diorex
Dedas

Bir Tutam Aydınlık - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir Tutam Aydınlık kimin eseri? Bir Tutam Aydınlık kitabının yazarı kimdir? Bir Tutam Aydınlık konusu ve anafikri nedir? Bir Tutam Aydınlık kitabı ne anlatıyor? Bir Tutam Aydınlık kitabının yazarı Aziz Nesin kimdir? İşte Bir Tutam Aydınlık kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 16.02.2022 12:00
Bir Tutam Aydınlık - Aziz Nesin Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Aziz Nesin

Yayın Evi: Nesin Yayınları

İSBN: 9786055794163

Sayfa Sayısı: 383

Bir Tutam Aydınlık Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Sevgili Okurlarım,

 Bu kitaptaki yazılarımın biçoğu gelecekten haber veriyor. Bir anlama Türkiye'nin fal kitabı. Hem de uzak geleceği değil, yakın geleceği bildiriyor. Örneğin "Devlet Devlete Karşı" başlıklı yazı, Sivas'taki insan kıyımı olayım öncesinden, tıpkı tıpkısına bildiriyor. Daha bunun gibi, olayları önceden haber veren biçok yazı okuyacaksınız bu kitapta. O olayları, yazının yayımlamamdan sonra yaşamışsak, yazarın bunu nasıl ve nerden bildiği bizi şaşırtabilir. Ama korkunç olanı şudur: Bu kitaptaki kimi yazılarda anlatılanlar dahaca yaşanmamışsa, gerçekleşmemişse, yaşanmış ve gerçekleşmiş olanlara bakarak okurlar, onların da günün birinde yaşana­cağını kestirebilirler.

 "Önsöz'den önceki bikaç söz"den

 (Tanıtım Bülteninden)

Bir Tutam Aydınlık Alıntıları - Sözleri

  • "Din faktörünün bu kadar öne çıktığı bir toplum, nasıl oluyor da beri tarafta bu kadar çok haram yiyor?"
  • Bütün şeriatçılar, bütün dinsel köktenciler, yobazlar, bağnazlar; uygarlığı, çağcıllığı, ilerlemeyi önlemek için, önce Atatürk düşmanı olmuşlardır.
  • “Din faktörünün bu kadar öne çıktığı bir toplum, nasıl oluyor da beri tarafta bu kadar çok haram yiyor?”
  • Eskiden kıyametler koparılan hırsızlıklar bugün sessizlikle geçiştiriliyor. Çünkü alıştık, çünkü duyarlılığımız nasır bağladı.
  • “Söyleyen denli dinleyen de arif olmak gerek.”
  • "Oysa adalet, insanların başka hiçbir umutları kalmayınca en son başvurup sığınacakları yerdir."
  • Pepsi Cola ve Coca Cola ve bütün kolalı içkiler, emperyalizmin öncü koludur. Emperyalizmin kölesi yapmak istedikleri ülkelere, önce Coca Cola ve Pepsi Cola reklamlarını, arkadan şişelerini sokarlar. Sovyetler Birliği'ne emperyalizm öncü kuvvet olarak önce şu ikisini soktu: Güzellik yarışmaları, Pepsi ve Coca Cola ve McDonald's... Son gidişimde Moskova'nın Gorki Caddesi'ndeki büyük kitapçı dükkânının McDonald's dükkanı olduğunu ve Lenin Mozolesi önündeki insan kuyruğunun McDonald's önüne taşındığını görmüştüm ve geceleri Moskova göklerini Pepsi ve Coca Cola'nın renkli ve ışıklı reklamları aydınlatıyordu. Eski Sovyetler Birliği'nde ve şimdiki Rusya Federasyonu'nda içit sıkıntısı olduğu için, hadi diyelim Pepsi ve Coca Cola'ya gereksinme duyulabilir. Ama Türkiye gibi meyvesi en bol ve çeşitli bir ülkede, bütün içit dükkânlarını kapatıp USA malı Pepsi ve Coca Cola'ya bağımlı olmanın, emperyalizmin kuyruğu olmaktan başka anlamı var mıdır? Bağımlı olmak diyorum. Çünkü bu kolaların insanda alışkanlık, yani bağımlılık yarattığını biliyorum. Bunlar bir içit alışkanlığı yaratıyor.
  • Hiçbişeyin karşıtı olmadıkça, kendisi de tam olarak var olamaz. Herşey ancak karşıtıyla var olabilir.
  • Gericilik, bağnazlık, yobazlık, köktencilik devletin ta içindedir, devleti sarmış, kuşatmıştır. Zaman zaman, Sivas'ta olduğu gibi, devleti teslim almaktadır.
  • Türkiye'nin gelir dağılımındaki adaletsizliği, haksızlığı, hatta soygunu görmemek için ille de hükümet mi olmak gerekiyor?
  • Kaygusuz Apdal, Pir Sultan Abdal gibi, birçok abdal maslahı (tapşırma) kullanmış halk şairlerimiz vardır. Pir Sultan Abdal bitek kişi değil. Biçok — en az dört — Pir Sultan Abdal vardır. Şiirleri bugüne kalanın, Pir Sultan Abdal'lardan hangisi olduğu kesin olarak bilinemez. Bundan çok daha önemli olanı, Pir Sultan Abdal'ların şiirlerindeki bileşik düşünce doğrultusudur. Bu durum, Pir Sultan'ları halkın özümsediğini, yığınların içinde eridiğini, halkın kendisi olduğunu ve halkın özlemini dile getirdiğini gösterir.
  • Türkiye'yi var güçleriyle ortaçağ bataklığına gömmek isteyenlerin hedefi, bugün Atatürk düşmanlığıdır.
  • Sana aptal olduğunu söylerken, bu sözüm duydugum derin ve büyük acının çığlığıydı. Namık'in ağzıyla sana sesleniyorum: Ey yareli şir-i jiyan Uyan, uyan bu hăb-i gafletten
  • Kehf Süresi: Dileyen inansın, dileyen inkâr etsin. Şüphesiz zalimler için duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırlamışızdır. Onlar yardım istediklerinde erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. Ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir duraktır.
  • İnsan haklarına, akılcılığa, uygarlığa düşman oldukları için, hangi dinden ve inançtan olursa olsun, bu bağnazlara, köktencilere düşmanım; çünkü onlar insanlığın, barışın düşmanıdırlar.

Bir Tutam Aydınlık İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Benimle aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz diye belirterek, derdini, daha doğrusu dert edindiklerini olabilecek en açık ifadeyle serimlemiş bir yazarın kitabına yorum yapmak denli zor bir girişim olamaz sanırım. Sırf bu sebeptendir ki bu bir inceleme, eleştiri yazısı olmayacak.. Kitap Aziz Nesin’in kendisi tarafından seçilmiş, Aydınlık gazetesinde başyazarlık yaptığı döneme ait yazılardan oluşuyor. 1 Mayıs 1993’ten 27 Eylül 1993’e.. neredeyse 5 ay..Ben de istiyorum ki bu yazı, döneme Aziz Nesin eşliğinde kısa bir bakış olsun.. "Türkiye'deki yazarlar, yazmadıklarından da sorumludur. Öyle durumlar olmuştur ki, o yazıların yazılması gerekirdi, yazılmamıştır. 1980'den sonra çok açık olarak yazarların büyük bir çoğunluğu yazarlık görevlerini yapmadılar." diyordu Aziz Nesin. Gerçeğin peşinde olduğu için, fikirlerini söylemekten çekinmediği, "Ben başkalarının yapmadığı, yapılması gerektiği halde yapmadığı şeyleri yapmakla, kendimi yükümlü sayıyorum." dediği için hakkında ölüm emri verilecekti.. hedeflerin ilki değildi, sonuncusu da olmayacaktı... ‘93 Ocak: Uğur Mumcu öldürüldü. Ölümü, manşetlerden kalem arkadaşlarının ‘Susmayacağız!’ tepkileri ile arşivlere taşındı. Uyuşturucu ve silah kaçakçılığının terör eylemlerini, siyasi islam hareketlerini nasıl beslediğini ortaya çıkarırken, şeriat yanlılarının yönetim, eğitim kademelerine sızdıklarını yazarken hedef haline geleceğini biliyordu. Laik ve demokratik Türkiye için, itinayla gizlenmeye çalışılan gerçekleri ortaya çıkarmak için ölmek pahasına sessiz kalmamayı seçti. Laiklik tehdit edilmişti, halk ona kalkan olmak için harekete geçecekti elbet. Yüzbinler yollara döküldü. Bülent Ecevit, “Uğur Mumcu’nun ölümü Atatürk’ün ölmediğini gösterdi,” cümlesini tarihe kazıdı. Yaklaşmakta olan ise bu söylemde yatan umuttan ve sağlıklı bir beynin hayal edebileceğinden çok uzaktı. 1922’de Atatürk uyarmıştı, “.. hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür.” Çabuk unutan ya da unutmuş gibi davranan hafızalar, 50ler ve sonrasında hem dış politikalarımıza hem ülke yönetimimize, ekonomimize karışılması iznini verdiler. Bizim yerimize düşünülüyordu ve biz razı görünüyorduk. ‘93 Şubat: Eşref Bitlis öldürüldü. PKK-ABD ilişkisini (Çekiç Güç) dillendirmeye başladığında, doğuda inşa edilmiş çekişmelere barışçıl yollarla çözüm getireceğini söylediğinde rahatsızlık yarattı. Dönemin başbakanı Demirel’e ve cumhurbaşkanı Özal’a durumu bildirmiş olsa da, kendisi ile birlikte dört askerin daha şehit olmasını engelleyecek herhangi bir girişim olmadı. Hızlıca verilen kaza raporu, olgular sorgulandıkça kaza değilmişe dönüştü. ‘93 Nisan: Turgut Özal öldü. Cumhurbaşkanlığını Süleyman Demirel devraldı ve hükümette yeni düzenlemeler yapılması gerekti. O günleri yaşarken bilmiyorduk ama, 8 yılda 8 koalisyon hükümetinin kurulup dağılacağı bir istikrarsızlık dönemi içindeydik. Aziz Nesin bu tarihlerde, önceki hükümetin Bakanlar Kurulu kararıyla Türkiye’ye sokulmasını yasaklandığı Salman Rushdie’nin Şeytan Ayetleri romanını çevirtip basmaya karar verdi. Aynı günlerde İlhan Arsel’in Aydın ve Aydın kitabı da toplatılmıştı. Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik ve laik bir hukuk devleti olduğu anayasal koruma altındaydı, ancak gözün gördüğü köy,başka hikaye anlatmaktaydı. Laik olabileceğimizi, gericilik, yobazlığa boğulmamış bir ülke olduğumuzu gösterebilmek, fikirlerden değil düşünmemekten korkmamız gerektiğini anlatabilmek için hakkında ölüm fetvası verilmesine rağmen Şeytan Ayetleri’nin çevirisinin yapılması ve basılması girişiminden vazgeçmedi Aziz Nesin. Hatta mayıs ayında yapılan bir röportajda ölüm emri sorulduğunda şöyle cevap verdi: “Şeytan Ayetleri romanının Türkçeye çevrilip yayımlanması ve dağıtımıyla, en kötü olasılıkla Humeyni'nin fetvasını, dinci yobazlar, bağnazlar ve köktenciler gerçekleştirirler. Ama bunu Türkiye Müslümanlarının yapacağını hiç sanmıyorum. Üçüncü sorunuza verdiğim yanıtta söylediğim gibi, Türkler İslamlığı Türkleştirmiş oldukları için, din adına cinayet işlemezler diye düşünüyorum. Yanılabilirim de... Ama biz, ölüm korkutması altında bile gerçek aydınların akılcılıktan ayrılmayacaklarını kanıtlamış oluruz.” Aziz Nesin’e koruma verildi, hem yurtiçinde hem yurtdışında polis korumasındaydı. Ama bu durum Aziz Nesin’in huzurunu kaçırdı ve koruma istemediğini belirten iki dilekçe verdi. “Türkiye’de insan, özgürlüğüne ne denli sahip olabilirse, o denli özgürlüğüme sahip olmak istiyorum,” diyordu. “Türkiye’de korunan kişinin, korumalarıyla birlikte öldürüldüğü çok görüldü. Böyle bir faciayı düşünerek, hiçbir savları olmayan zavallı korumaların(polislerin) benimle birlikte öldürülmelerini istemiyor, bunun endişesini çekiyordum.” Desteğini umduğu diğer aydın ve yazarlardan aldığı dönütler, laikliğe yeniden cansuyu vermek, “biçimsel demokrasimizi” demokratikleşme süreciyle dönüştürmek, düşünme şeklimizi onarmak adına oluşturmaya çabaladığı birlikteliğin gerçekleşmeyeceğini gösterdi Aziz Nesin’e. Ve şunları yazdı 12 Haziran’da: Şeytan Ayetleri benim ana sorunum da değil. Benim sorunum, Türkiye’nin yıllardanberi gericiliğe ödün vere vere, bugün bağnazlık, yobazlık, köktencilik bataklığına gömülmüş olmasıdır. (..) Bana "Şeytan Ayetleri'ni yayımlamanın şimdi zamanı mıydı?" diyenlere ben de soruyorum: Peki, şimdi zamanı değil de ne zaman zamanıydı? Yada ne zaman zamanı olacaktı? Sizler 12 Eylül faşizmine tepki gösteren bir avuç aydına da aynı sözleri söyleyen korkaklar, pısırıklar, sünepeler değil misiniz? (..) Tekkeler açılır, tarikatlar gelişirken nerdeydiniz ey mangalda kül bırakmayan korkaklar? Cumhuriyetimizin temellerinden eğitim birliği (Tevhid-i Tedrisat) bozulup imam hatip liseleri açılır ve günden güne sayıları artarken, buralardan yetişenler kaymakam, vali, savcı, yargıç hele hele öğretmen olurken, bakanlık kadrolarını doldururken nerelerdeydiniz? (..) Din ve ahlak dersi adı altında salt Sünnilik dersi okullarda zorunlu ders yapılırken de tepki göstermenin zamanı değil miydi ey korkaklar! Laik olmayan bu ülkede hala laik olduğunu sanan aydın bozuntuları, sizler ne zaman ortaya çıkıp da, "Bizler de varız, dediniz. (..) Hiç olmazsa korkaklığınızın mağarasına sığınıp orda pısıp kalın; bir de, "Şimdi zamanı mıydı? diyerek doğruyu söyleyenlere çelme takmayın. Sizler, Şeytan Ayetleri yüzünden beni öldürmek isteyen bağnazlar ve yobazlardan çok daha kötüsünüz. Çünkü onlar sizlerin korkaklığı, yüreksizliği, ödlekliği, pısırıklığı, sünepeliği, ikiyüzlülüğü sayesinde var olmuşlardır ve artarak var olmaktadırlar. (..) SİZ SUSANLAR SAYESİNDE VAR OLUYORLAR! ... ‘93 Temmuz: Sivas Katliamı yaşandı. 35 kişi boğularak veya yanarak hayatını kaybetti. Pir Sultan Abdal Şenlikleri’nde konuşma yapmak için Aziz Nesin de oradaydı. Şehirde esen gergin havanın herkes farkındaydı. Etkinlikler planlandığı şekilde yapılırken, cuma namazı için toplanan grup işinde fısıldaşmalar başlamıştı. “Biz burda namaz kılmaya geliyoruz, atiistler karşıda toplantı yapıyor.” diyordu mikrofon uzatılan biri. Namaz sonrası grup, dakikalar içinde toparlanıp önce hükümet binasına yürüdü. “Şeriat isteriz” , “Şeytan Aziz” ... Yükselen sesin hangi kafadan çıktığı gayet netti. Peki güvenlik kordonu oluşturan asker ve polis duyduklarına nasıl tepkisiz kalıyordu? Kalabalık Madımak Oteli’ne yöneldi. Şenliklere katılanlar ve otel çalışanları, otel içinde sıkışıp kaldılar. Kana susamış güruh birbirini ateşledikçe sokağı dolduran gürültü arttı. Otel ateşe verilirken kameralara şu cümle takıldı: “Lan, yakın lan” ...... Ilık suya konulduğunda, kaynamaya başlayan suyu fark etmeyen kurbağalar mıydı vali, güvenlik güçleri...? kimbilir.. İçişleri Bakanlığına getirildiğinde verdiği ilk röportajda kendisine bakanlık verilmesine şaşırdığını ve İçişleri Bakanlığı'nın durumunu çok iyi bilmediğini ifade eden Mehmet Gazioğlu, röportajdan beş gün sonra yaşanan facia için, “Sivas olaylarının nedeni, Aziz Nesin’in konuşmasındaki Sivas halkını kışkırtan sözleridir,” açıklamasında bulunarak, bir cümle ile asıl noktanın gözden kaçması için zemini hazırlayacaktı. Yaptığı konuşmada kışkırtıcı tek bir harf bile yoktu oysa. Şunu soracaktı Aziz Nesin: “Açık açık yalan söyleyerek, devleti ve kamuoyunu ve bütün iletişim araçlarını kandıran bir kimse, hükümet içinde nasıl güvenoyu alabildi?” Hakikaten yaa.. nasıl aldı? Bizi gülerken düşündürüyordu ya Aziz Nesin,hah, derlediği bu yazılarda gülecek malzeme bulmakta sıkıntı çekeceksiniz. Özel isimleri ve tarihleri görmezden geldiğinizde farklı(!?) olanın hedef yapıldığı tekerrür eden tarihimizi bulacaksınız sadece. Uyaranlar farklı, ama işaret edilen tehlikeler hep aynı.. Beynimin içinde dönüyor olmasına rağmen toparlayıp şurada cümle haline sokamadığım detaylar bende kaldı.. Geçmişi/şimdiyi merceklemek istediğiniz zaman için tavsiyemdir.. Kitapla kalın, düşünmeyi ihmal etmeyin :) (DlkSzgn)

Bir Tutam Aydınlık: Türkiye'de son yıllarda yaşanan bütün tehlikelere karşı yıllar öncesinden bizleri uyarmış Aziz Nesin. Ülkemizi yönetenler ve bizler bu uyarıları hiç dikkate almamışız. Bu uyarılarından biri de Fetö. 90 lı yılların başlarında,yazarın Aydınlık gazetesinde çıkan köşe yazılarından oluşan eserde yakın geleceğimiz yıllar öncesinden yazılmış.Bizler onun hiçbir uyarısını dikkate almamışız. Okuduğunuzda yazarın ileri görüşlülüğüne hayran olacaksınız.Aydınlarımızın canlı canlı otel odalarında yakılmadığı; daima barışık ,mutlu huzurlu bir Türkiye dileğiyle... (koca adam Mesut instagram/mesutkbkcgl)

Bir Tutam Aydınlık: Daha önce ayrıntılı inceleme ve alıntı yapan okurlar olduğu için çok söze gerek yok diye düşünüyorum. 1993 yılında yazılan yazıların güncelliğini koruması ülkemiz ve insanlarımız açısından düşündürücü ve kaygı verici. Okurken bitmesin diye ağır okuduğum Aziz Nesin kitaplarından birisi oldu. Düşünmek, aydın olmak ve ücretli vatanseverlik konuları benim için kitabın öne çıkan başlıkları oldu. Yeniden okunması gerekir. (Doğan Hayat)

Kitabın Yazarı Aziz Nesin Kimdir?

20 Aralık 1915’te İstanbul’da doğdu. İki yıl Darüşşafaka Lisesinde öğrenim gördü. Kuleli Askeri Lisesini bitirdi. Kara Harp Okulu ve Askeri Fen Okulundan mezun oldu. Üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullanmak" suçlamasıyla yargılanıp ordudan uzaklaştırıldı. Bir süre bakkallık yaptı. Ardından gazeteciliğe başladı. Yedigün, Karagöz ve Tan Gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet adlı bir magazin dergisi yayınladı. Sabahattin Ali ile birlikte, Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Alibaba mizah dergilerini çıkardı. 1951de bir kitapçı dükkanı, ardından bir fotoğraf stüdyosu açtı. 1954ten itibaren Akbaba mizah dergisinde takma isimlerle mizah öyküleri yazdı. Yazın yaşamı boyunda 100ün üzerinde takma isim kullandı. Kemal Tahirle birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu.Yeni Gazete, Akşam ve Taninde köşe yazıları yazdı. Yazarlığı, Öncü, Yeni Tanin ve "Ustura" isimli bir mizah eki de hazırladığı Günaydın gazetesinde sürdürdü. 1962de Zübük isimli mizah dergisini çıkardı. 1963te yayınevinin yanmasının ardından sadece yazmaya başladı. 1972de Çatalcada kimsesiz çocukların eğitimini gerçekleştirmeyi amaçlayan Nesin Vakfını kurdu. Kitaplarının tüm gelirini bu vakfa bağışladı. 1976-1980 arasında her dalda edebiyat ödülleri veren Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığını çıkardı. 1979da seçildiği Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanlığı görevini yıllarca sürdürdü. Sadece Türk edebiyatının değil dünya mizah edebiyatının da sayılı isimleri arasında yer alan Aziz Nesin, düşünceleri ve yazıları nedeniyle siyasi iktidarlardan sürekli baskı gördü, tutuklandı, yargılandı, sürgün edildi, cezaevlerinde kaldı. 6 Temmuz 1995 tarihinde yaşamını yitirdi. Öykülerinde Türk toplumunu ayrıntılarıyla yansıtır. Anlatımında halk edebiyatının ana öğelerinden yararlanır. Yer yer masal temasıyla ve mizah aracılığıyla günlük olayları, toplumsal aksaklıkları eleştirir. Türk edebiyatında çağdaş mizah yazarlığı tekniklerini geliştiren, genç mizah yazarlarının doğmasına yolaçan yazardır.

Aziz Nesin Kitapları - Eserleri

  • Zübük
  • Şimdiki Çocuklar Harika
  • Ölmüş Eşek
  • Nazik Alet
  • Gözüne Gözlük
  • Biz Adam Olmayız

  • Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz
  • Yol
  • Yokuşun Başı
  • Yokuş Yukarı
  • Sizin Memlekette Eşek Yok mu
  • Tatlı Betüş
  • İt Kuyruğu

  • Koltuk
  • Toros Canavarı
  • Pırtlatan Bal
  • Geriye Kalan
  • Memleketin Birinde
  • Havadan Sudan
  • Gıdıgıdı

  • Aferin
  • Surname
  • Merhaba
  • Az Gittik Uz Gittik
  • Ben de Çocuktum
  • Yüz Liraya Bir Deli
  • Yedek Parça

  • Aşkım Dinimdir
  • Sivas Acısı
  • Fil Hamdi
  • Zübüklüğün Sonu Yok
  • Adamı Zorla Deli Ederler
  • Anıtı Dikilen Sinek
  • Kördöğüşü

  • Bir Sürgünün Anıları
  • İstanbul'un Halleri
  • Yurt Gezileri
  • İhtilali Nasıl Yaptık
  • Hayvan Deyip de Geçme
  • Deliler Boşandı
  • Şehirden İndim Köye

  • Memurlar Memurlar
  • Gerçeğin Masalı
  • Bay Düdük
  • Hoptirinam
  • Gol Kralı
  • Bu Yurdu Bize Verenler
  • Mahmut ile Nigar

  • Ah Biz Ödlek Aydınlar
  • İnsanlar Uyanıyor
  • Tek Yol
  • Leyla ile Mecnun
  • Gözünüz Aydın Efendim
  • Bir Tutam Aydınlık
  • Nutuk Makinesi

  • Hangi Parti Kazanacak
  • Ah Biz Eşekler
  • Yeşil Renkli Namus Gazı
  • İnsanlar Konuşa Konuşa
  • Büyük Grev
  • Benim Delilerim
  • Nah Kalkınırız

  • Poliste
  • Damda Deli Var
  • Şimdi Avrupa
  • Sosyalizm Geliyor Savulun
  • Rüyalarım Ziyan Olmasın
  • Kalpazanlık Bile Yapılamıyor
  • Okuma Güncesi

  • En Masumlar İçerde
  • Rıfat Bey Neden Kaşınıyor
  • Mahallenin Kısmeti
  • Yetmiş Yaşım Merhaba
  • Bütün Oyunları - 1
  • Bütün Oyunları 2
  • Halimiz Hal Değil

  • Borçlu Olduklarımız
  • Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin'den Sıra Dışı
  • % Kaç Aptalız
  • Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üstüne
  • Aşk Şiirleri
  • Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim

  • Çuvala Doldurulmuş Kediler
  • Kalem Yapın Beni Kalem!...
  • Eğitim Üstüne
  • Batı'ya Giden Yoldayız
  • Bir Koltuk Nasıl Devrilir
  • Vatan Sağolsun
  • Seyyahatname

  • Türkiye Şarkısı Nazım
  • Okuduğum Kitaplar
  • Korkudan Korkmak
  • Salkım Salkım Asılacak Adamlar
  • Üçü Birden
  • Bütün Şiirleri 1
  • Kazan Töreni

  • Bütün Şiirleri 2
  • Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak
  • Hayvanlar Takımı
  • Maçinli Kız İçin Ev
  • Sondan Başa
  • Sora Sora Cennet Bulunur
  • Uyusana Tosunum

  • Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler
  • Hazret-i Dangalak
  • Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala
  • Mum Hala 1
  • Aziz Nesin'den Darbeler Kitabı
  • Sanat Yazıları
  • Gülmekten Öldüren Öyküler-1

  • Gülmekten Öldüren Öyküler 2
  • Alamanya Alamanya Bizden Aptal Bulaman Ya
  • Mum Hala 2
  • Soruşturmada
  • Aziz Nesin'in Anıları: Böyle Gelmiş Böyle Gitmez
  • Herkesin İşi Gücü Var
  • Suçlanan ve Aklanan Yazılar

  • Arkadaşım Badem Ağacı
  • Bir Dokun Bin Dinle
  • Cumhuriyet Dönemi Türk Mizahı
  • Unutulmayan Rüyalar
  • Bekârlık Sultanlıktır
  • Irak ve Mısır
  • Taşlamalar

  • Çocuklara En Güzel Masallar
  • Aziz Dede'den Masallar
  • Nasrettin Hoca Gülütler
  • Okullar İçin Kısa Oyunlar
  • Sporcu Milletiz Vesselam
  • Bursaname - Aziz Nesin'in Bursası
  • Laiklik, Dincilik ve Atatürkçülük

  • Bayan Aynur ile Bay Buyur
  • Bilmem Ne Adası
  • Bir Vicdan Davası
  • Onursal Doktor Olamamanın Büyük Onuru
  • Bulgaristan'da Türkler Türkiye'de Kürtler
  • Aşk Öyküleri
  • Aydınlar Üstüne

  • Büyüklere Masallar 1
  • Büyüklere Masallar 2
  • Türkiye Toplumu ve Demokrasi
  • Bütün Oyunları - 3
  • Bütün Oyunları 4
  • Aziz Nesin - Klaus Liebe Harkort Mektuplaşmaları
  • Aziz Nesin - Saliha Scheinhardt Mektuplaşmaları

  • Aziz Nesin - Tahsin Saraç Mektuplaşmaları
  • Tut Elimden Rovni
  • Erkek Sabahat
  • Çiçu
  • Hadi Öldürsene Canikom
  • Dört Kitap Tek Ciltte
  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 1

  • Ölümü Hak Eden Ölümsüz Aziz Nesin Cilt: 2
  • Azizname
  • Saçkıran
  • Gübre Kralı
  • Şiirin Tam Zamanıdır
  • Biraz Gelir misiniz?
  • Bir Aşk Var Bir De Ölüm

  • Hoşça Kalın
  • Bişey Yap Met
  • Qum Qalalar
  • Hekayələr
  • Azîz Nesin - Meral Çelen Mektuplaşmaları
  • Gülmece Öyküleri 9
  • Bizim Memleket

  • Gülmece Öyküleri 5
  • Gülmece Öyküleri 2
  • Memleketin Birinde - Hoptirinam
  • Deniz Aslanı
  • Baba Mirası
  • Berber Nonoş
  • Gülmece Öyküleri 3

  • Üç Kitap Birarada
  • Nutuk Makinası, Az Gittik Uz Gittik
  • Gülmece Öyküleri 8
  • Aziz Nesin Bütün Kitapları
  • Kendini Yakalamak
  • Boyalı Tilki Masalı
  • İstanbul'dan Ne Haber

  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 2
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 1
  • Seçilmiş Satırlar
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 3
  • Aziz Nesin Ali Nesin Mektuplaşmaları 4
  • Sosyalizm Geliyor Savulun

Aziz Nesin Alıntıları - Sözleri

  • İslamlıktan sonra da .. şimdi de kız çocukları pek makbul sayılmıyor, başlık parasını saymazsan. Müslümanlarca … (Bay Düdük)
  • Sen insanların zahirine değil zamirine bak. (Toros Canavarı)
  • Yoksular yaşamları boyunca yalnız bir kez kolaylık görürler, o da öldükten sonra; cenazeleri hemen kalkar, çabucak. (Ben de Çocuktum)
  • Muayeneye giren çocuğu, içi kül dolu bir kaba yellendirirlermiş. Yel ne denli çok kül kaldırırsa o denli iyi, o denli yiğitlik sayılıyor. Yel hiç kül kaldırmazsa, çok kötü..." Mangalda kül bırakmaz" sözü, sonradan bir alay sözü olarak kullanılmış olsa bile, kabadayılığı, yiğitliği anlatmak için söylenir. (Yokuşun Başı)
  • Sen artık bu kitapta: noktaları , virgülleri , satırları taşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta : koşmuyor , bağırmıyor , alnını kaşımıyorsun.. Sen artık bu kitapta yaşamıyorsun. (Aşk Şiirleri)
  • Ayağını sıcak tut, başını serin, Kendine bir iş bul, düşünme derin. (Nasrettin Hoca Gülütler)

  • Önce bir sayımdöküm yapmalıyım Neleri götüreceğim Geri dönüp alamam Kendimden hiç bırakmamalıyım geride Gölgemi de gölgesizliğimi de Söyleyemediklerim yazamadıklarım Verilemeyen yanıtlarım Benimle olmalı üzünçlerim acılarım Utançlarım gözyaşlarım Söyletilmeyen şarkılarım Hiç bir kötülüğüm kalmamalı arkamda Aldatmaları sevdiğim kadınların Kurnazlıkları çıkarcıkları küçük küçük Zaman zaman kurnazlıklarım Düşlerimi hiç mi hiç bırakamam En değerli varlıklarım Hele sonsuz tasalarım ki yaşama sığmayan Ve hiç sönmeyen harlı tutkularım Ne kalır benden geriye Hiç O hiçi de kendimle almalıyım (Seviye On Ölüme Beş Kala - Kendini Yakalamak)
  • Aslında Sayın Başkan Hoobert iyi insandı. Sayın Başkan iyiydi ama, ne yazık ki çevresindekiler kötüydü. Nedense bu iyi başkanların çevresini de hep kötü kişiler alıyordu. (Kalpazanlık Bile Yapılamıyor)
  • Yabancı bir kentte insanın yalnızlığı daha bir katmerleniyor. (Sizin Memlekette Eşek Yok mu)
  • "Zenginlik sermaye birikimidir; uygarlık kültür birikimidir.Bizde böyle birikimler olmadığı için de , toplumumuz tutarsızdır. Ulusal zenginliğin , uygarlığın birikim demek olduğu bizde , daha 19. yüzyıl sonunda anlaşılmıştır.Ama bu bir TERS anlamadır.Bizde bu birikim , devlet gücüyle zengin yetiştirmek diye anlaşılmıştır.TERS işleyen mantık şudur: 'Yurdun kalkınması için zenginlik gerekir. Bizde kendiliğinden zengin yetişmediğine göre , devlet yardımıyla zengin yetiştirmeli , sermaye birikimi saglanmalıdır.' ...Devlet zengin yetiştirmeye kalkarsa kimleri seçer? Elbet kendisini devlet yapanları, kendinden olanları... " (Suçlanan ve Aklanan Yazılar)
  • Bakınız, neden olmaz, izah edeyim. Affedersiniz, ismiâliniz Beyfendi? Ulvi Bey... Müşerref olduk efendim. Benim adım Şâzi. Çok memnun oldum. Evet... ne diyorduk? Ol­maz.. Katiyen olmaz. Çünkü efendim, herşeyden önce bir maarif plânımız yok. Bendiniz uzun yıllar maarifte hizmet ettiğimden bu işleri gayet iyi bili­rim. Plânsız, programsız hiçbir iş olmaz efendim. Affedersiniz Beyfendi, ismiâlinizi öğrenebilir miyim? Ulvi Bey... Çok güzel, memnun oldum. Benim adım da Şâzi... Çünkü efendim bizde herşeyden ön­ ce bir tedrisat sistemi yok. Onun içindir ki, biri… (Kördöğüşü)
  • Bu pis burjuvaların Allah bin türlü belalarını versin!.. (Aziz Nesin'in Güncesi Mum Hala)
  • "Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur, ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur..." | (Ah Biz Eşekler)

  • Amerikada otuzaltı gazeteye birden yazan bir başyazar, — Sizde, dedi, bir başyazar, kaç gazeteye yazar? — Bizde, dedim, her gazetenin ayrı bir başyazarı vardır, ama, hepsi de aynı şeyleri yazar!.. — Ayrı ayrı insanlar nasıl aynı şeyi yazarlar? — Bizde ayrı gayrı yoktur. Birlik, beraberlik falan... İşte öyle... — Sizde demokrasi var mı? — Az bişey vardı, ama son zamanlarda yedek parçası kalmadığından kullanamıyoruz? (Yedek Parça)
  • İnsan, sevebilir miyim diye düşünüyorsa sevemeyecek demektir. İyi ki sevide düşünce yok;yoksa kimse kimseyi sevmezdi. (Aşkım Dinimdir)
  • Gece yatakta bir elimi attığım zaman, elimin tuttuğu yalnızlık... Korkudan öbür elimi atıyorum, kendimi tutuyorum, soğuk, ıslak, titreşik... (Çiçu)
  • "Ben ölmüşüm baba, neden bana hiç demediniz?" (Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz)
  • “İster altından olsun, ister demirden, kafes kafestir!” (Memleketin Birinde)
  • Sizin sevdiğiniz her şeyi ben de severim. (Gol Kralı)
  • İnsanın kendini olduğundan başka göstermek için harcadığı çabalar onu gülünç yapar. Hele bu para konusunda ise gülünçlüğün derecesi daha da artar. (Aziz Nesin'den Çocuklara En Güzel Öyküler)

Yorum Yaz