diorex
Dedas

Bir İmparatorluk Çökerken - Cahit Uçuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir İmparatorluk Çökerken kimin eseri? Bir İmparatorluk Çökerken kitabının yazarı kimdir? Bir İmparatorluk Çökerken konusu ve anafikri nedir? Bir İmparatorluk Çökerken kitabı ne anlatıyor? Bir İmparatorluk Çökerken PDF indirme linki var mı? Bir İmparatorluk Çökerken kitabının yazarı Cahit Uçuk kimdir? İşte Bir İmparatorluk Çökerken kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.08.2022 11:00
Bir İmparatorluk Çökerken - Cahit Uçuk Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Cahit Uçuk

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789753634129

Sayfa Sayısı: 504

Bir İmparatorluk Çökerken Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Artık çarpıtılmaya yüz tutan yakın tarihimizin birinci elden tanıklığı, yıllardır beklenen tekrar baskısıyla yeniden raflarda...

Cahit Uçuk, anılarında, Selanik ve İstanbul’un ahşap konaklarındaki görkemli yaşamı, işgal yıllarını, ülkeyi kaplayan kara bulutların arasından yeni bir devlet kurmaya çalışan idealist insanların çabalarını ve unutulmuşluğunu anlatıyor.

Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk kadın yazarlarından biri olan Cahit Uçuk’un anılarında anlattığı sadece onun değil, hepimizin geçmişi.

Bir İmparatorluk Çökerken Alıntıları - Sözleri

  • "Gelip geçen günler hep keder ve acı yüklüydü."
  • "...Allahım, sen çocukları daha kötü günlerle karşılaştırma."
  • "Güzel mi yani? Daha mı tatlı küçücük küçücük evlerde ayrı ayrı yanan ocaklar? Başlarında tecrübeli, bilgili büyükleri olmayan yuvalarda çocuk yetiştirmek... Taze kadınlar evinin işini görürken beşiklerini sallayacak büyük analar bulunmayacak. Bu evlerdeki hayat daha mı tatlı?"
  • "Sözler yetersiz, kelimeler manasız. Anlatamıyorum, ne desem kâfi değil. Özledim seni özledim. Özledim işte."
  • Cahit, Kaya'ya baktı. "Söyleyelim mi?" "Söyleme abla, annem belki de kızar." "Niçin kızacakmışım, söyleyin lütfen." Cevabı Cahit verdi: "Baba kokusu kokluyorduk." "Kirli pijamalardan mı?" "Kirli değiller ki, mis mis kokuyorlar." Kaya söze karıştı: "Baba kokusu kirlenmez ki..."
  • "Babası her zaman söylerdi, okumak bir sihirli anahtardır. Bilgi hazinelerinin kapılarını açar insanlara."
  • "Kitap okurken sayfaların arasından birilerinin çıkıvereceğini, hayatının yolunu değiştireceğini sanırdı."

Bir İmparatorluk Çökerken İncelemesi - Şahsi Yorumlar

ÇÖKEN İMPARATORLUĞUN ALTINDAN GELEN ÇIĞLIKLAR İLE İLGİLİ BİR İNCELEME: Bir İmparatorluk Çökerken” benim Cahit Uçuk’la tanışma kitabım. Selçuklu ve Osmanlının tüm zamanları ile ama daha çokta yıkılış dönemi ile ilgili pek çok kitap okumuş olmama rağmen Uçuk’un kendi çocukluk gözü ile anlattığı yıkılış öyküsü çok çarpıcı ve etkileyiciydi. O kadar ki, Uçuk’un çocukluk anılarını okurken adeta bir alev topunun içinden geçermiş, bir uçurumun yüzünde asılı kalmış gibi, soluk soluğa okudum anılarını. Uçuk’un anılarını kağıda döktüğü dönemdeki olgun bir birey gözüyle değil, hadiseleri o çocukluk döneminde anlayabildiği kadarıyla yorumlaması herhalde kitabı çok severek ve adeta o günleri yaşayarak okumamdaki en önemli etkendi. Evet. Hukuk ve adaletin olmadığı her yer elbette zindandır. Ne Selçuklu ne de Osmanlı bir hukuk sistemine sahip değildi. Firavunların ne kadar yetki ve gücü denetimsizse tahta oturan her şehzadenin de gücü o kadar denetimsizdi ve bu da devleti çöküşe sürüklemişti. Zira Selçuklu ile Osmanlının gücü; sınırsızca toplayabildiği ve ölümleri halinde kimseye hespap verme sormluluğu olmayan ucuz asker gücüne dayanıyordu. Eğitim, öğretim ise, cahiliye Araplarının din anlayışının insanlarımıza dayatılmasından ibaret olup, Osmanlı aydını ile cahili arasında bir fark kalmamıştı. Halkın can ve mal güvenliği de dâhil devletten hiçbir istifadesi, beklentisi yoktu. Gündüz tahsildar gelir, elde avuçta ne varsa alır götürür, gece ise eşkıyaların hükümranlığı başlardı. Maalesef bu gün de devam eden Türk İslam devlet anlayışını Halk âşıkları şu ölümsüz dörtlükleriyle en güzel şekilde ifade etmiyorlar mı? Şalvarı şaltak Osmanlı Eğeri kaltak Osmanlı Eken de yok biçen de yok Yiyende ortak Osmanlı Selçuklu Osmanlı öyleydi de Atatürk, Cumhuriyet dönemi ve günümüz yönetim anlayışı nasıldı?.. Onu Osman Yüksel Serdengeçti’nin başından geçen bir olaydan ve bu güne bakarak anlayabiliriz herhalde. Bir gösteride yakalanan Serdengeçti Ankara’nın ünlü valisi Nevzat Tandoğan’ın huzuruna çıkartılmıştı. Tandoğan üniversite öğrencisi bu gence şunları söyleyecekti: “Ulan öküz Anadolulu! Sana mı kaldı Türklük ve Türkçülük! Bu memlekete komünizm lazımsa biz getiririz, Türkçülük lazımsa onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var. Birincisi çiftçilik yapmak, ikincisi çağırdık mı askere gelmek” Uçuk, bir Osmanlı paşasının kızı sayılırdı ve çil çil altınların savrulduğu konaklarda, etrafında bir hizmetçi ordusuyla büyümüştü. Paşa ise arkasını saraya dayamış kişi demekti. Fakat saray ile çevresi her dönemde kendini devlet ve halkın üstünde bir güç gibi görmek isteseler de onların gücü de tabi ki devletin ve halkın gücüyle sınırlıydı. Devlet çökünce bütün Anadolu insanı gibi Uçuk ve ailesi de o çöküntünün altında kalmış, Uçuk’un anıları ise o yıkıntının altından duyulan boğuk bir çığlıktan ibaretti. Kitapla kalın. (Halil Korkmaz)

Samimi ve akıcı bir dille yazılmış mükemmel bir kitap. Kız babası olduğum ve babasını kaybetmiş biri olarak bana çok dokundu, ama baba özlemini bu kadar insanın içine nakış gibi işleyen satırları daha önce okumamıştım. Yazar kitabın da, Selanik ve İstanbul'un ahşap konaklarında geçen görkemli geçen yaşamı, işgal yıllarını, ülkenin üzerine çöken kara bulutların arasından yeni bir devlet kurmaya çalışan idealist insanların çabalarını ve unutulmuşluğu anlatıyor. Çarpıtılmaya başlanan yakın tarihimizin birinci elden tanıklığını dinliyorsunuz. Cahit Uçuk'un anılarında anlattığı sadece onun değil, hepimizin geçmişi... Akşama doğru Cahit'in babasına duyduğu özlem öylesine arttı, büyüyüp çoğaldı ki, doğru kirli çamaşırların konulduğu sepetin başına koştu. Sabah babasının çıkardığı pijamalar en üstte duruyordu. Onları aldı, sonra Kaya'ya seslendi. Kaya koşarak geldi, kocaman siyah gözleri korku doluydu, ablasının sesi onu ürkütmüştü. Cahit elindeki pijamaları gösterdi. "Ben baba kokusu koklayacağım, belki sen de istersin diye çağırdım." Kaya'nın yüzü güldü, "İsterim" dedi. "Öyleyse benimle gel". Dadısıyla yattığı arka odaya girdiler. Yataklar köşeye yığılmış, üstleri bir pikeyle örtülmüştü. İki kardeş duvarla yatakların arasındaki daracık boşluğa sokuldular, babalarının pijamalarını yüzlerine dayadılar, koklamaya başladılar. Babasının kullandığı traş sabunu, losyonu ve çamaşırın sabun kokularının karışımıydı baba kokusu... Soluklandıkça özlemleri yatışacağına artıyor, çoğalıyor, dayanılmaz bir ateş olup yüreklerine kadar sokuluyordu. Çocukların ortadan kaybolduklarını fark eden Hadiye, bahçeyi, odaları, hatta çatıdaki odayı araştırdı. Şayan'a sordu, o, oyun bahçesinin solundaki mutfaktaydı, görmemişti. Hadiye yeniden eve girdi, sonra onları yatak yığmıyla duvar arasındaki aralıkta, babalarının pijamalarıyla sarmaş dolaş olarak buldu. Uyumuşlardı. Onları ürkütmeden uyandırmalıydı. Yavaş yavaş seslendi: "Çocuklarım, Cahitciğim, Kayacığım, sizlere verilecek güzel bir havadisim var. Öyle güzel ki, duyunca sevineceksiniz." Cahit'in gözleri açıldı. "Yoksa babam geri mi döndü?" "Yok canım, yolcu yolunda gerek, hayırlısıyla gitsin de, hayırlısıyla dönebilsin. Bugün Cemil amcamızla kiraladığım tarlamıza gideceğiz." Cahit yerinden fırladı, Kaya pek anlayamadı, gözlerini ovuşturuyordu. Hadiye güldü. Kızları içini açıvermişti, ikisinin de yanakları al aldı, gözleri pırıl pırıl. "Siz babanızın kirli pijamasıyla ne yapıyordunuz baka-ı?" Cahit Kaya'ya baktı. "Söyleyelim mi?" "Söyleme abla, annem belki de kızar." "Niçin kızacakmışım, söyleyin lütfen." Cevabı Cahit verdi. "Baba kokusu kokluyorduk." "Kirli pijamalardan mı?" "Kirli değiller ki, mis, mis kokuyorlar." Kaya söze karıştı: "Baba kokusu kirlenmez ki..." Burası beni benden aldı gözyaşları içerisin de devam ettim bir süre. ve son sayfasın da bir söz ile yine insanın içine işliyor. Bu kitabı herkese önerebilirim. (CaNSeL KIRAÇ)

Yine 1900 lu yılları, büyük bir imparatorlugun çöķüsünü, bu sefer de Cumhuriyetimizin ilk kadın yazarlarından Cahit Uçuk un kaleminden okudum. Selanik te varlıklı bir yasamı anlatarak baslayan kitap, sırasıyla isgal yıllarındaki Istanbul, sonrasında Balıkesir, Hekimhan, Malatya ve Alanya-Antalya daki zorlu yasamı anlattı bana. Büyük konaklarda, sayısız yardımcıyla baslayan bir hayatın , yokluklar icinde nasıl şekillendigi ve Cumhuriyet dönemine nasil ulastığı bütün acıklıgıyla gözler önüne serildi. Bir kez daha savaşın ne kadar zor oldugunu, bugünkü yaşam sartlarımızi elde etmenin çok da kolay olmadıgını ve degerini bilmemiz gerektigini anladım. Dönem kitaplarını sevenlere okumalarını tavsiye ederim. (fisun)

Bir İmparatorluk Çökerken PDF indirme linki var mı?

Cahit Uçuk - Bir İmparatorluk Çökerken kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir İmparatorluk Çökerken PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cahit Uçuk Kimdir?

Cahit Uçuk asıl adı Cahide Üçok, ( d. 17 Ağustos 1911 İstanbul - ö. 7 Kasım 2004 İstanbul) Türk hikaye ve roman yazarı.

Babası son Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Siverek Milletvekili ve Kaymakam olan İbrahim Vehbi Üçok ve annesi aslen Selanikli olan Hadiye Hanım'dır. Üçok, ailenin ilk çocuğudur. Adına Cahit denilmesinin nedeni ise; babasının Hüseyin Cahit Yalçın ile olan yakın dostluğu ve ona karşı olan sevgisdir. Çocukluğunda babasının görevinden dolayı, üç buçuk yılını Hekimhan'da geçirmiş daha sonra ise Alanya'ya taşınmışlardır. Cahit, çocukluğunda caz şarkıları söylemeyi de çok seviyordu.

Birçok denemelerde bulunan Uçuk'un ilk masalı, 1935 yılında Nazım Hikmet'in çıkardığı Yarım ay isimli dergide yayımlandı. Öncesinde şiir de yazan Cahit Hanım, bundan sonra tamamen hikaye ve roman yazımına yöneldi. Eserlerinde çoğunlukla kadın hakları ve kadının toplumdaki yeri konularını işleyip, zaman zaman mistik temaları da işlemiştir.

Cahit Uçuk, gerek romanlarının konuları, gerekse sıcak ve rahat anlatımı ile tanınan ve her zaman sevilerek okunan bir yazardı. Babıali'de ve Anadolu'da yayımlanan günlük gazete ve dergilere, piyes, masal, hikâye ve roman tefrikaları yazmıştır.

Sayıları her yıl artan roman ve hikâye kitaplarından başka, çok sevdiği çocuklar için de romanlar, öyküler, masallar, manzum masallar yazdı. Ona en güzel armağanı da, çocuklar için yazdıkları getirmiştir. Dünyanın ünlü çocuk klasikleri İkizler serisinin yirmi sekizinci kitabı olan Türk İkizleri ile Hans Christian Andersen armağanını kazanmış, bu kitabı, İngilizce dahil olmak üzere birkaç dünya diline çevrilmiştir.

Cahit Uçuk, yazar Mahmut Yesari ile kısa bir evlilik yapmıştır. Daha sonra Galatasaraylı futbolcu Cici Necdet ile on yıl süren ikinci bir evliliği olmuştur. Uçuk, hayatı boyunca dört defa evlilik yapmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk kadın yazarlarından Cahit Uçuk, 7 Kasım 2004'de İstanbul Bebek'teki evinde 93 yaşında öldü. Zincirlikuyu Mezarlığı'nda yatıyor.

Cahit Uçuk Kitapları - Eserleri

  • Gümüş Kanat
  • Türk İkizleri
  • Bir İmparatorluk Çökerken
  • Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar
  • Yıllar Sadece Sayı
  • Mavi Derinliklerdeki Sır
  • Alın Teri
  • Mavi Ok
  • Vatana Uzanan Yollar
  • Düğüm Düğüm Üstüne
  • Sihirli Rüzgar Çanı
  • Değişen Sensin
  • Sabır Taşı
  • Cennet Bahçesi
  • Sırrını Vermeyen Tabak
  • Gecenin Bu Saatinde
  • Bir Işıklı Pencere
  • Sevgiler Düğüm Düğüm
  • Uzaydaki Mavi Bilye 7 - Madenci Cemal Dede
  • Artık Geçti
  • Altın Pabuçlar
  • Gök Korsan
  • Dikenli Çit
  • Uzaydaki Mavi Bilye 9 - Mutluluk Yağmurları
  • Uzaydaki Mavi Bilye 5 - Dünyamız Tehlikede
  • Uzaydaki Mavi Bilye 1 - Harika Çocuklar
  • Fadiş, Bediş, Ediş - 1
  • Küçük Çoban Alim Kız-1
  • Doğanı Armağanı
  • Eve Doğan Güneş
  • Özlem Şarkısı
  • Unutmayacaktı
  • Uzaydaki Mavi Bilye 10 - Yeşil Cennet'e Doğru
  • Uzaydaki Mavi Bilye 8 - Özlenen Dostlar
  • Uzaydaki Mavi Bilye 6 - Yeraltındaki Dostlar
  • Uzaydaki Mavi Bilye 4 - Uçan Su
  • Uzaydaki Mavi Bilye 3 - Doğa Savaşçıları
  • Uzaydaki Mavi Bilye 2 - Sırlı Saray
  • Fadiş, Bediş, Ediş - 5
  • Fadiş, Bediş, Ediş - 4
  • Fadiş, Bediş, Ediş - 3
  • Fadiş, Bediş, Ediş - 2
  • Küçük Çoban Alim Kız-3
  • Küçük Çoban Alim Kız-2
  • Gurbette İki Yürek

Cahit Uçuk Alıntıları - Sözleri

  • Fırtınayla beslenen bir ruh korku tanır mı? (Gök Korsan)
  • "Sözler yetersiz, kelimeler manasız. Anlatamıyorum, ne desem kâfi değil. Özledim seni özledim. Özledim işte." (Bir İmparatorluk Çökerken)
  • Tarlaları uzak alanda değildi. Gölgeli bahçe yollarından geçerek düzlüğe ulaştılar. Tarlaları, altın bir dağ gibi yığılan ekinleri, ortada döğenin üstünde, döğenle beraber dönen Abuğ Hasan görünmüştü. (Türk İkizleri)
  • Motorkarın önünde sofralarını kurmuşlardı. İaşe bakanı Füsunsaz nine, yaşı ilerlemiş bir kadındı. Öylesi yaşlı ama ileri kafa kaç kişinin kaçında olurdu? İlkten Tanrı armağanı sağlığı vardı. Boyu uzun ve bir genç kız narinliğini koruyordu. Hala gençliğinin güzelliğini yaşına uygun bir biçimde sürdürüyordu. Canlıydı. Neşeliydi; çalışkandı ve çalışmayı seviyordu. Karı koca Hünkar Yaverleri birbiriyle her konuda eştiler. Birbirlerini bütünlüyor, birbirlerine yakışıyorlardı... (Uzaydaki Mavi Bilye 7 - Madenci Cemal Dede)
  • ... köylüler; bütün kış ocak başında, halı dokuyup, çorap örüp, yemiş yiyip, masal söyleyerek vakit geçirirlerdi. (Türk İkizleri)
  • Yaptıkları yanında, yapacağı birçok iş vardı. (Düğüm Düğüm Üstüne)
  • Sevgi taht kurmalıdır bağrınızın içine... (Gök Korsan)
  • Unutmayacağım ! Sana en çok ihtiyacım olduğu anda Görmezden gelişini (Unutmayacaktı)
  • Bu acıları yüreğinin bir tarafı sızlayarak hayatı boyunca hatırlayacaktı. Unutmayacaktı; daha doğrusu unutamayacaktı. Daha doğrusu unutmaması da gerekirdi. O acılar olmasa idi belki de hayatı tanımayacaktı ve sade, nes'eli bir çocuk hayatı sürüp gidecekti. Sonra, ileride başına gelecek en küçük zorluk onu şaşırtmaya yetecek, bocalayacaktı. Ama şimdi hayatı biliyordu. Felaketlerden korkmamak cesaretle göğüs germek lazımdı. Zorluklarla döğüş edenler, ancak onlar güçlükleri yenebiliyor, savaşı kazanabiliyorlardı. ve gene biliyordu ki, hayatta acılara sabırla, ağır başlılıkla dayanıp mücadele edenlerin yüzüne talih gülüyordu. (Gümüş Kanat)
  • Şu boş dünyada sevgiden gayri ne var ki?... (Alın Teri)
  • "Zaten saadet bu değil miydi? Dünyada sevdikleri olmak, onlarla beraber vatan toprağında yaşamak. Hastalıkları, sağlıkları, kederleri, sevinçleri beraber paylaşmak." (Gümüş Kanat)
  • – Ne hazine çıktı, ne altın!.. Sonra anladım ki dünyada hazine çalışmak, saadet sağlıkmış. (Gümüş Kanat)
  • Bizde millete hizmet, hakkı düşünmek nerde? Hazineyi kemirmek, tufeylilik var serde. Halk dişi, tırnağıyla çalışarak kazanır, Senin gibi beyler de bunu kendine sanır... (Gök Korsan)
  • "Allah isterse ne olmazlar olur..." (Gümüş Kanat)
  • Asıl hayat önümüzdeki yılların kıymetini bilmek,onların her dakikasını aylara yıllara sığdırabilme ustalığını elde etmek. (Erkekler Dünyasında Bir Kadın Yazar)
  • Tüm yurdunun, tüm okullarında şu anda, memleketinin çocukları bir ağızdan, bir yürekten "Türk'üm!.. Doğruyum!" diye okuyorlardı Türk'ün yeminini. Türk çocuklarının bağrından taşan bu sesler halka halka genişleyerek, büyüyor büyüyor, sonunda birleşiyordu bir tek ses olarak. (Alın Teri)
  • "Kitap okurken sayfaların arasından birilerinin çıkıvereceğini, hayatının yolunu değiştireceğini sanırdı." (Bir İmparatorluk Çökerken)
  • İkizler, gözleri kapalı konuşuyorlardı. Her taraftan horoz sesleri yükselirken; onlar yüreklerini dolduran eşsiz, büyük sevincin tatlılığı ile, rüyasız bir uykunun derinliklerine daldılar. 3 Ağustos 1937 (Türk İkizleri)
  • Sırtınıza yüklenen içi dolu heybeyi Silkip fırlatıverin şu beylik işlerini, Aklı erenler alsın boşta kalan yerini. (Gök Korsan)
  • Hadi bismillahirrahmanirrahim. Bu sofra nur, kaza bela yerinde dur. Bu sofranın rızkı, kısmeti artsın, eksilmesin, taşsın dökülmesin. Bu sofrada yiyip içenler sıkıntı yüzü görmesin... Amin. (Düğüm Düğüm Üstüne)

Yorum Yaz