tatlidede

Bütün Şiirleri - Ahmet Hamdi Tanpınar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Bütün Şiirleri kimin eseri? Bütün Şiirleri kitabının yazarı kimdir? Bütün Şiirleri konusu ve anafikri nedir? Bütün Şiirleri kitabı ne anlatıyor? Bütün Şiirleri kitabının yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir? İşte Bütün Şiirleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 27.02.2022 20:00
Bütün Şiirleri - Ahmet Hamdi Tanpınar Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar

Yayın Evi: Dergah Yayınları

İSBN: 9789759955724

Sayfa Sayısı: 183

Bütün Şiirleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Yayınevimiz Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Bütün Eserleri"ni bir dizi halinde yayımlayacaktır. Bu amaçla yapılan hazırlıklar sonunda, şairin şimdiye kadar yayımlanmış, yayımlanmamış, yarım kalmış ne kadar eseri varsa taranmış ve bütün şiirleri bir ciltte toplanmıştır. Bu kitabı yakın geçmişimizin en usta ediplerinden birinin şiir cephesini bütünü ile ortaya koymak amacıyla yayımlıyoruz.

Bütün Şiirleri Alıntıları - Sözleri

  • Gidip de gelmeyenleri Beyhude bekleyenleri...
  • Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları!
  • Ne kadar uzağız şimdi birbirimize
  • Gün bitmeden başladı içimizde Yarınsız insanların gecesi.
  • Ve tanımadan, hiç tanımadan sev insanları! Değişmenin ebedi olduğu yerde Güzeldir hayat!
  • Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare,geniş bir anın Parçalanmaz akışında.
  • Ne kadar uzak, uzak Yollardan gelir bize Ve çok yabancı bir şey gibi sevinçlerimiz. Keder durmadan çiçek açar içimizde.
  • Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında
  • Saatler hüznüyle ilerledikçe Ağır bir kabusu andıran gece Arttırır ruhunun dinmez yasını.
  • ... Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan Çocuk sesinden, gül ve sarmaşıktan Dönmeyen gemiler olduk açıktan Adımızı soran, arıyan var mı
  • "Nasıl taş taş ördüm ben Bu yalnızlığı dört bir yanımda..."
  • "Ne kadar uzağız şimdi birbirimize Sanki öldük, aramıza Varlığın yabancı yüzü girdi."

Bütün Şiirleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir Tanpınar kitabı okumuş olanlar bilir o hoş tadı, anlatılmaz okunur bir tat ki, sizi başka alemlere; İstanbula, musikinin derinliklerine, zamana, rüyaya uzun bir yolculuğa çıkarır. İşte o tanıdık hisleri şiir kitabında da yaşayabilirsiniz. (Aysun)

ŞAİR TANPINAR…: Ahmet Hamdi Tanpınar bence Türk edebiyatını kuran adamdır. Eserlerini okuduktan sonra kulağımıza aşina pek çok şiirini bildiğimiz Tanpınar'ın Şiirlerini sindire sindire tekrar tekrar okumanızı öneririm… Hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi vb. türlerde çok başarılı eserleri olan Tanpınar'ın şiir en güçlü anlatımı bence..Kendisi şöyle demiştir: “Şiirde sustuğum şeyleri roman ve hikâyemde anlatırım.” Mecazlarla, soyut sözcüklerle dolu kendine özgü zengin bir cümle yapısı kurmuş, şiirde söylenemeyecek şeyleri romanlarında dile getirmiştir.Hikâye ve romanlarında şiirsel bir niteliğin olması bu durumdan kaynaklanmaktadır. Şiirlerinde çok titiz davranmış, bu nedenle de az sayıda şiir yazmıştır.Rüya, bilinçaltı ve zaman şiirlerinde sık işlenen konular…Üstadı en iyi tanıyanlardan biri olan Mehmet Kaplan der ki: “Tanpınar, şiirlerinin çoğunda insan kaderinin derin meselelerini, kainat ile insan varlığı arasındaki münasebeti, aşk, ölüm ve sanat konularını işler. Rüya, hayallerde gizli manalar bulan Tanpınar, şiirlerini umumiyetle kapalı, fakat uzak yıldızların ışıkları gibi sembollerle örmüstür.'' Tanpınar okumayan Türk edebiyatının yanından geçmemiş demektir. (Rüzgâr...)

Şu an bambaşka şeyler yazıyor olabilirdim. Huzur'u, Mahur Beste'yi mesela... Çok çok çok okumak istediğim kitapları var Ahmet Hamdi Tanpınar'ın. Ama ben ne yapıyorum? Gidip kıt kanaat şiirlerini okuyabiliyorum. Bu aralar hep arada derede okuyorum. Hiç mutlu değilim. Yani sırf okumalık okuyorum. Tadı bile yok. Alışkanlık gibi. Şu işleri bi atlatayım direkt Harry Potter okuyacağım. Başka bir şey istemiyorum. Şimdi bi başlasam, başka bir şey yapmak istemeyeceğim biliyorum. O yüzden sabrımın sınırında yaşıyorum. 20 gün daha gayret seren. İyi ya da kötü. Bitecek. Bazen potansiyelimi hiç etmemek için çabalıyorum. Çünkü bu konuda aşırı istikrarlı, ters istikamette davranabiliyorum. Bunu yıllardır bir çok konuda kendime zulüm gibi uyguladım. İstedim ki hiç görünmeyeyim. Neredeyse kendimi göremeyecek hâle gelmişim, haberim yok. Artık asla dememek için kibarca hayır diyorum. İşe yarıyor mu henüz geri bildirim alamadım, göreceğiz. Yani. Kendimi çok özlüyorum. İnsan yalnız olup kendisi ile başbaşa kalamadığında anlıyor bazı şeyleri. Kendisine yabancılaşmanın ne demek olduğunu.Çoğunluğun iyiliğini düşünme işini yüce gönüllü insanlara bırakıyor ve elimden kayıp giden gençliğimin bir ucundan mümkünse tutmak istiyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ne içindeyim dediği yerden. "Şiirim esastır. Fakat roman şöhretimi ve şahsiyetimi tesis edecektir. Birisi düşüncem asıl estetiğin, öbürü asrımla temas noktamdır. Bu temas kendi estetiğimin içinden çıkmalı, bir anlayışın hayata tatbiki olmalıdır." demiş ve öyle de olmuştur. Yalnız Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü okumuş olsam da bu anlaşılıyor. Tek bir şiirini biliyordum: Ne içindeyim zamanın, Ne de büsbütün dışında; Yekpare, geniş bir anın Parçalanmaz akışında. Diğerleri de çok derin... Hatta tamamlanmamış dedikleri bile. Allah rahmet eylesin . (Seren ÖZDEMİR)

Kitabın Yazarı Ahmet Hamdi Tanpınar Kimdir?

Ahmet Hamdi Tanpınar (d. 23 Haziran 1901; İstanbul) – (ö. 24 Ocak 1962, İstanbul), Türk romancı, öykücü , şair, öğretmen, çevirmen, edebiyat tarihçisi, siyasetçi.

Cumhuriyet neslinin ilk öğretmenlerinden olan Ahmet Hamdi Tanpınar; "Bursa'da Zaman" şiiri ile geniş bir okuyucu kitlesi tarafından tanınmış bir şairdir. Şiir, hikâye, roman, deneme, makale, edebiyat tarihi gibi birçok alanda eser veren sanatçının başlıca eserleri Huzur ve Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanları, Beş Şehir adlı şehir monogrofisidir.

Bir bilim adamı olarak “XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi” adlı eseriyle edebiyat tarihçiliğine yeni bir görüş ve bakış açısı getirmiştir.

TBMM VII. dönem Maraş milletvekilidir.

Yaşamı

23 Haziran 1901'de İstanbul'da Şehzadebaşı’nda doğdu. Babası Gürcü asıllı Hüseyin Fikri Efendi, annesi Nesime Bahriye Hanım’dır. Tanpınar, ailenin üç çocuğundan en küçüğüdür. Çocukluğu, kadı olan babasının görev yaptığı Ergani, Sinop, Siirt, Kerkük ve Antalya’da geçti. Annesini Kerkük’ten yaptıkları bir yolculuk sırasında 1915’te tifüsten kaybetti. Lise öğrenimini Antalya’da tamamladıktan sonra yükseköğrenim için İstanbul’a gitti.

Halkalı Ziraat Mektebi'nde bir yıl yatılı olarak okuduktan sonra 1919 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'ne girdi. Yahya Kemal’in öğrencisi oldu. Yahya Kemal onun şiir zevkinin, millet ve tarih hakkında görüşlerinin oluşmasında önemli rol oynadı. Celâl Sahir Erozan’ın bir şiir ve hikâye toplamı şeklinde yayımladığı seriden “Altıncı Kitap”’daki “Musul Akşamları”, yayımladığı ilk şiir oldu (Temmuz 1920)[6] Yahya Kemal’in çıkardığı Dergâh’ta 1921-1923 arasında 11 şiiri yayımlandı. 1923 yılında Şeyhî’nin Hüsrev ü Şirin adlı mesnevisi üzerine yazdığı lisans teziyle Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldu.

1923’te Erzurum Lisesi’nde edebiyat öğretmenliğine başlayan Ahmet Hamdi 1925’te Konya Lisesi’ne, 1927’de Ankara Erkek Lisesi’ne tayin oldu. Konya’da iken bir Mevlevi ayininde Itrî’nin bir eserini dinleyerek Klasik Türk Müziği ile tanıştı. 1930-1932 arasında Gazi Terbiye Enstitüsü’nde edebiyat öğretmenliği yaptı; bir yandan da Ankara Kız ve Erkek Liselerinde ders vermeye devam etti. Gazi Terbiye Enstitüsü’nün bünyesindeki Musiki Mualli Mektebi, onun klasik batı müziği ile tanışmasını sağladı.

Bu dönemde yeniden şiir yayımlamaya başladı. 1926’da Millî Mecmua’da yayımlanan “Ölü” şiirinden sonra 1927 ve 1928 yıllarında (“Leylâ” şiiri hariç) hepsi Hayat dergisinde olmak üzere toplam yedi şiir yayımladı. İlk yazısı ise 20 Aralık 1928’de yine Hayat dergisinde çıktı.

Şiir dışında ikinci bir çalışma alanı olarak çeviriye başlayan Ahmet Hamdi’nin 1929 yılında biri E.T.A. Hoffmann’dan (“Kremon Kemanı”), diğeri iseAnatole France’tan (“Kaz Ayaklı Kraliçe Kebapçısı”) olmak üzere iki çevirisi yine aynı dergide yayımlandı.

1930 yılında Ankara’da toplanan Türkçe ve Edebiyat Muallimleri Kongresi’nde, Osmanlı edebiyatının tedrisattan kaldırılması ve okullarda edebiyat tarihinin, Tanzimat’ı başlangıç kabul ederek okutulması gerektiğini söyleyen Tanpınar, kongrede önemli tartışmaların doğmasına sebep oldu. Aynı yıl Ahmet Kutsi Tecer ile beraber Ankara’da Görüş dergisini çıkarmaya başladı.

1932 yılında Kadıköy Lisesi’ne atanması üzerine İstanbul’a döndü. Ahmet Haşim’in ölümü üzerine 1933’te Sanayi-i Nefise’de sanat tarihi öğretmeni olarak görevlendirildi. 1934’te Akademi’nin Estetik ve Mitoloji derslerine de girmeye başladı. Yahya Kemal’in İspanya’daki büyükelçilik görevinden döndüğü 1934 yılında Yahya Kemal üzerine iki yazı yayımladı. Artık dikkatini Türk edebiyatı üzerine yoğunlaştıran Ahmet Hamdi, 1936 yılında Tangazetesinde “Son Yirmi Beş Senenin Mısraları” adı altında beş yazılık bir deneme serisi yayımlamıştır.

Aynı yıl ilk hikâyesi “Geçmiş Zaman Elbiseleri”ni tefrika etmeye başladı; ancak bu tefrika 1939 yılında Oluş dergisinde tamamlanabilecektir. 1937 yılında Tevfik Fikret hakkındaki antolojisi Tanpınar’ın yayımlanan ilk kitabıdır. Aynı yıl Abdülhak Hamit Tarhan üzerine de bir yazısı yayımlanmıştır.

Tanzimat’ın 100. yıldönümü dolayısıyla 1939’da eğitim bakanı Hasan Âli Yücel’in emriyle Edebiyat Fakültesi bünyesinde kurulan 19. Asır Türk Edebiyatı kürsüsüne, doktorası olmadığı hâlde, Yeni Türk Edebiyatı profesörü olarak atandı ve Tazimat’tan sonraki Türk edebiyatının tarihini yazmakla görevlendirildi. Hazırladığı edebiyat tarihinin de etkisiyle 1940’lı yıllarda yazı faaliyetleri yeni Türk edebiyatı etrafında şekillendirdi. Kitap tanıtım yazıları ve İslam Ansiklopedisi’ne maddeler yazdı. 1940 yılında 39 yaşındayken Kırklareli'nde topçu teğmeni olarak askerliğini yaptı.

En tanınmış şiiri olan “Bursa’da Zaman”ın ilk hâli “Bursa’da Hülya Saatleri” adıyla 1941’deÜlkü mecmuasında yayımlandı. İkinci kitabı olan “Namık Kemal Antolojisi”ni 1942 yılında yayımladı.

1942’deki ara seçimlerde Maraş milletvekili seçilen Tanpınar, 1946 seçimlerine kadar milletvekilliği yaptı. 1943’te öykülerini içeren “Abdullah Efendinin Rüyaları”’nı yayımladı. Bu, onun basılı ilk edebiyat yapıtıdır. Aynı yıl “Yağmur”, “Güller ve Kadehler” ve “Raks” gibi ünlü şiirleri yayımlandı; “Bursa’da Hülya Saatleri” şiiri, “Bursa’da Zaman” adıyla tekrar basıldı.

İlk romanı Mahur Beste 1944’te Ülkü dergisinde tefrika edildi. Tanpınar’ın önemli çalışması Beş Şehir, 1946’da kitaplaştı.

1946 seçimlerinde parti tarafından tekrar milletvekilliğine aday gösterilmeyince bir süre Millî Eğitim Bakanlığı’nda orta öğretim müfettişliği yapan Tanpınar, iki yıl sonra Güzel Sanatlar Akademisi Estetik hocalığına, ardından Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ndeki görevine döndü.

Huzur romanı 1948’de Cumhuriyet'te tefrika edildikten sonra büyük değişikliklerle kitap haline getirilip 1949’da yayımlandı. Aynı yıl Milli Eğitim BakanıHasan Ali Yücel’in ısmarladığı XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinin 600 sayfalık ilk cildini yayımladı. İki cilt olarak tasarladığı bu eserin ikinci cildi yarım kalmıştır. Sahnenin Dışındakiler adlı romanı 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde tefrika edildi.

1953’te Edebiyat Fakültesi, Tanpınar’ı altı aylığına Avrupa’ya gönderdi. 1954 yılında Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanının Yeni İstanbul gazetesinde tefrikası yapıldı; 1955 yılında ise ikinci hikâye kitabı olan Yaz Yağmuru yayımlandı. 1957 ve 1958 yıllarında Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan yazılarına ağırlık verdi. 1959’da edebiyat tarihinin ikinci cildi için kaynak toplamak üzere Rockefeller bursuyla bir yıllığına yeniden Avrupa’ya gitti.

Sağlığında yayımladığı 74 şiirinden ancak otuz yedisi ile, tek şiir kitabını çıkardı: Şiirler (1961; Bütün Şiirleri adıyla genişletilmiş olarak 1976). Aynı Yıl Saatleri Ayarlama Enstitüsü kitaplaştı.

24 Ocak 1962 günü geçirdiği kalp spazmı sonucu hayatını kaybetti. Cenazesi Aşiyan Mezarlığında Yahya Kemal'e yakın bir yere defnedilmiştir.

Mezartaşı üzerinde çok bilinen "Ne İçindeyim Zamanın" şiirinin ilk iki mısrası yazılmıştır:

"Ne içindeyim zamanın / Ne de büsbütün dışında".

Ölümünden sonra

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın sağlığında yayımlatamadığı birçok çalışması ölümünü takip eden yıllarda teker teker yayımlanmıştır.[6] Enis Batur 1992 yılında "Ahmet Hamdi Tanpınar'dan Seçmeler" adlı bir kitap hazırladı. 1998 yılında da Canan Yücel Eronat tarafından hazırlanan “Tanpınar’dan Hasan Âli Yücel’e Mektuplar” kitaplaştı.

Tanpınar’ın önceki kitaplara girmemiş yazıları ve söyleşileri ise "Mücevherlerin Sırrı" adlı altında toplanarak yayımlandı. Tanpınar'ın 1953 yılında yazmaya başladığı ve 1962 yılında vefatına kadar tuttuğu notlar 2007 yılının sonunda "Günlüklerin Işığında Tanpınar'la Başbaşa" adıyla kitaplaştı.

Ahmet Hamdi Tanpınar Kitapları - Eserleri

  • Saatleri Ayarlama Enstitüsü
  • Huzur
  • Beş Şehir
  • Mahur Beste
  • Bütün Şiirleri
  • Sahnenin Dışındakiler

  • Hikayeler
  • Aydaki Kadın
  • On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi
  • Suat’ın Mektubu
  • Yaşadığım Gibi
  • Yaz Yağmuru
  • Yahya Kemal

  • Edebiyat Üzerine Makaleler
  • Abdullah Efendinin Rüyaları
  • Hep Aynı Boşluk
  • Edebiyat Dersleri
  • Hüsrev ü Şirin
  • Mücevherlerin Sırrı
  • Sahnenin Dışındakiler

  • Tanpınar'dan Hasan Ali Yücel'e Mektuplar
  • İki Ateş Arasında
  • Mahur Beste (7. Basım)
  • Yaz Gecesi
  • Tanpınar Zamanı Son Bakışlar
  • Tevfik Fikret

Ahmet Hamdi Tanpınar Alıntıları - Sözleri

  • Kitaptan niçin korkarlar? Bunu bir türlü anlayamadım. Kitaptan korkmak, in­san düşüncesinden korkmak, insanı kabul etmemektir. Kitaptan korkan adam, insanı mesuliyet hissinden mahrum ediyor demektir. "Bırak, senin yerine ben dü­şünüyorum!" demekle, "Falan kitabı okuma!" demek arasında hiç bir fark yoktur. İnsanoğlu her şeyden evvel mesuliyet hissidir ve bilhassa fikirlerin mesuliyetidir. Ondan mahrum edilen insan, kendiliğinden bir paçavra hâline düşer. (Yaşadığım Gibi)
  • "Yalnız sevgidir ki, hayat gibi sonsuz ve aydınlık devam eder. Sevginin ufku daima açıktır, daima ileriye bakar." (Hep Aynı Boşluk)
  • Henüz ne yapacağını pek iyi bilmeyen, kudretleriyle ihtilaflarının arasındaki nispeti ölçme fırsatını bulamamış, kendi dünyasını başkalarında arayan. (Yahya Kemal)
  • "... Her insanoğlu, kendi içinde bir mücadeledir..." (Edebiyat Üzerine Makaleler)
  • Sen seni bil sen seni! (Beş Şehir)
  • Eski şairlerimizin aşk için, insan tabiatı için yazdıkları şeyler kendi kalplerini ve hayatlarını nasıl iyiden iyiye yokladıklarını gösterir. (On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi)

  • "Çünkü İstanbul 'da her saat bir sanat eseri gibi güzeldir." (Yaşadığım Gibi)
  • Mektup da insanın kendisini en iyi anlatabildiği şeydir; zira, karşındakinin müdahalesi yoktur. (Edebiyat Dersleri)
  • Bütün yaraların henüz taptaze olduğu, kanadığı bu günlerde anlamak güçtü. (Beş Şehir)
  • Yaşamak her an kendimize sorduğumuz bir yığın suale cevap vermekten başka ne olabilir? Biz sormasak bile onlar kendiliklerinden bize gelir. (Yaşadığım Gibi)
  • "Bazen kendimi iki ayrı insan sanıyorum. Hatta birbirine karşı vaziyet almış iki ayrı insan. Birinin yaptığını öbürü bozuyor gibi geliyor bana.." (Aydaki Kadın)
  • “Çalmak, servet yığmak onlara yetmezdi. Fakirin alkışı, duası ve gözyaşı da lazımdı.” (Hep Aynı Boşluk)
  • “Az okuyoruz, hatta hiç okumuyoruz ve galiba hiç de düşünmüyoruz!” (Sahnenin Dışındakiler)

  • Hepimiz birbirimiz için hüküm veririz. Fakat hüküm vermek için doğan insanlar vardır. İşte onlar korkunçturlar. Bence bir numara insan düşmanları onlardır. Çünkü her şeyi bilirler, görürler, affederler, bütün neticelerin altındaki sebepleri tanırlar (Suat’ın Mektubu)
  • Onu beklemiyordu, gelmeyeceğine emindi. O geçici bir yaz yağmuru, bir aydınlık fırtınası idi. O kadar. (Yaz Yağmuru)
  • Hayatımız dardır; karışıktır. İyi ama, bu hayat nihayet vardır ve yaşıyoruz, nefret ediyor, ıstırap çekiyor, ölüyoruz. Bir romancı için bu kadarı yetmez mi? Bir tek insanın ıstırap çektiği yerde insanlara söylenebilecek her şey vardır. (Edebiyat Üzerine Makaleler)
  • Gün bitmeden başladı içimizde Yarınsız insanların gecesi. (Bütün Şiirleri)
  • Bizde resim dille yapıldığı için belki de resim çığırı açılmamıştır. (Edebiyat Dersleri)
  • ''Artık dağılmamız lazım! Birbirimizi anlamamız imkansız ve hepimiz yorgunuz!'' (Suat’ın Mektubu)
  • Ger okursam sana mihnetlerümden Yazarsam binde bir zahmetlerümden Göge dûd ire yanıp nâmelerde Kara kanlar dökile hâmelerden (Eğer sana sıkıntılarımı söylesem, çektiklerimin binde birini yazsam. Yazıların yanmasıyla göğe dumanlar yükselir, kalemlerden kara kanlar dökülür.) (Hüsrev ü Şirin)

Yorum Yaz