Bir Filiz Vardı - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bir Filiz Vardı kimin eseri? Bir Filiz Vardı kitabının yazarı kimdir? Bir Filiz Vardı konusu ve anafikri nedir? Bir Filiz Vardı kitabı ne anlatıyor? Bir Filiz Vardı kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Bir Filiz Vardı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Orhan Kemal
Tasarımcı: Utku Lomlu
Yayın Evi: Everest Yayınları
İSBN: 9789752897939
Sayfa Sayısı: 290
Bir Filiz Vardı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
İnsanı tanımak ve her türlü zayıflığına rağmen onu sevebilmek için okunması gereken bir yazar olan Orhan Kemal, Bir Filiz Vardı'da küçük dünyaların içine kıstırılmış insanların umutlarını, beklentilerini ve düşlerini anlatıyor. Kendisiyle aynı rüyaların peşindeki binlerce kızdan bir olan Filiz, yoksul bir mahallenin içinde sıkışmışlığın kurbanı olmamak için çırpınırken, kendisine benzeyen hayatlar hakkında da çok şey anlatıyor okurlara.
Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz.
(Tanıtım Bülteninden)
Bir Filiz Vardı Alıntıları - Sözleri
- Unutmayın ki, en umulmadık tesadüfler mesut neticeler doğurabilir.
- İnsan, romandaki adama âşık olur mu?
- Şimdikiler gibi aç gözlü müydüler? Dünya böylesine sen sensin, ben benim miydi?
- Acımıştı çok ama, bilmiyordu ki acındığını. Hiçbir zaman da bilmiyecekti.
- — İnsanlara güven olmaz yavrum. İyi gözüktüklerine bakma.
- Kötülüklerin düzelmesi için, kötülüğün nereden geldiğini bilmek lazım.
- Peki ne var onda? Öteki romanlardan fazla ne var? — Sana bunu anlatamam ki, aptalın birisin sen!
- İnsan karda gezip izini belli etmemeli!
- Canım bana ne herkesten?
- Üzüntüyü bırak, yaşamağa bak!
- Millet iş, millet ekmek istiyor!
- Anneciğim ilana bak: Onaltı yaşında işçi kız arıyor bir kitapçı!
- Herkes ölümden korkar, yaşamıya dört elle sarılır, ben üstüne üstüne gidiyorum, bulmuyor. Ne yapayım?
- Bir şey olmak isteyip de olamamanın acısını çektiniz mi hiç?
- İşçi emeğini satan insandır
Bir Filiz Vardı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
60’lı yılların İstanbul’unda geçiyor hikaye. Filiz 16 yaşındadır. Fakir mahallenin güzelliğiyle nam salmış küçük kızıdır. Yaşıtları gibi, baba baskısından kurtulmayı, güzel giyinmeyi, sevdiği ve kendisini seven biriyle hayatını birleştirerek mutlu olmayı ister ancak ailenin parasal sıkıntıları ve aile bireylerinin küçük hesapları küçük kızın fikirlerinin önemsenmesini yasak eder. Aile ve toplum baskısına meydan okuyan bir kenar mahalle güzeli Filiz, fakir bir hayatın içinde savrulup dursa da prensiplerinden ödün vermiyor, “Parayla saadet olmaz”, “Sevmek, sevilmek istiyorum ben” diye haykırıyor sayfalarca. Orhan Kemal’in bu eserinde de sosyolojik betimlemeler harika. O günlerin erkek patron – kadın işçi ilişkileri, yoksulluğu, erkeğin kadına bakışı çok iyi işlenmiş. Dönemin ahlak anlayışı bizlere çok net sunulmuş. Yazarın bu konudaki kendine has üslubu burada da öne çıkıyor. Çevresine teslim olmayan bir küçük işçi Filiz’in hikayesini okumanızı tavsiye ederim. Orhan Kemal’in diğer romanları gibi bu romanı da okuduğunuza pişman olmayacaksınız. (Sefa Örnek)
Tüm Filiz gibilere sonsuz Saygı ile...: Bir kadının, çevresindeki insanların gizliden ve açıktan baskılarına, toplumun dayatmalarına karşı kendince direnmesi ve tavrını koyması ekmeğini emeğiyle kazanmak sevdasında olmasının hikayesine eşlik ettim. Üstad Orhan Kemal yine eşsiz bir anlatım tarzı ile kitabın içine çekiyor sizi, kendi adıma söylemeliyim ki okumadım da sanki ben uzaktan izledim herşeyi,o derece içindeydim. Filiz güzelliğinin önüne serdiği ekonomik fırsatları değil de kendi emeğiyle istediği yerde ve işte çalışmak ister. Sosyal göndermeler yan karakterler üzerinden çok güzel işlenmiş. Dönem 1960'lı yıllar fakat hala bazı şeyler aynı "çok yazık" ki. Filiz bana göre sembol karakter. Tavsiyem ısrar barındırır dikkate alınız. Orhan Kemal'i okuyunuz okutturunuz. Bizi bize anlatıyor gerçekten. (Çelebi)
Kitap benim için ortalamaydı. Güzel, genç bir kızın başından geçtigi olayları anlatıyor. Esasen bu tip şeyler gününüzde dahi var. Ama yazar bunu yalnızca yüzümüze vurmuş. Fakat etkileyici bir nitelikte degil. mesela Filiz 'in birisi onu begenince içten içe hoşuna gitmesi fakat bundan bir o kadar rahatsız olması güzel bir ayrıntıydı. Fakat bir saldırıya ugrayıp sanki öyle önemsiz bir şeymiş gibi unutması bana çok mantıklı gelmedi. Elbette kitap bunun üzerinden aksın demiyorum fakat etkileyici bir cümle dahi okuyamadım. Bir örnek vermek gerekirse dokumacının neden okuyamadıgın sorusuna cevabı çok etkileyiciydi. "Ekmek okuldan önce geldi de" . En azından böyle bir cümle olabilirdi. Ne kadar basit gözükse de bence oldukça etkileyici. Ayrıca filiz'in romancıya serzenişi de oldukça etkileyiciydi. Ama bu kadar. Orhan Kemal 'in dili farklıdır fakat ben begenemiyorum. Bu brnim şahsi görüşüm. Toplumsal yönüne bakacak olursak Filiz başından geçenler degil de bir yazarın deger görmemesi daha çok dikkatimi çekti (Nur Demir)
Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?
15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.
Orhan Kemal Kitapları - Eserleri
- Eskici ve Oğulları
- Bereketli Topraklar Üzerinde
- 72. Koğuş
- Cemile
- Murtaza
- Ekmek Kavgası
- Baba Evi
- Hanımın Çiftliği
- Avare Yıllar
- Önce Ekmek
- El Kızı
- Tersine Dünya
- Gurbet Kuşları
- Baba Evi - Avare Yıllar
- Evlerden Biri
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
- Çamaşırcının Kızı - Küçücük
- Kötü Yol
- Devlet Kuşu
- Kardeş Payı
- Arkadaş Islıkları
- Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
- Bir Filiz Vardı
- Kanlı Topraklar
- Dünya Evi
- Müfettişler Müfettişi
- Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
- Suçlu
- Sokaklardan Bir Kız
- Grev
- Sarhoşlar
- Yalancı Dünya
- Küçücük
- Sokakların Çocuğu
- İnci'nin Maceraları
- Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
- Yüz Karası
- Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
- İstanbul'dan Çizgiler
- Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı
- Elli Kuruş Çikolata
- Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
- Serseri Milyoner
- Yazmak Doludizgin
- Kenarın Dilberi
- Elli Kuruş
- Önemli Not!
- Hanımın Çiftliği
- Yağmur Yüklü Bulutlar
- Senaryo Tekniği ve Senaryolar
- Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
- Eskici Dükkanı
- Bütün Oyunlar 1
- Arslan Tomson
- Bütün Oyunlar 2
- Farecik - Uyku
- Küçükler ve Büyükler
- Arka Sokak
- Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
- Kaybolan Romanlar
- Hanımın Çiftliği
- Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
- Boyacı
- Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
- İstanbul İstanbul
Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri
- Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı. Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
- Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
- Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
- Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
- Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
- Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)
- “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
- Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
- Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
- "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
- Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
- Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
- ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)
- Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
- Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
- "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
- Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
- Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
- Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)