Bir Ceza Avukatının Anıları - Faruk Erem Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Ceza Avukatının Anıları kimin eseri? Bir Ceza Avukatının Anıları kitabının yazarı kimdir? Bir Ceza Avukatının Anıları konusu ve anafikri nedir? Bir Ceza Avukatının Anıları kitabı ne anlatıyor? Bir Ceza Avukatının Anıları PDF indirme linki var mı? Bir Ceza Avukatının Anıları kitabının yazarı Faruk Erem kimdir? İşte Bir Ceza Avukatının Anıları kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Faruk Erem
Yayın Evi: Murat Kitapevi
İSBN: 9789757734833
Sayfa Sayısı: 96
Bir Ceza Avukatının Anıları Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Suçluyu Kazıyın Altından İnsan Çıkar
Bir tuhaftır ceza avukatlığı. Ayıplamayacaksınız, kızmayacaksınız, ağlamayacaksınız da. Bunlar olmaz mı? olur. Ama hep içinizde olmalı. Bakışlarınızda kaçak bulunmasın. Karşınızdaki suçlunun gözlerinin içine bakın, dostça. Orda derdini dökmek isteyen «insan»ı göreceksiniz. Bundan sonrası kolaylaşır. «İnsan, insanın zehrini alır» derler, halk dilinde. Ceza avukatlığının yarısı budur.
Bir Ceza Avukatının Anıları Alıntıları - Sözleri
- Adalet, öldürmeye karar verirse, mutlaka öldürür.
- Ahretin mutlaka bir kapısı O kapının da bir anahtarı olsa gerektir Umut, o kapının ötesindedir.
- Ünlü bir baro başkanı ölürken yanına sevenleri toplanmıştı. Tok gözlüydü. O dönemde avukatlara kağıt para verilmezdi, bir ufak meşin torba içine bir kaç altın konur, ayak ucuna bırakılırdı. Zaruret içinde yaşayan baro başkanına «üstad ayak ucunuza o kadar kese bırakıldı. Neden böylesiniz» diye soruldu? Yanıt şöyle oldu: Almak için eğilmek lazımdı, yapamadım.
- İnsan ağrıyan yerini unutmaz
- İnsan insana mutlaka bir şeyler borçludur.
- Bir defa Aramaya çıktınızsa Yolu kimseye sormayın ha Mutluluk bulunur Mutlaka bulunur
- Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır.
- Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı.
- Düşününce yazmamak olmuyor ki! Kalem çekiyor insanı.
- ...Sonra bana döndü. Elimi tut dedi, tuttum. Adam soğuyordu. Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz. Öyle ya, herkesin ısısı kendine(!)
- Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın.
- Ayakta duramayacak gibiydi, halsizdi, içinde bir şey “ağla” diyordu ama, Karadeniz kadını herkesin önünde ağlayamaz ki.
- "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar."
- <
> hala kendini savunuyor. - Ve siz kuşların geçtiği yolda Neden geç kaldığınızı bilemezsiniz
Bir Ceza Avukatının Anıları İncelemesi - Şahsi Yorumlar
O yüceltilen ve öve öve bitirilemeyen "Biz Anadolu irfanıyla yetiştik yeğenim" diyen dayıların ve teyzelerin arka perdede neler neler yaptığını görmek, Türkiye'de yaşanan pis olayların nasıl da halının altına süpürüldüğünü öğrenmek bakımından güzel fakat edebi açıdan kötü. (berat özkan)
Prof. Dr. Faruk Erem (1913-1998) hukukçu ve yazar. 1969 yılında Türkiye Barolar Birliği'nin ilk başkanı seçildi. Bir Ceza Avukatının Anıları isimli kitabı basıldığı yıllardan bu yana ilgiyle okunmuş, sahnelenmiş, hem hukukçular hem de sanatçılar ilgisini eksik etmemiş. Hümanist doktrin savunucu olan Faruk Erem hoca, hepimizin bir yerlerden kulağına çarpan şu cümlelerin sahibidir; "Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar. Amaç suçludaki insanı değil; insandaki suçluyu yok etmektir! Bana öyle geliyor ki adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalıdır." Meslektaşlarımız ile konuşmalarımızı düşünüyorum, ben daha bu genç yaşımda pek çok hayret uyandırıcı olayı dinledim. Daha hukuk fakültesinde iken başlamıştı, Ceza dersine gelen pek değerli Prof. Dr. Doğan Soyaslan hocamız savcılık yıllarında rastgeldiği ilginç olayları anlatırdı. O yüzden bu kitapta okuduğum her şey ben de hüzün, acıma, merak uyandırdı ama şaşkınlık uyandırmadı.. İnsanımızı okumak, tanımak, en mahrem sırların döküldüğü o mahkeme salonlarına biraz olsun girmek, öfke anlarına şahit olmak... Kitabı değerli kılıyor. Hocanın anlatımı edebi değil ancak bu kitabı edebiyat tarihi açısından değerlendirmiyoruz sonuçta. Beni çok etkileyen, gözlerimi dolduran olaylar okudum. Gerçek hikayeler olduğunu bilmek içinizi acıtıyor evet. Beni en çok etkileyen bir avukat olarak Faruk Erem'in kendi yaptığı bir hatayı açık yüreklilik ile anlatması idi. (itiraf başlıklı bölüm) Babasını öldürdüğü düşünülen Hakkı, ısrarla suçsuz olduğunu söylemektedir ama avukatı dahil kimse inanmamaktadır. Müvekkiline "itiraf et, indirim alırsın" diyerek tavsiyede bulunan Faruk Erem yıllar sonra müvekkilin suçsuz olduğunun ispatlanması ve asıl katilin bulunması ile onu hapishane çıkışı almaya gider, işte o utancını ben de yaşadım.. Üstelik o zamanlar kanunlarda yeri olan ölüm cezasını almış olsaydı Hakkı, ne olacaktı? Çok ağır yükler, adalet çok ağır. Faruk Erem'in ölüm cezası üzerine düşüncelerini hak vererek ve sorgulayarak okudum. İyi ki böyle bir miras bırakmış bizlere. Hukuk ile ilgili olanların daha keyifle okuyacağına eminim. Hatta meslektaşlarımın daha da keyif alacağına eminim. Okuyun.. (Tuğba)
SUÇLUYU KAZIYINIZ ALTINDAN İNSAN ÇIKAR…: “Bir Ceza Avukatının Anıları”nı ilk kez üç yıl önce okumuşum. O zamanlar henüz genç bir hukuk talebesi idim ve oldukça etkilenmiştim. Bugün her ne kadar hukuka dair doğrudan bir meşguliyetim olmasa da, birkaç hafta önce tekrar okuma fırsatı buldum. Öncelikle kitapta yer verilen hikâyelerin ne kadar kısa kısa olsa da, her birisinin arkasında büyük bir derinlik barındırdığını söyleyebilirim. Bunu sanatla ilgilenenler de takdir etmiş olacaklar ki, hem birkaç hikâyeyi Lütfi Ö. Akad filme çekmiş, hem de çeşitli hikâyeler tiyatro oyunu haline getirilmiş. Kitap, idam ile ilgili hikâyelerle başlıyor. Kendisi de idam karşıtı olan ve hümanist doktrini savunan, bu yönde eserler de veren bir isim Erem. Erem her şeye rağmen, “Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar.” (s.35) diyerek, bugün de hukuk sistemlerinde egemen olan bireyi, insanı önceleyen bir yaklaşım sergiliyor. “Cezaevinde intihar edenler arasında ömür boyu hapse hükümlüler çoğunluktadır. Demek ki yaşamak, bazen ölümden daha ağır gelebiliyor.” (s. 7) diyerek, “ Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz.”(s.8) diyerek bu tutumunu savunuyor. Bir diğer savunduğu ilke ise masumiyet karinesi. Günümüzde de her ne kadar tutuksuz yargılama esas olsa da, hâkimler adli kontrolden ziyade tutuklu yargılama yolunu tercih edebiliyorlar. Ancak bu durum kişilerin, hüküm giymeden toplumun gözünde mahkûm olmasına yol açıyor. Burada dengeyi iyi sağlamak ve adli kontrol ile de mağdur yakınlarını da incitmeyen ilkeleri, mekanizmaları geliştirmek elzem… Her ne kadar “Pardon” filmi örneğindeki gibi bir tablo çok ender görülse de, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesini olaylara egemen kılmak ve suçluluğu kesin olmayan insanları toplum önüne tekrar çıkamayacak duruma sokmamak gerekiyor. Bu sebeple Erem’in öne sürdüğü gibi "Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır." (s.15) ve “Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı. (s.32)”. Hele hele de bu özgürlük olunca… İnsanları suça iten neden nedir peki? Suç sonucu cezalandırılan aslında kimdir? Durkheim’den Foucault’ya birçok isim aslında suç ve cezalandırma ile asıl hedefin suçlu değil de “toplum” olduğunu öne sürerler. Foucault’un “Hapishanenin Doğuşu”nda yer verdiği, ayağı ve elleri dört ata bağlanıp halen canı çıkmayan Damiens’e ilişkin işkence sahneleri, mahkûmun canının çıkarma girişimleri ile hedef sadece suçlu mudur? Ya da dilimize pelesenk olmuş “Taksim’de sallandıracaksın bunları gör bakalım kalıyor mu?” sözleri ile hedef nedir? Hedefin toplum olduğunu söylersek, aslında insanı suça itenin bireysel eğilimlerden ziyade toplumsal mekanizmalar olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Her ne kadar insan iradesi diye bir olgu varsa da, insanoğlunun tamamen rasyonel hareket ettiğini ya da özgür karar verdiğini iddia etmek mümkün değil. Hiçbirimiz büyüdüğümüz, yaşadığımız çevreden, aldığımız eğitimden bağımsız değiliz. Hal böyle olunca ve de bugünkü hapishanelerin doluluğu da göz önüne alınınca, çözüm insanları cezalandırmaktan ya da cezaların caydırıcılığından öte “iyi bir toplum” inşa etmekten geçiyor. Yoksa teröristleri öldürerek terörün bitmeyeceği gibi, suçluları öldürerek de suçu bitirmek mümkün görünmüyor. Kitaba dönecek olursak, kitapta hayat kadınlarından, kan davalarına; cehaletten toplumsal baskı sonucu adam öldürmeye, çeşitli intihar vakalarına dair birçok örnek bulmak mümkün. Bu yönüyle de okunmayı, tekrar tekrar üzerine düşünmeyi, konuşmayı hak eden bir kitap… Son olarak bugün hukuk sistemimiz idam cezasına veya Madde 438 gibi garabetlere sahip değil ancak adaleti sağlamanın ve toplumu bütünleştirmenin yolu kurallardan ziyade kuralların doğru uygulamaktan geçiyor. Erem’in dediği gibi, “Sokrat'ı ölüme mahkum eden hâkimlerden hiç biri bu güne kadar yaşayabilmiş değildir. "Sanık Sokrat" hala kendini savunuyor. (s.18)”… Kitabın başında bahsettiğim filmlere ek olarak idam, ceza, cezaevi gibi temalarda “Reis Bey”, “Madde 438”, “Karılar Koğuşu”… gibi az bilinen filmleri önerebilirim. Kitaptan uyarlanan filmlerden birkaçı Youtube’da mevcut. Linkini buraya bırakıyorum. https://www.youtube.com/watch?v=zupFvb02IGU (Emekli Başkan) https://www.youtube.com/watch?v=uZEnwqO0kI8 (Çekiç ve Titreşim) Bu vesileyle daha çok yazma adına açmış olduğum bloğumu da paylaşmış olayım. Yorum ve katkılarınız için şimdiden teşekkürler… https://tahirsamimmbey.blogspot.com/2021/05/sucluyu-kaziyiniz-altindan-insan-cikar.html (Mehmet İkinci)
Bir Ceza Avukatının Anıları PDF indirme linki var mı?
Faruk Erem - Bir Ceza Avukatının Anıları kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Ceza Avukatının Anıları PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Faruk Erem Kimdir?
Faruk Erem, (1913, İstanbul - 15 Kasım 1998), Türk hukukçu, yazar.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Burslu olarak Belçika'da hukuk alanında doktora yaptı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde doçent olarak göreve başladı. Bir yıl İtalya'da kalarakceza hukuku ve kriminoloji alanında çalıştı. Dönünce profesör oldu. Üniversitede dekan düzeyinde yöneticilik yaptı. 1978'de emekli oldu. Türkiye Barolar Birliği'nin 11 Ağustos 1969 tarihinde ilk Başkanı oldu ve bu görevi 9 Ocak 1980 tarihine kadar sürdürdü.
Birçok kitabı ve yüzlerce makalesi vardır. Bir Ceza Avukatının Anıları isimli kitabı geniş kesimlerce okunmuş, sonradan Ankara Sanat Tiyatrosu'nda sahnelenmiştir. Prof. Erem ceza hukukunda hümanist doktrini savunmuştur. Binlerce hukukçunun hocasıdır. Türk Ceza Hukukunu derinden etkileyen hocalardandır
Faruk Erem Kitapları - Eserleri
- Bir Ceza Avukatının Anıları
Faruk Erem Alıntıları - Sözleri
- <
> hala kendini savunuyor. (Bir Ceza Avukatının Anıları) - ...Sonra bana döndü. Elimi tut dedi, tuttum. Adam soğuyordu. Eğer insanın nasıl soğuduğunu bilmezseniz, ölüm cezasını cesaretle savunursunuz. Öyle ya, herkesin ısısı kendine(!) (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Ve siz kuşların geçtiği yolda Neden geç kaldığınızı bilemezsiniz (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- İnsan insana mutlaka bir şeyler borçludur. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- "Suçluyu kazıyınız, altından insan çıkar." (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Düşününce yazmamak olmuyor ki! Kalem çekiyor insanı. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- İnsan ağrıyan yerini unutmaz (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Adalet, çözemeyeceği düğümü atmamalıdır. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Bir defa Aramaya çıktınızsa Yolu kimseye sormayın ha Mutluluk bulunur Mutlaka bulunur (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Ünlü bir baro başkanı ölürken yanına sevenleri toplanmıştı. Tok gözlüydü. O dönemde avukatlara kağıt para verilmezdi, bir ufak meşin torba içine bir kaç altın konur, ayak ucuna bırakılırdı. Zaruret içinde yaşayan baro başkanına «üstad ayak ucunuza o kadar kese bırakıldı. Neden böylesiniz» diye soruldu? Yanıt şöyle oldu: Almak için eğilmek lazımdı, yapamadım. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Adalet, öldürmeye karar verirse, mutlaka öldürür. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Adalet asıl suçluyu bulamadı diyelim. Hiç olmazsa suçsuzu cezalandırmasın. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Ayakta duramayacak gibiydi, halsizdi, içinde bir şey “ağla” diyordu ama, Karadeniz kadını herkesin önünde ağlayamaz ki. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Ahretin mutlaka bir kapısı O kapının da bir anahtarı olsa gerektir Umut, o kapının ötesindedir. (Bir Ceza Avukatının Anıları)
- Adalet yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini baştan almamalı. (Bir Ceza Avukatının Anıları)