diorex

Atatürk İnönü Kavgası - Süleyman Yeşilyurt Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk İnönü Kavgası kimin eseri? Atatürk İnönü Kavgası kitabının yazarı kimdir? Atatürk İnönü Kavgası konusu ve anafikri nedir? Atatürk İnönü Kavgası kitabı ne anlatıyor? Atatürk İnönü Kavgası PDF indirme linki var mı? Atatürk İnönü Kavgası kitabının yazarı Süleyman Yeşilyurt kimdir? İşte Atatürk İnönü Kavgası kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.05.2022 06:00
Atatürk İnönü Kavgası - Süleyman Yeşilyurt Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Süleyman Yeşilyurt

Yayın Evi: Yeryüzü Yayınları

İSBN: 9789756567333

Sayfa Sayısı: 256

Atatürk İnönü Kavgası Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Cumhuriyet balolarının başlangıcı, Atatürk-İnönü yakınlığının dostluğa dönüşümünü oluşturdu.

İnönü'nün Harf İnkılabı'na karşı çıkması, sanki gelecekteki çatlakların başlangıcı gibiydi.

Yıl 1932, farklı görüş ayrılıkları Atatürk'le İnönü arasındaki ilk tartışmayı yaratan nedenler olmuştu.

Niyon Konferansı ve Hatay meselesi yol ayrımının başlangıcı mı?

Çankaya Sofrasındaki Eylül 1937 Kavgası'ndan sonra Atatürk, İnönü'yü neden görevden aldı?

İnönü Atatürk'ün ölümünde bir gün sonra Cumhurbaşkanı seçildiği halde, yakın arkadaşının Dolmabahçe Sarayı'ndaki cenaze törenine gitmeyip, neden Ankara'da beklemeyi tercih etti?

İnönü, Atatürk'e ait banknot ve pulları imha ettirerek kendi adına bastırdığı paraları tedavüle sokmakla, bir bakıma iktidardaki ebedi sonunun başlangıcını hazırlamış oldu.

Atatürk, ölümünden on beş yıl sonra, Etnografya Müzesi'nden alınarak, ebedi istirahatgahı Anıtkabir'e defnedildi.

Ne hazindir ki, İnönü yaptırmadığı Anıtkabir'de çeyrek asırdır Atatürk'le aynı coğrafyayı paylaşmakta.

Atatürk İnönü Kavgası Alıntıları - Sözleri

  • Bir devlet adamı, kerameti kendinde görmeye başladı mı, devlet adamlığını bitirdi demektir. İşte bu kadar!..
  • ‘’Atatürk’ün ebedi istirahatgahına tarihi kişiliği ne olursa olsun hiçbir devlet büyüğü gölge etmemelidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusunun ruhunu muazzep etme hakkını kimse kendine bulamaz.’’
  • ‘’Akıl alacak değildi. Atatürk’ün manevi huzuruna Gürsel’den başka, komünist eylemciler de, devrim şehitleri olarak defin olunacaklardı. 1960 ihtilalinden sonra tutuklanıp Yassıada ve Kayseri cezaevlerinde çile dolduran, yaş haddinden dolayı idamdan dönerek daha sonra sağlık nedeniyle tahliye edilen Atatürk’ün son başbakanı; 1950-1960 döneminde Türkiye’nin Üçüncü Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, bu vahim gelişmeleri hayretle izlemekteydi. O üzülmesin de kimler üzülsündü? Bayar daha dün kadar yakın bir zamanda bu Anıtmezarı, ideal arkadaşı Atatürk için yaptırmıştı. Şimdi ise onun mozolesinin yakın çevresine, Gürsel Paşa ve sayıları bir elin parmakları kadar olan sözde devrim şehitleri gömülüyordu. ‘’
  • ‘’Demokratların devamıyım deyip iktidara gelen Demirel, Gürsel ve devrim şehitlerinin Anıtkabir’deki cenaze törenlerine bizzat katılıp, siyasi hayatının ilk tuluat oyununu Atatürk üzerinde oynamıştı. Hem de Bayar’ın ve demokratların tüm ısrarlı muhalif davranışlarına rağmen…’’
  • ‘’Arkadaşının uyarısı üzerine Gazi’nin şevki kırıldı’’ gibi sözler, geçerli mazeretler olamaz. Eğer Gazi Paşa, Başbakanını dinleyip şevki kırılmış olsaydı bizler bugün Latin harflerini kullanıyor olmazdık. İnönü ailesine göre: ‘’Efendim, İsmet Paşa yeni yazıya önce karşı çıkmasına rağmen sonraları en ateşli savunucusu olmuş!’’ Başlangıçtaki temele karşı çıktıktan sonra, yeni inşa edilen binaya herkes oturur. İsmet Paşa’nın harf inkılabına muhalif olması, tıpkı böyle bir mizahi anlatıma benzemekte!’’
  • ‘’İşte iki devlet adamının liderlikleri arasındaki fark budur. Birinci adam özel hayatla devlet işleri tamamen ayrı derken, ikinci adam doğası gereği velinimetinin özel hayatını da devlet hayatı gibi görüp, Gazi’nin en yakınlarına verip veriştiriyordu. Kopma noktasına gelmemişlerdi ama üzüntü yaratan kızgınlıklar ve gereksiz dedikoduların ileride ne gibi fırtınalar estireceğini zaman gösterecekti…’’
  • ‘’Hayır! Göz kapaklarım arasından yüzüne bakarken bu yüzde hiçbir öfke belirtisi sezmiyordum. Dün akşam ki ‘’Yıldırımlar saçan Zeus’’ şimdi Olimplen içindeydi. Ve bana gerek lider gerek insanlık vasıflarıyla o andaki kadar büyük ve yüksek görünmemişti. Yan gözle baktığım İsmet Paşa ise gözümde birdenbire küçülmüş, sanki hırçın bir çocuk halini almıştı.’’
  • ‘’Başvekil demek layüsel (dokunulmazlık) demek değildir. Elbette yaptığı işler tenkid edilecek. Tenkid edeceklerin başında da ben gelirim. Beğenmediklerimi ikaz edeceğim, düzelteceksiniz. Sizin göreviniz budur…!’’
  • ‘’Salih’i don ve atlet fanilası ile İsmet Paşa’nın karşısında düşündükçe, gülmekten öleceğim, ama zor da olsa tutuyordum kendimi.’’
  • ‘’İsmet Paşa iyiliklerinizi ömrümce unutmayacağım dediği Salih Bozok’u Atatürk’ün ölümünden sonra milletvekili seçtirmeyerek, sevgisinin karşılığını fazlasıyla vermiş oluyordu.’’
  • ‘’İnönü kabinesinin yeni iktisad vekili Celal Bey ‘’Bayar’’ Başbakan’ından çok farklı düşünceler taşıyan, karma ekonomi teorisinin gerçek savunucusuydu. Bayar’a göre: Devletin görevi özel sektörün el atmadığı veya üstesinden gelemeyeceği sanayiye eğilmektir.’’
  • ‘’Bütün bunlara rağmen yaptığı Sovyet Rusya gezisinden çok etkilendiğini, Bakan ve milletvekili arkadaşlarına devamlı suretle anlatan İnönü, kafasındaki dünya görüşünün Devlet Kapitalizmi modelini çoktan çizmişti. Ülkemize gelen yabancı uzmanlar ve hazırlanan projeler bir yana, Başbakan İnönü’nün Halk Partisi Genel Sekreteri Recep Peker’e, Sovyetlerin sanayi ve ziraat sistemini uzun uzun izah etmesi neticesinde, iki siyaset adamı yeni reformlara yöneleceklerine dair mutabakata varmışlardı.’’
  • ‘’Ne hazin bir durumdur ki; İnönü’nün çok inandığı ve dost gördüğü Sovyet Rusya, İkinci Dünya Harbi’nden sonra hür milletlerin katıldığı San Francisco Konferansı’nın imzalandığı 25 Haziran 1945 tarihinin hemen akabinde Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı istemekteydi.’’
  • ‘’O Ali Fuat Paşa ki, Milli Mücadele yıllarında İnönü’nün çetrefilli kulisleri yüzünden Batı Cephesi Komutanlığından alınıp, Moskova’ya devlet görevlisi olarak bir bakıma sürgüne gönderilmişti.’’
  • ‘’Atatürk geç de olsa, İnönü hakkında yanılgılarından arınırcasına, Ali Fuat Paşa’ya şunları söylemekteydi: ‘’Hangi görevi verdik de bizler yardım etmeden başarmıştır. Kütahya muharebelerinde böyle olmadı mı? Lozan’da böyle olmamış mıdır?’’

Atatürk İnönü Kavgası İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ataturk, İsmet İnönu ve Celal Bayar li yillari kaleme almis harika bir eser. Ilk defa Suleyman Yeşilyurt okudum. Cok akici ve guzel bir dille anlatmis o yillarda olan "Ataturk ve İsmet İnonu Kavgasi" ni. İsmet İnönü yu tam olarak bu kitapla tanidim desem abartmis olmam sanirim. Adi gecen sahislarin resimleri ve ozel fotograflarla arti oz gecmisleriyle kitap dahada leziz hale gelmis. Abartisiz soluksuz ve heyecanla okudum. Siddetlede tavsiye ederim :) Kitapla kalin... (M.G)

Ay sonunda gerçekleşecek sınavlarımdan dolayı, ne yazık ki okuma hızımda düşüşler oldu. Sınavlarımın sona ermesiyle, eski tempomu yakalayacağıma eminim. Ben bu kitaba neden 1 verdiğimi, hemen hızlıca söylemek istiyorum. Çünkü çok öfkeliyim. Kitapta Prof. Dr. Afet İnan'ın Atatürk'ün manevi kızı değil, başka bir şeyi olduğu söyleniyor. Söylemek bile istemiyorum. Utanç duyuyorum Yeşilyurt ile aynı havayı solumaktan. Kendisi aynı Dr. Rıza Nur gibi mahalle dedikodularından ibaret iddialar ortaya atmış ve altını hiçbir şekilde doldurmadan (ne doldurması, bir tane şey bile söylemiyor) anlatmıştır. Yeşilyurt, bu halkın hürriyeti için canını ortaya koyan Atatürk'ü kitap içerisinde İnönü'ye sövmek için sık sık övgüler yağdırırken Afet İnan gibi konularda hakaret ediyor. Şu fikirde mutabık olmalıyız ki; Atatürk, Türkiye'nin kalbidir ve Atatürk'e yapılan her darbe bu ülkeye yapılmıştır. Yeşilyurt, kitapta İnönü'ye sık sık "vefasız" der. Bu sözleri kendisine geri iletiyorum. Bir defa, tarihi istediğiniz gibi çarpıtırsınız ve ölüler de buna itiraz edemez. Ne Atatürk ne İnönü açıklama yapabilirler "küs ayrıldık" diye. Bunun da ötesinde, bu ikili arasında küslük/dargınlık var mıydı, yok muydu konusunda hiçbir objektif bulgu yoktur. Bunun da ötesinde, iki yakın arkadaşın arasında geçen şeyler o iki kişi arasındadır. Atatürk ile İnönü yakın arkadaşlardı, nitekim tartışsalar da, bu iki arkadaş arasında olan bir tartışmadır ve kimseyi ilgilendirmez. Keşke Yeşilyurt, kitabı yazarken olaya bu açıyla bakabilseydi. Kendisi, her defasında Bayar savunuculuğuna karşılık İnönü düşmanlığı yaparak kutuplaşma yaratıyor. Şahsım adına, Atatürk'ün bile hatası olabileceğini düşünüyorum. Çünkü bugüne kadar Atatürk'ü hep "ulaşılamayacak" düzeyde gösterip boşuna güzel hayaller kurmamamız için ellerinden geleni yaptılar. Oysa, Atatürk hayatında çektiği sayısız zorlu süreçte, bir insandı. O da bizler gibi bir insandı. Hayatını halkının çağdaşlaşmasına ve tam bağımsızlığına adamış, özgürlüğü karakter edinmiş bir insandı. İnsan olduğu için de hata yapabilir. Bunu Bayar, İnönü, Menderes, Demirel, Ecevit gibi herkes yapabilir. Ancak kitapta İnönü'nün gerçekleştirdiği şeyler bile, korkunç yorumlar eşliğinde okuyucuya sunuluyor. Biraz bunları konuşalım. Ama önce şunu demeliyim ki, ben bu kitabı elime aldığımda Yeşilyurt'un kitabı diye önyargıyla almadım. Evet; Yeşilyurt'u tanıyordum ama ne olursa olsun Atatürk ile ilgili bir araştırmayı okumak benim için mutluluktur. Şahsım adına, İnönü savunuculuğu yapan biri de değilim. Fikirlerim neyse, belirli hudutlarla düzenler ve söylerim. İnönü'nün de politikada hatalar yaptığını kabul eden biriyim. Herkeste olduğu gibi. Şimdi kitapta birkaç iddiaya yanıt vereyim. "İnönü, iktidara gelince Atatürk'ün resimlerini paralardan ve devlet dairelerinden kaldırdı." deyip İnönü'nün nasıl vefasız ve hain olduğu söyleniyor. Belki bu iddia size tanıdık gelmiştir. Ben bu iddiayı yalanlamıyorum. Çünkü bu olmuş bir olaydır ve bunu olmamış gibi savunamam. Neyse o. Olay doğru. Ancak bu olay neden yapıldı? Yeşilyurt sanıyor mu ki, Osmanlı'da her padişah kendinden önceki büyüğünün fotoğrafını paralarda ve devlete ait kurumlarda tutuyordu. Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir padişah vefat ettikten sonra yerine gelen kişi, tabii ki kendi fotoğrafını koydurdu. Bu devletin kurumsallaştırılmasıdır. Neredeyse bunu tüm Türk devletlerinde ve onun haricinde birçok ülkede (Dönemin ABD'si gibi) görürsünüz. Bu uygulama, sanıyorum ki 1952'de/1953'te (tam hatırlamıyorum) Bayar'ın Cumhurbaşkanı olduğu bir dönemde kaldırıldı ve kalıcı olarak Atatürk'ün resmi yerleştirildi. Bu olayı ortaya atıp İnönü'ye ağır hakaretlerde bulunmak Yeşilyurt'un haddine değildir. Gelgelelim ki, dönemin ordusu Atatürk'e mi, İnönü'ye mi daha çok bağlı? Askeriye, Atatürk'e laf söylettirir mi? Yeşilyurt'a göre tüm askeriye İnönü'cü ve Atatürk'ü unutturmaya çalışan İnönü'yü baş tacı ediyor. Kusura bakmasın da, böyle bir iddianın nereden bakarsak bak, mantıklı yönü yoktur. İnönü, Atatürk'e göre çok fazla geleneksel biriydi. Zaten birçok uygulamasında bunu görürsünüz. Atatürk hiç durmadan yenilenen, çağdaş ve devrimci bir ruha sahipken İnönü daha zor adımlar atan biri ama bu zor adımı atmasında Osmanlı'da yaşananların nüks edeceği korkusu vardır. 1881'de kurulan Düyun-u Umumiye İdaresi gibi korkunç kurumlar ve etkinlikler, İnönü'yü bu konuda çok germiştir. Dolayısıyla cumhuriyet döneminde Atatürk'ün iddialı ilerlemelerine karşın hep duraksamak istemiştir. Atatürk gibi değildir. Yapılan devrimler sonucunda batabileceğimizi düşünüp adım atmaktan gerilen biridir İnönü. Bu da, Atatürk'ün İnönü'yü başbakanlıktan alma sebeplerinin başında gelir. Gayet doğal bir durumdur. Atatürk, en yakını İnönü'yü sırf arkadaşı diye görevi sürdürmesini sağlamıyor. Halk için hangisi iyiyse onu yapıyor. Bu bağlamda Celal Bayar'ın Atatürk'ün ekonomi modeline yakın olması gözle görülür gerçektir. Dikkat ederseniz, Cumhuriyet Halk Partisinin simgesi haline gelmiş Altı Ok'un aralarından birinde çentik vardır ve o çentik "bireysel girişimlere olanak tanıma" anlamına gelir. Yani özel sektör. Devletçilik kuramı, başka kuramlar gibi sadece devletin, ekonomi ilişkilerinde olmasını savunmamaktadır. Atatürk'ü böyle ele almak da son derece hatalı olur. Kendisi, belirli fikirde değil, her türlü fikrin doğrusunu alıp teori koymaya çalışan büyük bir bilim insanıdır ayrıca. Bayar'ı övgü yağmuruna tutan Yeşilyurt (kimi yerde haklı olabilse de), nedendir ki 1950-1960 Türkiye'sinde yaşananları anlatmaz? Bayarlı yıllarda yaşananlara hiç değinmeyen Yeşilyurt, zannediyorum ki AP döneminde Atatürk'ün devrimlerine yapılan darbeleri bilmiyor! Atatürk'ün "en büyük ikinci eserim" diye hitap ettiği Cumhuriyet Halk Partisini kapama girişimleri, Atatürk'ün vasiyetinde CHP'ye bıraktığı paranın hükumet hazinesine devredilmesi adına Atatürk'ün vasiyet yazarken aklı yerinde olmadığının savunulması, köy okulları gibi insanların sorgulayıcı ve eleştirel ortamların kapatılması, birçok fabrikanın kapatılması ve yerlerine dış borca girerek yabancı devletlerden karayolları yapmalarını istemek,.... bu liste uzar ve gider. 1961 Anayasası'nın Atatürk Anayasasını çıkan bir İnönücü Anayasa olduğunu söyleyen Yeşilyurt; her fırsatta tarihi çarpıtmaya çalışıyor. En özgürlükçü anayasalardan biri olan 1961 Anayasası, ne yazık ki özgürlük olarak bizim halkımıza çok geldiği için 1982 Anayasası ile değiştirildi. 1982 Anayasası da, Atatürk devrimlerini kökten sarsan Kenan Evren'in anayasasıdır. Konuyu dağıtmadan şunu demek istiyorum, her dönem aynı değildir. Atatürk'ün o dönem uyguladığı ekonomi modeli, şuanın dünyasında uygun olmayabilir. Dolayısıyla her şeyi gününe göre değerlendirmekle mükellefiz. 1960 ihtilali sonrası yapılan anayasada, Atatürk'ün yok edilmeye çalışıldığını söylemek büyük bir ahmaklık olur. Şunu da belirtmeliyim ki; hiçbir demokraside darbe söz konusu dahi değildir. 1960 ihtilalini, bu manada kınadığımı belirtiyorum. Halkın tercihi neyse odur. Bunun alternatifi yok. 10 Kasım 1938 sonrasında her iktidar; ülkeyi geriye götürdü. Özellikle darbeler, ülkenin sayısız adım geri gitmesine sebep oldu. Her iktidara gelen, kendine göre (İnönü de dahil) bir "Atatürkçülük" yaratmış ve insanlara böyle aşılamıştır. "Atatürk ilkelerine bağlı kalacağını" söyleyen Kenan Evren, yarattığı Atatürk heykelinin içerisini boşaltmış ve sadece görüntüde bir Atatürk ile insanları kandırmış, Atatürk devrimlerine en büyük darbeyi kendisi indirmiştir. 1980 İhtilali yaşandığında Beyaz Saray'da ABD başkanı "bizim çocuklar başardı" cümlesini kurmuştur. Bu her şeyi özetliyor. Atatürk, başlı başına bir düşünce şeklidir. Akılcı olmaktır, sanatçı olmaktır, insan olmaktır, canlı olmaktır, yerinde durmamaktır, yenilik yapmaktır, devrimci olmaktır, özgürlüğüne düşkün olmaktır. Atatürk gibi olmak, dünyanın en güzel şeyi olsa gerek. Böylesine kendini yenileyen bir fikri, belirli hudutlarla ideolojiye dönüştürmek düpedüz hatadır. Kitapta bilgilerin alındığı kaynaklar çok ilginç sunulmuş. Bazı yerlerde kaynağın nereden alındığı dahi söylenmemiş. Yeşilyurt, kafasına göre bir olay yazıp çizmiştir. Kendisinin akıl sağlığını kontrol ettirmesi gerektiğini düşünüyorum. Uzun incelemeyi de burada sonlandırıyorum. Yeşilyurt'a çok kızgınım. Kendisinin okuduğum ilk ve son kitabı okurum. Tarihi bir olayı her açıdan değerlendirelim. Ben bu yüzden bu kitabı okudum. En düşük puanı verme sebebim ise; Atatürk'e düpedüz hakaret edilmesi olmuştu. Eğer bir konu hakkında kutuplaşma varsa, iki kutuptan da okuyalım. Atatürk, diyalektik düşünen biriydi. Her zaman düşüncesinin zıttını düşürür ve gerekli oranlarla hareket ederek deney yapardı. Bu bilimselliği her daim benimsememiz ve Atatürk gibi bir dünya değerini, Türkler olarak sonsuza dek övünerek savunmalıyız. Böylesine yüce bir kurucu liderimiz olduğu için ne kadar övünsem az. (Yusuf Bozdağ)

Atatürk-İnönü arasında gelişen olaylar dışında, Celal Bayar'a yapılan haksızlığa karşı da yazılmış diyebiliriz. Çok akıcıydı, zaten olaylar heyecanlı olduğu için hızlı hızlı çeviriyorsunuz sayfaları. Kitap kaynaklara ve kronolojik sıraya sahip. Yazarın değerlendirmeleri mevcut ama gözünüze çarpacak derecede değil. Fotoğraflar ve kitap düzeni çok hoşuma gitti. Böyle bölüm bölüm kitaplar okuma isteğimi arttırıyor. İçerikten çok bahsetmek istemiyorum genel itibariyle İnönü'nün ikinci adam olmayı hazmedemeyişi. Bana 14 yeni girmiş ergen çocukları anımsattı maalesef. Utanmasa ''Bana ne, yemek yemieyecğim'' diyecek. Her neyse. (Sezgi)

Atatürk İnönü Kavgası PDF indirme linki var mı?

Süleyman Yeşilyurt - Atatürk İnönü Kavgası kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk İnönü Kavgası PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Süleyman Yeşilyurt Kimdir?

Ziraat mühendisi, yazar, yakın tarih araştırmacısı. Kayseri doğumlu. Turizm Bakanlığından emekli olduktan sonra gayr-ı resmi tarih araştırmaları konularında 20'nin üzerinde kitap yayımladı. Anılarında, gençlik yıllarında Komünizmle Mücadele Derneklerinde aktif faaliyet gösterdiğini belirtir.

Süleyman Yeşilyurt; Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Mareşal Fevzi Çakmak, Kâzım Karabekir gibi ünlü komutanlar, Adnan Menderes vd. başbakanlar ile ünlü şahsiyetlerin hayatlarına giren kadınlar gibi yakın tarihin ünlü isimleri hakkında yazdığı kitaplarla tanınmış; daha çok masonlar ve dönmeler hakkında yayımladığı kitaplarla ün kazanmıştır.

ESERLERİ:

Atatürk'ün Gönül Galerisi (2002), Macellan'ın Dramı (2004), Nazım'ın Kadınları (2004), Ata'nın Hayatındaki On Dokuz Kadın (2005), Ermeni Yahudi Rum Asıllı Milletvekilleri (2005), Atatürk İnönü Kavgası (2005), Atatürk - Karabekir

Kavgası (2005), Zübeyde Hanımın İkinci Evliliği ve Kemalizm (?), Menderes İdama Giderken (?), İnönü ve İhtilalcilerin Gizli Görüşmeleri Yarım Asırlık Sır (2006), Rum ve Ermeni Dönmeler (2007), Ünlü Aleviler (3. bas. 2007), İhtilalci ve Muhtıracı Paşalar (2008), Yahudi Dönmeler ve Mumsöndü Ayinleri (2008), Mason Komutanlar (2009), Üniformalı Uyanıklar (2010), Popüler Masonlar (2010), Türkiye'nin Büyük Masonları (2011), Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası (2012), Paşaların Saltanatı (2012), Çarkçı Kemal (2014), Pensilvanya Canbazı (2014).

Süleyman Yeşilyurt Kitapları - Eserleri

  • Atatürk İnönü Kavgası
  • Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri
  • Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası
  • Menderes İdama Giderken
  • Nazım'ın Kadınları
  • Atatürk-Karabekir Kavgası
  • Paşaların Saltanatı
  • Pensilvanya Canbazı
  • Popüler Masonlar
  • Ermeni Yahudi Rum Asıllı Milletvekilleri
  • Yahudi Dönmeler ve Mumsöndü Ayinleri
  • İhtilalci ve Muhtıracı Paşalar
  • Üniformalı Uyanıklar
  • Bizim Anadolu Masalları 1
  • Ünlü Aleviler
  • Atatürk'ün Gönül Galerisi
  • Çarkçı Kemal
  • Mason Komutanlar
  • Macellan'ın Dramı
  • Türk Hristiyanların Patrikhanesi
  • Rum Ve Ermeni Dönemler
  • Asrın Başbakanı Ve İz Bırakan Aşklar
  • İnönü ve İhtilalcilerin Gizli Görüşmeleri Yarım Asırlık Sır
  • Bizim Anadolu Masalları 2
  • Bayar Gerçeği
  • Zübeyde Hanım'ın İkinci Evliliği ve Kemalizm
  • Ünlü Efsaneler
  • Türkiye'nin Başbakanları
  • Yunus Emre
  • Dersim Ermenisi Yemuş Hanım'ın Oğlu Çarkçı Kemal

Süleyman Yeşilyurt Alıntıları - Sözleri

  • İsmet Paşa dönemlerinde Niğde'den milletvekili seçilen, Yahudi profesör Avram Galanti Bodrum'lu, Ermeniler'le İsrailoğullanı'nın benzerliklerini şöyle tanımlamakta: "Ermeni kültürü tamamen Yahudi kültürüne benzer. Arameen, Yahudiler tarafından konuşulan bir dil. Ermeni ve İbrani harfleri birbirlerine çok benzer ve 22 harften oluşurlar. Ermeni isimleri, Davud soyundan gelen sürgün edilmiş Yahudi isimlerinin yaklaşık aynısı. İbranice Arameen'in karışımıdır. Yahudiler ve Ermeniler tarih boyunca birlikte hareket etmişlerdir. Yahudilerin her sürülmesinden sonra, onlara kucak açan tek kavim Ermeniler olmuştur." (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • Tansu, daha sonra MDP kurmaylanna haberler salarak beni Halkçı Parti'den istiyorlar, ama gönlüm sizlerle dese de, Sunalp Paşa asker adamdı, kararından dönmeyip cevap bile vermek lüzumunu duymadı. Tansu'nun DYP'ye girmekten başka şansı kalmamıştı. Birkaç yıl önce Demirel'in bir Taksim toplantısında "Said-i Nursi"yi övmesi, o günlerin laiklik savunucusu Tansu ile "Gün locası"nın mason biraderi olan, Budizme meraklı Özer'i tedirgin eden konulardı. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • İsmet Paşa, ateş hattından karısına güller yollayabilecek kadar ince düşünceli bir erkekti. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • Kütahya ve Eskişehir savaşlarında İsmet Paşa'nın 21 gün karargah kapısından dışarı çıkmadığını Halide edip söylemektedir. 1945 senesinde hasta olduğu günlerde ziyaretine gelen yakın dostları bu hususun doğruluğunu Mareşal'e teyid ettirmişler, ama o asil karakterinin gereği olarak böylesine hassas bir meselenin dışarıya sızmamasında ısrarcı davranmıştır. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • Yunanlıların Anadolu'daki başarısızlıklarının sonucunda,onların en büyük hamisi İngiliz Başbakanı Lloyd George istifa etmek mecburiyetinde kalırken,istemese de Türk'ün şanlı zaferini kabullenmenin üzüntüsünü yaşıyordu.Bu büyük satranç oyununda kaleler yıkılmış, atlar hücuma geçip,vezirler arkada kalarak piyon olunca,"Makedonyalı,Britanyalı'yı mat etmişti... (Atatürk-Karabekir Kavgası)
  • Ancak bir elinde ay yıldız, diğer elinde mavi gönyeli bayrağı taşıyan Gökalp, fikirleri ne olursa olsun bu hazin şoktan sonra, Türk insanının kızılelma ideallerinin temsilcisi olamaz. Çizgide olan kırıklık, fikirde ayrılık yaratır. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • Bazı devlet büyüklerimiz tarantula misali hiç ölmeyeceklermiş gibi yutuyorlar da, yutuyorlar. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • ‘’Demokratların devamıyım deyip iktidara gelen Demirel, Gürsel ve devrim şehitlerinin Anıtkabir’deki cenaze törenlerine bizzat katılıp, siyasi hayatının ilk tuluat oyununu Atatürk üzerinde oynamıştı. Hem de Bayar’ın ve demokratların tüm ısrarlı muhalif davranışlarına rağmen…’’ (Atatürk İnönü Kavgası)
  • ‘’Bütün bunlara rağmen yaptığı Sovyet Rusya gezisinden çok etkilendiğini, Bakan ve milletvekili arkadaşlarına devamlı suretle anlatan İnönü, kafasındaki dünya görüşünün Devlet Kapitalizmi modelini çoktan çizmişti. Ülkemize gelen yabancı uzmanlar ve hazırlanan projeler bir yana, Başbakan İnönü’nün Halk Partisi Genel Sekreteri Recep Peker’e, Sovyetlerin sanayi ve ziraat sistemini uzun uzun izah etmesi neticesinde, iki siyaset adamı yeni reformlara yöneleceklerine dair mutabakata varmışlardı.’’ (Atatürk İnönü Kavgası)
  • İsmet Paşa, 1934'te çıkan soyadı kanunuyla,Eskişehir'in İnönü Kasabasını kendisine soyadı olarak aldı. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • Çevrelerinden de mukavemet görmüşlerdi. İslamlığın hiçbir kuralına uymazlardı. Namaz kılmaz, oruç tutmaz, İslamlarla ve Türklerle konuşmazlardı. Bir kast halinde yaşarlardı. Zeki, becerikli ve sevimli insanlardı. Fakat kendi kabuklar içinde yaşar, Türk topluluğuna girmez, Türklerle kız alıp vermez, kendi dar varlıklarını öylece sürdürüp giderlerdi. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • Gökalp'in fikriyatındaki Türkçülük felsefesinin çiçekleri mason localarında solmuşsa, bu onun şahsını ilgilendirir. Ancak, Türk Ülküsünün ebedi var oluşuna, hiçbir değişkenlik asla mani olamaz. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • İsmet İnönü 11 Kasım 1938 tarihinde 348 üyenin oylarının tamamını alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 2. Cumhurbaşkanı olmuştur. En büyük destekçileri ise Mareşal Fevzi Çakmak, Refik Saydam ve Ali Çetinkaya'dır. Yazara göre İnönü, Başbakanlıktan alındıktan sonra pasif görünüp, Cumhurbaşkanlığı için kulis yapmıştır. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • Hiç tartışmasız İstiklal Harbimizin ilk fikir banisi olan Kazım Karabekir, arkadaşlarının kararsızlıklarına aldırış etmeden Mart ayının ortalalarında Anadolu'ya geçip, Erzurum Kongresinin temellerini atarak Milli Mücadeleyi fiilen başlatmıştı. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • "Ali Fuat Paşa'nın Fevzi Paşa'yı Geyve'de samimiyetle karşılayıp, Mustafa Kemal'i ikna ederek Ankara'ya göndermesi tarihi bir gerçektir. Eğer Ali Fuat paşa olmasaydı, Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşa'yı hiçbir zaman kabul etmez ve Türk Milleti de İstiklal Harbinde büyük yararlılık gösteren değerli bir mareşalden mahrum kalmış olurdu." Bu sözlerin benzerini Ali Fuat Paşa da anılarında bahsediyor. (Mareşal ve İnönü'nün Bitmeyen Kavgası)
  • Gerçek bir Türk insanı, toprağından milletinden ve bayrağından asla vazgeçmemelidir. Masonlukta ne demek? İşte Türkiye Cumhuriyeti, işte Üniter Devlet. Bu manevi duy guların aksesuan olan gerçek saadet bizlere yeter de artar bile. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)
  • Çok açık bir ifadeyle;büyük komutanlar maksatlı çevreler tarafından unutulmuşluğa terkedilseler de tarih onları Atatürk'ün yakın silah arkadaşları ve Türkiye'nin kurtuluşunun edebi zafer anıtları olarak hep hatırlayacak.Ruhları şad olsun... (Atatürk-Karabekir Kavgası)
  • Çok açık bir ifadeyle:Karabekir olmasaydı,Atatürk de olmazdı!Cumhuriyet de olmazdı!Neden denilecek olursa ?Daha önce de belirttiğim gibi;Karabekir,ordudan tard edilmiş Mustafa Kemal'i o günlerde padişah yanlısı olan Fevzi Paşa'ya teslim etseydi,durum ne olurdu?Herhalde İngiliz işgali altındaki İstanbul'a götürülecek olan bir Mustafa Kemal,kuvvetle ihtimal sağ bırakılmazdı.Çok iyi düşünecek olursak;Karabekir Paşa,bu asil hareketiyle gelecekteki Atatürk'ün ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kaderini çizen adamdır." (Atatürk-Karabekir Kavgası)
  • ‘’Başvekil demek layüsel (dokunulmazlık) demek değildir. Elbette yaptığı işler tenkid edilecek. Tenkid edeceklerin başında da ben gelirim. Beğenmediklerimi ikaz edeceğim, düzelteceksiniz. Sizin göreviniz budur…!’’ (Atatürk İnönü Kavgası)
  • Dönmeler, ortaçağda İspanya'daki Engizisyon zulmünden Osmanlı İmparatorluğu'na sığınan ve Selanik'e yerleşen bir avuç Yahudi idi. Bunlar Osmanlı İmparatorluğu'na döndükten sonra Müslüman olmuşlardı. Dinlerini değiştirmekle beraber, Müslümanlığı da tam benimsemiş sayılmazlardı. (Türkiye'nin Büyük Masonları ve Sabataileri)

Yorum Yaz