diorex
life

Bir Uzun Yürüyüş - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bir Uzun Yürüyüş kimin eseri? Bir Uzun Yürüyüş kitabının yazarı kimdir? Bir Uzun Yürüyüş konusu ve anafikri nedir? Bir Uzun Yürüyüş kitabı ne anlatıyor? Bir Uzun Yürüyüş kitabının yazarı Uğur Mumcu kimdir? İşte Bir Uzun Yürüyüş kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 03.03.2022 22:00
Bir Uzun Yürüyüş - Uğur Mumcu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Uğur Mumcu

Yayın Evi: um:ag Yayınları

İSBN: 9789758084111

Sayfa Sayısı: 146

Bir Uzun Yürüyüş Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

"... Dostu ve düşmanı şunu kabul etmelidir ki Boran, sosyalizm kavgasında en soluklu ve dirençli olanlardan biriydi. Sosyalizm inancından bir an bile geri dönmedi. Uzun savaşım yıllarının son günlerinde çelişkili çizgiler çizse de, genel doğrultusundan hiç ödün vermedi; çileli ve acılı oldu.

1 Mayıs olan doğum tarihi, bir bakıma, Boran'ın Marksizm'le bütünleşen siyasal ve ideolojik çizgisini de belirlemiş oldu...

TİP olayı yaşandı. Aynı olayı bir kez daha yaşamak artık olası değildir. Fakat yaşanan bu olaydan, aradan geçen bunca yıldan sonra ders çıkartılmaz mı? Sanıyoruz, arayanlar için, bu röportajlarda böyle dersler de -hem de bol bol- var!..."

(Arka Kapak)

Bir Uzun Yürüyüş Alıntıları - Sözleri

  • Ne vakte dek bu acıklı sefalet, Bu viranlık, bu inilti, bu kaygu? Ne vakte dek bu uğursuz cehalet, Bu taassup, bu görenek, bu uyku? Yazık, sana ağlamayan şiire; Yazık, sana titremeyen vicdana; Yazık, sana uzanmayan ellere; Yazık, seni kurtarmayan insana.! Anadolu - Mehmet Emin Yurdakul
  • Ölümsüz olan Nazım’ın deyişi ile “Ve elbette ki, sevgilim, elbet / Dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya / Dolaşacaktır en şanlı elbisesi ile / İşçi tulumu ile / Bu güzelim memlekette hürriyet...”
  • Fikirler ancak pratiğe, eyleme yansırsa önemlidir. Eğer insanın yaşayışında hiçbir etki göstermiyorsa, o fikre sahip olmuşsun ne, olmamışsın ne? Marksizm’i öğrenmeye devam edince anladım ki, bireylerin inandıkları fikirleri yaşamlarına geçirmelerine evet, ama toplumu değiştirmek ve geliştirmek tek başına bireyin yapacağı bir iş değil, örgüt işidir, yani parti işidir.
  • Kapitalizmden sosyalizme geçiş reformist anlamda bir düzen değişikliği değildir. Feodalizmden kapitalizme geçiş gibi de değildir; çünkü o bir tür sınıfsal toplumdan başka tür bir sınıfsal topluma geçiştir. Kapitalizmden sosyalizme geçiş ise, binlerce yıldır sürüp gelen çeşitli sınıflı, yani sömürüye dayanan toplumlar çağını kapatıp, sınıfsız ve sömürüsüz toplumlar çağını aşan dev bir tarihsel sıçramadır evrimde.
  • Marksizm'le tanışmam bana bildiğim bir şeye yeni bir açıdan bakmayı da öğretti. Daha önceleri Türkiye'nin nasıl kalkındırılabileceği, toplumların nasıl değiştiği konuları üzerinde dururken, şu sonuca kendiliğimden varmıştım, Fikirler ancak pratiğe, eyleme yansırsa önemlidir. Eğer insanın yaşayışında hiçbir etki göstermiyorsa, o fikre sahip olmuşsun ne, olmamışsın ne?
  • Sosyalizmin kökünü kazımak ve büsbütün yok etmek olası değildir. Buna kimsenin gücü yetmez. Üzerinden devlet buldozerleri de geçirseniz, sosyalizm yarın kır çiçekleri gibi fabrika bahçelerinde ve tarlalarda açacaktır!
  • "Her şeyi düşünmüştüm bu işlere girerken. Hapis yatmayı, baskıları, şunu bunu... Ama yetmiş altı yaşında, bir yabancı ülkede sürgün yaşamak hiç aklıma gelmemişti."
  • Ne var ki, İnönü'nün ve CHP'nin ve egemen sınıfların baş korkusu komünizmdi. Savaşın kazanılmasında Sovyetler Birliği'nin belirleyici etmen olması, bundan ötürü itibarının çok yükselmesi ve gücünün artması bu korkuyu arttırıyordu. Türkiye şöyle veya böyle çok partili, genel seçimli, parlamentolu bir rejime geçerse, batılı devletler, hele ABD daha ötesini kurcalamazdı. Nitekim de öyle oldu, komünist partisi hatta 1960'lara kadar herhangi bir sol partisi olmayan birçok partili parlamenter rejime geçildi. Batılı demokrat ülkelerden hiçbir ses çıkmadı.
  • Türkiye İşçi Partisi ilk kurulduğu günlerde, "Aranızda ajan var mı?" sorusuna bir deneyli sosyalist şaka ile karışık şu yanıtı vermişti: -Ajan olabilir. Vardır. Önemli olan ajanların çoğunluk oluşturmamalarıdır.
  • Marksizm'i öğrenmeye devam edince anladım ki, bireylerin inandıkları fikirleri yaşamlarına geçirmelerine evet, ama toplumu değiştirmek ve geliştirmek tek başına bireyin yapacağı bir iş değil, örgüt işidir, yani parti işidir.
  • Leninist terminolojide "revizyonizm" bir suçlayıcı ve aşağılayıcı kavram olarak Marksizm'i yeniden gözden geçirmek isteyenler için kullanılır. Marksizm'i günün koşullarına göre yeniden değerlendirmek isteyenler "revizyonist" olarak suçlanırlar.
  • Bütün kapitalist ülkelerde işçi sınıfının sermaye sınıfı karşısında konumu ve temel çıkarları da aynıdır: Sömürüden ve sömürü düzeninin ürünü olan sosyal eşitsizlikten ve adaletsizlikten ve diğer olumsuzluklardan kurtulmak. İşçi sınıfının bu çıkarlarına cevap veren, kurtuluş yolunu gösteren ideoloji ise, sosyalist ideolojidir.
  • Üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerinde temellenen kapitalizmin dürtüsü ve özel amacı, özel sermayenin karını büyütmektir, günümüzde özellikle tekelci uluslararası sermayenin... Üretim araçlarının sosyal mülkiyeti üzerinde temellenen sosyalizmin dürtüsü ve amacı, halk kitlelerinin ihtiyaçlarını sürekli artan, iyileşen, çeşitlenen bir üretimle karşılamaktır. Birincisi sömürüye dayanır, ikincisi sömürünün ortadan kaldırılmasına.
  • Ne var ki cumhuriyetin ilanından sonraki gelişmeler devrimin demokratikliğinin bunlarla sınırlı kaldığını gösterdi. İşçi, emekçi halk kitleleri, aydınlar, düşün ve sanat yaşamı, tam ve sert bir baskı altında tutuldu. Demokratik hak ve özgürlüklerin hiçbiri tanınmadı, uygulanmadı. Kısacası, Batılılaşma, "muasır medeniyet”e ulaşma, yani Batılı kapitalist ülkelerin düzeyine ulaşma sözde amaç olduğu halde, Türkiye Batı demokrasileri türünde bir demokratik rejime bilinçli olarak sokulmadı.
  • Sosyalizmde elbette her şey insan içindir. Ne var ki, tüm insanların maddi/manevi, ruhsal ve kültürel açılardan bütün ihtiyaçlarını karşılayabilme, insanca yaşama ve kişiliklerini her yönüyle geliştirme koşul ve olanaklarına kavuşabilmeleri, yine aynı insanların emeğiyle; örgütlü, bilinçli, düzenli -gerektiğinde özverili -, yaratıcı çalışmalarıyla gerçekleşecektir, yalnız üretim dallarında değil, toplum yaşamının her alanında.

Bir Uzun Yürüyüş İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ne kadar kıymetli bir gazeteceyi kaybettiğimizi bana bir kez daha hatırlatan bu kitap TBMM'ye giren ilk sosyalist parti TİP'in kuruluşunu gerçekleştiren nedenleri, kuruluşunu ve sonrasında yaşanan olayları, darbelerle kesintiye uğramış Türkiye demokrasisini, Marksist-Leninist yaklaşımı, bilimsel ve oportünist sosyalizmi, TİP içinde yaşanan çalkantıları Türkiye'nin ilk kadın sosyoloğu olan ve 1970 yılında TİP Genel Başkanlığı yapmış Behice Boran'ın gözünden anlatıyor. Röportaj şeklinde ilerleyen kitap yer yer Uğur Mumcu ve Behice Boran arasındaki görüş ayrılıkları sebebiyle hiddetleniyor ama saygı çizgisini aşmıyor. Kitabın sonunda Uğur Mumcu, Behice Boran ile röportaj yaptığı konularda kendi görüşlerini kaleme almış. Hayatı mücadele ile geçmiş, tutuklamalar ve suçlamalar karşısında hiçbir zaman yılmamış Behice Boran'ın hikâyesini Türk sol tarihine ilgi duyan herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. (Elif Sevil)

Uğur Mumcu'nun Behice Boran ile yaptığı söyleşi. TİP'in nasıl kurulduğu, nasıl kapanıp tekrar tekrar açıldığı, birbirleri arasında görüş farkları, Boran'ın gençliği vb. konular hakkında. Behice Boran ilginç bir figür. Okunması gerek. (Omer)

Uğur Mumcu • Bir Uzun Yürüyüş: Behice Boran ile yapılan bir söyleşi... Dönemin Türk Solu’na dair yapılan araştırma, dönemin özdeşleşen kişilerini tanımak, dolayısıyla da dönemin önemli yerinde olan T.İ.P. ile beraber olaylardan ders ve sonuç çıkartmak için bir kaynak niteliği sunuyor kitap... (V)

Kitabın Yazarı Uğur Mumcu Kimdir?

Uğur Mumcu (d. 22 Ağustos 1942, Kırşehir - ö. 24 Ocak 1993, Ankara), Türk gazeteci, araştırmacı ve yazar. 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konulan bombanın patlaması sonucu suikasta kurban giderek yaşamını yitirmiştir.

Ailesi

Annesi Nadire Hanım, babası Tapu Kadastro memuru Hakkı Şinasi Bey idi. Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de, dört kardeşin üçüncüsü olarak doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) ile olan evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından Ekim 1994'te Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı adında bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye İzmir Milletvekili olarak girmiş ve halen TBMM Başkanvekilliği görevini yürütmektedir.

Ağabeyi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'nun Uğur Mumcu ile ilgili röportajlarının bir kısmı Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır.

Eğitim yaşamı

İlk ve orta okulları Ankara Bahçelievler Deneme Lisesi'nde okuyan Mumcu çok aktif bir öğrenciydi. 1961'de başladığı üniversite eğitimini avukat olmak üzere başladığı Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde 1965'te tamamladı. Henüz öğrenciyken 26 Ağustos 1962'de Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan "Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle Yunus Nadi Ödülü'nü aldı. 1963'te fakültede öğrenci derneği başkanı seçildi. 1969-1972 yılları arasında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde İdare Hukuku Profesörü Tahsin Bekir Balta'nın asistanı olarak çalıştı.

Askerlik dönemi

Askerliğini yapmaya hazırlandığı sırada 12 Mart döneminde bir yazısında kullandığı "ordu uyanık olmalı" sözleriyle, "orduya hakaret etmek" ve "sosyal bir sınıfın öteki sosyal sınıflar üzerinde tahakkümünü kurmak" suçunu işlediği iddiasıyla gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi'nde pek çok aydınla birlikte bir yıla yakın kalan Mumcu, bu davadan dolayı 7 yıl hapse mahkum edildi. Fakat bu karar Yargıtay tarafından bozuldu ve Mumcu serbest bırakıldı. Bu olaydan sonra askerliğini yedek subay olarak yapması gerektiği halde, 1972-1974 yılları arasında Ağrı'nın Patnos ilçesinde, resmi tanımıyla "sakıncalı piyade eri" olarak tamamladı. Patnos'ta, ağır koşullar altında askerliğini yaparken, zaten uzun zamandan beri var olan ülseri yüzünden mide kanaması geçirdi.

Gazetecilik dönemi

Yeni Ortam gazetesinde köşe yazarlığı yapan Uğur Mumcu, 1975'ten itibaren Cumhuriyet'te 'Gözlem' başlıklı köşesinde düzenli olarak yazmaya başladı. Aynı zamanda Anka Ajansı'nda çalışmaktaydı. 1975'te Mart dönemini sergilediği makalelerinden oluşan Suçlular ve Güçlüler adlı kitabını yayınladı. Aynı yıl, Altan Öymen' le birlikte hazırladıkları, Süleyman Demirel'in yeğeniYahya Demirel'in hayali mobilya ihracatını konu edinen, Mobilya Dosyası adlı kitabı yayınlandı.

1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. "Gözlem" başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 1977'de Sakıncalı Piyade ve Bir Pulsuz Dilekçekitapları yayımlandı. Ertesi yıl, Sakıncalı Piyade adlı yapıtını Rutkay Aziz ile birlikte tiyatroya uyarladı. Oyunu Ankara Sanat Tiyatrosu tam 700 kere sahneledi. 1978'de, ünlünün yaşam öykülerini, siyasal geçmişlerini, bir güldürü zenginliğiyle anlattığı kitabı Büyüklerimiz yayımlandı.

1981'de terörün silah kaçaklığıyla ilgisini ortaya koymak ve kamuoyunu bu konuda uyarmak için yazdığı Silah Kaçakçılığı ve Terör yayımlandı. Aynı yıl, Mehmet Ali Ağca'nın Papa'yı öldürme girişiminden sonra Ağca üzerine inceleme ve araştırmalarını yoğunlaştırdı.

Türkiye'de terör olaylarının artması nedeniyle 1979 yılında 12 Mart dönemi öncesi ve sonrası gençlik liderlerinin yaşadıklarını kendi ağızlarından yansıttığı ve silahlı eylemlerle bir yere varılamayacağına dikkat çektiği kitabı Çıkmaz Sokak'ı yayımladı. 1982'de Ağca Dosyası, ardından Terörsüz Özgürlük adlı makale derlemesi yayımlandı. 1983 yılında Ağca ile cezaevinde röportaj yaptı. 1984 yılında Aziz Nesin öncülüğünde bir grup tarafından Cumhurbaşkanlığı ve TBMM Başkanlığına sunulan, ancak Kenan Evren'in imzalayanları "vatan hainliği" ile suçlayarak dava açtığı Aydınlar Dilekçesi'nin hazırlanmasına katıldı; 12 Eylül döneminde aydınlara yapılan işkenceyi anlatan Sakıncasız adlı oyunu yazdı; Papa-Mafya-Ağca kitabını yayımladı.

1987'de araştırmacı gazetecilik açısından büyük bir başarı kabul edilen Rabıta ve 12 Eylül adlı kitapları; 1991'de en önemli araştırmalarından biri olan Kürt-İslam Ayaklanması 1919-1925yayımlandı.

1991 yılında İlhan Selçuk ve yaklaşık seksen Cumhuriyet gazetesi çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. Bir süre işsiz kaldı. 1 Şubat - 3 Mayıs 1992 tarihleri arasında Milliyet Gazetesi'nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesindeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992'de Cumhuriyet'e döndü.

Mumcu, 7 Ocak 1993 tarihinde "Mossad ve Barzani" isimli bir yazı yazdı. Bu yazısında Barzani, CIA ve Mossad arasındaki bağlantılara değindi ve yazısını şöyle bitirdi:

"Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD'ın Kürtler arasında?" "Yoksa CIA ve MOSSAD, anti-emperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?"

8 Ocak 1993 tarihli Cumhuriyet Gazetesindeki Ültimatom başlıklı yazısında ise yakında yayınlayacağı kitabında istihbarat örgütleri ile Kürt milliyetçileri arasındaki bağlantıları açıklayacağını yazmıştı. Kardeşi İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ceyhan Mumcu, cinayetten önce Uğur Mumcu'nun İsrail elçisiyle görüşme yaptığını basına gönderdiği açıklamada yazmıştı. Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı bombalı saldırı sonucu hayatını kaybetmeden önce polis-mafya-siyaset ağının derin boyutlarını araştırmaktaydı. Öldürülme sebebi olarak Abdullah Öcalan'ın bir müddet MİT için çalıştığını araştırması iddia edilmektedir.

Suikast

Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'taki evinin önünde, arabasına konan C-4 tipi plastik bombanın patlaması sonucu suikaste kurban giderek yaşamını yitirdi. Suikastın hemen ardından olay yerinde inceleme yapan uzmanların hiçbir delil bulamadığı, patlamayla etrafa dağılan ve cımbızla toplanması gereken delillerin ise süpürgeyle süpürüldüğü iddia edilmiştir.

Suikasti; İslami Hareket, İBDA-C, Hizbullah, PKK gibi örgütler üstlendi. Suikastin arkasında Mossad'ın ve kontrgerilla'nın olduğu da iddia edilmiştir. Ergenekon Davası sanıklarından Ümit Oğuztan, iddianamede yer alan ifadesinde, Mumcu'nun seri numarası silinmiş ve şu an Irak Devlet Başkanı olan Kürdistan Demokratik Partisi lideri Celal Talabani'ye götürülen silahlarla ilgili araştırması nedeniyle öldürüldüğünü iddia etti. Ayrıca ağabeyi Ceyhan Mumcu kendi yaptığı araştırmada ölümüne yakın bir süre içerisinde Mossad ve Barzani ilişkisi ortaya çıkınca İsrail büyükelçisinin ısrarla kardeşi Mumcu'yla birebir olarak görüşmek istediği, ancak Uğur'un tek görüşmeyi kabul etmemesine rağmen görüşmenin yapıldığını belirtmiştir.

Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'yu ziyaretleri sırasında dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü ve İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, "cinayeti çözmenin, devletin namus borcu olduğu"nu belirterek adeta namus sözü verdiler (1993). Suikastın failleri yakalanamamıştır.

Ödülleri

1962 Yunus Nadi Ödülü ("Türk Sosyalizmi" başlıklı makalesiyle)

1979 Türk Hukuk Kurumu Yılın Hukukçusu Ödülü

1979 Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın Gazetecisi Ödülü

1980 & 1987 Sedat Simavi Vakfı Kitle Haberleşme ve Gazetecilik Ödülü

1980, 1982 & 1992 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (inceleme dalında)

1983 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (röportaj ve seri röportaj dalında)

1984, 1985 & 1987 Nokta Dergisi Yılın Doruktaki Gazetecisi Ödülü

1987 İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Ödülü (güncel yazılar dalında)

1987 Cumhuriyet Gazetesi Örnek Gazeteci Ödülü (Rabıta Olayı dolayısıyla)

1988 Cumhuriyet Gazetesi Bülent Dikmener Haber Ödülü

1993 Nokta Dergisi Doruktakiler Basın Onur Ödülü

1993 Gazeteciler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü

Uğur Mumcu Kitapları - Eserleri

  • Sakıncalı Piyade
  • Kürt Dosyası
  • Tarikat-Siyaset-Ticaret
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Liberal Çiftlik
  • Rabıta

  • 12 Eylül Adaleti
  • Söz Meclisten İçeri...
  • Gazi Paşa'ya Suikast
  • Kürt-İslam Ayaklanması
  • Tüfek İcat Oldu...
  • Papa-Mafya-Ağca
  • 40'ların Cadı Kazanı

  • Çıkmaz Sokak
  • Devrimci ve Demokrat
  • Büyüklerimiz
  • Silah Kaçakçılığı ve Terör
  • Bir Pulsuz Dilekçe
  • Suçlular ve Güçlüler
  • Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi

  • Bir Uzun Yürüyüş
  • Terörsüz Özgürlük
  • İsterler ki Susalım
  • Ağca Dosyası
  • Uyan Gazi Kemal
  • Aybar ile Söyleşi
  • Saklı Devletin Güncesi " Çatlı vs. "

  • Dersim
  • İnkılap Mektupları
  • Katiller Demokrasisi Hırsızlar Düzeni
  • Sahte Atatürkçülük
  • Kontrgerilla Öğretileri
  • Devlet, Silah, Adalet
  • Suçlular ve Güçlüler

  • Çağın Suçu
  • Yolsuzluk, Şiddet, Bağımlılık
  • Laiklik Ruhuna Fatiha
  • Bomba Davası Ve İlaç Dosyası
  • Söze Nereden Başlasam
  • Sağcı Düşünce
  • Söz Meclisten İçeri

  • Hukuk, Devlet, Aşiret
  • Amerika Küsmesin
  • Ata’m İzindeyiz
  • Milliyetçilik A.Ş.
  • Modern Türban
  • 12 Eylül ve Şeriat
  • Namuslu Olma Cesareti

  • Engelli Demokrasi
  • Bu Düzen Böyle Mi Gidecek
  • Kurtar Bizi Baba
  • Bağımsızlık Gülü
  • Son Yazılar
  • Demirel ve Çankaya
  • Alaturka Kapitalizm

  • Ermeni Mandacılar
  • Bir Devlet Arıyoruz.
  • Polemikler
  • 24 Ocak Anayasası
  • Esir Teşebbüs
  • Ortadoğu'da Amerikan Bilardosu
  • Dost Yüzlerde Zaman

  • Eğilmeden Bükülmeden
  • Quisling Cephesi
  • Devlet Modası: Tek Yol Özal
  • Kuvvayı Ticariye Ruhu
  • Batı Kulübünde Dans
  • Paşa Tasarrufları
  • Ortadirek Türküleri

  • Sistem
  • Türkiye'nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Düzeni
  • Türk Memet Nöbete
  • Haram Düzeni
  • Askeri Marksizmden Demokratik Sosyalizme
  • Kemalizm Sendromu ve Pax-Amerikan
  • Yabancılaşma, Kenanizm, Özalizm

  • Örs ve Çekiç
  • Tohum ve Toprak
  • Kır Çiçekleri
  • Petrol Bekçisi
  • Serbest Piyasa Ve Kemalizm
  • Tüfek İcad Oldu
  • Büyüklerimiz

  • Sevr mi Lozan mı?
  • Kazım Karabekir Anlatıyor
  • Arap Siyaseti

Uğur Mumcu Alıntıları - Sözleri

  • Günler akıp gidiyordu. Siyasal iktidar diktatörlük yolunu açmak için zorluyordu. Adaletsiz bir sömürü düzeni yalnız çıkarcıları koruyordu. Halk, korkunç biçimde geçim derdine düşmüştü. (İnkılap Mektupları)
  • Ama bizler, Osmanlı İmparatorluğu'nun «Padişahım çok yaşa» diye bağırtılan «tebası» değil, Atatürk Cumhuriyeti'nin özgür düşünceli yurttaşlarıyız. Bu yüzden, yurttaş olmanın verdiği hak ve özgürlükle, hiçbir korkuya ve hiçbir komplekse kapılmadan görüşlerimizi açıklamak isteriz. (Terörsüz Özgürlük)
  • Geleceğimiz ne kadar kararırsa, geçmişe dönüp kahramanlık türküleri söyleyeceğiz. Halkımız da böyle ninnilerle uyutulacak: - Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik. Evet öyleydik amma, şimdi ne haldeyiz? (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Devletin temeline dinamit koymak... işte devletin temeline dinamit koymak budur. Devleti sadece iktidar partilerinin çevresinde oluşan bir güç sanmak. (Devlet, Silah, Adalet)
  • Bu gergin ortamda Hergün bir olay bekliyoruz. Çünkü artık kaba kuvvet bütün ülkede egemenliğini ilan etmiştir. Bu ortamda saldırganların amaçlarından biri de, ilerici basını susturmaktır. (Cumhuriyet 22 Mart 1977) (Kontrgerilla Öğretileri)
  • Şiddetin geçer akçe olduğu bir toplumda son sözü en güçlü şiddet araçlarına sahip olanlar söyler. Bu bir evrensel kuraldır. (Suçlular ve Güçlüler)

  • "Anayasaya bakarsanız, yasa önünde herkes eşittir. Uygulamaya göz atarsanız, insanlar çeşit çeşittir." (Milliyetçilik A.Ş.)
  • Kaç kişi öldürüldü bu güne kadar? Yetmedi mi? Vicdanlarınızın pansumanını bu kanlı kefenle mi yapıyorsunuz? (Tüfek İcat Oldu...)
  • ‘Evet ne olursa olsun ben, Patnos dağlarında halk çocuklarıyla er olarak askerlik yapmayı, emekli olduktan sonra, siyasal iktidarın uzattığı yönetim kurullarında, onbinlerce lira para alan orgeneral olmaya değişmem!’ (Sakıncalı Piyade)
  • ne İslamcıdır ne de lâik.., Ya nedir? Ülkücüdür.... (Tarikat-Siyaset-Ticaret)
  • Aşiret ağalarının ellerinden topraklarını alıp yoksul köylülere dağıtmak bir toprak devrimidir! (Kürt Dosyası)
  • "Komutan ülkücülerde yakalanan silahları hiç önemsemez, ama solcu, bir pankart astı mı, savcılığı da herkesi de ayağa kaldırırdı." (12 Eylül Adaleti)
  • Bir başka gün, Dışişleri Bakanı kürsüde konuşurken, bu sayın üye "hür parlamenter rejimde" sık sık rastladığımız şu "zoolojik" yaklaşımla uyarıda bulunuyor: Eşşekleri susturun sayın başkan... (Söz Meclisten İçeri)

  • Ben diyorum ki, "tartışalım", bütün konuları tartışalım. Tartışmaya, bu tartışma uygarca olduğu sürece, hiçbir sınır, hiçbir yasak getirilmemeli; getirilmemeli ki, bu insanlık mirasından, özgürce ve eşitçe yararlanalım! (Söz Meclisten İçeri)
  • Sağcısı ve solcusu ile bu ülke bizim ülkemizdir. Yaşanan olay ise açıkça bölücülüktür. Ulusal barışı ve bütünlüğü sarsan her olaya nereden ve kimden gelirse gelsin yurttaşlık ve tarih bilinci ile karşı koymak zorundayız. Bölücülüğe karşı sağcının da solcunun da elbirliği yapması gereklidir. (Dersim)
  • Unutmayalım ki «cesur bir kez, korkak bin kez ölür». Önemli olan, insanın, böyle bir toplumda bir «mezar taşı» gibi suskunluk simgesi olmamasıdır. (Suçlular ve Güçlüler)
  • "Ne Amerikan emperyalizminin işbirlikçiliği, ne Sovyet güdümü, ne de Tanzimat batıcılığı... Ulusallık içinde devrimcilik, özgürlük ve bağımsızlık: Devrimci siyaset işte budur." (Devrimci ve Demokrat)
  • Mustafa Kemal, Ocak ayında çıktığı yurt gezisinde, İzmit’te, Musul sorununu gazetecilere şöyle anlatmıştı: Musul sorununa gelince… Biz bu ili eski sınırı ile ulusal sınırlarınız içine almıştık. Bu sorunda İsmet Paşa, Lord Curzon ile karşı karşıya geldi. Curzon diyor ki; “Musul, Irak’ın ayrılmaz parçasıdır. Musul, Irak için gereklidir. Bunu vermeyeceğiz. İsterseniz sizi petrollere ortak edelim.” Oysa Musul, bizim için petrol değil memleket sorunudur. En son aşama budur. Ve Musul sorununun Boğazlarla Adalar sorunu görüşüleceği zaman halledileceğini söyledi. Sorun da bu noktada kaldı. Musul sorunu nazım çözülecekti? Gazi Paşa, ne gibi bir çözüm düşünüyordu? Önce İngilizlerle görüşmelerde bir çözüm yolu aranacaktı. Olmazsa? Olmazsa savaş! Musul’u alacak komutan bile kafasında hazırdı: Kazım Karabekir! (Kürt-İslam Ayaklanması)
  • Bir hükumet düşünün ki, hırsızdır. Soyuyor memleketi. Meb'ussunuz, biliyorsunuz. Gelmişsiniz bu kürsüye, "arkadaşlar" diyorsunuz, "böyle bir hükumet bir saniye başta tutulmamalidir. (Söz Meclisten İçeri...)
  • Kürtler ve Ermeniler anlaşmışlardı. Ermeniler, büyük bir kısmı Kürtlerin devlet kurmak istedikleri topraklar üzerindeki haklarından vazgeçecekler ve Amerika ve Avrupa'da Kürtler lehine propaganda yapacaklardı. (Kürt Dosyası)

Yorum Yaz