Batış Yılları - Falih Rıfkı Atay Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Batış Yılları kimin eseri? Batış Yılları kitabının yazarı kimdir? Batış Yılları konusu ve anafikri nedir? Batış Yılları kitabı ne anlatıyor? Batış Yılları PDF indirme linki var mı? Batış Yılları kitabının yazarı Falih Rıfkı Atay kimdir? İşte Batış Yılları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Falih Rıfkı Atay
Yayın Evi: Pozitif Yayınları
İSBN: 9786055514419
Sayfa Sayısı: 224
Batış Yılları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Biz Osmanlı İmparatorluğu'nun son çocuklarıyız. Biraz büyüyüp kendimize geldiğimiz zaman memleket sınırlarının bir ucu Adriyatik, bir ucu Fars Körfezi kıyılarındaydı. Rüştiye Mektebi'nde okuduğumuz coğrafya kitabına göre ülkemiz daha da büyüktü. Mısır ve Sudan, Bulgaristan Prensliği, Bosna ve Hersek sınırlarımız içindeydi. Henüz Tuna'lar, Nil'ler ve Fırat'lar Türkiyesi'ydik. Şimdiki Doğu petrollerinin bütün kaynakları topraklarımızdaydı.
Bu sayfalarda çocukluğumun ve ilk gençliğimin havasını teneffüs ettirmek üzere sizleri gerilere götürmek istiyorum. 1918'e kadar geçmişin hatıralarını, durmadan ve son dakikaya kadar uslanmadan ve ayılmadan ödeyen bir nesil olduk. Hiçbirini kendi işlemediğimiz günahların acı ve ağır azaplarını biz çektik. Bugün ve yarın için faydalı dersler verebilecek ölüm kalım imtihanlarından geçtik.
Maksadım bugünün ve yarının gençlerine Osmanlı'nın batış ve dağılış yıllarının hikâyelerini anlatmak ve onları Türkiye'nin geleceği üzerinde daha uyanık tutmaktan ibaret.
Batış Yılları Alıntıları - Sözleri
- "Ağlamayan Atatürk memleketli arkadaşları ile ve o kadar dokunaklı derin sesi ile Rumeli türküleri söylerken bakışları sislenir, çok defa da gözyaşı dökerdi."
- Ahirette bizim cennete, onların cehenneme gideceklerini ilmihal hocalarından öğreniyorduk, ama neden bütün dünya nimetleri neden hep Müslüman olmayanlardaydı?
- "On dokuzuncu yüzyılın sonlarından yirminci yüzyılın ikinci dekakına doğru nasıl olup da tarihin mezarına gömülmeden atlayabildiğimize hâlâ şaştığım kara günleri duygulu bir Türk bir daha yaşamak değil, hatırlamak bile istemez."
- Hüseyin Cahid'le Cumhuriyetten sonra, ben Atatürk'ün gazetesinde başyazar, o Tanin gazetesinde muhalifimizken karşılaştık. Hilafeti bile savunuyordu. Nasıl? Daha Meşrutiyette Latin yazısı fikrini ortaya atan Hüseyin Cahid! İttihadcı diktasına, Birinci Dünya Savaşı'nın açlık, zulüm ve binbir faciasına hiç ses çıkaramayan ustam, Atatürk'ün kurtarıcı devrimler rejimi karşısına dikilmiş, "Hilafeti niçin kaldırıyorsunuz?" diyordu.
- Tarihimizde bizi uçurum başından çekip kurtarıcı zaferler vardır. Ama hiçbiri yeni felaketlere uğramamıza engel olamamıştır...
- Müslümanlık ortaçağda engizisyon papazlarına teslim edilseydi, bizim yobazlardan gördüğü kötülüğü görmezdi!
- "1908 Meşrutiyetinin en büyük eseri, bizim kuşaklara Türkçülük ülküsünü vermek ve dilimizi Türkçeleştirmeye doğru götürmekti."
- 1946 demokrasisi bizde politikacı diye sırf "kâr ve kisp" düşünen bir esnaf takımı yaratmıştır.
- "1946'dan sonra Türkiye'ye demokrasi tuhaf bir politikacılık ahlakı getirmiştir. Hususi hayatta ve münasebetlerde ne ayıpsa, ne kötü ise, ne çirkinse politikada hepsi mubah!"
- Boğaziçi'ne gidenler Beylerbeyi Sarayı önünden geçerken hangi odasında olduğunu bilmedikleri Sultan Hamid'in hayaletini ararlardı. Halk için ne olmuşsa, o başımızdan gittiği için olmuştu. Aslında bakarsanız devlet Hamid devrinde, dağılmak için bir vuruş yetecek kadar çökmüştür. Fakat halk aslına bakmaz, olmuş olana bakar.
- Biz medeniyetçe kurtulmalıydık. Biz toprağımızdan fazla kafamızı ve vicdanımızı kurtarmalıydık. Bütün devrimciliğin felsefesi buydu.
- "Her yerde hürriyet getirici demokrasi, bizde hürriyet götürücü olmuştur."
- Daha da korkuncu düşman donanmaları ve orduları İstanbul'a girerken buna sevinen Türklerle karşılaşacaktık. Dünkü garsonlarımızı İngiliz polis üniforması altında kapılarımızı çalıp: -Yarın sabaha kadar esvaplarınızı alıp çıkacaksınız, diye yuvalarımızı bırakma emri verirken görecektik. Armstrong’un yazdığı üzere, şeyhülislam bir İngiliz subayına yaranmak için bekleme odasında sıraya girecekti. Din adamları Türkiye'yi Farmason İttihadcılardan kurtaran İngiltere'yi "âlem-i İslamın hamisi" diye öveceklerdi. Manda dilenmek için kurulan "İngiliz Muhipleri Cemiyeti"nin başı sarıklıydı.
- Yüzde yirmi beşi aydın ve aydınca, yüzde yetmiş beşi kara cehalet ve koyu taassup içinde bunalmış bir toplulukta demokrasi bir sahtekârlar oyuncağı olmaktan kurtulamaz.
- Kalıp değiştirir, kılık değiştirir, sürat değiştirir ama kendisi degismez.
Batış Yılları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Batış Yılları: I.Dünya Harbi yıllarında Falih Rıfkı genç bir gazeteci, harbin başlamasından hemen sonra ise yedek subay. Gazeteciliğinin vermiş olduğu özelliğinden dolayı harbin sonlarından itibaren yaşadığı, gördüğü çoğu şeyi yazdı. Bu kitapta da çocukluğundan itibaren yaşadığı, şahit olduğu bazı anılarını dönemin olayları içerisinde yazarak bir imparatorluğunun yıkılışına tanıklığını anlatıyor. Kitabın yarısından sonra ise 1962'li yıllarda yazmış olduğu gazete yazılarına yer vermiş. (Ömür Berat ÇALIK)
Zevkle okuduğum bir eserdi. Falih Rıfkı'nın fazla taraflı ve Atatürkçü tutumundan dolayı Çankaya kitabını yarım bırakıp uzuuun bir süredir okuyamadığım için bu kitaba biraz çekinerek başladım. Kitap 1963 yılında tam da darbeden sonra yazıldığı için DP dönemine de, ihtilali yapanlara da, ondan önceki kısımlara da bol bol değinerek birbirlerinden kopuk olan olayları bile çok güzel birbirine bağlamış. Ve en çok sevdiğim kısımlar iktidara da muhalefete de yaptığı eleştiriler günümüz Türkiye'sinde hala geçerliliğin koruyan noktalar. Üzücü kısım ise ne Osmanlı döneminde ne Cumhuriyet döneminde koltuk sevdamız, hırslarımız, kadına bakış açımız; Batı Batı diyince sadece Hristiyanlık kısmını algılamamız ama asla ilerleme, gelişim, medeniyet kısımlarına bakmadan "ama onlarda kötü" söylemlerimiz hepsi ama hepsi aynı şekilde devam ediyor. Demek ki bundan 100 yıl önce neyse şimdi de o'yuz, ne yazık ki bundan 100 yıl sonrada çok farklı bir siyasi hayat beklemiyor bizi (Çalıkuşu)
“Maksadım bugünün ve yarının gençlerine Osmanlı’nın batış ve dağılış yıllarının hikayelerini anlatmak ve onları Türkiye’nin geleceği üzerinde daha uyanık tutmaktan ibaret.” olarak ifade ediyor Falif Rıfkı, bu eserinin yazılma sebebini. Ne zaman o dönemlerle ilgili bir kitap okusam moralim bozulur, huzurum kaçar. Kitap boyunca “ nerde yanlış yaptık? , neden yanlış yaptık? “ diye sorup durdum. Yanıt çok basit; ne Atatürk’ü anladık ne ilkelerini, zaman ileri gitti, biz geri. Dönemin siyasetini, ekonomisini ve zihniyetini anlayabilmek ve öğrenmek için dilinin oldukça hafif bir eser olduğunu düşünüyorum. İyi okumal dilerim. (nil)
Batış Yılları PDF indirme linki var mı?
Falih Rıfkı Atay - Batış Yılları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Batış Yılları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Falih Rıfkı Atay Kimdir?
Falih Rıfkı Atay (1894, İstanbul - 20 Mart 1971, İstanbul), Türk gazeteci, yazar, milletvekili.
Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi. İzmir'in kurtuluşundan sonra Mustafa Kemal ile tanışıp dostluğunu kazanan Falih Rıfkı, özellikle Atatürk'ü yakından tanıtan anılarıyla ünlendi. 1923-1950 yılları arasında milletvekili olarak siyasette yer aldı. Cumhuriyetin kurucusu Atatürk'e yakınlığı nedeniyle çok önemli olaylara tanıklık etmiş ve kişisel tarihi cumhuriyet tarihi ile özdeşleşmiştir.
Sakarya ili Kaynarca ilçesi Büyükkaynarca köyünden İstanbul'a yerleşmiş bir ailenin çocuğu olan Falih Rıfkı Atay 1894 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası Hoca Hilmi Efendi, annesi Huriye Cemil Hanım idi.
Ortaokulu Mekteb-i Tahsil Mektebi'nde lise öğrenimini Mercan İdadisi'nde tamamladı. İdadide edebiyat öğretmeni olan Celal Sahir Bey (Erozan) ile kendisinden bir ileri sınıfta okuyan Orhan Seyfi (Orhon), edebiyat zevkinin gelişmesine yardımcı oldu. II. Meşrutiyet'in ilanı edildiği 1908 yılında girdiği Darülfünun Edebiyat Fakültesi'ni 1912'de bitirdi.
1911'de ilk yazıları, Servet-i Fünun dergisinin genç yazarlara ayrılan ek sayfalarında yayımlandı. Tecelli (1911) dergisi ile Süleyman Bahri'nin yönettiği Kadın (1912) dergisinde Cenap Şahabettin ile Ahmet Haşim'in eserlerini hatırlatan şiirleri çıktı. 1912'den itibaren Tanin gazetesinde düz yazılar yayımladı.
1913'te memuriyet hayatına başlayan Falih Rıfkı, Sadaret ve Dahiliye Nazırlığı kalemlerinde çalıştı. Dahiliye Vekili Talat Paşa ile birlikte resmi görevle Bükreş'e gittiğinde Tanin Gazetesi'ne röportajlar gönderdi. Bu dönemdeki yazıları, Türkçülük ve Türkçecilik akımlarının etkisini taşıyordu.
I. Dünya Savaşı'nda yedek subay olarak Suriye'ye gitti ve Cemal Paşa'nın özel katipliğini yaptı. Suriye ve Filistin'deki savaş anılarını Ateş ve Güneş (1918) kitabında topladı. Cemal Paşa'nın Bahriye Nazırı olması üzerine Kalemi Mahsusa müdür yardımcılığına getirildi (1917).
1918'de Ali Naci (Karacan), Necmettin Sadık (Sadak) ve Kazım Şinasi (Dersan) ile birlikte Akşam Gazetesi'ni kurdu. Gazetede, Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılar yazdı. Damat Ferit Paşa hükümetinin vatanseverleri yargılamak üzere kurduğu, halk arasında "Kürt Nemrut Mustafa Divanı" diye anılan mahkemede Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazıları nedeniyle idamı istenerek yargılandı. İkinci İnönü Muharebesi'nin kazanılması üzerine Divan-ı Harp tutumunu değiştirince idamdan kurtuldu. 10 Eylül 1922'de Anadolu'ya geçti.
Kurtuluş Savaşı'nı destekleyen yazılarını Tanin ve Hakimiyet-i Milliye gazetelerinde sürdürdü. Savaşın ardından Tetkik-i Mezalim Heyeti'nde görevlendirilen Falih Rıfkı, Halide Edip, Yakup Kadri, Mehmet Asım ile birlikte Yunan ordusunun yakıp yıktığı yerleri saptamak üzere tüm Batı Anadolu'yu dolaştı.
1923'ten TBMM'ye girdi ve aralıksız 27 yıl milletvekilliği yaptı. 1923-1927 arasında Bolu , 1927-1950 arasında Ankara milletvekili olarak mecliste yer aldı. Bir yandan da çeşitli tarihlerde Hakimiyet-i Milliye, Ulus, Milliyet gazetelerinde başyazarlık yaptı. Köşe yazılarında Atatürk devrimlerini ve batılılaşmayı savundu. Yeni Türk Alfabesinin hazırlanması ve uygulanması sırasında Dil Encümeninde görev aldı. Ulus gazetesinin başyazarlığını yaptığı dönemde Ankara şehir planı jürisinde üyelik ve İmar Komisyonunda başkanlık yaptı. Bu dönemde 1937 yılındaki Trakya Manevraları'na katılmıştır.
İzmir'in kurtuluşundan sonra tanıştığı Mustafa Kemal'in dostluğunu kazandı ve bu döneme an ilişkin anılarını Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955), Çankaya (1961) ve Atatürk Ne İdi? (1968) adlı kitaplarda topladı. Atatürk'ün çok yakınında bulunması ve önemli olaylara tanıklık etmesi yapıtlarına ayrı bir önem kazandırdı.
Demokrat Parti'nin 1950'de iktidara geçmesinden sonra Dünya gazetesini kurarak (1952) muhalefete geçti; yeni iktidara karşı Atatürk devrimlerini savundu. Ölünceye dek bu gazetenin başyazarlığını sürdürdü. 20 Mart 1971'de kalp krizi sonucu İstanbul'da hayatını yitirdi. Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Falih Rıfkı Atay, gezi yazılarını ve anılarını topladığı kitaplarıyla Cumhuriyet döneminde bu türlerin ilk özgün örneklerini verdi. Zeytindağı (anı-1932, 1964), Faşist Roma, Kemalist Tiran, Kaybolmuş Makedonya (gezi-1930) ve Pazar Konuşmaları (fıkra-1966) başlıca yapıtlarıdır.
Atay, sağlam, çekici anlatımı ve duru Türkçesiyle basının en usta kalemlerinden biriydi. Türkçeyi süssüz, sanatsız ama etkin kullanmayı amaçladı. Siyasi konuları işleyen fıkra ve başyazılarıyla tanınan Atay gezi, anı, makale ve sohbet türlerinde birçok kitap yayımlamıştı; Cumhuriyet döneminin en etkin gazetecilerindendi.
Eserleri
ANI : Ateş ve Güneş (Suriye ve Filistin savaş anılan, 1918),
-Zeytindağı (1932),
-Atatürk'ün Bana Anlattıkları (1955),
-Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri (1955),
-Çankaya (1961),
-Batış Yılları (1963),
-Atatürk'ün Hatıraları (1914-1919)
-Atatürk Ne İdi? (1968)
Gezi : Faşist Roma, Kemalist Tiran,
-Kaybolmuş Makedonya (1930),
-Deniz Aşırı (1931),
-Yeni Rusya (1931),
-Moskova-Roma (1932),
-Bizim Akdeniz (1934),
-Taymis Kıyılan (1934),
-Tuna Kıyıları (1938),
-Hind (1944),
-Yolcu Defteri , (1946),
-Gezerek Gördüklerim (1970).
Fıkra: Eski Saat (1933),
-Niçin Kurtulmamak (1953),
-Çile (1955),
-İnanç (1965),
-Kurtuluş (1966),
-Pazar Konuşmaları (1966)
İnceleme:
-Başveren İnkılapçı (Ali Suavi Üzerine, 1954),
-Atatürkçülük Nedir (1966),
-Londra Konferansı Mektupları (1933),
-Türk Kanadı (1941),
-Kanat Vuruşu (1945)
Monografi: Babamız Atatürk (çocuklar için, 1955)
Falih Rıfkı Atay Kitapları - Eserleri
- Zeytindağı
- Çankaya
- Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin
- Babanız Atatürk
- Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri
- Ateş ve Güneş
- Batış Yılları
- Atatürkçülük Nedir?
- Kurtuluş
- Atatürk Ne İdi?
- Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919)
- Baş Veren İnkılapçı
- Ankara
- Tuna Kıyıları
- Ateş ve Güneş - Zeytindağı
- Gezerek Gördüklerim
- Bayrak
- İnanç
- Londra Konferansı Mektupları
- Roman
- Pazar Konuşmaları
- Tarihe Düşülen Yazılar
- Babanız Atatürk- Bayrak - Atatürkçülük Nedir - Atatürk Ne İdi
- Eski Saat
- Taymis Kıyıları
- Faşist Roma Kemalist Tiran Ve Kaybolmuş Makidonya
- Çile
- Türk Kanadı
- Niçin Kurtulmamak?
- Bizim Akdeniz
Falih Rıfkı Atay Alıntıları - Sözleri
- Demek bir kuşak bir toplumu kökten değiştirmeye yeter. (Atatürk Ne İdi?)
- Ne güzel ölüm saati idi. Acaba bu mukaddes gafleti bir daha tadabilecek miyim? (Gezerek Gördüklerim)
- Bir topluma danışılma hakkı tanımadan onu eğitmek gerekir. Oy kulübelerinden önce okullar kurulmalıdır. Bilmeyenin elinde oy pusulası yalnız faydasız değil, tehlikelidir de! (Atatürkçülük Nedir?)
- Her millet, eğer bir refah hissesi istiyorsa, bunu ancak kendi fedakarlığı, kendi alın teri, kendi aklı ve ilmi ile elde edebilir. (Londra Konferansı Mektupları)
- Evet, on dokuzuncu yüzyıl başından beri bir türlü Batılaşamıyoruz ama Doğulaşma fırsatı bulduk mu, yatağını bulmuş su gibi, sevinçten köpüre köpüre akıyoruz. (İnanç)
- "Metin Toker , Cezayir, Mısır ve Irak ülkelerini dolaştıktan sonra Türkiye kapısından içeri girdiği vakit nefesini güç tutup : - Sen nur ol Atatürk, diye bağırır." (Ankara)
- "Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün esrarı ile Alman askeri heyetine teslim edilmesinden çok teessür duymuştum. Daha karar verilmezden önce bu vakayı tesadüf eseri öğrendiğim vakit, sesimin erişebileceği makamlara kadar itirazlarda bulunmayı vazife saymıştım. İtirazlarıma hiç kimse cevap vermedi, cevap vermeye lüzum dahi görmedi." (Atatürk'ün Hatıraları (1914 - 1919))
- Çocukken gazetelerde kırk yaşlarında bir adamın ölüm haberini okurken rahatlık duyardım. Yılların gelecekleri insana ne kadar uzak, geçmişleri ne kadar yakın gelir. (Gezerek Gördüklerim)
- "Ne mutlu Türk'üm diyene!" (Babanız Atatürk)
- "Güzel bir hayat; zamanı düşündürmeyen, ondan ne bıktıran, ne de onu aratan yaşama sanatıdır." (Pazar Konuşmaları)
- Tahmin edersiniz ki fikir hazırlıkları, seferberlikte asker toplamak için davul zurna ile temin edilemez. Fikir hazırlıklarında tevazuyla çalışmak, kendini silmek, karşısındakine samimi bir kanaat ilham etmek lazımdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
- “Nemiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı'nın, vicdanımızı ve kafamızı Doğu'nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos zaferine borçluyuz.” (Çankaya)
- Yeni zamanın adamı, biten bir alemi tamire değil, başlayan bir alemi inşaya uğraşan inkılapçıya denir. (Londra Konferansı Mektupları)
- Kendini zayıf ve aciz gören insanlar nispeten kuvvetli, azimli insanlardan merhamet dilendikleri zaman kendilerine acındıracaklarına kani olmak için bilmem ne histe ne karakterde olmalıdır. (Atatürk’ün Bana Anlattıkları: Mustafa Kemal’in Ağzından Vahdettin)
- Öyle bir nehr-i muazzam gibi cûş etmişsin Fakat eyvah çorak yerde akıp gitmişsin! (Atatürkçülük Nedir?)
- "Hepsi inkılap uğrunda ölmekten söz ederken Mustafa Kemal: -Mesele ölmekte değil,ölmeden idealimizi gerçekleştirmektedir,diyordu." (Çankaya)
- Yaşarken, yenilmeyen Atatürk'ün, öldükten sonra yenileceğini zannedenlere şaşıyorum. (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
- "Mesele sık sık imkânsızlık hali bağlayan güçlüklerde değil, karar vermekte ve iradeyi kaybetmemekte idi." (Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri)
- Ve nihayet şeref, zillet, kusur veya isabetleri ile mazi ölmüştür. Biz istikbalden mesulüz: Bugünün adamlarına yalnız onun zaruretlerini münakaşa etmek, Balkan hürriyetlerini elbirliği ile müdafaa imkanları aramak vazifesi düşüyor. (Tuna Kıyıları)
- Ne çare ki vatanın kaderi vatanseverlerin değil, kendilerinden başkasını sevmeyen politikacıların elinde! (İnanç)