Bizim De Günümüz Gelecek - Nihat Genç Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bizim De Günümüz Gelecek kimin eseri? Bizim De Günümüz Gelecek kitabının yazarı kimdir? Bizim De Günümüz Gelecek konusu ve anafikri nedir? Bizim De Günümüz Gelecek kitabı ne anlatıyor? Bizim De Günümüz Gelecek PDF indirme linki var mı? Bizim De Günümüz Gelecek kitabının yazarı Nihat Genç kimdir? İşte Bizim De Günümüz Gelecek kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nihat Genç
Yayın Evi: Pankuş Yayınları
İSBN:
Sayfa Sayısı:
Bizim De Günümüz Gelecek Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Herkes susup uzaklaşırken dik kayalıklarda yapayalnızdık. Hayır, beklenip umulduğu gibi yardım çığlıkları atmadık. O heybetli yalçın tepelerle arkadaş olduk, koro olduk, Ankara Radyosu olduk, birlikte memleket şarkıları söyledik. Yazar, muhalif, arkadaş, eziyet görenler, dışlananlar ama saçları gür bir neşemiz; dalları dikenli ve karmaşık, olsun, mosmor böğürtlenler gibi sevincimiz vardı.
Tek başına savaşarak köleleştirilmiş insanlığımızı aşabilir; özgür ve hür ormanlarımıza yeniden koşabiliriz. Kapitalizmle, emperyalizmle, ikiyüzlülükle, eşitsizlikle savaşabilmemizin başka yolu yoktur, küçük süs köpekleri ve tatlı mı tatlı şirin tavşanlarla siyasetçilik oynayanlara ayıracak zamanımız yoktur. Bu dünyada ‘tek başımıza, kendi pençe ve dişlerimizle’ var olacağız, beni herkes sevsin, kucağına alsın diyen sıcacık şirin tavşan kürkleriyle değil. VeryansınTV, duy ormanın sesini!
Bizim De Günümüz Gelecek Alıntıları - Sözleri
- Kendimize giden yolu kapattık, yanlış yola girdik.
- Ayakları yere basan sağlam insanlar heyecan vermez, güven verirler ama izleyici kitlesi oluşturamaz.
- İnsan her şeyi söze saklar.
- Boş bir bellek için zeki kelimeler, renkli cümleler hiçbir işe yaramaz.
- Okşamayı aklından geçirmediğiniz şey kalbi olmayan şeylerdir, kalbi olmayan kelimeler dehşete düşürür insanı...
- Kime söylesin, kime şikâyet etsin? Yutkundu, içindeki deftere yazdı.
- Anlattıkça kafamızda mı büyütürüz yoksa hayatın sıkıcı tekrarlarına karşı dalga geçip meydan okumayı, dayılanmayı mı öğreniriz?
- Sınıfta kaldığım o sene beyefendi olmanın yolu terzilerden geçiyordu.
- Zevkine varmaya yetersiz kaldığımızda aşık oluruz. Zevkine varamadığımız her şeyi sevgilinin yüzünde seyrederiz.
- Aşka en çok benzeyen şey: İpsiz tırmanış!
- Korktuğumuz -korkarken asıl korktuğumuz- şey, içimizde korkuyla yüzleşmek isteyen korkusuz bir adamın varlığıdır. Çünkü bu derindeki adam korkusuzluğuyla her şeyi yapabilir.
- Doğaya karşı günahlarınızı itiraf edin...
- Motoru soğutmayı hiç birimizin beceremediği yeni bir dünyaya girdik.
- Ama hepimiz biliyoruz : Hayallerimiz beynimizdeki kafeslerinde havasızlıktan ölürken hâlâ sağlıklı yaşam haberlerini okuyoruz. Kendimizi öldürmek hürriyeti kendimize bırakılmış, kendimizi öldürmek dokuz-on şiddetinde hayal kırıklığı depremi, zihnimizde kat kat betonlar üst üste çökmüş, sağlıklı yaşam hangisi sebzeler- meyveler-vitaminler mi kendimizi aldattığımız sözler mi ? Umutsuzluk, çaresizlik içinde ölen kanser hastası " Öldü kurtuldu" diyor sevenleri, kurtulan kim, ölen kim, ölümü kurtuluş yapan kim ? Yoksa kendimizi aldattığımız sözlerin sonuna mı geldik ?
- Kafayı birkaç kez yakmadan yazar olunmuyor!
Bizim De Günümüz Gelecek İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Her Zaman Söyleyecek Bir Sözü Olanların Kitabı: Pankuş Yayınları adında bir yayınevi kuruldu. Youtube’ta Veryansın TV isimli bir kanal açan Erdem Atay’ın öncülüğünde bir grup vatansever, çektikleri videoların yanına bir de kitap yayımlamayı da ekleyerek hem yazılı hem de görsel olarak özgün bir kulvarda boy gösteriyor, seslerini duyuruyor. Benim de maddi anlamda desteklediğim -hem kitaplarını fazla fazla alarak hem de Veryansın TV’ye abone olarak- bu grubu hiç şüphesiz tek bir isim anlatmaya yeter. Kim mi? Nihat Genç. Anadolu’nun sesi, nefesi, Karadeniz’in çılgın dalgalarının coşkusu, özüyle sözü bir, sözünü budaktan sakınmayan ve mücadele adamı Nihat Genç. Onu iki kelimeyle anlat deseler “bağımsız” ve “özgür” sıfatları gelir aklıma önce. Ne bir partiye bağlıdır ne de bir gruba. Aklını ve duygularını bireşimleyerek kendisini dinleyen herkesin kalbine ve aklına girmeyi başarabilmiş ender şahsiyetlerden biridir. Hem kalemiyle hem konuşmalarıyla gönülleri fetheder. Kaldı ki bazı konuşmalarında ağladığım olmuştur. Herkes konuşur, herkesin söyleyecek bir sözü vardır. Ancak herkes Nihat Genç olamaz. Hitabet sanatında o kadar yetkindir ki izleyeni ekrana kilitler. Kafanızı çevirmenize bile izin vermez. Bu yüzden Veryansın TV’nin ağır toplarından biridir Nihat Genç. Pankuş Yayınları’ndan çıkan “Bizim de Günümüz Gelecek” kitabıyla da Pankuş’un en çok okunan yazarı olacağı muhakkaktır. “Bizim de Günümüz Gelecek” Nihat Genç’in kaçıncı kitabı olduğunu tam olarak bilmesem de ürettiği yirmiden fazla eserin en sonuncusu. 285 sayfadan oluşan kitap kısa sürede dördüncü baskıya ulaşmış. Diğer kitapları gibi kısa yazılardan oluşuyor. Ancak edebiyatın dozu arttırılmış bu sefer. Siyasi konulara, tartışmalara fazla değinilmemiş. Bol bol küfür serpiştirilmiş sayfalara. Küfür bakımından Nihat Genç’in en küfürlü kitabı diyebilirim. Nihat Genç her zamanki gibi dertli, öfkeli. Zaten derdi ve öfkesi olmayan bir adam böyle yazılar yazamaz. Kalemi kılıç gibi, dili sivri. Şaşırtıyor, sersemletiyor, huzursuz ediyor, tokat atıyor kelimeleri. Doğanın insanlığa ders verdiği bu çağda silkeliyor, “aklınızı başınıza alın” uyarısında bulunuyor. Bir doğa çarpıyor bir Nihat Genç. Doğanın sesi oluyor, gürül gürül akıyor. Kâh güldürüyor kâh ağlatıyor. Yabani, özümüze yabancı sözcüklere sığınmıyor; Anadolu toprağının kokusunu yediriyor yapraklara. Eğer bir yazar “insanlık”tan, “doğduğu topraklar”dan bahsediyorsa ve size sahici kavramlarla sesileniyorsa o yazarı mutlaka okuyun. Nihat Genç de böyle bir yazar. Etkili sözler barındıran birkaç yazısından bahsederek devam edelim. “Yaklaşıyor Nuh’un Gemisi” başlıklı yazı, doğanın insanı silkelediği ana fikri etrafında biçim kazanan bir manifesto niteliği taşıyor. Bu yazıdaki bir ifade çok hoşuma gitti. “Tanrı yoruldu, lanet nihayet şehre indi.” (s. 84) cümlesindeki “Tanrı yoruldu” anlatımı meşhur filozof Nietzsche’yi aklıma getirdi. O, yorulan bir Tanrı’dan bahsetmese de “ölmüş” bir Tanrı imgesi ortaya çıkardı. Acaba Tanrı yorulduktan sonra mı ölmüştü? Belli ki insanlığı yarattığı için pişman olup “harakiri” veya “ötenazi” yapmıştı kendine. Nihat Genç inançlı biri olarak Tanrı’yı öldürmüyor, ancak yorulduğunu düşünüyor. Üzerine bir kitap yazılabilecek müthiş bir anlatım olarak beynimizin bir köşesinde dursun. Aynı yazıdan birkaç alıntı daha yapmak istiyorum. Çünkü “Tanrı yoruldu” düşüncesi kadar önemli başka düşünceler de barındırıyor. Söz gelimi “doğa ve insan hakları beyannamesi”yle devrimci bir bakış açısı sunuyor. Bugün hepimize böyle bir beyannamenin lazım olduğundan dem vuruyor. Peki, çözüm nasıl olacak? Yazara göre üzerinde bulunduğumuz kapitalist uygarlık insanlığın başına bela olan sorunlara çözüm bulmakta yetersiz. Çünkü sorunun kendisini bizzat kapitalizm doğuruyor. Sorunlar, bu medeniyete içkin, asla ondan bağımsız değil. Bu yüzden yazar geleceği pek aydınlık görmüyor, bu virüsün insanlığı akıllandıracağına dair bir umut taşıyor yüreğimde. Şöyle diyor yazının sonunda: “Ey insanlık, hangi sözünde durdun, kuşlar-balıklar bir daha bizimle aynı gemiye biner mi? Şu salgın bir geçiversin –vur patlasın içki, seks, dans- vahşi kapitalizmin sokakları hiçbir şey olmamış gibi kaldığı yerden, şüpheniz olmasın daha da kudurmuş devam eder. Karanlığımız ve çaresizliğimiz öyle derin ki; böyle birkaç veba, birçok büyük salgın, birkaç felaket virüsü, olgunlaşmamıza yetmeyecek!” (s. 90) Yazar “Türkmen Kadınları” başlıklı yazısında Koçi Bey risalesinden bahseder. IV. Murat’a verdiği nasihatlerle tanınan Koçi Bey’in meşhur risalesinde devlete uyarı niteliğindeki “Sarayına Türk’ü, Yörük’ü, Çingene’yi, Yahudi’yi almayacaksın.” tembihiyi eleştirerek açımlar. Devletin asli unsuru olan Türk adı sarayda yoktur, divan şiirinde yoktur, türkülerde yoktur. Sarayın torpillilerine, hizmetkârlarına toprak verilir, ama Türklere verilmez. Türk diline kimseler bakmaz idi, Türk dahi bilmez idi.” diye sitem eden Âşık Paşa’nın isyanı bu yüzdendir der Nihat Genç. Türk adı, Türkmen adı hakaretlere de uğramıştır. “Etrak-ı biidrak” (akılsız Türk) en yaygın hakarettir. Yazar, buradan sözü Alevilerin isyanlarına getirir. Alevilerin Anadolu’da bitmeyen isyanlarının sebebi sarayda Türk’ün adının anılmaması, saraylarda devşirmelerin cirit atmasıdır. Devletin asli unsuru olan Türk’ü hor gören Osmanlı devşirmelere sıcak davranmış, kucak açmıştır. Yüzyıllar sonra Selanik’te Türk’ün adını tarih sahnesine tekrar çıkaracak bir lider doğar. Bu aşılmamış lider Anadolu’da yabancı gibi görülen asli unsuru tekrar diriltir ve ona çok geç gelen hak ettiği değeri verir. Bir yazıda bir kaya tırmanıcısından bahsediyor yazar. Adı Alex Honnold. Deli cesaretine sahip bu adam Yosemite Ulusal Parkı’nda bulunan yaklaşık bin metre uzunluğundaki El Capitan’a ipsiz tırmanıyor. İpsiz deyince tabii ki inanasım gelmedi. Çünkü ipsiz tırmanmak delilikten de öte bir şey. Resmen ölümü göze almak demek. Ki düşüp paramparça olma ihtimali de çok yüksek. İnternete girip videoları izlerken ağzım açık kaldı. Gerçekten de Honnold dimdik kayaya tırmanabiliyor. Milyonlarca takipçisi olan Barış Özcan çok güzel bir video hazırlayıp Youtube’a koymuş. Merak edenler mutlaka izlemeli. Bir yazıda İtalyan yönetmen Bertolucci’nin beş buçuk saat süren bir filminden bahsediyor. Filmin adı “Novecento”. Robert de Niro, Gérard Depardieu başrollerde. Genç filmi o kadar övüyor ki o kadar uzun sürse de izlemeniz gerektiği fikri aklınızın bir köşesinde yer ediniyor. Bertolucci’nin “Paris’te Son Tango” filmine de değiniyor. Filmde karısının ölümüyle boşluğa düşen bir adamın hayatı anlatılıyor. Bu film de Bertolucci’nin her şeyi apaçık serdiği, sergilediği filmlerden biri olarak merak uyandırıyor. En sonki yazıda Jack London’ın “Vahşetin Çağrısı” isimli romanını ele alıyor yazar. Romanın kısa olsa da çok etkileyici olduğunu düşünüyor. Hayatını şekillendiren, Nihat Genç’i Nihat Genç yapan en önemli roman olarak tanıtıyor “Vahşetin Çağrısı”nı. “Novecento” filmi gibi “Vahşetin Çağrısı” da çok önemli sanat yapıtları arasında tanınmayı, önemsenmeyi, şöhret kazanmayı bekliyor. (Aziz Özkan)
yazarın anılarını anlattığı kitabıdır . siyasi içerik değildir . yazarın gençliğinden ve çocukluğundan anıları bir anadolu insanının ağzıdan ( kendisinden) dinlemekteyiz . anlatın yazarın daha önceki kitaplarındaki dildir . yazarın hikaye kitaplarını siyasi duruşu ve yazdığı makaleler ile karıştırmamak gerekir. (berkay çelik)
Bizim De Günümüz Gelecek PDF indirme linki var mı?
Nihat Genç - Bizim De Günümüz Gelecek kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bizim De Günümüz Gelecek PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Nihat Genç Kimdir?
Nihat Genç, (d. 1956, Trabzon) Türk gazeteci, yazar.
Yaşamı
İlkokulu Meryem Mehmet Kayhan İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi de Trabzon Ticaret Lisesi'nde okuyarak 1974 yılında mezun oldu. İstanbul İktisadi Ticari İlimler Akademisi ile Ankara Bankacılık Okulu'na kayıt yaptırdı ancak siyasi olaylar nedeniyle bu okullardan ayrıldı. Ardından Sağlık İdaresi Yüksek Okulu'ndan 1983 yılında mezun oldu. Okul bitimi Sağlık Bakanlığı/Ankara Rehabilitasyon Merkezi'nde, ardından ise Kültür Bakanlığı’nda toplam dokuz yıl memuriyet yaptı.
Gençlik yıllarında gazete ve dergilerde teknik eleman olarak çalıştı. 12 Eylül öncesinde, ülkücü hareketin genç entelektüellerinin en önemli isimleri arasındaydı ve çeşitli ülkücü dergilerde yazmıştı. O yıllardan bugüne, Bağımsız ve Kırmızı-Beyaz gibi ulusalcı siyasî dergiler ile Leman dergisinde yazıları yayımlandı. Kısa bir süre Akşam gazetesinde köşe yazıları yazdı ve bu gazeteden yine aynı gazetenin yazarı Engin Ardıç'ın Genç'in eskiden çalıştığı Leman dergisini Saddamcılık ve Apoculuk ile suçlaması sonucunda ayrıldı. 2008 Eylülü'nde Leman'a geri döndü. [1] Yazar 2008 yılının Aralık ayında Aydınlık dergisinde makaleler yazmaya başladı. Bir Soru - Bir Cevap adlı köşesinde Genç, güncel meseleleri ulusalcı bir bakış açısıyla değerlendiriyor.
Sky Türk adlı televizyon kanalında Serdar Akinan ile 2008 Eylülüne kadar "Nihat Genç ile Ne Var Ne Yok" adında bir program yaptı.[2] Kanal Akşam gazetesi ile kardeş kuruluş olduğundan, Genç, programına da son verdi. Bu progamın ardından ise 18 Ekim 2008 tarihinde Avrasya TV'de Lale Şıvgın ile ,"Nihat Genç ile Veryansın" programı yaptı.Son olarak günün siyasi olaylarını değerlendirdiği www.odatv.com adresinde yazıları yayınlanmaktadır.
Öykülerinde insancılık arayışı egemendir, insan hikâyeleri ile birlikte yaşanılan zamanların sorunlarını ve toplumsal değişimi gayet ince çizgilerle betimler ve kahramanlarını her zaman ezilen kesimden insanlar içinden seçer. Siyasi ya da siyasi olmayan fikir makalelerinde ise çok daha sert çizgilere sahip, kızgın ve hatta saldırgan bir tarza sahip olduğu görülür. Gizli ama derin bir yalnızlık duygusu, öykülerinde de fikir yazılarında da alt metni oluşturan güçlü öğelerden biridir.
2005 yılında Bilgi, Sabancı Üniversitesi ve Boğaziçi üniversiteleri tarafından düzenlenen İmparatorluğun Çöküş Döneminde Osmanlı Ermenileri başlıklı konferansı eleştiren bir yazı[3] yazması üzerine uzun süredir tüm kitaplarını yayınlamış İletişim Yayınları, Nihat Genç ile ilişkilerini kesme ve kitaplarını yayınlamama kararı almış[4], bunun üzerine yazar kitaplarını diğer yayınevlerinden çıkarmaya başlamıştır.
Kitapları
Dün Korkusu (1989)
Bu Çağın Soylusu (1991)
Ofli Hoca / Şeriatta Ayıp Yoktur
Kompile Hikayeler
Dar Alanda Tufan 1993
Üfürükten Üniversite Bilimi (1993)
Soğuk Sabun (1994)
Köpekleşmenin Tarihi (1998)
Modern Çağın Canileri (2000)
Memleket Hikayeleri
Arkası Karanlık Ağaçlar (2001)
İhtiyar Kemancı (2002)
Amerikan Köpekleri (2004)
Edebiyat Dersleri (2004)
Nöbetçi Yazılar (2004)
Hattı Müdaafa (2005)
Karanlığa Okunan Ezanlar (2006)
Aşk Coğrafyasında Konuşmalar (2007)
Kavga Günleri (2007)
Veryansın (2008)
Bir Millet Uyanıyor 17: "Kavga Günleri" (2009)
Sordum Kara Çiçeğe (2009)
Yurttaşların Cinlerle Bitmeyen Savaşı (2011)
İşgal Günleri (2011)
Öykülerinden örnekler
Narlıbahçe Sokağı (Modern Çağın Canileri)
Şeriatta Ayıp Yoktur (Ofli Hoca)
Bu İşin Tövbesi Var midur? (Ofli Hoca)
İhtişam ve Sefalet (Köpekleşmenin Tarihi)
Türkan (Arkası Karanlık Ağaçlar)
Hero Marka Mızıka (Kompile Hikayeler)
İhtiyar Kemancı (İhtiyar Kemancı)
Televizyon programları
Nihat Genç ile Ne Var Ne Yok? (Sky Türk, 2003-2008)
Nihat Genç ile Veryansın (Avrasya TV, 2008-2011)
Nihat Genç Ko-nu-şu-yor! (Halk TV, 2012-...)
Nihat Genç İle Ver-yansın (Ulusal Kanal, 2013-...)
Nihat Genç Kitapları - Eserleri
- Karanlığa Okunan Ezanlar
- Köpekleşmenin Tarihi
- Veryansın
- Amerikan Köpekleri
- Memleket Hikayeleri
- İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı?
- Arkası Karanlık Ağaçlar
- Aşk Coğrafyasında Konuşmalar
- Hattı Müdafaa
- İhtiyar Kemancı
- Soğuk Sabun
- Bu Çağın Soylusu
- Tek Tabanca
- Bizim De Günümüz Gelecek
- Modern Çağın Canileri
- Edebiyat Dersleri
- Kompile Hikayeler
- Dün Korkusu
- Aslanlı Yol'a Doğru
- Ofli Hoca
- Yurduma Alçakları Uğratma!
- Anadolu Yazarını Dinliyor
- Nöbetçi Yazılar
- Direniş Günleri
- İşgal Günleri
- Bir Millet Uyanıyor! 17
- Sordum Kara Çiçeğe
- Yurttaşların Cinlerle Bitmeyen Savaşı
- Opus 61
- Nihat Genç’le Veryansın
- One Man Show
- Saraya Kılınan Namazlar
- Bizi Kandırası Umman Bulunmaz
- İhtiyar Kemancı
- Dar Alanda Tufan
- Anadolu Yazarını Dinliyor
- Edebiyat Derslerine Giriş
Nihat Genç Alıntıları - Sözleri
- İnsanlar düzgün konuşuyor ölçülü konuşuyor diye uygarlık olmuyor insanlar istediği gibi rahat uluorta konuşunca uygarlık oluşuyor. (Nöbetçi Yazılar)
- Kelimelerin sonsuz gücü vardır. (Bizi Kandırası Umman Bulunmaz)
- Yaşadığım her gün ne kadar yoğun işim olursa olsun mutlaka elime bir kitap alır hiç değilse birkaç sayfasını okumaya karıştırmaya çalışırım, sebebi, Osmanlı ordularıyla topyekün yenildi mağlup oldu yüz yıl oldu içimizde acısı ağıtı yarası dinmedi ve bir şeyler yapalım, daha zinde daha akıllı olalım, cumhuriyet mağlup olmasın, diye... (Bizi Kandırası Umman Bulunmaz)
- “Hayattan memnun Amerikan işgalinden rahatsız değil, IMF canınızı sıkmıyorsa artık “mizahla” işiniz yok demektir. Mizahın, mutlu, bahtiyar, bana dokunmasınlar,keyifli, şeker bu tatlı yaşamın arasında yeri yoktur. Gayesiz,meselesiz insanlara mizahın söyleyebileceği bir şey yoktur.” (Hattı Müdafaa)
- Sebatkâr, sanatlı ve çok derin bir heyecanınız varsa ; dünyanın hiçbir hayal kırıklığı ve umutsuzluğu ve kilisesi ve ideolojisi ve patronu sizi yenemez. (Tek Tabanca)
- “Aydınlarımız iki yüzyıldır,şahlanmayı,ayağa kalkmayı öğretiyor ve her nesil kollarını, ayaklarını kırıyor.Bakın hâlâ İstanbul’un fethini öğretiyorlar. Bu nesle birileri ‘düşmeyi’ öğretsin. Bir tarafımızı kırmadan “düşebilmek...” (İhtiyar Kemancı)
- Batıya, malımızı verdik, madenimizi verdik batıya köle olduk, şebek olduk, köpek olduk, en onursuz ittifaklara girdik, batının ve diplomasinin kuklası olduk, komşularımıza bu yüzden kalleş olduk. ihanet içinde olduk, OrtaDoğu'yu topa tutan İncirlik'i peşkeş çekip batının işbirlikçisi olduk. Ama batı durmadı, hala bir şeyler istiyor, onurumuzu almakla yetinmedi, şerefimizi almakla yetinmedi, dinimizi topyekun kazımakla yetinmedi ve şimdi topraklarımızı komşularımızı ve tüm kutsallarımızı topyekün bizden almak istiyor. (Hattı Müdafaa)
- Yalan söylemeden büyümeyi başarabilecek miyim? İnsanlar çoğaldıkça, kalabalıklar, kitaplar, düşünceler, olaylar karmaşıklaşınca ne yapacağım? Şeytan tenine dokunuyor. Sapık diyecekler, kızgın demirlere oturtacaklar, pişman ol, tövbe et diyecekler, yeryüzünün en iğrenç pazarlığına alet edecekler beni. Hayır. Ben, yalan söylemeden büyüyeceğim... (Dün Korkusu)
- "Düşüncesi olmayan insanların, ellerinde yalnız, babadan, deden kalma gelenekler, kılıçlar, silahlar vardır." (Köpekleşmenin Tarihi)
- Millet fincana bakıp dünyalar ötesini görüyor, biz bir adım ötemizi göremiyoruz, gel de kendini yeme. (Hattı Müdafaa)
- "Çukur gözleri, artık bir onur adası olmuş kalbinden başka yerde rahat etmiyor gibi..." (İhtiyar Kemancı)
- "... O kadar insan suçlu hissediyor kendini. Artık topluma güvenmiyor. Medyaya güvenmiyor. Annesine güvenmiyor. Artık bilgiye güvenmiyor. Artık habere güvenmiyor, konuşulanlara güvenmiyor ve toplumdan kuşku duyuyor. Eğer çağımız bir depresyon çağıysa, bu sahte bilgi, sahte haber, yalan, uydurma, suçlama, söylenti, dedikodu, iftira ve yakıştırmaların; bu depresyon çağının büyümesinde katkısı yüzde yetmiş. Hepimizde her gün; biri bize iftira atacak, bizi yanlış anlayacak, yanlış şeyler söyleyecek, falan falan şeyler yapacak ve insanlar benim hakkımda kötü düşünecek duygusu. Bu duyguyu oluşturuyorlar." (Anadolu Yazarını Dinliyor)
- "... Batı’da ve Doğu’da, ‘Allah’la kul arasında bir aracı kurum’ tartışması gelmiş geçmiş tarihlerin en kanlı ve en hararetli tartışmasıdır." (Saraya Kılınan Namazlar)
- Oturup ürün, oturup tarla, bağ, oturup kültür üretmeye ve bağımsızlığın artık silahla ve marşla ve yaygarayla değil, bunlarla olabileceğini bilmiyorlar mı? Biliyorlar! Ama o zaman yüz yıllık iktidarları sarsılıp yok olacak korkusu taşıyorlar! Onlara ürün toplamak, kitap yazmak, gün boyu çalışmak çok kadınsı geliyor olmalı. Onlar lak lak dükkânları gibi, ağır makamların sert erkekleri... (İhtiyar Kemancı)
- Bir köy imamı kadar zekası olan insanlar 1400 yıllık İslam düşüncesini yeniden yazıp , moda oldular." (Edebiyat Dersleri)
- "Senin gözlerin kadar güzel bir ülkem olmadı." (Bu Çağın Soylusu)
- "Benim de bir zamanlar 'ne derler' dinim vardı. Bırakın bu ne derler dinini, ne derlerden arının çok hafifleyeceksiniz, hadi hoşçakalın." (Bu Çağın Soylusu)
- Bir kiraz ağacının altına on dakika uzansalar bütün panik bitecek biliyorum. (İhtiyar Kemancı)
- Şimdi sokaklarımızda gezinen halk, o fütursuz, lafını Karagöz gibi esirgemeyen halk değil.Şimdi sokaklarımızdaki bu halk, Hacıvatların yetiştirdiği halk... (Nöbetçi Yazılar)
- Hangi Müslümanlık, hangi ülkenin hangi mezhebin Müslümanlığı, hangi çağın Müslümanlığı? Anne babalarımızla yaşayan Müslümanlık mı, bugünlerde icat olunan ideolojik İslamcılık mı? (İslamcı Erol Nasıl Çıldırdı?)