Bitik Adam - Thomas Bernhard Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bitik Adam kimin eseri? Bitik Adam kitabının yazarı kimdir? Bitik Adam konusu ve anafikri nedir? Bitik Adam kitabı ne anlatıyor? Bitik Adam PDF indirme linki var mı? Bitik Adam kitabının yazarı Thomas Bernhard kimdir? İşte Bitik Adam kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Thomas Bernhard
Çevirmen: Sezer Duru
Orijinal Adı: Der Untergeher
Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları
İSBN: 9789753639934
Sayfa Sayısı: 120
Bitik Adam Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
"Onu çeken, insanların mutsuzlukları içindeki halleriydi, insanların kendileri değildi, mutsuzluklarıydı ve insanın olduğu her yerde buna rastlıyordu, diye düşündüm, insankolikti o, çünkü mutsuzluk özlemi çekiyordu. İnsan mutsuzluktur, dedi hep, diye düşündüm, yalnızca budala olan bunu aksini savunur. Doğmak mutsuzluktur, dedi, yaşadığımız sürece de bu mutsuzluğu sürdürürüz, bir tek ölüm kesip atar bunu. Bu, hep mutsusuz demek değildir, mutsuzluk yoluyla mutlu olabiliriz, dedi, diye düşündüm."
Thomas Bernhard'ın son dönem romanlarından Bitik Adam, "dahi" Glenn Gould, Goldberg Varyasyonları, piyano başında gelen ölüm ve intihar ekseninde sürülen bir iz: "Bitik adam" Wertheimer"in mutsuzluk coğrafyasında, Bernhard anlatımı eşliğinde insanın koyu karanlıklarıyla yüzleşme çağrısı.
Thomas Bernhard, zaman ilişkin gerçekliklerin ötesinde bir saydamlık.
Bitik Adam Alıntıları - Sözleri
- Doğum yerimizi seçemeyiz. Ama doğduğumuz yerden uzaklaşabiliriz, bizi ezmeye kalkıyorsa, bizi öldüren şeyden uzaklaşabiliriz, ...
- Basit insanlar karmaşık insanları anlamazlar ve onları kendi iç dünyalarına iterler, hem de herkesten daha insafsızca. Basit insan denilenlerin kişiyi kurtaracağına inanmak en büyük yanılgıdır. İnsan en bunalımlı zamanında onların yanına gider ve onlardan resmen kurtuluş dilenir, onlarsa kişiyi daha da derin bir ümitsizliğe iterler. Zaten onlar nasıl olur da karmaşık birini karmaşıklığından kurtarabilirler ki...
- Daha başlangıçtan beri, aslında her şeyiyle ona iğrenç gelen bir dünyanın içine doğmuş olmakla başa çıkamamış.
- Bir şeyden ötekine kaçar ve kendimizi mahvederiz. Hep uzaklaşır gideriz, tükenene kadar.
- Bana en iyiler arasında olmak yetmiyordu, en iyi olmak ya da kimse olmamak istiyordum, böylece vazgeçtim, ...
- Bir insana, hiç kimseyle olmadığımız gibi bağlı olmak için, yan yana olmamız gerekmez, ...
- Bir dostumuz olduğunu sanıyoruz, ama zamanla dostumuz olmadığını görüyoruz, çünkü kesinlikle hiç kimsemiz yok, gerçek bu...
- Tüm yaşamımız boyunca acemilikten kaçarız, ama o bize hep yetişir ve bizi geçer, ...
- Biz şu ya da bu insan mutsuz bir insandır dediğimizde hep doğrudur ama şu ya da bu insan mutludur dediğimizde, bu hiçbir zaman doğru değildir.
- Biz, yanlış anlamalar içine doğuyor ve var olduğumuz sürece bu yanlış anlamalardan bir daha kurtulamıyoruz, istediğimiz kadar çaba gösterelim, boşuna.
- Biz hiç kimseyi, o kişi istemezse kendimize bağlayamayız, ...
- Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
- Yaşamın tüm rahatsızlıklarını, tüm düş kırıklığı durumlarını, dünyadaki tüm ezici kötülükleri kuramda ustaca hallediyor, ama uygulamada asla beceremiyordu.
- "Ülkemiz tarihinde hiç bu kadar alçalmamıştı, tarihinde hiç bu kadar alçak ve aynı zamanda karaktersiz ve budala insanlar tarafından yönetilmemişti. Ama halk da aptal, böyle bir durumu değiştiremeyecek kadar zayıf. Herhalde bir sonraki seçimlerde de bu acıklı durum değişmeyecek, çünkü Avusturyalılar her duruma alışırlar, şimdi on yıldan fazla bir zamandır içinde yüzdükleri bataklığa da alıştılar. Zavallı halk."
Bitik Adam İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Thomas Bernhard’ın okuduğum üçüncü kitabı oldu. Gerçekten de çok ilginç bir adam bu Thomas Bernhard. Okunacak binlerce kitap olmasa düşeceğim peşine ve bütün kitaplarını tek tek okuyup o karmakarışık beyninin içerisine gireceğim; ama ne yazık ki buna şimdilik vaktim yok. Bir gün kafayı kırarsam, ilk peşine düşeceğim yazarlardan birisisin Bernhard! Öncelikle yazar ile ilgili yaptığım araştırmalarda ve şimdiye kadar okuduğum üç kitabında da kahramanlar sakatlar, yaşlılar, yalnızlar, kaybedenler ve zihinsel rahatsızlıkları olan kişiler arasından seçilmiş. Bernhard ile yapılan bir röportajda ise bütün kahramanlarının kendisinden birer parça olduğu bizzat Bernhard tarafından ifade edilmiş. Kitabın konusunu açıklarken bu konuya örnekler vererek gerekçelendirme yapmak istiyorum. Kitap upuzun bir monologdan oluşuyor. Bu monolog içerisinde anlatıcımız, Mozarteum isimli üniversitede(Mozarteum Üniversitesi Thomas Bernhard’ın gittiği üniversitenin adıdır.) ve ardından Horowitz kursunda öğrenim gören üç piyano virtüözü(Thomas Bernhard birkaç yıl müzik eğitimi almıştır.) ekseninde, hırs, kıskançlık, ölüm gibi konuları ele alıyor. Bu üç arkadaştan en zeki ve başarılı olanı Glenn Gould’dur. (Gerçek bir kişidir ve piyano virtüözüdür aslında; ama Bernhard ile hiç tanışmamış.) Gloud’u ilk kez piyano çalarken gördüklerinde yine piyano virtüözü olma heveslisi olan Wertheimer o anda umutsuzluğa kapılır ve hevesi kırılır. Çünkü Mozarteum’un Gloud’dan sonra en yeteneklisidir ve dünya çapında bir piyano virtüözü olabilir aslında; ama asla onun dehasına erişemeyecektir. Wertheimer yıkılır ve anlatıcımız olan yazar da soğukkanlı bir şekilde yenilgiyi kabul eder. İlerleyen zamanlarda anlatıcımızın arkadaşları olan Glenn eceliyle ölür, Wertheimer ise intihar ederek yaşamına son verir. İşte anlatıcımız bir lokantada otururken bunları düşünüyor ve bizlere anlatıyor. Bizler de düşünmekten zevk aldığını ifade eden Thomas Bernhard’ın beyin dalgalarından bu arkadaşların başlarından geçenleri okuyoruz. Thomas Bernhard'ın yazdıkları, hipnotize edici ve bir insanın beyninden geçen düşüncelerin kendisi kadar hızlı. Bernhard, tam olarak "dilinin kemiği olmayan bir deli." Çekinmiyorum kendisine deli demekten. Çünkü kesinlikle deli olduğuna kalpten inanıyorum. Bence o cümleler ve o gözler asla normal bir insanın cümleleri ve gözleri olamaz. Mutlaka Bernhard'ın beyninde bizimkinden farklı bir şeyler var. İnanılmaz gürültülü bir zihne ve tehlikeli birçok düşünceye sahip olduğu belli. Açıkçası çok etkilendim kendisinden ve röportajlarında kullandığı her bir kelimeden... İnsan beyninin yapamayacağı tek bir şey vardır, o da düşünmeden durabilmek. Bir insan düşünmeden duramaz. Bu mümkün değildir. Peki saniyede kaç tane düşünce birden kafamızdan geçebilmektedir? Eminim bu sorunun cevabına birçoğumuz benzer bir şekilde, saniyede birden çok düşüncenin beynimizden geçebileceği şeklinde cevaplayacaktır... Peki o zaman soruyu değiştirelim. Düşünce hızını ölçmek mümkün müdür? Bir kimsenin bir şeyin hızını belirleyebilmesi için, öncelikle başlangıç ve bitiş noktalarını tanımlaması gerekmektedir. Düşünce ise, bilimsel olarak duyumsal bilginin alındığı andan bir eylemin başlatıldığı ana kadarki zihinsel etkinlikler olarak tanımlanmaktadır. Yani bir düşünce hızını ölçebilmek için duyumsal bilginin alındığı an ile eylemin başlatıldığı an arasındaki zihinsel etkinlikleri ölçmek gerekir. Maalesef bu durum şimdilik bilimsel olarak mümkün değil. İşte Thomas Bernhard'ın yazdıkları da tıpkı burada anlattığım gibi, adeta birer düşünce dalgalarıdır. Bu sebeple; 1- Bernhard'ın cümleleri nerede başlar ve nerede bitecek asla anlaşılamamaktadır. 2- Tıpkı düşünce dalgalarında olduğu gibi farklı ihtimaller sürekli Bernhard tarafından düşünülerek aynen olduğu gibi değiştirilmeden uzun uzun, fazla fazla, tekrar tekrar yazıya geçirilir. Bu da doğal olarak sık tekrarlı ve uzun cümleleri ortaya çıkarır. 3- Düşüncenin başlangıç ve bitiş noktaları belirlenemediğinden Bernhard'ın paragrafları da tıpkı düşünce gibi bir şekilde başlar ve asla bitmek bilmez. İnanın daha çok fazla şey söylemek istiyorum Bernhard araştırmam ile ilgili; ama uzun uzadıya yazıp sizleri sıkmak istemiyorum. Sadece bu kitabın kapağına lütfen dikkatli bir şekilde yakından bakın. Bu adam normal bir adam değil. Ve eminim siz de fark edeceksiniz. O andan sonra neden Bernhard'ı, cümlelerini, gözlerini ve beynini bu kadar derinden incelediğimi anlayacaksınız... Thomas Bernhard’ın bir diğer ilginç yönü ise, şiirleri tiksindirici bulması. Adam açık açık şiirlerden tiksiniyorum diyor. Ayrıca uzun uzun betimleme yapan yazarlardan ve kitaplardan da nefret ediyor. Çünkü bunu gereksiz buluyor. Hepimizin doğayı ve etrafımızı gördüğünü, bir başkasının gelip bize çevremizdeki şeyleri anlatmasına gerek olmadığını ifade ediyor. Önemli olanın düşünceler ve düşüncelerin aktarılması olduğunu söylüyor. Bu arada bu kitap Bernhard’ın site içerisinde en çok okunan kitabı. Fakat ben bu kitabın daha çok okunmasına sebep olarak, diğer kitaplarına nazaran daha az virgüllü cümlelerin, dolayısıyla daha kısa cümlelerin bulunmasını görüyorum. Çünkü diğer okuduğum iki kitabında da nokta işaretine rastlamak pek mümkün değildi. Bu eserinde ise cümleler o kadar uzun değil ve nokta işareti kullanmaktan kaçınmamış. Aslında bunun ana nedeni, diğer iki kitabın çevirmeninin Esen Tezel; bu kitabın çevirmeninin ise Sezer Duru olması olabilir. Çünkü iki farklı çevirmen tarafından yapılan çeviri, Thomas Bernhard’ın karmakarışık dilini de hesaba katarsak, müthiş farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Açıkçası bu konuda çok yetkin olmadığımdan kesin kanıya varamıyorum; ama çevirmenlerin farklı olduğu bu kitabı okurken hemen fark ediliyor. Benim tercihimi soracak olursanız, ben önceki kitaplarındaki uzun cümleli Bernhard’ı, dolayısıyla Esen Tezel’i tercih ederim. Çünkü Bernhard’ı Bernhard yapan upuzun ve beyin yakan cümleleri… Her okuduğumda farklı ufuklara yelken açıyorum Bernhard’la. Böyle, nerede ne diyeceği asla belli olmayan “deli” bir yazarı tanıyor olmak da beni mutlu ediyor. Bir sonraki okuyacağım Bernhard kitabı olan kitap/eski-ustalar--8229’ın siyasi konulara da değinen bir kitap olduğunu bildiğimden bu yazımın içerisinde siyasi görüşlerine ve yasaklanan tiyatro piyeslerine değinmeyeceğim. Onu da bir sonraki yazımda anlatırım. Ne de olsa anlatacak çok şey var Bernhard ile ilgili… (Semih Doğan)
Yazarın okuduğum ilk kitabı olması nedeniyle yazım şekli şaşırttı beni. Çünkü kitap uzun bir monolog halinde, az miktarda noktalama işaretleri kullanılarak yazılmış. Kitapta anlatıcı ve birlikte piyano virtüözü olma amacı olan iki arkadaşı arasında yaşanan kıskançlık, hırs, ölüm ile ilgili konular işlenmiştir. Yazarın "Eski Ustalar" adlı kitabını da de okumayı düşünüyorum. (Ebru Eryılmaz)
Kitap toplam 110 sayfa. Birkaç saatte bitirmek amacıyla başlamama rağmen bitirmem günlerimi aldı. Monolog şeklinde yazılmış olması nedeniyle sindirerek ve yavaş yavaş okumayı tercih ettim. Kitap üç müzisyen arkadaşın hayatları ile anlatıcının diğer iki arkadaşı hakkındaki izlenimlerini içeriyor. Kitapların altını çizmeyi sevmemekle birlikte neredeyse her sayfadan en az bir cümlenin altını çizmek istedim. Yazarın genel olarak öfkeli ve isyankar bir üslubu var. Duygularını ifade edişi ve kullandığı cümleler beni oldukça etkiledi. Biraz yorucu bir okuma olsa da çok keyif aldım. Yazarı okumaya diğer kitaplarıyla devam edeceğim. (Pırıl)
Bitik Adam PDF indirme linki var mı?
Thomas Bernhard - Bitik Adam kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bitik Adam PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Thomas Bernhard Kimdir?
9 Şubat 1931'de Avusturyalı bir annebabanın evlilikdışı oğlu olarak Hollanda'da doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının yanında geçen çocukluk yılları sırasında (1932-42) Avusturya'nın çeşitli yerlerini dolaştı. İlk ve orta öğrenimini Salzburg'da yaptı. Ardından müzikoloji ve ticaret öğrenimi gördü. İlk yazısını 1950'de yayımladı. 1952-55 yılları arasında, Salzburg'daki Mozarteum'da müzik öğrenimine kaldığı yerden devam ederken Demokratisches Volksblatt gazetesinin adliye muhabirliğini yaptı. İtalya, Yugoslavya, İngiltere ve Polonya'da dolaştıktan sonra 1965'te Yukarı Avusturya'ya yerleşti. Aldığı birçok önemli ödül arasında 1970'teki Georg Büchner ödülü, 1971'deki Grillparzer ödülü, 1988'deki Prix de Medicis sayılabilir. Çok sayıda anlatı ve tiyatro eseri yazmış olan Thomas Bernhard'ın ilk anlatısı 1963'te çıkan Frost (Kırağı), son anlatısı ise 1988 tarihini taşıyan Auslöschung'dur (Sönüş). Türkçede yayımlanmış yapıtları arasında Odun Kesmek (YKY, 1999); Tiyatrocu (Mitos Boyut, 1999); Bir Çocuk (Mitos, 1997); Soluk Bir Karar (Mitos, 1997); Mahzen (Mitos Boyut, 1994); Neden (Mitos Boyut, 1993) ve Kahramanlar Alanı (Can, 1992) sayılabilir.
Thomas Bernhard Kitapları - Eserleri
- Bitik Adam
- Beton
- Sarsıntı
- Neden
- Eski Ustalar
- Kiler
- Goethe Öleyazıyor
- Nefes
- Ucuzayiyenler
- Odun Kesmek
- Soğuk
- Ungenach
- Çocuk
- Kireç Ocağı
- Wittgenstein'ın Yeğeni
- Yürümek - Evet
- Ses Taklitçisi
- Don
- Yok Etme
- Düzelti
- Amras - Watten
- Ayın Demiri Altında
- Hakikatin İzinde
- Ödüllerim
- Dünya Düzelticisi
- Kahramanlar Alanı
- In Hora Mortis
- Immanuel Kant
- Olaylar
- Ritter Dene Voss
- Tiyatrocu
- On Earth and in Hell
Thomas Bernhard Alıntıları - Sözleri
- Çoğunlukla, sıkıca yapıştığımız noktadan, varolmayı sürdürmek için bütün gücümüzle bir anda başka bir noktaya kopmamız gerektiğinin farkına varmıyoruz. (Beton)
- Huzur yaşam değildir , diye yazmış Roithamer. (Düzelti)
- bazen deli olduğumu düşünüyorum (Immanuel Kant)
- Ich bin unwürdig dieser Berge und Kirchtürme, unwürdig einer einzigen Sternnacht und unwürdig eines jeden Bettlers Fußpfad, der in Traurigkeit endet. - I am unworthy of these mountains and church spires, unworthy of a single starry night and unworthy of any beggar’s footpath that ends in sadness. (On Earth and in Hell)
- Yıllar boyu süren kırılganlık ve yaralanmadan sonra artık neredeyse hissiz ve yaralanmaz olduk. (Kiler)
- Yaşamak; kendi istediğim hayatı yaşamak, kendi yolumdan, istediğim yere kadar gitmek. (Nefes)
- Was werde ich tun, wenn der Wald nur in meiner Phantasie wächst, wenn die Bäche nur mehr leere, ausgewaschene Adern sind? Was werde ich tun, wenn keine Botschaft mehr kommt aus den Gräsern? Was werde ich tun, wenn ich vergessen bin von allen, von allen . . . ? - What will I do when the forest grows only in my imagination, when the streams are but empty, washed-out veins? What will I do when no more messages come from the grasses? What will I do when I’ve been forgotten by all, by all . . . ? (On Earth and in Hell)
- Sahip olmanız gereken, sağlık sigortaları ve burslar, ödüller ve teşvik ikramiyeleri değildir, ruhunuzun ve bedeninizin vatansızlığıdır, her gün yaşayacağınız umutsuzluktur, terk edilmişliktir, soğuktan titremenizdir, her gün geri dönmenizdir... (Hakikatin İzinde)
- Ihr sagt nichts, weil ihr zu krank seid, zu sagen, wie groß die Qual ist, die meine Seele durchfurchen mußte vom Abend zum Morgen und durch die Mitternächte, - You all say nothing, because you are too sick to say how great the torment is which my soul had to furrow, from evening to morning, through midnights (On Earth and in Hell)
- "Rüyalar bile soğuktan telef oluyor. Her şey soğuk oluyor. Hayal gücü, her şey." (Don)
- İç geçirmelerle geçti gün, yıl duvara asılı kaldı karamsı, çağımın endişeleriyle huzursuz. Sanki daha gençtim. (Ayın Demiri Altında)
- Geceler en korkunç olanlardı… Sanki her şey beni mahvetmek istiyormuşçasına vardı. (Düzelti)
- Ich möchte hinausgehen nach der Nacht, und meine Hände und meine Lippen reinigen, ich möchte mich reinigen an der Sonne und an den Gräsern – Aber es regnet, und meine Gräser sind braun und alt – - I should like to go out to the night, and clean my hands and my lips, I should like to clean myself with the sun and with the grass— But it’s raining, and my grass is brown and old— (On Earth and in Hell)
- Gerçeği bildiğimizi düşünüyorsak, yanılıyoruz demektir, aynı şekilde hata ettiğimizi düşünüyorsak da yanılıyoruz. Anlamsızlık, önümüzdeki tek olası yol, sonunun bir yere çıktığını bildiğim tek yol bu. (Soğuk)
- "Günümüz dünyası yok olmuş bir dünya değil mi? Dayanılmaz çirkinlikte bir dünya. Nereye giderseniz gidin suratsız, köküne kadar ahmak bir dünya ile karşılaşıyorsunuz. Nereye bakarsanız bakın yıkıntı ve sefalet karşınızda. En iyisi bir sabah hiç uyanmamak. Son elli yıl içinde bizleri yönetenler her şeyi mahvetmiştir. Yaptıkları bir daha düzeltilemez. Mimarlar mahvetmiştir budalalıkları ile. Aydınlar mahvetmiştir budalalıkları ile. Toplum mahvetmiştir budalalığı ile. Partiler ve kilise mahvetmiştir her şeyi budalalıkları ile." (Kahramanlar Alanı)
- Her şeyi denedik Ve sonunda Hep yalnız bırakıldık (Ritter Dene Voss)
- "Bir taslaktır dünyaya aradığımız - Biz kendimiz o taslağız." Novalis (Ucuzayiyenler)
- ...Kiler Reichenhaller caddesindeki değişimi anlatır, 1sabah benim liseye gitmek yerine işçi bulma kurumuna, kendime çıraklık işi bulmak için gidişim ve sonrasında yaşananlar... (Ödüllerim)
- ... günlük gazeteleri her gün düzenli şekilde okumak - okudukça da onlardan iğrenmek. (Nefes)
- Trenle üç durak ileride mutluluğu yakalayan insanların işi kolaydır. (Dünya Düzelticisi)