Bozuk Saat - Irmak Zileli Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Bozuk Saat kimin eseri? Bozuk Saat kitabının yazarı kimdir? Bozuk Saat konusu ve anafikri nedir? Bozuk Saat kitabı ne anlatıyor? Bozuk Saat PDF indirme linki var mı? Bozuk Saat kitabının yazarı Irmak Zileli kimdir? İşte Bozuk Saat kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Irmak Zileli
Yayın Evi: On8 Kitap
İSBN: 9786059405881
Sayfa Sayısı: 188
Bozuk Saat Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Durmuş bir zamanın müebbet bekçiliği…
Irmak Zileli’nin sıradışı kurgusu ve zarif anlatımıyla hikayeciliğin görkemine ve belleğin sınırlarına ayna tutan bir roman. Yunus Nadi Roman Ödülü sahibi yazar, geçmişten bugüne hayatın içinden geçenlerin hikayesine, bozuk bir meydan saatinin gözünden eşsiz bir saygı duruşunda bulunuyor. İnsan ruhunun derinliklerinin, nesnelerin tabiatının, doğadaki tüm seslerin izini süren roman, soluksuz bir yürüyüşe davet ediyor. Adımlayarak değil, zamanın akışıyla süzülerek yapılan bu yürüyüşe dayanışmanın, umudun, unutuşun, özlemin ve yalnızlığın sesi eşlik ediyor.
O 8 Blog’da başlayan “Bozuk Saat” yolculuğu, pek çok özelliğiyle çağdaş edebiyatımızın çarpıcı örneklerinden biri. Irmak Zileli’den nabızdan nabıza atlayan zamansız bir okuma deneyimi…
Korkunun durmuş bir saate faydası yoktu! Nabzına atladığım an, yeni bir öfke patladı kulaklarımızda. İlkini aratmayacak şiddetteydi. Hani suya daldığınız anda, dünyayla aranıza tül perde çekilmiş gibi olur ya, aynısı oldu. Sesler boğuldu, görüntüler bulanıklaşıp dans etmeye başladı. Üstelik, duran bir suyun değil, hareket eden, akan, durmadan akan, aktıkça bir şeylere çarpıp yolunu değiştiren, yeterli eğimi bulduğunda hızlanan bir suyun damarlarında yüzüyordum. Telaşlıydı. Öfkesi telaştandı. Arıyordu. Ama neyi?
Bozuk Saat Alıntıları - Sözleri
- Umut varken çoğu kişi biraz, nasıl desem, tembeldir, ama hiç umut kalmadığında hemen herkes, birdenbire çalışkan olur.
- Bu meydanı seviyorum, nabızdan nabıza atlamayı, güneşi herkesten önce karşılamayı, en son batıran olmayı. Durmuş bir zamanın müebbet bekçiliğini. Seviyorum...
- Kitabın sonunu merak eden okurun tatlı heyecanına benzer bir his kapladı içimi. Bazı okur daha kitaba başlarken sabredemeyip son sayfadaki o son cümleyi açık bakar ya hani, insan olsaydım o tür okurlardan olmazdım sanırım.
- Yoktu bu kaostan kurtuluş. Bu memlekette, herkes ve her şey birbirinin ayağına basıyordu işte.
- Ruhu olmayan bir varlık başkalarının hislerini anlayabilir mi dersiniz? Etrafınıza bir bakın isterseniz, öteki insanların hislerine karşı kaba, bencil ve duyarsız olan insanları düşünün! Göreceksiniz ki, onların kendi ruhsal dünyalarında da vardır bir sorun.
- Şeytan diyor ki, al çocuğu dön ananın evine. Tabii şeytana sormak gerekirdi; anasının evinde ki o babayı n'apacaktı? Sıkıldı dişlerin arasından tısladı olana duyurmadan: "Hahhh! Kırk katır mı, kırk satır mı?"
- Sıradan bir adam. Kimsenin haberi yok az önce işlediği suçtan. Küçük bir kız. Şimdilik annesinin kollarında. Yerde bir somun ekmek. Olayın tek tanığı benim.
- Bunu size daha önce söyledim mi bilmiyorum ama ben insanların nabzına girebilen bir saat olsam da onlara dokunamıyorum. Ne de olsa bir hayalet gibiyim, belki de bir ruh, gözle görülemeyen, elle tutulamayan.
Bozuk Saat İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir saat kulesi, hem de padişah dönemlerinden kalma antika ama gelin görün ki bozuk. Arada düzeliyor gerçi yine de bozuk işte. Kâh hızla ilerliyor kâh geri kalıyor. Gel zaman git zaman İstanbul'un göbeğinde peydâh oluveriyor. Böyle başlıyor kitap ve hikâyeler dinliyoruz bozuk saatin dilinden. Ben Irmak Zileli'yi çok seviyorum. Zevkle okudum, zevkle öneririm. Saygılar efendim (Gamze gamze)
Yaşamın her anında bizi koruyan camlarımız defalarca kırılıyor. Kimi zaman kırıklarımızla doğru zamanı gösterebiliyoruz, kimi zaman kırılan yerler kanla doluyor.. Kendimiz kırdığımız gibi başkaları da sebep oluyor buna, bazıları yüzünde yaptığından hoşnut gülümsemeyle diyor ki “kırdığım yerden onarırım seni”, bir diğeri parçaların üzerine basmaya devam ediyor ki toz bile kalmasın sizden geriye. Ve Irmak Zileli kırık hayatları bir meydana topluyor. Buluşmak için sözleşilen o yerlere. Bir saatin altına. Saat doğruyu göstermiyor. O da kırılmış zamanında. Öyle darbeler almış ki.. Bunlar yetmiyormuşçasına bir de güç vermişler ona: Birilerinin nabzına konuk olabilmek. Yamacında toplanan yıkık dökük hayatların nabızlarına. Kalp atışlarında buluyor kendini. Doğru zamanı gösteremeyen varlığı, bu nabızlara girip heyecanlanıyor,sinirleniyor,pişmanlık duyup ağlıyor da. . Irmak Zileli,hafıza’yı yazıyor. Geçmişin damarlarını emip bugün’ün kollarına naklediyor. Yarın’ı da olduğu gibi bırakıyor: belirsiz. Ama umutlu. Bozuk saati bile sevebiliyoruz çünkü. Ben kırılmış saatimi atamıyorum,kendimi atabiliyor muyum ki her düştüğümde? Sadece bütünlük ve güzellik mi sahiplenilmeli? Acılarım, susuşlarım,susuzluğum da bana içkin değil mi? . Irmak Zileli romanlarıyla olduğu kadar bağımsız görünüp iç içe geçen öyküleriyle de bizi etkiliyor. Ben Zileli’den en çok evlat olmaya dair sesi dinlemeyi seviyorum. Anne,baba,kardeş,eş..Bunları anlatıyor elbet ama anlatamadığım bir his de var. Hane’den bedenen çıkıp ama zihninin bir kısmını orda unutmak gibi.. (Hülya Açılan)
Meydanda varlığını devam ettirmeye çalışan bir saat... Yalnızlığını çevresindeki insanların nabızlarına girerek, nesnelerin hallerine bürünerek anlamaya çalışan ve bizle de bunları paylaşan bir saat. Yazarımız bu bozuk saatle bize 26 farklı hikaye anlatıyor. Yer yer hüzünleniyor, yer yer kızıyor, yer yer de birilerine kavuşuyor, bir şeyleri anlamlandırmaya çalışıyorsunuz. Öykü okumayı sevenler için güzel, okunası, sıcacık bir kitap. kitap/kitap--162111 yazar/i1346 (Dilara B.E.)
Bozuk Saat PDF indirme linki var mı?
Irmak Zileli - Bozuk Saat kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bozuk Saat PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Irmak Zileli Kimdir?
IRMAK ZİLELİ, 1978 yılında İstanbul’da doğdu. Sosyal Antropoloji öğrenimi gördü. Televizyon ve dergilerde muhabirlik yaptı. Roman Kahramanları dergisinin kuruluşunda görev aldı ve ilk 6 sayı yayın yönetmenliğini yürüttü. 2006 yılından bu yana çeşitli dergilerde, gazete kitap eklerinde değerlendirme ve eleştiri yazılarının yanı sıra editörlüğünü yaptığı Remzi Kitap Gazetesi’nde “Devrik Cümle” adlı köşesinde yazmayı sürdürüyor.
Zileli’nin basılmış eserleri arasında, 2012 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan ilk romanı Eşik (2011), Bayram Çocukları (2004) isimli bir araştırma ve Doğruyu Aradım Güzeli Sevdim (2009) başlığıyla Halit Refiğ ile söyleşi kitabı bulunuyor.
Zileli’nin ikinci romanı Gözlerini Kaçırma 2014′te Remzi Kitabevi tarafından yayınlandı.
Irmak Zileli Kitapları - Eserleri
- Son Bakış
- Gölgesinde
- Gözlerini Kaçırma
- Eşik
- Bozuk Saat
Irmak Zileli Alıntıları - Sözleri
- Sıradan bir adam. Kimsenin haberi yok az önce işlediği suçtan. Küçük bir kız. Şimdilik annesinin kollarında. Yerde bir somun ekmek. Olayın tek tanığı benim. (Bozuk Saat)
- ... insan böyle bir canlı işte umudunu kesmiyor ne Allah'tan ne insandan ne yaşam kuvvetinden, belki de ölmemişimdir, ölmeyecegimdir. (Son Bakış)
- “Gidelim, deniz kenarında çay içelim. Çay içmek önemli. Biriyle saatlerce çay içebiliyor musun bakalım, bira, rakı, şarap herkes içer, çay içebiliyor musun?” (Gölgesinde)
- Kocası yanında ya, daha ne olsun. Ama yok, arıyor insan. Koca kadın da olsa, doğuracağı gün, yanında olsun istiyor, onu doğuran kadın. Aynı zorluğu yaşamış biri lazım. (Eşik)
- Ruhu olmayan bir varlık başkalarının hislerini anlayabilir mi dersiniz? Etrafınıza bir bakın isterseniz, öteki insanların hislerine karşı kaba, bencil ve duyarsız olan insanları düşünün! Göreceksiniz ki, onların kendi ruhsal dünyalarında da vardır bir sorun. (Bozuk Saat)
- Bakışlar ruhun aynasıdır. (Gözlerini Kaçırma)
- Politika iyi değildir der, mutsuzluktan başka bir şey getirmez, politika ayırır, böler, parçalar insanı. Sevenleri, aileleri, anneler ile çocuklarını. (Son Bakış)
- Bunu size daha önce söyledim mi bilmiyorum ama ben insanların nabzına girebilen bir saat olsam da onlara dokunamıyorum. Ne de olsa bir hayalet gibiyim, belki de bir ruh, gözle görülemeyen, elle tutulamayan. (Bozuk Saat)
- "İç içe geçmek sana ölüm gibi geliyor, birinin içinde erisen yok olmaktan, bir başkası senin içinde erirse mutasyona uğramaktan korkuyorsun... O yüzden tek becerebildiğin hükmetmek. Hayatta kalabilmek için ötekini yok ediyorsun." (Gölgesinde)
- Şeytan diyor ki, al çocuğu dön ananın evine. Tabii şeytana sormak gerekirdi; anasının evinde ki o babayı n'apacaktı? Sıkıldı dişlerin arasından tısladı olana duyurmadan: "Hahhh! Kırk katır mı, kırk satır mı?" (Bozuk Saat)
- ... başkalarına bakarak kendine biçim vermekten vazgeç. (Gözlerini Kaçırma)
- “İnsanlar sadece kelimelerle konuşabileceklerini sanıyorlar, ama hayvanlarla biraz vakit geçirirsen bilirsin, dil sadece kelimelerden oluşmuyor.” (Gölgesinde)
- Lokantalarda bile en küçük masa iki kişilik. Tek kişilik bir hayat kurmanızı istemiyorlar.. (Gölgesinde)
- ...bu hayattaki en büyük günah yalandır. Politika yalanı sever, sanat ise hakikati. (Son Bakış)
- ...iyi geçen bir günün ardından nasıl ki mutluluk gelirse, iyi bir uyku gelirse yani, iyi geçen bir ömür de mutlu bir ölüm getirir. (Son Bakış)
- Her şeyi hep birlikte yapma zorunluluğu, hiçbir şeyi birlikte yapmamaya neden oluyordu. (Gözlerini Kaçırma)
- “Aynı davanın içinde, aynı hedef için yüreği çarpan, aklını, varını, yoğunu bunun için ortaya koyan insanlar onlar. İki insanı birleştirecek daha iyi bir neden söylenebilir mi?" (Eşik)
- ... zaten siz erkeklerden başka ne beklenir, kendinizi kanıtladığıniz tek yer savaş meydanlarıysa ondandır mutlaka, politikanız batsın, kahramanlığınız batsın, destanlariniz batsın bıktım hepinizden! Hepiniz aslında mezarlıktan geçerken ıslık çalan ödleklersiniz de haberiniz yok, kime yutturmaya çalışıyorsunuz bu palavraları. (Son Bakış)
- Aynanın içinden bakıp.. kendine acıyor.. ağladıkça ağlıyor. Bunca senedir hiç ağlamamış gibi ağlıyor. (Eşik)
- - Daha çok orada hiç olmamışım gibi bir his var. İnsanın fiziksel varlığının orada olması, kişinin bütünüyle orada olduğu anlamına gelmez çünkü. İnsanın hem ruhu, hem bedeni, hem de aklıyla bulunabildiği bir yer var mı merak ediyorum. Herhalde şu hayattaki en büyük huzur bunu tatmak olurdu. (Gölgesinde)