diorex
life
Dedas

Bize Göre - Ahmet Haşim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bize Göre kimin eseri? Bize Göre kitabının yazarı kimdir? Bize Göre konusu ve anafikri nedir? Bize Göre kitabı ne anlatıyor? Bize Göre kitabının yazarı Ahmet Haşim kimdir? İşte Bize Göre kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 08.02.2022 03:51
Bize Göre - Ahmet Haşim Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Haşim

Yayın Evi: Etkileşim Yayınları

İSBN: 9786051314365

Sayfa Sayısı: 224

Bize Göre Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Ahmet Hâşim, Bağdat'ta doğdu. 12 yaşında İstanbul'a geldi. 1897'de Galatasaray Sultanisi'ne verildi. Mekteb-i Hukuk'a devam etti. İzmir Sultanisinde Fransızca ve Edebiyat Muallimliği, Maliye Nezaret Mütercimliği yaptı. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği sırasında Anadolu'nun çeşitli yerlerini gördü.

Şiirinin temellerinde Şeyh Galib, Abdülhak Hamid, Cenap Şahabettin yatar. Fransız şiirini ve poetikasını tanıdı. Saf şiir nazariyesini benimsedi.

Yazarın bu eseri, iki bölümden meydana gelir: Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları. Bize Göre; başta sanat, edebiyat meseleleri olmak üzere; tabii ve sosyal çevre, çevre ve psikoloji, kadın, içkinin olumsuzluğu üzerine yazılardan oluşur. Bir Seyahatin Notları ise yazarın daha çok Paris üzerine telif ettiği metinlerden meydana gelir. Bu kronikler Türkçenin seçkin ve güzel metinlerindendir. Kültürümüzün sonraki nesillere taşınması adına bir katkı olması dileğimizle...

(Tanıtım Bülteninden)

Bize Göre Alıntıları - Sözleri

  • Büyük kuvvetlerin itaat halinde görünüşü, ruha ne ağır bir eziyet veriyor.
  • Acı çekenler; yalnız 'acı çekiyorum' diye bağırabilenler değildir
  • İnsanın en soylu organı hangisidir? diye sorsalar hepimizin vereceği cevap budur: Beyin! Hâlbuki, beyinden daha yüksek ve hatta insanı diğer yaratıklardan ayıran ve onu bütün hayvanlara göre üstün bir yere çıkaran beyin değil, sadece elinin başparmağı imiş. Başparmağın diğer parmaklarla birleşip iş görebilecek durumda olmasıdır ki, insana asırlar üzerinde üstünlük imkanını veriyor. Bunu söyleyen tarih ilmidir. Gerçekten birçok hayvanın parmakları yoktur, parmakları oluşmuş olanlarda ise başparmak, insanda olduğu gibi elin diğer parmaklarıyla uyum sağlayamadığından, faydalı bir iş görecek durumda değildir. İlk insan, zekasıyla değil, sırf elinin biçimi sayesinde taştan bir balta üretmeyi başarmış olarak ağaç dallarını kesmiş ve mağara dışında, güneş ve sema altında ilk mimari eseri vücuda getirebilmiştir.
  • İlkel hırsların çamurdan tabakası üstünde, dünya çapında bir manevi ve maddi insanlık var. Bunun beyni, sinirleri, kalbi ve damarları birdir.
  • Bulutlar bize küsünce nehirler kurur,tarlalar ölür .Bahçeler solar,toprak mahsullerini keser
  • Nihayetsiz bir hüzün içinde düşünüp durmakta
  • Biz misafirperver bir milletiz
  • "Zannedilir ki ufuklarımızın ötesi, bambaşka alemlerin eşiğidir."
  • Hayat pahalılaştı , kazanmak da o nispette güçleşti
  • Yüreğimde daima kanayan bir yara halinde kalacak
  • "Varlıkların sessizliğine aldanmamalı! Acı çekenler yalnız “acı çekiyorum!” diye bağırabilenler değildir."
  • En eski edebiyattan en yenisine değin, her dilde, şiirin konusu eş (zevce) değil, sevgilidir (maşuka). Düşler ve benzetmeler hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı eş ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir ?
  • Gençler içinde kendini öldüren­lerin büyük çoğunluğunu erkekler oluşturuyor. Öyleyse: Erkeği, seve seve ölüme yollayacak derece­de cinsî bir üstünlük ve güce sahip olan kadının erkeğe, yani kendi tutsağına, eşit olmak ve benzemek için yaptı­ğı bütün o ölürcesine çabaların nedeni delilik­ten başka ne olabilir?
  • Zannedilir ki ufuklarımızın ötesi, bambaşka alemlerin eşiğidir.
  • Ecdada hürmet onları taklit etmekle değil, fakat azim, zeka ve kabiliyette onlardan hiç de aşağı olmadığımızı ve bize bıraktıkları şeref mirasını omzumuzda taşıyacak kuvvette olduğumuzu göstermekle mümkündür.

Bize Göre İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Ahmet Haşim ile tanışma kitabım oldu.. Fakat ne tanışma. Diline, üslubunun akıcılığına, kelimelerdeki sihre bayıldım. Ağızda tat bırakan cinsten bir okuma oldu benim için. ** İçeriğine gelecek olursak, "Bize Göre" , "Gurebahane-i Laklakan" , "Frankfurt Seyahatnamesi" kitaplarının bir araya getirilmesiyle oluşan bu eserde dolu dolu bir okuma doyumu yaşıyor insan.. Kitaptaki yazılardan biri olan "Esnemek" adlı yazıya ayrıca hayran kaldım, bizim basit bir görüşle "Esniyor!" diye nitelendirdiğimiz bir eylemi bu denli dikkate değer bir nazarla inceleyip de anlatmış diye düşünüyor insan. Dikkatimi çeken diğer noktalar da; -Kadın-erkek kıyasında (yazarında bir erkek olmasından ötürü olsa gerek) "kadın" ın bir yönüyle övülüyormuş gibi yaparak nasıl inceden inceye yerildiği, hakir görüldüğünü okumak, yakamıza yapışmış "kadını küçük görmenin" asırlardır bir hastalık gibi zihinlerimizdeki gelişiminide göz önüne seriyordu. -Doğu-Batı kıyasında ise, Batının Doğuyu hakir görerek, Doğuluları insan dışı ve çok geride kalmış ilkel insanlar topluluğu olarak nitelendirmesi yazarın da gururuna dokunmuş olacak ki, Batıyı bu yönle ince bir eleştirirken Doğunun da gelişmelerden habersiz kalması konusunda eleştirmiş. *** Katıldığım ve katılmadığım görüşleriyle harika bir yazarla tanışmanın mutluluğu ve bu denli bir yazarı kendi içimizden çıkarmış olmamızım verdiği gururla kesinlikle tavsiye ettiğim bir eser oldu. İyi okumalar dilerim, @Humre (『Şemsüş şitâ』)

AHMET HAŞİM Ahmet Haşim, edebiyatımızın düşünce ve gözlem hususunda farklı bir gücü bulunan ve yaşadıklarıyla tekâmül mirasını devam ettirmiş bir şair, bir yazardır. Şiiri elzem bir merhale olarak görmüş ve bakış açısının gelişmesinde şairliği büyük ölçüde etkili olmuştur. Bununla birlikte şiirlerinde duygusallığa ve anlam karışıklığına önem veren sanatçımız için önemli olan sözcüğün anlamı değil, söyleniş değeridir. Yaşadığı dönemin sosyal ve siyasal gelişmeleri fikir dünyasında farklılıklar oluştururken, sahip olduğu şark kültürüyle beraber garp kültüründen beslenerek güçlü bir bakış açısı kazanmıştır. Gözlem gücünün getirdiği yetenek tedricen hayal gücünü geliştirmiş ve çeşitlendirmiştir. Kendisiyle alakalı yaşadığı buhranlı dönemlerinde kendini beğenmemesi ve çirkin bulması şiirlerinde akşam ve karanlık temasının fazlaca yer verdiğini görebiliriz. Giriş Eserde değindiği sorunları anlatma ve aktarma biçimi Ahmet Haşim’in tenkit hususundaki becerisini gösterdiği gibi tenkit çemberine aldığı konular döneminin değişen sosyal-siyasal yapısı ve toplumu arasındaki paralelliği gözler önüne sermiş ve etkili bir anlatımla ortaya koymuştur. Eserin adından da anlaşılacağı gibi meselelere yaklaşımı ait olduğu kültürün doğasıyla, gördüğü ve tanıdığı kültürlerin anlayışı ile şekillenmiştir. Ustaca işlenmiş dili ve anlatım gücü bazı yazılarında hafif bir istihza barındırdığı gibi üslubu yalın, açık ve anlaşılırdır. Nitekim eleştirmiş olduğu ‘Mecmualar’ hakkındaki yazısında; “Aynı şeyleri aynı tarzda söylemek için bu kadar nesillerin biri biri arkasından gelmesine ne lüzum vardı? Bu mecmuaların sahifelerini açan kari sanki yanlışlıkla viranede bir bodrumun kapısını aralamış gibidir: Burun, keskin bir taaffün kokusuyla kırışıyor ve kulak, güya yeraltında bir ölüyü gömmek için ve ağlamak için toplanmış garip bir cemaatin iniltisi haşyetiyle dikiliyor. Bu keskin koku hangi leşten geliyor? Şiirden!” kısmında günümüz tenkit anlayışından farklı bir üslup barındıran yazılarında açık bir şekilde istihza ile hicvi aynı satırlarda değerlendirerek farklı bir yorum getirdiğini görüyoruz. Aynı zamanda günlük yaşanılan hayatın manzaralarını, gözlem gücünün etkisiyle etrafındaki nesneleri yorumlamayı başarılı bir şekilde yapan Haşim’in bu yeteneğini seyahat ve gezmeyi sevmesine bağlayabiliriz. Birçok yazısında diğer ediplerimizle karşılaştırdığımız zaman güzel farklılıkları ve gariplikleri görebileceğimiz yazılarında; yazarın o kadar çok sevilmeyen hayvanlardan bazılarını “müthiş bir böcek” olarak bahsetmesinin yanında başparmağımızı da en önemli organımız olarak anlatmasından bellidir. Ahmet Haşim’in meşhur akşam ve karanlık sevdası bu kitapta da kendini hissettirmiş. Bu konuda şu satırları örnek gösterilebilir: “Güneş, bütün gün, insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mesut olmanın hiç imkânı var mı? Nihayet akşam oldu karanlık bastı. […] Artık her şeyi açıklıkla görmek üzüntüsünden kurtulmuştuk.” Bize Göre eserini genel olarak değerlendirecek olursak Türk Edebiyatının en şahsına münhasır yazarının kaleminden harika bir eser çıktığını görebiliriz. O dönemlerde yaşanılan ve tenkit edilen sorunların birçoğunun günümüzde devam etmesi eserin canlılığını hep korumakta olduğu düşüncesindeyim. Mutlaka okunması gereken kitaplar arasına alınabilecek eseri geç fark etmenin utangaçlığıyla itiraf eder ,keyifli okumalar dilerim. (Cenk Baran)

Şair yönüyle tanınan Ahmet Haşim'in o dönemki (1928) köşe yazılarının derlemesi olan kitap: Bize Göre. Yazarımız genel olarak alaycı bir dille pek çok konuyu ele alıyor: Çarpık mimariden kuraklığa, esnemekten yüksek ateşli hastalık haline, kutup buzullarında kaybolan generalden kadınlara pek çok konuda fikirlerini belirtiyor. O yıllarda yaşasaydım Ahmet Haşim'in köşe yazılarını kesinlikle ilgiyle takip ederdim. Fakaaaat kadınların sosyal hayattaki varlığı konusunda kabul edilemez fikirleri var. Kadının bir erkeği aşk ile ölüme götürecek derecede cinsel üstünlüğü olduğunu, buna rağmen iş hayatında erkekle denkleşmeye çalıştığını anlatıyor. Yine Ahmet Bey makyaj sevmiyor, çok konuşma istemiyor, "yılışıklık"tan hoşlanmıyor. Kendisine iç sesimle meydan okuyorum: Ey Ahmet Haşim! Bu yazıları bugün yazacaktın da sosyal medyada hashtag açıp seni tt yapacak, yerden yere vuracaktık, alacağın olsun! Özetle kabul ettiğim ve etmediğim fikirleri var fakat kitap şahane. Akıp gidiyor. Bir Seyahatin Notları kısmında Paris seyahatinden izlenimleri var fakat ben bir gün kısmet olursa o kısmı Paris'ten aktarmak isterim (: Keyifli okumalar (anlatmasamolmaz)

Kitabın Yazarı Ahmet Haşim Kimdir?

Ahmed Haşim (1884, Bağdat - 4 Haziran 1933, Kadıköy, İstanbul), sembolizmin öncülerinden Türk şair.

Hayatı

Bağdat'ta doğmuştur. Babası mülkiye kaymakamlarından ve Bağdat'ın eski ve bilinen ailelerinden biri olan Alusizadelere mensup Ahmet Hikmet Bey; annesi ise yine Bağdat'ın ileri gelenlerinden Kahyazadeler'in kızı Sara Hanım'dır. Meşhur tefsir alimi Mahmud el Alusi Ahmet Haşim'in babasının dedesidir. Babasının Arabistan vilâyetlerindeki memuriyetleri sebebiyle düzensiz bir ilkokul tahsili gördü. Aynı sebepten dil olarak da sadeceArapçayı öğrendi. Annesinin ölümü üzerine 12 yaşında babasıyla birlikte İstanbul'a geldi. 1897'de Galatasaray Sultanisi'ne yatılı olarak verildi. 1907'de mezun olunca Reji İdaresine memur olarak girdi. Bir taraftan da Mekteb-i Hukuk'a devam etti. I. Dünya Savaşı'ndaki askerliği (1914 - 1918) sırasında Çanakkale Cephesinde bulundu. Ayrıca Anadolu'nun çeşitli yerlerini görme fırsatı buldu. 1924'te Paris'e, 1932'de de hastalığı sebebiyle Frankfurt'a gitti. Çeşitli yerlerde memur olarak çalışan Ahmet Hâşim, daha çok öğretmenlik yaptı. Sanâyi-i Nefise Mektebi'nde (Güzel Sanatlar Akademisi) mitoloji dersleri hocalığı ve Mülkiye Mektebi'ndeki Fransızca öğretmenliği görevlerine ölünceye kadar devam etti.

Hâşim'in sanat ve edebiyata ilgisi Galatasaray Sultanisi'nde başlar. Bilinen ilk manzumesi "Leyâl-i Aşkım" 1901'de "Mecmua-i Edebiyye"de yayınlandı. Bu dönemde Muallim Naci, Abdülhak Hâmid, Tevfik Fikret ve Cenab Şahabeddin'in tesiri altında kaldı. Son sınıfta iken Fransız şiirini ve sembolistleri tanıdı. Bundan sonra kendi şahsiyetini gösterdi ve ilk şiirlerini kitaplarına almadı. 1905 - 1908 yılları arasında yazdığı ve Piyâle kitabına aldığı "Şi'r-i Kamer" serisindeki şiirleri hayal zenginliği, iç ahenkteki kuvvet ve büyük telkin kabiliyeti ile dikkat çekti ve beğenildi. 1909'da kurulan Fecr-i Âti'ye girdi. "Edebiyatı ideolojinin değil, estetiğin emrine vermek" prensibinden hareket eden Fecr-i Âti grubunun yayın organı Servet-i Fünûn dergisinde şiirler yayınladı ve Servet-i Fünûn - Edebiyat-ı Cedide - topluluğuna yapılan hücumlara makaleleriyle katıldı. 1911'de yayınlanan Göl Saatleri adlı şiirleriyle haklı bir şöhret kazandı. Fecr-i Ati dağıldıktan sonra siyasi ve edebi akımların dışında kendisine has bir şiir ve nesir anlayışının tek temsilcisi olarak kaldı.

Dış dünya gözlemlerini kendi prizmasından geçirerek anlatır; sonbahar, akşam kızıllığı ve karamsarlık önemli temalardır. Ahmet Haşim fıkraları, denemeleri ve gezi yazılarıyla da önemli bir yazardır. Düz yazılarında dili sade ve oldukça başarılıdır.

Ahmet Haşim Kitapları - Eserleri

  • Bize Göre
  • Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları
  • Gurebahane-i Laklakan
  • Bütün Şiirleri
  • Frankfurt Seyahatnamesi
  • Piyâle

  • Göl Saatleri
  • Üç Eser: Bize Göre - Gurabahane-i Laklakan - Frankfurt Seyahatnamesi
  • Piyale - Göl Saatleri
  • Bize Göre - Frankfurt Seyahatnamesi
  • Gurabahane-i Laklakan - Diğer Yazıları
  • Bütün Yazıları (Cep Boy)
  • Paris, Frankfurt... Yahut Hiç!

  • Bütün Kitapları
  • Eserlerinden Seçmeler
  • Savrulmada Gül
  • Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları
  • Frankfurt Seyahatnamesi - Mektuplar - Mülakatlar
  • Bir Seyahatin Notları
  • Karanlıkta Beyaz Kuşlar

  • En Güzel Aşk Şiirleri
  • Şairlerin En Garibi Öldü

Ahmet Haşim Alıntıları - Sözleri

  • "Bir giryeli ses, belki kadın, belki de erkek Söyler gecenin şi'rine bir aşk, bir âhenk..." (Piyâle)
  • "Acılar gece çözülür." (Frankfurt Seyahatnamesi)
  • -Desene: Şu çarkları su ile dönen dünya, eski zaman işi bir degirmenden hâlâ farklı değil! (Bize Göre - Frankfurt Seyahatnamesi)
  • Sevimli ev... bugün altında aşkı bekliyorum... (Göl Saatleri)
  • Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ışıkları tayin ederdi. (Bütün Yazıları (Cep Boy))
  • HAVUZ Akşam yine toplandı derinde... Cânân gülüyor eski yerinde; Cânân ki gündüzleri gelmez, Akşam görünür havz üzerinde, Mehtâb kemer tâze belinde, Üstünde semâ gizli bir örtü, Yıldızlar onun güldür elinde... *** Cânân: Sevgili Havz: Havuz Mehtâb: Ay ışığı Kemer: Kuşak Tâze: Genç, bozulmamış Semâ: Gök (Savrulmada Gül)

  • "Zannedilir ki ufuklarımızın ötesi, bambaşka alemlerin eşiğidir." (Bize Göre)
  • Sihrin o kadar nâfiz olur fikr ü hayâle, Her şey değişir titreyerek hüsn-i muhâle. (Piyâle)
  • Neşeye hâkim değildik, kederi kendimizden uzaklaştıracak hiçbir kuvvetimiz yoktu. (Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları)
  • Almanya "profesör" ve "doktor" denilen acayip bir insan cinsinin vatanıdır. (Frankfurt Seyahatnamesi)
  • Karanlık, ölümün bir parçasıdır, onun için dinlendiricidir. (Eserlerinden Seçmeler)
  • İnsan her şeyden evvel kendi kendisinin esiridir. (Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları)
  • Nereden geldiği ve nasıl başladığı meçhul bir kürk modası, İstanbul'un hemen bütün kadın tabakalarını yayıldı. Bu moda, dedelerimizin ve ninelerimizin bildiğimiz kürkünü çevirip sırta geçirmek ve kurt veya goril gibi, iri cüsseli bir hayvana benzemek tuhaflığından ibarettir. ...Tırnaklarını uzatıp sivrilten ve vücudunu baştan başa tüylü göstermek isteyen kadın, belli ki insandan başka bir hayvana benzemek için uğraşıyor. Kadınlarda bu insan şeklinden uzaklaşma meylinin sebepleri ne olsa gerek? (Üç Eser: Bize Göre - Gurabahane-i Laklakan - Frankfurt Seyahatnamesi)

  • Bu yol, bu yol, bu derin yol ki dâimâ mümted Bu yol uzun ve benim dizlerim eğildi; gözüm Kapandı. Da'vet-i yeldâyla titriyor rûhum; Bırak ve git beni mevt-i leylâle tevdî et. (Eserlerinden Seçmeler)
  • ...hakiki kır, sert toprakla sert insanın boğuştuğu âlemdir. (Bize Göre ve Bir Seyahatin Notları)
  • Yüreğimde daima kanayan bir yara halinde kalacak (Bize Göre)
  • Rabbim! Her zevki tatmin edecek ve ismi yine "sanat ve edebiyat" olacak olan hacer-i felsefîyi nasıl bulmalı? (Bize Göre ve İkdam'daki Diğer Yazıları)
  • En eski edebiyattan en yenisine değin, her dilde, şiirin konusu eş (zevce) değil, sevgilidir (maşuka). Düşler ve benzetmeler hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur. Kahramanı eş ve konusu evlilik olan hikayeden daha tatsız ne olabilir ? (Bize Göre)
  • Akşam, yine akşam, yine akşam Bir sırma kemerdir suya baksam; Üstümde sema kavs-i mutalsam! Akşam, yine akşam, yine akşam Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Bütün Şiirleri)
  • Hayat ne güzel! Onu sonsuz bir iştiha ile seviyorum. Fakat hissediyorum ki ileride, hakkım olduğu kadar hayattan zevk almama insanlar mani olacak. İnsanlar, tabiatın serbest akışını değiştirmişler, saadet ve felaketi büyük talih ve keder kanunlarının mecralarından ayırmışlar ve köy sularını istedikleri gibi paylaşan mütegallibe tarzında, zevki ve kederi aralarında keyiflerine göre dağıtmışlar. Tatlı hava, renkli ziya, gök, deniz, ağaç, çimen, ateşli kadın bakışı, yakıcı şiir ve sarhoş edici musiki ile benim aramda yarın karanlık bir kaya gibi dikilecek olan insan beni şimdiden ürkütüyor. Ben onu nasıl yumuşatacağım ve kendi lehime çevirebileceğim? (Frankfurt Seyahatnamesi)

Yorum Yaz