Brezilya - Stefan Zweig Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Brezilya kimin eseri? Brezilya kitabının yazarı kimdir? Brezilya konusu ve anafikri nedir? Brezilya kitabı ne anlatıyor? Brezilya kitabının yazarı Stefan Zweig kimdir? İşte Brezilya kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Stefan Zweig
Çevirmen: Hulki Demirel
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750734861
Sayfa Sayısı: 328
Brezilya Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Stefan Zweig’ı dünyada başka hiçbir ülke Brezilya kadar cezbetmemişti. Kozmopolit yazar İkinci Dünya Savaşı’nın ortasında, Avrupa kendini yok ederken bu ülkeye geldi ve doğal güzelliği, barışçıl yaşam tarzı, insanlarının hoşgörüsüyle büyülendi.
Brezilya’yı her bakımdan Avrupa’nın karşı modeli olarak değerlendiren Zweig, dünyanın geleceğini burada görüyordu; Yaşamak için bu ülkeyi seçmişti, ölmek için de burayı seçecekti. İlk kez 1941 yılında Stockholm’de yayımlanan Brezilya, Stefan Zweig’ın bu ülkeye ilanıaşkıdır.
Brezilya Alıntıları - Sözleri
- Melezlerde “bozulmuş” tek şey keskin, dolayısıyla da tehlikeli tezatlardır.
- Geleceğin Brezilya’sında beyazlardan oluşan bir efendiler milleti ve renklilerden oluşan bir köle milleti değil, özgür topraklarda özgür bir halk birlik içinde yaşayacaktır.
- Bir şehri, bir sanat eserini, bir insanı gerçekten anlayabilmek için geçmişini, hayat hikayesini, gelişimini bilmek gerekir.
- Kahve 1730’da Amazon bölgesinde, 1762’de de Rio de Janeiro’da yetiştirilmeye başladığında hâlâ lüks tüketim ürünü olarak görüldüğünden ülke ekonomisinde önemli bir kalem değildir.
- Seçkincilik, Brezilya'nın bilmediği bir şeydir ve ırklar bağlamında olduğu gibi toplumsal tabakalar da sürekli bir asimilasyon içindedir.
- Tarih, ne zaman bir fikri hayata geçirecek olsa, insanların açtığı yoldan saparak kendi yoluna gitmeyi sever.
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak.
- Sakin ve sabırlı olan, uzun vadede daha güçlü olacaktır.
- Güzellik nadirdir, kusursuz güzellik ise neredeyse bir hayal.
- Bugünden geleceğe bakmak daima riskli bir iştir.
- Sınırsız ihtirasın intikamı acı olur.
- İnsanların savunmasız bir hayvanın çaresizliğini gösteriye dönüştürmesi ya da bundan bir eğlence çıkarması bana hep itici gelmiştir.
- Ama özgürlük duygusunu bir kez tadan biri , tüm özgürlükleri elde edinceye kadar durmaz.
- Brezilya’nın milli duygusu ancak yabancı bir devletin egemenliği altına girme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığında oluşmuş ve güçlenmiştir.
- Toprağı bereketli bir hasada hazırlanmanın en iyi yolu zengin karışımlı keskin bir gübre kullanmaktır.
Brezilya İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir kez daha iyiki Stefan Zweig ve eserleriyle tanıştım dedim. Brezilya, tarihi, kültürü ve şehirleri o kadar sade anlaşılır bir dille yazılmış ki. Adeta kendinizi o ülkeyi yaşarken buluyorsunuz. Tarihini okurken bir tarih kitabı gibi kültürünü, coğrafyasını, ekonomisini okurken sanki bir ders niteliğinde bilgi sunuyor. Okumalısınız z . . :) (M.)
Rüya Ülkesi:Brezilya: Stefan Zweig’in en farklı eseri kuşkusuz Brezilya:Geleceğin Ülkesi dir. Genel kitapları kısa novellalar ve roman kurgu türüde olan Zweig eserlerinden farklı olarak Brezilya’da bir ülkeye duyulan hayranlıkla birlikte dile getirilen ülkenin her yönüyle ele alınmış bir incelemesini okuyorsunuz. Brezilya’nın keşfedilmesinden başlayarak; sömürgelikten nasıl tek başına yetebilen bir ülke haline geldiğini, bu duruma gelmesinde yaşanan zorlukları ve mücadeleyi, ekonomik ve kültürel yapısını, farklı ırktan olan insanların diğer ülkelere kıyasla nasıl dostça ve birlik beraberlik içerisinde yaşadıklarını, yani Brezilya yı tüm detaylarıyla Zweig bu kitapta anlatmış. Zweig’in ayrıca Brezilya’ya duyduğu gönül borcu olarak bu kitabı yazdığını düşünüyorum çünkü ilk Brezilya seyahatinde ülkeye tipik bir Avrupalı olarak küçümseyici bir tavırla yaklaşmış zaten bunu da kendisi dile getiriyor. Ancak zaman içerisinde ömrünün kalan zamanını da geçirdiği bu ülkenin ne kadar farklı ve değerli olduğunu keşfediyor ve kitabı yazmaya da böyle başlamış. Bu sebeple bir roman gibi değil inceleme eseri olarak ele alınabilir. Ben bu tarzda beklemediğim için biraz beklentimin altında kaldı, çok fazla detaylı anlatım beni yer yer sıktığı için kitabı başucu olarak okumaya karar verdim. Sürekliliği sağlayamadığım bir kitap olduğu için zamana yayarak okunabilir. Ben başucu eseri olarak kabul ediyorum okursanız sizin de yorumlarınızı merak ediyorum (ASLI)
Neden bu kitabı okudum? Brezilya'ya gitme gibi bir hayalim mi var? Hayır. Elimde okuyacak kitabım kalmadığı için bunu okudum. Ama pişman da değilim. Bana öğrettiği şeyler de oldu. 1936'ların Brezilya'sı ile günümüz Brezilya'sının bir alakası var mıdır bilemem. Ama oradaki nezaketten o kadar güzel bahsetmiş ki hayalimdeki ülke dedim. Kendisi Bir Yahudi olan Zweig Nazi baskısı yüzünden ülkesini terk etmek zorunda kalıp oraya gider. Maruz kaldığı barbarlıktan dolayı belki de gördüğü küçük bir insanlığı bile büyük bir nimet olarak benimsemiş de olabilir. Ülke hakkında verilen, belki büyük bir çoğunluğu şuanda geçerli omayan bilgiler dışında anlatımı, insanlara bakış açısı güzeldi. (Bibliosmia)
Kitabın Yazarı Stefan Zweig Kimdir?
Babası varlıklı bir sanayici olan Stefan Zweig, küçük yaşlardan itibaren kültür ve edebiyat alanında eğitim görmeye başladı. İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve Yunanca öğrendi. Viyana ve Berlin üniversitelerinde felsefe öğrenimi gördü. İlk şiirlerini lisedeyken, Hugo von Hofmannsthal'ın ve Rainer Maria Rilke'nin eserlerinin etkisiyle yazdı. 1901'den sonra Fransızca yazan Paul Verlaine ve Baudelaire'in şiirlerini Almanca'ya çevirdi. 1907-1909 yılları arasında Seylan, Gwaliar, Kalküta, Benores, Rangun ve Kuzey Hindistan'ı gezdi, bunu, 1911'deki New York, Kanada, Panama, Küba ve Porto Riko'yu kapsayan Amerika yolculuğu izledi. 1914 yılında Belçika'ya Émile Verhaeren'in yanına gitti.
I. Dünya Savaşı'nda (1914-1917) gönüllü olarak Viyana'da savaş karargâhında "Savaş Arşivi"nde memur olarak çalıştı. Savaştan sonra Avusturya'ya dönerek Salzburg'a yerleşti. 1920 yılında, Frederike Von Winternit ile evlendi. Stefan Zweig Salzburg'da yaklaşık 20 yıl yaşadı. Kapuzinerberg'in yamacındaki villasında geçirdiği yıllar, Zweig'ın en verimli yıllarıdır. Kapuziner yokuşu, 5 numaradaki villayı, Friderike ile evli olduğu yıllarda satın aldı. Salzburg'da geçirdiği yıllar Zweig'ı edebiyatta doruğa tırmandırdı, en güzel eserlerini, kente ve Salzach’a yukardan bakan iki katlı, ağaçlar arasına gizlenmiş villada yazdı. Kısa sürede ünlü insanlarla dostluk kurdu, onları sık sık Salzburg'da konuk etti. Romain Rolland, Thomas Mann, H.G. Wells, Hugo von Hofmannstahl, James Joyce, Franz Werfel, Paul Valery, Arthur Schnitzler, Ravel, Toscanini ve Richard Strauss, Zweig'in konuğu oldu. Salzburg'da geçen yıllarında Zweig, Avrupa'nın düşünsel birliği için ağırlığını koydu; makaleleriyle ve konferanslarıyla aşırılıklara karşı uyarılarda bulundu; diplomatik çevrelere, akıl ve sabır çağrısı yaptı. 1927'de Almanya'nın Münih şehrinde "Duygu Karmaşası", "Yıldızın Parladığı Anlar" ve "Tarihsel Baş Minyatür" adlı kitapları yayımlandı, yine 1927'nin 20 Şubat tarihinde "Rilke'ye Veda" başlıklı konuşmasını yaptı. 1928'de Leo Tolstoy'un 100. Doğum Yıldönümü Kutlamaları'na katılmak üzere, Sovyetler Birliği'ne gitti. 1933'de, Nazilerin yakmaya başladıkları kitaplar arasında Yahudi kökenli Zweig'ın eserleri de yer alıyordu. 1934'te Gestapo'nun villasını basıp, silah araması üzerine Zweig ülkesini terk etmek zorunda kaldı ve İngiltere'ye, Londra'ya yerleşti. Ancak, kendini burada da rahat hissedemedi ve taşındı.
Zweig, 1937'de ilk karısı Frederike'den ayrıldı ve bir yıl sonra Portekiz'e yanında Lotte Altman adında bir kadınla gitti. O sıralarda Avusturya, Alman Reich'ına katılmıştı ve Zweig da İngiliz vatandaşlığına geçmek için müracaat etti. 1939'da "Kalbin Sabırsızlığı" adlı romanı yayımlandı ve Zweig da, Portekiz seyahatine birlikte çıktığı Lotte Altman ile evlendi. 1940'ta İngiliz tabiiyetine girdi, II. Dünya Savaşı sırasında New York'a, Arjantin'e, Paraguay'a ve Brezilya'ya gitti. Zweig konferanslar için gittiği Brezilya'ya yerleşmeye karar verdi. Orada ünlü "Bir Satranç Öyküsü"nü kaleme aldı. Stefan Zweig, 1941'de Montaigne üzerine çalışmaya başladı ve "Dünün Dünyası - Avrupa Anıları" adlı otobiyografisini kaleme aldı. "Dünün Dünyası" kitabı, 1900’lerin başında gençliğini yaşamış bir yazarın yaşadığı dünyanın asla eskisi gibi olmayacağını farkettiğinde eski günlere düzdüğü bir övgüdür.
Avrupa’nın içine düştüğü durumdan duyduğu üzüntü ve yaşamındaki düş kırıklıkları nedeniyle 22 Şubat 1942'de Rio de Janeiro'da, karısı Lotte ile birlikte intihar etti. Buna Hitler’in dünya düzenini kalıcı sanmasının verdiği karamsarlığın yanı sıra, kendi dünyasının asla bir daha varolmayacağı düşüncesi neden oldu.
Üretken bir yazar olan Zweig, birçok konuda denemeler yaptı. Lirik şiirler yazdı, trajedi ve dram türünde sahne eserleri denedi, özellikle biyografi alanında önemli eserler ortaya koydu. Freud ve psikolojiye olan ilgisi onu bu alana yöneltti. Biyografi alanındaki çalışmaları, dönemin birçok ünlü kişisinin hayatlarını gözler önüne serdi. Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski; Kendi İçindeki Şeytanla Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche; Romain Rolland; Marie Antoinette; Magellan, Stendhal, Erasmus, Fouche eserleri bu biyografilerden birkaçıdır.
Stefan Zweig Kitapları - Eserleri
- Satranç
- Amok Koşucusu
- İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar
- Sabırsız Yürek
- Dünün Dünyası
- Değişim Rüzgarı
- Geleceğe Güven
- Yolculuklar
- Unutulmuş Düşler
- Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Balzac
- Montaigne
- Clarissa
- Macellan
- Rotterdamlı Erasmus
- Amerigo
- Günlükler
- Joseph Fouche
- Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
- Kendileriyle Savaşanlar: Hölderlin, Kleist, Nietzsche
- Marie Antoinette
- Vicdan Zorbalığa Karşı ya da Castello Calvin'e
- Üç Büyük Usta: Balzac, Dickens, Dostoyevski
- Ay Işığı Sokağı
- Avrupa'nın Vicdanı
- Amok - Usta İşi
- Ruh Yoluyla Tedavi
- Korku
- Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar: Casanova, Stendhal, Tolstoy
- Yarının Tarihi
- Yakıcı Sır
- Mektuplaşmalar
- Sahaf Mendel - Bir Kadının Yirmi Dört Saati
- Olağanüstü Bir Gece
- Gömülü Şamdan
- Dostlarla Mektuplaşmalar
- Freud - Cinselliğin Yeryüzü
- Mürebbiye
- Mary Stuart
- Korku Ruhu Kemirir
- Buluşmalar
- Karmaşık Duygular
- Alacakaranlıkta Bir Öykü
- Kurşun Mühürlü Tren
- Mecburiyet
- Bir Çöküşün Öyküsü
- Seçilmiş Öyküler
- Hikayeler
- Geçmişe Yolculuk
- Freud - Mutluluğun Mimarı
- Kuş Kapanı ve Dönüşüm
- Kaçak ve Sahaf Mendel
- Dadı ve Leporella
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Geç Ödenen Bedel
- Sanatta Yaratıcılığın Sırrı
- Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri
- Rilke'ye Veda
- Görünmez Koleksiyon - Unutulmuş Düşler - Karda
- Cenevre Gölü'ndeki Olay
- Kadın ve Manzara
- Nietzsche
- Kızıl
- O muydu?
- Bir Kalbin Çöküşü
- Bizans'ın Fethi
- Gölge Kadınlar
- Zalimce Bir Oyun
- Dürüst Aptal Efsanesi Verlaine
- Satranç
- Lyon'da Düğün
- Satranç Ustası - Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu
- Rahel Tanrı’yla Hesaplaşıyor
- Stefan Zweig'ın Mektupları
- Erika Ewald'ın Aşkı
- Efsaneler
- Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi
- Toplu Öyküler 1
- Toplu Öyküler 3
- Toplu Öyküler 2
- Unutulmaz Bir İnsan
- İki Yalnız
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2
- Ormanın Üzerindeki Yıldız
- Leporella
- Aylak
- Emile Verhaeren
- Hayatın Mucizeleri
- Brezilya
- Kitapçı Mendel
- Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler
- Stefan Zweig Kutulu Set
- Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
- Leman Gölü Kıyısındaki Olay
- Benimle Dostluk Zordur
- Stefan Zweig - Seçme Eserleri
- Seçme Eserler
- Hikayeler 2
- Bir Hayat
- Öz Nəğməsini Oxuyanlar
- Novellalar
- Seçilmiş Əsərləri
- Tolstoy - Û ronahî di tarîye de dibirike
- Oradan Uzakta
- Twenty-Four Hours in the Life of a Woman and The Royal Game
- Wondrak. Der Zwang. Zwei Erzählungen gegen den Krieg
- Stefan Zweig Seti
Stefan Zweig Alıntıları - Sözleri
- Verdiği kararın uygulanmasını engelleyecek her şeyi önlemek istiyordu... (Stefan Zweig - Seçme Eserleri)
- Ancak herkes de bilir ki, yardım çağrısında bulunmayan bir insana yardım etmekten daha zor bir şey yoktur, çünkü yardım dilenmiyorsa mutlaka son bir şey daha vardır: Israr edip incitmememiz gereken gururudur bu. (Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma)
- Karakteri gereği kendini hiçbir şeyden yoksun bırakmaz, insan arasına karışmaktan hoşlanan biri olarak her yerde aranırdı. Arkadaşları, onun yalnızlığa hiç alışık olmadığını bilirdi. (Stefan Zweig - Seçme Eserleri 2)
- Sana yardım edemem Boris. İnsanlar artık birbirine yardım etmiyor. (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Unutuldu ve öyle de kaldı. (O muydu?)
- Doğanın cömert davranarak engin topraklar, sonsuz zenginlikler bahşettiği, güzellikle ve akla hayale gelebilecek her türlü potansiyel güçle kutsanmış bu ülkenin kuruluşundan beri görevi hep aynıdır: Kalabalık bölgelerden aldığı insanlara geniş topraklarında kök saldırmak, eskiyle yeniyi birleştirerek yeni bir medeniyet kurmak. (Brezilya)
- Ancak gerçeklik tüm düşlerden daha güçlü ve daha sağlamdır. (Aylak)
- "...bu adam konuşmak istiyordu, konuşmalıydı. Ve biliyordum ki ona ancak sessiz kalarak yardım edebilirdim." (Toplu Öyküler 3)
- ... eski acısını iki kat daha fazla duyuyordu. (Hayatın Mucizeleri)
- "...darbeyi yiyen ancak bilir onun ne olduğunu, darbeyi vuran değil ve acı çekmeyi sadece acı çekenler bilir." (Virata ya da Ölümsüz Bir Kardeşin Gözleri)
- Ruhlarının kapısını kapattıkları için kimse onlara ulaşamıyordu ve bu belki de yıllarca sürecekti. Herkesle savaş halindeydiler. Bir günde, kısacık bir günde büyümüşlerdi! (Dadı ve Leporella)
- Buralardan çekip gittiğimizde tozun üzerindeki ayak izlerimizi bir rüzgar süpürüp götürecekse yaşamanın ne anlamı var ki? (Kaçak ve Sahaf Mendel)
- Yoksun kalınan şey öylesine kaybedilmiştir ki, artık sadece bir ağrı gibi hissedilir ve acı verir. (Alacakaranlıkta Bir Öykü)
- Bir Rus için tek bir şey vardır: ya hep, ya hiç! Rus insanı varoluşun o kozmik gücünü hissetmek ister. (Dostoyevski: Yalnızlığın Keşfi)
- "İyilikle gülümseyebilen insanlar vardı hâlâ.." . (Satranç)
- Ne de olsa, güzellik kadınlardan kaçıp gittiğinde ondan boşalan yere bilgelik yerleşirmiş. (Birbirine Benze(me)yen Kız Kardeşler)
- Derimin altında akışını hissettiğim kan gibi bu karanlık yaşamın etrafımı yavaş yavaş kapladığını hissediyordum. Sanki hiçbir şey bana göre değildi, ama hepsi benim içindi. (Zalimce Bir Oyun)
- Sevgili bay Zweig, Okumam için ödünç vermis olduğunuz kitaplari geri yollamadigim icin affiniza rica ediyorum... R.M. Rilke (Dostlarla Mektuplaşmalar)
- Yalnız yaşayan biri yalnızca kendine ders verebilir. (Efsaneler)
- İki hafta boyunca kitap okumak , yürüyüşe çıkmak , hayal kurmak , rahatsız edilmeden uzun uzun okumak , iki hafta boyunca telefonsuz ve radyosuz yaşamak, konuşmak zorunda olmamak , bir anlamda rahatsız edilmeden kendim olmak istiyordum ... (O muydu?)