diorex
Dedas

Bu Yalnızlık Benim - Metin Eloğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bu Yalnızlık Benim kimin eseri? Bu Yalnızlık Benim kitabının yazarı kimdir? Bu Yalnızlık Benim konusu ve anafikri nedir? Bu Yalnızlık Benim kitabı ne anlatıyor? Bu Yalnızlık Benim PDF indirme linki var mı? Bu Yalnızlık Benim kitabının yazarı Metin Eloğlu kimdir? İşte Bu Yalnızlık Benim kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.09.2022 11:00
Bu Yalnızlık Benim - Metin Eloğlu Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Metin Eloğlu

Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları

İSBN: 9789750805577

Sayfa Sayısı: 628

Bu Yalnızlık Benim Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bu Yalnızlık Benim’de Eloğlu’nun 12 kitabı: Düdüklü Tencere, Sultan Palamut, Odun, Horozdan Korkan Oğlan, Türkiye’nin Adresi, Ayşemayşe, Dizin, Yumuşak G, Rüzgâr Ekmek, Hep, Ay Parçası, Önce Kadınlar bir araya getirildi. Ayrıca şiire yeni başladığı dönemde tuttuğu defterler ve son çalışmaları da taranarak hiç yayımlanmamış 36 şiiri gün ışığına çıkartıldı.

Metin Eloğlu, Garip akımı doğrultusunda, ancak kendine özgü şiir diliyle dikkat çekti. Vedat Günyol’un deyişiyle “Türk şiirinin bıçkın, hırçın ve külhan ağızlı uçarı şairi”, acılı bir ironinin egemen olduğu şiirleriyle döneminin önde gelen şairleri arasında yer aldı. 

Keskin, eleştirel, alaycı diliyle Türkçeyi tadını çıkartarak kullandı. Şairane söyleyişi elinin tersiyle itti. İkinci Yeni akımına yaklaşarak imgeyi ön plana çıkaran dönemdeki Eloğlu’nu Doğan Hızlan “Dili ve yaşamın dilini tepe tepe kullanan şair” olarak tanımladı.

Bu Yalnızlık Benim Alıntıları - Sözleri

  • Hadi uyan Aydınlığa çık da çil gözlerin ışısın İlkyazlar sıcağı biriksin yüreğine Yoksul olsan da uyan Garip olsan da uyan Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
  • İnceliğini sarsam öpsem yüreğini Ben buralarda acıktım çok Karnım pişirdiğin aşla doyar ancak Senin suyun arıtır kirlerimi
  • Hadi uyan Denizi dinle yaşamak desin Toprağı dinle barışmak desin Göğü dinle sevişmek desin Bir plak konmuş gibi gramofona İşte aşk işte özlem işte savaşmak gücü Uyan diyor usansana

Bu Yalnızlık Benim İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bu Yalnızlık Hepimizin: Söze nasıl başlayacağımı uzunca düşündüm. Bir miktar şiirle tanışmamı, sonrasında Eloğlu ile tanışmamı ve ne yönden bu kadar hayran kaldığımı anlatmaya çalışacağım. Şiiri yıllardır açıp okuyan biri olmamama rağmen söz oyunları ve hiciv içeren şiirleri seviyordum. Neyzen'i, Nef'i'yi okurken aldığım keyfi diğer şairlerde pek bulamıyordum. Lisede amatörce şiirler yazmayı denedim, o sıralar da pek şiir okuduğum söylenemezdi. Gel gelelim üniversite yıllarıma: Türk dili ve edebiyatı kazandım, dört yıl okudum. Bu dört yıl içinde cumhuriyet dönemi sonrasına dair kaç dersim oldu: 2-3 tane kadar. Eee, bizde divan edebiyatı kutsaldı, Nazım’ın adı bile sadece birkaç defa anılırdı. Neyse efendim, üniversite yıllarımda da pek şiir okumadım. Bölüm bitti, öğretmenlik hedefim vardı ancak bir edebiyat öğretmeninin şiirden bu kadar uzak oluşu bir yandan da hoşuma gitmiyordu. Küçük İskender ile başladım, İsmet Özel ile devam ettim ve sanırım artık şiire daha yakınım. Metin Eloğlu’nu da şu an okumakta olduğum antolojiden tanıdım. Peki, ben bu adama neden vuruldum? Biraz açıklayayım. Öncelikle, hayatı bir miktar ilginç. 50’li yaşlarda ölüyor. Askerlikten sıkılıyor, kaçmak istiyor, sıkıntılar yaşıyor ve kendisine 2 yıl askerliği öyle ya da böyle yaptırıyorlar. Resme yöneliyor, güzel de resimler çiziyor ama onun bir yazmak tutkusu var. Çocukluğundan beri bir şeyler yazıyor, zamanla da şiire kayıveriyor. Öyle ki, daha da ileride kızının adını “Şiir” koyuyor. Ben de kendisini okudukça şiirindeki orijinaliteye hayran kaldım. Eloğlu’nu antolojide gördükten kısa bir süre sonra İsmet Özel’in bir TV kanalında “Metin Eloğlu’nun şiiri beni epey etkilemiştir” demesi üzerine kendisini okumam gerektiğini anladım. Eloğlu’nun şiirini orijinal yapan unsurlardan biri, şiirinin dengesi. Ben kendisini Özdemir Asaf ile Garip çizgisi arasında bir yere konumlandırıyorum. Garip şiirinin ironisini Eloğlu da sürdürürken, Özdemir Asaf’ın “sözün özü” gayesiyle sözü uzatmayışı ve ara sıra kelime oyunları yapması durumu Eloğlu’nda mevcut. Garip ironisinde halkın yanında olma ve temel hak ve hürriyetleri ironik bir şekilde savunma vardır. Melih Cevdet’in “Islık Çalmak” şiirine bakarsak, bu net olarak görülür: “Balıklar için deniz lâzım Sevişmek için işsiz olmak, Ve geceleri yatakta Duymamak için tabanların sızısını, Zengin olmak lâzım. Oysa ıslık çalmak için Bir şey lâzım değil...” Buradaki ironi çok ama çok ince verilmiş. Eloğlu’nda da buna benzer bir ironi var: “Bu zıkkımın yanında Arnavut ciğeri ister, bir Çiroz salatası ister, iki Cacık ister, üç Adalet müsavat hürriyet demeye Sadece yürek ister” Burada “yürek” kelimesi hem yenen yürek hem de “yürek istemek” deyimiyle düşünülebilir. Eloğlu’nun şiirini en iyi özetleyen şiirlerden biridir bu zannımca. Söz oyunlarına yer verilirken bunun ironik bir şekilde yapılması, sözün genelde sık uzatılmaması ve “adalet, hak, hukuk” gibi kavramların eleştirel bazda kullanılması. Bu açıdan şiiri hem Özdemir Asaf’a hem de Garip çizgisine yakın. İkisinden de var ama tam olarak ikisi gibi de değil. Eloğlu, bana göre şiirlerini sanki bir kahvehanede sesli sesli, coşkulu şekilde okunabilecek gibi yazmış. Coşkusu var, mesajı var, söz oyunları var. Garip’ten farkı, Garip’in kendi içinde bir sönüklüğü vardır (bunu eleştiri olarak demiyorum, tercihen yapılan bir durum bu). Sönüklükten kastım, sivri dilli bir şiir olmayışı. Eloğlu genel olarak sivri dilli, ki benim de hoşuma giden taraflarından birisi bu.: “Hazreti Süleyman bütün dilleri biliyor Kuş dili kurbağa dili Anca sıçanca puhuca Kimi Türk Frenkçeyi ana dili gibi biliyor Kimi Türk Türkçeyi bilmemeyi biliyor Sen beni biliyorsun Ben seni” Konuyu Hazreti Süleyman’dan alıp “seni bilmek” kısmına getirmek ve bunu belirli bir bağlam içinde yapmak bana kalırsa büyük bir başarı. Onun çok dil bilmesinden yola çıkıyor, kimi Türklerin bile doğru düzgün kendi ana dilini konuşamayışına bir dokundurma yaparak “senle ben, birbirimizi biliyoruz” gibi ucu ilgiye dokunabilecek bir yere geliyor. Eloğlu’nda aşk teması aslında bu minvalde, en fazlası bu yani. Yoğun imgelerle aşk betimlemeleri pek yok. Zaten kendisi de diyor: “Aşk (aşk?) Yoktu benim sözlüğümde” Eloğlu’nu okurken tek üzüldüğüm nokta Garip çizgisinden zaman içinde kayışı oldu. Bu kitap, bütün kitaplarının kronolojik olarak derlendiği bir kitap olduğu için o kayışı çok net bir biçimde gördüm. 1970’li yıllar, Türk şiirini farklı bir yere çekiyor. Bana kalırsa 1940-1970 dönemi Türk şiiri için en verimli, cesur ve başarılı örneklerin olduğu dönem. 71 muhtırasıyla birlikte şairlerde net bir şekilde içe kapanış gözlemledim. Orhan Veli dışındaki Garipçilerde de var, en toplumcu geçinen yazarların çoğunda da var bu durum (elbette Yaşar Kemal gibileri tenzih ediyorum). Eloğlu’na göre sebep siyasi değil, o döneme kadar yazdığı şiirlerin çoğunun toplumsal ağırlıklı oluşu. Farklı şeyler denemek istemiş, olabilir. Ben o çizgisini devam ettirmesini dilerdim. Yıllar ilerledikçe daha “soft”, daha suya sabuna dokunmayan ve imgenin yer yer arttığı bir şiir çizgisine kaymış. En sevdiğim kitabı, ilk kitabı olan “Düdüklü Tencere” oldu. Eloğlu ile ilgili diyebileceğim yığınla şey var aslında. Burada kessem iyi olacak. Okumanızı şiddetle öneriyorum, özellikle 70’li yıllara kadarki kısmını. TRT’ye verdiği görüntülü röportajında bile kedi seven, resim ve şiire tutkulu, kızının adını Şiir koyan bu adamı tanıdığım için çok mutluyum. Röportajın linkini aşağıya bırakıyorum. Yorumlara kızı da gelmiş ve TRT’ye bu paylaşımı için teşekkür etmiş, dünya garip bir yere gidiyor. Kendinize iyi bakın. https://www.youtube.com/watch?v=U82haEuU7Z4 (Batu)

Anadan Doğma Yabancı Eskilerin şair-i maderzat deyimi getirdi aklıma bu başlığı. Anadan doğma şairler için kullanılan ifadedir malum. Metin Eloğlu, hem çokça medh ü senalara hem de -haklı haksız- zemmlere gark olmuş bir şair. Anadan doğma şair olunur mu, bu ayrı bir müzakere meselesi. Bana öyle geliyor ki Metin Eloğlu, belki bir çok şair gibi, bir yaş, bir olay yahut bir zamandan sonra "el oğlu" oluyor. Kendi dili, kendi -belki çok insanlarda farklı tezahürlerle- hisleri oluyor bu "yabancıların." Her şair için böyle bir şey -el olma oranları muhtelif olmakla beraber- söylenebilir sanırım. Metin Eloğlu'nda bana çarpan -bana en erken çarpan- iki hususiyetten bahsetmek istiyorum. Birincisi: "Yabancı" dediğimiz şairler -ki bu sözünü ettiğimiz yabancılık tanışlık olmadan, karşılıklı irfan olmadan vuku bulacak bir yabancılık değildir, hülasa burada yabancı dediğimiz şair, evvela kendini ve cemiyyetini bilen, eyi bilen sonra hem içeride hem dışarıda kalmayı başararak yabancı olandır demek istiyoruz- arasında halkın her çizgisinden bir ifade barındırmasıyla çok farklı bir yer ediniyor kendisi için. Ediniyor, alıyor bu yeri kendine. Bir bakıyorsunuz sokaktaki vatandaş gibi söven bir adam, bir bakıyorsunuz şaribülleyl vennehar bir berduş, bir bakıyorsunuz gözü yaşlı ana, bir bakıyorsunuz bulutlar üzerinde bir şair. Tüm bu renkleri barındırması hususu çarptı beni. İkinci husus, çarpan ikinci husus için kısaca şunları söyleyebilirim: Bu "yabancı" bizim -ister münevver ister ümmî, ister hacı ister berduş ıstılahı zaviyesinden- lisanımızı kimsenin bilmediği düzeyde biliyor, öğrenmiş. Demek istiyorum ki Metin Eloğlu şiirin "laboratuvar" kısmında kimsenin göstermediği bir azim göstermiştir. "Kendisine" -ki kendisi biziz- ait bir lisan kurmuş; ne istiyorsa kendi usulüyle ve bir anda, bazen bir sövgü bazen bir tükrük bazen de en hikmetâmiz ifadelerle söylüyor. Söylemekte zorlanmadan. Meseleyi çok uzattık. Metin Eloğlu gibi. Her ne istiyorsa söylüyor dedik. Dememiz her zaman bir medih değil. Tahlilimizde olduğu gibi çok şey söylemiş. Bütün şiirleri için kefâlet gerekmez, ki böyle şair binde bir. Galibalar, sanrılarla dolu bir tahlil. Galiba "galibalar" mana veriyor şiire. Tek şey anlaşılmak şiiri şiirlikten ihraç mı eder, galiba böyle düşünüyorum. Şairden mısralara söz veriyorum son olarak: "Kargaşalığın biriyim ben Erken gelmiş geç gitmişliğimle" "Siz fakirsiniz, dilinizdeki o zengin beyitler kimin?" (zebunküş)

“Ben bir şeytantırnağıyım, Halk uzağı ellerde.”(s.209) • Edebiyatımızın bazı ‘bıçkın, hınzır, hızlı’ çocukları var. Eloğlu onlardan kanımca. Bu hali şiirine de yansımış durumda elbette. • Bakın Doğan Hızlan neler yazıyor onun dili için: “Sözcük uydurmuyor, kuralına göre şiirinin gereci olarak türetiyor. Sözlükten çektiği sözcüklerle bir öznellik yükleme amacına yönelik bir şiir çabası.” Garip ve İkinci Yeni sonrası kendi şiir dilini yaratmış sanatçılardan. Ressamlığına da diyecek yoktur hani. • Ve Gülten Akın. kitap/kitap--71895’da onun için: “… eğip büküp, değiştirip yeni sözcükler yaratıyor. Duyulmamış sözcükler. Buna karşın okur ne duyulmamışı yadırgıyor ne de anlamsızı. Çağrışım ilmikleriyle dokuya yediriyor onları. Tanıdık, işler, kıvrak bir duruma getiriyor.” Ortası yok bence Eloğlu’nun. Ya seveceksin ya da uzak kalacaksın. • Duruyor, iki dize yazıyor: “İnsan kendini pek ödeyemiyor Sen dur bende var.”(s.448) Bin dize yazsan karşılamaz belki de. • Cemal Süreya söylemiyle; “Sapına kadar şair. Delikanlı. Ödünsüz. İstanbullu.” • “Sevilere batmışım n’olur kurtaran olmasın hiç Öte yıllara örtük kapınızı tıklarım gündüzleri En andığım sevdiğim umduğum sen misin elbet Nasıl unuturum nasıl söylenmedik sözleri”(s.599) • Çenemiz düştü affola. Sizi buyurun buradan. (Adem Kara)

Bu Yalnızlık Benim PDF indirme linki var mı?

Metin Eloğlu - Bu Yalnızlık Benim kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Bu Yalnızlık Benim PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Metin Eloğlu Kimdir?

Ortaokuldan mezun olduktan sonra, 1943’te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne girdi. 1946’dasiyasi nedenlerden dolayı iki ay tutuklu kaldı. Olay üzerine Akademi’deki kaydı silindi. 1947’de başladığı askerlik hizmetini, disiplinsizlik nedeniyle aldığı uzatma cezaları nedeniyle ancak 5 yılda tamamlayabildi.

Edebiyata öyküyle adım attı. 1942’de Servetifünun-Uyanış dergisinde ilk öyküsü yayınlandı. 1943’te İzmir’de basılan Kovan dergisinde de Mehmet Metin imzasını taşıyan „Sabah Şarkısı” şiirine yer verildi. Ressam olarak birçok çalışma ve sergiye imza attı. 1967’de düzenlenen 1. DYO Sergisi ile ve 1976’da yapılan Yarımca Sanat Şenliği’nde birincilik ödüllerine layık görüldü. Eserlerinde adının dışında Mehmet Metin, Mehmet Emin, Ali Haziranlı, Etem Olgunil ve Nil Meteoğlu imzalarını kullandı. Ayrıca birçok eleştiri yazısı kaleme aldı. 1985'te İstanbul'da öldü.

Metin Eloğlu Kitapları - Eserleri

  • Nedircik Yavrusu
  • Önce Kadınlar
  • Bu Yalnızlık Benim
  • Ay Parçası
  • Yine
  • İstanbullu
  • Hep
  • Bektaşi Dedikleri
  • Sultan Palamut
  • Odun
  • Şiirce
  • Düdüklü Tencere
  • Rüzgar Ekmek
  • Ayşemayşe
  • Horozdan Korkan Oğlan
  • Yumuşak G
  • İbresiz Bir Pusula
  • Dizin
  • İçli Dışlı Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar
  • Canım Oğuzcuğum

Metin Eloğlu Alıntıları - Sözleri

  • Doğmasına doğdum da Sonra nasıl yaşadım öldüm mü (Önce Kadınlar)
  • Şuranda kitapların yazdığına pek benzemeyen bir yaşamak sevinci. Avazın çıktığı kadar bağırmaya başlasın. Türkü mü olur? Şiir mi olur? Nutuktan gayri hepsi kabulümüz! Gözleri öpülesi deniz! de... Şu bulutu tavan başımızdan eksik olmasın! de... Hürlük de... Ne dersen de yahu! Dilini mi yuttun? Türkçeyi unuttunsa, gavurca bağır! Gavurcayı da mu unuttun? Hayvanca bağır! Delibozuk zarganaların, kıraçaların kulağının dibinde aklına eseni haykırı haykırıver... (İstanbullu)
  • Behey cin çarpası, niye oruç tutmazsın? Bizimki hiç istifini bozmadan: "Yolcuyum" demiş "kurusun huyum" Tanıklardan bir işgüzar hemen atılmış : "Bildim bileli kasabadan çıkmamıştır, efendim" Bektaşinin yalancıktan kaşları çatılmış : "Benim yolculuğum karşı köye değil ki, Ben öbür dünya yolcusuyum" (Bektaşi Dedikleri)
  • Şu birleşememek, kuvvetli bir bütün halinde ortaya çıkmak yok mu; dertlerimizin başında geliyor. (İçli Dışlı Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar)
  • Musluk mu damlıyor birileri mi ağlıyor yine (Önce Kadınlar)
  • Her iş bitti, iyiyi, doğruyu, yararlıyı başgöz edip bir köşeye oturttuk da iş yeni yeni güzellemelere kaldı sanki. (İçli Dışlı Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar)
  • Hafakanlar basmış içimizi; biri sanattan söz açacak olsa, ya gögüs geçire geçire susmasını bekliyor, ya da konuyu darmaduman edip, hevesini kursağında bırakıyoruz. (İçli Dışlı Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar)
  • Uzak sesin değiverse En ileze çiçek bile ışıldar. (Hep)
  • Seherciğim, kalkıp deniz kenarına gidelim mi seninle? Gidelim ya… Biraz rakı dökelim mi içimize?” (İstanbullu)
  • ‘Leylâkların hayâli salkımların emeli' Kimbilir kaça bölündü (Ay Parçası)
  • Çığır açmış, yetişenleri etkilemiş bir sanatçı defterini dürdü müydü, bir bakıma sıtkımız sıyrılıveriyor ondan; öküz öldü, ortaklık bitti hesabı. (İçli Dışlı Yazılar, Söyleşiler, Soruşturmalar)
  • Nicesini sevmiş özlemişimdir Zamanla bıktım unuttum belki Ama bu hep aklımda. (Nedircik Yavrusu)
  • Dünya yıkıldı altında kaldım sanki. (Yine)
  • Pencereden su döken mi Kim bilir hangi eşim (Önce Kadınlar)
  • Yüzü safran badanalı Yârim odun yarıyor arka bahçede (Ay Parçası)
  • Kopuk göle vurunca mı sönecek ay ışığı (Rüzgar Ekmek)
  • Ben bu kelepir güzellikleri Bir yerden tanıyorum (Ay Parçası)
  • -Babaefendi, oğlum hep yalan söyler. Bir türlü vazgeçiremedik, ne yapalım? -Böyle ortamda onu politikacı yap, çabuk yükselir;Göreceksin saylav da olur, bakan da... (Bektaşi Dedikleri)
  • Evli barklı biri, her nedense Karısını "üçle dokuzla" boşar. Ok yaydan çıkınca pişman olur Nikah tazelemek için imama koşar. İmam olayı, dinledikten sonra, Hülle gerektiğini anlatır adama Bir softa bulup girişirler pazarlığa Bektaşi, bu haksızlığa pek bozulur: "Be imanım der, şu boşanmada Kadıncağızın bir suçu yok. Kocası olacak beyinsizi yatırın softayla Düşünmeden böyle haltlar etmez bir daha (Bektaşi Dedikleri)
  • Âşığım. Yüreğimde işitilmedik bir yaşamak sevinci, her şeyi güzel, düzenli kılan bir aydınlık, tıka basa müjdeyle yüklü bir güvercin sürüsü. (İstanbullu)

Yorum Yaz