diorex
Dedas

Başın Öne Eğilmesin - Hıfzı Topuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Başın Öne Eğilmesin kimin eseri? Başın Öne Eğilmesin kitabının yazarı kimdir? Başın Öne Eğilmesin konusu ve anafikri nedir? Başın Öne Eğilmesin kitabı ne anlatıyor? Başın Öne Eğilmesin kitabının yazarı Hıfzı Topuz kimdir? İşte Başın Öne Eğilmesin kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 07.03.2022 20:32
Başın Öne Eğilmesin - Hıfzı Topuz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Hıfzı Topuz

Yayın Evi: Remzi Kitabevi

İSBN: 9789751411501

Sayfa Sayısı: 264

Başın Öne Eğilmesin Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Asla başı öne eğilmedi Sabahattin Ali´nin. Düşüncelerini yapıtlarında ve gazete yazılarında yılmadan savundu... 41 yıllık kısa yaşamı boyunca Türk edebiyatının dünya dillerine çevrilen seçkin örneklerini vermekle kalmadı, yurdu için bağımsızlık istedi, özgürlük istedi, çağdaşlaşma istedi... Bu değerlerin düşleriyle yaşadı. Bu düşlerin bedelini hapishane ve sürgünlerle geçen bir yaşamının ardında Istranca ormanlarında katledilişiyle ödeyecekti. Hıfzı Topuz bu romanda, belgelere dayanan özgün kurguyla Sabahattin Ali´nin gençlik günlerinden öldürülüşüne uzanan trajik yaşamına ayna tutuyor.

Başın Öne Eğilmesin Alıntıları - Sözleri

  • Biz istiyoruz ki, bu memlekette yapılan her iş, üç beş kişinin çıkarına değil, bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun. Herhangi bir karar alınırken, İzmir’deki ortak tüccar, İstanbul’daki ortak milyoner değil, bu kararların altında beli bükülen, çoluk çocuk inleyen yığınlar göz önünde tutulsun. Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler. Bu iş incelenirken, koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin menfaati, keyfi değil, milletin hayrı düşünülsün. Ve insanları sahiden insan eden ve o en büyük nimet hürriyet, riyakar ağızlarda ‘adam avlama yemi’ olarak kullanılmasın. Biz istiyoruz ki, bu topraklar ve onun üzerinde yaşayan insanlar hiçbir yabancı devletin oyuncağı olmasın. Bir karış toprağımıza, bir tek vatandaşımıza, bize göz dikilmesin. İster orduya dayanarak, ister bankaya dayanarak, ister dost görünerek, ister düşman görünerek, bu topraklarda kendi çıkarlarını yerleştirmeye uğraşanlara yüz verilmesin. Dünya işlerinde politikamız, şunun bunun kölece peşinden gitmek değil, bu milletin selametini en iyi sağlayacak yolları müstakil olarak seçmek şeklinde kendini göstersin. İşte biz sadece bunları istiyor ve böyle düşünüyoruz. Eğer böyle düşünmek ve bunları istemek bir suçsa, hemen haber versinler, bu suçu işlemekten, yazmaktan, söylemekten vazgeçelim. Yok, bunlar suç değilse, o zaman bize açık veya sinsi yollardan kahpece vurmaktan vazgeçsinler. Çünkü namuslu insanlar, bu kadar kirli yollardan gitmeye lüzum da görmezler, tenezzül de etmezler. *Sabahattin Ali’nin 10 Şubat 1947’de çıkan Markopaşa yayınındaki yazısından..
  • Mademki aşk içkisini kabul etmeyecektin , niçin kalbimin kadehini kırdın ey yar
  • Başım dağ, saçlarım kardır Deli rüzgarlar vardır Ovalar bana çok dardır Benim meskenim dağlardır…
  • Sözün şiirlerin mükemmelidir
  • Sabahattin Ali neden yurt dışına çıkmak istiyordu? Kendi kendine şöyle diyordu: Bütün kapılar bana kapandı. Tam bir çıkmazdayım. Bu ülkede yaşanmaz artık. Bu hava beni zehirleyecek. Polis peşimi bırakmıyor. Beni öldürecekler. Gençken amacım öğretmen olmaktı. Oldum, işten attılar. Dergi çıkardım, kapattılar. Mahkemelerde ve cezaevlerinde süründürdüler. Başımda daha kaç dava var! Ne olacağım belli değil. Kamyonla taşımacılık yapayım dedim, olmadı. Her şey aksi gitti. Hem beş para kazanamadım hem de borçtan kurtulamadım. Bıktım artık bu tür yaşamdan. Boğuluyorum.
  • Dünyada bana "Ne istiyorsun?" Diye sorsalar hiç düşünmeden vereceğim cevap şudur: "Anlaşılmak istiyorum. " Biraz aklı başında olan hangi adamaa sorsalar vereceği cevap mutlaka bu olacaktır.
  • Sözün şiirlerin mükemmelidir Senden başkasını seven delidir Yüzün çiçeklerin en güzelidir Gözlerin bilinmez bir diyar gibi …
  • Sabahattin de, “Mustafa Efendi,” dedi, “ben hükümetle uğraşmıyorum. Ben sırtını hükümete dayayıp da devleti sömürenlerle uğraşıyorum. Ben halktan yanayım, köylüden yanayım, dar gelirli memurdan yanayım, soyguncudan, hırsızdan yana değilim. Bize solcu diyorlar, ne var solcuysak?”
  • Ve biz Türk halkının ekmeğine, hürriyetine ve egemenliğine göz dikenlerin düşmanıyız
  • Sabahattin Ali bizde yeni emperyalizmin ilk kurbanı olmustur
  • Bir mektubunda da ''Bilmem yaşlı bir Sabahattin Ali tasavvur etmek size yabancı gelmiyor mu? Ben gebersem kırk yaşında bir Sabahattin Ali'yi gözümün önüne getiremiyorum'' diye yazmıştı. Sanki 40 yaşında öleceği içine doğmuş gibiydi.
  • "Oysa insan ıstıraplarını, duygularını söylemek için mutlaka birine muhtaçtır."
  • Yepyeni ve daha müspet bir hayata başlama kararını müthiş mücadelelerden sonra aldım. .. Hepinizin beni affetmenizi ve tekrar buluşuncaya kadar sevgi ile hatırlamanızı isterim. Şimdiye kadar kendimden başka hiç kimseye kötülük etmemek için gayret ettim. Artık kendime de kötülük etmemek için bu kararı verdim. Şimdi ben memleketten gidiyorum, kaçıyorum. İnşallah yakın bir zamanda daha iyi koşullarda görüşürüz. Sabahattin
  • Vatanımızın istiklali üzerine en küçük bir gölge düşmesin , istiklal anlayışımız Atatürk'ün çizdiği yoldan ayrılmasın dediğimiz için mi kökümüz dışarıda ?

Başın Öne Eğilmesin İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Sabahattin Ali'nin hayatını okumak , şiirlerini ve kitaplarını okumak bana ayrı bir mutluluk vermiştir hep..Bu kitapta da onun hayatı belgelere dayanarak nasıl canice öldürüldüğü,olayların nasıl farklı lanse ettirildiği anlatılıyor..Tavsiye edilir.. (ceylann)

Osman Balcıgil/ Yeşil Mürekkep kitabını okuduktan sonra Sabahattin Ali'nin yaşamını anlatan başka bir kitap daha okumak istedim. Ve bu kitapta, mektuplar, dergi gazete yazıları vs. daha fazla olduğu için, daha biyografi ve araştırma türü olduğunu düşünüyorum. Hıfzı Topuz'un okuduğum 3.kitabı,dilini seviyorum ve merak ettiğim bir konuyla birleşince gerçekten su gibi aktı. Sabahattin Ali, kaleminin zenginliğini, geniş çevresi ve başından geçenlere olduğu kadar, girip çıktığı hapishanelerde karşılaştığı insanlara da borçlu. Kitapta kendi ağzından da yer verilmiş zaten bu duruma. Bu nedenle, hem öyküleri hem romanları içimizden birini anlatıyor hissiyatı veriyor, çünkü bizi anlatıyor. Bu kitabı okuduktan sonra, Sabahattin Ali'nin hangi kitabını hayatının hangi döneminde, ne şartlarda yazdığını öğreniyorsunuz. Severek okuduğunuz başka yazarlarla nasıl ilişkisi varmış tanık oluyorsunuz, ve o zaman her kitabı, daha da kıymetli geliyor. (Merve Özden)

Yaşayan tarih Hıfzı Topuz'dan bir Sabahattin Ali kitabı. Çok az bir kısmı kurgulanmış (neticede aklından geçenleri de bilemeyiz) çoğu belge ve yakın arkadaşlarının anlatımlarına bağlı kalınarak yazılmış. O tarihleri birebir yaşayan bir kişinin bu eseri yazması kitabı güzel kılıyor. Hatta Hıfzı Topuz'un yazarla tanışması-arkadaşlığı (ona imzalı kitabını vermesi) kitapta kişiliğini tanıtmasında oldukça gerçekçi olmasını sağlıyor. Kitap sadece Sabahattin Ali'nin kısacık hayat öyküsü için değil, o dönemi yaşayan birinin gözünden siyasi ve toplumsal yapıyı incelemek için de güzel. Bana göre en güzel kısımları Aziz Nesin ile çıkardıkları Marko Paşa dergisinin anlatıldığı yerler olduğunu söylemek isterim. Not: Hala aydınlığa kavuşturulamamış cinayeti için yapılmaya çalışılan şeyler ve hala buna engellerin çıkması son sözde güzel özetlenmiş. (Cavitas)

Başın Öne Eğilmesin PDF indirme linki var mı?

Hıfzı Topuz - Başın Öne Eğilmesin kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Başın Öne Eğilmesin PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Hıfzı Topuz Kimdir?

Hıfzı Topuz, (d.1923) gazeteci ve yazar.

1923 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni (1942), İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni (1948) yılında bitirdi. Strasbourg Üniversitesi’nde devletler hukuku ve gazetecilik alanlarında yüksek lisans (1957-59) ve yine Strasbourg Hukuk Fakültesi’nde gazetecilik alanında doktorasını yaptı (1960). 1947-58 yılları arasında Akşam gazetesinde önce istihbarat şefi, sonra yazı işleri müdürü olarak çalıştı. İstanbul Gazeteciler Sendikası’nın kurucuları arasında yer aldı ve başkanlığını yaptı. Paris’te Unesco Genel Merkezi’nde Özgür Haber Dolaşımı şefi olarak çalıştı (1959-1983). Uluslararası gazetecilik örgütleri arasında mesleksel işbirliği, basın ahlâkı, gazetecilik eğitimi ve gazetecilerin korunması projelerini yönetti. Afrika ülkelerinde, Hindistan’da, Filipinler’de gazetecilik eğitimi seminerleri düzenledi. Kara Afrika'da kırsal basın projesini oluşturdu. 1962 yılında Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin, o zamanki adıyla Basın-Yayın Yüksek Okulu’nun kuruluşu için, Paris’te Unesco’nun merkezinde ilk projeleri hazırladı. 1974-75 yılları arasında TRT’de Radyolardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yaptı. 1986’da halen başkanlığını sürdürdüğü İletişim Araştırmaları Derneği’ni (İLAD) kurdu. Vatan, Milliyet ve Cumhuriyet gazeteleriyle çeşitli dergilerde diziler ve inceleme yazıları yazdı. Anadolu Üniversitesi, Galatasaray ve İstanbul Üniversiteleri iletişim fakültelerinde basın, radyo-televizyon tarihi, uluslararası iletişim ve siyasal iletişim dersleri verdi.

Hıfzı Topuz Kitapları - Eserleri

  • Gazi ve Fikriye
  • Başın Öne Eğilmesin
  • Meyyale
  • Milli Mücadelede Çamlıca'nın Üç Gülü
  • Hava Kurşun Gibi Ağır
  • Taif'te Ölüm

  • Elbet Sabah Olacaktır
  • Abdülmecit
  • Paris'te Son Osmanlılar
  • Çılgın ve Özgür
  • Hatice Sultan
  • Bana Atatürkü Anlattılar
  • Özgürlüğe Kurşun

  • Vatanı Sattık Bir Pula
  • Devrim Yılları
  • Kara Çığlık
  • Paris'te bir Türk Ressam
  • Nevbahar
  • Gizli Aşklar
  • Eski Dostlar

  • Tavcan
  • Türk Basın Tarihi
  • Elveda Afrika, Hoşçakal Paris
  • Paris Sürgünü
  • Bir Zamanlar Nişantaşı’nda
  • Atatürk Sesleniyor
  • Şanlı Kanlı Yıllar

  • Ardından Yıllar Geçti
  • Gülümseyen Anılar
  • Büyülü Afrika
  • Anı ve Mektuplarda Melih Cevdet Anday
  • Paris 68
  • 100 Soruda Türk Basın Tarihi
  • Parisli Yıllar

  • Dünya Karikatürü
  • Cumhuriyet'in Beş Dönemeci
  • Yakın Dönem Türk Basın Tarihi

Hıfzı Topuz Alıntıları - Sözleri

  • Sözün şiirlerin mükemmelidir (Başın Öne Eğilmesin)
  • "Bir toplumu bir süre susturabilirsin, toplumun bir bölümünü de çok uzun bir süre susturabilirsin. Ama bütün toplumu yüzyıllar boyu köle gibi kullanamazsın. Baskı ve şiddet patlamalara yol açar. Bu patlamanın ne zaman olacağını önceden kestiremezsin." (Vatanı Sattık Bir Pula)
  • ..."yarı doğru, doğru olmayandan daha fazla kötülük getirebilir." (Hava Kurşun Gibi Ağır)
  • "Ben âlemin ne üstündeyim ne de altında, ben dışındayım." (Elbet Sabah Olacaktır)
  • İstibdat döneminde bazı dizgi yanlışları yüzünden gazetelerin kapatıl­dığı görülmüştür. Bu yanlışlann en ünlüleri arasında şunlar vardır: - "Şevketlü Abdülhamid» Arap harfleriyle «şu kötü Abdülhamid» olarak okunabilecek şekilde çıktığı için Sabah gazetesi bir süre kapatılmıştır. - Padişahın tahta çıkışının yıldönümünü bildiren bir yazıda bir dizgi yanlışı ile «leylei mes'ude» (mutlu gece) «leylei mesude» yani karanlık gece olarak çıkmış ve İkdam gazetesi hakkında kovuşturma açılmıştır. - "Hollanda kraliçesine bir nişan itası" (verilmesi,) konulu bir haber Takvim-i Vakayi gazetesinde bir dizgi yanlışı ile «nişan hatası» olarak çık­tığı için gazete 1908'e kadar kapalı kalmıştır. Çünkü jurnalciler o zaman 12 yaşında olan bir çocuğa nişan vermekle «hata» edildiğini padişaha du­yurmuşlar ve bunun bir çeşit muhalefet olduğunu belirtmek istemişlerdir. - Matbaai Amire'de (Devlet basımevinde) dizilip yayınlanan Salname'de (Devlet yıllığı) Kanunu Esasî'nin bir yaprağı cilde ters girdiği için bu, Padişahı baş aşağı görme dileği olarak yorumlanmış ve Devlet bası­mevi kapatılmıştır. (100 Soruda Türk Basın Tarihi)
  • Namık Kemal, "Paşam, pek öyle değil," dedi. "Biz millete güveniyoruz, ama kaç kişi bizi anlıyor ve destekliyor! Karşımızda çıkar düşkünü cahil kimseler var, onlar her türlü dolapları çeviriyorlar." (Meyyale)

  • "İstibdada karşı birlikte savaşacağız. Mutlaka selamate ulaşacağız." (Vatanı Sattık Bir Pula)
  • 1850 Temmuz'unun ilk günlerinde ünlü Fransız şairi ve yazarı yazar/Alphonse-De-Lamartine (1790-1869) Marsilya yoluyla İstanbul'a geldiği öğrenildi. Lamartine Türkiye'nin yabancısı değildi. On yedi yıl önce de İstanbul'a gelmiş, Tarabya'daki Fransa elçiliğinin yazlık köşkünde iki ay kalmış, İkinci Mahmut tarafından kendisine Aydın'da bir çiftlik hediye edilmişti. Lamartine İstanbul'u çok sevmiş, Edirne, Sofya, Niş, Belgrad ve Viyana yoluyla Paris'e döndükten sonra anılarını yazarak Türkiye'yi tanıtmak ve sevdirmek için özveriyle çalışmıştı. (Abdülmecit)
  • Fransızlar Burkina dan ayrıldıktan sonra meslekten gazeteci kalmamıştı. Haberleşme bakanlığı personeli de doğru dürüst eğitim görmemiş insanlardan oluşuyordu. Biz oralarda gazeteci yetiştirmeye çalışıyorduk. (Büyülü Afrika)
  • Anılarımızın ne değeri var. (Elveda Afrika, Hoşçakal Paris)
  • Balkan savaşını çıkaran devletler birbirlerine düştüler, ikinci balkan savaşı başladı. Yunanistanla sırbistan Bulgaristan üzerine yürüdüler. Bunu fırsat bilen Osmanlı Hükümeti de doğu trakya’yı Bulgarlardan temizlemeye karar verdi... Osmanlı ordusu ezici bir zaferle Edirne’ye ilerliyordu. (Gazi ve Fikriye)
  • "Hak yerini bulur da çıkarsam önümüzde yaşanacak güzel günler var. Yok emri hal işbu açlık grevi ile tecelli ederse, o kadar güzel anılarımız var ki, siz onları anarsınız, yine berabermişiz gibi oluruz. Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz." (Hava Kurşun Gibi Ağır)
  • "... Eğitim yolunda ilerleme, din işlerinde olduğu kadar dünya işlerinde de cahilliğin kaldırılmasına bağlıdır. İlim, fen ve sanat eğitimini sağlayan okulların açılmasını ön plana almanızı istiyorum." Genç padişahın verdiği bu emir öyle yabana atılacak cinsten değildi. (...) Ne var ki Batı düşüncesi, Grek ve Latin uygarlıklarına dayanıyordu, Osmanlı kültürü ise Arap ve İran uygarlıklarına. Onların etkilerini yıkmak hiç de kolay değildi. (Abdülmecit)

  • Neyzen Tevfik dünyasını değiştirdi Tel sustu, dil sustu, neyler nicoldu Ebedi yurduna gitti kavuştu Ağlayan kemanlar yaylar nicoldu Ne şöhrete tapmış, ne mala tapmış Ne doğruyu koyup, eğriye sapmış Ne bir gecekondu, ne saray yapmış Dünya benim diyen beyler nicoldu Aşık Veysel (Çılgın ve Özgür)
  • “Dünya bir tiyatrodur,” dedi, kadınlar, erkekler hepsi oyuncudur.” (Hava Kurşun Gibi Ağır)
  • "Aydınlar gidecekleri çevrelerde birer âlem yaratabilirler. Memleketin yalnız bir yerinde değil, beş-on yerinde ışık ve kültür merkezleri yapmalıyız. Devrimin kanunu bütün kanunların üstündedir." Mustafa Kemal Atatürk (Nevbahar)
  • İnsanın gençliği kimlik kartında yazılı olan yaşıyla değil, yüreğinin gençliğiyle ölçülür. (Hava Kurşun Gibi Ağır)
  • Kafatasını Kanlı Sultan yok etmişti.Ama Mithat Paşa'nın kafasındaki özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi düşüncelerini yok edememiş, onlar tüm gençliğe mal olmuştu. 1923'te kurulan cumhuriyet rejiminin temelinde de Mithat Paşa'nın Türkiye'de ilk kez ortaya attığı parlamenter demokrasi ilkeleri yer alıyordu." (Taif'te Ölüm)
  • Ben cumhuriyeti tercih etmiyor değildim, ediyordum ama o devirde, o acayip devirde halifelik vardı, bilmem ne vardı, bunlar ortadan nasıl kalkacak, bir türlü aklım ermezdi. Bize bütün cesareti veren Atatürk'ün otuz senelik önde gidişiydi. (Bana Atatürkü Anlattılar)
  • "Bir ülkede güzel sanatlar gelişmemişse, o ülke uygar sayılmaz.." (Meyyale)

Yorum Yaz