diorex
life

Benlik - Oruç Aruoba Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Benlik kimin eseri? Benlik kitabının yazarı kimdir? Benlik konusu ve anafikri nedir? Benlik kitabı ne anlatıyor? Benlik kitabının yazarı Oruç Aruoba kimdir? İşte Benlik kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.02.2022 00:00
Benlik - Oruç Aruoba Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Oruç Aruoba

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753425216

Sayfa Sayısı: 160

Benlik Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"İçimde bir yengeç var.

İçimdeki en kuytu kovukta yaşıyor olmalı; oradan seyrediyor herhalde her yaşadığımı. Ancak arada bir hissediyorum varlığını – ancak arada bir belli ediyor kendini. Ama biliyorum : hep orada...

... bana direnir çoğunlukla – dolambaçlı yollarla karışır yaptıklarıma, ket vurur. Bir yolunu bulup yaptıklarımı engeller; yapacaklarımı belirlemeğe çalışır.

Bunun temelinde benim ile uyum içinde olmaması yatsa gerek. Benim yaptıklarım aykırı geliyor olmalı ona.

Sanıyorum benden pek hoşnut değil.

En çok dayanamadığı da, benim, devinimsiz, eylemsiz kaldığım zamanlardaki hâlimdir – (gün olur, hiçbirşey yapmak gelmez içimden; ya da : hiçbirşey yapmak gelir – öyle, bir köşeye oturur, saatlerce, etrafıma bakınırım – seyrederim. Kafamdan binbir türlü imge, tasarım, düşünce –öylesine, gelişigüzel– geçip durur; zaman da geçer ya, öyle –?

aldırmam...), bu durumlarda, içimde, kocaman kıskacının çat–çatını, sert ayaklarının yan yan eşelenen öfkeli katırtısını duyarım. "Yürü git!", der bana; ama ben kalakalmış olurum. Dinlemem onu; belki, dinlemek elimden – içimden– gelmez."

Oruç Aruoba

Benlik Alıntıları - Sözleri

  • "Aramızda bir yol değil, kapalı bir koridor var. Tek yöne açılan -çoğunlukla da kapalı duran- bir kapı.."
  • Kendine inanmayan,hep yalan söyler.
  • "Yengeç, suda yaşar; ama, yüzme bilmez- suyun içinde, yürür..."
  • "Yara şimdi kabuk bağlıyor; herhalde onun da izi kalacak."
  • Ben, çünkü, yaşamamam gereken bir yaşam yaşamışım, demek ki. Aykırı yaşamışım.
  • "Bütün gelişme sürecim, 'yetişme'm ve 'eğitim'im, hep, bilinçli ve enine- boyuna tartılmış, ölçülüp biçilmiş eylemlerde bulunmam gerektiğini öğretti bana."
  • "Yalnız olmayı öğrenmeliyim - aslında öyleyim; ama, bunu bir bilinç içeriği olarak edinip, bir eylem biçimi olarak uygulamalıyım."
  • Çok acı çekiyor olmalı kendi yerinde bu denli aykırı, yaşadığı dünyaya bu denli yabancı olmakla..
  • Çünkü aldattığım, kendimdi aslında..
  • ——Çünkü onun benim yaşamımdan bekledikleri ile benim kendi yaşamımdan beklediklerim çok farklı.
  • "Aramızda bir yol değil, kapalı bir koridor var. Tek yöne açılan -çoğunlukla da kapalı duran- bir kapı.."
  • "Tutsaklıklara bağlamışız özgürlüğümüzü."
  • "Ne demek istediğimi açıklayamam. Açıklayabilseydim bile, bunu yapmak içimden gelir mi, pek emin değilim."
  • "Bu anlamsız karmaşa içinde- modernlik denen bu umarsız saçmalığın içine atılmış; 'fırlatılmış'ken -, 'dış dünya' bir yana, daha kendi kendisiyle bile- ancak arada bir- uyum içinde olabildiğinde, gene de kendine aykırı düşüyor, kendi kendini çeliyor, kendinden acı çekiyorsa, kişi- daha ne olsundu ki!?..."
  • Toparlanmalıyım. Hiçbir işe yaramadığını bile bile. Hiç!

Benlik İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kendisini 2020 yılının mayıs ayında kaybettiğimiz akademisyen,felsefeci ve şair olan Türk yazarımız Oruç Aruoba, "Benlik" adlı eseriyle okurlarına felsefe ve edebiyatı harmanlayarak çok farklı bir deneyimi tatma imkanı sunuyor. Birkaç bölüme ayrılan eser, yazarın kalemini edebiyatın mürekkebine batırıp felsefe yaptığı ve her biri farklı yer ve zamanda yazmış olduğu pasajlardan oluşuyor. Belki de berrak bir zihinle okuyamadığım için tam anlamıyla eserden istifade edemedim.Ya da yazar "dur bakalım senin bunu anlayabilmen için daha kırk fırın ekmek yemen lazım" diyordur kim bilir. (Safir)

Kendi içimize, sora sora kendimize, kendimizi buldurmayı, yola çıkarmayı sağlayan bir düşünür olduğuna inanırım Oruç Aruoba'nın. Kendini dinlemek, anlamak büyük bir işmiş. Fikir işçiliği ve yaşam mücadelesinin zihni bütünleyen bambaşka bir iş oluşturma meselesiymiş. Içinizdeki yengece kulak verdiniz mi hiç? Kıpırdanıp duran başka bir şeye veya, hani, o ta içinizin derinliklerinde, ara ara ses çıkaran, bazen şüpheye düşüren, çoğunlukla düşündüren? Işte, ona içimdeki yengeç diyor Aruoba. Bizi hep izleyen, biz hareket halindeyken veya uyurken veya yaşadığımızı hissettiğimizde, çocuklaştığımızda, kaçındığımızda, pişman olduğumuzda, âşık olduğumuzda, durduğumuzda hep bizimle olduğunu hissettiğimiz, hikâyemize ortak olan, Didem Madak'ın deyimiyle bir iç sesimiz var değil mi? Peki, duymak, duyabilmek, anlayabilmek onu... Yapabiliyor muyum diye sormak kendine... Sonra yine dönmek içine aramak, yaşantı yığınlarının arasında. Aslında bizi insan yapanı, insanın kendini tanıyarak var olacağını... Özgürlük ve zaman bile 'ben'liğini günden güne değiştirirken, kendini tanımak mümkün mü? (Ebru)

Benlik: Yazar kitabı üç parçaya bölerek her parçayı kendi bilgi birikiminin de ötesinde önemli ölçüde kendi düşünerek izlediği yolu hesaplaşma yoluyla hoyrat bir anlatımla ifade ediyor . Birinci aşama Burada kavramı , ikinci aşama içindeki yengeç (" kader ve alınyazı" ) kavramlarının içinde tıkanıklık yaşayarak bunların bizim elimizde ne ölçüde olduğudur. Son olarak da yazar benlik kavramının sahiciliği üzerine devam eder anlatmaya burası artık son kısımdır. Yazım dili genel olarak felsefe kitabı da olması itibariyle yorucu gelse de az buçuk bir çıkarım yaptığım kanaatindayım. Şöyle de bir şey var tabi kendim bu soruları sorup çıkarımları yapsam dahi felsefik bir insan olmadığımdan bu hep geniş bir açıklık olarak kalacaktır. *Kişinin arayışı her daim vardır ama bunu yapış şekli çokludur. Yoksa dünyada yaşamaya devam etmek ve umut kırıntılarının gölgesine sığınarak "yeniden" yaşamak da başlı başına istenilen yola varılmasa da bir kez daha anladım ki yolu idrak etmek ve yürümek için can atmaktır. Basit ama etkili bir yöntem. Yine de birçok muamma yolumu gözlemekte. İyi okumalar dilerim arkadaşlar. Kitapla kalın. (Senem Coşkun)

Kitabın Yazarı Oruç Aruoba Kimdir?

Ortaöğrenimini Ankara TED Kolejinde tamamladıktan sonra, Hacettepe Üniversitesine devam eden Aruoba, psikoloji bölümünden lisans ve yüksek lisansını aldı. Yine aynı üniversitede felsefe bilim uzmanı oldu. 1972 ve 1983 yılları arasında öğretim üyesi olarak görev yapan yazar, felsefe bölümünde doktorasını da tamamladı.

Aruoaba, 1976 yılında başlamak üzere bir yıl süreyle Almanyadaki Tübingen Üniversitesinde felsefe semineri üyeliği yaptı. Ayrıca 1981de Yeni Zelandaya giden yazar, Victoria Üniversitesinde konuk öğrenim üyeliğinde bulundu. 1983 yılında akademisyen olarak çalışmayı bırakıp üniversiteyle ilişiğini kesti. Bu dönemde İstanbul'a yerleşti ve çeşitli basın organlarında yayın yönetmenliği, yayın kurulu üyeliği ve yayın danışmanlığı yaptı. Ağırlıklı olarak yazı ve çeviri işleriyle uğraşan Aruoba'nın çalışmaları saygın edebiyat dergilerinde yer aldı.

Akademisyen olarak başladığı kariyerine yazar ve çevirmen olarak devam etmiş, edebiyata ve düşünce dünyasına önemli katkıları olmuştur. Türkiye'nin yetiştirdiği en önemli düşünürlerden biridir. Hume, Rilke, Wittgenstein, Nietzsche, Von Hentig, Başo ve Celanın eserlerini Türkçeye çevirerek literatüre kazandırmıştır. Özgün ve yalın bir stille yazdığı haiku tarzındaki şiirleri yediden yetmişe bir çok okuyucuya ulaşmış ve sevilmiştir. Aruoba, aforizmalara dayalı felsefi metinleri oldukça başarılı bir biçimde kaleme almış ve Türkiye'nin Nietzschesi olarak anılmıştır.

Epistemoloji, etik, Hume, Kant, Kierkegaard, Nietzsche, Marx, Heidegger ve Wittgenstein konuları üzerine çalışmalar gerçekleştiren Aruoba, bu çalışmalarına günümüzde devam etmekteydi. Özellikle şiir sanatına yönelmiş ve Heidegger’in şiire yaklaşımını; “Ona göre insanın temel sözü şiirdir. Çünkü insan yaşayan, dünyanın içinde olan, diğer insanlarla ilişkisini dil aracılığıyla kuran varlıktır. İnsanın bütün etkinliklerinde yer alan, içinde yaşadığı dil ile (tarihsel olarak da) içinde yaşadığı varoluş arasında kurduğu temel anlam ilişkisi, şiirde ortaya çıkar. İnsanın bilinen bütün tarihi boyunca çeşitli biçimlerde görülen “şiir” adı verilen dilsel kuruluşlar, bu temel ilişkiyi ortaya koymaya (dile getirmeye) çalışan insan yöneliminin ürünleridir. Heidegger de buna ulaşmaya, (anlamlandırmaya, yorumlamaya) insanın dünya ile ve diğer insarlarla olan ilişkisini ilk biçimiyle yeniden kavramaya çalışır.” sözleriyle açıklamıştır.

Aruoba, Hume, Nietzsche, Kant, Wittgenstein, Rainer Maria Rilke, Von Hentig, Paul Celan ve Matsuo Bashō gibi düşünür, yazar ve şairlerin eserlerini de Türkçeye kazandırmıştır. Bir dönem Açık Radyoda Filozof Dedikoduları isimli programı da hazırlayıp sunan Aruoba, Wittengstein'ın eserlerini Türkçeye ilk çeviren kişi olarak da bilinmektedir. Aynı zamanda Aruoba, Japon edebiyatı kökenli bir şiir türü olan haiku’nun, Türk edebiyatındaki temsilcilerinden de biridir. Yazar, Nietzsche’nin “Antichrist” eserini de Almanca’dan Türkçe’ye kazandırmıştır

Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin her yıl düzenlediği “Assos’ta Felsefe” etkinliklerine konuşmacı olarak katılan yazar, “Felsefenin Hayvanına Ne Oldu?”, “Bilim ve Din” gibi birçok başlıkta sunumlar gerçekleştirmektedir. Ayrıca, Füsun Akatlı Kültür ve Sanat Ödülü etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen sempozyuma da konuşmacı olarak katılmıştır.

Oruç Aruoba, 2006 ve 2011 yıllarında Cevdet Kudret Edebiyat Ödülü yarışmasında Füsun Akatlı, Ahmet Cemâl, Doğan Hızlan, Nüket Esen, Orhan Koçak, Nilüfer Kuyaş ve Emin Özdemir ile birlikte seçici kurulda yer almıştır.

Aruoba’nın şiirlerinde kullandığı üslup ve noktalama işaretlerinin edebiyat kurallarının dışında olmasına rağmen bu durum akademik çevrelerce sanatçının üslubu olarak değerlendirmiştir.

ESERLERİ

Tümceler, Bir Yerlerden Bir Zamanlar, 1990, Metis Yayınları

De ki İşte, 1990, Metis Yayınları

Yürüme, 1992, Metis Yayınları

Hani, 1993, Metis Yayınları

Ol/An, 1994, şiir, Metis Yayınları

Kesik Esin/tiler, 1994, şiir, Metis Yayınları

Geç Gelen Ağıtlar, 1994, şiir, Metis Yayınları

Sayıklamalar, 1994, şiir, Metis Yayınları

Uzak, 1995, Metis Yayınları

Yakın, 1997,Metis Yayınları

Ne Ki Hiç, 1997, haikular, Varlık Yayınları

İle, 1998, Metis Yayınları

Çengelköy Defteri, 2001, Metis Yayınları

Zilif, 2002, Sel Yayınları

Doğançay’ın Çınarları, 2004, şiir, Metis Yayınları

Benlik, 2005, Metis Yayınları

Meşe Fısıltıları 2007, Metis Yayınları

David Hume’un Bilgi Görüşünde Kesinlik, 1974

Nesnenin Bağlantısallığı (Hume – Kant- Wittgenstein), 1979

A Short Note on the Selby-Bigge Hume, Tebliğ, Edinburgh, 1976

The Hume Kant Read, Tebliğ, Marburg, 1988

Oruç Aruoba Kitapları - Eserleri

  • Yürüme
  • De ki İşte
  • Yakın
  • İle
  • Uzak
  • Sayıklamalar

  • Ol / An
  • Hani
  • Benlik
  • Meşe Fısıltıları
  • Kesik Esin/tiler
  • Geç Gelen Ağıtlar
  • Tümceler

  • Çengelköy Defteri
  • Zilif
  • Olmayalı
  • Doğançay'ın Çınarları
  • Ne ki Hiç
  • Ne
  • 101 Soruda Nutuk

Oruç Aruoba Alıntıları - Sözleri

  • - Tersi : ateşini ne kadar kolaylıkla yakmışsan, o kadar geçici olur o da; seni de o kadar az ısıtır ... Şunu bil: ancak zorlukla yakılan ateş, temelden, gerçekten, yanar- ve ısıtır ... Ateşinin kolayına kaçamazsın.. (Yakın)
  • Yorgunuz artık Göremeseniz de Yapraklarımız ağır Dallarımız bezgin (Doğançay'ın Çınarları)
  • "Aşk Ney in göl ge si?" (Geç Gelen Ağıtlar)
  • Yabancı bir ülkenin güdümüne girmeyi istemek, insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü, uyuşukluğu benimsemekten başka bir şey değildir. (101 Soruda Nutuk)
  • O, şimdi uyumuyor mu : uyumuyorsa, beni düşünüyor olsa (Uzak)
  • "Bitirmek istemiyorum; ama, belki, sürdürdüğüm, bitmiş birşeydir" diye düşünmüştüm. (İle)

  • Ben, çünkü, yaşamamam gereken bir yaşam yaşamışım, demek ki. Aykırı yaşamışım. (Benlik)
  • İlişki,bağlılık olmalıdır;bağımlılık değil... (İle)
  • Toprağı sorun bize Karanlığı, acıyı, hiçi İsterseniz ölümü de Hepsini çekinmeyiz Ya da kendinizi sorun. Kimiz biz, neyiz diye Nereden geldik buraya Niye buradayız, diye Yanıt veririz size Niçin, neden, niye Tam bize uygundur Uzun soruya uzun yanıt Yeter ki sorun Ama sormuyorsunuz Susuyoruz biz de Susarız sorulmayınca (Doğançay'ın Çınarları)
  • Yaşamı düğümlemeden çözemezsin. (De ki İşte)
  • Ama içinde iğrenç bir boşluk vardı, artık hiçbir kaygı duymuyordu, hiçbir arzu; varoluşu zorunlu bir yüktü ona. Öylesine yaşayıp gitti. (Uzak)
  • Benim umutsuz yolum bittiği yerde başlar (Sayıklamalar)
  • "Hey koca şehir- uzaktan ne güzelsin; yakındansa,..." (Çengelköy Defteri)

  • Son satır: O yok – onun gelmeyişinde de ne karlar var. (Ne ki Hiç)
  • Her günümüz son günümüzdür. (Yürüme)
  • Sözlerimiz seni aradı ama duvarda bir yazı vardı. Güneşten düştü bir ışın karardı. Bir kapı çarpıldı karanlıkta, kapandı (Geç Gelen Ağıtlar)
  • Yitsinler artık – kafanda boşluklar içinde hiçlikler. (Ne ki Hiç)
  • Sevişerek batırdık Güneş'i – Ay karşıladı bizi. (Ne ki Hiç)
  • YOK UŞTAN İN ERKEN Yavaş inersin yokuştan Kar taneleri irileşirken Kimler bakmış uzaktan Yolunda hızla gelişirken Hep ileri yürürken Gözü kapalı güvenirken Boyuna düştüğün tuzaktan Sürünüp çıkmağa çalışırken Adımların kısalmış Işığını gece almış Zamanın geçişirken Artık anısı kalmış. (Geç Gelen Ağıtlar)
  • İnsan yeryüzünün döküntüsüdür. (Sayıklamalar)

Yorum Yaz