Bir Düğün Gecesi - Adalet Ağaoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Düğün Gecesi kimin eseri? Bir Düğün Gecesi kitabının yazarı kimdir? Bir Düğün Gecesi konusu ve anafikri nedir? Bir Düğün Gecesi kitabı ne anlatıyor? Bir Düğün Gecesi PDF indirme linki var mı? Bir Düğün Gecesi kitabının yazarı Adalet Ağaoğlu kimdir? İşte Bir Düğün Gecesi kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Adalet Ağaoğlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9786051417301
Sayfa Sayısı: 380
Bir Düğün Gecesi Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"İntihar etmeyeceksek içelim bari!"
"Denebilir ki, Türkiye'de aydın sorununu Türkiye'nin tarihsel dönüşümüne somut insana eklemleyen romanlar, ilk kez Adalet Ağaoğlu'nun çabasıyla gerçekleştirilmiştir. Ağaoğlu, günümüzün hiç kuşkusuz en önemli romancısı. Bir Düğün Gecesi, yalnız uzmanların, eleştirmenlerin üzerinde düşünce birliğine vardığı bir roman değil; aynı zamanda geniş bir okuyucu kitlesi tarafından benimsenen, tartışılan bir eser."
-Hilmi Yavuz-
Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar'ı ile aydınların iç dünyasına açılan pencere, Adalet Ağaoğlu'nun o nefis yapıtı Bir Düğün Gecesi ile Tanpınar'ın Huzur'unun bir uzantısı niteliğine bürünmektedir.
-Vedat Günyol-
(Tanıtım Bülteninden)
Bir Düğün Gecesi Alıntıları - Sözleri
- Zaman, sen ne büyük öğretmensin, ah saygıdeğer zaman, sen ne büyük bir bilgesin! Gaddar bir bilgesin ama. Acımasız.
- İntihar etmeyeceksek içelim bari.
- Çok zavallı olmamak için çok mutlu görünmeye çabalayan yüzüm.
- Insanlar değişir. Her bir biçimde. Her bir yöne doğru.
- Uzaklaştır uzaklaştır, nereye kadar uzaklaştırırsın? Önü sonu sınırları çekilmiş bir memleket işte. Önü sonu aynı kabın içi.
- İnsan kendinden hiç umudu kesmemeli, hiç.
- İnsan bu sıralar kendini sürekli denetlemeli. İçinde ürküntü biriktirmemeli. İstenen bu çünkü. Buna karşı içini durmadan yoklamalı insan... Durmadan sınamalı. Güven bir kez gitti mi, kolay kolay geri gelmez, biliyor musun?
- Ağla be ulan! Ağla hergele! Ağlamayandan insan mı olurmuş?
- Yarın bu düzen değişince, ülkenin yine ekonomistlere, mühendislere, mimarlara, yargıçlara gereksinimi olacak. Ama siz bu alanları size karşı olanların eline bırakmak niyetindesiniz. Gerçekçi bir tutum değil bu.
- Para olunca her şeyin çaresi var artık Salim Bey, her şeyin... Bizim zamanımız... Ah, hiç aklıma gelir miydi bugünleri göreceğim Salim Beyciğim?..
- “Unuttum dediklerimiz değil mi, en unutulmaz olanı?”
- Şimdiki düğünler de böyle oluyor Salim Bey. Kimse kimseyi bulamıyor. İnsan yakınlarıyla şöyle, güzelcene biraraya gelemiyor.
- “Ağla be ulan! Ağla hergele! Ağlamayandan insan mı olurmuş?”
- "Hayatla piştiği gibi, kitapla da pişmeli insan."
- Nereye gittin? Gidecek bir yerim yoktu ki... Anlatabiliyor muyum? Ben... İsterdim, başımı... Başımı böyle bir omuza dayayıp... İyi, evet. Evet, iyiyim teşekkür ederim Ömer Abi... Dayayıp başımı böyle, anlatabilmeyi isterdim tabi... Herkes bir şey yaşıyor, evet. Ama ben de bir şey yaşadım. Nasıl anlatsam?
Bir Düğün Gecesi İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir gece , Bir Düğün Gecesi: “Şuramda, en sahici sevinçle en sahici üzünç arasında bir yerde , en sahici acısıyla bir yara açılıyor. Bu bir canlılık belirtisidir. Taşın kanadığını kim görmüş?” Sahi kim görmüş taşın kanadığını?… Ne çok yaraya şahit olduk Bir Düğün Gecesinde. Kanayan bir ulusun kanayan insanları … 12 Mart darbesinin , farklı kesimlerden insanlar üzerindeki etkilerinin bir düğün gecesinde kah aydın kesimin , kah kapitalizmin oyuncularının, kah sıradan bir yurdum insanının ağzından bilinç akış tekniği kullanılarak muazzam anlatılışı; dönemi siyasal ve toplumsal açıdan o karakterler üzerinden analiz etmemizi sağlıyor. İnsanların bölünmüşlüklerini, dışlanmışlıklarını, hüzünlerini, yaralarını, taraf olamayışlarını, boşvermişliklerini, kaybolan umutlarını derin iç monologlar eşliğinde hissederek okuyoruz. Herkesin yarasına ortak oluyoruz. Öyle ya herkes yaralı… Üçlemenin ikinci kitabı olan Bir Düğün Gecesi’nde , ilk kitaptan ( Ölmeye Yatmak) farklı olarak toplumsal olaylar direkt verilmek yerine karakterlerimizin yaralarına gizlenerek sunulmuş ve bu da tabii olarak akıcılığı arttırmış. Bu açıdan ikinci kitabı daha akıcı bulduğumu söyleyebilirim. Bunda belki biraz da nihilist bakış açısı ile romanın önde gelen karakterlerinden Tezel’in de etkisi vardır. Ne diyordu Tezel? “İntihar etmeyeceksek içelim bari !” (aethionema)
Dar Zamanlar-2: Dar zamanlar serisinin ikinci kitabı 'Bir düğün gecesi'. İlk gençlikleri geride kalmış, orta yaşın sağlam adımlarıyla yere ayak basmaktadırlar. Bir düğün gecesi davetli kalabalığın içerisinde, her biri ayrı bir dünyada ve yaşanmışlıkta. Tezer her zamanki gibi elinde içki bardağı o umarsız pozlarda. Aysel düğüne gelmemiş -gelememiş değil gelmemiş-. Ömer Tezel'e göz kulak olma çabasında, bir yandan göz ucuyla çaktırmadan gelini süzmekte. Cumhuriyet dönemi aydınları ve yazarları arasında Adalet Ağaoğlu'nun ayrı bir yeri var. Kitabı okuduğunuzda Türkiye Cumhuriyeti'nin modern batılı hayata geçişinin izlerini her yerde görüyorsunuz. Bu his Tanpınar'ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nde olduğu gibi veya Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar kitabındaki kadar çarpıcı. O düğün gecesi, kendi içerisinde başkaları ne der düşüncesinde, geri kafalı ve cahil bir toplum kesimi de yer bulmuş kendine; ilerici, okumuş, aydın kesimde o düğünün tam orta yerinde. Karakter betimlemeleri de oldukça başarılı bulunmuştur. İyi okumalar dilerim efenim (Acelya zeybek)
Dar Zamanlar üçlemesinin ikinci kitabı Bir Düğün Gecesi o dönemin toplumsal olaylarının,çalkantılı zamanlarını yazar bu defa Aysel'in kocası Ömer ,kızkardeşi Tezel,yegeni Ayşen'in hayatlarına yansıması şeklinde aktarır bize. Olayın tamamı bir dügün gecesinde geçer lakin anlatıcıların geriye dönük anlatımları yelpazeyi genisletir.Düğünü olacak Ayşendir.Babasıyla tamamıyle zıt düşüncelere sahip halaları da düğüne davetlidir.Aysel düğüne gelmeyi reddeter yerine Ömer gider,diger hala Tezel de oradadır lakin bu ikili orada bulunan diger davetlilerden çok farklı düşünceler içindedir.Eleştirilerini orada bulunan davetliler, yakın akrabalar üzerinden yaparlarken,bu insanların kendileriyle nasil bir etkileşimde bulunduklarıni irdelerler. Ömer ve Tezel ön plandadır bu kitapta ama ben en çok Ayşen'in anlattıklarından etkilendim.Anlaşılamamak,istediklerini yapamamakla birlikte yardım eli uzanmayınca bu düğün gecesinin gelini değil aslında kurbanı olmuştur. Sosyalist,faşist,asker,sivil,ögrenci,polis ve akrabalardan oluşan bu düğün topluluğu dönemin siyasi ve ekonomik durumunu alanen anlatır.Farklı görüşler yüzünden kardeşin kardeşe küs olduğu,tutuklanmaların yaşandığı,birbirinin kuyusunu kazmaya ugraşanların iki yüzlülüklerinin anlatıldıği ve elbette aşkın da olduğu satırları okuyacaksınız.Ben ilk kitap Ölmeye Yatmak'ı daha kolay okumustum lakin bu kitabın da beni sarsan bir tarafı vardı.Etkileyiciydi.Üçüncu kitap Hayır içinse sabırsızlaniyorum.Tavsiyedir okuyunuz.Kitapla ve sevgiyle kalinız (Nilgün)
Bir Düğün Gecesi PDF indirme linki var mı?
Adalet Ağaoğlu - Bir Düğün Gecesi kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Düğün Gecesi PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Adalet Ağaoğlu Kimdir?
Adalet Ağaoğlu (d. Nallıhan, Ankara 1929) romanlarıyla ünlü Türk yazar.
20. yüzyıl Türk edebiyatının en önemli romancılarından biridir. Türkiye'nin değişik dönemlerini ve bu dönemlerin insan hayatlarına etkisini inceleyen eserler vermiştir. Romanları dışında hikaye, oyun, deneme, anı türünde eserler verir.
13 Ekim 1929'da Nallıhan'da dünyaya geldi. Babası, kumaş tüccarı Hafız Mustafa Sümer'dir. Dört çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu ve tek kızıdır. Kardeşleri Dr. Cazip Sümer (1925-1975), oyun yazarı, oyuncu Güner Sümer (1936-1977) ve işadamı Ayhan Sümer (1930)'dir.
İlköğrenimini Nallıhan'da tamamladıktan sonra 1938'de ailesi ile birlikte Ankara'ya yerleşti[2] . Ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1950 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldu.
Edebiyata ilgisi lise yaşamında şiirlerle başladı, kısa bir süre sonra oyun yazarlığına yöneldi. İlk defa 1946'da Ulus gazetesinde tiyatro eleştirileri yayımlayarak yazarlığa başladı. 1948-50 arasında Kaynak Dergisi'nde şiirleri yayımlandı.
1951-1970 yılları arasında TRTde çeşitli görevlerde bulundu. Ankara Radyosu'nda göreve başladığı yıl ilk radyo oyunu olan "Aşk Şarkısı'nı" yazdı. Raddyo'da görev yaparken tiyatro oyuncusu ve yönetmen dört arkadaşı (Kartal Tibet, Üner İlsever, Çetin Köroğlu, Nur Sabuncu) ile birlikte Ankara'nın ilk özel tiyatrosu olan "Meydan Sahnesi"'ni kurdu[1]. Meydan Sahne Dergisi'ni çıkardı. 1953 yılında tiyatro konusunda görgü ve bilgisin arttırmak üzere Paris'e gitti[1]. 1953'te Sevim Uzungören'le birlikte yazdığı "Bir Piyes Yazalım" tiyatro oyunu aynı yıl Ankara'da sahnelendi. 1954 yılında mühendis Halim Ağaoğlu ile evlenen sanatçı, ilk romanını yazana kadar oyun yazarlığını sürdürdü. Üst üste yazdığı oyunlarla altmışlı ve yetmişli yılların önde gelen oyun yazarlarından oldu. TRT'nin özerkliğine el konulması gerekçesiyle TRT Radyo Dairesi Başkanlığı'ndan 1970 'te istifa eden sanatçı o tarihten bu yana yazarlıktan başka bir işle uğraşmadı. Edebiyat yaşamının bazı dönemlerinde "Remüs Tealada" ve "Parker Quinck" gibi takma adlar kullanmıştır.
İlk romanı Ölmeye Yatmak, 1973'te yayımlandı. Bu ilk romanından itibaren tüm eserleri yoğun tartışmalara konu oldu. Ölmeye Yatmak, daha sonra yazdığı Bir Düğün Gecesi(1979) ve Hayır (1989) adlı romanlarla bir üçleme oluşturdu ve birçok ödül kazandı. Bir Düğün Gecesi ve Hayır romanları yayınlanır yayınlanmaz, ikinci romanı olan Fikrimin İnce Gülü, dördüncü basımında toplatıldı[3]. "Fikrimin İnce Gülü" romanı hakkında, "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif (küçük düşürmek)" suçlamasıyla hakkında 1981 yılında dava açılan Ağaoğlu, iki yıl süren davanın ardından aklandı. "Düğün Gecesi" ise soruşturma aşamasında kaldı[4]. Dönemin üç önemli roman ödülüne layık görülmüş olan Bir Düğün Gecesi adlı roman için ayrıca Aldous Huxley'den aşırma olduğu suçlaması ortaya atıldı ve uzun tartışmalara sebep oldu.
Öykü kitapları, denemeler, anı-roman türünde eserler de yayımlayan Ağaoğlu 1991 yılında Çok Uzak Fazla Yakın'la oyun yazarlığına döndü. 1983 yılından beri İstanbul'da yaşayan Ağaoğlu, halen yazmayı sürdürüyor.
Adalet Ağaoğlu'ile ilgili yazıları bir araya getiren arşiv eşi Halim Ağaoğlu tarafından hazırlanmış ve 2003'te Adalet Ağaoğlu'nun yazarlığının 55. yılı anısına Herkes Kendi Kitabının İçini Tanır adı ile basıldı.
1996'da ciddi bir trafik kazası geçiren ve iki yıl hastande yatan Adalet Ağaoğlu[6] için Can Yücel'insöylediği "Sen Türkiye'nin en güzel kazasısın" sözü [kaynak belirtilmeli], Feridun Andaç'ın Adalet Ağaoğlu ile yaptığı nehir söyleşi tarzında bir kitabın adı oldu. Kitap, 2006'da basıldı.
Ağaoğlu, 1986'da kurulan İnsan Hakları Derneği'nin kurucuları arasında yer almış ancak Temmuz 2005'de İHD'nin tek yanlı ırkçı-milliyetçi bir tutum takındığını belirterek ve "PKK yanlısı politika izliyorlar" diyerek istifa etti. Son olarak Ermenilerden özür dileme kampanyasına katılmıştır.
Eserleri
Tiyatro ve Radyo Oyunları
Yaşamak - 1955
Evcilik Oyunu - 1964
Sınırlarda Aşk - 1965
Çatıdaki Çatlak - 1965
Tombala - 1967
Çatıdaki Çatlak 1967
Sınırlarda Aşk-Kış-Barış 1970
Üç Oyun: Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar 1973
Kendini Yazan Şarkı 1976
Çok Uzak - Fazla Yakın 1991
Duvar Öyküsü - Çocuklar ve Büyükler için Müzikli Danslı Oyun 1992
Çağımızın Tellalı 2011
Roman
Ölmeye Yatmak 1973
Fikrimin İnce Gülü 1976
Bir Düğün Gecesi 1979
Yazsonu 1980
Üç Beş Kişi 1984
Hayır... 1987
Ruh Üşümesi 1991
Romantik Bir Viyana Yazı 1993
Öykü
Yüksek Gerilim (1974)
Sessizliğin İlk Sesi 1978
Hadi Gidelim 1982
Hayatı Savunma Biçimleri 1997
Deneme
Geçerken 1986
Karşılaşmalar 1993
Başka Karşılaşmalar 1996
Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar 2002
Yeni Karşılaşmalar 2011
Mektup [değiştir]
Mektuplaşmalar (Mehmet Baydur ile birlikte) 2005
Anı
Göç Temizliği 1985
Gece Hayatım 1991
Günlük - Günce [değiştir]
Damla Damla Günler 2004
Damla Damla Günler I-II-III 2007
Ödülleri
1974- TDK Tiyatro Ödülü
1975- Sait Faik Hikaye Armağanı, Yüksek Gerilim ile
1979- Sedat Simavi Edebiyat Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1980- Orhan Kemal Roman Armağanı Bir Düğün Gecesi ile
1980- Madaralı Roman Ödülü, Bir Düğün Gecesi ile
1991- Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü, Çok Uzak Çok Yakın ile
1997- Aydın Doğan Roman Ödülü, Romantik Bir Viyana Yazı ile
Adalet Ağaoğlu Kitapları - Eserleri
- Ölmeye Yatmak
- Bir Düğün Gecesi
- Fikrimin İnce Gülü
- Hayır...
- Ruh Üşümesi
- Üç Beş Kişi
- Yüksek Gerilim
- Yazsonu
- Romantik
- Sessizliğin İlk Sesi
- Dar Zamanlar
- Düşme Korkusu
- Dert Dinleme Uzmanı
- Hadi Gidelim
- Göç Temizliği
- Hayatı Savunma Biçimleri
- Gece Hayatım
- Damla Damla Günler I
- Damla Damla Günler
- Karşılaşmalar
- Çok Uzak Fazla Yakın
- Geçerken
- Başka Karşılaşmalar
- Toplu Oyunlar-2
- Duvarların Dışında
- Toplu Oyunlar - 1
- Yeni Karşılaşmalar
- Kendini Yazan Şarkı - Evcilik Oyunu
- Duvar Öyküsü
- Damla Damla Günler 2
- Çağımızın Tellalı
- Sessiz Bir Adam
- Öyle Kargaşada Böyle Karşılaşmalar
- Toplu Oyunlar 3
- Damla Damla Günler 3
- 'An'ların Uzun Soluklu Yazarı
- Halim'e İthaflar
- Damla Damla Günler 1 / 2
- Damla Damla Günler 4
- Mektuplaşmalar
- Okurunun Yazarı
- Toplu Oyunlar
- Gece Hayatım
- Sessizliğin İlk Sesi
- Toplu Öyküler 2
- Toplu Öyküler 1
- Şiir ve Sinek
- Damla Damla Günler - 3
- Göç Temizliği
Adalet Ağaoğlu Alıntıları - Sözleri
- Sevinç, yaratıcı değildir. Acı, dürter. (Geçerken)
- Şöyle üç gün üç gece, yerimden kıpırdamadan uyumak istiyorum. Kendimi öyle yorgun hissediyorum ki.. (Çağımızın Tellalı)
- İnsan özlemdir. Kavuşmak için bir aranıştır. Bu yüzden, kendi varlığını tanır tanımaz kişi, bir eş ya da dosttan yoksun kaldığını anlar... (Üç Beş Kişi)
- İnsan kendisinin yabancısıdır. (Damla Damla Günler)
- Tarihe sorulsa çiğ ve çok atılgan elektrik ışığının bir aydınlık körlüğüne yol açtığını da söyleyebilir bize. Öyle olmasa, Batı Uygarlığı 2000'e artık sadece yedi yılın kaldığı günümüzde din ve ırk kavgalarını görmezlenir miydi? (Başka Karşılaşmalar)
- Hem sürekli unutulmak, hem sürekli göz önünde tutulmak. (Üç Beş Kişi)
- "Geçmişin kokusu yoktur. Geçmiş erir; kan ve alınteri buharlaşır, havaya karışır gider. Elle tutulur, gözle görülür biçimde geriye kalacak olan sadece taşlardır. Yoksullara seyirlik bir cennet sunmak için zenginlerin yaptırdığı işte bu taştan, mermerden saraylar, duvarlar, heykeller, kiliseler, manastırlar, surlar ve kalelerdir." (Romantik)
- Genç Kadın: Ölmek mi? Niçin ölmek? İnsanca yaşamak ve yarınların daha güzel olacağına inanırken ölümü düşünmek niye? Ressam: Geçmiş artık çekici değil. Gelecekten de bir şey umulamaz. Her şey gülünç, çirkin, kaba ve budalaca. (Sessiz Bir Adam)
- Hak var, hukuk yok. Hukuk var, hak yok. Yazar var, kitap yok. Kitap var, yazar yok. Satış var, okur yok. Okur var, satış yok. (Geçerken)
- Gece hayatı gerçek bir yalnızlıktır. Kimse elinden tutamaz, sen kimsenin elinden tutamazsın; asıl yalnızlık gece hayatlarının yalnızlığıdır... (Gece Hayatım)
- Yaşam, onun cebinde, hiç bozdurulmamış paralar gibi bütün bütün, yepyeni duruyordu. (Hadi Gidelim)
- Yarın bu düzen değişince, ülkenin yine ekonomistlere, mühendislere, mimarlara, yargıçlara gereksinimi olacak. Ama siz bu alanları size karşı olanların eline bırakmak niyetindesiniz. Gerçekçi bir tutum değil bu. (Bir Düğün Gecesi)
- Özgürlük yolu bitmez ve çok pahalı. (Yeni Karşılaşmalar)
- Ben de roman yazıyordum ve bu arada kurup kaldırdığım sofraları, ocakta unutup yaktığım yemek tencerelerini; günlük hayatla yaratı sancıları arasında açılan uçurumu bile düşünmüyordum. Romanlık bir rüya sahnesine romanlık bir final arıyordum ve hep gökte arıyordum. (Gece Hayatım)
- "Kadını özgür olmayan ülkenin erkeği de özgür değildir" (Ölmeye Yatmak)
- "İnsanları sevindirmek, onları biraz gülümsetmek, onların kaygılı yaşamlarını ta içten, yürekten patlayan gülüşlere dönüştürmek isterdim," diyor. "Ama çiçeklerimiz bir demet hüzünken..." (Sessizliğin İlk Sesi)
- Düşünüyorum da, çok değil, ama bize gerekli üç beş sağlam değer ölçüsünden giderek yoksun kalan toplumumuzda, yani “her şeyin bunca belirsizleştiği, temel değerlerin üstünü yoğun bir sisin kapladığı” şu ortamda bizim de kurcalamamız gereken nice sorun, üstünden örtüsünü kaldırmamız gereken ne kadar çok hayat var... Ve ölüm... (Geçerken)
- "Derin sessizlik. Kuyu gibi. Şimdi beni artık bu sessizlik korkutmakta." (Gece Hayatım)
- Bir fikri olmakla bir fikir olmanın hiç de aynı şey demeye gelmediğini anlatan fırsatlar... (Ölmeye Yatmak)
- Ne oluyorsa benim içimde oluyordu.Dışımdaki hiçbir şeye egemen değildim.. (Yazsonu)