Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han - Talha Uğurluel Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kimin eseri? Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitabının yazarı kimdir? Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han konusu ve anafikri nedir? Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitabı ne anlatıyor? Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han PDF indirme linki var mı? Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitabının yazarı Talha Uğurluel kimdir? İşte Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Talha Uğurluel
Yayın Evi: Timaş Yayınları
İSBN: 9786050824964
Sayfa Sayısı: 256
Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Osmanlı padişahlarından belki de en çok tartışılanıdır Sultan II. Abdülhamid. Kimileri “Kızıl Sultan” diyor, kimileri “Ulu Hakan”… Siyasi hayatı ve tercihleri sürekli tartışılıyor. Ve bu tartışmalar, daha ziyade sancılı saltanat yıllarındaki siyasi olaylar, anlaşmalar, yürütülen “denge politikası” üzerinden yapılıyor.
Peki şimdi, kişisel hayatı ve bıraktığı eserler üzerinden "insan Abdülhamid"e doğru bir yolculuğa ne dersiniz? Talha Uğurluel, Sultan II. Abdülhamid’in kişisel tarihindeki detaylar üzerinden İmparatorluğun son günlerini anlatıyor.
- Sultan II. Abdülhamid hangi tarikata mensuptu?
- Annesizliğini kimin şefkatli kucağında avuttu?
- Çok erken vefat eden kardeşlerinin hatıralarını nasıl yaşattı?
- Şehzadeliğinde, saltanat yıllarına nasıl hazırlandı?
- Hamidiye Şişli Etfal Hastanesi’nin arkasındaki acılı hikâye neydi?
- Kudüs’teki Yafa Kapısı’nı neden yıktırdı?
- Louis Pasteur’e Mecidî Nişanı’nı neden verdi?
- Bir selam-ı şahâne ile emperyal İngiliz siyasetini nasıl engelledi?
- Yıldız Sarayı’ndaki marangozhanede sanatkâr elleriyle neler üretti?
- Tartışılan II. Abdülhamid- Mehmet Âkif ilişkisinin iç yüzü neydi?
- Ziya Paşa ve Namık Kemal, Abdülhamid’in çağrısı üzerine vatanlarına dönerken Prens Sabahaddin ve Mahmud Celaleddin Paşa anlaşmamakta neden ısrar etti?
Talha Uğurluel, Sultan II. Abdülhamid Han’ın gayri resmi tarihini gün yüzüne çıkarıyor, “Bir Dehanın İzleri”ni sürüyor.
Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han Alıntıları - Sözleri
- şuna ihtiyacımız var: Bir kişinin bir yanını severken diğerinden vazgeçmek zorunda olmadığımızın farkında olmak.
- İngilizlerin sinsi faaliyetlerini sezen Sultan, Arap vilayetlerine özel statüler veriyor, Arap liderlerini taltif ediyordu. Bu topraklara yönelik en mühim faaliyeti ise hiç şüphesi HİCAZ DEMİR YOLLARI projesi'ydi. Bu proje tamamen bir Osmanlı teşebbüsü olup, Osmanlı mühendis ve teknisyenleri tarafından gerçekleştirilmiș, masraflarının tamamı İslam dünyasından toplanan yardımlarla karşılanmıștı. Hindistan, İran, Tunus, Cezayir, Fas, Türkistan, Sumatra, Java ve Malezya Müslümanları açılan yardım kampanyalarına katılmışlar, bilhassa Afganistan Sultanı Amir Han en büyük yardımı yapan kişi olmuştu. Hicaz Demir yolu projesiyle bu topraklardaki Osmanlı nüfuzunun artacağı endişesine kapılan İngiltere, Osmanlı Devleti'nin açtığı demir yoluna yardım kampanyalarını engellemeye çalışmıștır. Bu baltalamak hareketini Rüştü Paşa şöyle anlatır: "Bu hat başladığı zaman İngilizler bizde, bu hattı inşa edebilecek kabiliyeti görmeyerek, Hindistan'da ve Mısır'da yayınlanan gazeteleriyle, Türklerin yardım bahanesiyle Müslümanları soymak için yeni bir tertipte bulunduklarını, Türklerde bu iktidarın olmadığını ve beyhude yere aldanıp para vermemelerini ilandan çekinmemișlerdir."
- Yunan savaşında ailesini dahi seferber eden, "Halk harptedir, biz eli boş oturmayız" diyerek aile efradına hasta gömleği diktiren, çocuklarını dahi bu hayır işlerinde çalıştıran da Abdülhamid Han'ın ta kendisidir. Ayșe Sultan seferberlik döneminde saraydaki hanımlar toplanıp hasta gömleği dikerken kendisinin de bu gömleklere düğme diktiğini anlatır. Babası Abdülhamid Han bu manzarayı görünce son derece duygulanıp, kızını uzun uzun sevmiş, Ayşe Sultan ise bu sırada hiç dikkatini dağıtmadan düğme dikme işine devam etmiştir. Ailesini seferber eden Sultan kendisi de boş durmayacak, marangozhanede, taburcu olacak gazilerin ellerine tutușturulmak üzere baston imaline girișecektir. "Çorbada benim de tuzum olsun, vatan hizmetinde elimin emeği bir yerleri yamayabilsin" derdindedir o.
- Abdülhamid Han tahttan indirilmiş, Selanik'e sürgün edilmiştir. Hazırlanması için kendisine bir gün bile süre verilmemiştir. Onun ayrılmasıyla birlikte, arkasından iş çevirenler Yıldız Sarayı'nı acımasızca yağmalarlar. Yıllardır padişahın ikametgahıyla alakalı nice yalan söz sarf edilmekte, sarayla ilgili asılsız iddialar havalarda uçmaktadır. Duvarının altın kaplama olduğu, dolaplarını açınca insanın üzerine mücevher yığınlarının aktığı ve daha neler neler.. Ancak bu aşağılık yağma sırasında çapulcuların arasındaki paşalar, beyler şaşırıp kalacaktır. Hatta şu itirafı yapmak zorunda kalırlar: "Bizim en mütevazi paşamızın konağı, bundan daha şatafatlıdır."
- Perestu Kadın; yirmi sekiz yıllık Valide Sultanlığı ile, Hatice Turhan Sultan'dan sonra Valide Sultanlık makamında en uzun süre oturmuş ikinci kişi olarak tarihe adını yazdıracaktır.
- Ortalığa hürriyet diye çıkanlar, istibdadı reddedenler, insanlara kayıtsız şartsız itaat yemini yaptırmaktadır. Nitekim Abdülhamid Han'ın devrilmesinden sonra halk gerçek istibdadın nasıl bir şey olduğunu İttihaçıların şahsında gayet iyi görecektir. Vatanperver olmanın dışında bir hususiyetleri bulunmayan, kısa görüşlü, hırslı ve işlerini kaba kuvvet ve silahla halletmeyi seven bu grup kısa sürede devletin topraklarını bozuk para gibi dağıtacaktır.
- Ermenileri Osmanlı Devleti’ne karşı alabildiğine kışkırtan Gladstone'un İngiliz Müstemleke Nazırı iken Lordlar Kamarası'nda söyledikleri de İngilierin bu coğrafyadaki ince hesaplarını açıkça ortaya koyuyordu. O gün Gladstone eline Kur'an-ı Kerim'i alarak kabinedekilere göstermiş ve: "Eğer bu kitabı Türklerin elinden alamazsak onları asla yenemeyiz." demişti.
- Onlar öyle asil bir soydur ki millet menfaatini her zaman şahsi çıkarlarının önünde tutmuş , saltanat ailesine mensubiyetlerini , hele hele hem Arap topraklarında hem de Avrupa'da kredisi son derece yüksek olan 2.Abdülhamid'in mahdumluğu payesini hiçbir çıkara alet etmemişlerdir. Bu ülkede özgürce yaşamayı en çok hak eden bu aile, sürgün yıllarında ekmek parası bulamayarak , yabancı ellerde sıkıntılar çekmiş ama Osmanlı ailesinin ve temsil ettikleri makamın izzetini asla yere düşürmemişlerdir.
- Dostluk kurduğumuz nice Suriyeli'ye sormuşumdur: -" Kanlı meydan mitinglerinde binlerce insan Türkiye ve Osmanlı'yı lanetlerken meydanın tam ortasındaki ay yıldızlı armalı, Yıldız Camii maketli telgraf anıtına niye dokunmuyorsunuz?" Hepsinin cevabı aynıydı: - " Ama o anıt Hamid-i Sani'nin! " - " İyi ama o da bir Osmanlı padişahı. " - " Olsun , o Hamid- i Sâni "
- Yavuz Sultan Selim, şehzadeyken bile yerinde duramamış, Devlet'in bekâsı adına çok sevdiği babasına bile karşı çıkmış, sekiz yıl gibi kısacık bir saltanat devrinde topraklarını üç kat büyütmüş. Osmanlı'yı gerçekten yıkıma götürebilecek șii-safevi fitnesinin önünü kesebilmiș, devleti uğraştırma ve güç kaybına sebep olan Memlûk problemini en kestirmeden çözmüş bir padişahtır. Öte taraftan Portekizlilerin eline düşmüşi an meselesi olan Mekke ve Medine'yi koruma altına almış. Babü'l-Mendeb'e kilit vurarak Haçlıların Kızıldeniz'e girişini engellemiş, gözümüzün bebeği Mukaddes Emanetleri koruma altına aldırarak İstanbul'a getirmiş ve hedefinin nereye olduğunu bilemediğimiz ilk Batı seferinde çadırında vefat etmiş bir büyük mareșaldir.
- Hiçbir Osmanlı padişahı karşıma Abdülhamid Han kadar sık çıkmamıştır. Bugün Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde ya kaymakamlık ya belediye binası ya prestijli bir okul ya bir cami, han, hamam onun eseridir. Toplumun kılcallarına bu derece ustaca inebilmek kolay olmasa gerek.
- İngiliz Amiral Sir Henry F. Woods "Abdülhamid olmasaydı, ne bu satırların yazıldığı şu anda bukadar geniş ve bağımsız bir Osmanlı Devleti, ne de ileride tarihçiler ve diğer devletler tarafından tanınacağına şüphe etmediğim Ankara Hükümeti bulunacaktı."
- Eyüp kabristanında gezerken Sultan Mehmet Reșad'ın türbesine ait bahçede 1950 sonralarında defnedilmiș kabirler görürüm. Benzerlerine Șeyh Yahya Efendi'nin türbe haziresinde de rastlarım. Kimdir bu kişiler? Altı asır boyunca bu topraklara hizmet etmiş Osmanoğulları'nın sürgünden dönüp vatan topraklarına düşme şerefine erebilmiș son temsilcileri. Önce erkekleri çıkarıldı anavatandan, hemen hemen ardından da kadınları. Kundaktaki bebeklerine kadar hepsi acımasız bir sürgün yaşadılar. Hiç bilmedikleri yabancı diyarlarda yaşamaya mahkum edildiler. Ellerinde avuçlarında ne varsa alındı, öylece sürgün edildiler. Fatih'in, Yavuz'un, Kanuni'nin evlatlarına böyle mi sahip çıkılacaktı! Aradan yıllar geçti. Artık Türkiye Cumhuriyeti'nin başında Cumhurbaşkanlığı koltuğunda Celal Bayar, Başbakanlık'ta Adnan Menderes vardı. Tarihler 1952'yi göstermekteydi. NATO toplantısı için Fransa'ya gidecekti Adnan Menderes. Kulağına birtakım şeyler gelmekteydi. Osmanlı soyunun bir kısmının Fransa topraklarında son derece kötü şartlarda çalışmak durumunda kaldıklarını haber almıştı. Hemen Paris Büyükelçisi'ni yanına çağırıp Fransa'daki Osmanoğulları hakkında bilgi sordu. Bașkonsolosun bu konuda hiçbir fikri yoktu. Hemen talimat verdi, "Sana yirmi dört saat mühlet! Ya Osmanlı ailesinin adresi ile ya da istifanla gelirsin." Yetkililerin etekleri tutuşmuștu, kısa sürede hanedan ailelerinin adresleri bulundu ve Başbakan Adnan Menderes'e iletildi. Başbakan bu sahipsiz aileleri görmek, hangi şartlarda yaşadıklarını anlamak istiyordu. Gördükleri karşısında vicdanı kaynamıştı. Sultan Abdülhamid Han'ın eşi Müșfika Kadınefendi 80 yaşlarındaydı o günlerde. Kızı Ayşe Sultan'da 60'larında. Fransızlara ait bir bulaşıkhanede çalışmaktaydılar. Gözyaşlarına hakim olamayan Menderes Müșfika Kadınefendi'nin ellerine sarıldı ve dudaklarından şu sözler döküldü. "Anne ne olur affet bizi, geç geldik!" 1924 yılında, Dolmabahçe Sarayı'nın rıhtımına yanaștırılan bir gemi ile vatanlarından ayrılmak zorunda kalan bu insanların yirmi sekiz yıllık ızdırabının arkasından Abdülhamid Han'ın eşi Müșfika Hanım sorar, "Sen kimsin evladım?" "Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanıyım." cevabını alır. Müșfika Hanım'ın o anki sevincini tahmin edebiliyor musunuz? Adnan Menderes kafasına koymuştur. Bu yâd ellerdeki vatan evlatları, atalarımızın emanetleri ülkeye getirilecektir. Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a çıkar ve bu mevzuyu açar, Cumhurbaşkanı buz kesilir, "Aman Adnan bey, bu konuyu kapatalım. Eğer bunu duyarlarsa seni de beni de asarlar!" Celal Bayar iyi bir siyasetçidir. Doğru tahmin etmiştir. Nitekim bir süre sonra Adnan Menderes'i idam edeceklerdir. Ama Menderes bu konuda kararlıdır. Elindeki zarfı masanın üzerine bırakarak odadan çıkar. Zarfı açan Celal Bayar şu manidar cümlelerle karşılaşır. "Analarımız ve babalarımızın Fransızlara hizmetçilik yaptığı bir ülkenin başbakanı olmaktan utanç duyuyorum, istifamın kabulünü arz ederim."
Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bu kitabı 3 yıl önce okumuştum fakat hala hatırlıyorum. Ben kitabı şahsen beğenmedim, II.Abdülhamid'i de pek başarılı bulmam. Kitaba geçersek kitapta dehanın izine falan rastlamadım ben okurken, genelde sultanın kişisel özelliklerine, hobilerine, yaşayış tarzına falan değinilmiş o açıdan okunabilir fakat herhangi bir siyasi başarı yahut dehaya dair herhangi bir şey görmedim. Abdülhamid dönemi siyasi ve ekonomik olaylarını merak eden arkadaşlara daha başarılı olan Şevket Süreyya Aydemir'in Makedonya'dan Orta Asya'ya Enver Paşa üçlemesini ve Kazım Karabekir'in kitaplarını öneriyorum, daha objektif bir okuma yapmış olursunuz ve daha memnun ayrılırsınız. İyi okumalar. (Ömer Özdemir)
II. Abdülhamid'i birçok yönüyle, bilinmeyen ya da az bilinen yönleriyle okumak çok güzeldi. Hayran kalınacak bir dehaya sahip olduğunu söylememek elde değil okuyunca. Görseller ve akılda kalıcı anekdotlarla anlatılması ise kitaba müthiş bir hava katmış. Anlatımda sade, rahat bir dil var. Açıklamalar yeterli düzeyde yapılmış. Hızlı okuduğum iki günde bitirdiğim bir kitaptı. (okuyan.öğretmen)
Osmanlı hatıraları içerisinde seyahat ettiren bir eser kitap tarihte bi kapı açıyor. Kâh bir Sultan ile yanyana yürüyorsunuz, kâh sarayda sessizce olanları izliyorsunuz. Talha Uğurluel’in naif anlatımı da onu bilenlerin gözünün önüne gelmiştir. (Mesut Kaplan)
Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han PDF indirme linki var mı?
Talha Uğurluel - Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Talha Uğurluel Kimdir?
Manisa Demirci'li olan Talha Uğurluel, 1997 yılında Manisa Celal Bayar Üniversitesinin Tarih bölümünden mezun oldu. 8 yıl Özel Radyolarda tarih programları yaptı. Yerli ve yabancı dergilerde yayınlanmış birçok makalesi olup, Çanakkale Savaşları, Gelibolu Gezi Rehberi, Balkanların Başkenti Edirne, Varlık ve Yokluk Savaşımız, İstanbul'un Fethi, Peygamber Efendimiz'in İzinde Mekke-Medine, Önden Gelenler ve Mevlana adlı kitapların yazarıdır. Ayrıca Çanakkale, Edirne ve Mekke Medine tarihi ile ilgili cd çalışmaları mevcuttur. İki yıl İmaj kitap çalışmaları yapmış olup, Mukaddes Emanetler, Timur'un Tüzükatı, Barbaros Hayreddin Paşa'nın Hatıratı ve Harp Mecmuası kitapları, editörlüğünü yaptığı eserlerden birkaçıdır. Muhtelif Turizm Acentalarında AR-Ge Yönetmenliği yapan Uğurluel, yerli gruplar ile Türkiye'nin birçok yerine Kültür Gezileri düzenlemekte, kurum ve derneklerin eğitim programları dahilinde tarih seminerleri vermekte ve özel Televizyonların tarih programlarında danışmanlık yapmaktadır.
Talha Uğurluel Kitapları - Eserleri
- Arzın Kapısı Kudüs - Mescid-i Aksa
- Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han
- Mekânlar ve Olaylarıyla Hz. Muhammed'in Hayatı
- Tarih Tıbbı Konuşturdu
- Payitahtın Son Sahibi- II. Abdülhamid Han
- Dünyaya Hükmeden Sultan Kanuni
- Osmanlı'nın Kalbini Bekleyenler
- Dünyaya Hükmeden Sultan 2
- Sarayın Kutsalları - Asr-ı Saadet'ten Osmanlı'ya
- Tarih Tıbbı Konuşturdu 2
- Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi
- Taşlar Yerine Oturdu
- Dinlerin Başkenti Kudüs
- Osmanlı'nın Ustalık Eseri Edirne ve Gezi Rehberi
- Gelibolu Yarımadası Çanakkale Gezi Rehberi
- Eyüp
- Balkanların Başkenti Edirne
- Anadolu'nun Orta Yeri
- Fatih ve Fetih
- Varlık ve Yokluk Savaşımız Çanakkale Gezi Rehberi
Talha Uğurluel Alıntıları - Sözleri
- Mısır'da insan eli ile inşa edilmiş devasa yapılar denilince aklınıza ne geliyor? Piramitler dediğinizi. duyar gibi oluyorum. Peki eski Osmanlı kaynaklarında piramitler hangi isimle adlandırılıyordu? Cevap: Yusuf Ambarları. (Tarih Tıbbı Konuşturdu)
- Bugün takke denilince erkeklerin namaz kılarken başlarına geçirdikleri küçük külahımsı başlığı hatırlıyoruz ama o günlerde son derece önemli bir kıyafeti takkeler. O günün toplum yapısında bir erkeğin başı açık gezmesi en büyük ayıplardan biriydi. Aynen kadının tesettürü gibi erkeğin de başını bir serpuş ile örtmesi gerekiyordu. Başı açık gezmek, o kişinin cahilliğine, usul edep bilmezliğine verilir, böyle kişilere saygı duyulmazdı. (Taşlar Yerine Oturdu)
- Dostluk kurduğumuz nice Suriyeli'ye sormuşumdur: -" Kanlı meydan mitinglerinde binlerce insan Türkiye ve Osmanlı'yı lanetlerken meydanın tam ortasındaki ay yıldızlı armalı, Yıldız Camii maketli telgraf anıtına niye dokunmuyorsunuz?" Hepsinin cevabı aynıydı: - " Ama o anıt Hamid-i Sani'nin! " - " İyi ama o da bir Osmanlı padişahı. " - " Olsun , o Hamid- i Sâni " (Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han)
- Hiçbir Osmanlı padişahı karşıma Abdülhamid Han kadar sık çıkmamıştır. Bugün Türkiye'nin birçok il ve ilçesinde ya kaymakamlık ya belediye binası ya prestijli bir okul ya bir cami, han, hamam onun eseridir. Toplumun kılcallarına bu derece ustaca inebilmek kolay olmasa gerek. (Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han)
- Her sene Kâbe Örtüsü İstanbul'da dokunur ve hac mevsiminde Sürre Alayları ile Mekke'ye gönderilirdi. Kâbe Örtüsü'nü taşıyan bu kervana Sürre (Kese) Alayı denmesinin sebebi geçilen yerlerdeki ahaliye keseler içinde hediyeler dağıtılıyor olmasıydı. (Taşlar Yerine Oturdu)
- İngilizlerin sinsi faaliyetlerini sezen Sultan, Arap vilayetlerine özel statüler veriyor, Arap liderlerini taltif ediyordu. Bu topraklara yönelik en mühim faaliyeti ise hiç şüphesi HİCAZ DEMİR YOLLARI projesi'ydi. Bu proje tamamen bir Osmanlı teşebbüsü olup, Osmanlı mühendis ve teknisyenleri tarafından gerçekleştirilmiș, masraflarının tamamı İslam dünyasından toplanan yardımlarla karşılanmıștı. Hindistan, İran, Tunus, Cezayir, Fas, Türkistan, Sumatra, Java ve Malezya Müslümanları açılan yardım kampanyalarına katılmışlar, bilhassa Afganistan Sultanı Amir Han en büyük yardımı yapan kişi olmuştu. Hicaz Demir yolu projesiyle bu topraklardaki Osmanlı nüfuzunun artacağı endişesine kapılan İngiltere, Osmanlı Devleti'nin açtığı demir yoluna yardım kampanyalarını engellemeye çalışmıștır. Bu baltalamak hareketini Rüştü Paşa şöyle anlatır: "Bu hat başladığı zaman İngilizler bizde, bu hattı inşa edebilecek kabiliyeti görmeyerek, Hindistan'da ve Mısır'da yayınlanan gazeteleriyle, Türklerin yardım bahanesiyle Müslümanları soymak için yeni bir tertipte bulunduklarını, Türklerde bu iktidarın olmadığını ve beyhude yere aldanıp para vermemelerini ilandan çekinmemișlerdir." (Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han)
- Sana bunu yapmayı Allah mı emrediyor? Evet der Hz. İbrahim. Öyleyse O bizi zâyi etmeyecektir, diye teslimiyetini gösterir Hz.Hacer... (Mekânlar ve Olaylarıyla Hz. Muhammed'in Hayatı)
- Çanakkale'de çarpışıyorduk. Siperlerde bulunduğumuz sıralarda düşman tarafından bir askerin sıçrayarak bize doğru yaklaşmakta olduğunu gördük. Korkusuz bir delikanlıydı. Bizim taraftan onu görenler arka arkaya ateş ediyor, fakat bu askerin bize yaklaşmasına engel olamıyorlardı. Düşmanımız anlaşılan bize sokularak el bombası atacaktı. Arkadaşlarım birkaç el ateş ettiler isabet ettiremediler. Hemen silahımı doğrultarak nişan aldım ve ateş ettim. Vurularak yere düştü ve bir müddet debelendikten sonra hareketsiz kaldı. Sürünerek yanına gittiğimde ölmüş olduğunu gördüm. Bu Fransız üniformalı, zenci bir askerdi. Üzerini yokladım, iç cebinde bir şişlik vardı. Elimi, üniformasından içeri sokarak onu aldığımda donakaldım. O değil de ben vurulmuştum sanki. Elimde tuttuğum şey, sözde düşmanım olan o zencinin kanlarıyla ıslanmış bir Kur'an'dı. Ah sömürgeci lngilizler , ah o Fransızlar. Ahmet Halit Üngör , Fransız askeri üzerinde bulduğu Kur'an-ı Kerim'in -Bu Kur'an şu anda Abidealtı Müzesi'ndedir- kapağına şunları yazmıştı: "İş bu Kelâm-ı Kadim, Çanakkale Muharebesi'nde Kumkale'de ihraç edilen (karaya çıkarılan) Fransızlarla icra ettiğim 24 saatlik muharebeden sonra bir siyahi İslam askeri üzerinden çıkmıştır." (Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi)
- haçlılar Kudüs'e girince haftalarca insan keser. Sokaklarda akmakta olan kanın seviyesi atların dizlerine kadar gelmiştir. (Dinlerin Başkenti Kudüs)
- Günümüzde maden kazalarıyla ilgili ülkeler arası bir kıyaslama yapacak olursak; dünyanın beşinci büyük kömür üreticisi Avustralya'nın kömür üretiminin Türkiye'den 8 kat fazla olduğunu, buna karşı hem kömür hem de diğer tüm maden ocaklarındaki toplam kazalarda ölü sayısının ülkemizden az oldugunu, ayrıca bu ölümlerin çoğunun nedeninin yer üstündeki çarpma kazalardan kaynaklamdığını görürüz. (Tarih Tıbbı Konuşturdu 2)
- Devletin bekâsı söz konusu olduğunda devletin en kıymetli devlet adamına, bir padişahın gözbebeği evladına, bir padişaha da kıyılabilmektedir. (Dünyaya Hükmeden Sultan 2)
- "...Yahudiler bu şehre Yeruşelayim, Hristiyanlar Jarusselam, Müslümanlar ise Darü's-Selam derler. Yani her üç dinde de şehrin adı "Dostluk Şehri" anlamına gelir..." (Arzın Kapısı Kudüs - Mescid-i Aksa)
- Çay hasta olunca içilir, siz Osmanlı torunu değil misiniz? Gerçek Osmanlılar kahve içer. (Dünyaya Hükmeden Sultan 2)
- Abdulhamid Han vefat eder ve tam yüzü kapatılacakken vasiyeti aklına gelir Sultan: Vefatımdan sonra ağzımın üzerine kabe örtüsünden bu parçayı kapatırsınız,yüzümede destimâl... Herkesin gözü yaşlıdır Ayasofya camii önünden omuzlara alınmış Abdulhamid hanın tabutu divan yolu üzerinde ilerlerken evlerinin pencerelerinden sarkmış insanlar gözyaşları içinde; "Bizi bolluk içinde yaşatan ekmeği eti beş kuruşa yediren Padişahım bizleri yetim bırakıp nereye gidiyorsun...! (Payitahtın Son Sahibi- II. Abdülhamid Han)
- Osmanlı toplumunda her meslek erbabının bir piri vardır.Demircilerin piri Davut Peygamber, berberlerin piri Selman-ı Farisi gibi. Osmanlı ordusunun da piri, kahramanlığı ve bilgeliği ile Hz. Ali'dir. (Tarih Tıbbı Konuşturdu 2)
- Abdülhamid Han tahttan indirilmiş, Selanik'e sürgün edilmiştir. Hazırlanması için kendisine bir gün bile süre verilmemiştir. Onun ayrılmasıyla birlikte, arkasından iş çevirenler Yıldız Sarayı'nı acımasızca yağmalarlar. Yıllardır padişahın ikametgahıyla alakalı nice yalan söz sarf edilmekte, sarayla ilgili asılsız iddialar havalarda uçmaktadır. Duvarının altın kaplama olduğu, dolaplarını açınca insanın üzerine mücevher yığınlarının aktığı ve daha neler neler.. Ancak bu aşağılık yağma sırasında çapulcuların arasındaki paşalar, beyler şaşırıp kalacaktır. Hatta şu itirafı yapmak zorunda kalırlar: "Bizim en mütevazi paşamızın konağı, bundan daha şatafatlıdır." (Bir Dehanın İzleri: II.Abdülhamid Han)
- Bursa Ulu Camii'nin ortasındaki havuz bir Selçuklu geleneğidir. (Taşlar Yerine Oturdu)
- Gündüz savaştığımız insanın gece söylediği müziği dinlemek ve ondan etkilenip duygulanmak, ne ilginç bir işti. Ama gerçekti. (Çanakkale Savaşları ve Gezi Rehberi)
- Aslını bilmeyen başkasına tabi olur. (Dinlerin Başkenti Kudüs)
- Dünya bir imtihan yeridir. Devamlı ikbale, koltuğa, para ve makama talip olanlar kalitesiz ve satılmaya müsait kişilerdir. Halbuki sabredenler, "Bunda da bir hayır vardır," deyip itaat etmesini bilenler her zaman başarılı olmuşlardır. (Osmanlı'nın Kalbini Bekleyenler)