diorex
sampiyon

Begüm - Kenize Mourad Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Begüm kimin eseri? Begüm kitabının yazarı kimdir? Begüm konusu ve anafikri nedir? Begüm kitabı ne anlatıyor? Begüm PDF indirme linki var mı? Begüm kitabının yazarı Kenize Mourad kimdir? İşte Begüm kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.05.2022 10:00
Begüm - Kenize Mourad Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kenize Mourad

Çevirmen: Ali Cevat Akkoyunlu

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752898752

Sayfa Sayısı: 370

Begüm Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Saraydan Sürgüne'nin Yazarı Kenize Mourad'dan yine çok satacak gerçek bir tarihi roman!

1857'de İngilizlere karşı başlayan ayaklanmanın kahramanlarından Müslüman bir kadının gerçek hayat hikâyesi... Begüm'de; aşkın, ihanetin, onurun, özgürlük ve bağımsızlık tutkusunun yani insanı ve hayatı bulacaksınız!

Kenize Mourad, Kuzey Hindistan'daki Awadh Krallığı'nın Begüm Hazret Mahal'in çok az bilinen hikâyesini konu ettiği romanında, İngiliz işgaline karşı 1857 yılında gerçekleşen ve Begüm'ün bizzat başını çektiği Sipahi Ayaklanması'nı anlatırken bugünün dünyasına da göz ardı edilemeyecek göndermelerde bulunuyor.

Begüm, fazla tanınmayan ama cesareti ve kahramanlığıyla Hindistan'ın bağımsızlık savaşında ilk adımı atan benzersiz bir genç kadının romanıdır. 

Saraydan Sürgüne, Toprağımızın Kokusu adlı kitaplarıyla tanıdığımız Kenizé Mourad, bu kez 1856 yılında ülkenin büyük bölümünün mutlak hâkimi olan İngiliz Batı Hint Kumpanyası'nın, Kuzey Hindistan'ın en zengin devleti bağımsız Awadh'ı ilhak etmeye, bu devletin kralını sürgüne göndermeye kalkmasıyla yol açtığı büyük bir ayaklanmayı anlatıyor. Bu ayaklanmanın lideri ise kralın dördüncü karısıdır.

Awadh Krallığı'nın başkenti olan, ihtişamı ve farklı toplumların uyumlu yaşamları nedeniyle "Altın ve Gümüş Şehir" olarak tanınan Lucknow bu ilk bağımsızlığın merkezi olacak; en acımasız katliamlar, en inanılmaz yiğitlikler, en iğrenç ihanetler, aşkların en umutsuzu, en yasağı burada yaşanacaktır. 

Begüm, bir devrimin ruhunun ve unutulmaz bir kadının öyküsü.

Bu öyküdeki tarihi olaylar ve kahramanlar gerçektir.

Bu destan Kuzey Hindistan'da, gücünün doruğundayken günümüz Uttar Pradesh eyaletine denk olan, Fransa'nın yarı büyüklüğündeki Awadh Krallığı'nda gelişmiştir.

(Tanıtım Bülteninden)

Begüm Alıntıları - Sözleri

  • Bütün kötülükler cehaletten doğar. Toplumlar ötekinin kültürünü tanıyarak birbirine değer vermeyi öğrenir.
  • Mutsuzluk kadar beylik ne var? Herkes bunun gündelik tecrübesini yaşıyor, insanlar "mutsuzluğa dalıyor." Oysa mutluluk bir sanat, bütün çağların felsefe kitapları ve ekolleri mutluluğa çıkacak çeşitli yolları göstermeye çalışmış.
  • Charles Dickens bile işi, " Hindistan ' da başkomutan olmak isterdim, " demeye kadar vardırıyor. " Bu doğu ırkını dehşetle vurup, Tanrı'nın emriyle, bunca vahşet yapabilecek soylarını dünya yüzünden kaldırmak için elimden geleni yapacağımı ilan ederdim."
  • Şiddeti tetikleyen şiddet, bu tehlikeli döngüyü iyi biliyor. Acımasız davranılan her kişi acımasız davranmakta haklı olduğunu sanıyor, ezildiği için ezme hakkına sahip olduğunu düşünüyor.
  • "Başına gelebilecek en kötü şey, kendine olan saygını yitirmektir."
  • "Bütün kötülükler cehaletten doğar. Toplumlar ötekinin kültürünü tanıyarak birbirlerine değer vermeyi öğrenir."
  • "... dünya çabuk unutur, yeni bir olay eskisini kovar, iktidarda olanın dayattığı tarih görüşü birkaç yılda tartışılmaz gerçek oluverir."
  • "Bir elleriyle halkın kaynaklarını çalıp, ötekiyle iyilik yaptıklarında, şu 'yüce gönüllü' yüzü takınmıyorlar mı!"
  • "Daha güçlü oldukları sürece, düzeni ve uygarlığın değerlerini korumak bahanesiyle ezip öldürmeyi sürdürecekler... Hangi uygarlık? En ulu değeri altın olan, tüller altına gizlenmiş bir tüccar uygarlığı..."
  • Saldırıya uğrayan sizlerin evi, sizlerin ailesi olsa, koltuklarınıza kurulup bu kadar rahat konuşabilir miydiniz? (...) Oysa saldırının kurbanı 'ötekiler', hiçbir ortak yanı hissetmediğiniz halk, felakete alışkın yoksullar (...)
  • "Britanyalıların çifte ölçütleri beni de en az sizin kadar isyan ettiriyor, Han Sahip, ama düşmanlarımızın barbarca davranıyor olması, onları taklit etmemizi gerektirmez (...) Onlarla ikiyüzlülükleri ve vahşetleri yüzünden savaşıyoruz, aynı yöntemleri kullanacak kadar alçalacak mıyız? "
  • "Bana sorarsanız, bir ülkenin gücü her şeyden önce ahlak gücüne bağlı."
  • Kadınlar onlara acı veren maceracıları neden yumuşak ve sevgi dolu erkeklere yeğler? Onlara çekici gelen erkek mi, yoksa gözlerinin önüne serdiği geniş ufuklar mı? Erkeği mi, yoksa o erkeğin yaşadığı düşü mü seviyorlar?
  • "Herkes tarafından beğenilmek istersen, hiçbir şey başaramazsın!"
  • "İslam'ın savaşçı olmayanlara dokunmayı yasakladığından da mı haberi yok? Kutsal Kuran'ı işlerine geldiği gibi yorumlayan bütün bu din adamları var ya, işte en büyük düşmanımız bunlar."

Begüm İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir isyan aslında fazla bastırılmış uysal toplumun başkaldırısıdır. Bunu en iyi bu kitap özetlemekte. Yenilmiş olmaları onları başarısız kılmaz sadece yetersiz olduklarını gösterir... (Ömer Jehat Alpago)

Kitap Hindistan kralının dördüncü eşi Begüm Hazret Mahal adına yazılmış. Hindistan 'da yıllarca süren sömürgeyi, batının sözde en büyük insan hakları savunucularından İngiltere ' nin yaptığı işkenceleri anlatıyor. İngilizlerin himayesinden , sömürüsünden kurtulmak için mücadele veren hintlilerin bağımsızlık destanının Gandhi' den ibaret olmadığını anlatmış yazar. Kitap bir çok belge ve araştırma üzerine yazıldığı için belgesel tarzında olmuş. Hintlilerin şaşalı gösterişli hayatları, kültürleri, siyasi ve dini inançları ayrıntılarıyla anlatılmış. Kitabı okurken İngilizlerin yaptığı kan donduran işkencelere rağmen, mücadeleden vazgeçmeyen Hintlilerin azmi, kahramanca mücadeleleri Hint halkını gözümde çok üstlere çıkardı. Kitap Hindistan' ın bağımsızlık destanını en iyi şekilde anlatmış. (Elif Kimya S.)

Kenize Mourad kalemini sevdiğim bir yazar. Kitaplarından Saraydan Sürgüne'yi de okumuş ve çok beğenmiştim. Bu kitabı birkaç yıl önce okumuştum. Konusuna gelince; Hindistan' daki krallıklardan birinde hüküm süren bir kralın eşi olan Begüm Han'ın hikayesi. Bu Müslüman kadının toplumun bağımsızlığı ve refahı için gösterdiği cesaret takdiri hak ediyor. Çok severek okuduğum bir kitap, tavsiye ederim. (Güler Bilkay Aygün)

Begüm PDF indirme linki var mı?

Kenize Mourad - Begüm kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Begüm PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kenize Mourad Kimdir?

Kenize Murad (d.15 Haziran 1940 Paris), annesi, Sultan V. Murad'ın torunu Selma Rauf Hanımsultan (d. Ortaköy, 15 Ağustos 1914 - ö. Paris, 13 Ocak 1941) ile babası Damat Raca Seyyid Sacid Hüseyin Ali (1910-1991)'nin kızıdır. Babası Sacid Hüseyin Ali, 1991 yılına kadar Kotwara mihracesi ve 1936 ile 1952 yılları arasında, Hindistan'da Kotwara Yasama Meclisi üyesidir. Kotwara, Hindistan'da Uttar Pradeş eyaletinde, Avadh (Oudh) bölgesinde Lakhimpur Kheri ilçesinde bulunan yaşayan en eski uygarlıktır. Avadh bugün, bir zamanlarki Babür İmparatorluğu'nun bir bölgesini yöneten idareci (Nevvab)'lerin kültürel kimlik barındıran bir bölgesidir.

"Rajkumari Kenize de Kotwara" olan asıl adını, Fransa'da ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına geçtiğinde nüfusa kayıt olurken "Kenize Murad" olarak değiştirmiştir.

Kenize Murad, 20 yaşında iken, köken arayışı onu İslama götürmüş, büyük tasavvufların metinlerini incelemiştir. Kenize Murad, Mart 1971 tarihinden itibaren belgeler servisine bağlı makaleler yayınlamaya başlar. Sorumluluk alanını kapsayan Bangladeş ve Pakistan gibi ülkelerde bir süre yaşamış, Bangladeş, Etiyopya ve 1982 yılında Beyrut kuşatması sırasında üç ay boyunca Lübnan'da kalmış, bir yıldan fazla bir süre de İran devrimini kapsayan savaş muhabirliği yapmıştır. Kendisi Türkçe konuşamamaktadır.

1987 yılında Fransa'da yayınlanan, De la part de la princesse morte (Saraydan Sürgüne) adlı ilk romanında sürgünde ölen annesinin hayatını anlatmıştır. Bu romanı dünyada en çok satan kitaplar listesine girmiş, otuzdan fazla dilde ve 42 ülkede yayınlanmıştır. Bu roman, Türkiye'de ilk kez Osmanlı İmparatorluğu'nun imparatorluk ailesinin bir üyesi gözüyle görülmüş, belirli bir başarı kazanmıştır. 1998 yılında ilk romanından sonra, Le Jardin de Badalpur (Badalpur Bahçesi) adlı ikinci romanını, 2003 yılında da Le parfum de notre terre, voix de Palestine et d'israel (Toprağımızın Kokusu - Filistin ve İsrail'in Sesleri) adlı, iki halkın acıklı olaylarını anlamaya çalıştığı, araştırma yazıları ile Filistinli ve İsrailli erkek, kadın ve çocukların yazılı betimlemelerini içeren bir kitap yayınlamıştır.

Kendisi 10 Temmuz 2010 tarihinde Tarihin Arka Odası programına katılmış, anılarının yanı sıra görüşlerini aktarmış ve önemli açıklamalarda bulunmuştur. Yine aynı programa 5 Şubat 2011 tarihinde de katılmıştır.

Kenize Mourad Kitapları - Eserleri

  • Saraydan Sürgüne
  • Toprağımızın Kokusu
  • Begüm
  • Pak İnsanlar Ülkesinde

Kenize Mourad Alıntıları - Sözleri

  • Bizi iyi Müslüman yapan şey, başımızın üstündeki bir parça kumaş değil, davranışlarımızdır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Dünyada değişim ancak kadınlardan başlayabilir. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Doğu ülkelerinde yirmi beşini geçmesine rağmen bekar olarak kalan bir kadına kötü gözle bakıldığını öğreneli uzun zaman oldu. İnsanlarda hemen, evliliği imkansız kılan bir kusurunuz bulunduğu ya da evlilik bağını reddeden hafifmeşrep bir kadın, yani kolay av olduğunuz şüphesi uyanır. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • Insanın kötü bir şeyi, sevdiklerine kondurmasının uğursuzluk getireceğine inanılır. Bu yüzden "Hasta mısınız?" yerine, "Düşmanlarınız hasta mı?" diye sorulur. (Saraydan Sürgüne)
  • Onlar birbirlerini seçmemişler, karşı koyamayacakları kader onları birleştirmişti. (Saraydan Sürgüne)
  • Ama bunun başlıca kurbanları biz Müslümanlarız, çekiçle örsün arasına, bizi fazla Müslüman olmakla suçlayan Batı'yla yeterince Müslüman olmamakla suçlayan İslamcıların arasına sıkışmış durumdayız. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • En yoksul çocuklar ya da çok tehlikeli bir bölgede yaşayan çocuklar arasından seçtiğimiz bin iki yüz çocuk üzerinde bir araştırma yaptık. Onlara, 'Şimdi evine dönebilsen, istediğin her şeyi yapabilecek ve istediğin her şeye sahip olabilecek olsan, ne isterdin?' diye sorduk. Çoğu 'Meyve yemek isterdim' ya da 'Askerlerin evimize gelmemesini isterdim,' diye yanıtladı. Yani artık bir hayalleri yok, sadece yakın geleceği görebiliyorlar. Bu durum o kadar uzun süredir devam ediyor ki artık umutlarını kaybetmişler. Ne oyuncak, ne şekerleme, ne televizyon, artık hiçbir şey istemiyorlar, boyun eğmişler, sanki şimdiden ölmüşler. (Toprağımızın Kokusu)
  • Alaycı gülüşler yükseliyor: Neyse ki gülünçlük öldürmüyor. (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • "Çok geç kalındı, düşük olayı yirmi dört saat önce yaşanmış.... Maalesef çoğunlukla böyle: Kocanın sersem onuru karısının hayatından önce geliyor!" (Pak İnsanlar Ülkesinde)
  • "Bana sorarsanız, bir ülkenin gücü her şeyden önce ahlak gücüne bağlı." (Begüm)
  • "... dünya çabuk unutur, yeni bir olay eskisini kovar, iktidarda olanın dayattığı tarih görüşü birkaç yılda tartışılmaz gerçek oluverir." (Begüm)
  • "Daha güçlü oldukları sürece, düzeni ve uygarlığın değerlerini korumak bahanesiyle ezip öldürmeyi sürdürecekler... Hangi uygarlık? En ulu değeri altın olan, tüller altına gizlenmiş bir tüccar uygarlığı..." (Begüm)
  • Evlerin yıkılması, Filistinlileri Batı Şeria, Gazze ve Kudüs'ün doğusundaki küçük yerleşim adalarına hapsetmekten ibaret olan bir politikanın parçası, diye açıklıyor. "Olabildiğince fazla insansız toprağa sahip olmak için... 1967'den beri, sağcı ya da solcu, bütün İsrail hükümetleri, yerleşimler kurmaktan asla vazgeçmeden, bu politikayı uyguluyor." (Toprağımızın Kokusu)
  • En çok kızdıkları, bir kaç ay önce, Enver Paşa'nın Kayzer II. Guillaume'u karşılaması için, hünkârı istasyona gitmeye zorlamasıydı. Onları yaralayan, padişahın yorulması değil, kendi nazırı tarafından utanç içinde bırakılmasıydı. Imparatorluğun kuruluşundan bu yana, Osmanlı hanedanından hiçbir padişah, ister kral olsun ister imparator, kimseyi karşılamaya gitmemişti! (Saraydan Sürgüne)
  • "Tam tersi, sultancığım, hayatı çekilmez duruma getiren zenginlik değil yoksulluktur" demişti. Selma inanmamıştı. Eğer öyle idiyse, yoksul çocukların gözleri neden zenginlerinkinden daha anlamlıydı? (Saraydan Sürgüne)
  • "Britanyalıların çifte ölçütleri beni de en az sizin kadar isyan ettiriyor, Han Sahip, ama düşmanlarımızın barbarca davranıyor olması, onları taklit etmemizi gerektirmez (...) Onlarla ikiyüzlülükleri ve vahşetleri yüzünden savaşıyoruz, aynı yöntemleri kullanacak kadar alçalacak mıyız? " (Begüm)
  • Ben her gün direnerek, yaşamaya de­vam ederek, hiçbir şey karşısında umudumu yitirmeyerek müca­dele ediyorum. Kendine, zaaflarına hakim olmak, İslâm Dininde buna Büyük Cihat derler, Savaş ise Küçük Cihat’tır. (Toprağımızın Kokusu)
  • "Herkes tarafından beğenilmek istersen, hiçbir şey başaramazsın!" (Begüm)
  • Anlamıyorsunuz; onlar barış istemiyor, onların tek amacı BİZİ tümüyle yok etmek. (Toprağımızın Kokusu)
  • Charles Dickens bile işi, " Hindistan ' da başkomutan olmak isterdim, " demeye kadar vardırıyor. " Bu doğu ırkını dehşetle vurup, Tanrı'nın emriyle, bunca vahşet yapabilecek soylarını dünya yüzünden kaldırmak için elimden geleni yapacağımı ilan ederdim." (Begüm)

Yorum Yaz