matesis
dedas

Berci Kristin Çöp Masalları - Latife Tekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Berci Kristin Çöp Masalları kimin eseri? Berci Kristin Çöp Masalları kitabının yazarı kimdir? Berci Kristin Çöp Masalları konusu ve anafikri nedir? Berci Kristin Çöp Masalları kitabı ne anlatıyor? Berci Kristin Çöp Masalları kitabının yazarı Latife Tekin kimdir? İşte Berci Kristin Çöp Masalları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 28.02.2022 06:00
Berci Kristin Çöp Masalları - Latife Tekin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Latife Tekin

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789750511127

Sayfa Sayısı: 143

Berci Kristin Çöp Masalları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Kadınlar kucaklarından bebeklerini atıp ellerine keserleri aldılar. Erkekler karınlarını küreklerin saplarına verip konduların önünde durdular. Konduların birinin duvarını tekmeyle yıkan bir yıkımcı, topal bir kadından ilk darbeyi yedi. Kanlar içinde yere serildi. Yuvarlana yuvarlana ta dereye indi. Konducular topluca yıkımcıların üstüne atıldılar. Kuşlar kanat çırpıp bulutlara yukarı uçtu. Yıkıcımlar kazmalarını bırakıp dere aşağı kaçtılar."

Berci Kristin Çöp Masalları, kentin kıyısında, geniş çöp sahaları ile sanayi bölgesi arasında kurulan bir gecekondu semtinin hikâyesidir. Geride bıraktıkları kırsal çevrenin gelenek ve alışkanlıkları ile büyük şehrin maddi olanakları arasında sıkışıp kalan insanların hayata ve kente tutunma mücadelesi. Bir yanda yoksulluğu aşmak için yoğun bir çaba, diğer yanda büyük şehrin getirdiği yozlaşma, yıpranma, boş inançlar, tutkular, özlemler...

Latife Tekin manilerle, tekerlemelerle ördüğü, kendine has diliyle öyküsünü anlatırken, yoksulluğa, yabancılığa, sürgün edilmişliğe sahici ve içeriden bir bakışla yaklaşıyor. Bir gecede türeyen ve "alnında kara derin harflerle, fabrikalar, çöp ve rüzgâr yazılı" kondularda yaşananları, gerçekçi bir noktadan ve şefkatle anlatıyor.

"Bu 'cinli kız' Türkiye'de yaşayan insanların çok kalabalık bir kesiminden seçtiği kişilerin inançlarını, tutkularını, sevgilerini, boşinanlarını, sürekli didişmelerini anlatırken, neredeyse ülkemizdeki 'akla aykırı' yaşama biçiminin nedenlerini de sergiliyor."

-Memet Fuat-

Berci Kristin Çöp Masalları Alıntıları - Sözleri

  • İnsanlar insanlıktan çıktı. Toza, çamura, çöpe bulandı. Üstler başlar yırtık, delik içinde kaldı.
  • Yeşil gözlülerin dünyayı yeşil görüp görmediklerine meraklanıp gezindiği çocukluk günlerini anlattı.
  • Yeşil gözlülerin dünyayı yeşil görüp görmediklerine meraklanıp gezindiği çocukluk günlerini anlattı.
  • "Ya sen git bu tepeden ya da ben rüzgâr."
  • "Kâğıt yorgan altında, romanlar üşür."
  • Ak güvercin dönelendi, ampule geldi
  • "Su içmeden yaşamak Allaha vergidir!"
  • "Adları unutulan insanlar işaretleriyle çağrıldı."
  • "İnsanlar başlarını dik tutamaz oldu."
  • "Gündüzler karanlığa kavuştu. Karanlık aya, ay yıldızlara bahar yaza karıştı."
  • İnsanlar kendi yüreklerinin doğruluğuna günlerce güldüler.
  • "Ağlarsam yaşım hepinizedir."
  • Bir vardı bir yoktu Allahın kulu çoktu
  • "İşçi hakkı yenmez, kursakta kalır!" diye haykıran işçilerden biri kurşun yarasıyla düşüp öldü
  • Filmlerdeki artistlerin sahiden ölmediğini keşfedinceye kadar kadınlar kondu yollarına çok yaş döktü. Yaşlar kuruyunca artist gibi kol bacak açan genç kızlar, başörtü tanımayan kadınlar çıktı. Tirintaz Fidan’ın gece derslerinden sonra keyif isteğine tutulan kadınlar bu defa kocalarının eline ayağına aşk isteğiyle yapıştı. Kahvelerde kumarı yaşayan erkekler, aşksızlıktan hıçkırığa boğulan, gözbebeklerini yana devirip bayılan, tir tir titreyen karılarını dayakla ayılttı.

Berci Kristin Çöp Masalları İncelemesi - Şahsi Yorumlar

İnsanlar Değişmedi!: İnsanlar şehre geldi, kendini yakıştıramadı ya da şehirliler onları kendine yakıştıramadı. Sonra şehrin kuytusuna, çöp yığınlarının ve fabrikaların oralara "kondu" kurdular. Görevliler yıktı. Her defasında daha kötü bir malzemeden ve daha küçük olarak tam otuz yedi defa kurdular. Görevliler de yıktı. İnsanlar değişmedi! Kar yağdı,rüzgar esti,çatılar uçtu, bebekler öldü, görevliler gelmez oldu. İnsanlar değişmedi! Çöpleri kararak geçindiler.Kimini sattılar kimini evlere taşıdılar. Zamanla erkekler bu işi kadın ve çocuklara bıraktı, kendileri başka iş arayıp bulamadı. İnsanlar değişmedi! Fabrikalar,bunları niye ucuz işlere dönüştürmüyoruz, dediler. Dönüştürdüler. Kabadayılar, neden arsa parsellemiyoruz , dediler. Parsellediler. Siyasiler neden garanti oy yapmıyoruz, dediler. Yaptılar. İnsanlar değişmedi! Yani zihinsel olarak... Yoksa kılıkları değişti, evleri, eşyaları değişti.Okul geldi, kahve geldi, kumar geldi, sinema bile geldi. Bol bol cami geldi, hoca geldi. Aslında işlerine gelince öyle unutkandılar ki... Bugün bir türbe uydurup adak adıyorlar, yarın o türbeyi burunlayıp unuttuyorlardı. Ara sıra kendi içlerinde birine ermiş muamelesi yapıp sonra modasını geçirtip başkasına koşuyorlardı. Bir kadının kötü yola düşmesi için ellerinden geleni yapıp sonra hiç payları yokmuş gibi linç ediyorlardı. Fabrikalarda karın tokluğuna çalışıp en kalitesiz ürünleri üretiyorlardı. Sonra bu ürünleri yine en çok kendileri alıyorlardı. Niye? Çünkü ucuz. Yani yoksulluk ve cahillik hep baki kaldı. Sevemedim ben bu insanları. Belki çok gerçek oldukları için, etrafımda gördüğüm için. Bana "hatırlatıldıkları"için. Bir ışık bekledim durdum. Bir şey olsa da değişselerdi. Ama boşuna. Ben de en yakın çevreme bile etkili olamıyorum, o kadar da dirençliler ki... Benim tutumum da belki yanlış. Bu insanlara şu anki kendi dünyamdan, kendi bildiklerimle bakıyorum. Onların kendini dışarı göstermeyen , kendinden olmayanlara samimi olmayan bir yanı var biliyorum. Fakat yazar, bu samimiyeti bir şekilde yakalamış. Yani, bu kitabı okumaya meyli olan sevgili okurlar, hikaye bildik, insanlar tanıdık. AMA Kurgu ve dil, alışılmadık.İnanılmaz güzel. İlk dikkatimi çeken şey: Eserin "di"li geçmiş zaman ile anlatılması. Bu durum çok hoşuma gitti. Çünkü yazarın için bütün olaylara son derece hakim olduğu duygusunu yarattı, gerçekliği arttırdı ve okuru daha çok içine çekti. İsminde bir "masal" vurgusu var buna rağmen "miş"li geçmiş zaman tercih edilmemesi çok iyi olmuştu. Çok karakter var. Her biri de kendine has. Birer ikişer sayfa ile bize selam verip gidiyorlar. Bu da zamanın hızlı geçtiğini hatırlatırcasına kitabın temposunu arttırıyor. Öne çıkan bir karakter olmaması bütünlük hissini arttırırken dikkatleri insanlara değil "durumun kendisine" çekiyor. Sözcük seçimleri,cümlelerin bir destanın dizeleri gibi ardı sıra akması mükemmel. Türkçe kelime kullanmaya özen gösterildiği görülüyor. "Çelpeşik", "koğulaşmak" gibi kendi yöremde kullanılan ama başka insanlarda ve kitaplarda sık karşılaşmadığım kelimeler kullanılmış. Ve bütün bu anlatılanları katlanılabilir kılan şey: Mizah, tam ayarında. Ya, 144 sayfada sayamayacağım kadar meselenin irdelenebilmesi!.. Çok başarılı buldum eseri. Bence en az "Sevgili Arsız Ölüm" kadar etkileyici. Bu yüzden bilinmesi üzücü. Eserde zaman ve mekan belirsiz. Ama ben sanki Seyrantepe, Kağıthane, Sanayi Mahallesi anlatılıyor gibi sezdim. O bölgedeyi tanıma fırsatım olmuştu. Bölgenin yapısı kitapla oldukça benzeşiyordu. Kitap hakkında henüz tam okuma yapamadım. Daha beni şaşırtacak bir sürü şey çıkacaktır. Kafamda oturtamadığım bir şey vardı: Eserin adı. "Berci" ve "Kristin" eser özelinde kadınlara has kavramlar. Çöp başlangıç ve mekan ( Belki de gizli kahraman). Masal ironi. Yani neden ilk iki kelime ile "kadın" vurgulanmış çözemedim. Çünkü ben kadının öne çıkarıldığını sanmıyorum kitapta. Kendine has bir konumu olacak her zaman benim edebiyat dünyamda. Tüm okurlara tavsiye ederim. (Gönül.)

"Bir kış gecesinde, gündüzleri kocaman tenekelerin şehrin çöpünü getirip boşalttıkları bir tepenin üstüne, çöp yığınlarından az uzağa, fener ışığında, sekiz kondu kuruldu. Sabah konduların üstüne yılın ilk karı yağdı." Bu sözlerle başlıyor Berci Kristin Çöp Masalları. Latife Tekin 1984 yılında yazdığı ve o dönem çok ses getiren kitabında bir çöp sahası ile sanayi mahallesi arasına kurulan kondu mahallesini, orada yaşayanların hikayelerini anlatıyor. Bol karakterli kitabın her bölümünde başka bir karakter karşılıyor okuyucuyu. Anlatılan her ne kadar tanıdık, günlük hayatlar olsa da kendi sosyal gelişimini yaşayan, yaşadıkları köylerini terk edip ekmek umuduyla kente göçen, burada kendilerine bir yaşam alanı kurmaya çabalayan Çiçektepeliler'in , kentin artıklarıyla kurulan bir yaşam mücadelesinin, kentin "öteki" insanlarının ve onların hayatta kalma mücadelesinin hikayesi Berci Kristin Çöp Masalları. Yazarın şiirsel dili kitabın ilk sayfasından sizi alıp peşi sıra sürüklemeye başlıyor. Metnin nerdeyse tamamına yakınının -di'li geçmiş zamanla yazılmış olması şiirselliğin yanısıra muazzam bir masalsılıkta katıyor metne. Yazıldığı yıllarda da oldukça yankı uyandıran kitap kısa zamanda pek çok dile de çevrilmiş. Latife Tekin'in okuduğum ilk kitabıydı Berci Kristin Çöp Masalları. Yazarın diline ve dili kullanımındaki ustalığı hayran kaldım. Muhteşem hayal gücü ve ustalıkla kullanılan dil bir araya geldiğinde de muazzam bir metin çıkmış ortaya. Geç kaldığım yazarlardan biri olmuş Latife Tekin. Kentte yaşayan "ötekiler" in hala güncel hikayesini bir de Latife Tekin'den okuyun derim ben. Keyifli okumalar... (Filiz)

Türkiye tarihinin kondulaşma(gecekondu) üzerinden ele alınışı... Gelenek ve görenekleri koruma aynı zamanda da çağa ayak uydurma arasında gidip gelen insanımızın trajik bir o kadar da ironik öyküsü (masalı)... M U H T E Ş E M (Asuman)

Kitabın Yazarı Latife Tekin Kimdir?

Türk edebiyat yazarı.

1957'de Kayseri'nin Bünyan ilçesine bağlı Karacahevenk köyünde doğdu. 1966'da 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Telefon Başmüdürlüğü'nde kısa bir süre çalıştı. İlk kitabı "Sevgili Arsız Ölüm" 1983'te yayınlandı. Anadolu'daki köy yaşamı ve insanlarını masalımsı bir atmosferde ve "Yüzyıllık Yalnızlık" (Gabriel Garcia Marquez) tadında anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün kazandı. Büyülü gerçekçilik akımına da yakıştırılan bu romanının ardından peş peşe diğer romanları geldi. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandacaya çevrildi. Değişik üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu.

Latife Tekin Bodrum Gümüşlük`te bir `Ebediyat Evi` projesi başlatmıştır. Garanti Bankası tarafından desteklenen proje, mimar

Hüsmen Ersöz'ün 1998 yılında hazırladığı mimari proje ile inşaata başlamıştır (1999). Ressam Hale Arpacıoğlu'nun, Koç Grubu şirketlerinden aldığı destekle, aynı mimari projenin bir parçası olarak Sanat Evi'nin yapımına başlanmıştır. Latife Tekin, Bodrum Gümüşlük'te, herkesin yazabileceği, tartışabileceği, sanatçıların büyük şehrin dağdağasından uzak eser üretebileceği bir mekanın tamamlanması için çalışmaktadır.Son olarak 2010'da "rüyalar ve uyanışlar" kitabı yayımlandı.

28 Aralık 2011 akşamı Sabit Fikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen Sözünü Sakınmadan etkinliğinde usta eleştirmenler Ömer Türkeş ve Semih Gümüş'ün konuğu olmuştur.

Latife Tekin Kitapları - Eserleri

  • Muinar
  • Aşk İşaretleri
  • Sevgili Arsız Ölüm
  • Buzdan Kılıçlar
  • Berci Kristin Çöp Masalları
  • Gece Dersleri

  • Unutma Bahçesi
  • Ormanda Ölüm Yokmuş
  • Rüyalar ve Uyanışlar Defteri
  • Manves City
  • Sürüklenme
  • Altınçayır Vadisi'nin Çocukları
  • Buzdan Kılıçlar

Latife Tekin Alıntıları - Sözleri

  • “Bütün korkumuz, ya uyuyup uyanamazsak!” (Ormanda Ölüm Yokmuş)
  • Kirpiklerimi usulca sol yanıma bükünce denizi görüyorum. Uzakta ikizkenar üçgen gibi donmuş tuzlu sular. Bana ilgisiz ve yabancı kalışlarıyla, bu şehri ilk gördüğüm geceki halden anlar rüyamı hatırlatıyorlar. Gözlerimin alabildiğince yüksek, dikine kurulmuş bir şehir.. Parıltılarla, yanan kırık camlarla kaplı, sokakları gökyüzüne açılan, korkutucu, geçit vermeyen, bitmez bir duvar. Saçlarımın sağ siyah uçlarını izleyince ninemin ölüm atına binip gittiği akşamın alaca bulutlarına gömülüyorum. Bulutların on adım ötesindeyse asfalt yol boyunca yan yana sıralanmış yedi gecekondu mahalleme insan çığlığı taşıyan yedi minibüsüm var. (Gece Dersleri)
  • İki ağacın arasından geçip toz inceliğinde uçuşan bu son damlacıklara yüzünü verenlerin ümitleri boşa çıkmaz, hayalleri gerçek olurdu. (Altınçayır Vadisi'nin Çocukları)
  • Parasızlar her istasyonda donarlar. (Buzdan Kılıçlar)
  • Ben şu anda gücenme kabiliyetiniz olup olmadığını hesaplamıyorum. Çünkü arkadaş olduğumuzu kabul ediyorum. (Buzdan Kılıçlar)
  • Yaşadıkları film değil ki sonu gelsin. (Manves City)

  • “Her şey gibi mekanlar da ölüyor.” (Unutma Bahçesi)
  • - Tulumba, Elmas geline gitsem o da beni taşlar mı? + Taşlar mı hiç, Dirmit kız. - Ama gitmem. + Niye gitmezsin? - Taşlarsa diye gitmem. + Çok mu özledin Elmas gelini? - Çok özledim. + Öyleyse git. - Gitmem. (Sevgili Arsız Ölüm)
  • “Dünyada kuşlar olmasaydı göğe nasıl bakardık bunu hiç bilmiyoruz…” (Unutma Bahçesi)
  • İnsanların hayvanlaştığı, hayvanların insanlaştığı, canavarane dünyada... (Buzdan Kılıçlar)
  • "Evini evlikten, annesini annelikten, kardeşlerini kardeşlikten, babasını babalıktan reddetti. Sokakları evi etti. Ağaçları, duvarları, bulutları, evleri kardeş, denizi anne, göğü baba." (Sevgili Arsız Ölüm)
  • Kendilerine dair olanı kendilerine ait olmayan seslerin yankısını giyinmek suretiyle korudular. (Buzdan Kılıçlar)
  • Dünya birçok insan için karanlık bir mahzenden farksız, hayat çirkef bir katil gibi acımasızdı. (Buzdan Kılıçlar)

  • Gözlerim gözleriyle dolduğu an, sonsuzluktan çıkaran çekici bakışıyla ömrüm işaretlenmiş. (Aşk İşaretleri)
  • İnsan karanlıktan geliyor ama gözlerini ilk kez açıp baktığında ışık onu çalıyor, gün ışığında görünen varlıklar dünyasına katılmasıyla birlikte karanlığı unutmaya başlıyor, geceyi bile aydınlatarak karanlıktan kurtulmak istiyor. Bebekler ışık yüzlerine çarpınca korkup ağlarlar, sonra bunun tam tersi yönde bir gelişme... Yaşlılar niye çok az uyuyor? Gördükleri karşısında insanın gözleri açıldıkça açılıyor çünkü, büyüleniyor, ışığın esiri oluyor... (Ormanda Ölüm Yokmuş)
  • Sevinç gramla, dert kiloyla (Manves City)
  • Gogi'nin deyişiyle kendini ne kadar sakınırsa sakınsın, insan denen canlının içinde dostluk arzulayan nurlu bir kutu vardı. (Buzdan Kılıçlar)
  • Hem ışığa esir olduk diye üzülüyorsun, hem de ışığı kendinde tutmak istiyorsun. (Ormanda Ölüm Yokmuş)
  • Fakir­lerin evi olmaz, yuvası olur. (Manves City)
  • "Su içmeden yaşamak Allaha vergidir!" (Berci Kristin Çöp Masalları)

Yorum Yaz