diorex
sampiyon

Bir Serencam - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir Serencam kimin eseri? Bir Serencam kitabının yazarı kimdir? Bir Serencam konusu ve anafikri nedir? Bir Serencam kitabı ne anlatıyor? Bir Serencam kitabının yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu kimdir? İşte Bir Serencam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 11.03.2022 18:00
Bir Serencam - Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Yakup Kadri Karaosmanoğlu

Yayın Evi: İletişim Yayınları

İSBN: 9789754700503

Sayfa Sayısı: 224

Bir Serencam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Kadın, namus, din, cehalet; savaşın Anadolu’da bıraktığı izler; aşk, toplum parazitleri, ruh sapıklıkları, umutsuzluk ve görev duygularını konu edinen kitapta Yakup Kadri’nin biçim, içerik ve teknik yönünden başarılı hikayeleri yeralıyor.

Yirminci yüzyılın ilk yarısında büyük bir üretkenlikle dergilere yazdığı şiir, öykü, makale ve eleştri türü yazılarla Türk edebiyatı sahnesine adımını atan Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanları, hikayeleri, denemeleri, oyunları ve anılarıyla, en önemli edebiyatçılarımız arasında yer alır. Üslup özellikleri bakımından Yakup Kadri'nin 1910'dan 1974'e dek verdiği eserler Türkçe'nin geçirdiği bütün evreleri yansıtır. Eserlerinin konu ve fikir zenginliği de dil özelliklerinin çeşitliliğinden aşağı kalmaz. Yakup Kadri'nin Fransız edebiyatı etkisinde başlayan yazarlığı, 1920'lerden sonra özgün bir sese kavuşarak siyasi ve sosyolojik konulara, tarihe, dönem çatışmalarına ve birey psikolojisi irdelemelerine yönelir. Fecr-i Ati'den yetişmiş ama bunu izleyen elli yıl boyunca toplumsal koşullar, tarihi süreçler ve bireysel portreleri romanın dokusuna işlemek için roman tekniğiyle de boğuşmuş bir yazar olan Karaosmanoğlu'nun eserleri, hala tüketilmemiş ayrıntılarının tartışılıp incelenmesi gereken zengin bir "panoroma"dır.

Bir Serencam Alıntıları - Sözleri

  • memlekette neyin güzelliği kalmış, ne harap olmamış ki...
  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır.
  • insanlar kendi kendilerini pek iyi tanıyamazlar ve onun içindir ki daima, daima bedbaht olurlar. sizin ve benim ruhumuzda öyle hiç kapısı açılmamış mahzenler vardır ki, onların zulmet ve esrarı içinde neler yatar, neler saklanır? onu hiç kimse bilmez. bazen bir el, bazen bir rüzgar, bir hiç o kapılardan birini iter; o zaman siz müthiş bir şeyin karşısında titrer, donar kalırsınız. ruhun o mahzenlerinden, dehlizlerinden, karanlıklarından o zaman neler çıkar, bilir misiniz?
  • seni hiç değişmiyen tarafından daima seziyorum.
  • hikayemin mevzuu büsbütün başkadır. bu, esrarlı bir aşk hikayesidir ve para, ticaret, servet gibi hasis mesailden uzak, doğrudan doğruya kalbe ait pek şayanı ehemmiyet bir vak'adır.
  • Sevdiğin kadın seni terkedip giderken kalbinde kuduran elem, yaralı gururun değil de nedir?
  • Sende hiçbir şeyin hududu yok. Bana verdiğin hazlar nereden başlıyor? Nerede bitiyor?
  • "Avrupa'dan ilk geldiğin gün"dedi. "onu ilk kolunda gördüğüm gün sonra bütün fikrimi bir kelime ile anlatmış ve sen de bu fikrimi kabul etmiştin. Sana" bu ucubeyi nereden buldun?" demiştim; hatırlıyor musun? O zaman sende aynı kelimeyi tekrar etmiştin "evet ucube" demiştin...
  • "İstanbul benim asıl vatanımdır."
  • "Her büyük hakikat,her tam güzellik gibi en sade şekilde değil mi?.."
  • "Gitme, kal..."
  • o kadar yeşil ve şeffaf ki, yeryüzü, insana adeta bir deniz gibi hissini veriyordu.
  • "Sevgili,sevgiden tatlı ve ondan daha iyi şeyler var: Şefkat ve merhamet.."
  • Hanımefendi, insanlar kendi kendilerini pek iyi tanımazlar ve onun içindir ki daima, daima bedbaht olurlar.
  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır.

Bir Serencam İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir hikayeler arşivine ihtiyacımız vardı. Yakup Kadri’nin belli birkaç eseri dışında diğerlerinin de okunmaya çok ihtiyacı var ve arzu edenlere gönderimini hemen sağlayabilirim. İçerisinde 12 adet hikaye olduğunu belirterek başlamak istiyorum, tabi bazılarından roman da çıkabilirdi veya uzatılabilirdi ama artık imkansız şeyleri tartışmanın ne anlamı var? Bir Serencam, Baskın, Şapka, Bir Ölünün Mektupları, Yalnız Kalmak Korkusu, Bir Tercümeihal, Nebbaş, Bir Kadın Meselesi, Rahmet, Hasretten Hasrete, Hicap, Kör Göz Kör Gönül ise içindeki hikayeler. Hikayelerin en dikkat çekici yanı ise okuyanları en az bir hikayede kendini bulabilme şansları olarak söylenebilir. Dil olarak çok çok eski bir dil, en azından eski demek yerine önceki devrin dilinin kullanıldığını belirtelim. Sıkı takipçileri bilirler, Agatha’nın romanlarını da yeni nesil okuyamıyor kullanılan İngilizce anlaşılmıyor diye. Benzer bir durum olması kaçınılmaz. Çok değil biz yaşlandıktan kısa bir süre sonra genç neslin konuştuğunu anlamayacağız, ihtiyarların da bizi anlamadığı gibi. Kitaba adını da veren Bir Serencam, kelime olarak başa gelen bir olay veya durum demek. Akıbet benzeri bir anlamı var. Bu ilk hikayede de yıllar evveline (45 sene) dönüyoruz ve Nil Nehri üzerinde oturup sohbet eden iki insandan birinin bir gençlik anısına şahit oluyoruz. Buralarda biraz Arap Kültürü izleri görmek de mümkün. Ahmet Haşim ile çok samimi olduğu dönemlerde kaleme alınmış bir hikaye olabilir. Tanıdıkları veya yaşadığını bildikleri birinin de hikayesi olabilir. İşlenen olaylar ve toplumsal mesajların öne çıktığı hikaye kitabını tavsiye ediyor, iyi okumalar diliyorum.. (Sadık Kocak)

Bir Serencam, Yakup Kadrinin 12 adet hikayesinden oluşturduğu bir kitabı. Bence her biri bir roman olurdu. Dili ağırdı denilebilir belki bilmiyorum, sayfa altında lügat verdiğine göre. Herhangi bir olayı çok önemli bir vukuat gibi yazmak, çok müthiş bir olayı sıradan bir şey gibi yazmak kadar zordur. Burada yaptığı şey tam olarak budur. Betimlemeleri çok güzel. Bazen bir tek cümlesini defalarca okudum. (Seren ÖZDEMİR)

İçinde 12 adet harika hikaye bulunan Yakup Kadri Karaosmanoğlu eseri. En beğendiğim hikayeler ise Serencam ve Bir Kadın Meselesi hikayeleri. Çok kitap okumayı sevmeyenlere öneremeyeceğim bir kitap olur kendileri. Çok zor okunuyor. Eğer çok zeki değilseniz, çok fazla eski kelime olduğu icin okurken kalem kağıt kullanmanız gerekiyor. Başka türlü zaten zekiyseniz anında kaparsınız kelime anlamlarını. Ben çok zeki olmadığım için zorlandım. Bazı kelimeler satırın gidişatına uygun tamamlanıyor olsa bile geneli ağır bir kitap. Sayfa sonunda eski kelimelerin anlamları mevcut ancak aynı kelime ilerideki sayfalarda karşınıza yine çıkıyor fakat açıklaması daha önce verildiği için tekrar edilmemiş. Ufacık bir sözlüğümde oldu bu sayede. (DUA)

Bir Serencam PDF indirme linki var mı?

Yakup Kadri Karaosmanoğlu - Bir Serencam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bir Serencam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kimdir?

27 Mart 1889´da Kahire´de doğdu. İlköğrenimine ailesiyle birlikte gittiği Manisa´da başladı. 1903´te İzmir İdadisi´ne girdi. Babasının ölümünden sonra annesiyle yine Mısır´a döndü, öğrenimini İskenderiye´deki bir Fransız okulunda tamamladı. 1908´de başladığı İstanbul Hukuk Mektebi´ni bitirmedi. 1909´da arkadaşı Şehabettin Süleyman aracılığıyla Fecr-i Âti topluluğuna katıldı. 1916´da tedavi olmak için gittiği İsviçre´de üç yıl kadar kaldı. Mütareke yıllarında İkdam gazetesindeki yazılarıyla Kurtuluş Savaşı´nı destekledi. 1921´de Ankara´ya çağrıldı ve bazı görevler verildi. 

1923´te Mardin, 1931´de Manisa milletvekili oldu. Bir yandan da gazeteciliğini ve roman yazarlığını sürdürdü. Kadro Dergisi 1932´de Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir, Burhan Asaf Belge ve İsmail Hüsrev Tökin ile birlikte Kadro dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Savunduğu bazı görüşler aşırı bulunduğu için Kadro dergisinin 1934´te yayımına son vermek zorunda kalmasından sonra Tiran elçiliğine atandı. Daha sonra 1935´te Prag, 1939´da La Haye, 1942´de Bern, 1949´da Tahran ve 1951´de yine Bern elçiliklerine getirildi. 27 Mayıs 1960´tan sonra Kurucu Meclis üyeliğine seçildi. Siyasal hayatının son görevi 1961-1965 arasındaki Manisa milletvekilliği oldu. 13 Aralık 1974´te Ankara´da öldü. 

Yazı Hayatı: Karaosmanoğlu yazarlığa Ümit, Servet-i Fünun, Resimli Kitap gibi dergilerde başladı. Fecr-i Âticiler´in `sanat şahsî ve muhteremdir` görüşünü paylaştığı ve `sanat için sanat` yaptığı bu ilk döneminde Nirvana adlı bir oyun, makaleler, denemeler, düzyazı şiirler ve öyküler yazdı. Balkan Savaşı ve I. Dünya Savaşı sırasında ülkenin durumu, sanat anlayışını değiştirmesine yol açtı. Türk toplumunun çeşitli dönemlerdeki gerçekliğini sergilemek istediği için bir ikisi dışında eserlerinde belli tarihi dönemleri ele aldı. Kiralık Konak I. Dünya Savaşı öncesinin, Hüküm Gecesi II. Meşrutiyet´in, Sodom ve Gomore Mütareke döneminin, Yaban Kurtuluş Savaşı yıllarının, Ankara Cumhuriyet´in ilk on yılının, Bir Sürgün II. Abdülhamid döneminin işlendiği romanlardır. Panorama 1923-1952 yıllarını kapsar. Karaosmanoğlu 1920´lerden sonra iyimser bir devrimci görünümündeyken, sonra umutlarını yitirerek romancılığını devrimci yönde kullanmaktan vazgeçmiştir. 1955´ten sonra da anı kitaplarından başka bir şey yazmamıştır.Romanları arasında en ünlüleri Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban´dır. Nur Baba Nur Baba, Karaosmanoğlu´nun ilk romanıdır. 1922´de kitap olarak çıkmadan önce gazetede yayımlanmıştır. Ama yazılışı ondan sekiz dokuz yıl öncesine gider. O yıllar Karaosmanoğlu´nun Eski Yunan ve Latin edebiyatıyla ilgilendiği ve Çamlıca´daki bir Bektaşi tekkesine devam ettiği dönemdir. Nur Baba´yı Euripides´in Bakkhalar´ından esinlenerek ve tekkedeki gözlemlerine dayanarak yazmıştır.

Roman, öykü ve makaleleri ile Türk toplumunun Tanzimat’tan bu yana geçirdiği değişiklikleri anlatmış bir yazardır. Asıl ününü romanları ile sağlayan yazarın en ünlü romanları Nur Baba, Kiralık Konak ve Yaban'dır. Edebiyat yaşamının başında Fecr-i Ati edebiyat topluluğunun kurucu üyeleri arasında yer almış; daha sonra bireyci düşüncelerden uzaklaşarak toplumculuğu kabul etmiş bir yazar olarak değerlendirilir. Milli Mücadele yıllarında ve sonrasında etkin bir siyasal yaşam sürmüştür. Milli Mücadeleden itibaren Atatürk’ün yakın arkadaşları arasında yer almış; TBMM II., IV., XII. dönemlerde milletvekilliği yapmıştır. Kadro Dergisi'nin kurucularındandır. Dergi, devrin yöneticileri ile fikir ayrılığına düşüp Kemalizm’i değiştirmekle suçlanarak kapanmasından sonra diplomat olarak yurtdışında çeşitli görevlerde bulunmuştur. Anadolu Ajansı'nın kurucularındandır, ömrünün son yıllarında ajansın yönetim kurulu başkanlığını yapmıştır.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Kitapları - Eserleri

  • Yaban
  • Kiralık Konak
  • Sodom ve Gomore
  • Ankara
  • Atatürk
  • Hep O Şarkı
  • Nur Baba
  • Vatan Yolunda
  • Ergenekon 1 - Milli Mücadele Yazıları
  • Hüküm Gecesi
  • Gençlik ve Edebiyat Hatıraları
  • Politikada 45 Yıl
  • Panorama
  • Milli Savaş Hikayeleri
  • Tiyatro Eserleri
  • Bir Serencam
  • Ahmet Haşim
  • Bir Sürgün
  • Zoraki Diplomat
  • Anamın Kitabı
  • Hikâyeler
  • Erenlerin Bağından
  • İzmir'den Bursa'ya
  • Alp Dağları'ndan ve Miss Chalfrin’in Albümünden
  • Atatürkçülük Nedir
  • Pasifik Seçme Öyküler Dizisi 4
  • Okun Ucundan
  • On Dördünde Bir Adam

Yakup Kadri Karaosmanoğlu Alıntıları - Sözleri

  • "...sevmek, daima sevmek!" diyordu."Sonuna kadar, her şeye rağmen, ezalar, cezalar, hummalar ve gözyaşları içinde ve hastalıklar ve ölümler önünde daima sevmek." (Kiralık Konak)
  • Onun için insanlığın yegâne şiarı (işareti) yüksek bir edebî zevk sahibi olmaktı. (Ahmet Haşim)
  • "Dakikalar birer altın külçesidir; ey fani! Her külçenin altınını sızdırmadan bırakma!" (Okun Ucundan)
  • Bu kitabın neşrinden maksat, ne aleyhimizdekileri lehimize çevirmeye çalışmak, ne milletin kalbindeki gayz ve kini yeniden tutuşturmaktır; herkesten ziyade kendimizin habersiz olduğumuz Türk mazlumluğunun derecesi hakkında bizzat kendimizi aydınlatabilmektir. (İzmir'den Bursa'ya)
  • Bütün hayatınız ne kadar değersiz, ne kadar yapma hummalar içinde yıpranıp gidiyor... (Bir Sürgün)
  • Çünkü inanmak insanlar için ezeli bir ihtiyaçtır. (Bir Sürgün)

  • Ben, ne zamanın insanıyım? (Hep O Şarkı)
  • Ben, el ayak çekildikten sonra odamın kapısını sürmeleyip kitaplarımla baş başa kalmak saatini dört gözle beklerim. Çünkü, bu ömrümün bütün hazin sergüzeştini ve yaşadığım anın ağır sıkıntısını unuttuğum tek saattir. (Yaban)
  • İşsiz ve yalnız saatleri o kadar çoktur ki bu küçük ayna için onun yegâne ve daimî bir meşgalesidir, diyebiliriz. (Hikâyeler)
  • kırılıp dökülen benim gönlüm (Hep O Şarkı)
  • Ağa Han’ın en büyük ve hatta başlıca gelir kaynağı gerilik ve cehalettir. Asya milletleri ve bunun en karanlık bir cüz’ü olan İsmaililer, Kemalist Türkiyesi’nin yaymaya çalıştığı aydınlıkla bir kere uyanıp gözlerini açtılar mı ve yılda bir kerre yarı Tanrı olarak tanıdıkları Ağa Han’ın ağır cüssesini çeken kantar ortadan kalktı mı, vay bizim milletler arası milyonerin haline!.. Artık ne birini bırakıp öbürünü aldığı genç matmazellerin boyunlarına sıra sıra inci gerdanlık takabilir, ne Cannes’teki, Nice’deki konaklarda yan gelip oturabilir. Geçmiş ola artık bu villaların, bu şatoların, bu konakların kapısında bekleyen “Rolls Roys”lara da. İşte, Ağa Han, Tahran’ın Pakistan Büyükelçisi Raca Gazanfer Han’la beraber Türkiye’de irticaı böyle bir akıbeti önlemek için istiyordu. Zira, hissediyor ve biliyordu ki, Kemalist inkılâpçılığı maddi ve manevi sömürgeciliğin sonu demektir. (Zoraki Diplomat)
  • "Saatler, dakikalar bir türlü geçmesini bilmiyordu." (Panorama)
  • Ona göre, sevgi öncesizdi, sevgi sonrasızdı (Ankara)

  • Batan bir gemide bile,herkes kumanda mevkiini ele geçirmek istiyor. (Atatürk)
  • “ Sevmek daima sevmek! Karşımızdakinden hiçbir şey beklemeksizin, daima kendimizden vermek, esef etmemek, pişman olmamak, sevmek, daima sevmek ! “ (Nur Baba)
  • “Onlar gibi olmak, onlar gibi giyinmek, onlar gibi yiyip içmek, onlar gibi oturup kalkmak, onların diliyle konuşmak… Haydi bunların hepsini yapayım. Fakat, onlar gibi nasıl düşünebilirim? Nasıl onlar gibi hissedebilirim?” (Yaban)
  • Gel, demek isterdim ona ; gel sevgilim , daha yakına . Kaç zamandır hasretinle yanıp tutuşmaktayım. (Hep O Şarkı)
  • Her şey unutulup geçer diyenlere inanmayınız: Bizim şimdiki ruhumuz dünkü hâdisatın muhassalasıdır. (Bir Serencam)
  • "İnsan, evet, insan;" diyordu, "ona ne oldu? Onu ne yaptılar? (Panorama)
  • "Sevmeden sevilmek kadar büyük bir ruh işkencesi yoktur." (Hüküm Gecesi)

Yorum Yaz