Bana Bir Şeyhler Oluyor - Yılmaz Erdoğan Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bana Bir Şeyhler Oluyor kimin eseri? Bana Bir Şeyhler Oluyor kitabının yazarı kimdir? Bana Bir Şeyhler Oluyor konusu ve anafikri nedir? Bana Bir Şeyhler Oluyor kitabı ne anlatıyor? Bana Bir Şeyhler Oluyor kitabının yazarı Yılmaz Erdoğan kimdir? İşte Bana Bir Şeyhler Oluyor kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Yılmaz Erdoğan
Yayın Evi: Sel Yayıncılık
İSBN: 9789755702482
Sayfa Sayısı: 127
Bana Bir Şeyhler Oluyor Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
HİLMİ - Dedim ya Tanrı'yla konuşuyorum. Ama şimdi konuştuklarımızı herkese anlatabileceğimi söyledi. (seyirciye döner) Hepinize… Anlatacaklarım var! Vaaz vermek değil niyetim, duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sadece ama sadece anlatmak için… Sen anlat dedi Tanrı bana, anlaşılsın diye değil, hiçbir mükafat beklemeden anlat… Çünkü bu mükafattır anlatıcıya, doğru düzgün anlaşılmak! Sen anlat dedi… Sen sadece anlat! Umudu hatırlatsın diye umutsuzluğu, çareye yol açsın diye çaresizliği anlat… Ders verme dedi kimseye, çünkü hoca denmez öğrenmesini bitirene! Çırakları olan bir çıraktır usta, olsa olsa… Sen anlat dedi bana Tanrı, sen sadece anlat…
Bana Bir Şeyhler Oluyor Alıntıları - Sözleri
- "Vay be... İyi kötü bir maaş bağla, hapiste bile kendini özgür hissedebiliyor insan!"
- "Tek çaresi aşktır bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın, Aşk da zaten iki yalnızın ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır..."
- "Yalnızlık. Her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında... Tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir insanın, kıymetini bilmelidir dedi. Yalnızdır insan... Hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır... Kalabalık yalnızlıklar, yalnız kalabalıklar oluşur şehir şehir, ülke ülke... Kalabalık arttıkça, artmaktadır yalnızlık da! İnsan bir ölümü istemez bir de ondan beter bir yalnızlığı... Ama ikisi de başına muhakkak gelir bir yaşama sırasında... Ölümün değil ama yalnızlığın bir tek çaresi var dedi. Tek çaresi aşktır dedi, bir yalnız yaşama sırasında nefes almanın... Aşk da zaten iki yalnızın, ortak bir yalnızlıkta buluşmasıdır dedi... Aşık olun, gösterin birbirinize yalnızlıklarınızı... Nasılsa ayrılık, insanın kendi tek kişilik yalnızlığını özlemesi. Sade ölüm değil, ayrılık da yaşamın emri! "
- “Yaşamak” dedi, “Tek marifetiniz, biraz özen gösteriniz...”
- Sevmenin pek az çeşidi vardır gönül raflarında. Birini ya da bir şeyi seversiniz ya da çok seversiniz. Ama iş sevememeye gelince; sonsuz seçenek vardır önünüzde. İster sinir olursunuz ister gıcık olursunuz iğrenirsiniz tiksinirsiniz hatta sık sık nefret bile edersiniz. Ne yazık! ne yazık insan sevmeme çeşitlerine harcıyor mesaisinin çoğunu. Oysa sevin dedi tanrı, adı sevgili olanlar bile karşılık istiyor kalbinin atış hızına, ben seni seviyorum ama dur bakalım sende beni benim seni sevdiğim kadar seviyor musun? Oysa sevin dedi tanrı, önce sizi sevmeyenlerden başlayın işe, karşılık istemeden, pazarlıksız sevin, sizi seveni de sevmeyeni de.
- "Yalnızlık, Her kimliğe doğuştan yazılı tek uğraşıdır insanın bir yaşama sırasında... Tek sermayesi, sahip olduğu tek şeydir, kıymetini bilmelidir, dedi... Yalnızdır insan, hep kalabalıklara karışma telaşı bundandır..."
Bana Bir Şeyhler Oluyor İncelemesi - Şahsi Yorumlar
211. ESER: İzlediğim en iyi en kaliteli tiyatro eserlerinden bir tanesi, kitabını bulmakta epeyce zorlanmıştım. İyi ki o kadar zaman ayırıp arayıp bulmuşum diyorum. Okunacak en iyi, en anlamlı eserlerden bir tanesi.. incelikle işlenmiş bir konuya sahip ve bir kez daha yılmaz Erdoğan'a teşekkür etmek istiyorum. Bizi bu eserle tanıştırdığı için.. .. 'Anlatacaklarım var! .. Vaaz vermek değil niyetim duyduğumu söylemek. Söylemeye değer şeyler duyuyorum zira. Belki hayatı daha yaşanır kılmak için ya da belki sade ama sade anlatmak için… Sen anlat dedi Tanrı bana; anlaşılsın diye değil, hiçbir mükafat istemeden anlat… Çünkü bir mükafattır artık bir anlatıcıya; doğru düzgün anlaşılmak! Sen anlat dedi… Sen sade anlat! (Bir Avuç Huzur ⸙)
Okuduğum lisans programı gereği çok fazla oyun okumak zorunda kaldım, hiçbir zaman oyun okumaktan keyif almadım açıkçası. Bu durum bu eser için de geçerli, fakat bu oyunu seyrettiğim çok beğendim, bunun ardından tekrar okudum ve bu sefer metni de beğendim. Oyuncu kadrosunun etkisi de olabilir, ben Yılmaz Erdoğan'ın kalemini çok beğenirim fakat bu metni oyunu izlemeden önce okuduğumda pek beğendiğimi söyleyemeyeceğim. (Yerdeniz Gökay Sarı)
Kitabın Yazarı Yılmaz Erdoğan Kimdir?
Kürt kökenli Türk oyuncu, yazar, şair, seslendirme sanatçısı, komedyen ve yönetmen. Sadri Alışık Ödülleri en iyi erkek oyuncu, Altın Kelebek Ödülleri en iyi komedi dizisi, AACTA en iyi yardımcı erkek oyuncu, Afife Tiyatro Ödülleri Cevat Fehmi Başkut Özel Ödülü sahibidir.
Erdoğan 1967 yılında Nazım Erdoğan ve Süheyla Erdoğan'ın ortanca oğlu olarak dünyaya geldi. Ayrıca Anadolu Ateşi dans topluluğunun kurucusu Mustafa Erdoğan'ın küçük kardeşi, ses sanatçısı Deniz Erdoğan'ın ağabeyidir. İlk ve ortaokulu bitirdikten sonra Ankara Aydınlıkevler Lisesine devam eden oyuncu, lise eğitimini tamamladıktan sonra İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini kazandı. İstanbul'un Kocamustafapaşa semtinde 3 arkadaşının bekâr evine yerleşti. Eğitim hayatını yarıda bırakarak Ferhan Şensoy'un Nöbetçi Tiyatro kadrosuna katılmıştır.
İlk kez 1988 yılında Olacak O Kadar adlı televizyon komedi programının senaryo yazar kadrosunda yer aldı. 1993 yılında kendi yazdığı ve Demet Akbağ ile başrolünü paylaştığı Bir Demet Tiyatro isimli televizyon dizisi ile geniş kitleler tarafından tanındı. Erdoğan 1993-1998 yılları arasında Sanem Oktar ile evli kalmış, 1996 yılında Berfin Erdoğan isimli bir kız evladı dünya gelmiştir. 2006-2018 yılları arasında evli bulunduğu Türk sinema ve dizi oyuncusu Belçim Erdoğan ile evli olan sanatçının bu evlilikten 2010 yılında doğan Rodin Erdoğan isimli bir erkek çocuğu vardır.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Yılmaz_Erdoğan
Yılmaz Erdoğan Kitapları - Eserleri
- Kayıp Kentin Yakışıklısı
- Hüzünbaz Sevişmeler
- Hijyenik Aşklar
- Anladım
- Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar
- Bana Bir Şeyhler Oluyor
- Sahiler Düş Düşler Sahi
- Kelebeğin Rüyası
- Bin Aşık Yılı Uzakta
- Kadınlık Bizde Kalsın
- Feriştah'ın Fentezileri
- Laz Bakkal İle Tombalak
- Tatlım Tatlım
- Kadınlık Bizde Kalsın
- Bayram Sevinci
- Bir Yağmur Olmalı Bir de Çınar
Yılmaz Erdoğan Alıntıları - Sözleri
- Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
- Bu sıradan, bu sürpriz i bulunmayan, bütün günleri birbirinin aynı olan hayatın aslında hayat değil, gerçek bir hayat için kaba bir prova olduğunu düşünüyorum! (Haybeden Gerçeküstü Konuşmalar)
- Sonuna geldim ki bataklık Ve anladım Bizimki sevgiye yardım Aşka yataklık Safi duman Hiç alev yok Nasıl bir yanmaksa artık… (Bin Aşık Yılı Uzakta)
- Hoş insanın eli boş olmuş bir ehemmiyeti yok, iş ki yüreği dolu olsun. (Feriştah'ın Fentezileri)
- ¶¶ Herkes gibi olana şiir yazılır mı? ¶¶ (Kelebeğin Rüyası)
- Aşk bahanesidir şiirin (Kelebeğin Rüyası)
- Şiir diye bir şey tutturmuşlar, kimseye acımıyorlar. (Hijyenik Aşklar)
- Bir ayrılık yaşadım hepinizinkine bin basar! (Hijyenik Aşklar)
- Anlatıcı: Fakat fetih işi zora saplanmış. İstanbul'un fethinde sorunlar yaşanıyor. Fatih Sultan Mehmet havlu mu atıyor ne? Allah'tan valide sultan dişli bir dişi. Her güçlü erkeğin arkasında dişli bir dişi vardır. İnanmayan tarihe baksın. Tarihte devam mecburiyeti ve seçmeli dersler vardır. Temize çekerken olayları ak sakallı tarihçiler, unutmuşlar kadınları yazmayı. Oysa her vaka-i hayriyede hayriye gibi bir kadın vardır. Anlatıcı çıkar... Sahnede bir taht vardır. Fatih bağıra çağıra girer, valide sultan da peşindedir. Fatih: Fethetmiyorum ulan fethetmiyorum. İstanbul'u artık hiç fethetmiyorum. Israr etme valide, fethetmiyorum. Valide: Aman devletli evladım, streslere gark olmayasuz. İstanbul'u fethetmeye mecbursun. Bu hususta muvaffak olamazsan koca Osmanlı'da herkes karalar bağlayacak. O kadar siyah elbiseyi nereden bulacağız. Sevgili yavrum, bizi Neslihan Yargıcı'ya mahkum etmeyiniz. Çok kazıkçı diyorlar. Fatih: Mahfoldum valide, ne gecem kaldı, ne gündüzüm. Pazar günleri bile açığım. Yirmi bir yaşındayım ben valide, millet boğazda rakı içecek diye kendimi çar çur edemem. Bu ne yaman çelişki valide. Valide : Aman padişahım. Mehmedim, ikinci Mehmedim. Kapris yapmayasuz. Siz şol İstanbul'a artist olmak için gelmediniz. Siz bu fethi eylemezseniz ikinci köprüye kimin adı verilecek. Fatih: Yok ya? Koskoca İstanbul'u şeyimizden ter atarak fethedeceğiz, ondan sonra içine edecekler. Yok öyle yağma. Valide: Nereden bilirsin evladım içine edileceğini. Fatih: Ben mallarımı tanırım valide. Aha, şuraya yazıyorum. Şu haliç var ya haliç, önce orayı maffedecekler. Biri diyecek haliç "benim gözüm gibi olacak" diğeri diyecek, "yok, asıl benim gözüm gibi olacak." göreceksin sonunda haliç, benim ... ... gözüm gibi olacak. Valide: Sükut evladım sükut. Böyle laflar yakışıyor mu size? Zinhar böyle şer beyanlarda bulunmayasuz. Fethedesiniz Konstantiniye'yi, orta çağ kapana, yeni çağ açıla. tebamız çağ atlaya. Fatih: Fethetmiyorum valide, fethetmiyorum. Valide: Tarihi değiştirmeye muktedir değiliz haşmetli evladım. İstanbul'u almak senin alnına yazılmış. Bak (Fatih'in alnından okur.) Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al. Fatih: (Çok şaşırır.) Yapma ya? Öyle mi yazıyor hakkatten? Dikkatli bak valide, daktilo hatası falan olmasın. Valide: Hayır evladım. İlahi yazılarda hata olmaz inanmazsan al kendin oku. (Bir ayna tutar fatih aynadan okur.) Fatih: la temhem la, ulubnatsi temhem la. Ne demek oluyor bu valide. Valide: Evladım ayna olduğu için tersten okuyorsun. Doğrusu, "Al Mehmet al, Mehmet İstanbul'u al..." Fatih: Öyle ya... O halde alacağız Konstantiniye'yi başka yolu yok. Fakat valide, bir terslik olur da, İstanbul'u başka bir padişah alacak olursa, çok mühim bir vasiyetim olacak. Valide: Nedir evladım söyle? Fatih: Topkapı sarayı'nı Topkapı'ya kurmasınlar, sapa kalıyor. Oraya otogar yapılsın, Tatlıses Turizme yer ayrılsın. Valide: Başüstüne evladım. Vasiyetine ekleyecek başka birşey var mı? Fatih: Var valide var. Vasiyetim daha bitmedi. Derhal İstanbul'a felç halinde bir trafik eylensin, tebam yollarda fıtık olsun. Denizlerin içine edilmek suretiyle balıklar telef eylensin, balıklardan boşalan yere koyunlar konuşlansın. Boğaz sırtları arap kardeşlerimize verilsin. Rus, bulgar, romen ve bilcumle şark blokuna mensup orospular laleli'ye yerleştirilsin. Sokak ve caddeler devamlı kazılsın ve kat'a doldurulmasın. İski'nin çukuru PTT'ninkinden alçak olsun. Suların akmasına mahal verilmesin. Buna rağmen sular inatla akmaya devam ederse derhal bütün oylar Refah'a verilsin. Gecekondulara önce tapu verilsin, seçimden sonra hepsi yıkılsın. Bütün mafyalar illere göre adilce dağıtılsın. Pazar mafyası Malatyalılara, hamal mafyası Maraşlılara, arazi mafyası Çorumlulara, otopark mafyası Tokatlılara verilsin. Bütün tiyatrolar yıkılsın. Yerlerine birahaneler yapılsın. Tebam temsil seyredeceğine, devamlı bira içip, devamlı çişe gitsin. İstanbul'a tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılsın. sonra tekrar tramvay yapılsın. Sonra tramvay kaldırılıp yerine yine tramvay yapılsın. sonra tramvay yine kaldırılıp yerine bir türlü metro yapılamasın. İstanbul'un bilimum pazarcı esnafı, tedris ve terbiye edilsin. Sabahın erken saatlerinde, bilhassa tebam en derin uyukudayken "patates soğaaaaaan!" diye bağırtılsın. "patates soğaaaaan! kurabiye bunlaaaaar! patates soğaaaaan.... aygaaaaaz... " çok istiyorsan fethedeyim konstantiniye'yi valide ama olacağı bu haldir. Ben mallarımı tanırım... (Kadınlık Bizde Kalsın)
- Yeri geldi diye ağlıyorum Yoksa hiç aklımda yoktu (Anladım)
- Kimi cüret etsem sevmeye Kendime küçük geldim Zayıf kaldım he murathan esir düştüm Sefil oldum (Sahiler Düş Düşler Sahi)
- Her akşam yeniden bestelenen hayat Her gün iştahla aranan mutluluk Kovalanan aş-k... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
- Belki sen ve belki ben... Belki yıllar sonra... Tuhaf şey... (Hüzünbaz Sevişmeler)
- Bir şiir istersin "içinde benzetmeler" olan Kusura bakma sevgilim! Heybemde sana benzeyecek kadar Güzel bir şey yok... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
- ... Hakiki yaralar şiirle onarılmaz. ... (Bin Aşık Yılı Uzakta)
- Senin sevdiğin senin tarafından sevilmeyi sevmiyor ki... Senin sevdiğin, senin sevdiğinden daha az seviyorsa seni, sen de sevme gitsin o zaman seni sevmeyeni. (Feriştah'ın Fentezileri)
- Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam... Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama Yeme ihtimalini sevdim. İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman özlemeye başladım herkesi... Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, Adam gibi hasretleri özlemeye başladım Sonra.. Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı... Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı... (Kayıp Kentin Yakışıklısı)
- Numan'la kavga ettik, ayrılma arifesindeyiz. Burada arife kelimesini bilhassa kullanıyorum. Çünkü Numan'dan ayrıldıktan sonra benim için bayram başlayacak. (Feriştah'ın Fentezileri)
- kör olmak pahasına görmektir hayat bilirim (Anladım)
- ... ADEM: Haklısın, saçmaladım... Ama ne olursa olsun, tanrı önce beni yarattı! HAVVA: Aslında düşünüyorum da, öyle olması normal. ADEM : Neden? HAVVA: Sanat şaheserleri yaratılmadan önce, müsveddeleri yapılır da ondan... Neyse, bırakalım bunları da, eşit iki insan olup bir sürü kardeş, bir sürü kardeşlik üretelim! Ne dersin? ... (Kadınlık Bizde Kalsın)