alevilik, Mevlevilik ve Bektaşilikle nasıl bir ilişkisi vardır?

Atatürk'ün materyalizm, pozitivizm, sosyalizm ve Darvinizm'le ilişkisi nedir?

Atatürk'ün -bazıları ilk kez yayımlanan- din ve İslam eleştirileri nelerdir?

Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı yıllarındaki "İslami Meşruiyet Politikası"nın bilinmeyenleri nelerdir?

Atatürk modernleşmesi ile Osmanlı modernleşmesi arasında nasıl bir ilişki vardır?

Atatürk'ün hiç söz edilmeyen "Dinde Öze Dönüş Projesi" nedir?

Atatürk'ün manevi dünyasıyla ilgili gizli gerçekler nelerdir?

Atatürk'ün Kur'an'a bakışı nasıldır?

Atatürk'ün dört halifeye, Muaviye'ye, Hz. Muhammed'e ve halifeliğe bakışı nasıldır?

Atatürk'ün "ilk din", "namaz", "cami" konularındaki bilinmeyen araştırmaları nelerdir?

Atatürk'ün laiklik anlayışının temel özellikleri nelerdir?

Atatürk'ün İslam'a hizmetleri nelerdir?

Atatürk'ün tarih ve dil çalışmalarının temel özellikleri nelerdir?

Atatürk'ün Osmanlı'ya bakışı nasıldır?

Atatürk'e yönelik "dinsiz" suçlamalarının temel kaynakları durumundaki Rıza Nur, Said-i Nursi ve Kâzım Karabekir'in iddiaları ve gerçekler nelerdir?

"Atatürk konusunda yazılmış en güzel kitaplardan biri…"

-Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk-

Atatürk ile Allah Arasında Alıntıları - Sözleri

  • Atatürk, ömrü boyunca sahte din adamlarının karşısına dikilmekten yorulmamıştır.
  • Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve çöküntü vardır.
  • Geçirdiği bir psikolojik buhranla intihara teşebbüs ettikten sonra Dr. Abdullah Cevdet tarafından tedavi edildiği dönemde İbrahim Temo ve İshak Sükuti gibi aydınlarla tanışmıştır. Gökalp’in bunalımının kaynağı, bir yandan Yorgi Efendi’den felsefe öğrenip Yunan filozoflarını tanırken diğer taraftan ailesinin dinci ve muhafazakâr görüşleri arasında sıkışmasıdır. “Bu iki yön arasında kalan Ziya şiddetli bir inanç krizi geçirdi, kurşun kafasında kaldı.”
  • Evet! Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün toplum mühendisliğinin eseridir.
  • "Yüce Tanrı, Türk ülkelerine ve milletine bir peygamber gönderme gereği duymamıştır. Çünkü Türk milleti İslamiyetten çok zaman önce vahdaniyet inancına sahipti ve hiçbir devirde ahlak yapısını bir peygambere muhtaç olacak kadar kaybetmedi. İnsanoğlunun yaptığı putlara tapınmadı. ( ... ) Biliyorsunuz ki biz Türkler, İslamiyeti vahdaniyet inancı getirdiği için kabul ettik ve onun dünyaya yayılmasını kafa ve kılıcımızla biz sağladık. Eğer Türkler Müslüman olmasaydı, İslamiyet, Musevilik gibi göksel bir din olarak kalırdı. İslam alemine bu gerçeği anlatmak gerekir. Araplar, topraklarına üç semavi din peygamberinin gelmesiyle övünürler ve üstünlük iddia ederler. Bizi de böyle bir nasipten mahrum olduğumuz için küçümserler. Aslında bu bizim ahlak ve insanlık benliğimizi, hiçbir devirde bir peygambere muhtaç olmayacak kadar kaybetmemiş olmamızın ilahi takdir ve tasdiğidir."
  • Atatürk: "Dinden menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte biz bu vaziyete karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz. Bu gibi din ticareti yapan insanlar saf ve masum halkımızı aldatmışlardır. Bizim ve sizlerin asıl mücadele edeceğimiz ve ettiğimiz bu kimselerdir."
  • Gökalp’in düşünce yapısının oluşmaya başladığı dönemlerde, saltanat makamına yönelik eleştirileri ve millet kavramına yaptığı vurgular dikkat çekicidir. Daha 1891 yılında yazdığı bir manzumede, “Ey sultan sen çekil, hükümran biziz,” diyen Ziya Gökalp, 1894 yılında da “Padişahım çok yaşa” yerine, “Millet çok yaşa” diye bağıranlar arasında bulunduğundan ahlak notu 10’dan 7’ye düşürülmüştür.
  • Yine Harbiye'de öğrenciyken bazı hafta tatillerinde Beykoz'da Yuşa Efendi Dergahı'nın şeyhine konuk gitmiş. Şeyh de ona ve beraber gelen diğer gençlere okulu bırakmamalarını, okuyup büyük adam olmalarını öğütlemiştir. Cemal Granda'nın anlatımıyla: "Mustafa Kemal, o günleri hiç unutmamış ola­cak ki Boğaz'dan her geçtiğimizde başını Beykoz'un üstündeki dergaha doğru çevirerek eski anılarını tazeler ve bize: 'Eğer bize Şeyh Hazretleri okuma aşkı vermeseydi, halimiz nice olur?' der, durur.
  • Atatürk'ün Samsun yolculuğu ile Hz. Muhammed'in hicret yolculuğunun hem nitelik olarak hem de kullanılan Kur'an kavramları açısından birbirine benzemesi dikkat çekicidir.
  • Atatürk'ün amacı Müslüman Türk toplumunu dinsizleştirmek değil modernleştirmektir; Atatürk'ün amacı dini değil hurafeleri, batıl inançları yok etmek, gerçek İslamı, aklı ve bilimi egemen kılmaktır
  • Atatürk: "Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar, ilmin çağdaş medeniyette temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan Cumhuriyet, din fikirlerini, devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür."
  • Öncelikle, sadece şapka devrimi değil, Atatürk'ün hiçbir devrimi zorla, halka rağmen yapılmamıştır. Atatürk'ün de bir­çok defa ifade ettiği gibi "Türk devrimi Türk ulusunun bilinçli isteğinin bir sonucudur.,, Bu bakımdan halka rağmen değil halk­la birlikte yapılmıştır. Atatürk, başta alfabe ve şapka devrimle­ri olmak üzere birçok devrimini bizzat halkın ayağına giderek, halkla birebir temas kurarak halka anlatmıştır. Karşı devrimcile­rin iddia ettikleri gibi .Atatürk devrimlerinin hiçbiri kitleleri yok sayarak "tepeden inmeci" bir mantıkla yapılmamıştır.
  • Atatürk'ün,İslam Tarihi içinde en çok eleştirdiği nokta Müslümanlığın en başından beri politik bir araç olarak kullanılmış olmasıdır.

Atatürk ile Allah Arasında İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Atatürk ile Allah arasında bırakılmayan konu!: Öncelikle şunu belirtmeliyim ki ben Atatürk'ün belli bir dine inandığını düşünmüyorum. Bu kitabı okudum ve ona rağmen fikrim değişmedi. Yabancı kaynakların verdiği bilgiler ve Atatürk'ün kendisinin bizzat yazdığı kitap/medeni-bilgiler--25051 kitabını okuduktan sonra bu sonuca vardım. Zaten İslamiyete inanmış olsaydı ne şeriatı ne hilafeti kaldırabilirdi, ne de Laik-seküler bir Türkiye Cumhuriyetini kurabilirdi. Dediğim gibi bu benim görüşüm ve katılır veya katılmazsınız size kalmış bir durum. Ama ben kitaba yönelik eleştirimi de bu görüşten yola çıkarak yapacağım. Sonunda kitabı bitirebildim. Konusu Atatürk ile ilgili olup ilk defa beğenmediğim bir kitap oldu. Kitabın isminden de anlaşıldığı üzere Sinan Meydan bizlere Atatürk'ün manevi hayatını kapsamlı bir şekilde anlatıyor; doğrusu anlatmaya çalışıyor. Kitap 15 yıllık bir araştırma sonucu kaleme alınmış. Kaynakça kısmı bir hayli fazla. Gerçekten de piyasada Atatürk'ün manevi hayatını bu kadar kapsamlı anlatan başka bir eser yoktur. Fakat Sinan Meydan, bence Atatürk'ün dini manevi yönünü anlatırken bize -yani laik, seküler okuyuculara- karşı objektif değil! Sinan Meydan, Atatürk'ün dini fikir gelişimini şöyle yorumluyor: Çocukken ailesinden gelen baskı ile Atatürk baskıcı bir dini eğitim alıyor ve bu durum dini açıdan kendisinde olumsuz etki bırakıyor. Selanik kozmopolit bir yapıya sahip olduğu için daha çocukluktan her üç dinide gözlemleme şansını elde ediyor. Harp akademisi öğrencilik yıllarında ise Atatürk, pozitivizm, materyalizm, darvinizm gibi fikir akımları ile din'den uzaklaşıyor. Fakat Şam'a gittiği zamanda ise tekrardan İslamiyet ile yakınlık kurduğunu ve İslam-Türk sentezini orada keşfettiğini söylüyor. Sinan Meydan'ın çıkarımı bu yönde. Kitap bir kere katı muhafazakar kesime Atatürk'ü sevdirmek amaçlı yazılmış. Bu çok belli! Sanki böyle bir şeye ihtiyaç varmış gibi olur olmaz yorumlar ile Atatürk'ü dindar göstermeye çalışmış. Mesela Atatürk'ün devrimlerinin esin kaynaklarından birinin İslamiyet olduğunu söylüyor. Bunu da günümüz İslamiyetini örnek alarak değilde eski doğal hali olan, yani Hz. Muhammed ile Dört Halife devri arasındaki dönemi kast ediyor. Atatürk'ü az çok gerçekten araştıran, okuyan biri bunun gerçek olmadığını anlar. Bir kere Atatürk dönemin çağdaş kurumlarını taşıyan Batı'yı örnek aldı ve eski Türk kültürüne, öze dönüş ile bu reform ve devrimleri gerçekleştirdi. Bir başka örnek: Atatürk'ün Samsun yolculuğu ile Hz. Muhammed'in hicret yolculuğunun hem nitelik olarak hem de kullanılan Kuran kavramları açısından birbirine benzetiyor. Yahu! bu yorum bile aslında kitabı okumamak için sebep olabilir. Kurtuluş Savaşı milli bir bağımsızlık hareketidir; Hicret ise dini karaktere sahip ümmetçi bir harekettir. Sinan Meydan’ın bu yorumu Atatürk'ün ümmet yerine millet olma çabasına ters bir düşüncedir. Ayrıca Atatürk'ün bazı konuşmalarında Muhammed'ten bahsederken “Hz.” ekini kullanmıyor, fakat onun yerine Sinan Meydan kendisi parantez içinde vererek yine belli kesimlere gereksiz şekilde sempatik gözükmeye çalışıyor. Sanki “Hz.” eki ile yazmayınca veya söylemeyince dinden çıkıyorsunuz! Sinan Meydan, Atatürk'ün laik ve seküler duruşunu, İslamiyete veya herhangi bir dine karşı olmadığını; vicdan özgürlüğüne önem verdiğini çok güzel anlatıyor. Fakat yukarıda yazdığım gibi bir yandan da gereksiz bir şekilde Atatürk'ü ümmetçi kesime iyi gösterme çabası içerisinde. Kitapta bir başka sevmediğim şey ise Sinan Meydan, Atatürk'ün İslamiyeti destekleyici sözlerini paylaşırken hepsini kaynağı ile birlikte bolca yer veriyor. Fakat Atatürk'ün dine karşı eleştirel, olumsuz söylemlerinden ise sadece birine yer veriyor, o da şu: "Aziz milletvekilleri! Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz." Bu sözü bize Sinan Meydan, 6-7 madde ile Atatürk'ün dine karşı olmadığını açıklamaya çalışıyor. Kuran yorumlayan hocalar gibi Sinan Meydan böyle bir yorum ve açıklama çabasına girişiyor. Sanki biz okuduğumuzu anlayamıyoruz! Ben açıkça bu cümleden Atatürk'ün belli bir inanç sistemine inanmadığını gayet açık ve net görebiliyorum. Sinan Meydan'ın bir başka zorlaması da, Atatürk'ün kitaplar üzerinde kendisinin dini içerikli yazıları not aldığını paylaşıyor. Atatürk bu notlarında "Dikkat" veya "Önemli" gibi notlar alarak okuduğunu çizmiş. Mesela "Bizim dinimiz en makul ve en tabii bir dindir ve ancak bundan dolayıdır ki, son din olmuştur. Bir dinin tabii olması için, akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen mutabıktır." Bu söze kitapta yer verilmiş ve Atatürk bunun için "Dikkat" şeklinde not almış. Sinan Meydan'a göre bu şekilde ise Atatürk bu görüşü, savunuyor veya destekliyor şeklinde yorumlamış. Burada Sinan Meydan’ın yanlı yorumu söz konusu. Bu notları alırken Atatürk aksini de düşünmüş olabilir, sonuçta o notu alırken ne amaçla aldığını bilmiyoruz. Yani Sinan Meydan burada sadece tek taraflı bir çıkarım yaparak yine zorlamada bulunuyor. Bunların yanında kitapta Sinan Meydan, Atatürk'ün manevi hayatını anlatırken yanında bir biyografi eseri yazmak ile yazmamak arasında kalmış. Yani konular dağınık. Kitapta tek Atatürk'ün dini hayatı üzerinde durulmamış. Bu yüzden de kitap hacimli olmuş. Son olarak bana diyebilirsiniz “Atatürk’ün bütün bu İslamiyet için, din için söylediği sözleri kaynakları ile vermiş olduğu halde sen neden inanmıyorsun?” Ben Atatürk'ün bu konuda rol yaptığını düşünüyorum. Dönemin kendisini dinsiz görmeyi kaldıramayacağı için ve ayrıca yapılan devrimlere karşı bu görüşünü bir silah olarak kullanılmaması için Atatürk’ün gerçek dini görüşlerini gizlediğini düşünüyorum. Hadi yanıldım diyelim ve Atatürk inanç sahibi biri olsun; Atatürk kendi çapında dini vecibelerini yerine getiren biriydi. Sinan Meydan'ın dediği kadar dindar bir kişiliğe sahip değildi! Yine de her ne olursa olsun Atatürk'ün inancı bizi ilgilendirmez! (gonderi/79260687) Özetle, kitabı okumazsanız pek bir şey kaybetmezsiniz. İçerisinde geçenler zaten çoğu klasik bilgiler ama Atatürk söz konusu olunca öğrenilecek illa bir bilgi bulabilirsiniz. Vaktiniz varsa eğer Atatürk hakkında daha fazla fikir sahibi olmak için okunabilecek bir eser. (Derviş Bey)

Atatürk'ün din hakkındaki düşünceleri üzerine yapılmış en kapsamlı araştırma diyebiliriz. O dönemde din konusunda yaşanan olaylar, Atatürk'ün din konusunda söyledikleri kaynakları ile beraber detaylı olarak anlatılmış. Kaynaklar ve 1930 yılında okullarda okutulan tarih kitapları ortadayken, Sinan Meydan gibi bir araştırmacının bunca delile rağmen, Atatürk'ün İslam'a bakışını sürekli olarak değiştirmeye çalışması ve Atatürk'ü Müslüman kimliğe büründürmeye çalışması, yazarın saygınlığına uygun olmayan bir davranış olarak düşünebiliriz. Sinan Meydan'ı İslam konusunu da araştırmaya davet ediyorum. Orta Çağ köleci erkek toplumun kültürü İslam'ı Atatürk'ün benimsemesi düşünülebilir mi? (caner akcan)

GİZLİ GÜCÜN İZİNDE 15 YILLIK BİR TARİHÇİ: _________ https://youtu.be/4WXhQrkcJ5I Umudumuz Şaban/ Muhtarlık konuşması __________ Sinan Meydan, bu kitabı on beş senelik bir çalışmanın sonunda ortaya çıkarmış. Gösterdiği emek, çaba takdir edilebilir; zira faydalandığım yerleri de oldu. Bunlara bilhassa laikliğin ve Osmanlı'nın Batılılaşma sürecinin anlatıldığı bölümleri örnek verebilirim. Bu bölümlerde başka tarihçilerin ve araştırmacıların konuyla ilgili değerlendirmelerine de yer verilmiş. Ortak sonuç, Atatürk'ün devrimleri, Osmanlı'nın Batılılaşma hareketinin bir sonuca varmasıdır. Ancak Osmanlı döneminde çok kararlı, kapsamlı şekilde yaklaşılmamış ve başta ulema olmak üzere yenilik karşıtı çevreler karşısında hep geri adım atılmak zorunda kalınmış. Atatürk döneminde ise bu hatalar yapılmayarak hızla devrimler yapılmış ve yüzyıllardır beklenen gelişim büyük ölçüde sağlanmış, en azından temeli sağlam şekilde atılmıştır. Atatürk'ün, en radikal görünen devrimlerini bile halka bizzat tanıtarak, tartışarak yaptığı belirtilmiş. Halkın da, kurtarıcı olarak gördüğü Atatürk'e mutlak surette güvenerek onu desteklediği örneklerle ortaya koyulmuştur. Sinan Meydan'ın Atatürk'ün inancı konusunda vardığı sonuç genel olarak şu şekildedir: Selanik'te yetiştiği sosyal ortam, gittiği dini okulda gördüğü kötü muamele, tarikatlar ve şeyhler gibi çağın gerisinde kalmış kurum, kişilerden aldığı kötü izlenimler neticesinde dine pek de araştırmadan soğumuştur. Dönemin atmosferinde Batıdan gelen Darwinist, pozitivist, materyalist fikir ve fikir adamlarından da etkilenmiş, bu da dine bakışında olumsuz etki etmiş. Suriye'de görev yapması onun inancında ilk kırılma olmuş, burada Arap dinini yani İslamın Arap yorumunu görmüş, kendi büyüdüğü Alevi- Bektaşi kültürüyle yoğrulan İslamın Türk yorumunun ne kadar doğru, güzel olduğunu anlamış ve bunu gerçek İslam olarak bellemiş. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları da benzer kırılma anları olmuş, Mustafa Kemal için inanç vazgeçilmez bir noktaya taşınmış. Devrimlere karşı isyanların yaşandığı 1925-30 arasında hem bu nedenlerle hem de okuduğu dine eleştiriler bakan kitaplar nedeniyle Atatürk, dine yönelik eleştirel tutum takınmış lakin bu kısa sürmüş, sonunda akılcı, bilime uygun gerçek islamı bulmuş, bu yönde temeli onun çok iyi bildiği Kuran olmuş, zira Kuran'da akla ters hiçbir şey yokmuş. Meydan'ın bu savlarına temel yaptığı dokümanlar genel olarak, Atatürk'ün 1919-1923 arası konuşmaları, mektup ve benzeri dökümanlardır. 1924'ten sonraki tüm onca dine, Tanrıya, Peygambere yönelik eleştiriler ise sadece Atatürk'ün bilimsel yaklaşımı olarak anlaşılıyor ve Atatürk böylelikle, asırlardır nakille, değişmez kurallarla dizayn olmuş zihinleri akla ve bilime ısındırmak istemiş, yoksa kendisinin şahsi inancına dair en ufak bir şey yansımamış bu yazılara. Neticede de son nefesinde aleyküm selam diyerek ölmüş. __________ https://youtu.be/HLX6e6Q9KHQ Tosun Paşa/ Tutmayın Küçük Enişteyi __________ Sinan Meydan, Panzehir kitabında Atatürk karşıtlarının psikolojik savaş uzmanları gibi davrandıklarından bahsetmişti. Kendisine katılıyorum. Ancak kendisinin de buna benzer bir yönde olduğu izlenimini, Atatürk ile Allah Arasında kitabından aldım. Sayfa 212'de "... Ölümün kol gezdiği Gelibolu sırtlarında, sanki GİZLİ BİR GÜÇ onu korumuş gibiydi," diyor. Aynı gizli bir güç kavramını sayfa 283-284'te Atatürk'ün, Tarih-2 kitabına yazacağı bölümler için kendisine temel aldığı ve işaretlemeler yaptığı, Caetani'nin kitabının şu parafından yola çıkarak, kendi çıkarımıyla bağlantı kuruyor: "'Şöyle ki, (Muhammed) kendisini tahrik eden batini(gizli) amilin yukarıda söylediğimiz gibi tabiatın üstünde bir vücut olduğuna kani idi. Muhammed'i harekete geçiren bir amil samimi heyecanlar olmuştur.' Atatürk bu cümleleriyle, Muhammed'in Kuran üzerinde çalışırken tabiatın üstünde GİZLİ BİR GÜCÜN kendini bu çalışmaya sevk ettiğine samimi olarak inandığını belirtmiştir." Muhammed, tabiki buna samimi olarak inanmış olabilir ama önemli olan bu değil. Önemli olan Meydan'ın yavaş yavaş kitabında Atatürk = Muhammed ve Atatürk'ün devrimleri = Muhammed'in 'devrimleri' şeklinde eşitlikler kurmasıdır. Sayfa 889'da Meydan şunları diyor: "Cahilliye geleneklerinin kıskacındaki bir toplumu 15 YIL gibi kısa bir sürede eski kötü geleneklerinden uzaklaştırmayı başaran Hz. Muhammed, pek çok tarihçiye ve ilahiyatçıya göre, gelmiş geçmiş en büyük insanlardan biriydi." Sinan Meydan'ın bu 15 yılı neyi baz alarak söylediğini ben anlayamadım. Çünkü, Muhammed'in hayatından önemli tarihleri incelediğimizde 15 yıl aralığı çıkmıyor. İsterseniz bakalım: 571- Doğum 610- İlk vahiy/ Peygamberlik başladı 622- Hicret 624- Bedir Savaşı 625- Uhud Savaşı 627- Hendek Savaşı 630- Mekke'nin Fethi 632- Ölüm Buradan çıkan tek 15 yıl aralığı, ilk vahyin gelmesi ile Uhud Savaşı arasında söz konusu gibi gözüküyor lakin bu da belirtilen özelliklere tekabül etmiyor. Muhammed'in denildiği üzere Cahilliye geleneklerinden halkını uzaklaştırdığı dönem olan peygamberlik süreci, 22 veya 23 senedir. Yani, 15 yıl değil. Acaba, Sinan Meydan'ın bu 15 yılı baz aldığı nokta, Türkiye Cumhuriyeti Atatürk Devrimleri bölümü(1922-1937) veya Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı süreci(1923-1938) mi? Sinan Meydan'ın kitap boyu yavaş yavaş geldiği noktayı ve bu noktaya geldiği süreci göz önüne alınca bu sav bana uzak ve mantıksız gelmiyor. (Bu arada bu sav, bana ait değildir. Bir başka tarihçiye aittir.) Bir videoyla kısa bir mola verelim mi? __________ https://youtu.be/l03DCLQH0RY Neşeli Günler/ Aslan kadar aslan __________ Aynı konudan devam edelim. Sayfa 889'da Sinan Meydan, "Atatürk'ün Samsun yolculuğu ile Hz. Muhammed'in hicret yolculuğunun hem nitelik olarak hem de kullanılan Kuran kavramları açısından birbirine benzemesi dikkat çekicidir," diyerek bence kitapta nirvanaya ulaşıyor. Burada, kahkaha atmaktan kendimi alamadım. Çünkü, insanı en çok güldüren şey, çok zıt şeylerin birbiriyle eş gibi ve ciddi şekilde sunulmasıdır. Ayrıca, bundan önce Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'na başlama sürecinde söylediği birtakım dini sözler üzerinden Muhammed = Atatürk eşitlemesi yaratılmak istenmiştir. Meydan'ın bu yönde bir örneği şudur: Atatürk Samsun'a giderken "Allah bizimledir" demiş, Muhammed de Ebubekir'le hicret ederken peşindeki Mekkelilerden kaçmak için sığındığı mağaradayken aynısını demiş ve GİZLİ BİR GÜÇ, onları korumuş. Bu gibi bir iki örnek daha sıralanıyor. Neticede de Atatürk ile Muhammed arasında düşünsel, metafiziksel bağ olduğu mesajı veriliyor. Gerçekten, oldukça zorlama yorumlar ve Sinan Meydan'ın tabiriyle psikolojik savaş uzmanlarına yakışır işler değil mi? __________ https://youtu.be/H_boaYCucTo Neşeli Günler/ Ben Amerikadayken __________ Sinan Meydan, önsözünde, kendisini bu kitabı yazma yönünde motive eden bir unsur olarak, üniversitede Rıza Nur, Kazım Karabekir gibi Atatürk karşıtı ve dayanıksız iddiaların olduğu kaynakları baz alarak Atatürk karşıtlığı yapan iki hocası olduğunu laf göndermeli şekilde belirtiyor. Bence, Meydan, bu hocaları benzeri Atatürk karşıtlarının, temel argüman olarak Atatürk'ün dinsiz olmasi iddiasını temel almaları nedeniyle bunlara yanıt vermek için Atatürk'ü dindar göstermeyi kendisine bir mihenk noktası olarak almış ve 15 yıllık çalışması sürecinde de bunu, saplantı haline getirmiş gözüküyor. Öyle ki, Atatürk dönemi üzerine yoğunlaşan bir tarihçi olacaksın, bu kitabı da 15 sene gibi uzun bir çalışma sonunda yazacaksın ancak, asılsız hatta yalan bir iddiayı kitabına Atatürk'ü dindar göstermek için bir veri olarak alacaksın. Üstelik kitabının 6. baskısında, hala bu iddia yer almaya devam edecek. Bundan sonraki baskılarda umarım bu hatasını düzeltmiştir. İddia şu: Hindistan'da yayınlanan Bombay Chronicle gazetesi, 28 Ağustos 1937'de "Kemal Paşa Avrupa'yı ihtar ediyor; 'Filistin'e El sürülemez!' başlığıyla Atatürk'ün olduğu iddia edilen bu sözleri sayfalarına taşıyor. Sinan Meydan da "Görüldüğü gibi Atatürk, 'Mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeye hazırız…" diyor diye bu iddiaya sarılarak ballandıra ballandıra anlatıyor. Kaynak olarak verdiği belgede ise Şükrü Kaya'nın CUMHURBAŞKANLIĞINA hitaben bunu sorduğunu veya yazdığını belirtiyor. Şimdi adım adım gidelim. Bombay Gazetesinin bu iddiası iki noktaya dayanıyor. Birincisi, Hakimiyeti Milliye gazetesinde bu haberin geçiyor olduğudur lakin bu gazete o yıllarda yok. 28 Kasım 1934'te Ulus adını alıyor ve Ulus gazetesinde de böyle bir haber yok. İkincisi, bu sözleri Atatürk Meclis'te söylemiş deniliyor. Lakin 1937 haziranında yapılan Meclis görüşmelerinde ne Atatürk konuşmuş ne de Filistin konuşulmuş. Ayrıca, Şükrü Kaya, Sinan Meydan'ın dediği gibi Cumhurbaşkanlığına değil, BAŞBAKANLIĞA yazıyor. Sanırım, Sinan Meydan, Atatürk'ü dindar gösterecek bir veri bulduğuna o kadar inanmış ve mutlu olmuş ki, belgeyi bile dikkatli okumamış. Tabi, insanlık halidir. Lakin 15 senelik bir araştırma ürünü olan kitaba bir iddiayı taşırken Atatürk dönemine yoğunlaşan bir tarihçinin yapacağı bir hata mıdır bu, diye soruyor insan. __________ https://youtu.be/2WMrPJFuiik Süt Kardeşler/ Allah Allah __________ Asılsız/yalan iddia demişken devam edelim başka bu özellikteki bir bölümle. Sinan Meydan, Atatürk'ün maneviyatını ele aldığı bir bölümde, onun dindarlığını tüm hızıyla verdiği örneklerle temellendirmeye çalışırken "iddia" diye söze başlıyor. Şimdi, kitap bu yönde giderken bu şekilde bir başlangıcı görünce okurun zihninde ister istemez, "mantıklı ve dayanıklı bir iddia" imgesi oluşur. Neyse, iddiayı Sinan Meydan şu şekilde ifade ediyor: "Atatürk, ölümünden yaklaşık 15 gün(YİNE 15) kadar önce, bütün Müslümanların ancak Hz. Muhammed'in yolunu izleyerek kurtuluşa ulaşabileceklerini söylemiştir." Bunun kaynağı olan Ahmet Gürtaş ise peşine şunu diyor: "Bu mesajın tarihi bakımdan varid olup olmadığını, şayet varid ise, yerli HERHANGİ BİR KAYNAKTA BULUNUP BULUNMADIĞINI BİLMİYORUZ…" Meydan da buna katılıyor, 12 Eylülcülerce bu iddianın sömürüldüğünü ve mahkemeye taşınarak bu iddianın asılsız olduğunun ortaya çıktığını söylüyor. Peki madem, asılsız olduğu mahkemede ortaya çıkmış bir iddiayı, Atatürk'ü canhıraş şekilde örnekler vererek dindar göstermeye çalıştığın sırada ve kitabında "iddia" diyerek neden yer veriyorsun? Madem yalan olduğu kesin suretle kanıtlanmış neden insan, hem de Atatürk dönemi konusuna yoğunlaşmış bir tarihçi, 15 senelik araştırma sonucunda yazdığı bir kitaba bu iddiayı taşır? Neydi, psikolojik savaş uzmanlığı değil mi sayın Sinan Meydan. Subliminal mesajları hep Atatürk karşıtları yapmıyor sanırım. Ama hatadır sadece, en azından hata olduğuna inanmaya çalışalım. __________ https://youtu.be/qvWmpQbLqXk L&M - İsmail Abi/ Taam Taam İnandım __________ Atatürk karşıtları bile bilir ki, Atatürk akılcı, bilimi temel almış bir insandır. Sinan Meydan da kitabında Atatürk'ün bu yöndeki çalışmalarını, izlediği stratejileri bahsetmiştir. Lakin saplantı devreye girince mantık, sağduyu uçup gidiyor. Atatürk'ün uşağı olan Cemal Granda'dan şu anıyı inanarak ve güzel bir şey gibi aktarıyor: "Harbiye'de öğrenciyken bazı hafta tatillerinde Beykoz'da Yuşa Efendi Dergahı'nın şeyhine konuk gitmiş. Şeyh de ona ve beraber gelen diğer gençlere okulu bırakmamalarını, okuyup büyük adam olmalarını öğütlemiştir. (Cemal Granda'nın anlatımıyla diyor Sinan Meydan) Mustafa Kemal, o günleri hiç unutmamış olacak ki Boğaz'dan her geçtiğimizde başını Beykoz'un üstündeki dergaha doğru çevirerek eski anılarını tazeler ve bize 'Eger Şeyh hazretleri okuma aşkı vermeseydi, halimiz nice olur?' der, dururdu" Tam, İsmail abilik bir anı değil mi? Çünkü Atatürk ki, tarikatlere ve onların zihniyetine kesin suretle karşı bir insandır ve nitekim bunları da kapatmıştır, ve tarikat, şeyh zihniyetinin aksine bir sürü sözü vardır. Ve yine o Atatürk ki, hayatı boyunca 5 bine yakın kitap okumuş, çok sevdiği annesinin, kendisinin din adamı olmasını istemesine rağmen buna karşı çıkıp ısrarla pozitif bilimlerin okutulduğu çağdaş okullara gitmek için ısrar etmiş, nihayetinde hayatında en sevdiği şeylerden olan asker olmak için, subay okullarını kazanmış ve buralarda okumuş bir insandır. Ama Sinan Meydan bunları göz ardı ederek Cemal Granda'nın Atatürk öldükten çok sonraları tanığı olmaksızın aktardığı, Atatürk'ün karakterine aykırı bu anıya sımsıkı sarılıyor. Yine Sinan Meydan benzer özelliğe sahip Halide Edip'in Atatürk ile Fevzi Paşaların aynı anda rüyalarında Muhammed'i görmeleri anısını ve bu yönde başka anıları ballandıra ballandıra anlatıyor. Şimdi, Atatürk karşıtlarının Çanakkale Savaşları'ndaki Atatürk'ün rolünü diskalifiye etmek için yeşil sarıklılar iddialarına çok benzer bir konuma Atatürk'ü Sinan Meydan da taşımış olmuyor mu? Ne farkı var? Hem kendisi de yeşil sarıklılar iddiasının mantıksız olduğunu söylüyor. Benzer mantığı kendine de uygulasa keşke! _________ Bu incelemede, ilim ve fenne dayananlar makbul. İmam Gazali, İbni Sina, İbni Rüşd gibi önde gelen Müslüman din adamlarının açıklamaları da sıradan açıklamalardan büsbütün başkadır; yalnız ifadelerinde çok rumuz var. Dindar düşünürler; kuralları, ilim, fen ve felsefeyi, şeriatın açıklamalarını yorumlamak için evirip çevirmeye gayret etmişler." (s.69/ 3 Aralık 1916) Atatürk'ün Bütün Eserleri, Cilt-2 __________ Atatürk'ün kendisinin Afet Inan'a yazdırdığı ve bu bölümlerin kendi el yazılarıyla kaleme alınmış nüshaları olan, Medeni Bilgiler kitabında meşhur, "Türkler Arabın dinine girmeden önce …" şeklinde başlayan parafı Sinan Meydan şu şekilde yorumluyor: Atatürk, burada İslam dinini değil, Arabın dinini, İslam'ın Arap yorumunu eleştirmiştir. Yoksa, kendisinin mensup olduğu İslam'ın Türk yorumu olan GERÇEK İslam'a yönelik bir eleştirisi yokmuş. Yine Atatürk'ün okutulması için yazdırdığı bir kitabına, kendisinin yazdığı "İnsanlar ilk dönemlerde pek acizdi … Kendilerini koruyacak bir kuvvet aradılar. Sonunda İNSANLIK, VİCDANINDA BİR KUVVET YARATTI. O DA İŞTE ALLAH'TI." sözünü, Sinan Meydan, Atatürk bu sözleriyle insanın her şeyi Allah'tan beklenmesini eleştirerek bireyi ve toplumu ön plana çıkarmıştır, Atatürk ASLINDA burada insanların çalışıp çabalamadan, toplumsal dayanışmaya başvurmadan, Allah'tan yardım dilemelerini eleştiriyormuş. "Ziyaaa!!" Sinan Meydan, Türk Tarihinin Ana Hatları kitabında Atatürk'ün başta beğenmeyip, sonra kendisinin kaleme aldığı Mısır Tarihi bölümünde dine bir eleştiri olmadığını söylüyor. Evet, dine yok lakin Atatürk direkt TEK TANRI İNANCININ DOĞUŞUNA bir eleştiri getiriyor, önemli bir değerlendirme yapıyor. Tanrı diskalifiye edilince ortada din kalır mı? Ama Sinan Meydan bu söze değinmiyor. Söz şu: "MASUM ve CAHİL İNSANLARI YÜZLERCE ALLAHA TAPTİRMAK veya ALLAHLARI MUAYYEN GRUPLARDA TOPLAMAK ve EN NİHAYET BİR ALLAH KABUL ETTİRMEK, SİYASETİN DOĞURDUĞU NETİCELERDİR." Ayrıca bu kitaplarda Atatürk'ün bizzat kendisinin yazdığı bölümlerden çıkan sonuçlara göre; Kuran, Muhammed'in koyduğu yasalar bütünüdür, Muhammed'e gökten bir şey gelmemiştir, Muhammed uzun süre düşünmüş, düzenlemiş ve bu yasalara edebi şekilde vermek suretiyle kendisi ortaya koymuştur vs. Meydan'a göre Atatürk'ün kitaplara yazdığı tüm bu yazılar, eğitimin bilimsel ve akılcı olması içindir; asırlardır nakilci, değişmez kanunlarla zihni durmuş cahil halkı uyandırmak için bir nevi şok tedavisidir. Yoksa, Atatürk'ün eleştirdiği nihayetinde GERÇEK İslam değil, Arap-Islamıdır der Sinan Meydan. Herhalde Türk-Islam'ına göre, Kuran, Muhammed'in koyduğu yasalar bütünü, neyse sayesinde dine dair yeni bir bilgi öğrenmiş oldum. Atatürk yine bir yazısında şunları diyor: "Her durumda hayatı, herhangi bir tabiat harici etken müdahalesi olmaksızın, dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi olduğunu kabul etmek gerekir." Meydan yine yukarıdaki savı doğrultusunda yorumluyor. Lakin, salt bilimsel çerçevede yazılsa, şu yeterli değil midir: "Hayat, dünya üzerinde tabii ve zaruri bir kimya ve fizik seyri neticesi sonucunda oluşmuştur." Ayrıca Sinan Meydan'ın dedikleri bir yorum ve niyet okuması olmuyor mu? Benim için sorun yok niyet okuması veya yorum yapmasında, sadece yorumlara ve niyet okumalarına yaklaşımımızda mantığı, sağduyuyu, tutarlılığı ve benzeri olguları baz almamız gerekmez mi? Mesela şurada Sinan Meydan, kendi yorumunu yapıyor hatta niyet okuması yapıyor denilebilir, tekrar diyorum bunda sorun yok, yoksa nasıl tarih yazacaksın: "Kanımca, Atatürk'ün akıl, mantık ve İslam dini arasında bir uyum olduğu yolundaki inancının kaynağı, İslamın özü olarak gördüğü Kuran-ı Kerim'dir. Atatürk anlaşıldığı kadariyla Kuran'ı çok iyi incelemiş ve sonuçta İslam akla aykırı, mantıkla çelişen ve dolayısıyla ilerlemeye engel olabilecek bir yönünün bulunmadığını görmüştür. Bence Atatürk bu düşüncelerinde haklı. Çünkü Kuran incelendiğinde, aklı ve mantığı işaret eden çok sayıda ayet var." Şimdi, bir kere bunlar Atatürk'ün düşünceleri değil, Sinan Meydan'ın yorum ve çıkarımlarıdır. Yani Sinan Meydan, "Bence Atatürk bu düşüncelerinde haklı," derken "Bence ben bu düşüncelerimde haklıyım," der gibi oluyor. Sonra Atatürk'ün Kuran'da geçen olaylara dair okuduğu İslam tarihi kitaplarında işaretlediği üç hususu belirtelim, zaten başka yerleri Sinan Meydan yeterince belirtmiş: Ayşe hakkında dedikodular varken âyet inmesi olayı, Safiye'yi Muhammed'in kendisine alması olayı, Yahudilere yönelik bir savaştan sonra yapılanlar ve dördüncü husus olarak da Medine'de Muhammed'in eşleri arasında çıkan uyuşmazlıklar. Bu son husus üzerine de bilindiği üzere âyet gelmiştir. Meydan'a göre bunlar da gayet akılcı olsa gerek. Neyse, Sinan Meydan gibi modernist Müslümanların bence anlamadıkları temel husus şudur: Bir kitapta, akledin gibi ifadeler geçiyor diye, o kitap akılcı olmuş olmuyor. Mesela, ben de, içinde yerin döşek gibi serildiği, bu yerin üzerine göğün düşmemesi için kazıklar vasıtasıyla ayakta tutulduğu gibi ifadeler bulunan bir kitap yazarım. Sonra da bunların ardından ve kitabın değişik yerlerine akletmez misiniz, diye soru sorarım veya akledin derim sık sık, şimdi benim varsayımsal kitabım da akılcı olmuş oluyor mu? Ve artık incelememin son kısmına geliyorum. Bunun için Şaban'dan borazanını öttürmesini isteyelim. __________ https://youtu.be/Y4GQF3DJ7MA Şaban oğlu Şaban/ Borazan __________ Sinan Meydan der ki, "Einstein ve Atatürk hayatlarının belli bir dönemindeki dine dair eleştirileri onları "dinsiz" oldukları anlamına gelmez. Onlar GELENEKSEL dinleri ve ÇARPIK Tanrı algılarını eleştirirler. Dolayısıyla onları dinsiz değil, bizim alışık olmadığımız "ÖZGÜN" din anlayışına sahip insanlar olarak tanımlamak gerekir." ve sonra da şunları ekliyor "Einstein, 'din olmadan bilim eksiktir, bilim olmadan din ölüdür,' sözü, din ile bilim arasındaki birlikteliği en açık şekilde ortaya koyar." Peki o halde, Einstein'in Dünyamıza Bakış kitabından konuyla ilgili bazı sözlerini alıntılayalım: "Kendi yarattıklarını cezalandıran ya da ödüllendiren, biz insanlarınkine benzer istekleri olan bir Tanrıyı benim aklım almaz. Bedeni ile öldükten sonra yaşayabilecek bir insan da düşünemem. Zayıf yürekliler, korku ya da gülünç bir bencillikle bu çeşit düşünceleri beslesinler istedikleri kadar. Hayatın sonsuzluğundaki sır ve gerçeğin akılları aşan kuruluşuna bakış, bir de tabiatta kendini gösteren aklın, ne kadar küçük olursa olsun, bir parçasını kavramak için göstereceğimiz o içten çaba yetiyor bana." - Burada Einstein çok açık şekilde, teistik bir Tanrıya inanmadığını söylüyor. Aynı şekilde teistik bir tanrının gereği olan ahirete de inanmıyor. Bununla birlikte "tabiatta kendini gösteren akıl" diyerek deistik bir tanrı veya doğa yasalarına vurgu yapıyor. Benzerini Aristo'nun ilk hareket ettirincisinde de görebiliriz. "Hayatın sırlarıyla karşı karşıya gelmek, korku ile de karışarak dinleri yaratmıştır." - Einstein, Atatürk'ün kitaplara yazdığı ve muhtemelen d'Holbach'tan veya Abdullah Cevdet'ten edindiği bilgilerle aynı şekilde dinleri yaratan olgunun temelinde korku olduğunu belirtiyor. Yani, dinler ilahi bir şey değil, insan ürünü diyor. "İnsanın ahlaksal davranışı, başkalarının acısını paylaşmasına, eğitime ve toplumsal ilişkilere etkin olarak bağlanmalıdır. Bu davranışın dinsel bir temele hiç de ihtiyacı yoktur, insanların kendilerini ölümden sonraki ceza korkusu ve ödül umudu ile kendilerini tutabileceklerini düşünmek insanlık için hiç de övünülecek bir şey değildir." - Burada Einstein, açık bir şekilde teistik ahlak anlayışına karşı çıkıyor, bunu benimsemediğini söylüyor. Orda onu demek istemiyorculuk yapılmadığı takdirde teistik ahlak anlayışının Einstein'in sözlerindeki gibi olduğu gayet rahatça görülebilir. Tanrı bir şeye iyi derse o iyidir, kötü derse kötüdür. Eğer Tanrı birini öldür derse bu da otomatikman iyi olur. Bu durum, Sinan Meydan'ın akılcı GERÇEK dinine uymayabilir lakin durum budur. (Bu da bonus olsun) "Bugün köleliğin genel olarak ortadan kalktığını ileri sürebiliyorsak, bunu bilimin pratik sonuçlarına borçluyuz." Sinan Meydan'ın akılcı GERÇEK dininde kölelik kurumu varlığını koruyor mu yoksa ilahi gücün emriyle kaldırılmış mıdır? Sinan Meydan diyor ki, Einstein, Atatürk gibi insanların kendilerine özgü bir din anlayışları vardır. Madem öyle Einstein üzerinden gidelim. Tekrara düşmek istemiyorum, zaten notları alıntılarin hemen yanına yazdım. Şimdi, orda onu demek istemiyorculuğu bir kenara koyup mantıklı, objektif şekilde düşünelim: Einstein'in din anlayışı onun mensup olduğu dinsel kültür olan Musevi-Hristiyan kültüre/dine benziyor mu? Onun tanrı anlayışı teistik tanrı anlayışına benziyor mu? Açıkça görülebilir ki ve Sinan Meydan'ın da bir yerde değindiği Tanrı zar atmaz, sözündeki Tanrı, Meydan'ın anladığı tanrı değildir. Yani teistik tanrı değildir. Sinan Meydan'ın Einstein'in mensup olduğunu iddia ettiği özgün din anlayışı Ortadoğu dinlerine hiç benziyor mu? Buradan geliyoruz, Einstein = Atatürk eşitliği kurulmasına bu konuda. Atatürk'ün de Einstein gibi özgün bir din anlayışı var diye kabul edelim. Peki böyle bir din anlayışının Ortadoğu dinlerinden İslam'la bir alakası var mı? Böyle bir tanrı anlayışının teistik tanrıyla ne alakası var? Çünkü Meydan bu eşitliği kuruyor ve bunu Atatürk Müslümandı, dindardı diye yaptığı açıklamalarının temelini oluşturduğu kitaba ve ilgili bölümlere ekliyor. Meydan'ın bir karar vermesi lazım: Atatürk Müslüman olup mu dindar yoksa Einstein gibi özgün bir din/Tanrı anlayışına göre mi dindar? Çünkü bu ikisi aynı şeyler değil, bambaşka şeyler. Sinan Meydan, ön kabulü/saplantısının etrafında dolanirken, Atatürk gibi akılcı ve bilimi mihenk yapmış bir insanı, rüyadan, tarikatlarden, şeyhlerden icazet ve ilham alan biri haline getiriyor, bir yandan da Atatürk çok akılcıydı diyor. Sonra, Müslüman olup dindardı diyor, hatta daha önce değindiğim birtakım verilerle Muhammed = Atatürk ve Muhammed'in 'devrimleri' = Atatürk devrimleri eşitlikleri kuruyor, bir yandan ise Atatürk Einstein gibi özgün bir din anlayışına sahip olup dindardı diyor. Bence, Atatürk Müslüman olup dindardı savına aklı yatmayan, ikna olmayan olursa diye alternatif olarak Einstein gibi özgün bir din anlayışına göre dindardı seçeneğini ekliyor. Buyrunuz, seçiniz beğeniniz alınız diyor bir nevi. Ben de diyorum ki, yok kalsın. Benim karnım tok. Ayrıca 2006'da yeni anısı ortaya çıkan dönemin ABD elçisi Sherril'in, bu yeni çıkan ve Atatürk'ün Tebbet suresini okuyup, bunları çevirteceğim ki Türk halkı görsün, sonuçlarını düşünebiliyor musunuz, mealindeki anıyı diskalifiye etmek adına baştan bir kere Sherril'i koyu Hristiyan diye kodluyor, ardından da Sherill'in bununla çelişen sözlerinin de olduğunu belirtiyor. Ancak aynı Sinan Meydan, aynı Sherill'in anılarında, Atatürk'ün agnostik olduğunu reddettiği sözlerini muteber olarak kabul ediyor. Burada dikkat çektiğim nokta, bu anıların muteber olup olmaması değil, Sinan Meydan'ın kendisiyle çelişen tutumlarıdır. Kitap boyu olduğu üzere bir nevi nabza göre şerbet sözünü takip ediyor. Mesela, bu kitabında Atatürk hakkındaki fikri, Müslüman dindar (gerçi özgün dinde olup dindar da diyor da neyse) iken Panzehir kitabında göklerden indiği sanılan kitaplar sözü üzerine ortaya atılan Atatürk dinsiz iddiasını diskalifiye etmek için, Atatürk'ün annesine mektuplarında kullandığı dini terminolojiye ait kelimelere dayanarak ona nasıl dindar diyemezsek, gökten inildiği sanılan sözlerine dayanarak da dinsiz diyemeyiz diyor. Üstelik bu kitabında yani Atatürk ile Allah Arasında kitabında Atatürk'ün annesine yazdığı aynı mektuplar ve bunun gibi dökümanları, Atatürk Müslüman olup dindar iddiasına muteber kanıt olarak sunuyor. Sayın Sinan Meydan, lütfen bir karar ver, diyesim geliyor. İyi okumalar BONUS-1: https://youtu.be/JDqjWrwlDMI BONUS-2: https://youtu.be/sutTAoFsOx8 (Kaan)

Atatürk ile Allah Arasında PDF indirme linki var mı?

Sinan Meydan - Atatürk ile Allah Arasında kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk ile Allah Arasında PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Sinan Meydan Kimdir?

1975 yılında Artvin Şavşat'ta doğmuştur. İlk ve orta öğrenimini Şavşat'ta (Vahdettin Yıldız Ortaokulu-Şavşat Lisesi), yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nde tamamlamıştır.(1993-1997). İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalı'nda master yapmıştır.

1997 yılından itibaren 'Ön Türk Tarihi', 'Cumhuriyet Tarihi ve Atatürk' üzerine araştırmalar yapmaktadır. Çalışmalarının odak noktası Atatürk'tür.

Bir ara "tarih hocalığı" de yapan Sinan Meydan, kısa bir süre ODA TV'de yazmıştır.

Sinan Meydan, çok sayıda yazı yazmış, yurt genelinde çok sayıda konferans vermiş; birçok televizyon programına katılmıştır.

Sinan Meydan şu sıralar bir taraftan kitap çalışmalarına ve konferanslarına devam ederken, diğer taraftan bazı tarihi filmlere danışmanlık yapmakta, Bütün Dünya Dergisi'nde yazmakta ve KANAL 99'da Saklı Tarih adlı bir tv programı yapmaktadır. 

Özlem Akkoç ile evli olan Sinan Meydan, İdil Maya adlı bir kız çocuk babasıdır.

15 yıldan fazla bir süredir Atatürk üzerine çalışan Meydan, Atatürk'ü şu üç sözcükle tanımlamaktadır: Tam bağımsızlık (antiemperyalizm), Çağdaşlaşma (muasırlaşma), Ulusal egemenlik (demokrasi).

Sinan Meydan Kitapları - Eserleri

  • Atatürk ve Kayıp Kıta Mu
  • Yüzyılın Kitabı - Yüzyılın Lideri
  • Panzehir
  • Hafıza
  • Cumhuriyet Tarihi Yalanları
  • El- Cevap
  • Atatürk Etkisi
  • 1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek
  • Akl-ı Kemal 1.Cilt
  • Atatürk ile Allah Arasında
  • Pusula
  • Sarı Lacivert Kurtuluş
  • Köken
  • Sarı Paşam
  • Akl-ı Kemal 2.Cilt
  • Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2. Kitap
  • Vaiz
  • Atatürk'ün Gizli Kurtuluş Planları - Parola Nuh
  • Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi
  • Akl-ı Kemal 3.Cilt
  • Nutuk'un Deşifresi
  • Akl-ı Kemal 4.Cilt
  • Son Truvalılar
  • Akl-ı Kemal 5.Cilt
  • Akl-ı Kemal
  • Beyaz Kule
  • Son Truvalılar
  • Son Truvalılar/Truvalılar Türkler ve Atatürk
  • Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi
  • Akl-ı Kemal - Kutulu Set

Sinan Meydan Alıntıları - Sözleri

  • İngiliz The Times gazetesinin 16 ve 17 Haziran 1937 tarihli sayılarında Dersim İsyanı’nın “eğitim öğretime karşı koyan”, “reformlara direnen” aşiretlerce çıkartıldığı duyurulmuştur. “Dersim isyan etmedi, ama bastırıldı!” diyen “mantıklı” liberallerimizin gerçeklerden haberleri yok mudur acaba? (Cumhuriyet Tarihi Yalanları 2. Kitap)
  • Emevi Halifesi Muaviye'den itibaren halifeler kendilerini "peygamberin halefi" olmanın ötesinde "Allah'ın halefi" olarak görmeye başlamışlar, bu görüş, halifelik kaldırılıncaya kadar devam etmiştir. (Hafıza)
  • Ne acıdır ki, 1919 ‘da wilson mandasını reddeden Türkiye,1947 ‘ de truman doktrinini kabul edecekti. (Yüzyılın Kitabı - Yüzyılın Lideri)
  • Menderes, her şeyden önce emperyalizmi dize getiren Atatürk'ün ''tam bağımsızlık'' politikasını tümden terk ederek Türkiye'yi ABD'ye ''tam bağımlı'' hale getirmiş ve laikliği hiçe sayarak dini siyasete alet etmiştir. (El- Cevap)
  • Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nda İngiliz emperyalizmine ve onun hizmetindeki Yunanlılara vurulan büyük darbeyle ''tam bağımsızlığın'' sağlandığını yine not defterlerinden birine kaydettiği şu cümlelerle ifade etmiştir: ''Biz artık kimsenin namını taşıyamayız. Kimsenin namı altında kimliğimizi, ırkımızı unutamayız. Milli geleneklerimizi çiğnetemeyiz. Biz yalnız namımızla yad olunur ve ancak bu suretle tanınırız.'' (Atatürk'ün Gizli Kurtuluş Planları - Parola Nuh)
  • Bir ölüm kalım ve var olma savaşı verildikten sonrası için yeni bir proje gerekiyordu. Bu projenin ilk adımları Misak-ı Milli kararlarıdır. Bu açıdan Türkiye Cumhuriyeti ulus devleti bir siyasal projedir ve ulusal çizgide siyasi bir akla dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılına doğru yol alırken, iki kutuplu dünya düzeni çöküyor ve sosyalist sistemin dağılması ve Sovyetler Birliği'nin ortadan kalkması üzerine merkezi alanda gene eskisi gibi emperyal projeler devreye sokuluyor. Büyük Britanya İmparatorluğu, öncüsü ve kurucusu olduğu dünya devleti oluşumu adına, gene eskisi gibi Osmanlı hinterlandında bir Yakın Doğu Konfederasyonu kurmaya yönelirken, İngiltere'nin yavrusu olan Amerika Birleşik Devletleri Büyük Ortadoğu Projesi ile ılımlı İslam üzerinden yeni bir Panislamcılık politikasına Türkiye üzerinden yöneliyor. (Akl-ı Kemal 4.Cilt)
  • 143 maddelik Lozan Andaşması'nın hiçbir maddesinde veya eklerinde, protokol ve sözleşmelerinde bu konuda hiçbir kayıt yoktur. Çünkü Lozan Antlaşması "süreli" bir anlaşma değildir. Dolayısıyla Lozan Antlaşması'nın "son kullanma tarihi" yoktur (Panzehir)
  • Gökalp’in düşünce yapısının oluşmaya başladığı dönemlerde, saltanat makamına yönelik eleştirileri ve millet kavramına yaptığı vurgular dikkat çekicidir. Daha 1891 yılında yazdığı bir manzumede, “Ey sultan sen çekil, hükümran biziz,” diyen Ziya Gökalp, 1894 yılında da “Padişahım çok yaşa” yerine, “Millet çok yaşa” diye bağıranlar arasında bulunduğundan ahlak notu 10’dan 7’ye düşürülmüştür. (Atatürk ile Allah Arasında)
  • Hayat bir kaçtı mı yakalamak mümkün olmuyor!... (Sarı Paşam)
  • Evet! Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün toplum mühendisliğinin eseridir. (Atatürk ile Allah Arasında)
  • Necip Fazıl önce Büyük Doğu dergisinde, sonra da kitaplarında ileri sürdüğü yakın tarih tezleriyle erken Cumhuriyet dönemini, bu dönemin en önemli aktörlerinden Atatürk ve İnönü’yü eleştirmekle kalmamış, insafsızca karalamıştır. Rejimi ahlaksız, dinsiz, acımasız, baskıcı diye adlandırıp bu doğrultuda neredeyse hiçbir somut belge ve bilgiye dayanmayan tarih tezleri kurmuştur. “Ondan işittim, bundan duydum, hatta rüyamda gördüm!” diye başlayan tarih tezlerini bolca gözyaşıyla ıslatıp biraz da şiirle ve dinle soslayınca ortaya gerçekten de tadından yenmez “mazlum hikâyeleri”, “sahte kahramanlık öyküleri” çıkmıştır. (El- Cevap)
  • 433 maddelik idam fermanı Sevr, Anadolu’nun ortasına sıkıştırılmış ve iyice küçültülmüş Türkiye’nin aynı zamanda ordusuz bir Türkiye olmasını amaçlıyordu. (Hafıza)
  • Merkezi alanda emperyalist ve Siyonist bir düzen oluşturulması doğrultusunda işbirlikçi neoliberal, Batıcı ve cemaatçi kadroların Atatürk'e ve Kemalist Cumhuriyete saldırılarının giderek arttığı son aşamada, Atatürk ve Kemalist Cumhuriyet ile ilgili gerçekçi ve nesnel değerlendirmelerin yapılabilmesi için Kemalist aklın ya da Akl-ı Kemal'in her yönü ile ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü bugün eğer hala dünyanın ortasında Türkiye Cumhuriyeti adında bağımsız bir Türk devleti varsa bu Akl-ı Kemal ya da Kemalist akıl sayesindedir. (Akl-ı Kemal 4.Cilt)
  • Yine Harbiye'de öğrenciyken bazı hafta tatillerinde Beykoz'da Yuşa Efendi Dergahı'nın şeyhine konuk gitmiş. Şeyh de ona ve beraber gelen diğer gençlere okulu bırakmamalarını, okuyup büyük adam olmalarını öğütlemiştir. Cemal Granda'nın anlatımıyla: "Mustafa Kemal, o günleri hiç unutmamış ola­cak ki Boğaz'dan her geçtiğimizde başını Beykoz'un üstündeki dergaha doğru çevirerek eski anılarını tazeler ve bize: 'Eğer bize Şeyh Hazretleri okuma aşkı vermeseydi, halimiz nice olur?' der, durur. (Atatürk ile Allah Arasında)
  • "Yolunda yürüyen yolcu, yalnız ufkunu değil, ufkun ötesini de görebilmelidir." (Atatürk ve Kayıp Kıta Mu)
  • Atatürk’ün ulusal kurtuluş mücadelesi ve bu mücadele sırasındaki stratejileri hiç şüphesiz derin bir aklın ürünüdür. İşte bu akılla şekillenen Türk Devrimi, Atatürk’ün adından dolayı KEMALİZM olarak adlandırılmıştır. (Akl-ı Kemal 1.Cilt)
  • Atatürk , 1911 ' de görmüştü Osmanlı'nın da tıpkı Endülüs gibi yıkıma sürüklendiğini... Bu yüzden " Endülüs tarihinin son sayfalarını okuyunuz! " diyerek uyarıp uyandırmak istemişti arkadaşlarını... (1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek)
  • Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. (Akl-ı Kemal 3.Cilt)
  • ''O mavi gözlü genç adama dikkat edin, o bugünü yaşayanlardan değil - geleceği kuranlardan biri'' (Sarı Paşam)
  • Sarı Paşam, yirminci yüzyılın en büyük lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün çocuklukluğuna, gençliğine, psikolojik ve düşünsel köklerine yapılan derin ve büyülü bir yolculuğun gerçek hikayesidir. @sinanmydn 'nın kaleme almış olduğu bu eser bize tanıdığımız Mustafa Kemal'in dışında bilinmeyen bir çok yönünü, hayatını anlatan bir eserdir. Ben bu eseri okuduğum anlarda sanki kitabın icinde olaylarin tam olarak ortasında hissettim kendimi. Ve en önemlisi okuma boyunca hep karşımda küçük sarışın bir çocuk gördüm.. Bu kitaba karşı duygularım çok yoğundur. Çünkü Mustafa Kemal'i anlatan tüm eserlerden hep bir farkı oldu benim icin. Mustafa Kemal'i tüm yönleriyle ele aldığı icin herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum (Sarı Paşam)

Yorum Yaz