Aydaki Adam Tanpınar - Nazlı Eray Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Aydaki Adam Tanpınar kimin eseri? Aydaki Adam Tanpınar kitabının yazarı kimdir? Aydaki Adam Tanpınar konusu ve anafikri nedir? Aydaki Adam Tanpınar kitabı ne anlatıyor? Aydaki Adam Tanpınar kitabının yazarı Nazlı Eray kimdir? İşte Aydaki Adam Tanpınar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nazlı Eray
Yayın Evi: Doğan Kitap
İSBN: 9786050921380
Sayfa Sayısı: 304
Aydaki Adam Tanpınar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Nazlı Eray’ın kaleminden ölümünden yıllar sonra Türk edebiyatına damgasını vurmuş, zamanının çok ilerisinde bir yazar...Ahmet Hamdi Tanpınar
Boğaz erguvanlarının altında yürürken aşk hayalleri kuran, Beyoğlu’nda Narmanlı Yurdu’nda eski bir hapishaneden bozma rutubetli bir odada en güzel eserlerini yazan, güzel kadınlara hayran, parasız, bir türlü iki yakası bir araya gelmeyen, tozlu pabuçlu “Kırtıpil Hamdi”. Çevresindeki “sükût suikastı”nın kurbanı, kumar masalarında şans arayan, borç para istediği için artık dost toplantılarına çağrılmayan, kadife uçlu kirpikli muhteşem yazar.
Hayran olduğum yazı disiplinine ve hiçbir disipline sığmayan yazı hayatına, evhamına, vesveselerine, dedikoduculuğuna, hayata geç kalmışlığına tutkun olduğum için yazdım bu kitabı Hamdi Baba!Ayın üstündeki yazılarını okurum bazı geceler ve hayatta yalnız olmadığımı hissederim. Kimsin? Ahmet Hamdi Tanpınar. Ölümünden yıllar sonra Türk edebiyatına damgasını vurmuş, yaşarken arayıp bulamadığı ilgiyi ölümünden sonra tuhaf bir şekilde yakalamış, değişik, zamanının çok ilerisinde bir yazar...
“Bu gece ölebilirim” demiştin bir gece. “Daha ne kadar ömrüm var?” Zangır zangır titretir güncendeki bu cümleler beni.
Ve yakın çevren: Dublaj kraliçesi “fitne fücur” Adalet Cimcoz, ilk kadın Hamlet Nur Sabuncu, kil yiyen şair Ahmet Haşim, deli gibi âşık olduğun Nesteren, esrarengiz Sarı Fizikçi. Muhlis Sabahattin’in veremden ölen kızı Melek Kobra ve Rudolf Valentino’ya benzeyen kocası Ferdi Tayfur... Şişli’de bir apartman...İstiklal, Narmanlı Yurdu. Kıyasıya bir hayat, beş parasız ve rüya dolu.
(Tanıtım Bülteninden)
Aydaki Adam Tanpınar Alıntıları - Sözleri
- Ruhu fırtınalı bir adam,yalnız bir adam. Kendine yalnızlığı seçmiş, kim bilir rahat mıydı? Değil miydi? Kimse bilemez bunu
- Gene tereddüt içindeydim. Bu dünyayı, bu dağınıklığı, bu karmaşayı bozarım diye korkuyordum.
- “Ben iki kişiyim” dedi. “Bir gözüm güler, bir gözüm ağlar.”
- Kirli yüzlü adamlar birbirine karışıyor. Ufacık noktalar oluyorlar. Sanki ilkbaharda, erguvan ağaçlarının gövdesinde patlamış tatlı pembe, mor renkli çiçekler gibi.
- "Mazi insanı yalnız bırakmaz. "
- "Seni o kadar çok aradım ki" dedim. " Artık bulmaktan ümidimi kesmiştim" Hafifçe gülümsedi. "Beni bulmak çok kolay." dedi. Ben kapıların ve pencerelerin dışındaki adamım bir yerde." "O ne demek?" "Dışarıdakiyim ben." dedi. "Eşikteki." Anlamıştım. " Eşiktekisin." dedim. " "Biliyorum."
- Hayatım birden, elimden düşürdüğüm bir tuvalet kâğıdı rulosu gibi yere yuvarlanmış, yokuş aşağı Nur-ı Ziya Sokağı'nın alt taraflarına doğru adeta koşarak gidiyordu. Yerlere sürününce o beyaz kağıt kirleniyor, hayatım karalanıyordu sanki. Yuvarlanıp giden rulonun arkasından bakakalmıştım. Hayatım incecik bir kağıt gibi önümden akıp gidiyordu.
- "Nesteren" dedi. "Evliydi. Çok âşıktı ona Ahmet Hamdi. Huzur romanındaki Nuran o."
- Kimdi acaba Duşize Hanım? Bilmiyordum. Yatağında sessizce yatan bir felçli kadın. Kim bilir kimdi? Sanki öylece yatan bir bellekti.
- Ah bir kadına aşık olabilsem. On beş sene evvelini bulabilsem.
- Kalabalığı ve tenhalığıyla, gürültüsü ve kendine has sessizliğiyle "hayat" dediğimiz bu eski, siyah beyaz düğün fotoğrafı ürkütücü, çok hüzünlü ve güzeldi.
- Cebimde elli altmış yıllık Eski Türkçe bir defter… Bütün hayatım değişmiş, sanki bir olukta birikip bir musluktan akıyorum dünyaya.
- Ne içindeyim zamanın, nede büsbütün dışında; Yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında. Bir garip rüya rengiyle, uyuşmuş gibi her şekil Rüzgarda uçuşan tüy bile benim kadar hafif değil. Başım sükutu öğüten uçsuz bucaksız değirmen İçim muradına ermiş abasız, postsuz bir derviş. Kökü bende bir sarmaşık olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim.
- Kağıt alacak param bile yok. Şiirler öyle duruyor…
- Belki paltosunu tersyüz ettirdiği gün kendi deyimiyle ‘fukaralığı’ kabul etmiş.
Aydaki Adam Tanpınar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Herkese merhaba. Yeni eğitim-öğretim yılının ilk kitabını bitirmiş bulunmaktayım. "Aydaki Adam: Tanpınar" aslında bir astral seyahatin romanı. İsminin belirtilmediği kahramanımız ilk önce kendi başına, daha sonra da Lebon Pastanesi'ndeki Garson ile Tanpınar'ın yaşadığı Narmanlı Yurdu'na seyahat ediyor. 2000'li yıllardan bir anda 1960'lı yıllara seyahat ediyoruz ancak bu seyahat, fizikselden ziyade daha çok astral bir seyahat oluyor. İçerisinde Adalet Cimcoz, Melek Kobra, Nur Sabuncu, Ahmet Haşim ve nice ünlü isimlerin yer aldığı bu romanı, konusu ilgisini çeken herkese önerebilirim. Okuyacaklar şimdiden iyi okumalar dilerim. Kitapla kalmanız temennisiyle... (Burcu Topçu)
Tanpınar’ın günlükleri, entelektüel çevresi ve yaşadığı mekanın ışığında kurgulanmış bir güzel roman. Hak ettiği değeri ve şöhreti geç kazanan bir büyük yazarın izinde gezmek hüzün veriyor insana. Burnum sızlayarak okudum. Değerli yazar Nazlı Eray’ı bu vefalı duruşu için tebrik ederim. (Ayla Şahin)
Kitabın Yazarı Nazlı Eray Kimdir?
Nazlı Eray, Ankara’da doğdu. İngiliz Kız Ortaokulu, İstanbul Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’nda tercüman olarak çalışmaya başladı. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. Edebiyatçılar Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Eray, Türkiye Yazarlar Sendikası ile Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi ve 1977 ve 1978 yıllarında Yaratıcı Yazın dersleri verdiği ABD Iowa Üniversitesi’nin Onursal Üye’sidir. Yazmaya 1959’da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü “Mösyö Hristo” ile başlayan Eray’ın ilk öykü kitabı Ah Bayım Ah 1975’te çıktı. Nazlı Eray’ın öykü, roman ve oyunları pek çok dile çevrildi. Erostratus (1977) adlı oyunu, Sartre, Montaigne, Camus, Unamuno, Pessoa ve Bauer’in Erostratos yorumlarıyla birlikte Blood and Ink’te (“Kan ve Mürekkep”) yer aldı. Nazlı Eray, anılarının bir bölümünü Tozlu Altın Kafes (DK, Ocak 2011) adıyla kitaplaştırdı.
Nazlı Eray Kitapları - Eserleri
- İmparator Çay Bahçesi
- Aydaki Adam Tanpınar
- Aşık Papağan Barı
- Aşk Artık Burada Oturmuyor
- Orphee
- Ömür Uzatma Kahvehanesi
- Arzu Sapağında İnecek Var
- Pasifik Günleri
- Ayışığı Sofrası
- Kız Öpme Kuyruğu
- Sis Kelebekleri
- Kayıp Gölgeler Kenti
- Ah Bayım Ah
- Aşkı Giyinen Adam
- Farklı Rüyalar Sokağı
- Marilyn Venüs'ün Son Gecesi Marilyn Monroe Ankara'da: Cursum Perficio!
- Beyoğlu'nda Gezersin
- Halfeti'nin Siyah Gülü
- Uyku İstasyonu
- Ay Falcısı
- Deniz Kenarında Pazartesi
- Frej Apartmanı'nın Esrarı
- Ölüm Limuzini
- Uyku İstasyonu
- Tozlu Altın Kafes
- Elyazması Rüyalar
- Gece Çiçeği İstanbul
- Aşk Yeniden İcat Edilmeli
- Eski Gece Parçaları
- Yoldan Geçen Öyküler
- Rüya Yolcusu
- Yıldızlar Mektup Yazar
- Büyülü Beyoğlu
- Karga Feramuz'un Aşkı
- Geceyi Tanıdım
- Kalbin Güney Batısı
- Sinek Valesi Nizamettin
- İki Kafalı Topaç Villy
- Örümceğin Kitabı
- Bir Böcek Sevdim
- Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni
- Geceyi Tanıdım - Yoldan Geçen Öyküler
- Hazır Dünya
- Düş İşleri Bülteni
- Nazlı Eray: Ömür Uzatma Kahvehanesi Seçme Öyküler
- Ekmek Arası Rüya
- Kuş Kafesindeki Tenor
- Sihirli Saray
- Naz ve Köşkteki Vampir
- Çığlık Atan Mumya
- Gören Gözler Duyan Kulaklar
- Naz ve Büyülü Bahçe
- Mırmır Osman
- Billur Ahtapot ile Mor İnci
- Aşk Artık Burada Oturmuyor
- Kapıyı Vurmadan Gir
- Kalbinde Kadın Taşıyan Erkekler Birahanesi
- Geceyi Tanıdım Erostratus
Nazlı Eray Alıntıları - Sözleri
- Meze tabaklarında anılar ve eski aşklar var. (Ayışığı Sofrası)
- Arada gerçeği yitirmek ne güzel. (Düş İşleri Bülteni)
- “İnsan her şeyi hatırlasa çok yorulur. Unutmak... Unutmak bazen bir ilaç.” (Elyazması Rüyalar)
- Anlatacak o kadar çok şey var ki... İçimde birikmiş şeyler, belleğime hücum eden anılar. (Halfeti'nin Siyah Gülü)
- "... Üstümde çok ağır bir yük hissediyorum. Bu yük bazen o kadar ağırlaşıyor ki; sırmalı kadife ceketime dev bir mezartaşı çimentolanmış sandığım oluyor. Sırtıma... Çimentolanmış bir mezartaşı. Aynaya gidip bakıyorum, görüyorum onu. Tersten, üstündeki yazıyı okuyorum. 'Rudolf von Hapsburg' yazıyor. Üstünde doğum tarihim var. Ölüm tarihinin olduğu yer boş. O anda bembeyaz bir el bana bir divit kalem uzatıyor. Ucu kana batırılmış. Onu yavaşça alıp, kanla, ölüm tarihimi mezar taşımın üstüne ben yazıyorum." (Yıldızlar Mektup Yazar)
- “Ceviz kabuğunun içindeydim. Şimdi Tanrı beni fındık kabuğunun içine soktu.” (Ayışığı Sofrası)
- Ben, Bekleme Ustası olurken, her bir şeyin çok usul usul ve sabırla bekleneceğini sanıyordum. Oysa beklenmedik olaylar peş peşe geliyordu! (Kız Öpme Kuyruğu)
- " Evet. Dikkat edilmezse en çabuk eskiyen duygu aşktır" (İmparator Çay Bahçesi)
- "İnsan her şeyi hatırlasa çok yorulur. Unutmak... Unutmak bazen bir ilaç." (Elyazması Rüyalar)
- "Tarihte daima gizemli bir şey kalmalıdır." (Yıldızlar Mektup Yazar)
- Yüzümde, çok sevdiği birini yitirmiş olan bir insanın acısı ile dolaşıyordum. (Deniz Kenarında Pazartesi)
- Ölüm, üstünde uçan bir kuş. Ama, kanadı sana henüz değmedi. (Uyku İstasyonu)
- Uçsuz bucaksız, sonsuz ve yarınsız bir yolculuğa çıkıyordu. (Kayıp Gölgeler Kenti)
- "Yapayalnız bir insanım. Beni ancak ağaçlar, bitkiler, kapıların ve pencerelerin dışları, sokaklar ve o sonsuz yıldızlı gece sever." (Uyku İstasyonu)
- Kavanozdaki ölüyle baş başa kalmıştım. (Kayıp Gölgeler Kenti)
- Yoldaki büfenin birinden bir şişe vişne suyu alıp oracıkta hepsini içivermek dünyanın en güzel şeyiymiş gibi geliyor bana. (Ah Bayım Ah)
- Neden korkuyorsun? Ölümden mi? Yok olmaktan, belleğini yirirmekten, ya da bedenine bir nüzul inmesinden mi? Neden korkuyorsun? (Ayışığı Sofrası)
- ''Sevgi tılsımlı bir şey... Onu en iyi, yitirdiğin zaman anlayabilirsin.'' (Uyku İstasyonu)
- "Para bir bıçak gibidir," dedi Sibil. "Keser ve yaralar kimi zaman." (Ayışığı Sofrası)
- İpi kopmuş bir uçurtma gibiyim. Ama gökyüzünde değilim. Başka bir yerlerde kaybolmuş gitmişim. (Kalbin Güney Batısı)
Editör: Nasrettin Güneş