Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi - Hanne Blank Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kimin eseri? Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kitabının yazarı kimdir? Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi konusu ve anafikri nedir? Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kitabı ne anlatıyor? Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi PDF indirme linki var mı? Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kitabının yazarı Hanne Blank kimdir? İşte Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Hanne Blank
Çevirmen: Emek Ergün
Yayın Evi: İletişim Yayıncılık
İSBN: 9789750506192
Sayfa Sayısı: 414
Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Bekâret nedir? Koruyup saklamak mı gerekir, yoksa hemen kurtulmak mı? Kaç çeşit bekâret vardır? Birinin bakire olup olmadığını anlayabilir miyiz? Bekâretin kanıtı yalnızca himen denilen küçücük bir doku parçası mıdır? Kaç çeşit himen vardır? Yüzyıllardır aile, eğitim, tıp, yasa, din gibi ataerkil kurumlar tarafından bedenlerimiz üzerine inşa edilen bekâret kültürü hakkındaki kapsamlı araştırmasında Hanne Blank bunlar gibi daha birçok soruya yanıt arıyor. Blank, kitabın “Bekâretbilim” başlıklı ilk kısmında bekâretin tıbbi ve bilimsel yönleri konusuna odaklanırken aslında kolayca gözden kaçırılabilecek, varla yok arası, incecik bir zara “himen” adını veren tıp biliminin özünde işlevsiz bir zar parçasını nasıl “işlevli” hale getirdiğini ele alıyor. İkinci kısım “Bakire Kültürü” ise bekâretin toplumsal ve kültürel yönleriyle ilgileniyor: Bekâret gibi soyut kavramları uygulamaya geçirme sürecinin, kaçınılmaz olarak hem geçmişin hem günümüzün ortamını, kuramlarını, düşünüşlerini ve göreneklerini yansıttığını; kuşaktan kuşağa aktarıldığını ortaya koyuyor. “Bekâret hakkında bildiğinizi sandığınız her şey yanlış,” diyen Blank, bekâretle ilgili olarak şimdiye dek aklımıza gelmeyen, gelse bile hiç sorgulamadığımız sorular üzerinden bu mitin el değmemiş tarihinin izini sürüyor.
Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi Alıntıları - Sözleri
- Belki de bilmemiz gereken tek şey, en önemli organımızın bacaklarımızın arasında değil, kulaklarımızın arasında bulunduğudur.
- “Emin olmak yeterince kolaydır. Sadece gerektiği kadar belirsiz olun yeter.”
- Geçmişte yaşayan insanların dediği gibi, " cüppe insanı rahip yapmaz ".Aynen bu yüzden, ne göğüsler, ne kalçalar, ne kıyafetler ne de hareketler kişiyi bakire yapar.
- Tadı yasak elmaya benzeyen şeyleri reddetmek öyle zordur ki. Bingenli Azize Hildegard
- “Bekâret dediğiniz bu ilah Ne gözle görülür bir nitelik, Ne de tabi başka bir harici duyuya. Ne bir yeri var ne de yurdu, Ne çıkar topraktan ya da kutsal bir kalıptan, Ne de girebilir bir şekle. Varlığı olmayan şey için övünme; Hiç olmayan şeyler asla yitirilmezler.”
Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Gene uber ahlaksız kabul edileceğim, şikayet edilecek incelememden selamlar... Sivri dilliyim, tabulara dokunmadan edemiyorum bir türlü ne yapayım... Biliyorsunuz ülkemizde çoğunluğa ahlaklı görünmenin iki yolundan biri dindar olmak, diğeri seks denilince üç maymunu oynamak ve ben her seferinde ahlaklı olmaktan sınıfta kalıyorum. En baştan söyleyeyim, bu incelemeden sonra rahatsız edici mesaj alırsam şayet incelemenin altına ifşa edeceğim... Seksten bahsetmem, mesajla taciz edilmemi meşru kılmaz. İstediğimi yazar, istediğimi konuşurum. Düşüncelerimi ve beni marijinal bulacaklara amme hizmeti (muhafazakar dünyada da pek farklı değil durum, tek fark dürüstlük yok): https://www.kadinlarkulubu.com/forum/search/79903998/?q=k%C4%B1zl%C4%B1k+zar%C4%B1+diktirme&o=relevance O zaman gelelim incelemeye... Seks yapmak, biyolojik bir ihtiyaçtır. Su içmek, yemek yemek, uyumaktan da bir farkı yoktur. İşin özü bunun hakkında sayfalarca konuşulacak, çıkarım yapılacak bir yanı da yoktur. Seks, sekstir. Bu kadar. Ama tabii ki de insanların dallanıp budaklandırdığı, kendi kendine anlam yüklediği bu konu artık ciddiye alınıp üzerinde bir şeyler karalanacak bir hal almıştır. Onun toplum üzerindeki etkilerini görmezden gelerek çıkarımlar yapmanın topallayarak yürümekten bir farkı yoktur. Cinsellik hakkındaki önyargılarımız köklü ve sabittir. Uçları tee insanların tarımda alet kullanmasına kadar dayanır. Özel mülkiyet kavramı, mirası; miras bırakma aileyi doğurur. Bekaret de ilk çocuğun kişinin kendisine ait olduğunu kanıtlayan bir senettir nitekim. Geriden ileriye doğru yavaş yavaş şişirilmiştir daha sonra ve toplumun en büyük problemlerinden biri haline dönüşmüştür. Cinsellik diyorum ama konu tabii ki de kadın cinselliği. Çarpık, yoz bir ahlak anlayışı vardır bizim toplumumuzda. İki kişinin birbirini sevmesi ya da birbirini mutlu etmesi gibi masumca şeyleri kendi sevgisiz, pis, kötü zihniyetli kafasında ahlaksızca bir yere oturtur. Ne felsefi ne de ahlaki bir açıklaması olmamasına rağmen kendinden emindir. Çoğunluk ona hak verdiğinden, hiç öyle bir açıklamaya da gerek duymaz zaten. Seks iki kişinin aktivitesinden çok, kadının kendini sunduğu, kullandırdığı edilgen, pasif bir deneyimdir. Kadınların da cinsel arzularının olduğunu belirtmek toplumda gayri ahlaki bulunur. Hele hele seksle ilgili bir konuda kadın fikir belirtmeye görsün, o artık yolludur. Genel söz dinleyen kadın imajından çıkar ve evet, onun vücudu aynı zamanda ortak mülkiyettir de. Eril kişi onun vücudunda hak talep etmekten hiç çekinmez. Hatta öyle ki bazen hemcinslerim tarafından da savunulur bu durum, olası bir tacizde mahkemeler bol keseden indirim dağıtır. "Zaten bakire değildi." indirimi mesela... Konuyu dallandırıp budaklandırmak istemiyorum, hepimizin az çok bildiği konular. Yazdıkça parmaklarım durmuyor zira, söylenecek o kadar çok şey var ki... Bugün tecavüzlerin tacizlerin alıp başını gitmesinin; bir an olsun kadınlar kadın olduğunu erkekler erkek olduğunu unutarak hareket edememesinin en büyük nedeni doğal bir güdü olan cinselliğin uzun yıllar bastırılıp toplumu hastalıklı, sapkın bir ruh haline getirmesidir. Kadınlar usturuplu giyinmelidir, giyinmezse sekse davet eder. Kadın ve erkek arkadaş olmamalıdır, olurlarsa seks yaparlar. Kadın çok fazla gülmemelidir, kadınlı erkekli gezilmemelidir, asansöre binilmemelidir... Toplumu nasıl bir boktanlığa sürüklediğinizi gerçekten göremiyor musunuz? Gündüzleri sporla üreniyor gibi davranılan caanım ülkemde, ışıklar kapanıp, herkes evlerine dağıldığında en çok konuşulan konunun da seks olması da pek tesadüf değil. Bugün 11-12 yaşlarında ergenliğe giren bir çocuğun üniversiteyi bitirme, iş bulma, para biriktirme, kendini keşfetme gibi olgunluklara erişip en erken 25 gibi bir yaşta evlendiğini düşünecek olursak hiçbir mantıklı ahlaki sebebe dayandırmadan cinselliği 14 sene beklemenin aptallık olduğunu öngöremiyor musunuz? İnsanların inşa ettiği bir evlenme dairesine gidip, insanların yazdığı kanunlarla, varoluşumuzdan yüzlerce yıl sonra icat ettiğimiz imzalarla bir söz vermenin o kadar da mühim bir şey olmadığını anlayamıyor musunuz? Bütün bu bir boka yaramayan değer sürüsünün bir sürü kadının ölümüne yol açtığını, seks yaptığı öğrenilmesindense eski sevgilisinin tehditlerini sineye çekip tecavüze uğramayı tercih eden onlarca kızın varlığını... bilmiyor musunuz? Evet, kitap bekaretle ve zarlarla ilgili. Geçmişten bu yana, bacak arasındaki ince bir zara – ki bu zarın varlığından 1800lü yıllara kadar kimsenin haberi bile yoktu- ne gibi işlevler yüklenilmiş, bu nasıl olmuş, tarihçesi anlatılıyor. Bekaret sadece insanlarda önemli, ne yazık ki ilkel sayıp burun kıvırdığımız hayvanlar bunu pek sallamıyor. Erkek fil, dişi filin himen zarı yırtıldı diye ona olan ilgisini azaltmıyor. Evrimsel anlamda hiçbir yararı yok bu zarın. Bekaretini kaybetmiş bir kadın, bekaretini kaybetmemiş bir kadından daha farklı gözükmez, daha farklı davranmaz. Bekaret esasen soyut bir kavramdır. Onu elle tutulur bir hale getirip somutlaştırmak da gülünçlükten öteye geçemez. Ama ne yazık ki insanlar gülünç canlılar... Birçok kişinin bakış açısını değiştireceğine inandığım, içinde güzel bilgiler bulunan bir kitap. Dili pek ağır değil, kitabın en başındaki çevirmenin önsözünü saç baş yolmadan okumaksa pek mümkün değil. Gerçekler birer birer yüzünüze çarpıyor, bu kadar işlevsiz bir zar devlet, tıp ve toplum eliyle nasıl bu kadar önemli hale getirildiğine şaşırıyorsunuz. Okuyun ve okutturun... (Elif)
Tarihte,günümüzde, mitolojilerde, dinlerde,toplumlarda ki bekaret bakirelik hakkında ki uygulamalar, bakış açıları, beklentiler üzerinden yazar araştırma yapmış örneklerle anlatıyor. Bekaret bakireliğin evliliklerde ki etkisi tecavüzlerde dr muayeneleri aslında bu konuda da kadın erkek arasında ki eşitsizlik kadın üzerinde ki baskı anlatılmış. Aslında kadın hep mağdur olmuş kaldı ki kadın anatomisinde kapalı, esnek yapılı kızlık zarları var. Erkekten bakir olması beklenmiyor. Farklı cesur bir kitap bence okunmalı. (Fatma Samanci)
Kadın: Ne bekaretmiş arkadaş üstüne bu kadar düşülecek dedirten kitap! Evet seks fizyolojik bir ihtiyaçtır bunu tüm bilim çevreleri belirtiyor. Şimdi trajik yere gelelim siz hiç bir insanın uyuduğu, yemek yediği veya su içtiği için öldürüldüğünü gördünüz mü? İşte sırf fizyolojik bir ihtiyacını giderdi diye insanı bu kadar ötekileştirip hatta öldürme noktasına getirtip ve hatta öldürmesi ne kadar trajik değil mi! Günümüzde görüyoruz Erkek istediğini yapmaya, istediği kadınla beraber olmaya çalışıyor ve beraber olunca bir kahraman gibi davranılıyor ama bunu Kadın yapınca dışla, yok say, ötekileştir, öldür! Fizyolojik anlamda hiç bir değeri olmayan(Himenin işlevselliği ile ilgili Robert B. Edgerton’un Hasta Toplumlar kitabında bu zarın kadına dışardan vajina yoluyla gelebilecek bakteri ve mikroplardan korunma amacıyla Evrim’in kadınlarda oluşturduğu bir beden parçasıdır der) bu kadının normal bir beden parçasına bu kadar anlam yüklemek ne kadar saçma olduğunu görebiliyoruz. Kitapta bekaretin sonradan öğrenilen bir soyut kavram olduğunu ve bunun insan doğasına ait olmadığını ifade ettiğini görebiliyoruz. Fizyolojik bir ihtiyacı bu kadar farklı yönlere çekme çabaları neden? Aslında bekaretin oluşma biçimini ben şöyle açıklamak istiyorum. Tarım kültürüne geçen insanlık(M.Ö 10000 civarı)özel mülkiyet kavramını geliştirdi. Özel mülkiyetin benim hissi yaratması tabi ki sadece tarımla sınırlı kalmayıp farklı alanlarada kaydı bunun en çarpıcı örneği artık kadını sahiplenmek ve benim hissini kadın üzerinden tatmin etmek oldu benim kadınım benim malım benim malım benim bekaretim. Ve bu da ataerkilliğin(M.Ö 8500 civarı) zeminini oluşturdu.Tarım kültüründeki erkek işi tek eline alarak kadını eve hapsettmeye ve geri plana atmaya başlaması sonucunda bekaretin bu kadar önem kazanmasına neden oldu. Bekaretin oluşumunu bu şekilde cevaplıyorum. Bunun sonucunda ise kadına bir mal gözüyle bakıp isteği şekilde kullanma yetkisini ele geçirdi erkek. Öyle bir hal aldık ki bakire kadını üst statüye sahip kişilere satmaya kadar ilerledi. Günümüzde ve yakın geçmişe baktığımızda ise modern kadının neler yapabileceğini ve kendi haklarını ele geçirirken nasıl mücadele ettiğini görebiliyoruz. (Bênav)
Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi PDF indirme linki var mı?
Hanne Blank - Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Hanne Blank Kimdir?
Hem klasik müzik hem tarih eğitimi gören Blank, konuşmacı ve eğitimci olarak birçok üniversitede ve yetişkin eğitimi veren farklı ulusal ve bölgesel konferanslarda da sunumlar gerçekleştirmiştir. Tanglewood Müzik Merkezi üyesidir ve 1991’de George Whitfield Chadwick Ödülü’nü almıştır. Yazar ve tarihçi olan Hanne Blank’in yazdığı ya da editörlüğünü yaptığı diğer kitaplar arasında, Unruly Appetites [Söz Dinlemez Arzular] (2003, Seal Press), Shameless: Women’s Intimate Erotica [Utanmaz: Kadınlara Özel Erotika] (2002, Seal Press) ve Best Transgender Erotica [En İyi Travesti/Transseksüel Erotikası] (Raven Kaldera’yla birlikte, 2002, Circlet Press) ve Bekâretin “El Değmemiş” Tarihi (İletişim, 2008) vardır.
Hanne Blank Kitapları - Eserleri
- Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi
- Düzcinsel
Hanne Blank Alıntıları - Sözleri
- Aşk, büyük ölçüde keyfi bir tutkudur ve akla tenezzül etmeden kendi otoritesiyle, diğer bazı kötülükler gibi hüküm sürecektir. (Düzcinsel)
- Yeni Kentte en hızlı büyüyen guruplar emekçi sınıfı ve yoksullar olduğundan, artan uygunsuz cinsel davranış oranları çoğunlukla genel nüfus yerine bu yeni kentlikerin sosyo-ekonomik sınıfını yansıtıyormuş gibi görünüyordu. (Düzcinsel)
- Basitçe, arzu duymak insanı riske sokardı. (Düzcinsel)
- Hayvani keyiflerimiz dini törenler olmalı (Düzcinsel)
- Etiketlerin kullanımı gayret gerektirmezken, onlara karşı durmak zor ve hatta neredeyse imkansızdır. (Düzcinsel)
- Belki de bilmemiz gereken tek şey, en önemli organımızın bacaklarımızın arasında değil, kulaklarımızın arasında bulunduğudur. (Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi)
- “Emin olmak yeterince kolaydır. Sadece gerektiği kadar belirsiz olun yeter.” (Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi)
- Okumuş kadınlardan, soytarılardan ve terk edilmiş çoçuklardan bahsetmeyi yapmacık bulurduk, ancak kadın entellektüllerinden, komedyenlerden ve evlatlık olarak verilen çoçuklardan konuşmaktan oldukça rahatız. (Düzcinsel)
- Birçok insan kendi erkeklikerinin ya da kadınlıklarının ve onları ifade etme yollarının "Yalnızca kim oldukları" olduğuna inanır. (Düzcinsel)
- Tadı yasak elmaya benzeyen şeyleri reddetmek öyle zordur ki. Bingenli Azize Hildegard (Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi)
- “Bekâret dediğiniz bu ilah Ne gözle görülür bir nitelik, Ne de tabi başka bir harici duyuya. Ne bir yeri var ne de yurdu, Ne çıkar topraktan ya da kutsal bir kalıptan, Ne de girebilir bir şekle. Varlığı olmayan şey için övünme; Hiç olmayan şeyler asla yitirilmezler.” (Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi)
- Bir çilek bir eriğin "zıddı" olmadığı gibi "zıt" toplumsal cinsiyetler diye bir şeyde yoktur. Sadece farklıdırlar (Düzcinsel)
- Ölü diller insan parmak izlerini silmez (Düzcinsel)
- Geçmişte yaşayan insanların dediği gibi, " cüppe insanı rahip yapmaz ".Aynen bu yüzden, ne göğüsler, ne kalçalar, ne kıyafetler ne de hareketler kişiyi bakire yapar. (Bekaretin "El Değmemiş" Tarihi)
- Cinsel yönelime dair varsayımlar hiçbir zaman salt masum algılar değildir, çünkü bu algılar davranışı şekillendirir. (Düzcinsel)