diorex
sampiyon

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen - Grigory Petrov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen kimin eseri? Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen kitabının yazarı kimdir? Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen konusu ve anafikri nedir? Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen kitabı ne anlatıyor? Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen kitabının yazarı Grigory Petrov kimdir? İşte Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 07.02.2022 02:08
Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen - Grigory Petrov Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Grigory Petrov

Yayın Evi: Billur Yayınları

İSBN: 9786050618013

Sayfa Sayısı: 206

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"Elinizde tuttuğunuz eser, özellikle 20. yüzyılın başlarında bir efsane haline gelmiş olan Grigory Petrov adlı bir entelektüelin, toplumların madden ve manen kalkınması hakkında yazdığı Finlandiya modeli ile ilgilidir.

Özellikle eğitim ve öğretimin önemine yaptığı vurgu ve modellemeleri inkar edilemez açıklıkta ve doğruluktadır.

Onun tecrübe ederek yazdıkları, bir çok ülkede onlarca dile çevrilmiş ve rehber yazı olarak özellikle de eğitimciler ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından okunup okul müfredatına alınması için tavsiye edilmiştir. "

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen Alıntıları - Sözleri

  • Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir.
  • Tolstoy şöyle der: "Herkes hayattan sadece bir şeyler almaya bakıyor. Fakat kimse hayata bir şeyler katmayı düşünmüyor."
  • Tarih, halk yığınlarını bir hayvan sürüsü olmaktan ya da çalışkan bir karınca yuvası görüntüsünden çıkararak; akılcı, neşeli bir yaşam üreten milyonlarca sanatçıya, üreticiye dönüştürmenin yollarını, devletin nasıl güçlendirileceğini, toplumun nasıl eğitilebileceğini gösteren bir bilimdir.
  • Tanrı'nın önünde, kendi vicdanınıza dürüst olmak istiyorsanız etrafınızda suçlu aramayın. Bütün dinlerin sahte sofularının bu güne kadar yaptığı ve yapmaya devam ettiği gibi aydınları, felsefeyi ve bilimi suçlamayın. Kendinizi suçlayın! Kendinizi tedavi edin! Halka nasıl öğreteceğinizi öğrenin! Tanrıyı içinizde arayın, kendiniz için arayın. Sonra da halka tanrı'yla geçirecekleri bir yaşam yolu gösterin.
  • “Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir. Devletin kendi kendini yok edişi, intihar etmesi demektir.”
  • Mercek geniş bir alana yayılan güneş ışığını bir noktada toplama özelliğine sahiptir. Milyonlarca güneş ışığının bir yere toplanmasından parlak bir nokta oluşur. Bu güçlü enerji dolu nokta; kağıt, saman gibi yanıcı maddeleri bir anda tutuşturur; taşı camı demiri kızgın hale getirir. Milletlerin büyük adamları da tıpkı bir mercek gibidir. Kendi kişiliğinde milletin gücünü, özelliklerini toplar; bununla milyonlarca kişinin ruhunu oluşturur.
  • Devlet yöneticileri iyi ya da kötü, kendi milletlerinin bir yansımasıdır. Devlet adamları, milli ruhun birer kopyasıdır; halk kitlesinin içinden çıkmıştır. Bir millet nasılsa, devlet adamları da millet gibidir. Bu sebeple eski zamanlardan beri “Her millet, layık olduğu idareye, devlet adamlarına sahip olur.” denilir.
  • Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlarda öyledir. HER HALK HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE YÖNETİLİR.
  • "İstediğiniz kadar mükemmel anayasalar yapın. Özgürlük­ler alanında da halka dilediğiniz kadar haklar tanıyınız. Sos­yalizmin veya liberalizmin sihirli gücüne dilediğiniz kadar inanın. Eğer çocuklarınız gerektiği şekilde eğitim almazlarsa hayata bir hiç olarak atılırlarsa, yasalar ve bütün sosyal hak­lar var olmasına rağmen toplumsal hayat yine de sönük ve ruhsuz olacaktır."
  • Kendi halkının yetiştirilmesiyle ilgilenmek istemiyor aydınlar. Sonuç olarak sarhoş, hasta , ezilen ve eğitimsiz kitlelerle karşı karşıya kalıyorlar.
  • "Sizler küçük, zavallı toprak solucanlarısınız. Sadece sürünüp titremeyi bilirsiniz. Korkunun çocuklarısınız siz. Dininizi bile yanlış anlıyor, sürekli korkarak, titreyerek ve inleyerek inanmayı tercih ediyorsunuz. Eğer hakikaten de ruhen yaratıcının çocukları olsaydınız, alnınızı toprağa değdirmez, yüzüstü yere yatmazdınız. Sizler de hayat dağıtır, büyür, zirvelere ulaşmaya çalışırsınız."
  • Tanrı halkın ruhunda ölüyor! Bu ölümden daha feci ne olabilir?
  • "Herkes hayattan bir şey almak ister ama ona bir şey vermek istemez"
  • Kilise büyükleri, sizlere olan konuşmamı bir yardım çağrısıyla bitiriyorum: Halkımızı kurtarın! Ona Tanrı'yı verin. Ölü inanç formüllerini değil, ruhlarında Tanrı'yı duyacakları canlı bir his verin.
  • Eğer içinde kahramanlık ve büyüklük ruhu yoksa o halktan büyük insanlar ve kahramanlar çıkamaz. Eğer halk kitleleri soğuk bir bulutu gibiyse hiçbir güç onlardan bir yıldırım çıkaramaz.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Öncelikle şunu belirtmekte fayda var. Kitaplar vardır zaman kaybı, kitaplar vardır okumaktan soğutan ve kitaplar vardır ekmek gibi, su gibi ihtiyaç olan. Beyaz zambaklar ülkesinde kitabı tam olarak böyle bir kitap. Okudukça tat alacağınız, okudukça kendinizi her satırına kaptıracağınız muhteşem bir eser. Bir ülkenin bilgiyle, tecrübeyle ve emekle nasıl kalkınabileceğini, küllerinden nasıl doğabileceğini en iyi anlatan eserlerden bir tanesi. Siyasetçisinden tutun da öğretmenine, öğrencisine, işçisine, memuruna, avukatından hakimine kadar her meslek grubunun okuması gereken temel kaynaklardan biri. Dili sade anlaşılır, örneklemeler harika, üst akılla yazılmış bir eser. Bir solukta bitirdim. Keyif alarak okumanız dileğiyle… (Yazar Abdulrahim Arslan)

Son zamanlarda okuduğum en etkileyici kitaplardan oldu. Mustafa Kemal Atatürk'ün okuduğunda etkilendiği ve eğitim müfredatına eklenmesini istediği bir kitap düşünün. Nasıl kötü bir kitap olabilir ki? Finlandiya'nın şuan ki eğitim seviyesini, eğitim kalitesini ve halkını bilmeyen yoktur. 1923 yılında yazılmış olan bu kitap Finlandiya'nın bu halinden önceki zamanları anlatıyor. Günümüzün ülkelerinden pek bir farkı olmayan, fakir, İsveç tarafından dışlanmış, gelişmemiş bir halk var kitapta. Bazı kahramanların ülkenin gelişmesi için verdiği çabaları anlatıyor. Eğitime önem verilmesi gerektiği vurgulanıyor. Yıllarca süren halkın bilinçlendirilmesi, öğretmenlerin, doktorların ve diğer meslekteki insanların kendilerini, toplumu geliştirmek için verdiği çabaları anlatıyor. Ülkenin bir kaç yıl içinde geçirdiği değişim şaşırtıcı. Açıkçası gelişmekte olan ülkeler için çok güzel örnek oluşturan bir kitap. Umarım daha çok insan okur ve daha çok kişi ülkesi için kendini halkı bilinçlendirmek için ortaya atar. Bilinçlendirmeyle, kültürün olumlu değişmesi etkileyiciydi. Kültürün tamamen değişmesi tüm halkın isteğiyle gerçekleşen bir eylemdi. Düşünün uzmanların köylere gidip çocukları nasıl yetiştirmeleri gerektiğiyle ilgili konferanslar verildiğini, düşünün halkın hiçbir geçim kaynağı yokken onlara işlemeyi, tarımı ve diğer şeylerin öğretildiği konferansları, okuma yazma bilmeyenlerin okuma için uğraşması, her birinin tek amacının olması ülkesinin daha iyi bir yer haline gelmesi için çalışmaları. Keşke her yerde olabilse o zaman hiç bir toplum sorunu , hiçbir kötülük kalmazdı. Finlandiya'nın topraklarının verimli olmaması, kaynakların yetersiz olması kalkınmanın tek çaresinin eğitim sistemini düzeltmek olduğunun söylendiği bir toplum. Günümüzde ne kadar başarılı olduklarını size soruyorum. Vicdanlı bireyler, vatanseverlik, ideal eğitim için kesinlikle okunması gereken bir kitap. (Büşra Sarıoğlu)

Spoiler içerir: "Herkes hayattan bir şey almak ister ama hiçkimse ona bir şey vermek istemez. Birçok kimseler toplum hayatına asalak olarak atılırlar. Hayatın anlamını başkalarını sömürmekte ve başka kimsenin sırtından geçinmekte ararlar. Böyle bir hayat felsefesi uzun yıllar boyunca aile içinde çocuklara aşılanır. Bunu kim aşılar? Anne ve baba..." Öncelikle kitap hepimizin eksiklerini ortaya koyan bir eser olmakla kalmayıp bunu düzeltmenin yollarını da sıralamıştır. Bunun en güzel örneği Finlandiya'dır. Hepimiz ailelerimizin ortaya koyduğu ve toplumun şekillendirdiği birer ürünüz. Evet yanlış okumadınız ürünüz. Bunu dememin sebebi bize dayatılan tembelliği, başkasının sırtından geçinmeyi, saygısızlığı, açgözlü ve şehvetperestliği bir kenara bırakmayıp bu şekilde hayata devam etmemizden kaynaklı. Bunu düzeltmek bizim elimizde. Ürün olmaktan çıkıp birer birey olmak tamamıyla bizim kendimizi düzeltmemizle alakalı. Aslında yazacak o kadar çok şey var ki bu kitapla ilgili. Son cümlemi yazıp gerisini size bırakayım Göz açıcı ve ciddi anlamda bilinçlendirici olan bu kitabı herkese tavsiye edip noktalıyorum. Keyifli okumalar:) (Bahar Kısaer)

Kitabın Yazarı Grigory Petrov Kimdir?

Grigory Spiridonoviç Petrov, 20. yüzyıl başında Rusya’nın en tanınmış papazlarından, en çok okunan halk yazarlarından birisi idi. Görüşleri nedeniyle kiliseden kovulduktan sonra kendisini tamamen yazarlığa verdi; gazeteci ve hatip olarak kitleleri etkilemeyi sürdürdü. Bolşevik Devrimi gerçekleştiğinde ülkeden kaçmak zorunda kaldı, Yugoslavya Krallığı’nda geçirdiği son yıllarında pek çok eser kaleme aldı, konferanslar verdi. Eserleri, Sovyet döneminde ülkesi Rusya’da yasaklanmıştır ancak Bulgaristan’da ve o yıllarda yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nde etkili olmuş, devrin aydınlarını etkilemiştir. Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı kitabı, Türkçe’de en çok okunan yabancı eserler arasına girmiştir.

1869 yılında Peterburg’a bağlı Yamburg kasabasında dünyaya geldi. Babası bir meyhane garsonuydu. 1886’de din okulundan, 1891’de Peterburg İlahiyat Akademisi’nden mezun oldu ve din görevlisi olarak tayin edildi. Kilisedeki görevinin yanı sıra Mihaylov Harp Okulu, Aleksandrov Lisesi, Teknik Okulu ile Peterburg’un farklı liselerinde ders verdi. Bir hatip, gazeteci ve hoca olarak ünü yayılınca Çarlık ailesi tarafından prensleri eğitmesi için saraya davet edildi. Ancak fikirleri Kilise yöneticilerini rahatsız etmeye başlayınca 1903 yılında okullarda verdiği dersler kendisinden alındı ve kilisedeki görevinden çıkarıldı; saraydaki işinden de ayrılmak zorunda kaldı. 1907 yılında “zararlı gazetecilik faaliyetlerinden ötürü” Petersburg yakınında bir manastıra sürgün edilen yazar, manastırda bulunduğu sırada, adaylığını koymadığı halde Rusya’nın ikinci Duma’sına milletvekili seçildi. 1908 yılında Kilise yönetimine hitaben yazdığı mektupta yer verdiği eleştirilerine bağlı olarak Kiliseden aforoz edildi. Kendisine karşı açılan dava sonucunda din görevliliği mesleğinden ihraç edildi, 7 yıl Peterburg ve Moskova’da yaşaması yasaklandı ve 20 yıl bir süreyle devlet işlerinde çalışmaktan men edildi. Papazlık rütbesi alındıktan sonra ünü daha da artan yazar, 1908 yılından itibaren Kırım’da ikamet etti. Rusya’da ve yurtdışı ülkelerde gezerek çok sayıda konferans verdi. Yurtdışında gezdiği yerler arasında en çok Finlandiya’dan etkilendi. Yazıları, “Russkoye slovo” adlı gazetede her gün yayımlandı. Kitapları Balkan ve Avrupa ülkelerinde çevrilip yayınladığından yurtdışında tanındı. Petrov, Ekim Devrimi’nden sonra Bolşevikleri rahatsız eden görüşleri nedeniyle çeşitli baskılar görüyordu; ihtilal kaosunda yakınlarını ve oğlunu kaybetmişti. 1920’de Kırım’dan kalkan ve içinde ülkeden kaçan Denikin Ordusu mensuplarının bulunduğu son gemiye yalınayak ve üzerindeki pijamayla binerek hayatını kurtarmayı başardı. İstanbul’dan geçtikten sonra kısa bir süre Gelibolu’da kaldı ve daha sonra bir grup Rus göçmeniyle birlikte Yugoslavya Krallığı’na geçti. Sanatçı, Yugoslavya Krallığı’nda yöneticiler tarafından büyük ilgi gördü ve Belgrad Üniversitesi’ne profesör olarak tayin edildi. Son yıllarında üniversitedeki derslerinin yanı sıra, tüm ülkeyi gezerek konferanslar verdi; hatip ve gazeteci-yazar olarak büyük bir üne kavuştu.

1925 yılında sağlık durumu kötüleşen Petrov, mide kanseri nedeniyle ameliyat için devlet imkânlarıyla Paris’e gönderildi; ancak iyileşemeyerek 18 Haziran 1925’te hayatını kaybetti. Yakılan naaşının külleri eşi ve kızının yaşadığı Novi Sad kasabasında defnedildi. Mezarı daha sonra kızı tarafından Münih şehrinin Ostfriedhof Mezarlığına nakledildi.

Bulgaristan’da yaşayan arkadaşı Bojkov’un bu ülkede kurduğu “Petrov Kültür ve Eğitim Cemiyeti” sayesinde kitapları Bulgarca’ya çevrilip yayımlanan yazar, bu ülkede büyük ilgi gördü. Özellikle 1925 yılında Beyaz Zambaklar Ülkesinde (Finlandiya) adlı eseri Bulgaristan’da yayımlandığında Bulgar Eğitim Bakanlığı tarafından kitlelere önerildi ve Bulgaristan’da tüm eserlerine karşı büyük ilgi doğdu.

Petrov’un kitaplarının başarısı Türkiye’ye göç eden Bulgaristan Türkleri yoluyla Türkiye’ye ulaştı. 1928 yılında 3 ayrı kitabı Bulgarca’dan Türkçe’ye çevrilip basıldı. Özellikle Ali Haydar Taner’in çevirisi ile yayımlanan Beyaz Zambaklar Ülkesinde adlı yapıt, Türkiye’deki aydınların dikkatini çekti. Kitabın içindeki fikirler ülkede uygulanması gereken bir eğitim ve kalkınma modeli olarak görüldü. Eser, 2008’e kadar dört defa Türkçe’ye çevrildi ve en az 41 kez baskı yaptı.

Grigory Petrov Kitapları - Eserleri

  • Beyaz Zambaklar Ülkesi
  • İdealist Öğretmen
  • Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen
  • Deli Profesör
  • Sokrat ve İnsanlar
  • Büyük Adamlar

Grigory Petrov Alıntıları - Sözleri

  • Kendi halkının yetiştirilmesiyle ilgilenmek istemiyor aydınlar. Sonuç olarak sarhoş, hasta , ezilen ve eğitimsiz kitlelerle karşı karşıya kalıyorlar. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • Dünyada pek çok sihirbaz var. Ve her insan, eğer isterse, kendi yaptığı işte sihirbaz olabilir. (İdealist Öğretmen)
  • "Sizler küçük, zavallı toprak solucanlarısınız. Sadece sürünüp titremeyi bilirsiniz. Korkunun çocuklarısınız siz. Dininizi bile yanlış anlıyor, sürekli korkarak, titreyerek ve inleyerek inanmayı tercih ediyorsunuz. Eğer hakikaten de ruhen yaratıcının çocukları olsaydınız, alnınızı toprağa değdirmez, yüzüstü yere yatmazdınız. Sizler de hayat dağıtır, büyür, zirvelere ulaşmaya çalışırsınız." (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • "Zaten doğru düşünen herkes, 'krallık da cumhuriyet de, krallar ve cumhurbaşkanları da, kanunlar da memurlar da,' hep halk için ve halkın emrinde olmalıdır." (Sokrat ve İnsanlar)
  • Ve her insan, eğer isterse, kendi yaptığı işte sihirbaz olabilir. (İdealist Öğretmen)
  • Tanrı halkın ruhunda ölüyor! Bu ölümden daha feci ne olabilir? (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

  • Her birinizin işlenmemiş, ancak değerli bir insan cevheri olduğunu unutmayın. (İdealist Öğretmen)
  • Ülke insanının çoğunluğunun eğitimden yoksun bırakılmış olması bir cinayettir. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)
  • İşte, ben, bugün, milletin ruhunun derinliklerinde binlerce yıldan beri gizli kalmış büyük yetenekleri ortaya çıkarmak için köylere gidiyorum (Deli Profesör)
  • Işte bütün insanlığın dahi ressamı, Hollanda'nın büyük sanatçısı, Amsterdam gibi büyük ve zengin bir ticaret şehrinde ömrünün son günlerini böyle bir yoksulluk içinde geçirmiştir. Bugün Rembrandt Amsterdam şehrinin ve Amsterdam'daki Güzel Sanatlar Müzesi'nin övünç kaynağıdır. Şehrin tek meydanı'nın adı Rembrandt Meydanı'dır. (Büyük Adamlar)
  • Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya çalışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir. (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • "Genç nesli değil, kendinizi suçlayın. Siz nasıl yetiştirdiyseniz, gençler de öyle olacaklar." (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • Kilise büyükleri, sizlere olan konuşmamı bir yardım çağrısıyla bitiriyorum: Halkımızı kurtarın! Ona Tanrı'yı verin. Ölü inanç formüllerini değil, ruhlarında Tanrı'yı duyacakları canlı bir his verin. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

  • Dünyadaki hiçbir hükümetin gücü, şişedeki şeytanın gücü kadar büyük değildir. Şişedeki şeytanın ordusu dünyanın en kalabalık ordusudur. Bu ordu, boyuna seferberliğe devam eder ve hiçbir nefer bu oryddan kaçmak istemez. (Deli Profesör)
  • İlk zaferiniz, öncelikle kendiniz olmalıdır. Kendinizi zehirlemeyin. Sağlığınızı koruyun. Kanınızı, beyninizi ve kalbinizi temiz tutun. (İdealist Öğretmen)
  • Büyük adamları aramıyorlar ortaya çıkarmak için uğraşmıyorlar. Bunların ortaya çıkışını hala rastlantıya ve şansı bırakıyorlar. Örneğin inci avcıları denizin dibine inip de inci aramak yerine deniz kenarına oturup dalgaların incileri karaya atmasını bekleselerdi acaba ellerine bir şey geçer miydi? (Büyük Adamlar)
  • Halk, devletin temelini oluşturur. Zayıflarsa, bütün ülke zayıflar. (İdealist Öğretmen)
  • Okullarda çocuklara doğru dürüst bir eğitim vermiyorlar. Hayatı anlamanın metodunu öğretmiyorlar; insanların ruhlarında gizlenmiş olan duyguları uyandırmıyorlar. Milyonlarca insanımızın beyinleri, işlenmemiş çorak topraklar gibi duruyor, hiçbir meyve vermiyor. (İdealist Öğretmen)
  • “Şükürler olsun ki, gençler her şeye yeniden başlıyor: Yaşamı daha iyi, daha akıllı, daha güzel bir düzene sokacaklar.„ (Beyaz Zambaklar Ülkesi)
  • Yöneticiler, iyi veya kötü de olsalar, kahraman veya zalim de olsalar kendi halklarının birer parçasıdırlar. Milletlerinin ruhunu yansıtırlar. Kendi milletlerinin birer ürünüdürler. Halk nasılsa onlarda öyledir. HER HALK HAK ETTİĞİ ŞEKİLDE YÖNETİLİR. (Beyaz Zambaklar Ülkesinde - İdeal Öğretmen)

Yorum Yaz