Cahil Filozof - Voltaire Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Cahil Filozof kimin eseri? Cahil Filozof kitabının yazarı kimdir? Cahil Filozof konusu ve anafikri nedir? Cahil Filozof kitabı ne anlatıyor? Cahil Filozof kitabının yazarı Voltaire kimdir? İşte Cahil Filozof kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Voltaire
Çevirmen: Güzin Aker
Orijinal Adı: La philosophe ignorant
Yayın Evi: Kırmızı Kedi Yayınları
İSBN: 9786052981016
Sayfa Sayısı: 156
Cahil Filozof Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Voltaire adıyla tanıdığımız büyük Aydınlanma philosophe’u François-Marie Arouet, 1766 yılında, 72 yaşındayken, “Hiçbir Şey Bilmeyen Bir Adamın Soruları” alt başlığıyla yayımladığı Cahil Filozof’ta, kuşkuculuk mirasına o kendine has muzip nüktedanlığı ekleyerek, Sokrates’ten yüzyıllar sonra bir kez daha “kendi” cehaletinin ifşasından kocaman bir sorular yumağı oluşturuyor. Voltaire’i Voltaire yapan da bu yumaktan, tam da yarattığı beklentinin aksine, karamsarlık ve kasvet yerine iyimserlik ve sevinç taşıyor olmasıdır.
“Uçsuz bucaksız bir evrenin ortasında, tek bir noktaya sıkışıp kalmışken, değil kral olmak, etrafımı saran her şeyin kölesi olan ben, kendimi aramakla işe başlıyorum.”
(Tanıtım Bülteninden)
Cahil Filozof Alıntıları - Sözleri
- "Ben sadece kendi zayıflığımı biliyorum; başkalarının gücü hakkında hiçbir fikrim yok."
- "Hiçbir şekilde anlayamadığınız kelimelerle kendi cehaletinizi gizliyor olmayasınız?"
- "Nedensiz hiçbir şey yoktur. Nedensiz bir sonuç saçma bir ifadedir."
- Hakikati arayacak her kim olursa olsun zulüm görecek.
- Sana nasıl davranılmasını istiyorsan başkalarına da öyle davran.
- / Ulaşamayacağımız şeylerin bizi ilgilendirmediğine inandım. /
- Kader kabullenenleri yönlendirir, direnenleri sürükler...
- Hiçbir şey hiçlikten gelmez ve hiçbir şey hiçliğe dönmez...
- ''Uçsuz bucaksız bir evrenin ortasında, tek bir noktaya sıkışıp kalmışken, değil kral olmak, etrafımı saran her şeyin kölesi olan ben, kendimi aramakla işe başlıyorum.''
- Görünüşe bakarak ne keşfedersek keşfedelim, o altta duran şey hala keşfedilmemiş olacak...
- "Biz tesadüf diye bir şey olmadığını biliyoruz. Bu kelimeyi meçhul nedenlerin bilinen sonuçlarını ifade etmek için biz icat ettik."
- Bizler O'nun eseriyiz.
- Hakikati arayacak her kim olursa olsun zulüm görecek. O halde karanlıklar içerisinde tembel tembel oturmalı mı? Yoksa hasedin ve iftiranın kendi meşalelerini mi yakmalı?
- Bizler doğarken içimizde daha ileride gelişecek her şeyin tohumunu da taşıyoruz. Fakat nasıl ki Raffaello ve Michelangelo fırçalarıyla ve renkleriyle doğmadılarsa, bizler de fikirlerle doğmadık.
- Thales'ten tutun da üniversitelerimizdeki profesörlere, en hayalperest akıl yürütücülere ve onlardan intihal yapanlara kadar hiçbir filozof oturduğu sokağın terbiyesini dahi etkileyememiştir. Niçin? Çünkü insanlar metafiziğe göre değil, adetlere göre hareket eder.
Cahil Filozof İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Kitabı okurken, sık sık Spinoza’yı andıracak kadar yakın bir felsefi yorum ve metin yazımının, Voltaire’in üslubu ve ironi kurgusuna bezendiği güzel kitaplardan. Felsefi noktada hayatın anlamsal bütünlüğünü kendinde aramak-bulmak odaklı ele alınan konunun, Tanrı olgusuna hristiyanlık dışı (genel anlamda din dışı) bir perspektifle yaklaşarak, yaratıcı gücü insanın özünde keşfetme iradesi ön planda tutuluyor. Bu anlamda Spinoza panteizmine oldukça yakın bir yorumla inanç ve tanrı olguları ele alınmış. Eğer henüz okumadıysanız, karşınızda oldukça sorgulayıcı bir kitap ve nüktedan bir üslup göreceksiniz. İnsanın Tanrıyı kendi özünde bulma arzusu, isteği, dini makamlarca kabul görmeyen, herkesin tanrıyı bulamayacağı, ona ulaşamayacağı iddiası çerçevesinde lanetlenen bir tutumdur. Bu tutum kilise tarafından sergilenirken Voltaire, kilisenin bu ‘’komisyoncu’’ tutumuna oldukça esprili bir sorgulamayla karşı çıkmaktadır. Kitabın en güzel yanı ise ‘’Ben kimim?’’ sorundan asla ayrılmayışı diyebilirim. Savunurken de, güldürürken de, iddia ederken de sürekli ‘’ben kimim?’’ sorununun bilinçaltı ile yüzleştiriyor okuru. Kitabın adı olan Cahil Filozof tercihi de bu anlamda iki kelimelik derin ve geniş bir özet sunuyor. (Uğur De Molinari)
Hazmetmesi ve özümsenmesi kesinlikle kolay bir metin değil ve Voltaire'in gençlik coşkusunun akisleri pek hissedilmiyor fakat yine de felsefeye ilgili olanların ilgisini çekebilecek bir eser. Voltaire okumak bana iyi geldi. Tanrı'nın varlığı hakkında düşünürken bazen var olmadığını farz ederiz. Voltaire bu konu hakkında bize en güzel düşünceyi verecek kişidir. Bu kitabı okuyunca da bunu daha iyi anlayacaksınız. (Can)
Cahil Bir At Sineğinden Vızıltılar: Aydınlanma hareketi ilk olarak Fransa’da doğmuş ve ardından İngiltere, Almanya, vb. birçok ülkede görülmüştür. Her coğrafyanın aydınlanması kendinde menkul birtakım özellikler barındırmaktadır. Örneğin Fransız Aydınlanması medeniyeti yücelten ve dinle sık sık karşı karşıya gelen, onunla adeta kavga eden bir aydınlanmayken; Alman Aydınlanması kültürü yücelten ve dinle pek kavgalı olmayan bir görünüm sergilemektedir. Fransız Aydınlanmasının bir başka özelliği devrimci olmasıdır. Alman Aydınlanmasında da nispeten gördüğümüz devrimci ruh, Fransız Aydınlanması kadar derin ve yoğun değildir. Her iki aydınlanmanın kendine has niteliklerinden de bahsedelim. Fransız Aydınlanmasının genel karakteristik özelliklerinden biri “ansiklopedist” bir aydınlanma olmasıdır. Alman Aydınlanmasında ise estetik üzerine yoğunluk, Orta Çağ’a olan hayranlık temel karakteristik özellikler olarak göze çarpmaktadır. Voltaire de Fransız Aydınlanmasının önde gelen simalarındandır. Eserin isminden ve alt başlığından (“Hiçbir Şey Bilmeyen Bir Adamın Soruları”) anlaşacağı üzere kuşkucudur fakat kuşkuculuğu onu karamsarlığa, tanrıtanımazlığa ve septisizme götürmez. Kuşkusu daha çok aklın sınırlarına/bilme yetisine dairdir. Hümanisttir de fakat hümanistlik onu antroposentrik (insan-merkezci) bir tutuma sürüklemez. Fırsat buldukça antroposentrik tutumu eleştirir. Örneğin bu eserinde Descartes’ı eleştirmektedir ve eleştirilerinden biri de Descartes’ın hayvanı bir makine olarak tahayyül etmesinedir. Descartes’a göre insanları hayvanlardan ayıran yegâne unsur “ruh”tur. Ruh, insan beyninin temporal lobunda bulunan sinir hücrelerinin oluşturduğu amigdaladır veya orada bulunur. Descartes bu sonuca hayvanlar üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda ulaşmıştır, bakmıştır ki insan beyninde olan bu kısım hiçbir hayvanda bulunmuyor, o halde bu ruh olmalıdır diyerek ruhu yalnızca insanlara özgü kılmıştır; hayvanlar ise ruhsuz birer makinedir. Voltaire ise hayvanların da ruhları olduğu kanısındadır. Çünkü hayvanlar da tıpkı insanlar gibi hissediyor ve eyliyordur. Thomas Nagel’ın “Yarasa Olmak Nasıl Bir Şeydir?” isminde ünlü bir makalesi vardır, makale, zihin felsefesinin gidişatını değiştiren ve yönlendiren bir hüviyete sahiptir. Bu makalede Nagel, insanın anlama yetisinin hayvanları anlamaya yetmeyeceğini, ancak kendiyle sınırlı olduğunu serimler. Yani, “yarasa olmak nasıl bir şeydir?” sorusunun cevabı, “ne bileyim ben, yarasa değilim ki!”dir. Voltaire’in bu eserdeki pozisyonu da Nagel’den farklı değildir, adeta önceler onu. Ona göre insanın zihni “tabula rasa”dır (boş bir levha veya kâğıt) onun için, insan, ancak deneyimle öğrenir. Bu haliyle oldukça Leibnizci bir perspektiftedir: ampiristtir ve tesadüfe yer bırakmaz. Zekâ sonsuzdur fakat sınırsızdır; süregelen ve süregidendir fakat bilebilecekleri sınırlıdır. Tek bir noktaya sıkışıp kalmıştır insan zihni. Ampirist olması da onu mutlak belirlenimciliğe itmemiştir, veya bir başka deyişle, Voltaire, her ne kadar belirlenimi kabul etse de, özgürlüğü de topyekûn yadsımaz. Ona göre özgürlük engellenmemektir; engellenmeden eylemektir ve bu sınırların farkında olmaktır. Bu haliyle oldukça Stoacı, Spinozacı, Leibnizci bir perspektif çizmektedir. Peki, Voltaire mevzubahis filozofların bazı öğretilerini kabul etse de, hiç onları eleştirmemiş midir, topyekûn onlarla aynı fikirde midir? Elbette hayır. Öncelikle sistemlere düşmandır, özellikle de metafizik temelli sistemlere. Bu nedenle Leibniz, Spinoza, Descartes gibi filozoflar Voltaire’in kıskacındaki filozoflardan bazılarıdır. Örneğin Leibniz “mümkün dünyaların en iyisi bu dünyadır, çünkü tanrı yanılmaz ve kullarını sever” der. Voltaire ise her zamanki nüktedan tarafıyla “ne en iyisi kardeşim ya, görmüyor musun dünyada depremler, savaşlar, kötülükler kol geziyor, kör müsün?” der gibidir. Bu “sistem” filozofları sistemlerini metafizik üzerine inşa ettikleri için daha en başında hatalıdırlar. Çünkü metafizik konular (örneğin tanrı, töz, öte dünya üzerine konular) doğaları gereği bilinemezdir veya açıklanamazdır; kesinlikleri yoktur. Bilinemezler fakat bazı filozoflar sanki onlar orada duruyormuş ve kendilerini ona açıyormuşçasına kesin hükümlerle konuşmaktan geri durmazlar ki, bu tutumları Kant, Schelling ve pragmatistler tarafından çok ağır eleştiriler almıştır. Yine de Voltaire metafiziği hepten yadsımaz, hatta gereklidir onun için, bu konuların konuşulması gerekir fakat konular üzerinde bu kadar kendinden emin konuşulmamalıdır. Bu konularda deyim yerindeyse herkes cahildir. Ancak metafizik konuların konuşulması her ne kadar gerekli olsa da, bu konuşmalar halka nüfuz etmemektedir. Çünkü halk toplulukları âdetler üzerinden şekillenmektedir; metafizik ve daha genelde felsefe üzerinden değil. İnsan türüne fayda sağlamayan şeyler ise onun için boştur, daha doğrusu insanlar kendilerine fayda sağlayacak şeyleri isterler. (çelişkiyi fark ettiniz mi?) Son olarak Voltaire’in din ve ahlak konusundaki görüşlerine değineyim. Voltaire deisttir fakat deistliği dogmatik olmaktan ziyade kuşkucudur. Bir yaratıcıya inanır, inandığını sever, bu kadardır. Tanrı üzerinden evrensel bir ahlak tesis eder. Ona göre Tanrı sistemin sürdürülebilirliği için insanlara ahlak duygusu bahşetmiştir ve bu ahlak duygusu her insanda vardır. Yani Voltaire’e göre insan doğruyla veya yanlışla karşılaştığında karşılaştığının ne olduğunu bilir. Şayet yanlış bir eylemde bulunursa da, esasında içindeki adalet duygusunu yanlış yönlendirmiştir, yoksa adil olmayı sürdürmek gayretindedir. Pascal’ın tam hatırlayamasam da bir sözü vardır, hoş ,söz Pascal’a mı aitti ondan bile emin olamadım şimdi. Neyse. Söz şöyle bir şeydi: “ikiyüzlülük, insanın adalete ve adil olmaya duyduğu saygıyı içinde barındırır. Voltaire de bu çizgide. İnsanın ikiyüzlülüğünde bile bir “masumiyet” bulan tuhaf bir düşünce. Örneğin birisi size karşı yaptığı bir yanlışı alenen söylemez de aslında şöyleydi, şunun için yaptım, ne yaptığımı bilmiyordum gibi türlü mazeretlerle açıklar yanlışını. Voltaire’e göre bu açıklamalar yanlış yapan insanın adil olmamaktan duyduğu utancın ve adalete saygının bir sonucudur. Kısaca, insan adil olmanın iyi olduğunu düşünür ve ondan uzaklaşmak istemez, uzaklaşırsa da utanır. Nereden bakarsam bakayım Voltaire benim için her zaman nüktedan, alaycı, şakacı, iyimser, sevinçli ve coşkun bir simadır. Gömlek cebinde taşıyor gibidir iyimserliğini, alaycılığını, coşkunluğunu. İnandığını söylemekten asla vazgeçmemiştir. Yüzyıllarca öteden seslenmektedir günümüz insanına: “cesur olun, kuşkucu olun, mutlu ve iyi yaşayın.” (Özkan Eken)
Kitabın Yazarı Voltaire Kimdir?
François Marie Arouet (21 Kasım 1694 - 30 Mayıs 1778), Voltaire takma adıyla tanınan Fransız yazar ve filozof. Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olmuştur.
Din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiştir. Eserlerinde Kilise dogmaları ve döneminin Fransız müesseselerini yoğun olarak hicvetmiştir. Zamanın en etkili isimlerinden biri olarak tanınır.
Voltaire Paris'te, 1694'te doğmuştur. Sekiz yıl boyunca sanat eğitiminin başladığı Collège Louis-le-Grand'da okumuştur. Fakat orada "Latince ve aptallıklar" dışında bir şey öğrenmediğini iddia etmiştir.
Mezun olduktan sonra Voltaire edebiyatta kariyer yapmaya başladı. Babası ise oğlunun hukuk eğitimi almasını istiyordu. Bu nedenle Voltaire, Paris'te bir avukatın asistanı olarak çalışıyormuş gibi gözüküp, zamanının büyük bir kısmını hicivsel şiirler yazmaya adamıştır. Babası bunu öğrendiğinde Voltaire'i yine hukuk okumaya göndermiştir; yine de Voltaire yazmayı sürdürmüştür. Sivri dili ile aristokratik ailelerin beğenisini toplamıştır. Kral XV. Louis'nin naibi, Orléans Dükü, II. Philippe'i konu alan bir yazısı nedeniyle Bastille'de hapsedilmiştir. Oradayken çıkış yaptığı piyesi Oedipe'yi kaleme almış ve Voltaire ismini almıştır. Oedipe'nin başarısı Voltaire'i etkili bir isim yapmakla beraber onu Fransız Aydınlanmasına dahil etmiştir.
İngiltere'ye sürgün
Voltaire'in hazır cevaplılığı ve sivri dili başına bela olmayı sürdürdü. Genç bir asilzadeyi gücendirmesi onun mahkeme dahi olmadan sürgün edilmesine yol açtı. Voltaire'in İngiltere'ye sürgünü, İngiltere'deki düşünsel durum ve yaşadıkları düşüncelerini büyük oranda etkilemiştir. İngiliz monarşisinden ve ülkenin din ve ifade özgürlüğüne verdiği değerden etkilenen genç yazar, ülkenin yazar ve düşünürlerinden de etkilenmiştir, Shakespeare gibi. Gençlik yıllarından Shakespeare'i Fransız yazarlarına bir örnek olarak görse de, daha sonraları kendini ondan daha büyük bir yazar olarak görmüştür.
3 yıllık sürgünden sonra Paris'e dönmüş ve fikirlerini İngiliz hükümetini konu alan kurgusal bir metinde toplayarak bastırmıştır; Lettres philosophiques sur les Anglais ("İngiliz(ler) hakkında felsefi mektuplar"). İngiliz monarşisini daha gelişmiş ve insan haklarına daha saygılı görmesi nedeniyle yazınları Fransa'da büyük bir tartışmaya yol açmış ve sonunda öyle bir noktaya gelinmiştir ki evrakın kopyaları yakılmış Voltaire ise Paris'i terk etmeye zorlanmıştır.
Château de Cirey ve sonrası
Bundan sonra sınırdaki Château de Cirey'e yerleşen Voltaire burada Marquise (Markiz) du Châtelet, Gabrielle Émilie le Tonnelier de Breteuil ile de bir ilişkiye başladı. Voltaire ile Marquise 21.000'den fazla kitap toplamışlardır. Kuşkusuz Voltaire'in 15 yıl süren bu ilişkisi entelektüel gelişimine yardımcı olmuştur. Yazmaya devam eden Voltaire Mérope gibi oyunları ve bazı kısa öyküleri yayımlamıştır. İngiltere'de geçirdiği zamanda onu en çok etkileyen şeylerden birisi Isaac Newton'un çalışmalarıdır. Eser ve düşüncelerinde bunun etkileri görülebilir.
Marquise'in ölümünden sonra Voltaire Berlin'e, yakın arkadaşı ve hayranı olan Büyük Friedrich'e gitmiştir. Kral zaten onu daha önce ısrarla saraya davet etmişti. Her ne kadar ilk zamanlarda buradaki yaşamı iyi gitse de, zamanla çeşitli zorluklarla karşılaşmaya başlamıştır. Sivri dili ile burada da haksız bulduğu durumları eleştirmiştir. Sonunda kızdırdığı Friedrich, Voltaire'in tüm evrakının kopyalarını yakmış, Voltaire'i de tutuklatmıştır. Voltaire Paris'e doğru yola çıkmış fakat XV. Louis onun kente girmesini yasaklayınca, Cenevre'ye gitmiştir. Her ne kadar iyi karşılansa da tiyatral performansları yasaklayan Cenevre yasaları Voltaire'in Candide, ou l'Optimisme ("Candide, veya İyimserlik") isimli eserini yazmasına ve kenti terk etmesine neden olmuştur. Bu eser Gottfried Leibniz'in felsefesinin hicvidir. Bugün Voltaire'in en tanınmış eseri Candide'dir. Ferney'de malikâne almış ve 1778'deki ölümüne kadar burada yaşamıştır.
Çalışmaları
Çok üretken bir yazar olan Voltaire neredeyse tüm edebi şekillerde eser vermiştir. Başlıca eserleri şunlardır:
Oedipe (1718)
Zaire (1732)
Lettres philosophiques sur les Anglais (1733)
Le Mondain (1736)
Sept Discours en Vers sur l'Homme (1738)
Zadig (1747)
Micromegas (1752)
Candide (1759)
Dictionnaire philosophique (1764)
Épître à l'Auteur du Livre des Trois Imposteurs (1770)
Oyunlar
Voltaire, tamamlanamamışlar dahil, 50-60 arası oyun kaleme almıştır. Bunlardan bazıları:
Ecossaise
Eriphile
Mahomet
Mérope
Nanine
Zaire
Şiir
Voltaire'in ilk basılan çalışması şiirdir. İki uzun şiir kaleme almıştır: Henriade ve Pucelle. Bunların yanında birçok kısa şiir de yazmış ve genellikle kısa şiirleri bu iki uzun şiirinden daha fazla beğeni toplamıştır.
Mektup
2. Katerina ile yapmış olduğu 26 mektuplaşması vardır. Bu mektuplardan 30 Ekim 1768 tarihlisinde Volter (Voltaire) "İmparator Majesteleri, Türkleri öldürerek beni hayata döndürüyor. [...] Yani haklıydım, ben Muhammed'den daha peygamberim: Ben şarkı söylediğimde Tanrı ve yengili birlikleriniz duymuştu." [...]
Felsefe
Voltaire'in en tanınmış ve büyük felsefi eseri Dictionnaire philosophique yani "Felsefe Sözlüğü"dür. Dönemin Fransız siyasi müesseselerine yoğun eleştiri içeren yazınlar içeren sözlük, aynı zamanda o dönemlerde popülerleşmiş düşünceler ve Voltaire'in rakip ve düşmanları hakkında da yazınlar içerir. Bunun dışında eserde din eleştirisi de bulunmaktadır.
Diğer çalışmaları
Voltaire bunların dışında tarihi ve düzyazı eserler kaleme almıştır. Düzyazı eserlerine şunlar örnek verilebilir: L'Homme aux quarante ecus, Zadig, dini ve felsefi optimizme saldıran ünlü Candide. Ayrıca yaşamı boyunca yaklaşık 20.000'den fazla mektup yazmıştır ve bu mektuplar gerek kişiliği gerekse düşünce tarzı açısından büyük önem taşır. 1740 yılında basılan Anti-Machiavel isimli eseri Prusya kralı II. Friedrich için Niccolò Machiavelli'nin Prens adlı başyapıtına yanıt olarak kaleme almıştır.
Düşüncesi
Her ne kadar ömrü boyunca yurttaşlık hakları ve din özgürlüğü gibi kavramları savunmuş olsa ve var olan Fransız rejimini eleştirse de Voltaire demokrasiden yana değildi. Onun gözünde en iyi yönetim biçimi 'aydın' bir monarşi veya 'aydınlanmacı mutlakiyet'ti. Nitekim hayatının sonuna kadar "aydınlanmış bir monark'ın yönetimini ideal bir yönetim tarzı olarak savundu."
Bunun dışında sınıfların varlığını da bir zorunluluk olarak görmüş ve ne teorik ne de pratik açıdan bunu eleştirmiştir. Din açısından ise Voltaire'in tutumları biraz karışıktır. Philosophes'den olan Voltaire genelde, diğerleri gibi, bir deist olarak tanımlanmıştır. Fakat çeşitli söylemleri nedeniyle ateist olduğu da düşünülmüştür. Ünlü felsefi eseri Felsefe Sözlüğü'nde (Dictionnaire philosophique) Voltaire ateizmi ve ateistleri eleştirir. Ortaya koyduğu dini fikir ve söylemler deist çerçevededir. Bazı araştırmacılara göre Voltaire'in deist çizgide kalmasının, kişisel nedenler bir yana, fikri nedeni onun yönetim biçimi konusundaki fikirleridir. Voltaire'e göre din halkın uygun biçimde yönetimi için neredeyse şarttır. Nitekim Voltaire'in tanınmış aforizmalarından birisi Si Dieu n'existait pas, il faudrait l'inventer yani "Eğer tanrı var olmasaydı, onu icat etmek gerekirdi" onun dini fikirlerini anlamak açısından önemlidir. Bunların dışında Voltaire, var olan dinî inanç ve yapıyı eleştirmiştir. Her açıdan Voltaire'in dini dogmatizme karşı olduğu aşikardır. Özellikle dini bağnazlığa sert biçimde karşı çıkmış, Hristiyanlığı ve Musevileri yermiştir. Bu tutumları da yine "Felsefe Sözlüğü"nde görülebilir.
Voltaire'in düşünce tarihi açısından önemli biri sayılır. Zaten tarihsel planda çok büyük önem taşıyan Fransız Devrimi'nin de babası sayılmıştır.
2020 yılındaki George Floyd eylemleri sırasında; servetinin bir kısmını sömürge ticaretine borçlu olduğu iddia edilen Voltaire'in Paris'te bulunan heykeline protestocular tarafından kırmızı boya döküldü.
Masonluğu
Voltaire, ölümünden kısa bir süre önce 4 Nisan 1778 tarihinde, Paris'te bulunan Dokuz Kız Kardeş Locası'nda (Les Neuf Sœurs Locası) Masonluğa alınmıştır. Yaşamı boyunca Masonlarla yakın temas içinde bulunan ve Fransız aydınlanma düşüncesini birlikte oluşturdukları Masonların geç davetine icabet etmiş, tekris töreni büyük bir ihtişam içinde gerçekleşmiştir. Benjamin Franklin gibi birçok isim, ABD'den sadece Voltaire'in tekrisinde bulunmak için Paris'e gelmiştir. Kendisine gösterilen bir saygı ve ihtimamın örneği olarak, Voltaire'e farklı bir tekris prosedürü uygulanmış, mabet kapısına gerilen siyah bir örtünün arkasından gerçekleştirilmiştir. Gözleri bağlanmamış ve Masonların kabulü esnasında uygulanan testler yaptırılmamıştır. Her üç derece de aynı gün içerisinde kendisine tevcih edilmiş, tekrisin ardından Loca başkanı tarafından yanına davet edilmiş ve orada oturmuştur.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Voltaire
Voltaire Kitapları - Eserleri
- Candide
- Sadık veya Kader
- Cahil Filozof
- Micromegas
- Safdil
- Babil Prensesi
- Sadık ve Safdil
- Vejetaryen Düşünceler
- Türkler, Müslümanlar ve Ötekiler
- Ateizm
- İnsan Yalnızca Anlamadığı Şeye İnanabilir
- Melekler ve Tanrıtanımazlar
- Felsefe Sözlüğü 1
- Öyküler
- Felsefe Sözlüğü 2
- Anti Makyavel
- Candide ya da İyimserlik
- Hoşgörü Üzerine İnceleme
- Voltaire'den Yeğenine Aşk Mektupları
- Devlet
- Hikayeler 1
- Volter Əsərləri I Cild
- Cep Felsefe Sözlüğü
- Hikayeler 2
- Alzıre
- XIV. Louis Asrı II
- XIV. Louis Asrı III
- XIV. Louis Asrı I
- Volter Əsərləri II Cild
- Le Fanatisme, ou Mahomet le prophète
- Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar Cilt: II
- Feylesofça Konuşmalar ve Fıkralar Cilt: I
Voltaire Alıntıları - Sözleri
- Doğmakta olan ve karşı konulmaya çalışılan bir tutku kendini ele verir. Tatmin edilmiş bir aşk gizlenmesini bilir. (Öyküler)
- Oburluk, oyun ve tembellik bütün erdemleri dünyadan kovdu. (Vejetaryen Düşünceler)
- Gerçek gereksinimler olmadan gerçek hazlar alınamaz. (Öyküler)
- Diktatör olmak hırsıyla yanıp tutuşan adam avaz avaz yurdunu sevdiğini haykırır,ama yalnız kendini sever.Herkes,bir başkası kendisini,git dışarıda yat,diye kapı dışarı etmek hakkına sahip olmaksızın,kendi evinde rahat rahat yatabileceğinden emin olmak ister;herkes varlığını,canını güven altında görmek ister.Böylece herkes aynı şeyi dileyince özel çıkar,genel çıkar halini alır;kendimiz için iyi dileklerde bulunurken cumhuriyet için iyi şeyler dilemiş oluruz. (Cep Felsefe Sözlüğü)
- Thales'ten tutun da üniversitelerimizdeki profesörlere, en hayalperest akıl yürütücülere ve onlardan intihal yapanlara kadar hiçbir filozof oturduğu sokağın terbiyesini dahi etkileyememiştir. Niçin? Çünkü insanlar metafiziğe göre değil, adetlere göre hareket eder. (Cahil Filozof)
- Mantık, insanları daima bir an için kendilerine getirir. (Safdil)
- Dünya üzerinde aşkın aşıkları birer şaire dönüştürmediği hiçbir ülke yoktur... (Safdil)
- "Ah ! Şu sorumsuz insanlar acımasız bir cinayet suçunu, / temizleyecek zannederler nehir suyu." (Melekler ve Tanrıtanımazlar)
- John Locke; Her gün okşadığımız, bize benzeyen varlıkların eti ve kanıyla beslenmenin barbarca adetine kerhen boyun eğiyordu. Üstelik kendi evinde, yemeği daha lezzetli kılmak uğruna onların yavaş ve özenli ölümlerle katledilmesine asla izin vermiyordu. (Vejetaryen Düşünceler)
- Sırf talihsizliğin en korkunç uçurumuna yuvarlanmak için azametin zirvesine yükseltildim. Şayet diğer pek çok insan gibi kötü biri olmuş olsaydım, ben de onlar gibi mutlu olurdum. (Sadık veya Kader)
- Düzünə qalsa, deyəsən elə son vaxtlar oxuduğum ən dəyərli yazı sağlam ömür sürməklə bağlı özüm üçün yazdığım gündəliklərim olub, bu yazıların köməyi ilə çalışıram ki, bədənimdə maye çatışmazlığı olmasın, yediyim canıma sinsin, dərin yuxuya gedə bilim. Mənim sözümə qulaq asın: soyuqda qaynar, istidə sərin içkilər için; hər şeydə ölçü gözləyin; yediyinizi yaxşı həzm etməyə çalışın, yuxusuz qalmayın, doyunca yatıb dincəlin, könlünüzü açacaq əyləncələr tapmağa çalışın, yerdə qalan nə varsa, hamısına tüpürün getsin. (Volter Əsərləri I Cild)
- Ne diye ondan daha uzağa gitmek, budalaca bir böbürlenmeyle o zayıf aklınızı Spinoza'nın bile İnmeye cesaret edemediği bir uçuruma yuvarlamak istiyorsunuz? (Ateizm)
- Günahlarınızı birbirinize itiraf edin. (Safdil)
- Zaman adına güzel bir heykel yaptırıp üzerine şöyle yazdırdılar: AVUTANA (Micromegas)
- İş-güc bizim yaxamızı üç böyük yamanlıqdan qurtarır: darıxmaqdan, asılılıqdan, bir də korluq çəkməkdən. (Volter Əsərləri I Cild)
- . Sağduyu çok yaygın değildir. ... (Felsefe Sözlüğü 1)
- Doğamıza ickin bu derin ve sonsuz cehalet içinde durmadan kavga ediyor, boynuzlarının neden ve nasıl yapıldığını bilmeden çarpışan boğalar gibi birbirimize işkence ediyoruz. (Vejetaryen Düşünceler)
- Aşağılık soyumuz öyle yaratılmış ki yürünmüş yoldan yürüyenler yeni bir yol gösteren olduğu mu taşa tutarlar. (Felsefe Sözlüğü 2)
- "Gizli acılar, genel felaketlerden daha acıdır." (Candide)
- zayıflar güçsüzlerden boş dileklerle öç alır, güçlülerse bununla eğlenir. (Vejetaryen Düşünceler)