Burun - Nikolay Gogol Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Burun kimin eseri? Burun kitabının yazarı kimdir? Burun konusu ve anafikri nedir? Burun kitabı ne anlatıyor? Burun kitabının yazarı Nikolay Gogol kimdir? İşte Burun kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Nikolay Gogol
Çevirmen: Enver Günsel
Yayın Evi: Tutku Yayınevi
İSBN: 9786059734912
Sayfa Sayısı: 64
Burun Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Tek tipleşmeye ve bireyselliği yok etmeye çanak tutan toplum hepimizi birbirimize benzeyen insanlar olmaya zorluyor.
Toplumumuzda silik yakıştırması yapılan, para sıkıntısı çeken, işini kaybetmekten korkan, çevrelerindeki kişiler tarafından aşağılanan ya da görmezden gelinen insanların yaşadıkları trajedileri konu alan bir eser.
Hikayemiz insanlar tarafından küçümsenip alaya alınan alt sınıf bir katibin bir gün sabah uyandığında burnunun yerinde olmadığını görmesiyle başlar. Çalıştığı kurumdaki memurları ve çevresini düşündüğünde burnu olmadan ne kadar kötü görüneceğini düşünmekten kendini alıkoyamaz. Hemen başkomiserin yanına gider ve burnunun bulunması için ne gerekiyorsa yapılmasını ister. Başkomiserse oralı olmaz. Bu kez burnunun peşine kendi düşer. Bir de ne görsün? Burnu 5. dereceden memur olarak sokaklarda geziniyordur. Burnunu takip etmeye çalışır ama, burnu gözden kaybolur.
Kaybolan burun, insanın her alanına sirayet eden iktidarsızlığı ve ezilmişliği simgeleyen bir metafordur. Öykünün kahramanı burnunu kavuştuğunda her açıdan(!) kendine gelir.
Gogol yaratıcı zekasıyla kaleme aldığı "Burun" kadar çarpıcı olan bir öykü çok az yazılmıştır.
Burun Alıntıları - Sözleri
- Dünyada bir sürü saçmalık oluyor. Bazen insana hiçbir şey gerçek değilmiş gibi geliyor..
- avcıysan ya tazı ya da paunter alacaksın, beş yüze, bine acımayacak vereceksin, en azından iyi bir köpeğin olur.
- Ne var ki dünyada kalıcı olan hiçbir şey yoktur...
- Ne var ki dünyada kalıcı hiçbir şey yoktur
- Hiç insanın burnu durup dururken kaybolur mu?
- Burnun ekmeğin içinde ne işi var? Akıl alır gibi değil !
- "Dünyada sürekliliği olan hiçbir şey yoktur; bir dakika önce duyulan sevinç, ikinci dakikada eskisi kadar coşkulu olmaz; üçüncü dakikada ise yavaşça sönerek ruhun sıradanlığına karışarak eriyip kaybolur."
- Çarpık bir burna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.
- Şu hayatta ne saçma şeyler oluyor!
- "Dünyada bir sürü saçmalık oluyor. Bazen insana hiçbir şey gerçek değilmiş gibi geliyor."
- “Çarpık bir burna değil, sakat ve sahte bir ruha gülelim.”
- Ayrıca iyice düşünecek olursak, tüm bu saçmalıkların muhakkak bir anlamı vardır.
Burun İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Nikolay Vasilyeviç Gogol’un Yaşam Öyküsü (31 Mart, 1809 – 4 Mart, 1852) gerçekçi Rus roman ve oyun yazarı. "Dünyada bir sürü saçmalık oluyor. Bazen insana hiçbir şey gerçek değilmiş gibi geliyor..." Bir gün berber İvan Yakovleviç'in karısı ile birlikte yemek yerken ekmeğin arasından bir burun çıkmasıyla hikaye başlıyor. Yanlış duymadınız gerçekten ekmeğin arasından burun çıkıyor. Bunun için berber karısı ile kavga ediyor. Karısının "Burnu çaldın mı? Yanlışlıkla sarhoşken kestin mi?" derken berber, burundan kurtulmaya karar veriyor. Yasal sorunlarla uğraşmak istemeyen berber burnu Neva Nehri'ne atmak istediği sırada bir polis memuruna yakalanıyor ve sonrasında bir şekilde kurtuluyor. Başkarakter Kovalyov bir sabah uyanıp aynaya baktığında burnunun yerinde hiçbir şey olmadığını, onun yerine dümdüz bir yüzey olduğunu görür. Dehşete kapılan ve kafası karışan Kovalyov, mendille yüzünü kapatarak polis ofisine gidiyor. Olanı biteni anlatıyor. Yolda giderken burnunu, kendisinden daha yüksek rütbeli biri gibi giyinmiş bir halde görüyor. Burnuna, geri dönmesini istediğini söyler. Ancak burun kendisinin bir karakter olduğunu, geri dönmesi gibi bir durumun olamayacağını söyler. Kovalyov o sırada gördüğü güzel bir kız yüzünden dikkati dağılıyor ve burnunu tekrar kaybeder. Burnum kayıp deyip gazeteye ilan vermek isterken gazetede çalışan kişi gazetenin saygınlığını öne sürerek bu ilanı kabul edemeyeceğini söylüyor. Bir burnun bile sahtekarlık yaparsa hemen makam,mevki olarak yükselebileceğini okurlara anlatmak istiyor aslında. Kendi burnu bile ondan daha hızlı yükseliyor. Kovalyov başına neden böyle bir şey gelmiş olabileceğini düşündüğünde aklına daha önce kötü davranıp evlenmekten kaçındığı bir kızın annesi gelir ve ona mektup yazarak laneti kaldırması gerektiğini söylüyor. Mektubu alan kadın hiçbir şey anlamayıp kızıyla evlenmesini istediğini tekrar edince Podtochina’nın, kızın annesi, suçsuz olduğunu anlıyor. En sonunda burun hiç beklenmedik şekilde bulununca doktora burnunu yerine yerleştirmesini söyleyen Kovalyov'un bu isteğini maalesef doktor bunu yapamadığını ona söylüyor. Çaresiz burunsuz olarak hayata devam edeceğini düşünürken burun bir gün gelip kendi yerine kendi yerleşiyor. Absürtlük bu kadar. Ama gerçekte anlatılmak istenen çok daha fazla. Kitapta burun niteliksiz insanların liyakatli kişileri geçebileceğini gösteriyor. Bu şekilde burun üzerinden 19.yüzyıl Rus bürokrasisini eleştiriyor. Burun bir simge aslında. Torpilin, makamın, liyakatsiz insanları temsil eden bir simge. Topluma yönelik herhangi bir eleştiri, sansür ve olası tutuklamaları da beraberinde getireceği için, Gogol Rus toplumunu eleştirmek için hiciv sanatını ustalıkla burun üzerinden eleştiriyor. Hem de çok saçma gözüken ekmek arasından çıkan bir burun üzerinden. Kitap “Bir gün St. Petersburg ’ta olağandışı garip bir olay yaşandı.” diye başlıyor. Bu olağandışı garip olaylar sizce dünyanın çoğu yerinde yaşanmıyor mu? Belki de kaleme alınmadı, sosyal medyada yayınlanmadı veya televizyon kanallarında gösterilmedi diye bu absürt hikayeler hayatımızda yok mu sanıyoruz? Fazlasıyla var. "Hem saçma sapan şeyler nerede olmuyor ki? Ancak yine de bütün bunlara kafa patlatınca, haklı olarak, içinde bir şeyler buluyorsun. Kim ne derse desin, dünyada buna benzer olaylar oluyor; az ama yine de oluyor." Az mı oluyor? Çok mu siz karar verin değerli okurlar! İyi okumalar dilerim! (Metin Özdemir)
Gogol'dan yine alegorik bir anlatımdan , absürd mizahla yapılan bir yergiden oluşan bir hikaye. Burun. Sabah kalktığında burnunun yerinde olmadığını gören adamımız burnunun peşine düşüyor. Saçma geliyor dimi kulağa, evet, çünkü saçma. Gogol bu kısa hikayeyi 1835'te yazdığında bir dergiye yayınlansın diye gönderiyor ama derginin cevabı, "hadi ordan" oluyor. Ama bu öyküdeki eleştiriyi görebilen Puşkin hemen alıp kendi dergisinde yayınlıyor. Peki nedir bu eleştiriler? Toplumdaki ve sistemdeki çarpıklıklardan, yozlaşmadan, gündelik hayatın çekilmezliğinden, insan davranışlarına yani burnunun önündeki herşeyi eleştiriyor Gogol. Kim ne derse desin dünyada bu tür saçmalıklar oluyor diyor yazar. Evet, dünyadaki saçmalıkları düşününce insan, "harbiden bu mu olmuyacak?" demiyor değil. Kitabın bir çok yayınevinden baskısı var ben Tutku Yayınevinden Enver Günsel çevirisini okudum 64 sayfacık, merak eden okuyabilir. Kitabı alamayanlar için hikayeyi yorumda paylaşıyorum. (Salih)
İvan Yakovleviç kahvaltısında yemek için iki baş soğanı hazır edip, üzerine tuz eker, ekmeğini dilimlemeye koyulur. Fakat devam edemez çünkü kestiği ekmeğin tam ortasında bir burun vardır... Gogol'ün bu tatlı hiciv kitabı, gerçeküstü bir anlatımla Çarlık Rusyası'nı inceden eleştirirken, dönemin toplumsal yapısına da göndermelerde bulunmaktadır. Gogol'ü Gogol yapan da bu sevimli ve zekice taşlamaları değil midir zaten? (Lily Nohudy)
Kitabın Yazarı Nikolay Gogol Kimdir?
Nikolay Vasilyeviç Gogol (Rusça: Николай Васильевич Гоголь) (31 Mart 1809 - 4 Mart 1852) gerçekçi Rus roman ve oyun yazarı. En çok tanınan eseri Ölü Canlar'dır.rnrnGogol orta halli toprak sahibi bir ailenin çocuğu olarak Ukrayna’da Soroçinski Köyü’nde dünyaya gelir. Gogol’un çocukluğu köy hayatı ile ve yoğun Kazak kültürü etkisinde geçer. Bu hayatın etkisi ileride yazacağı eserlere de yansıyacaktır.rnrnGogol, gençlik yıllarında şiir ve edebiyata ilgi duyar. 1828'de Petersburg’a gider. Orada memur olmayı ve bir şekilde geçinmeyi umar ancak işler umduğu gibi gitmez. Gogol, Petersburg’dan Almanya’ya gider ancak orada da parası bitene kadar kalabilir. Tekrar Petersburg’a dönüp iş arayan Gogol bu sefer çok düşük bir maaşla da olsa devlet memuru olarak çalışmaya başlar. Bu görevden de bir sene sonra ayrılır.rnrnGogol, 1836'da Pişik Puşkin'in çıkardığı Sovremennik adlı dergide, yergili öykülerinin en neşelilerinden biri olan Araba’e eğlenceli ve iğneleyici bir üslûpla yazılmış gerçeküstücü öyküsü Burun’u yayınlar.rnrnYazar, yazı sanatında büyük ölçüde Puşkin'in etkisi altındadır. Öyle ki, onun eleştirileri ve telkinleri olmadan yazamayacağını düşünür. Yazarın Puşkin’le olan arkadaşlığı, onu aldığı acımasız eleştirilerden de koruyan en büyük güçtür.rnrnGogol’un ilk ciddi ve dikkat çeken eserleri Ukrayna hayatı ile, halk deyişleri ile süslü halk hikâyeleridir.rnrnGogol 1831 – 1832 yıllarında yazdığı bu hikâyeleri, Dilanka Yakınlarındaki Çiftlikte Akşam Toplantıları adlı kitapta toplar. Bu öyküler Rus edebiyat dünyasında Gogol’un bir anda parlamasına yol açar. 1835 yılında Mirgorod ve Arabeski adlı eserlerini de yayımladı. Bu kitaplarında da halk hikâyeleri, özellikle Kazak geçmişi işlenmiştir.rnrnHikâyelerinde günlük hayatı ve bayağı kişilikleri zaman zaman mizahi zaman zaman öfkeye varan bir şekilde yeriyordu.rnrnEski Zaman Beyleri, Arabeski bu yergi kitaplarının ilkleridir. Arabeski kitabındaki hikâyelerinden biri olan Bir Delinin Hatıra Defteri bir memurun rutin hayatını ve işi yüzünden nasıl sıkıldığını anlatır. Hikayenin sonunda memur akıl hastanesine yatırılır. Portre adlı eseri ise dünyanın kötülüklerden kurtulamayacağı vugusu ile sonlanır.rnrnBüyük komedisi Müfettiş adlı eseri ile bürokrasiyi alay derecesinde yeren Gogol, eserinin sahnelenmesi ile tüm şimşekleri üzerine çeker. Tepkiler yüzünden Rusya’dan ayrılmak zorunda kalır. Roma’da Puşkin’in tavsiyesi ile en büyük eseri olan Ölü Canlar’ı yazarken Puşkin’in öldüğü haberini alır. Bu haber onun için “Rusya’dan gelebilecek en kötü haber”dir. O zamana kadar Puşkin’i düşünmeden dikkate almadan hiçbir şey yazmayan Gogol için bu haber gerçekten bir yıkım olmuştur. Puşkin’in ölümünün yıkıcı etkisine karşın 1842 yılında iki önemli eseri olan Ölü Canlar’ın 1. cildi ve uzun hikâyesi Palto’yu bitirir ve yayınlar. Ölü Canlar dönemin Rusya’sının çürümüşlüğünü gerçekçi bir biçimde gözler önüne sererken Palto’da sıradan insanların yaşadıkları acılar, maaruz kaldıkları haksızlıklar, ve yaşadıkları yoksulluk tüm gerçeklikleriyle, okuyucuyu sarsacak bir ustalıkla gözler önüne serilmektedir. Bu eser de dönemin en büyük eserlerinden biri olarak nitelendirilecektir. Rus edebiyatına sıradan insanların gerçekçi bir girişi olarak da nitelendirilebilir Palto. Öyle ki Dostoyevski hikâyeye hitaben “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” diyecektir. Ancak öykü yayınlaması ile soylu kesimin tepkisini tekrar Gogol üzerine çeker. Dönem aydınlar üzerinde büyük baskıların uygulandığı karanlık I.Nikola dönemidir. Gogol düzen savunucuları tarafından Rus insanını aşağılamakla onun kötü yönlerini göstermekle, halkına ihanetle suçlanır. Ancak onun yapmak istediği halkını aşağılamak değil onu bu hale sokan yozlaşmış düzeni tüm gerçekliği ile gözler önüne sermektir. Maruz kaldığı bu suçlamalar yazarın ruhsal sağlığına da ciddi zararlar vermiştir.rnrnPuşkin’in ölümünden sonra Gogol’un popülaritesi daha da da artar. Bu ilgi Gogol’da bir öncülük hissi yaratır ve kendine toplumu değiştirmek, insanlara yol göstermek gibi misyonlar edinir. Bu dönemde eski yaratıcılığını kaybettiği söylenebilir. Dine karşı ilgisi artar ve daha önce eleştirdiği kiliseyi dahi övmeye başlar. Bu davranış hayranlarının tepkisini çeker ancak o bu tepkilere dinsel yorumlar katar ve Tanrı’nın gönlünü almak için ona daha da yakınlaşır. 1848’de kutsal toprakları ziyaret etmek için Filistin'e gider. Moskova’ya geri dönen Gogol, orada Matvey Konstantinovski adlı gerici bir rahibin etkisi ile 1852 yılında Ölü Canlar romanının ikinci bölümünün el yazmalarını yakarak imha eder. Bu davranışından 10 gün sonra 43 yaşında Moskova’da ölür.rnrnGogol'ün tamamlayamadığı sadece taslaklarını kaleme aldığı Dördüncü Dereceden St. Vladimir Nişanı adlı oyunu ölümünden sonra Sasa Preis tamamlanmıştır.
Nikolay Gogol Kitapları - Eserleri
- Ölü Canlar
- Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları
- Bir Delinin Anı Defteri - Palto - Burun - Petersburg Öyküleri ve Fayton
- Taras Bulba
- Palto
- Eski Zaman Beyleri
- Burun
- Müfettiş
- Petersburg Öyküleri
- Evlenme - Kumarbazlar
- Taras Bulba ve Mirgorod Öyküleri
- Masallar
- Bir Delinin Hatıra Defteri
- Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü
- Tiyatrodan Çıkış
- Mayıs Gecesi
- Fayton
- Öyküler
- Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto)
- Ölü Canlar - Don Kişot
- Portre
- Bütün Oyunları
- Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy)
- Şeytanın Kırmızı Paltosu
- Taras Bulba 2
- Neva Bulvarı
- Viy
- Ölü Canlar. Müfəttiş
- Teyze
- The Nose & A May Night
- Roma İmparatorluğu
- Münakaşa
- Seçilmiş əsərləri
- Palto
Nikolay Gogol Alıntıları - Sözleri
- Ahlaksızlık kendi başına da çirkindir, iticidir; ama olanca tertemizliğiyle düşlerimize süzülen güzelliğe bulaşınca büsbütün itici olur. (Neva Bulvarı)
- “Doğa da böyle değil midir? Doğa görüntüsü ne kadar güzel olursa olsun, gökte bunu aydınlatacak güneş yoksa, daima bir şeyler eksikmiş gibi görünür.” (Mayıs Gecesi)
- Uzağa, çok uzağa, hiçbir şeyi göremeyeceğim, duyamayacağım insansız bir dünyaya götürsün beni!.. (Bir Delinin Hatıra Defteri)
- "İşte ne kadar muhteşem bir görünüme sahip olursa olsun, gökyüzünde güneş yoksa bir şeyler hep eksik kalır içeride." (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
- Ivan Fyodoroviç konunun değişip kitaplara geldiğini duyduğu zaman gayretle kendisini ortama kaptırdı. (Teyze)
- Güzellik harikalar yaratır. (Neva Bulvarı)
- Bana öyle geliyor ki başka biriyle duyguların, görüşlerin ve hislerin paylaşılması dünyadaki en kutsal şeylerden biridir. (Bir Delinin Hatıra Defteri & Portre (Cep Boy))
- İnsanların da kuşların ki gibi kanatları olsa ne güzel olurdu! (Dikanka Yakınlarında Bir Çiftlikte Akşam Toplantıları)
- Beyefendi, size bir ikramda bulunma cüretinde bulunabilir miyim? (Ivan Ivanoviç ile Ivan Nikiforoviç'in Öyküsü)
- Her şeyin en iyisini Tanrı bilir, o her şeyi bilir. (Viy)
- Bir insanın zihnine girmek ve düşüncelerini bilmek imkansızdır. (Öyküler)
- İnsan ancak kafasına bir şey takmazsa çılgınca neşelenebilir. (Taras Bulba)
- “Gerçekten de dünyada hiç adalet kalmadı!” (Taras Bulba)
- Bu zamanda kimsenin içyüzünü anlayamazsın. (Fayton)
- "Dünya nedir? Bir hissiz insanlar kalabalığı." (Ölü Canlar)
- Ben de, senin gibi edebiyatla uğraşmaya karar verdim. Çünkü, kardeşim, bu dünya artık can sıkıyor. (Bütün Oyunları)
- Şu son günlerde de hayat ne kadar pahalılaştı. (Üç Hikaye (Burun, Fayton, Palto))
- Elveda çocukluk günleri, elveda bütün oyunlar, her şeye, her şeye elveda! (Taras Bulba)
- Şimdi o, ölümle dirim arası bir durumdaydı... (Fayton)
- "Rahat bırakın, ne diye üzüyorsunuz beni?" (Palto)
Editör: Nasrettin Güneş