diorex

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu - Cengiz Dağcı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kimin eseri? Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kitabının yazarı kimdir? Biz Beraber Geçtik Bu Yolu konusu ve anafikri nedir? Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kitabı ne anlatıyor? Biz Beraber Geçtik Bu Yolu PDF indirme linki var mı? Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kitabının yazarı Cengiz Dağcı kimdir? İşte Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 23.04.2022 00:00
Biz Beraber Geçtik Bu Yolu - Cengiz Dağcı Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Cengiz Dağcı

Yayın Evi: Ötüken Neşriyat

İSBN: 9789754371864

Sayfa Sayısı: 415

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

‘Benim hayatım bir roman değil mi?' dedi içinden. İlk romanını yazmış bir yazarın romanıyla kıyaslardı bazan hayatını. ‘Benim hayatım, benim ilk romanımdır,' diye düşündü İzmail Tavlı. Ve güldü. Sonra yüzü ciddî tavrını takındı. ‘İlk ve son romanım,' dedi içinden ve ayağa kalktı. Korkunç Yıllar, Yurdunu Kaybeden Adam ve Onlar da İnsandı romanlarıyla Türk edebiyatında müstesna bir yer edinen Cengiz Dağcı, Biz Beraber Geçtik Bu Yolu romanında da yine kendi hayatından derin izler taşıyan sahnelerle okuyucunun karşısına çıkıyor. Hayatının sonbaharındaki İzmail Tavlı, hasta yatağında yatan hayat arkadaşı Ramila'yı izlerken hafızası onu savaşlara, sürgünlere, hastalıklara ve ölümlere, belki son kez ama ilk günkü gerçekliğiyle tekrar sürüklüyor. Vatanından sürgün edilmiş yaşlı bir adam, geri dönüp baktığında cepheden kamplara, bir yabancı ülkeden bir diğerine sürülürken, yaşadığı acılarla birlikte Ramila'yı nasıl vatanı bildiğini hatırlıyor. Her şeyiyle yabancı bir yerde, yalnızca Ramila'nın varlığıyla ayakta kalan ve yalnızca onun yanındayken duyduğu huzur duygusuna veda etmeye hazırlanan yaşlı İzmail'in aklından geçenler, ona göre çok daha geniş imkânlara sahip olan biz, günümüz insanlarına aşkın ve aşka sadakatin insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu Alıntıları - Sözleri

  • Eylemlerin en müşkülü beklemekti.
  • Bütün ömrüm boyunca kendi gerçeklerimle yaşadım; kendi gerçeklerimle yaşarken hayallerim de hiçbir zaman ayrılmadılar benden.
  • Her gece vücuduma sıkılan kurşunların açtıkları deliklerden kan akmıyor gayrı.
  • … yaşamda, özellikle bizim yaşamımızda gözyaşının önemli bir yeri var.
  • Üstelik bu mektuplarda yazılanlar yalnızca kalbimden değil; benim dışımdan, benim kontrolümde olmayan kaynaklardan fışkırıyor.
  • Ölmek, yaşamak kadar zor ve çarpaşık bir şey değilmiş meğer.
  • Bilmiyorlardı ya da bilmemezlikten geliyorlardı, özgürlük kelimesinin saçma bir kelime olduğunu, insanoğlunun gerçek özgürlüğünün ancak ömrünü tamamlayıp, gözlerini yaşama kapattığı günden sonra başladığını.
  • Teyze, ben Ramila’yı tanımadan önce de; gördüğüm, düşündüğüm, yaşamış olduğum her şey Ramila’yla ilgiliydi sanırım.
  • 'Sessizlik içinde tehlike yatıyor bir yerlerde pusuda..'
  • Ramila… Biz beraber geçtik bu yolu. Yolun ucunda kurduğumuz sığınağımızın içerisinde biz beraber bekleyeceğiz sonu.
  • Boynuna geçirilmiş halkayı taşıyan bir adam yaşam yolunda çok uzağa gidemez.
  • "Parayla kazanılan bir kalp, ölü bir kalptir."
  • Cennetin varlığına inanmayanlar yanılıyorlardı. Herkes ama herkes, kendi cennetini kendisinin içinde taşıyordu. Belki cehennemini de.
  • Kış içinde ölü olan her şey yeniden dirilir baharda. Ben de dirilirim, teyze.
  • Dinmek bilmeyen bir ağrının işgalindeydi adamın içi.

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu dünyada biri var, senin ruhunun sadalarını kendisinin ağzı içinde taşır.: ‘Ben hiç kuşkulanmadım, yıllar öncesi biliyordum: biz beraber geçecektik bu yolu. Şimdi yolun sonuna yaklaşırken, sen ve ben, dolmuş zamanımızı beraber götürüp yolun son noktasına bırakacağımıza inanıyorum.’ Bir söz var anımsadığım, kim söylemiş neden söylemiş bilmesem de… ‘Bir kitapta okumuştum, insanlar birbirlerini gerçekten seviyorlardı’ gibi bir şeydi sanırım.. bu kadar sahte sevginin içinde boğuştuğumuz şu günlerde tam da bu cümleyi kurabileceğimiz bir kitabı bitirdim. Uzun zamandır herhangi bir kitaptan bu kadar etkilendiğimiz hatırlamıyorum. İzmail ve Ramila Tavlı… Her şeyleriyle öyle güzel bir çift ki! Çift oluşları bile öyle güzel bir hikaye ki… Kitabımızın ana karakteri İzmail.. Ramila’sız olmayan, Ramila’sız anılmayan ve Ramila ile yürüdüğü yolda, yolun sonuna yaklaştığını da hissedip Ramila’ya varan yolları hatırlayan İzmail… Bir yanda Ramila’yı beklerken diğer yanda annesi, babası,teyzesi, okul hayatı,askerliği, ilk aşkı, yolları ve yolculukları, Ramila’yla tanışmasını gözden geçiriyor İzmail Tavlı. Aslında yazmanın güzelliğini bana bir kez daha hatırlattı diyebilirim. Zaten çok severim ama hatırlamak dünyanın en güzel şeyi bazen, en acı hatıraları bile.. ne demişler, söz uçar yazı kalır. Öyle çok şey yazmak istiyorum ki.. ama okumak isteyenler için heyecanını kaçırmak istemiyorum. Kitapta Balzac- Goriot Baba kitabından da çok bahsedildiği için onu da aldım, okuyacağım. Şimdilik sadece bunu tavsiye ediyorum, gönül rahatlığıyla.. Zaten isminden bile belli değil mi? Yollar zor, yollar çetin, yolculuklar güç ama önemli olan yol arkadaşın… Karşımıza ‘biz beraber geçtik bu yolu’ hatta bu yolu da, bütün yolları ve zorlukları da diyebileceğimiz insanların çıkması dileğiyle, sevgiyle… (Merve Çınar)

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu | Değerlendirme: Cengiz Dağcı’nın 1996 yılında basılmış olan bu eseri İzmail Tavlı adında, Kırım'da doğmuş, sonrasında 2. Dünya Savaşı yıllarında Ruslar adına savaşırken Almanlara esir düşmüş bir adamın hayatını anlatıyor. İzmail Tavlı adında bir adam ve eşi Ramila... Onların hüzünlü hayat hikâyesi Râmila’nın hastaneye kaldırılmasıyla bizlere uzanıyor. İzmail Tavlı, uzun yıllardır Polonyalı eşi Ramila ile İngiltere'de yaşamaktadır. Eşi bir gün hastalanır ve hastaneye kaldırılır. Ramila iki hafta boyunca hastanede yoğun bakım ünitesinde kalır. Bu sürede İzmail, eşini hiç yalnız bırakmaz ve hemen hemen her gün hastaneye giderek eşine çiçek götürür. Yine kol kola eve gidecekleri umuduyla aşındırır hastane yollarını. Bu iki haftalık süreçte de İzmail Tavlı'nın hayat yolculuğu, İzmail'in geçmişe yönelik zihin yolculuğu, teyzesine yazdığı mektuplarla anlatılıyor. İzmail'in doğduğu ev, annesinin ölümü, babasının ortadan kayboluşu, teyzesinin onu büyütmesi, askere gidişi, savaş sırasında kaybedilen askerler için yaptıkları... Sonra teğmen olarak yer aldığı savaşta askeri araçların güvenli geçişi için köprüyü koruma görevi esnasında Almanlara esir düşüşü... Bunların hepsi enfes bir kurguyla anlatılıyor. Daha sonra İzmail'in uğrunda hastane kapılarında beklediği Ramila'yla tanışma hikâyesi ve Ramila'nın ölümü... Polonya’ya gidecekken bir treni kaçırmasıyla başlar İzmail’in hüzünlü aşk hikayesi, aslında hayat hikayesi… Ramila ile, bindiği trende tanışır ve onun verdiği adrese gider. Uzun bir süre tek kaldıktan sonra Ramila da yerleşir yanına. Daha sonra Alman birlikleri Sliska Sokağı'nı da ablukaya alır... Yaralılar, ölüler daha neler neler... ve artık onlar esir alınmıştır, evler boşaltılır ve ateşe verilir. Esir kamplarına götürülürler. Daha sonra çalıştırılmak üzere Almanya'nın Salzburg şehrine... Kadınlar tarım işinde, erkekler yol inşasında. Haftanın altı günü birbirlerini görmeden çalışırlar. Yalnızca pazar günü görebilirler birbirlerini. İşte o pazar günlerinden birinde de Ramila, İzmail'e hamile olduğunu söyler. Bir süre sonra kızları Ramize dünyaya gelir, ancak İtalya'da İngiltere'ye nakledilmek üzere yolculuk yaparken Ramize hayata gözlerini kapar. Bulundukları şehirde defnederler Ramize'yi. Yollarına devam ederler. İngiltere'ye yerleşip burada hayatlarına devam ederler. Bunları İzmail'in teyzesine yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. İngiltere'ye geldikleri kısımdan sonrasıyla ilgili mektup yok. Çünkü İzmail için bundan sonrasını onun için hep aynı günlerin devamı. Çünkü onun için kendi denizi, kendi kıyıları önemli... İngiltere günleri bütün bunları anlatamaz ki teyzesine. Aslında teyzesine hitap ettiği mektupları da göndermemiş ki hiç İzmail! Yazmış yazmış koynuna koymuş. Aslında teyzeye yazılan mektuplarda açılan gönül sayfaları İzmail'in değil, Cengiz'in kendi gönlünden geçen cümleler... Onun hasreti, özlemi... Çünkü Cengiz Dağcı -İzmail ve Ramila dese de- Cengiz ve Regina'nın hikâyesini anlatmış. Bu kitap yayımlandıktan iki yıl sonra da Regina hanım, Cengiz'i beraber yürüdükleri hayat yolunda yalnız bırakıp terk-i diyar ediyor. Aslında Cengiz Dağcı, Regina’sız hayatını kaleme almış. Kitabın sonunda İzmail, Ramila’nın cenazesini yapar. Ayakkabılarıyla, evindeki saksının toprağının bir parçasını mezara koyar ve oradan ayrılır. Ramila çiçekleri çok sevdiği için Botanik bahçesine gider. Evine gelir. İç konuşmalarla beraber koltuğuna oturur. İki bisküvi yer. Goriot Baba kitabını açar; “Bitti, son” der, kapatır. Ve roman biter. Kitabın hüznünü anlatan iki sözü de şuraya bırakmak istiyorum; “Sadece yorgunum. Yaşamaktan yoruldum. Yanıma gel. Ellerini omuzlarımın üzerine koy. Gözlerimin içine bak. Gözlerimin içine bak ve gül. Gözlerimin içinde üzerine gülünecek bir şey yok ya, sen gene de gül.” “Eylemlerin en müşkülü beklemekti.” (Açina Kübra Üstün)

Teyzeme Mektuplar: Cengiz Dağcı'nın ilk kez 1996 yılında yayımlanmış romanı. Kitabı çok beğendiğimi söylemeliyim. Kitap, İzmail Tavlı adında, Kırım'da doğmuş, sonrasında 2. Dünya Savaşı yıllarında Ruslar adına savaşırken Almanlara esir düşmüş bir adamın hayatını anlatıyor. Şimdi ben nereden başlayacağımı bilemediğim bir romanla ilgili yazıyorum bu satırları. İzmail Tavlı adında bir adam ve eşi Ramila... Onların hüzünlü hayat hikâyesi. ***Bu kısım ipucu (spoiler) içermektedir. İsteyen bu kısmı atlayıp sonraki kısma geçebilir. ---------------------------------------------------------------- İzmail Tavlı, uzun yıllardır Polonyalı eşi Ramila ile İngiltere'de yaşamaktadır. Eşi bir gün hastalanır ve hastaneye kaldırılır. İki hafta boyunca hastanede yoğun bakım ünitesinde kalır Ramila. İzmail ise onu yalnız bırakmaz, hemen hemen her gün gider hastaneye çiçekler götürür ona. Yine kol kola eve gidecekleri umuduyla aşındırır hastane yollarını. Bu iki haftalık süreçte de İzmail Tavlı'nın hayat yolculuğu, İzmail'in geçmişe yönelik zihin yolculuğu (diyorum ben, siz isterseniz flashback diyebilirsiniz) ve teyzesine yazdığı mektuplarla anlatılıyor. İzmail'in doğduğu ev, annesinin ölümü, babasının ortadan kayboluşu, teyzesinin onu büyütmesi askere gidişi, savaş sırasında kaybedilen askerler için yaptıkları... Sonra teğmen olarak yer aldığı savaşta askeri araçların güvenli geçişi için köprüyü koruma görevi esnasında Almanlara esir düşüşü... Bunların hepsi enfes bir kurguyla anlatılıyor. Daha sonra İzmail'in uğrunda hastane kapılarında beklediği Ramila'yla tanışma hikâyesi... İzmail, bir trenle Polonya taraflarında bir yerlere gidecekken treni kaçırır. Başka bir trene biner. Trende Ramila'yla karşılaşır ve Ramila'nın eline tutuşturduğu nottaki adrese gider. Bu bay ve bayan Lipski'nin Sliska Sokağı'ndaki apartmanından başkası değildir. Uzun bir süre orada kalır İzmail. Ramila arada uğrar yanına, daha sonra bay Lipski'nin vefatı üzerine bayan Lipski akrabalarının yanına gider ve Ramila o eve yerleşir. Kısa bir süre sonra Alman birlikleri Sliska Sokağı'nı da ablukaya alır... yaralılar, ölüler daha neler neler... ve artık onlar esir alınmıştır, evler boşaltılır ve ateşe verilir. Esir kamplarına götürülürler. Daha sonra çalıştırılmak üzere Almanya'nın Salzburg şehrine... Kadınlar tarım işinde, erkekler yol inşasında. Haftanın altı günü birbirlerini görmeden çalışırlar. Yalnızca pazar günü görebilirler birbirlerini. İşte o pazar günlerinden birinde de Ramila, İzmail'e hamile olduğunu söyler. Bir süre sonra kızları Ramize dünyaya gelir, ancak İtalya'da İngiltere'ye nakledilmek üzere yolculuk yaparken Ramize hayata gözlerini kapar. Bulundukları şehirde defnederler Ramize'yi. Yollarına devam ederler. İngiltere'ye yerleşip burada hayatlarına devam ederler. Bunları İzmail'in teyzesine yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. İngiltere'ye geldikleri kısımdan sonrasıyla ilgili mektup yok. Çünkü İzmail için bundan sonrasını onun için hep aynı günlerin devamı. Çünkü onun için kendi denizi, kendi kıyıları önemli... İngiltere günleri bütün bunları anlatamaz ki teyzesine. Aslında teyzesine hitap ettiği mektupları da göndermemiş ki hiç İzmail! Yazmış yazmış koynuna koymuş. Hepsini biriktirmiş. Zaman zaman da açıp okudu işte. O okurken de haziranın ortalarında hastanenin kardiyak koğuşunda, hayat yolunu beraber yürüdükleri Ramila gözlerini hayata yumdu! ---------------------------------------------------------------- Bunca yıl beraber yürümüşlerdi hayat yolunu! Bundan sonra ne yapacaktı İzmail? Yok yok! Ramila sadece biraz ilerden gitmişti, gittiği yerde İzmail'i bekleyecekti. Bilmiyorum keşke ipucu vermese miydim? Ama bana hatırlatsa da her şeyi bu yazı, ben tekrar tekrar okumak istiyorum bu kitabı! Çünkü teyzesine yazdığı mektuplarla İzmail'in gönül defterini öyle bir açmış ki Dağcı hüzünlenmemek elde değil. Tıpkı 'Anneme Mektuplar' kitabında olduğu gibi can-ı gönülden yazılmış bir kitap bu. Aslında teyzeye yazılan mektuplarda açılan gönül sayfaları İzmail'in değil, Cengiz'in gönlünden geçen cümleler... Onun hasreti, özlemi... İşte benim için de bu kitabın adı 'Teyzeme Mektuplar' ... Bu kitabı (özellikle sonunu) gözyaşlarıyla okudum ve gözyaşlarıyla da bu yazıyı yazıyorum. Çünkü Cengiz Dağcı -İzmail ve Ramila dese de- Cengiz ve Regina'nın hikâyesini anlatmış. Hep bir umut -aslında olmayacağını tahmin etsem de- bekledim Ramila çıksın hastaneden yine kol kola hayat yolunu yürüsünler ama Dağcı öyle yazmamış. Hoş, Cengiz ve Regina'nın kaderi de böyle yazılmamış ya! Bu kitap yayımlandıktan iki yıl sonra da Regina hanım, Cengiz'i beraber yürüdükleri hayat yolunda yalnız bırakıp terk-i diyar ediyor. Aslında Cengiz Dağcı, Reginasız hayatını kaleme almış. İzmail'in, Ramila'yı uğurladıktan sonraki kısım yok! Biliyoruz be Dağcı, nasıl İzmail için Ramila'dan sonrası yoksa, senin için de Regina'dan sonrası yok! İzmail için nasıl Ramila'dan sonrası renksiz, tatsız, tuzsuzsa; senin için de Regina'dan sonrası öyle. Şimdi sen Kırım'da olsan bile beraber yürüdünüz bu yolu ve beraber yürümeye de devam ediyorsunuz. Bu kitap bana annanem ve rahmetli dedemin yürüdüğü hayat yolunu anımsattı. Yarası taze... Beni bu kadar duydulandırması biraz da ondan sanırım. Hayat yolunda beraber yürüyüp birbirlerinin dayanağı olan insanlardan biri eksilince, diğerinin hiçbir zaman istese bile tam olamadığını anlattın bize Dağcı! Senin soy adın Dağcı değil, Dağlayıcı olmalıymış! Sen ki "Türkçe Anamın konuştuğu dil!" diyerek, hiç Aktoprak'a gelmediğin halde yaşadıklarını böylesine aktarabiliyorsan, bize de eserlerini okuyup hatırana sahip çıkmak düşer! Ben yazdıklarına dayanak olan o korkunç yılları hiç yaşamamanı(zı) dilerdim, ama madem yaşadın iyi ki de yazmışsın! İyi ki de seni okumuşuz! Sen eserlerinle daima yaşayacaksın! **Buradan bu müstesna yazarı bizimle buluşturan Ötüken Neşriyat'a da teşekkür ederim. (RT)

Biz Beraber Geçtik Bu Yolu PDF indirme linki var mı?

Cengiz Dağcı - Biz Beraber Geçtik Bu Yolu kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Biz Beraber Geçtik Bu Yolu PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Cengiz Dağcı Kimdir?

9 Mart 1919 tarihinde Kırım'ın Yalta şehrinin Gurzuf köyünde doğar. Çocukluğu kıtlık, yoksulluk, Rus emperyalizminin zulmü ve büyük baskılar altında geçer. İlkokulu köyünde, ortaokulu Akmescit'te bitirir. Kırım Pedagoji Enstitüsü ikinci sınıfında iken İkinci Dünya Savaşı çıkar. 1941'de Ukrayna cephesinde Almanlara esir düşer. Almanların yenilmesi üzerine esir kampından kurtularak müttefik devletler safına sığınır. 1946'da Londra'ya yerleşir. İngiltere'deki hayatı da hiç kolay olmaz; bir taraftan yazarken en vasıfsız ve ağır işlerde çalışmak zorunda kalır.

"Türkçe bana anamın konuştuğu dil" diyerek yazı dili olarak Türkçeyi kabul eder. Türkiye Türkçesindeki ilk kitabı 1956 yılında Varlık Yayınları tarafından yayınlanan Korkunç Yıllar'dır. Yaşar Nabi ile mektuplaşarak tanışan Dağcı, eserlerini de posta yolu ile gönderir. Soğuk savaş şartlarının siyasi etkilerinin hissedilmesi, Sovyetler Birliği'nin sol entelijansiya ile kurduğu ilişkiler ve fikir hayatımızdaki çatlamalar yazarı yalnızlaştırmak üzereyken, Ötüken Yayınevi ile tanışır. Ötüken Yayınevi vasıtasıyla yirmiden fazla kitabı Türk okuyucusuyla buluşturur.

Dağcı Türk edebiyatının büyük yazarları arasındadır. Romanlarında Kırım Türklerinin yaşadığı acıları hüzünlü ama berrak bir üslupla aksettirir. Kitapları yıllarca elden ele dolaşır. Kırımla olan ilgisini hiçbir zaman koparmaz ve Kırım Türklerinin vatanlarına dönüşlerini anlatmayı ihmal etmez. Hatıralarında "Ben yalnızca Kırım'ın yazarı değilim ama Kırım'ın faciasını bütün gerçeği ve içtenliğiyle yalnız ben yazabilirdim" der. Hayatının son yıllarında içerisinde bulunduğu muhitteki karakterleri ele alan hikayeler de yazar.

En büyük destekçisi savaş sırasında Polonya'da tanıştığı ve 1998 yılında kaybettiği kıymetli eşi Regina Hanım olur. Aralarında Yazarlar Birliği'nin ve İlesam'ın yılın yazarı, Türk Ocakları'nın üstün hizmet ödülü de olmak üzere sayısız ödül alır. En son 21.03.2011 tarihinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Enstitüsü tarafından düzenlenen "Türk Dünyasında Zirve Şahsiyetler: Cengiz Dağcı" sempozyumuyla yazarlık macerası ele alındı.

Cengiz Dağcı, 22 Eylül 2011 Perşembe günü saat 12.30 sularında Sauthfields'teki evinde vefat etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun girişimleri ile Türkiye'den katılan kalabalık bir topluluk tarafından, 2 Ekim 2011 Pazar günü 69 yıldır görmediği Yalta'ya bağlı Kızıltaş köyünde toprağa verildi. Yazar böylece ebedi uykusunu doğduğu topraklarda uyumak imkânına kavuştu.

Cengiz Dağcı Kitapları - Eserleri

  • Onlar da İnsandı
  • Korkunç Yıllar
  • Yurdunu Kaybeden Adam
  • O Topraklar Bizimdi
  • Badem Dalına Asılı Bebekler
  • Dönüş
  • Ölüm ve Korku Günleri
  • Genç Temuçin
  • Regina
  • Üşüyen Sokak
  • İhtiyar Savaşçı
  • Yoldaşlar
  • Anneme Mektuplar
  • Benim Gibi Biri
  • Biz Beraber Geçtik Bu Yolu
  • Rüyalarda: Ana ve Küçük Alimcan
  • Yansılar 2
  • Bay Markus Burtonun Köpeği
  • Yansılar 1
  • Ben ve İçimdeki Ben
  • Yansılar 3
  • Hatıralarda Cengiz Dağcı
  • Yansılar 4
  • Oy Markus Oy
  • Bay John Marple'in Son Yolculuğu
  • Haluk'un Defterinden ve Londra Mektupları

Cengiz Dağcı Alıntıları - Sözleri

  • Teyze, ben Ramila’yı tanımadan önce de; gördüğüm, düşündüğüm, yaşamış olduğum her şey Ramila’yla ilgiliydi sanırım. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
  • 'Hoştu akşamlar; akşamlarda insanları kendine çeken, dertleri, yorgunlukları, kasvetleri unutturan bir kuvvet, tatlı bir boşluk vardı; akşamlar gecenin gözleri gibiydi; her yeri görüyor, her yere uzanıyor, her yere dalıyorlardı.' (Onlar da İnsandı)
  • Gidip ırmağın kıyısındaki taşa oturdum, cebimden üzerinde şiirlerim yazılı iki tabaka kağıdı çıkarıp iki kayık yaptım. (Anneme Mektuplar)
  • -Ama siz ağacı budamıyorsunuz, Selim! Topraktan çıkarıyorsunuz, kökünden kesiyorsunuz. Sen bunu görmüyor anlamıyor musun? Binlerce yıllardan beri bu Toprak da büyümüş, bu toprağa kök salmış ağacı topraktan çıkarıyor, kesiyor, paramparça ediyorsunuz! (O Topraklar Bizimdi)
  • Ramila… Biz beraber geçtik bu yolu. Yolun ucunda kurduğumuz sığınağımızın içerisinde biz beraber bekleyeceğiz sonu. (Biz Beraber Geçtik Bu Yolu)
  • Gözlerinden belliydi, büyük bir kalbi vardı onun. (O Topraklar Bizimdi)
  • Tanrım! Benim halkım nerelerde bırakmadı evlatlarını! .... Yel eskende sallanır ağaç dalları Bizim için haram oldu Kırım yolları (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
  • Ben, benden başka bir ben daha taşıyorum kendi içimde. (Yansılar 2)
  • Yurt dediğin en derin aşklardan güçlü... (Regina)
  • Her kazancın bir zararı vardır. (Onlar da İnsandı)
  • Tanrı gelir insana yardıma daima. (Onlar da İnsandı)
  • Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da "Hâtıralardır" (VE) (Yurdunu Kaybeden Adam)
  • “Hayatta sığınacak tek yerim varsa o da hatıralardır.” (Yurdunu Kaybeden Adam)
  • Elli yıldır gönlümü sevindiren, yüreğimi acıtan; bazı gecelerde, elimde kalem, masamın başında otururken beni ağlatan Kırım. Bir yara oldu Kırım benim için. Durmadan kanayan bir yara oldu. (Hatıralarda Cengiz Dağcı)
  • Nereye gitse hayat ona sırtını çeviriyordu. Nereye gitse hayat onun için anlamsızlaşıyordu. (O Topraklar Bizimdi)
  • Ölüyü tentenin altına yatırmış, sırtına temiz giysiler giydirmiş; saçlarını da bir güzel taramışlar. Oysa kendileri canlıyken renksiz, pis, âdeta ölü bir hayat yaşadıklarından haberleri yok. (Üşüyen Sokak)
  • Tanrım! N'olursun, dünyaya çocuk vermek isteyen ana babayı sen kendi mihrabının önüne çağır; hayatın ne olduğunu onlara anlat. Herşeyden önce onlara hayatın ne olduğunu duyur, Tanrım! (Ölüm ve Korku Günleri)
  • Ok yayda iken tehlikelidir, Kargun! Oksuz yayla nitersin? Hiç. (Genç Temuçin)
  • ... ölüyorduk en mutlu ölümlerle. (Anneme Mektuplar)
  • Bugünü nasılsa atlatırım. Ama yarın… (Üşüyen Sokak)

Yorum Yaz