Çanak Çömlek Patladı - Muzaffer İzgü Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Çanak Çömlek Patladı kimin eseri? Çanak Çömlek Patladı kitabının yazarı kimdir? Çanak Çömlek Patladı konusu ve anafikri nedir? Çanak Çömlek Patladı kitabı ne anlatıyor? Çanak Çömlek Patladı PDF indirme linki var mı? Çanak Çömlek Patladı kitabının yazarı Muzaffer İzgü kimdir? İşte Çanak Çömlek Patladı kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Muzaffer İzgü
Yayın Evi: Bilgi Yayınevi
İSBN: 9789754940435
Sayfa Sayısı: 208
Çanak Çömlek Patladı Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
Hepsi birbirinden güzel, hepsi birbiriyle yarışan bir öyküler demeti Çanak Çömlek Patladı. Okurlara, 'işte değişik bir mizah örneği' dedirtecek bu yapıt, 'Muzaffer İzgü mizahı' içerisinde yeni bir sentez damarının habercisi olarak da dikkati çekiyor.
Çanak Çömlek Patladı Alıntıları - Sözleri
- Böyle beynin düşünme merkezi için dıştan kumandalı bir aygıt olacak, basıvereceksin düğmesine, tamam, beyin hiç düşünmeyecek.
- Çok şükür, dedi, alan Hûda, veren Hûda, neylesin deli Süha.
- Çek fotoğrafçı çek, bu yandan çek, o yandan çek, durma çek, yüzlerce çek, binlerce çek.
- Resimde de çok saygılıydı, ellerini önüne kavuşturmuş, boynunu kırmıştı.
- - Ah ah, dedi, ülkede yakası tutulacak adam o denli çok ki!
- Söyler misin bana, gençliğinde, delikanlılığında hiçbir kızla tanışıp, konuşup, elele tutuşup kırlara koştun mu?
- İyi de, kimlerin, neyin ajanısın? Boşuna değil o kara palto, boşuna değil o öne eğilmiş şapka. Gözlük de taksana, ha niçin takmıyorsun? Yutuyorum sanıyorsun ha, çok safsın çok ühü oğlum, o yollardan biz çok geçtik, sen gelirken biz gidiyorduk, pis herif!
- İşsiz insanın en güzel zaman öldüreceği yerler vitrinler olduğu için vitrinlerin önünde birer birer durmaya başladım...
- “-Ooo pek nefismiş yahu!”
- İlkokullarda yılda en az bir kez Okul Aile Birliği toplantısı yapılır. Velilerin ancak yüzde beşi gelir bu toplantılara. Bu işbirliği yüzündendir ki maşallah yıllar yılı çocuklarımız çok psikolojik ve de pedagojik olaraktan yetiştirilirler. Bir de Sınıf Aile Birliği toplantıları yapardık. Bu, yılda iki kez yapılır, birincisi ilk dönemde, ikincisi son dönemde. Sağ olsunlar, bu toplantılara da veliler gereken ilgiyi gösterirler. Çağrının altına çay var, pasta var, limonata var, diye yazarsanız gelenlerin sayısı artar. Ama bizim okul gibi kıyı mahalle okuluysanız ve de koruma derneği bütçeniz tebeşir almaya elvermiyorsa, o zaman bu çay, pasta, limonata yerine çağrıya piyes adları, oyunlar, monologlar yazarsınız. Yoksul semtin okulu olduğumuz için o günü yapılacak Sınıf Aile Birliği toplantısı çağrısının altına, “Kahraman Ayşe Skeci”, “Şehit Mehmet Piyesi”, “Uslu Çocuk Monologu”, “Okul Şarkıları,. Türküler, Koro, Rondlar, Şiirler” diye yazmıştım. Toplantı saatini on dört olarak belirtmiştik ama, saat on dört oldu kimse yok, on dört otuz oldu kimse yok, on beş oldu, eh işte, öteki sınıflarda birkaç veli, ama benim okuttuğum beşinci sınıftan hiç veli yok. Gösteride görevli çocuklara çıkıştım: - Hani sizin anne babalarınız? Parmaklı, parmaksız konuştular: - Öğretmenim, benim annem işe gitti. - Öğretmenim, benim babam balığa gitti. - Öğretmenim, annem çamaşır yıkarken düştü. - Öğretmenim, dedem hastaneye yattı. - Öğretmenim, ablamı nişanlısı kaçırdı. Saat on beş otuza yaklaşmıştı, şapkasını yana devirmiş yaşlı bir veli sallana sallana geldi. Sınıfa kendinden önce şarap kokusu girmişti. Yakamdan tuttu: - Öğretmen bey dedi, bi arkadaşa söz vermiştim, kahveye gidip içkisine tavla atacaktık.. Hık, şimdi ben aldım yükümü böylecene… Şimdi hık, ben yükümü aldığım için, tavla işi sonra da olsa olur Hüsnü dedim kendi kendime, hık, şöyle gideyim dedim hık… Hı öğretmen bey, hık. - Buyrun oturun, dedim. - Kalabalıktan sıkılırım, dedi, hıkladı. Şöyle kapıya yakın bir yere oturayım ki, hık, kaçmak kolay olsun, hık. İki öğrencim bu veliyi en ön sıraya oturttular. Ben o sıra müdüre gittim: - Müdür bey, dedim, Sınıf Aile Birliği toplantısına bir veli geldi; saat da on beş otuz oldu, acaba bu toplantıyı yapmasak mı? Adamın gözleri iri iri açıldı: - Ne demek kardeşim, ne demek? dedi. Buyruk bu, veli gelsin gelmesin, olsun olmasın, bu toplantı yapılacak, böylece formalite yerini bulacak. Yarın okula denetmen geldiğinde, veli gelmedi de ondan sınıf toplantısını yapmadım, denetmen bey mi diyeceksin? Mademki yapılacak denmiş, yapılacak. Toplantı bitinceye dek dua et de denetmen falan gelmesin. - Neden? diye sordum. - Neden olacak. Şayet denetmen gelmezse o zaman çalışma raporunu rahat rahat yazabilirsin; toplantı çok hararetli geçti diye yazarsın, çok başarılı oldu dersin. Veliler eğitim öğretim konusunda konuşmak için birbirleriyle yarış ettiler, dersin, şunları şunları konuştular diye yazarsın. Bana bak oğlum, denetmenler de bilirler bu tür toplantılara birkaç veli geldiğini, hele hele bizim gibi kıyı köşe okullarda velilerin bu toplantılara hiç gelmediklerini bilirler, ama onlar da buyruklara uymak zorundadırlar. Döndüm geldim sınıfıma. Bizim veliyi tarih köşesinin başında gördüm. Fatih portresinin başındaydı, sallanıyordu, portreyi göstererek: - Bu Yeni Caminin imamı Arap Kadir mi? diye sordu. - Yoo, Fatih, dedim. - Demek Fatih Camisinin ha? Ya şu kulağı küpeli de kim? - Yavuz… - Hiç kulağı küpeliden yavuz olur mu öğretmen bey? Ki ki ki, diye gülüyordu. - Haydi buyrun siz oturun, toplantıyı açacağım, dedim. - Aç aç, ben dinlerim, dedi. Geçtim kürsüme, önceden hazırlamış olduğum yazıyı çıkardım. - Çok değerli okulsever, pardon, çok değerli okulsever veli kardeşim… Yazıyı topluluğa göre hazırladığım için şaşırıyordum. - Toplantıya onur verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Veli kalktı, yanıma geldi, elimi sıktı. - Ben de sana teşekkür ederim, dedi. - Çocuklarımızın eğitim ve öğretiminde, okulun bir başına yeterli olmadığı çok kez kanıtlanmış olup… Velinin oturduğu yerde gözleri sulandı, ağlamaya başladı. Ben, eğitim ve öğretimin aile okul işbirliğiyle gerçekleşeceğini kanıtlarla anlattıkça veli sulu sulu gözyaşı döküyordu. Bir ara sümüğünü çekti, sonra başı yana kayar gibi oldu, kendini topladı, mendiliyle gözlerini sildi, yine başı yana kaydı, elinde mendili, uyudu. Çocuklara: - Kimin babası bu? diye sordum. Piyeste görevli Osman’ın babasıymış. - Oğlum Osman, uyandır babanı! Çocuk babasını dürttü: - Baba… Baba… Hişt hişt! Veli uyandı - Ne var lan eşşekoğlu eşşek? dedi. - Uyan öğretmenim konuşuyor. - Okulla aile arasındaki yakın ilişkinin öğretimde büyük başarılar sağlaması bakımından… Veli yine uyudu. - Evet sağlaması bakımından… Oğlum Osman, uyandır babanı - Baba baba! - Ne var lan itoğlu it? - Öğretmenimi dinle. - Dinliyoruz ya. - Okulla aile el ele vererek, tüm eğitim ve öğretim güçlüklerini… - Hooor hooor! - Oğlum Osman uyandır babanı. - Baba baba! - Ne var lan hayvan? - Öğretmenimi dinle. - Şarap yok mu lan burada, hı boş bi şişe varsa, hı Çekirge’nin kahvenin oradan doldurup gelsen, hı… Sonra söyle kahvede Kerim amcanı görürsen, beni bekleyecekti, tavla atacaktık. Çocuğa: - Gitme, dedim ve konuşmama devam ettim. Veli, tatlı tatlı şarap düşlerinin birinden ötekine atlarken konuşmamı bitirdim. Osman: - Babamı uyandırayım alkışlasın mı öğretmenim? diye sordu. - Gerek yok, dedim. Çocuklar piyesi oynadılar, ardından skeci oynadılar, onun ardından türkülere geçtiler. O sırada sınıfın kapısında birisi belirdi, veli sandım: - Buyrun, dedim. - Cık, dedi. Hüsnü burdaymış da, kahveye öyle demiş, aa uyuyor… Lan Hüsnü. Veli, arkadaşının sesini uyku sırasında bile duydu. Kalktı, mendiliyle tekrar yüzünü gözünü sildi, kapıdan çıkarken alkışlamayı unutmadı. İki arkadaş gittiler. Perihan, monologunu söyledi. Altı kişilik koro okul şarkılarını söylediler. Kapanış konuşması vardı ama, yapmaya gerek görmedim. Çocuklar gittikten sonra, oturdum çalışma raporumu yazmaya başladım. “Toplantıya otuz dokuz veli katıldı. Toplantıda, şunlar şunlar konuşuldu.” Velilerin konuşmaları tutanakta tastamam dokuz sayfa tutmuştu. Neler neler konuşmamışlardı ki okulla yakın ilişkisi olan veliler. Osman’ın babası için de şunları yazdım. ‘Velilerden Hüsnü Sevimli, sınıf toplantılarının çok yararlı olduğunu belirterek, bu tür toplantıların yılda iki kez değil, her ay yapılmasını önerdi. Hatta bu isteğinin yerine getirilmesi için gerekirse velilerden imza ve istek toplayacağını belirtti.” Raporumu yazmıştım ki, Salih öğretmen geldi. - Eh, dedi, bende altı kişi vardı. Ekledi: - Bu semtin babaları anaları çalışmaktan gelemezler, başka semtlerin anaları babaları da eğlenmekten gelemezler, dedi. - Raporuna kaç kişi geldi diye yazdın? Güldü Salih Öğretmen: - Kırk veli yazdım… dedi.
- Sen de buna inanıyorsun ha, karının maskesine, oynadığı oyuna gerçekmiş gibi, hem de içinde rol alarak inanıyorsun ha? demek şekerim diyor ha, demek şekerim diyor ha, düşünsene bir, senin o şebek suratının neresi şeker olur, hiç aynaya bakmadın mı?
- Madde bir: Hiç bi kimse hiç bi kimsenin yanında muhtar Yelli Bekir’in aleyhinde söz etmeyecek. Böyle sözler etmek yasak. Eden, dinleyen, bu işe kahvesinde izin veren kahveci, dükkânında konuşturan berberci, milli iradeye karşı geliyor diyerekten cezaya çarptırılacaktır. Madde iki: ... Madde üç: ... Madde dört: Muhtarın malı çok, bu köyde yoksul çok demek yasak. Ki bu köy halkı arasında zengin yoksul ayrılığı gayrılığı olacağından çok yasak. Herkes, her yerde, tıpkı camide olduğu gibi, “Çok şükür Allahıma, Allah dinden imandan ayırmasın, bize bu dünyanın zenginliği çook bilene” diyecek. Bu maddeye uymayanları kırklara karıştırmadan beter ederim vallaha.
- Yok yok, düşünmemeliyim. Düşünürsem suç olur. Kaçıncı madde hele? Hiç mi hiç düşünmemem gerek. Böyle beynin düşünme merkezi için dıştan kumandalı bir aygıt olacak, basıvereceksin düğmesine, tamam, beyin hiç düşünmeyecek. Aaa, yoksa bunu düşünmem de mi suç?
- Hiç denedin mi, parasız git bir ay başı eve, veya ben bu ay hiç çalışmayacağım, yan gelip yatacağım de. Bak bakalım o zaman ne olacak, o seni çok seven karın bakacak mı yüzüne? Aslında o sana değil, paraya bakıyor.
- Bu kız da dostum, özgürlük arıyor, yani koca. Kendi evini istiyor.
Çanak Çömlek Patladı İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Bir solukta okunabilecek bir kitap. İçerisinde günlük hayattan hikayeler mizahi bir dille yazılmış. Toplamda 25 öyküden oluşan kitap, o zamanın durumunu, yaşam şartlarını gözler önüne seriyor. Çocukken “Lüp Lüp Makinesi” ile birlikte almıştım. O zamanlar hangi sebeple yarım bıraktım bilmiyorum ama hem ortaokul çağlarında hem yetişkinlikte okunabilecek bir içeriğe sahip. Seçimler olduğunda kısa bir süreliğine de olsa milletvekili kılığına bürünen “Seçimci Hüsnü Bey”; yolu olmayan, başvursalar da bir türlü yapılamayan şanssızların köyü “Yetimler Köyünün Yolu”; ayakkabıdan yana dertli ancak iki ya da üç yılda bir satın alabilen, aldığında da hep burnundan gelen Hulusi Bey'i anlatan “Tekme” ve içinde bulunduğumuz durumu biraz da olsa yansıtan “Mikropçuk” aklımda kalan öykülerden oldu. Mikropçuk, tam anlamıyla şimdiki baş belası şu virüs gibi olmasa da çağrışım yapıyor. Öyküde Mikropçuk ülkemizde zavallı bir duruma düşerken keşke bu virüs de aynı duruma düşüp bitse gitse diye umut ediyor insan. 1983’te ilk kez basılan kitap günümüzde güncelliğini koruyan konulara sahip. Hepsi akılda kalıcı değil ama saydıklarım beni etkileyen öykülerden oldu. Çocukluğumda birkaç kez karşılaştığım, kitaplarımı imzalattığım yazarın ayrı bir yeri var. İletişim kurduğumuz insanlar daha farklı bir yere sahip oluyor. Keşke sevdiğimiz yazarlarla tanışıp kısa da olsa sohbet edebileceğimiz bir imkanımız olsa/olsaydı… Hayaller ve umutlar güzeldir… (Derya)
Ne güzel bir kitaptı öyle tadı damağımda kaldı. Yurdumdan eğlenceli komik insan manzaraları. Herkese tanıdık gelen kişiler olaylar. Mizahın hakkı verilmiş ne varsa eskilerde var zaten - N'oluyor lan Rahmi orada? - Heç usta, gavurla yarenlik ediyoruz, dedi. Herife Türkçe öğretmeye çalışıyorum. Bak lan gavur, buna kitap derler kitap kitap. - Citap??? - Kitap kitap. (DUA)
Kafa dağıtmak için mizah kitabı ararken denk geldiğim ve mizahın hakkını sonuna kadar veren çeşitli öykülerden oluşmuş bir kitap. Gerçekten böyle kaliteli mizah kitapları bulmak zor bu yüzden kitapta mizahı çok tercih etmem ama bu kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. (Armağan)
Çanak Çömlek Patladı PDF indirme linki var mı?
Muzaffer İzgü - Çanak Çömlek Patladı kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çanak Çömlek Patladı PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.
Kitabın Yazarı Muzaffer İzgü Kimdir?
Muzaffer İzgü (d. 29 Ekim 1933, Adana). Türk yazar, öğretmen.
Türkiye'nin en çok okunan gülmece ve çocuk kitapları yazarlarındandır. 107 kitap, 200'e yakın radyo oyunu yazmıştır.
Hayatı
29 Ekim 1933 günü Adana'da doğdu, yoksul bir çocukluk geçirdi. Elazığ'ın Dişidi köyünden çalışmak üzere Adana'ya gelen ve Adana Kız Lisesi'nde hademelik yapan babasının adı Ahmet, Şam doğumlu olup Antakya'dan Adana'ya gelen annesinin adı ise Havva'dır. İzgü'nün ifadesine göre babası Adana'da ilk gecekonduyu yapan kişidir.
Muzaffer İzgü; bulaşıkçılık, garsonluk, sinemalarda gazoz satıcılığı gibi işlerde çalışarak eğitimine devam etti. Üç yıllık İnönü İlkokulu'ndan sonra dördüncü sınıfı Gazipaşa İlkokulu'nda, bu okulun depremde zarar görmesi üzerine beşinci sınıfı İstiklal İlkokulu'nda okuyarak ilköğrenimini tamamladı. Öğrenimini Tepebağ Ortaokulu'nda sürdürdü. 3 yıllık ortaokulu bitirdikten sonra yatılı olarak Diyarbakır Öğretmenokulu'nda okudu. Bu okulda tanıştığı Günsel Hanım ile evlendi. İlk görev yerleri olan Silvan'da oğulları Bülent Şahin dünyaya geldi.
Diyarbakır İlköğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra Silvan'da, Aydın'ın Akçakoca Köyü'nde, Cincin Köyü'nde, Aydın merkezindeki yetiştirme yurdunda, Güzelhisar İlkokulku'nda öğretmenlik yaptı. Aydın'da görev yaparken ikiz kızları Nevin ve Sevin doğdu. 11 yıllık ilkokul öğretmenliğinin ardından ortaokul öğretmenliğine geçti, Aydın Gazipaşa Ortaokulu'nda Türkçe öğretmenliği yaptı ve 1978 yılında emekli olarak öğretmenliği bıraktı, İzmir'e yerleşti.
İlk yazılarını 1959 yılında Aydın'da yayımlanan Hüraydın Gazetesi'nde yayımladı. Küçük öykü ve röportajlar derleyen İzgü, 1964 yılından itibaren yazarlığını Demokrat İzmir Gazetesi'nde sürdürdü. Bu gazetedeki köşesinde her hafta bir öykü yayımladığı gibi gülmece dergisi Akbaba'da da öykülerini yayımladı. İstanbul'da çıkan Milliyet ve Akşam gazetelerinde röportajları yayınlandı.
Zamanla, röportaj ve öykülerin yanı sıra tiyatro oyunu yazmaya yönelen İzgü, özel tiyatrolarda oynanan, radyolarda yayınlanan oyun ve skeçleriyle ün yaptı. Yazdığı ilk oyun, Nejat Uygur için yazdığı İnsaniyettin'dir.
İlk kitabı Gecekondu, 1970 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlandı, bunu 1971 yılında İlyas Efendi, 1972 yılında Halo Dayı adlı kitabı izledi. Attilâ İlhan ile tanıştıktan sonra kitaplarını Bilgi Yayınevi'nde yayımlayan İzgü'nün bu yayınevi tarafından basılan ilk kitabı Donumdaki Para (1977 ) idi. Bilgi Yayınevi, İzgü'nün 42 roman ve öykü kitabını, 73 çocuk kitabını yayımladı. Zıkkımın Kökü ile Ekmek Parası adlı eserlerinde kendi yaşam öyküsünü ortaya koydu. Zıkkımın Kökü, 1992'de filme aktarıldı.
Muzaffer İzgü Kitapları - Eserleri
- Zıkkımın Kökü
- Ekmek Parası
- Dayak Birincisi
- Deliye Hergün Bayram
- Donumdaki Para
- Ökkeş Denizde
- Ökkeş Lunaparkta
- Gecekondu
- Halo Dayı ve İki Öküz
- Ökkeş Kapıcı
- Ökkeş İşportacı
- Çanak Çömlek Patladı
- Devletin Malı Deniz
- Ökkeş Balık Avında
- Anneannem Askere Gidiyor
- Ökkeş Otoparkta
- Ökkeş Dolmuşçu
- Ökkeş Maçta
- Ökkeş Bahçıvan
- Anneannemin Gramofonu
- Bir Namussuz Aranıyor
- Anneannemin Apartman Kuzusu
- Ökkeş Kurt Avında
- Kaçak Kız
- Anneannem Gelin Oldu
- Bizim Ayılar Amerikalıları Çok Sever
- Azrail Nasıl Rüşvet Yedi
- Lüp Lüp Makinesi
- Her Eve Bir Karakol
- Orta Direği Yıkan Ayı
- İlyas Efendi
- Sıpa
- Devlet Babanın Tonton Çocuğu
- Hayri Potur Harry Potter'a Karşı
- Ökkeş Dizisi (Takım 10 Kitap)
- İçimde Çiçekler Açınca
- Anneannem Cankurtaran
- Kasabanın Yarısı
- Anneannemin Erikli Bahçesi
- Sen Kim Hovardalık Kim?
- Bulutlara Simit Satan Çocuk
- Yumurtadan Çıkan Öğretmen
- Anneannem Dans Kraliçesi
- Anneannem Süsleniyor
- Anneannemin Kuyrukluyıldızı
- Bando Takımı
- Yaşasın Anneannespor
- Çapulcu Musun? Vay Vay
- Yaşasın Kanal Anneanne
- Anneannemin Cep Telefonu
- Anneannemin Bebeği
- Anneannemin Konuk Kedisi
- Bütün Sabahlarım Senin Olsun
- Atatürk'ü Gördüm
- Hamdolsun Açız
- İt Adası
- Demokrasimiz Kaç Para Eder
- Üç Halka Yirmi Beş
- Bir Mayıs Polis Bayramı
- Bülbül Düdük
- Anneannem Sihirbaz
- Can Dayım
- Siz Bilirsiniz Paşam!..
- Anamı da Aldım Geldim
- Anneannemin Güllü Yorganı
- Anneannem Bulutları Boyuyor
- Pazar Kuşları
- Dandini Vatandaş Dandini
- Çizmeli Osman
- Kabakçı Amca
- Bisikletim Vız Vız
- Ayvayı Yedik
- Süpermen İstanbul’a Düştü
- Anneannemin Anı Defteri
- Anneannemin Kar Kızı
- Yedi Renkli Saat
- Okula Giden Robot
- Kahkahacı Sınıf
- Güldüren Uçurtma
- Uçtu Uçtu Ali Uçtu
- İşte Mühür işte Sen
- Hayri Potur ve Pempirik
- Her Şeye Ağlayan Kız
- Duyduk Duymadık Demeyin
- Uzay Karpuzu
- Canım Öğretmenim
- Lütfen Kızımla Evlenir misiniz?
- Dilber
- Anneannem Hayvanlar Arasında
- Karlı Yollarda
- Şikâyetçi Şakir
- Konuşan Kedi
- Padişahım Çok Yaşa
- Nasıl Baba Oldum?
- Bizim Sınıfın Ormanı Var
- Ben Cumhuriyet Bayramında Doğdum
- Anneanneme Bilgisayar Öğretiyorum
- Uzay Dolmuşu Kalkıyor
- Hırsız Köpek
- Çıngıraklı Çoban
- Bizim Sınıf Kıra Gitti
- Ben Üzümüm
- Mum Bebek
- Al Yanaklı Hasan
- Soyma Beni Utanırım
- Kardelen
- Anne Dersim Bitmedi
- Kuşadalı Metin Kaptan
- Uçan Eşek
- Küçük Futbolcu
- Topum Bana Küstü
- Konuşan Balon
- Gözlüklü Köpek
- Sınır - Duvar
- İnci Minci Birinci
- Oturaklı Başkan
- Akrobat Pisicik
- Herkese Bir Yastık
- Bakkal Amca
- Ayıya Bak
- Anadolar
- Fulya'nın Bebekleri
- Hokus Pokus
- Milli Kahraman Matador Mahmut
- Yaramaz Kukla
- Kedicik Patileri Minicik
- Gökten Üç Elma Düştü
- Küçük Arı Büyük Arı
- Bir Çift Yün Çorap / Böyle Aşk Duydunuz mu?
- Bandocu Çocuk
- Armutçu Ayı
- Halo Dayı
- Süslü Kızlar
- Kara Pamuk
- Nasıl Şarlo Oldum
- Tom Baba'nın Tombalası
- Ninemin Bahçesi
- Çocukların Ormanı
- Boncuk
- Yıl Sıfır Darbe Hazır
- Kuklacı Çocuklar
- Eşeğin Türküsü
- Anneannemin Anı Defteri
- Kahraman Kuçu
- Altı Sepet Tek Bıyık
- Arıcık
- Radical Niyazi Bey
- Kızılderili Çocuklar
- Kiraz Kız
- Anneciğim Acıktım
- Çıplak Ayaklı Futbolcu
- Yıl Sıfır Darbe Hazır
- Hükümet Çiftetellisi
Muzaffer İzgü Alıntıları - Sözleri
- Hiç denedin mi, parasız git bir ay başı eve, veya ben bu ay hiç çalışmayacağım, yan gelip yatacağım de. Bak bakalım o zaman ne olacak, o seni çok seven karın bakacak mı yüzüne? Aslında o sana değil, paraya bakıyor. (Çanak Çömlek Patladı)
- Yokluk, insanı her bok yapar... (Halo Dayı ve İki Öküz)
- "Karnım aç.” Neee, "karnım aç" mı dedin? Yani sen şimdi "karnım aç" dedin ha? Yani midende bir şey olmadığını söyledin ha? Onu mu demek istedin? Yani, "karnım aç" demekle, bu ülkenin güzel yönetilmediğini söylemek istiyorsun, birilerinin karnı tokken, "benim aç" diyorsun ha? Bu doğrudan doğruya bölücülüğe girer. Bölen insan bölünür... Ulan! ALIN BUNU, BÖLÜN! (Anamı da Aldım Geldim)
- ... Öyledir kızım, bazı eşyalar, bazı hacetler vardır insanlsrdan daha değerlidir. (Gecekondu)
- Ve Adana hep Atatürk'ü konuşuyordu. Babam çalıştığı yerden öğrenmişti Atatürk'ün geleceğini. Hastaymış Atatürk, hasta hasta gelecekmiş. Atatürk doğa üstüydü, hiç hasta olur muydu? — Baba, Atatürk hasta olur mu? — Niye olmasın oğlum? O da bizim gibi insan... (Atatürk'ü Gördüm)
- Ah şu emekli kahveleri, ömür çürütmek için birebir. Hep aynı yüzler... (Herkese Bir Yastık)
- -İmamgızıı,dedi,düne kadar oğlan getsin diyordum,amma şindi ben gedecem.Halo dayının daha etinin okka ettiğini,sana da,oğlana da,garnı goruldayan şu köv eşşeklerine de gösterecem...Tel de furacam size,habar da salacam,bekleyin beni Kirman Yarığı’nda diyecem.Söyle o zaman,şu garnı gurtlu köv eşşeklerini de toplasınlar orya... (Halo Dayı)
- "Niye elektrik kullanmaz patron?" "İnsan emeği daha ucuzdur." (Orta Direği Yıkan Ayı)
- Beş cevizin vardı beşini yedin ne kaldı ? Kabukları öğretmenim :) (Ökkeş Lunaparkta)
- ... Bir gün kendisi de bir yığın balon alacaktı, balonu olmayan çocuklara bedava dağıtacaktı. (Ökkeş Otoparkta)
- Bu dünyada kimi parayla ısınır, kimi de yorganla. (Gecekondu)
- “Dünyanın en güzel gülen kızı,” (İçimde Çiçekler Açınca)
- Umutlar görünmez ama insanlar onu bekler... (Gecekondu)
- Köylüler, sevinçle bagrişmaya başladilar: "Geliyorlar, onlar." Hemen birkaç genç oradaki bir sandala atlayarak kürek çekmeye başladılar. Iki sandal birbirlerine yaklaşınca, köylülerden biri Ökkeşleri 'in sandalına atlayarak, babasının elinden kürekleri aldı: "Oh, çok şükür kurtuldunuz," dedi. Artık köylüler iyice anladılar, gelenler Ökkeş'le babasıydı. Sandalı bile tanımışlardı. Nine ne yapacağını bilemiyor, bu kez de sevinçten ağlıyor : Ökkeş' im, oğlum, " diyordu. (Ökkeş Balık Avında)
- Bu ülkede Anayasa yok mu? (Dayak Birincisi)
- -Dayıcığım, ne zaman uçurtmama mektup göndereceğiz. -Havaya baksana Akşam, hiç bu yağmurda uçurtma uçurulur mu? Aman şu hava da, sanki birisi gökyüzünü kurşuniye boyadı gitti, ama öyle bir boyayla boyadı ki, hiç gitmiyor bu boya. (Bulutlara Simit Satan Çocuk)
- "Ben sizden tıp fakültesi istedim mi ha, size doktor olacağım dedim mi ha? Nedir bu doktor tutkusu. Siz mi istediniz de doktor olamadınız, ha sen anne, ha sen baba, hep doktor olmayı mı düşündünüz? Niçin kendinizin olamadığı bir şeyi benden istediniz? Ben doktor olmak istemiyordum, tiyatro sanatçısı olmak istiyordum, o uzun saçlı kız gibi olmak istiyordum... Şayet doktor olmak istiyorsanız çok kolay anne, baba, siz de isterseniz doktor olabilirsiniz. Dershanelere gidersiniz, üniversite sınavlarına katılırsınız, tıp fakültesi kazanırsınız ve doktor olursunuz. O zaman tabelaya ikinizin adını birden yazdırırsınız. Kalp Uzmanları Doktor Süheylave Fuat diye! İsterseniz profesör bile olabilirsiniz, Profesör Doktor Süheyla ve Fuat diye... O zaman niçin ben? Ha niçin Ezgi?... Şimdiden onun da kafasına katıyorsunuz, hı baba?" (Kaçak Kız)
- Yarım ekmeğin arasına, koca bir balık parçası koydu. Bilmem artık ne balığıdır. Olsa olsa balinadır. [:)] (Sıpa)
- "Neyi bilirsin yahu?" "Yoksulluğun rezillik olduğunu." (Gecekondu)
- "—Kitap denen şey meğer ne güzelmiş. Okumak ne güzelmiş..." (Atatürk'ü Gördüm)