diorex
sampiyon

Baba Evi - Avare Yıllar - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Baba Evi - Avare Yıllar kimin eseri? Baba Evi - Avare Yıllar kitabının yazarı kimdir? Baba Evi - Avare Yıllar konusu ve anafikri nedir? Baba Evi - Avare Yıllar kitabı ne anlatıyor? Baba Evi - Avare Yıllar kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Baba Evi - Avare Yıllar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 05.03.2022 16:00
Baba Evi - Avare Yıllar - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Kemal

Tasarımcı: Utku Lomlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9786051416816

Sayfa Sayısı: 222

Baba Evi - Avare Yıllar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yazdıklarında kimi zaman biyografik öğelerden de yararlanan Orhan Kemal'in en sevilen kitaplarından biri olan Baba Evi, "Küçük Adamın Romanı" dizisinin ilk kitabı. Çocukluktan gençliğe geçişi edebiyatımızda en iyi anlatan metinlerden biri olan Baba Evi, yine yazarın çok sevilen romanı Avare Yıllar'ın öncesini oluşturuyor.

Ava Yıllar, halkına inanan bir yazarın dilinden, bireyin, zorlu bir çocukluğun ardından yetişkinliğe geçişte yaşadığı doğruları bulma mücadelesindeki korkularının, kaçışlarının ve geri dönüşlerinin romanıdır. Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırak, okurunu onun kadar biçimlendirir.

Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarım yayımlamaktan onur duyuyoruz.

Baba Evi - Avare Yıllar Alıntıları - Sözleri

  • "Beddualar da kâr etmiyor," derdi, "Dilim damağım kurudu, ona beddua etmekten. Ona ettiğim bedduaları şu köşe taşına etseydim, taş kül ufak olurdu!”
  • “Bizimki de hayat mı? Sokulmu­şuz ahlaksızlık yatağı, ruhsuz şehirlere...”
  • Uzatmayalım, beşinci pirzola porsiyonundan sonra, iki porsi­yon karnıyarık, iki porsiyon pilav, iki porsiyon kuru fasulye yedi, türlü, taskebabı filan, sıra geldi kompostoya.
  • Oysa, gittikçe kararan dehlizde çoktan kitaplarına dalmıştı. Yüreğimi titreten sevincimi görmüyor, aklımdan geçenleri bilmiyordu şüphesiz...
  • Kendi kusurlarını görebilmek bir özelliktir, bu kusurları söyleyebilmek ikinci özellik, hele kendisiyle alay edebilme zeka işidir.
  • İnsanların yüzde sekseni, ne söylediğine değil, nasıl söylediğine bakarlar!
  • benim de bol bol okuduğumu biliyordu ama sonum ne olacaktı? "insanlara iyi şeyler söyleyebilecek hale gelmek istiyorum!" diyemezdim. "boş şeylerle uğraşma!" tavsiyesinde bulunuyordu. gözlerini yükseklere dik, oraya ulaşmak için oku! ve hemen ilave ediyordu: "yüksel ki yerin bu yer değildir. dünyaya geliş hüner değildir."
  • "Çocukken ne iyiydi ! Büyümek bu muydu ?! Şimdi karanlıklar içindeydim sanki..."
  • "Çoğu sefer, çimenlerin üzerinde sırtüstü uzanır, mavi gökte kayan hafif, beyaz bulutları seyrede seyrede, Allah'ı ve onun meselelerini düşünürdüm.."
  • Yatağa girdim, yorganı tepeme çektim. "Ne biçim dünya bu?" diye düşündüm.
  • "Niye bu kadar küçük görüyorsun kendini,neyin var ? Pekâlâ insansın.!"
  • "Ben de dehr'in sitemin çekmeye geldim dehr'e!"
  • Ey açlık! Seni midemde, iliklerimde, kanımın yuvarlarında duydum. Ve sen, benim iyi, benim merhametli ve devamımı sağlayan soyum, insan soyu, sen sonsuz tokluğu fethedeceksin!
  • İnsanlığa, işleyen kafa lazım, et kafalar değil. Bunun için uğraşıyorum.

Baba Evi - Avare Yıllar İncelemesi - Şahsi Yorumlar

"Ben de dünyaya dünyanın sıkıntısını çekmeye geldim." cümlesiyle başlayıp, "Dünyanın tadını çıkarmaya devam ettik." cümlesiyle bitti. Kahramanın kitabın sonuna kadar kendini bir yere ait hissetme çabası son sayfalarda karşılığını buldu. Hatta kitabın genelinde sıkıntı hakimken ne zaman sevildiğine emin oldu o zaman dünyanın tadını aldı kahramanımız. Belki de yazar dünyanın tadı ne malda ne mülkte sadece sevmek ve sevilmekte demeye çalıştı. Orhan Kemal mutlaka okunmalı.. (Bekir Altınbaş)

Hiç Bilmediğim Ama Sanki Ben Yaşıyormuşum Gibi Duygular: Çok az insanın yaşantısında olmayan argoluklara başlarken yüzümü buruşturduğumu hissettim. Bana uzak olan bir yaşamın etkileyiciliğini ve güçlü duruşunu yüzümdeki gururla da bitirdim. Başından sona duygularımın evrilme sürecine şahit oldum. Dilin sadeliği ve betimlemelerin gerçekliğiyle yaşanılan duygular, şimşekler çaktırıyor adeta kafanızda. Kitaplarda en sevdiğim his kahramanla birlikte dolaşmaktır, onun gördüğünü görmek, onun aldığı kokuyu almak, çektiği acıyı hissetmek yani Kahraman olmaktır. Bir otobiyografinin insana bu hissi vermesi etkileyici. Edebi kurgularda işlenilen aile, arkadaşlık, benlik, sosyal çevre gibi konular öyle içtenlikle ve gerçek anlatılmış ki benim hayatım gibi... Bu kadar çok duygulardan bahsetmemin sebebi, edebi bir eserin kişi üzerinde bıraktığı/bırakamadığı etkiyi ilk ve en güçlü olarak duygularda görürüz. Düşüncelere dönüşmesi, dile dökülmesi ve yaşantıda görülmesi duygu yoğunluk seviyesine bağlıdır. Ammaba'd, eserin okunması, üzerine düşünülmesi ve 'vay be' denmesi yeterli gelmiyor okuyucuya... (Kübra ÇETİN)

Baba Evi, Orhan Kemal'in çocukluk anıları olmakla birlikte onun karakterinin ve kişiliğinin oluştuğu zamanların hikayesi. Açlık ve yoksulluğu küçük yaşlarda görüp yaşaması hayata ve insanlığa bakışını da şekillendirmiş olsa gerek... (Durmuş iliksiz)

Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?

15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.

Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.

Orhan Kemal Kitapları - Eserleri

  • Eskici ve Oğulları
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
  • 72. Koğuş
  • Cemile
  • Murtaza
  • Ekmek Kavgası

  • Baba Evi
  • Hanımın Çiftliği
  • Avare Yıllar
  • Önce Ekmek
  • El Kızı
  • Tersine Dünya
  • Gurbet Kuşları

  • Baba Evi - Avare Yıllar
  • Evlerden Biri
  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
  • Çamaşırcının Kızı - Küçücük
  • Kötü Yol
  • Devlet Kuşu

  • Kardeş Payı
  • Arkadaş Islıkları
  • Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
  • Bir Filiz Vardı
  • Kanlı Topraklar
  • Dünya Evi
  • Müfettişler Müfettişi

  • Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
  • Suçlu
  • Sokaklardan Bir Kız
  • Grev
  • Sarhoşlar
  • Yalancı Dünya
  • Küçücük

  • Sokakların Çocuğu
  • İnci'nin Maceraları
  • Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
  • Yüz Karası
  • Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
  • İstanbul'dan Çizgiler
  • Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı

  • Elli Kuruş Çikolata
  • Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
  • Serseri Milyoner
  • Yazmak Doludizgin
  • Kenarın Dilberi
  • Elli Kuruş
  • Önemli Not!

  • Hanımın Çiftliği
  • Yağmur Yüklü Bulutlar
  • Senaryo Tekniği ve Senaryolar
  • Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
  • Eskici Dükkanı
  • Bütün Oyunlar 1
  • Arslan Tomson

  • Bütün Oyunlar 2
  • Farecik - Uyku
  • Küçükler ve Büyükler
  • Arka Sokak
  • Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
  • Kaybolan Romanlar
  • Hanımın Çiftliği

  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Boyacı
  • Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
  • İstanbul İstanbul

Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri

  • Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı.  Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
  • Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
  • Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
  • Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
  • Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
  • Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)

  • “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
  • Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
  • Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
  • "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
  • Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
  • Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
  • ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)

  • Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
  • Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
  • "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
  • Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
  • Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)

Yorum Yaz