diorex
Dedas

Bediüzzaman Said Nursi Olayı - Şerif Mardin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bediüzzaman Said Nursi Olayı kimin eseri? Bediüzzaman Said Nursi Olayı kitabının yazarı kimdir? Bediüzzaman Said Nursi Olayı konusu ve anafikri nedir? Bediüzzaman Said Nursi Olayı kitabı ne anlatıyor? Bediüzzaman Said Nursi Olayı PDF indirme linki var mı? Bediüzzaman Said Nursi Olayı kitabının yazarı Şerif Mardin kimdir? İşte Bediüzzaman Said Nursi Olayı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 16.09.2022 22:00
Bediüzzaman Said Nursi Olayı - Şerif Mardin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Şerif Mardin

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754702842

Sayfa Sayısı: 399

Bediüzzaman Said Nursi Olayı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yazarının “modern Türkiye’de din ve toplumun kaynaştığı yolları kavrama yönünde bir ön çalışmadır” diye nitelediği kitapta, Müslüman düşünür Said Nursi’nin hayatı, Türkiye toplumunun din, ideoloji, bilinç sorunları ve modernizm olgusu ele alınıyor. Bediüzzaman’ın, özellikle reformların yabancı kültürlerle birlikte gündelik hayatı-mıza girip yerleşik usulleri-mizi zorlayan pratiğine karşı mücadelesi inceleniyor.

Bediüzzaman Said Nursi Olayı Alıntıları - Sözleri

  • “Said Nursi hem Kur’an’ı, hem de Anadolu mistisizminden gelen geride kalanları dönüştürücü araçlar olarak kullanarak, aynı anda birkaç alanda etkinlik gösterebilmiştir; halk katındaki dinle temas kurmuş, İslam dininin halk arasında geçerli olan çeşitlemelerini izleyenleri Allah’ın birliğinde odaklanan bir inanç doğrultusuna çekmiş, geleneksel İslam bağnazlığının hantallığını yok etmiş ve modern Batı Avrupa düşüncesinde görüldüğü biçimiyle doğanın yasalarını kavramaya yönelik bir akımı başlatmıştır.”
  • Bediüzzaman’a göre Osmanlıların bilimde ilerleme sağlayamamış olmalarının nedeni,Türkiye’de eğitim alanında birbirinden ayrı üç akımın bulunması idi: medrese,tekke ve mektep sistemi.Yaratıcılığı geri getirmenin tek yolu,mekteplere yeniden din dersleri konulması,medrese eğitim programlarına bilim üzerine araştırmaların eklenmesi ve yetkin ulemanın tekkelere sokulmasıydı.
  • Din, insanın evrende kendini “rahat” hissetmesini mümkün kışan bilişsel ve normatif bir yapı olarak tanımlanabilir.
  • 1890'ların genç reformcular kuşağı tabiatın ve toplumun genel yasaları karşısında insanı ikinci konuma koyan bir toplum ilişkiler anlayışını benimsedi.

Bediüzzaman Said Nursi Olayı İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu eseri yeni okudum. Keşke daha önce okusaymışım demedim hiç zira dili çok kompleksti :) Şeref Mardin hocaya Ellah rahmet eylesin. Bediüzzaman için olumlu bir kelime sarfetmenin dahi bedel istediği bir zaman ve zeminde o bedeli göze almış. Çok ciddi ve yoğun bir çalışma bence. Elbette Risale-i Nur gibi bir Kur'an'dan süzülen bir şaheserin dünya görüşünü hakkıyla anlatma açısından kitapta epey bir eksikler hatta yanlışlar var. Ama o zaman ve zemin bağlamında bakarsak Bediüzzaman'ı ve davasını parlatan bir eser olmuş denilebilir. Kitapla alakalı benim okuduğum en iyi değerlendirme yazısı... http://www.karakalem.net/?article=852 (Hamza)

Bediüzzaman Said Nursi Olayı PDF indirme linki var mı?

Şerif Mardin - Bediüzzaman Said Nursi Olayı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bediüzzaman Said Nursi Olayı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Şerif Mardin Kimdir?

1927 yılında İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini ABD’de tamamladı. Kökleri Hz. Muhammed (S.A.V)’in torunu Hz. Hüseyin’e kadar gittiği iddia edilen Mardinizade ailesine mensuptur ve baba tarafından Betül Mardin ve Arif Mardin'in kuzenidir.

Stanford Üniversitesi Siyasal Bilimler Bölümü mezuniyetinin ardından lisansüstü eğitimini Johns Hopkins Üniversitesi’nde yaptı. Doktorasını Stanford Üniversitesi'nde Hoover Institute'de “The young Ottoman movement: a study in the evolution of Turkish political thought in the nineteenth century” başlıklı tezle savundu. Aynı tezin genişletilmiş halini 1962 yılında Princeton University Press'ten "The Genesis of The Young Ottoman Thought" adıyla bastırdı. Bu konu üzerindeki çalışmalarını 1964 yılında çıkan diğer eseri "Jön Türklerin Siyasi Fikirleri: 1895-1908" (Türkiye İş Bankası Yayınları) ile taçlandırdı. Bu iki çalışma sonraki çalışma alanını tayin etti ve Türk Modernleşmesi problematiğini genişletecek ayrıntılı makale çalışmaları ile devam etti. 1954-1966 yılları arasında dönemin önemli dergisi olan Forum'da yazarlık yaptı.

Ankara Üniversitesi'nde 13 yıl hocalık yaptıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nin kurucu Dekanlığını ve Sosyoloji Bölümü Başkanlığı yaptı (1973). Daha sonra yaklaşık 13 sene Washington'daki American University'de İslam Araştırmaları Merkezi Başkanlığını yürüttü. Sonra Türkiye'ye Sabancı Üniversitesi'ne Tanzimat Dönemi Türk Düşüncesi hakkındaki çalışmalarını geliştirecek bir programın başına döndü. 2011 yılında Emeritus statüsü verilmiş, hâlen aynı fakültede çalışmaktadır. İnsan, tarih, sosyoloji, popüler kültür konularında her Pazar yayınlanan Gerçek Orada Bir Yerde adlı sohbet programında, Oğuz Haksever’in yönetiminde Gündüz Vassaf ve Murat Belge ile birlikte yer aldı.

Şerif Mardin Kitapları - Eserleri

  • Din ve İdeoloji
  • Türk Modernleşmesi
  • İdeoloji
  • Türkiye'de Toplum ve Siyaset
  • Jön Türklerin Siyasi Fikirleri
  • Türkiye'de Din Ve Siyaset
  • Bediüzzaman Said Nursi Olayı
  • Türkiye, İslam ve Sekülarizm
  • Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu
  • Siyasal ve Sosyal Bilimler
  • Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik

Şerif Mardin Alıntıları - Sözleri

  • İslâmiyet, esas itibariyle mevcut olan bir şehirsel yapının üzerine kurulmuş bir yapıdır, fakat bu şehirsel yapı gelişmemiş olduğundan dinin birleştirici rolü burada her zamankinden kuvvetli olmuştur. (Din ve İdeoloji)
  • Bize ârız olan bu kepazelik nedir, bizi bu iktidarsızlığa sevk eden nedir, bu uyuşukluk nedir, bu kadınsı hal nedir? Bizler vergilerimizi öder ve sonra da aptal aptal bakmaktan başka birşey yapmazken, yaratılış bakımından bizden daha zeki olmayan Frenklerin, devlet harcamaları konusunda hükümetlerini hesaba çekmeyi gerekli görmeleri nedendir? (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • “Biz düşünmüyoruz... gerçekten düşünmüyoruz, düşündüğümüzü sanıyoruz, düşündüğümüzü düşünüyoruz...” (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Komünizm Rusya'nın teşkilatlandırdığı bir hareket haline geldikten sonra, komünizmin bir bütün olarak "insanlığa" eskiden beri "insanlık" mefhumuna karşı duyulan husumetin yeni bir şekil almasını mümkün kıldı. Bu andan itibaren "insanlık" tan bahsedenlere "solcu" ve "vatan haini" demek imkanı belirdi. Türkiye'de bir aydınının kabul edilebilmesi için yukarıda saydığımız iki ana fikirden, laiklikten veya "insanlığa yönelmişlik" ten hiç olmasa bir tanesini kesin bir şekilde reddetmesi gerekir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Türklerin ataları esas itibariyle "pek az bir şey"le sağlanan "çoban hayatı" yaşamışlardı. Bundan dolayı da "müstakar siyasi varlıklar" kuramamışlardı. Bu gibi bir sosyal yapının bir diğer sonucu "mülkiyet" fikrinin oluşmamış olmasıydı. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • Freud’un şahsiyet evrimi teorisi, bilindiği gibi üç şahsiyet katının teşekkülünü öngörür. Bunlardan birincisi “id”, şekillenmemiş arzular katı, şahsiyetin alt katında yatar, teme­lini teşkil eder. Şahsiyetin ikinci katı kişinin bir kişi olduğu­nun farkına varmasıdır. Buna ego katı diyoruz. Nihayet, ki­şinin çevresinden aldığı telkinlerle toplum normlarını kabul eder hale gelmesi, “vicdan”ın belirmesi, süper-ego’nun te­şekkülü olarak tanımlanır. (Din ve İdeoloji)
  • Türkiye'deki en önemli sorun, karşılıklı etkileşimin reddi üzerine kuruludur, çünkü çoğulculuk cephe halinde yaşanabilir, ama önemli olan burada birleştirici bir ilke olabilecek midir, sorusuna geliyorum. Karşılıklı etkileşim başlayabilecek midir, kastvari bölünmenin üstesinden gelinebilecek midir? (Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik)
  • Ey adalet isteyenler! Eğer sümüklü böcekler gibi başınızı sallamaya devam ederseniz, müstebitler sesinizi yükseltmenize asla izin vermeyeceklerdir. Siz kölelersiniz... (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Osmanlı İmparatorluğu'nda ezilen ahali arasında yalnız Hristiyan ahaliye önem vermek büyük devletlerin temel hatasıydı. Öte yandan Padişah da Arap vatandaşları darıltmamak için onlara özel ayrıcalıklar veriyordu. Bu politika da doğru değildi. (Jön Türklerin Siyasi Fikirleri)
  • 1890'ların genç reformcular kuşağı tabiatın ve toplumun genel yasaları karşısında insanı ikinci konuma koyan bir toplum ilişkiler anlayışını benimsedi. (Bediüzzaman Said Nursi Olayı)
  • Sadece bize benzeyen ve aynı zamanda bizden farklı olan ve benzerliğin yakını ve ötekiliğin uzağında bizimle var olabilen biri, gerçek ötekiliğin var olduğunu temellendirebilir. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • ..birisi mevcut düzeni beğenmemeye başlarsa o zaman o kısır döngünün içinden çıkmak imkanı belirmiş olur. (İdeoloji)
  • Bilindiği gibi, İmam Gazzali'nin ünlü "Filozofların Tutarsızlığı" (Tehâfutu'l-Felâsife) isimli eseriyle İslam dünyasında felsefi düşünceyi yıktığı ve bu nedenle hem İslam düşüncesinin hem de buna bağlı olarak İslam dünyasının gerilediği görüşü yaygındır. Gerçekte ise İmam Gazzali, İslam dünyasında Ortaçağ düşüncesinin yani Aristoteles felsefesinin ve buna bağlı olarak bilimin bütün disiplinlerini değil, sadece Metafizik disiplinini reddetmeye çalışmış ve bunda da başarılı olmuştur. Buna karşılık Gazzali, bu düĢüncenin öteki disiplinlerini Müslümanlıkla ve özellikle de Sünni düşünce ile bağdaştırmakla kalmamış, "mantık bilmeyenin ilmine itibar yoktur," diyerek Aristoteles mantığını, bütün bilimlerin ve aynı zamanda dini bilimlerin de temeli haline getirmiştir. Böylece Aristoteles düşüncesinin -ki bu, Ortaçağ'da dünyanın her tarafında egemen olan bilim ve felsefe demekti. Metafizik dışında kalan disiplinleri aynı zamanda dini düşüncenin tartışılmaz dayanakları haline gelmişti. (Avrupa'da Etik, Din ve Laiklik)
  • Erich Fromm' a göre modern diktatörlüklerin çıkmasında en mühim amillerden biri , eskiden beri otorite mefhumu üzerinde kurulmuş bir cemiyetten sıyrılan modern insanın mesuliyet yükünün artığı ve bu külfeti üstüne almayı reddettiğidir. (Siyasal ve Sosyal Bilimler)
  • Bütün insanlar insanlıkta ve insan olmakta eşittirler, hiç kimse başkaları üzerinde üstünlüğe veya değere sahip değildir ve herkes kendi hayatını ve hayat koşullarını düzenleme hakkına sahiptir. (Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu)
  • Cahil insanlar devletin ve yurtseverliğin ne olduğunu da bilmezler. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • Gerçekten de Kemalist devrim, birçok tarzda gerçekleştirilebilirdi. Yani bu devrim, eşrafın karşısına etkin bir biçimde çıkan bir devrimsel örgütlenimle; ve/ya da alt sınıflara gerçek hizmetler götürerek; ve/ya da çevresel kitleler üzerinde odaklaşan bir ideolojiyle gerçekleştirilebilirdi. Oysa gerçekte, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, devletin güçlendirilmesini ilk amaç olarak benimsediler ve eşrafa bağımlı kalmayı gerektirse bile bundan vazgeçmediler. (Türkiye'de Toplum ve Siyaset)
  • Dinin toplumsal hayatta oynadığı rol, dini kurumların Cumhuriyet döneminin modernleşme perspektifiyle yaşadığı gerilimli ilişki, toplum bilimleri açısından çeşitli tartışmalara yol açmıştır. Şerif Mardin bu kitapta, 19.yüzyıldaki siyasal tartışmalardan AKP 'ye uzanan gerilim hatlarının siyasal düşüncede ve siyaset sahnesinde nasıl bir rol oynadığını inceliyor. (Türkiye, İslam ve Sekülarizm)
  • - … Kemalizm'de derin, bugünün toplum artışmalarına yönelmiş bir felsefe ve sosyal kuramı arayanların bunu bulamamış olmalarıdır. Sözü edilen toplum itişlerinin bir dinî ve ideolojik çerçeveye girdiklerinde daha az baskıcı olacaklarını hiç sanmam fakat bu durumda günümüzün anlamsız şiddetinin azalmış olacağı çok muhtemeldir. Dinî arayışların günümüzde siyaset düzeyinde bile görünmelerine gelince bu gelişmeleri yukarıda sayılan toplumsal fonksiyon boşlukları açısından olağan saymak gerekir. Çünkü "Tabiat, boşluktan nefret eder!" (Türkiye'de Din Ve Siyaset)
  • Bir kişi kendi çıkarlarını savunmak için fikirlerini hep "kendi tarafına yontarak" ortaya atabilir. Bu ilkel anlamda "ideolojik" bir düşüncedir. Diğer taraftan, bir kimse belirli bir grubun veya kültürün içinden dünya olaylarına baktığı için bu grubun veya kültürün duvarlarını aşamıyorsa -varsayımlarının ötesine geçemiyorsa- bu "sistematik" bir ideolojidir. (İdeoloji)

Yorum Yaz