diorex
Dedas

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği - Ahmet Taner Kışlalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kimin eseri? Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabının yazarı kimdir? Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği konusu ve anafikri nedir? Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabı ne anlatıyor? Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği PDF indirme linki var mı? Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabının yazarı Ahmet Taner Kışlalı kimdir? İşte Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.06.2022 16:00
Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği - Ahmet Taner Kışlalı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Taner Kışlalı

Yayın Evi: İmge Kitabevi Yayınları

İSBN: 9789755330501

Sayfa Sayısı: 396

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Kışlalı'nın tahlillerine katılmamak mümkün değil... Yazıları, Atatürk’ün ve Atatürkçülüğün tükendiğini sananların karşısına, bir anıt gibi dikiliyor..."

- Hasan Pulur / Milliyet

"Prof. Kışlalı, bilimsellikle gazeteciliği üslubunda birleştirmeyi başarmış ender yazarlardan. ‘Atatürk’e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği’ başlıklı nefis makalesini, kitabın en başına almış...

Her biri ayrı güzellik ve değerde yazılar bunlar..."

- Hıncal Uluç / Sabah

"Kışlalı, devlet adamlığı, bilim adamlığı ve gazeteciliği en iyi şekilde birbirine bağlayan, saygınlığını ve görüşlerindeki dürüstlüğü hiçbir zaman kaybetmeyen, nadir insanlarımızdan biridir... Eğer ciddi, sağlıklı tespit ve görüşleri olan sosyal demokrat bir yazarı okumak isterseniz, tavsiye ederim."

- Mehmet Ali Birand / Sabah

"Kemalizmi savunuyorsanız, sol düşünceleri Kemalist bir bakış açısı ile irdelemek istiyorsanız, orduya, YÖK’e, Güneydoğu sorununa, dile, dine, kadına, gençliğe, Kemalist bir gözlükle bakmak isterseniz, bu kitabı okumalısınız..."

- Nevzat Dağlı / Cumhuriyet

"Bülent Ecevit zamanı CHP hükümetinde Kültür Bakanlığı koltuğunu, ağırlığı, insanlığı, devrimciliği, vatanseverliği, Atatürkçülüğü ve güzelliği ile dolduran Prof. Ahmet Taner Kışlalı... İkinci Cumhuriyet, köktendincilik ve etnik milliyetçilik jargonuyla bir geniş cephe halinde Atatürk’e saldıranlara bu kitapla yanıt verdi."

- Yaşar Aksoy / Yeni Asır

(Arka Kapak)

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği Alıntıları - Sözleri

  • … ve elbette Atatürk’ün sağlığında yaptıklarının bekçiliği ile yetinmenin Kemalizm değil, tutuculuk olduğunu da unutmamak gerekir. Kemalist olabilmek için Atatürk’ün “izinde” değil “yolunda” olmak gerektiğini bilmek gerekir.
  • Eğer Türkiye'de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal'e saldırmanız elbette ki tutarlıdır. Eğer Türkiye'nin bir bölgesini ayırıp, ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal'e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır.
  • 1929-1939 arasındaki on yılda dünya sanayi üretimi yüzde 19 artarken, Türkiye'de sanayi üretimi artışı yüzde 96' yı buldu. Sovyetler Birliği ve Japonya dışında hiçbir ülke, bu alanda Türkiye'den daha hızlı bir büyüme sağlayamadı.
  • İrade ve egemenlik milletin tümüne aittir ve ait olmalıdır. Demokrasi sosyal yardım veya iktisadi teşkilat sistemi değildir. Demokrasi maddi refah meselesi de değildir. Böyle bir nazariyat vatandaşların siyasi hürriyet ihtiyacını uyutmayı amaçlar. Bizim bildiğimiz demokrasi siyasidir. Onun hedefi, milletin idare edenler üzerindeki muhakemesi sayesinde siyasi hürriyeti sağlamaktır. - M. Kemal ATATÜRK
  • Sanat yaratıcılıktır. Güdümlü yaratıcılık ise düşünülemez.
  • Eğer Atatürk olmasaydı, Kemalizme bugün burun kıvıran, cumhuriyeti numaralama sevdasına kapılan, "referandumla devrim" yapabileceğini sanan bazı büyük üstatlar acaba ne ile uğraşıyor olacaklardı?
  • Devlet kendisini destekleyenlerin çokluğu oranında güçlüdür.
  • Bu topraklarda yaşayan insanlar, Atatürk'ü sevmek zorunda değillerdir; ama Atatürk'e saygı göstermek zorundadırlar!
  • Artık yabancılar Türkiye’de yabancılık çekmeyebilirler;ama Türk insanı Türkiye’de yabancılık çekmeye başladı... Aşağılık duygusunun ürünü bir “yaranma içgüdüsü” bizi batıya yaklaştırmıyor,uzaklaştırıyor...
  • Ve elbette, Atatürk'ün sağlığında yaptıklarının bekçiliği ile yetinmenin Kemalizm değil "tutuculuk" olduğunu da unutmamak gerekir!... Kemalist olabilmek için Atatürk'ün "izinde" değil, "yolunda" olmak gerektiğini bilmek gerekir!...
  • Kemalizmin önünde iki aşamalı bir amaç vardı: Bağımsızlık ve çağdaşlaşma. Bu ereklere ulaşmak için, ideolojinin çerçevesini oluşturan milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri Fransız Devrimi ve dolayısıyla liberalizmden; devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkeleri de sosyalizmden esinlendi.
  • "Mustafa Kemal 'i bilimsel olarak değerlendirebilmenin yöntemi açık: Hangi koşullardaydı? Ne yapmak istiyordu? Ne yaptı? Sonuç ne oldu?
  • Demokratik sol yada sosyal demokrasi, toplum da ayrıcalıkları bulunmayanların ideolojisidir.
  • Eğer Atatürk olmasaydı, Kemalizme bugün burun kıvıran, cumhuriyeti numaralama sevdasına kapılan, “referandumla devrim” yapılabileceğini sanan bazı büyük üstatlar acaba ne ile uğraşıyor olacaklardı?

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Devrim Şehidi: Ahmet Taner Kışlalı.: Her şeyden önce, devrim şehidi Ahmet Taner Kışlalı öğretmenimizi saygı ve sevgiyle anıyorum. "Fail-i meçhul"(!) katledilen devrimcilerimizin fikirlerini, her daim yaşatacağız. Peki ya, niye yaşatacağız? Bu fikirler ne? Ahmet Taner'i konuşalım, zira inceleme onun eseri üzerine. Daha doğrusu bu eser, Kışlalı'nın gazete yazıları ve yaptığı röportajlardan oluşmaktadır. Konu: Atatürkçülük. Evet, seneler boyu herkes tarafından farklı şekilde kalıplara sokulan bir isim. Atatürkçülük. Kimse de çıkıp bu ismin gerçek anlamını araştırma cesareti gösteremedi. Atatürk'ün fikirleri... Milli Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurumu'na bağlı tüm eğitim yuvalarında anlatılan Atatürk kimdir? Öyle biri var mıydı? Ahmet Taner'in hayatı boyunca peşine düştüğü şey; gerçek Atatürk'ü bulmaktı. Evet! Bizim derdimiz, gerçek olan Atatürk'ü bulmaktır. Lamı cimi yoktur. Peki ya bunu başarmamızı neden istemiyorlar ki, sahte sahte Atatürkçü kimlikler yetiştirdiler? Neden mi? Gerçek Atatürkçülük içerisinde faşist kimlikle bağlantılı bir milliyetçilik yoktur, onun yerine herkesi eşit gören, evvela kendi ulusunun özgürlüğünü, ardından dünya uluslarının özgürlüğünü savunan bir fikir vardır. Gerçek Atatürkçülük içerisinde, en kıymetli varlık insandır, ancak sahteleştirilmiş Atatürkçülük içerisinde bu varlık ya paradır ya da mal-mülktür. Hele ki, para ve mal-mülk'ün üstünü örten "din" figürü vardır. Gerçek Atatürkçülük'te, hiçbir dini inançta yaşamaya veya fikrin düşünülmesine karışılmaz; oysa sahte Atatürkçülük'te insanlar dini inançları sebebiyle ayrıştırılıp bazı dini ögeler sebebiyle birbirinden kopturulmaktadır. Gerçek Atatürkçülük'te "Türk" sözcüğünün anlamı, Türk, Kürt gibi ırk ifade eden kavramların hepsi bir bütün olup bir kültürü simgelemekte, yanı sıra bu cumhuriyeti kuran insan topluluğu kast edilmekteyken; sahte Atatürkçülükte çeşitli varyasyonlar bulunmaktadır. Bu varyasyonlar biri de, Türk ifadesinin ırkçılık içeriyor olmasıdır. Gerçek Atatürkçülük'te, özgürlüğün peşine düşülmüştür ve hakların genişletilerek özgür ve özgün bir medeniyet yaratmanın peşine düşüşmüştür. Sahte Atatürkçülük'te insanlara özgürlükle alakalı sözler vaat edip onları ekonomik bunalıma sürükleyerek emperyalizmin kucağına atmak amaç edinilmiştir. Sahte Atatürkçülüğe örnek verelim. 12 Eylül'ün darbe metninde de duyduğunuz üzere, "Atatürk ilkeleri"ne bağlı kalınacağı söylenir. Kulağa hoş geliyor. Kim istemez, Atatürk ilkelerini yaşamayı? Gelelim darbe-sonrasına. Kenan Bey'in kendi algıladığı Atatürkçülük, Türk ulusuna yaşattırılmıştır. Nedir o? Atatürk'ün yolunda olduğunu söylediği halde, mitinglerde Türk ulusunu birleştiren şeyin din olduğunu söyleyen Kenan Evren değil miydi? Ne oldu da, bir ulusun birleştiği şey din oldu? Bir ulusun birleştiği nokta kültürü olur. Bizim kültürümüz İslam değildir, kültürümüz Türk kültürüdür. Bu kültürü, asırlar boyu birçok halkla bir araya gelerek yaşadık. Türk, Kültür, Çerkes gibi ayrımlar yoktu, zira en önemli kurum olan aileler, bu kültürün sentezlenmesi için bir basamak oldu. Biz birbirimizle iç içe geçmiş olarak ortak kültürü yaşatmaya çalışıyorken başladı bir Güneydoğu Sorunu. Diyoruz ki, etnik bir sorun var, ırkçılık var. Bu konuyu şu şekilde netleştirelim: Güneydoğu Sorunu, ekonomik bir sorundur. Türkiye'nin Batı'sının gelişmiş olmasına karşılık Güneydoğu bölgesinde gelişme olmayınca, ülkenin iki bölgesi birbirinden uzaklaşmaya başlıyor. Eğitim yuvası bile zar zor olan Güneydoğu'da insanlar, Batı'dakiler gibi insanca hayat süremiyor. Sorunlar böyle başladı. Sonrasına terör başladı. Terör şiddetlendi, canlar kaybettik. Geldiğimiz nokta nedir? Çözülememiş sorunlar dizesi... Türkiye'nin her bir karış toprağının değeri, hiçbir zaman anlaşılamadı. Tutturmuşlar; Türk-Kürt ayrışması. Pekala, geçici olarak şunu da ekleyelim, yeni bir Kürt devleti kurulmuş olsa, o devletteki bir kişinin Türkiye'ye pasaport ile gelmesi, o kişi için ne anlam ifade eder? Hemen söyleyeyim; ihanet duygusu! Çanakkale'de sayısız Kürt şehitlerimiz varken Türkiye'nin bölünüp yeni bir ülkenin kurulması ve bu ülkeler arası, diğer ülkelerde olduğu gibi pasaportun geçerli olması, yani yabancı olmak, aklın alabileceği bir durum değildir. Çözüm nedir? Çözüm, bilinçlenmektir. Türk, Kürt ve diğer halkların ortak kültürle bu ulusu kurduğunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Türk ismi, tarihi olarak bu coğrafyaya verilen isimdir ve bu ismi koyan Atatürk olmamıştır. Neden başka bir şey değil de, Türk adını koymuş diyenlere cevap olsun. Bulunduğumuz coğrafyanın bin yıl önceki ismi Türkiye olarak geçiyor. Yani bu isim, tarihin bir ürünüdür. Esasında konuşacak o kadar fazla konu var ki. Atatürk'ü doğru anlamak, cesaret isteyen bir iştir. Zira Rahmetli Atatürk yaşarken ve daha meclis bile açılmamışken (TBMM) kadınlarla alakalı büyük devrimler yapmak istediğini söylüyor ve bu isteği çevresi tarafından gülünçle karşılanıyor. Bırak oy kullanmayı, kadın dediğin evinden çıkar mı? İşte Atatürk, çevresi bile bu düşüncedeyken, onlara rağmen, çok büyük işler başardı. Onuncu Yıl Nutkunda dediği gibi; "Daha büyük işler yapmak azmindeyiz!" Atatürkçü olmak, özgürlüğün peşinde, tam bağımsız karakterle yüksek medeniyetleri aşıp özgün bir ulus yaratmayı amaçlar. Hiçbir ırka hitap etmez. Atatürk Türkiye'sine o dönemde "Çalışkanlar Diyarı" deniyordu. Bizim bu diyarı sürdürüp gerçek Atatürk'ü birer Atatürk kimliğiyle ortaya koymamız gerekmektedir. Bu söylenenler dışında Atatürkçülüğü çarpıtmak, insanları sömürmektir. İnsanın sömürülmesi (daha siyasi olarak "emperyalizm"), en büyük ahlaksızlık olup Atatürkçülük'ün en büyük düşmanıdır. Kitaptaki yazılar ve röportajlar, özellikle 1990-1992 arasında ele alınmış. Bu demek oluyor ki; Türkiye açısından yepyeni bir dönem. SHP, CHP, DYP gibi sol kanadın bölünmüş partileri bir tarafta, öbür tarafta da 70'lerde şeriatı getireceğini söyleyen ama oy toplamak için ılımlı rollerine bürünen RP başta olmak üzere, 12 Eylül'de Ecevit gibi ses çıkarmayan Demirel partisi, ülkenin ikinci Atatürk'ü diye insanlara devrimciliği anlatılan, oysa yaptıklarıyla halkın refah durumunu yerin dibine sokan ve özelleştirme yasalarıyla Türkiye'yi uçuruma götüren Özal... ortalık bu şekilde. Kışlalı; bu atmosferdeki siyasi durumu öylesine güzel yorumlamış ki, yakın Türkiye tarihine merakı olanların kesin okuması gerektiğini düşünüyorum. CHP'nin yeniden kuruluşu üzerine çok değerli bilgiler edineceksiniz. Bunu günümüz CHP'sinin oluşumuna giden yolda kullanabileceğiniz kanaatindeyim. Lafı çok da uzatmadan Ahmet Taner Kışlalı'yı en içten saygılarımla ve minnetle anıyorum. Kendisi gibi değerli bilim insanlarının ve vatanseverlerin yetişmesi ümidiyle... (Yusuf Bozdağ)

1999 yılında ‘yolundan gittiği’ Uğur Mumcu gibi evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucunda hayatını kaybetti Ahmet Taner Kışlalı. • Doğruları yüksek sesle dile getirmiş olması sürükledi belki de onu bu acı ölüme. • Bizler onu Atatürk ve Atatürk Cumhuriyetine yapmış olduğu hizmetlerle tanıdık. Gerek siyaset sahasında gerekse gazetecilik anlamında. • Kırmızı Kedi, Kışlalı’nın tüm eserlerini yavaş yavaş sunuyor bizlere. Bu, serinin ilk kitabı. • Çoğunlukla 1992 yılına ait Cumhuriyet gazetesinde kaleme almış olduğu makaleler, üniversite hocalığı dönemindeki Siyasal Sistemler dersleri ve çeşitli siyasetçilerle, akademisyenlerle yapmış olduğu röportajlar mevcut. • Köşe yazılarında güncel olaylardan ziyade genel anlamda kanayan yaralarımıza parmak basıyor: - Atatürk - Kemalist İdeoloji - Terör Sorunu - Siyasi Ahlak gibi konular yer almakta. • Röportaj kısmında ise genel anlamda ‘güncel’ yani 1990 siyasetine yön veren olgular, fikirler konuşuluyor. Bu kısmın bizlere aşırı faydasının olacağını düşünmüyorum; çünkü konuşulan genel anlamda partiler ve ülkeye dair neler yapmayı hedefledikleri. • Kışlalı’yı kendinden dinlemek isteyenlere. (Adem Kara)

Karanlık ellerin suikastine kurban giden Kışlalı nın güzel eseri. Zira kitap Kışlalı'nın gazete yazılarından oluşuyor elbette daha bir düzenlenmiş şekilde. Kitap sizin Atatürk algınızı değiştirmeye çalışmaktan ziyade. Cumhuriyet devrimleri'nin ülkeyi nasıl ileri götürdüğünü görmenizi sağlıyor. Üstelik kitap da. Hiç duymadığınız bir çok tarihi olay ve kişi ilede karşılaşıyorsunuz. Zira doksanların karanlık günlerinede bakışınıza etki edecek kısımlarda var kitapta. Okuyun okutun efendim (SAKINCALI PIYADE)

Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği PDF indirme linki var mı?

Ahmet Taner Kışlalı - Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Ahmet Taner Kışlalı Kimdir?

Babası Ziraat Bankası veznedarı Hüsnü Bey, annesi Kilis Kemaliye İlkokulu öğretmeni Lütfiye Hanım'dır. Kilis Kemaliye İlkokulu’ndan (1951) sonra, Kilis Ortaokulu’nu ve Kabataş Erkek Lisesi’ni (1957) bitirmiştir. Kabataş Erkek Lisesi'nden sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni kazanmış, okurken bir yandan da Yeni Gün'de spor muhabirliği yapmıştır. 1962-1963 yılları arasında Yenigün Gazetesi'nde yazı işleri müdürlüğü de yapmıştır. Paris Üniversitesi'nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi dalında Modern Türkiye'de Siyasi Güçler başlıklı doktorasını yaptı. Fransa'da tanıştığı Bordo'lu Nicole (Nilgün Kışlalı) ile 1968 yılında evlenen Kışlalı'nın, bu evlilikten iki kızı (Altınay ve Dolunay) olmuştur. Hacettepe Üniversitesi'nde siyaset sosyolojisi alanında öğretim üyeliğine başlamıştır. Askerlik dönüşü üniversiteye kabul edilmemiş, Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne geçmiştir. 1972 yılında doçent olmuştur. 1971-1977 yılları arasında Yankı dergisi'nde yazdığı yazılarla CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in dikkatini çekmiş ve 1977 yılında CHP listesinden İzmir milletvekili seçilmiştir. 1978'de Bülent Ecevit hükümetinde kültür bakanı olarak görev yapmıştır. Kültür Bakanlığınca'nca Ulusal Kültür dergisini yayımlatmıştır. 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde siyaset bilimi dersleri vermeye başlayan Kışlalı, 1988'de profesörlüğe yükselmiştir. 1991 sonunda Cumhuriyet gazetesinde Haftaya Bakış başlığıyla köşe yazıları yazmaya başlayan Kışlalı, 1995 yılında Antalya yolunda birlikte geçirdikleri trafik kazasında eşini kaybetmiştir. 1997'de ikinci evliliğini Nilüfer Kışlalı'yla yapan Kışlalı'nın bu evlilikten üçüncü kızı (Nilhan Nur) dünyaya gelmiştir. A. Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü, saat 09.40'da Ankara'da evinin önünde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmiştir. Akit gazetesi suikastten önce hakkında bir haber yapmış ve Kışlalı'nın üzerine çarpı atılmış fotoğrafını manşetten vermişti.

Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 günü saat 09:40'da Cumhuriyet gazetesine yazdığı son yazısını faksladıktan yaklaşık 19 dakika sonra evinden çıktı. 06 GK 377 plakalı aracına yönelen Kışlalı, arabasının üstüne silecek ile kaput arasına konulmuş poşete sarılı paketi alıp sol eliyle kapıyı açtığı sırada büyük bir patlama meydana geldi. Sol kolu kopan Kışlalı site bekçisi Arif Emirhan Kılıç tarafından Bayındır Hastanesi'ne götürüldü. Saat 10:02'de kalp koroner atışı durmuş, nabzı hızlanmış ve bilinci kapanmış bir şekilde Tıp Fakültesi Hastanesi'ne getirildi. Operatör Dr. Hasan Karakış tarafından yapılan muayene sonrası öldüğü tespit edildi. Ölüm raporu yine Hasan Karakış tarafından hazırlandı ve Dr. Ersin Kaya tarafından basın açıklamasıyla bildirildi. Mezarı Ankara'da Karşıyaka Mezarlığı'ndadır.

Ahmet Taner Kışlalı Kitapları - Eserleri

  • Siyaset Bilimi
  • Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği
  • Kemalizm Laiklik ve Demokrasi
  • Tanrı'yı Kim Kullanır
  • Siyasal Sistemler
  • Ben Demokrat Değilim
  • Bir Türkün Ölümü
  • Öğrenci Ayaklanmaları
  • Bir Türkün Ölümü
  • Seçimsiz Demokrasi

Ahmet Taner Kışlalı Alıntıları - Sözleri

  • 1960’lı yıllarda, çok tartışılan bir “Birleşme Kuramı” vardı. Bu kuram, kapitalist Batı ile komünist Doğu’nun giderek bir noktada birbirine yakınlaşacağını, hatta birleşeceğini öngörüyordu. Madem ki toplumsal düzenin biçimlenmesinde temel etken teknoloji idi… Öyleyse, “sanayi toplumu”nun gereksinmelerinin, benzer kurumlar yaratması kaçınılmazdı. Toplumsal barışı korumak için, Batılı kapitalistler giderek daha “toplumcu” önlemler almak zorundaydılar. Eğitim düzeyi yükselmiş, sağlam bir altyapıya kavuşmuş, temel gereksinmelerini karşılamış komünist ülkelerde ise “özgürlük” ve “demokrasi” gereksinmesi gündeme gelecekti. Birisi toplumculuğa, ötekisi demokrasiye doğru yönelirken, buluşma noktasının adı belliydi: “Demokratik sosyalizm”, yani “özgürlükçü toplumculuk…” Kemalizm’in 1920’lerde yakalamaya başladığı “sentez”di söz konusu olan!… (Kemalizm Laiklik ve Demokrasi)
  • Giordano Bruno ne güzel söylemiş : "Kötüler Tanrı'yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..." (Tanrı'yı Kim Kullanır)
  • Hangi rotayı takip ediyorsunuz? -Ne rotası paşam Allah 'a sığındık gidiyoruz ... (Ben Demokrat Değilim)
  • Bu topraklarda yaşayan insanlar, Atatürk'ü sevmek zorunda değillerdir; ama Atatürk'e saygı göstermek zorundadırlar! (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
  • Dine saygılı olmak başka, kendi dar görüşleri dışındakileri dinsiz sayanlara saygılı olmak başkadır. Saygısıza saygı duymak ise öyle zordur ki!.. (Tanrı'yı Kim Kullanır)
  • Aristo ise gençliği şu özellikleri ile tanımlamıştı:ölçü tanımamak,ihtirasla hareket etmek,her şeyde aşırılığa kaçmak. (Öğrenci Ayaklanmaları)
  • Köy Enstitüleri kapatıldı, imam okulları yaygınlaştırıldı. Ve Türkiye bugünlere geldi. (Bir Türkün Ölümü)
  • Gençler "daha iyi bir dünya" isterken, onlara bu umudu sadece "dinci güçler" veriyordu. (Siyasal Sistemler)
  • Başbakanken demokrasinin temellerine dinamit koyanlar, başkan olunca hidayete mi erecekler? (Tanrı'yı Kim Kullanır)
  • Geri kalmış ülkelerde teknoloji geri, üretim düzeyi de düşüktür. Ekonomi tarıma dayanmakta, sanayi çok daha sınırlı bir önem taşımaktadır. Enerji tüketimi azdır. Yeraltı kaynakları başta olmak üzere, doğal kaynaklar ülkenin kendi olanaklarıyla yeterince değerlendirilememektedir. Çünkü sermaye, teknoloji ve nitelikli insan gücü yetersizdir. Aracılardan oluşan ticaret kesimi, ülke ekonomisinden aşırı bir pay almaktadır. Kişi başına düşen ulusal gelir çok düşük, gelir dağılımı genellikle çok dengesizdir. Gelişmiş ülkelere bağımlılık, özellikle ekonomik açıdan çok belirgindir. İşsiz ve yarı-işsiz oranı yüksektir. (Siyasal Sistemler)
  • Osmanlı Devleti’nin “yükselme” döneminde, dinsel iktidar da siyasal iktidara -yani padişaha- bağlıydı. Ama ne zaman ki durum tam tersine döndü ve siyasal iktidarın güç yitirmesinden yararlanan dinsel güçler etkisini artırdılar; din, toplumun çağa ayak uydurmasını engelleyen bir kurum görünümü kazandı. Örneğin Gutenberg’den birkaç yıl sonra Türkiye’de de ilk basımevi kurulduğu halde, bunun sadece Museviler ve Hristiyanlar için kullanımına izin verildi. 1566 yılında, padişahın başçevirmeni Ali Bey, Tevrat ve İncil’i “halk Türkçesi”ne çevirdi ve basıldı. Ama Müslüman halkın Kuran’ı kendi dilinden okuyup anlayabilmesi, ancak 1930’lardan sonra -yani laik Türkiye’de- gerçekleşebildi. Müslüman Osmanlıların da basımevini kullanabilmeleri için, Şeyhülislam ancak Gutenberg’den 270 yıl sonra fetva verdi. İlk gözlemevi, 1580 yılında -Şeyhülislamın fetvası ile- dine aykırı olduğu gerekçesiyle yıkıldı. Şeyhülislam Ebu İshak İsmail Efendi, kitaplıklardaki astronomi ve felsefe kitaplarını, aynı gerekçeyle attırdı. Felsefe Osmanlı’da hep zararlı sayıldı. Astronomi ve tıbbın “yararlı bilim” sayılabilmeleri için, 18. yüzyıla kadar beklemek gerekti. Kopernik güneş sistemini 1543’te aydınlatmıştı. Dinsel güçlerin denetimine girmiş olan Osmanlı Devleti’nde ise, 1800’lerde bile “dünya merkezli güneş sistemi” okutuluyordu. İstanbul’da Galata’yı İstiklal Caddesi’ne bağlayan bir duraklık kısa metro, dünyanın ilk üç metrosundan biriydi. Ama Şeyhülislam “insanın ölmeden yeraltına girmesi günah” dediği için, uzun yıllar sadece hayvan naklinde kullanıldı. Padişah 4. Mustafa zamanında, kadınların sokağa çıkmaları yasaklandı. (Devlet ve toplum yaşamında dinsel güçlerin etkisinin artması, “gerileme”yi hızlandırdı.) (Kemalizm Laiklik ve Demokrasi)
  • ...profesör ile öğrenci arasındaki fark, sadece bilme­diklerinin derecesi ile ilgilidir. (Öğrenci Ayaklanmaları)
  • Kemalizmin önünde iki aşamalı bir amaç vardı: Bağımsızlık ve çağdaşlaşma. Bu ereklere ulaşmak için, ideolojinin çerçevesini oluşturan milliyetçilik, cumhuriyetçilik ve laiklik ilkeleri Fransız Devrimi ve dolayısıyla liberalizmden; devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkeleri de sosyalizmden esinlendi. (Atatürk'e Saldırmanın Dayanılmaz Hafifliği)
  • Bugün Şeriat denilen şey, Kur'an'ın bir bölümünün benimsenip diğerinin dışlanmasıdır. (Siyasal Sistemler)
  • Çünkü 30 Ağustos 'un ordusu halkın ordusu...Çünkü 30 Ağustos 'un ordusu Atatürk 'ün ordusu. (Ben Demokrat Değilim)
  • -çok önce, toplumları "üretim biçimleri"ne göre ayıran lbni Haldun'dur. Marx'a, Montesquieu'ye, Dar­win'e, Jean-Jacques Rousseau'ya, Machiavelli'ye, Vico'ya, Malthus'a kadar uzanan birçok düşünce çizgisinin başlan­gıç noktasında lbni Haldun'u görürüz. (Siyaset Bilimi)
  • Hangi toplum olursa olsun yöneten halk değildir. Demokrasilerin farkı, halk tarafından yönetilmekten doğmaz, halk için yönetilmekten kaynaklanır. (Siyaset Bilimi)
  • - Büyük ölçüde aldatılmış ve düş kırıklığına uğramış bir kişi, yaşamdan nefret de edebilir. (Bir Türkün Ölümü)
  • Devletin amacı, insanlığın özgürlük için eğitilmesi ve geliştirilmesidir. (Siyasal Sistemler)
  • Değiştirin toplumdaki dengeleri çarpıtan seçim sistemini! Değiştirin partilerin antidemokratik yapısını! Kötü siyasetçinin iyi siyasetçiyi piyasadan kovduğu bozuk düzene son verin! Ve özellikle de kendi kişisel hatalarınızın günahını sisteme yükleme ucuzluğundan vazgeçin! (Ben Demokrat Değilim)

Yorum Yaz