diorex
sampiyon

Cart Curt - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cart Curt kimin eseri? Cart Curt kitabının yazarı kimdir? Cart Curt konusu ve anafikri nedir? Cart Curt kitabı ne anlatıyor? Cart Curt kitabının yazarı Rıfat Ilgaz kimdir? İşte Cart Curt kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 17.02.2022 04:00
Cart Curt - Rıfat Ilgaz Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Rıfat Ilgaz

Yayın Evi: İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9786053602224

Sayfa Sayısı: 155

Cart Curt Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Rıfat Ilgaz, şiir, roman ve öykü yazarlığının yanı sıra yıllarca

çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazdı. Yaşam koşulları, toplumsal adalet, demokrasi, eğitim, kültür, sanat gibi konulardaki görüşlerini, toplumcu gerçekçi bir yaklaşımla kaleme aldı. Cart Curt, Rıfat Ilgaz'ın bu gibi konuları işlediği gazete yazılarından yaptığı bir seçkidir. Ilgaz, köşe yazarlarının halkın çıkarlarını gözetmesi, bu bilinçle düşüncelerini topluma aktarması ve evrensel olması gerektiğini ödün vermeksizin savunur.

Emekten ve adaletten yana eksenini yitirmeyen bu yazıları okurken ülkemizde ve dünyada o günlerden bugüne ne çok şeyin değişmeden kaldığını fark edeceksiniz.

(Tanıtım Bülteninden)

Cart Curt Alıntıları - Sözleri

  • Her baktığı yerde tahta perde... Her kıyıda duvar. En iyisi bu! İstanbul'u gözlerimizi kapatıp dinlemek!
  • Behçet Necati de, Nazım üstüne konuşan bütün Edebiyat öğretmenleri gibi, şiirinin içeriği üzerinde durmadan, kabuğuna dokunmakla yetinmekte, bu ustalığının içerikten geldiğini görmezlikten gelmektedir. Sonra bir de suçlama: «Bir davanın adamıydı. Her dava insanın önce kendisini bir çarmıha uluorta germesiyle başlar." diyerek...
  • Polisiye tedbirlerle sadece üniversitelerin, öğretmenlerin karşısına çıkılır.
  • Bu bilgisiz­liğe, tecrübesizliğe, sorumsuzluğa ne parti dayanırdı, ne partizan. Ne partinin başındaki borazan!
  • Yoksa seçim denilen şey, halkın açlığını, susuzluğunu, yoksulluğunu unutturmak için dört yılda bir düzenlenen ulusal bir oyun mu?
  • Çocuklara, kadınlara, özgürlüğe, demokrasiye, temel haklara kıy­maktı. Sanatın da, bilimin de ölümü demekti faşizm.
  • Dışarıdaki faşistlere savaş ilan etmek kolay. Mesele içerdekine diş geçirebilmekte.
  • On üç yıl güneş yüzü görmeyen Nâzım, taşduvarları aşarak sesini evrene duyurmasını bilmiştir.
  • Biz, elimize ne geçerse geçsin altını da kullanırız, üstünü de. Yerine göre hem içini kullanırız hem dışını. Olmadı mı, tersyüz eder yine kullanırız.
  • Turist akınlarının, turizm patlamalarının başladığı şu günlerde gözlerimiz kapalı, kulaklarımız ürkmeyelim diye tıkali! Orhan Veli dostumuz: Istanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı. diye boşuna laf etmemiş. Hep bugünleri düşünerek konusmuş. Gözlerini kapayıp da ne edecek! Açsa bile ne görebilir ki Her baktığı yerde tahta perde... Her kıyıda duvar. En iyisi bu! İstanbul'u gözlerimizi kapatıp dinlemek!
  • Bir "Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış" vardı Faruk Nafiz'in Han Duvarları’nda. Ortaokul sıralarında acırdım bu Satılmış’a. Aslı'sını el aldığı, verem olup huduttan hu­duda atıldığı için değildi bu acımam. Sırf Satılmış oldu­ğu içindi. İnsan nasıl olurdu da satılmış olurdu? Mal mıydı, matah mıydı, bu insan ki, pazara çıkarılıp satılıyordu? Sonradan öğrendiğimize göre insan toptan, bütü­nüyle satılamazdı ama, emeği bal gibi satılabilirdi. Uy­garlık dediğimiz kültür ve teknik çağı bu emeğin pazarlanmasıyla doğmakta ve gelişmekteydi. Emeğin hakkı ya verilir, ya da verilmezdi ama, bu uygarlıktan mutlaka haklı ya da haksız çöplenenler olurdu.
  • Ümmetçilerin en akıllısı, en inanmışı gene de Akif’tir. O da, "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!" demiş ama, karşıdan gelen düşmanın niçin geldiğinin bilincine de varmıştır, cenneti cehenne­mi bilen bir şair olarak, Kurtuluş Savaşında saldırganlar için şöyle gürlemiştir çağında: "Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz." Bugün bunu hangi milliyetçi geçinen söyleyebilir, böyle kendine, halkına, ulusuna güvenerek?
  • Bilmeden Osmanlı oluşum bitti, oldukça bilinçli bir Mustafa Kemal'ci oldum.
  • Dini dünya işlerine karıştıran, ekonomiyi ahlâk yayığında çalkalayıp ayranını çıkartan nutukçulardan başka kendisine gerçeği gösterecek bir kılavuzu olmayan yüzde yetmiş beşlik köylü ile girmek zorundayız genel seçimlere.
  • Ünlü bir devlet adamımıza Batman'da, bir kadının, «Ekmek istiyoruz. ekmek!» diye bağırmasıyla tartışılmaz tek gerçeğimiz bir kez daha çıkıyor ortaya!

Cart Curt İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Kitabi merakla okudum mizahi açından sorunlara göndermeler fevkalade. Yazarın anlatımı naif ve salt bir yapı. Sanki karşılıklı muhabbet edercesine bir yapı. (Kadircan)

Cart Curt: Madem ki bu bir etkinlik iştiraki, o halde her şeyden önce kıymetli yazarımız Rıfat Ilgaz'ın hayatına, bilmeyen arkadaşlarımız için kısa yollu bir göz atalım, halihazırda bilenlere de hatırlatmış olalım: Kimliğinde 7 Mayıs 1911 yazıyor olsa da, annesinin demesine göre 1910 yılının karlı bir Şubat gecesinde Kastamonu'nun Cide ilçesinde dünyaya gözlerini açıyor Mehmet Rıfat. Denizcilikle uğraşan ailesinin köklerinin Sivastopol'a dayandığını söyleyen Mehmet Rıfat, o yıllara denk gelen savaşlar nedeniyle zorluk ve yokluk içinde bir çocukluk geçirir. 1928'de babasının vefat etmesi üzerine, yatılı eğitim veren Kastamonu Muallim Mektebi'ne başlar. Ardından Gazi Eğitim Enstitüsü'ne devam eder ve mezuniyetinin ardından öğretmen olarak göreve atanır. 1934 yılında, öğretmenliğini, edebiyatını ve sanatını Kastamonu' ya borçlu olduğunu belirterek, Kastamonu'nun simgesi olan "Ilgaz''ı kendisine soyadı olarak seçer. 1944 yılında yayımlanan "Sınıf" adlı şiir kitabının, komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle tutuklanır ve hüküm giyer. Tahliye olduğunda ise artık ne bir memuriyet ne de sağlık kalmıştır elinde. Öğretmenlikten men edilmiş ve veremli olarak hayatını idame ettirmek zorunda kalan Ilgaz, artık emekçi bir basın işçisidir. Edebiyat dünyasına, döneminin emsalleri gibi şiirle giriş yapan Rıfat Ilgaz; 12 şiir, 20 öykü, 6 oyun, 10 roman, 9 çocuk romanı, 2 anı, 2 de deneme kitabı yazarak, hemen hemen her alanda Türk edebiyatına katkı sağlamıştır. 24 Ocak 1993 tarihinde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Uğur Mumcu'nun üzüntüsünü henüz içinden atamamışken, 2 Temmuz 1993'de patlak veren Madımak Katliamının yıkımına ise dayanamamıştır Ilgaz. Metin Altıok, Behçet Aysan ve bilhassa can dostu Asım Bezirci'nin yakılarak katledilmesinin yarattığı travmaya ancak 5 gün dayanabilmiş ve 7 Temmuz 1993 'te evinde vefat etmiştir. Sivas Olayları ile ilgili söylediği sözler, belki de yazarın dünya gözüyle kurduğu insancıl ve edebi son cümlelerdi: "Firavunlar piramitlerin içindeki tabletleri kırdılar. İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler’in ordusu bütün kütüphaneleri paramparça etti. Ama dünya insanlık tarihinde hiçbir zaman düşünürler, yazarlar, aydınlar bir binaya toplanıp, üzerlerine benzin dökülmedi. Bu bizim ayıbımız! " Madaralı Roman Ödülü, Orhan Kemal Roman Ödülü, Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü gibi hatrı sayılı ödüllerin sahibi olan Ilgaz, henüz yaşarken Bakırköy Belediyesi tarafından onurlandırıldı ve adına bir kültür merkezi açıldı. Lakin belediyenin el değiştirmesi sonucu, bu merkezin ismi de Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi olarak değiştirildi! Rıfat Ilgaz, adına yaraşır bir şekilde bu durumu olgunlukla karşıladı ancak hiç unutmadı... Kitaba gelecek olursak... Cart Curt, Rıfat Ilgaz'ın 1970'li yılların ilk çeyreğine kadar, Akbaba, Dolmuş, Marko Paşa, Adembaba, Tan, Vatan, Akşam, Yenigün, Yeni Ulus ve Cide Postası gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayımladığı, çoğunluğu fıkra türündeki 36 adet yazısından oluşmakta. Yazar, el attığı her alan gibi köşe yazarlığının da hakkını veriyor ve bu alanın ehemmiyetini, kitabının öz sözünde şu cümlelerle vurguluyor : "Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır demiş atalarımız. Her yiğit canının çektiği biçimde yoğurt yemeli ama, yüzüne gözüne bulaştırmamalı. Sanatın hemen her dalı, canının çektiği gibi, tadını çıkara çıkara yoğurt yiyen sanatçılar ister. Hele köşe yazarlığında... Kendine özgü bir yoğurt yeme simatıdır(ziyafet) fıkracılık, her edebi­yat dalından çok. Sanatçının günlük haberleri, aktüalite dediğimiz taze olayları, yüzüne gözüne bulaştırmadan herkesten ayrı biçimde, kendi deneylerine göre gene kendi temel görüşlerine, kültürüne, ustalığına göre yorumlama, eleştirme, inceleme, toparlayıp yeni bir bileşime ulaşma sanatıdır köşe yazarlığı... " Yazıların ana temaları, Rıfat Ilgaz'ın toplumsal gerçekçi kimliği ile paralel yönde elbette. Dolayısıyla yazar, eğitim-öğretim, adalet, demokrasi, batılılaşma, ulusalcılık, üretim, sanayi, ırkçılık, faşizm, köy sorunları, ağalık olgusu, emek, işçilik, yoksulluk, yolsuzluk, kültür ve sanat gibi geniş bir yelpaze sunuyor okura. Yeri geliyor Orhan Kemal, Oktay Akbal gibi yazarları toplumsalcı-bireyselci çerçevede ele alıyor, yeri geliyor Tevfik Fikret'ten, Nazım Hikmet'ten, Mehmet Akif'ten, Orhan Veli'den dem vuruyor ve edebiyat dünyasının yeni yetmelerinin, ustalara olan saygısızlığını, vefasızlığını dile getiriyor. Rıfat Ilgaz'ı her yönüyle istisnasız seviyorum zira kendisinin okuma aşkı ve bu aşkı minik yüreklere aşılama çabasını daha bir seviyor gibiyim. Hayatının her aşamasında okumanın güzelliği, önemi ve faydaları hakkında söylemler veren Ilgaz yine bu yazılarda da bunları vurguluyor, üstelik de eğitim sistemimizin yanlışlıkları ile harmanlayarak: "Okuma-yazma diyoruz, adı üstünde... Bu, işe kalem­le, defterle, kitapla başlayacağız demektir. Kalemsiz, kağıtsız yazma olmadığı gibi, kitapsız da okuma olmaz.Bir yandan okumaya özendirmek, bir yandan da okunacak gereci okuyacak olanın elinden çekiştire çekiştire almak işin ruhuna aykırı düşmez mi? Bunu yapanlar mı? Sorumluluktan yoksun kıyıda köşede kalmış kişiler... Bir baba çıkar da, oğlunun elindeki kitaba bakıp, "Sakın haaa... Roman okumayasın!" diye el korsa,çocuk do­ğal olarak babasına soracaktır : "Baba ne okuyayım?" diye. Bunun yanıtı, "Dersine çalış!" olursa, çocuğumuz bunun yeterli bir yanıt olduğuna inanır mı?" Kitabın sonlarına doğru, Ilgaz'ın, siyasi fikir, söylem ve edebi ürünleri açısından Namık Kemal ile Ziya Gökalp'ı eleştirdiği, Mehmet Akif'in ise övdüğü" En Güzel Kadın'' adında bir yazısı var ki benim en beğendiğim o oldu. Ona göre, Ziya Gökalp'ler, Namık Kemal'ler ve başkaları, ne­dense vatanı tek katlı gecekondu olarak düşünmüşler­dir. Zemin katla yetinmişler, bir bodrum katı bulunabile­ceğini bile akıllarının köşesinden geçirmemişlerdir. Namık Kemal'in, vatanı böyle yalınkat düşünmesi an­laşılıyor ki yerin altıyla üstü arasında ki ayrıcalığa inanmayışından ileri gelmektedir. Boşuna : '' Altı da bir, üstü de birdir yerin. "dememiş. Altı da üstü de bir olur mu hiç!.. " Ümmetçilerin en akıllısı en inanmışı gene de Akif’tir. O da, "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda!" demiş ama, karşıdan gelen düşmanın niçin geldiğinin bilincine de varmıştır, cenneti cehenne­mi bilen bir şair olarak, Kurtuluş Savaşında saldırganlar için şöyle gürlemiştir çağında : -Cehennem olsa gelen göğsümüzde söndürürüz. - Bugün bunu hangi milliyetçi geçinen söyleyebilir, böyle kendine, halkına, ulusuna güvenerek? M. Akif’e göre de toprağın üstünde hep vatan için savaşan müslümanlar vardı, altında da vatan için ölen 'şüheda'..." Velhasılıkelam efendim, her biri ayrı ayrı çok güzel, çok özgün, çok başarılı, çok etkili fıkralar... Dili oldukça yalın, anlatımı bir o kadar akıcı. Bence bu kitabı okumak, Rıfat Ilgaz'ı tanıma yolunda atılmış büyük bir adım mahiyetinde. Etkinlik kapsamına da, bu eserin çok yakıştığını düşünüyorum. Sevgili black bu etkinliği oluşturmasa, bu kitabı okumam belki de yıllar sonrayı bulacaktı. Ne iyi ettin Ebru, tüm katılımcılar ve kendim adına tekrar teşekkür ediyorum. Var ol! (Seda Bera)

Anlatımı sanki sohbet havası içinde. Tabi gündelik, güncel konulardan seçtiği o zaman ki gündemdeki olayları bir nevi eleştiriyor aslında. Aslında düşünürsek yazarın kendine has bir üslubu var. (Penbegül Yılmaz)

Kitabın Yazarı Rıfat Ilgaz Kimdir?

1911 yılında Kastamonu’nun Cide ilçesinde doğdu.7 Temmuz 1993 tarihinde öldü.Rıfat Ilgaz 1940’ların toplumcu-gerçekçi şairlerindendir. 1911 yılında Cide’de doğdu. Şiir yazmaya ortaokul öğrencilik yıllarında başladı. İlk şiiri 27 Temmuz 1927 ‘de, günlük Nazikter gazetesinde yayınlandı. Ayrıca; Açıkgöz(Kastamonu), Güzel İnebolu ve Güzel Tosya gazetelerinde şiirleri ve yazıları yayınlanmaya başladı. Lise yıllarında babasının ölümü sebebiyle buradan ayrıldı. Yatılı olarak Kastamonu Muallim Mektebi’nde öğrenim gördü. 1930 yılında mezun oldu.

Altı yıl süreyle Gerede, Akçakoca, Hendek ile Düzce arasında Gümüşova’da ilkokul öğretmenliği yaptı. Ankara Gazi Eğitim Enstitüsünü 1938 ‘de bitirdi ve Adapazarı Ortaokulu Türkçe Öğretmenliğine atandı. 1939’da İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda Türkçe Öğretmenliğine başlayan Ilgaz’ın, yazı ve şiirleri dergilerde yayınlanmaya başladı. 1940 ‘da Çığır, Oluş, Ulus, Güneş, Yücel, Varlık, Hamle ve Yeni İnsanlık dergilerinde şiirleri çıktı ve aynı yıl Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne girdi. Ömer Faruk Toprak ile 9 Eylül 1942’de Yürüyüş Dergisi’ni çıkardılar. Bu dergide Orhan Kemal, Sait Faik, Cahit Irgat, A.Kadir, Nazım Hikmet (İbrahim Sabri) ile birlikte çalıştılar. 1943’te ilk kitabı "Yarenlik"i yayınladı. Şiirleri olağanüstü bir ilgi gördü. Ocak 1944’de "Sınıf" adlı şiir kitabı çıktı. Sıkıyönetim kararı ile toplatıldı. 1945’te Gün Dergisi çıktı. Bu dergide yazıları yayınlandı. Aziz Nesin’in Cumartesi Dergisine ortak oldu. Seçici kurulda çalıştı. 1946’da Esat Adil, Sabahattin Ali ve Aziz Nesin ile birlikte Gerçek Gazetesini çıkardılar. 1946 Ekim ayında Yığın Dergisi’ni Esat Adil ve Adil Yağcı ile birlikte çıkardılar. Öğretmenliğe yeniden döndükten sonra Boğazlayan-Yozgat’a tayini çıktı. Hastalığı nedeniyle Validebağ Sanatoryumunda yattı. Şubat 1947’de Sabahattin Ali, Aziz Nesin ve Mim Uykusuz’un çıkardığı Marko Paşa kadrosuna girdi. Sık sık kapatılan bu derginin daha sonraları sorumlu müdürlüğünü üstlendi. Malum Paşa, Merhum Paşa, Hür Marko Paşa gibi dergilerin adı sık sık değişiyordu. 1950’li yıllarda Ilgaz, gazetecilik yapmaya başladı. Sakıncalı olduğundan gazeteler ve dergiler imzalarına pek yer vermediler.

1952-1960’da Tan Gazetesi’nde dizgici-musahhih ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Turhan ve İlhan Selçuk’un çıkardığı Dolmuş Dergisi’ne "Stepne" takma adıyla yazılar yazdı. Hababam Sınıfı, Pijamalar(Bizim Koğuş), Don Kişot İstanbul’da bu dergide dizi olarak yayınlandı. Hababam Sınıfı’nı da isminin sakıncalı olması nedeniyle "Stepne" (Yedek Lastik) takma adıyla yazdı. Ocak 1953’te Devam adlı şiir kitabını çıkardı ve bu kitap da toplatıldı. Rıfat Ilgaz Demokrat İzmir, Akbaba, Vatan, Yeni Gün, Yeni Ulus gibi yayın organlarında ve kimi edebiyat dergilerinde yazı yazdı. Sınıf Yayınları’nı kurdu ve kendi kitaplarını yayınlayabildi. 1970’te Basın Şeref Kartı’nı aldı. 1974’te emekli oldu. Doğum yeri olan Cide’ye yerleşti. 12 Eylül 1980 döneminde gözaltına alındı. 70 yaşında gerekçesiz sorguya çekildi ve gözaltında kaldı. Tutukluluğu sona erince İstanbul’da oğlu Aydın Ilgaz ile birlikte ölümüne kadar yaşadı. Bu olaylar "Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra" adlı kitabında anlatılır. Onu hepimiz Hababam Sınıfı’nın yazarı olarak bildik. Altmış kitabı olmasına rağmen onun şairliğini, romancılığını ve öykü yazarlığını unutmamamız gerekir. Rıfat Ilgaz 7 Temmuz 1993 günü öldü.

Rıfat Ilgaz Kitapları - Eserleri

  • Karartma Geceleri
  • Halime Kaptan
  • Hababam Sınıfı
  • Sarı Yazma
  • Hababam Sınıfı Uyanıyor
  • Apartıman Çocukları

  • Şeker Kutusu
  • Nerde O Eski Usturalar
  • Meşrutiyet Kıraathanesi
  • Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
  • Pijamalılar
  • Hababam Sınıfı İcraatın İçinde
  • Garibin Horozu

  • Hababam Sınıfı Baskında
  • Karadeniz'in Kıyıcığında
  • Don Kişot İstanbul'da
  • Yıldız Karayel
  • Bacaksız Okulda
  • Sınıf
  • Bacaksız Paralı Atlet

  • Bacaksız Kamyon Sürücüsü
  • Bütün Şiirleri 1927-1991
  • Dördüncü Bölük
  • Yokuş Yukarı
  • Kırk Yıl Önce Kırk Yıl Sonra
  • Bacaksız Tatil Köyünde
  • Sosyal Kadınlar Partisi

  • Bacaksız Sigara Kaçakçısı
  • Kumdan Betona
  • Yaşadıkça
  • Hoca Nasrettin ve Çömezleri
  • Çalış Osman Çiftlik Senin
  • Radarın Anahtarı
  • Öksüz Civciv

  • Yarenlik
  • Rüşvetin Alamancası
  • Nerede Kalmıştık
  • Cankurtaran Yılmaz
  • Devam - Şiirler 1953
  • Cart Curt
  • Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler

  • Satılmışlar
  • Ocak Katırı Alagöz
  • Soluk Soluğa/ Karakılçık/ Uzak Değil
  • Kulağımız Kirişte
  • Güvercinim Uyur mu
  • Üsküdar’da Sabah Oldu
  • Küçükçekmece Okyanusu

  • Haydi Yolunuz Açık Olsun
  • Uzak Değil
  • Durmak Yok
  • Bunadı Bu Adam
  • Fedailer Mangası
  • Krallar ve Kurallar
  • Şevket Ustanın Kedisi

  • Çocuk Bahçesi
  • Altın Ekicisi
  • Bütün Şiirleri 1937-1983
  • Çok Küçüğüm Daha Ben
  • Kesmeli Bunları

Rıfat Ilgaz Alıntıları - Sözleri

  • Bizim memlekette zeytin o kadar boldur ki... Ama arayınca tanesini bulamazsınız! Yağını dostlarımıza satarlar, çekirdeğini de bize yuttururlar. (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • Topladığımız gönül çiçekleri Kucağımızda sararıp solar Utanır da veremeyiz Sunamayız dilimiz dolaşır Oysa neler düşlemişizdir geceden. (Ocak Katırı Alagöz)
  • "Bakın şu miskinlere, Hababam Sınıfı değil, Hababam Taburu be !" (Hababam Sınıfı)
  • Sait ne zaman Haluk’la ikimizi bir arada görse süzerdi onu: "İşte benim ustam!" derdi. "Bana gazeteciliği öğreten ilk adam!" (Yokuş Yukarı)
  • Annem kahve! Emrini alinca, hemen sürerdi cezve yi kahve gelince bos zamanlarinda sardığı sigaralardan birini çıkarır hanım ateş.. Emrini verirdi. Ben kibriti kapıp koşarsam beni terslerdi. Annem karşısında süzüm süzüldukce keyiften bayilirdi. Zevk sahibiydi babam Sandalcı Hamit. (Nerde O Eski Usturalar)
  • Ben ölmedim Beni öldürmediler de Yaşıyorum yaşıyorum işte At kıçında sinek gibi Tööbe töbe (Uzak Değil)

  • Neyimize gerek bizim siyaset.! (Haydi Yolunuz Açık Olsun)
  • Doğru! Dünyanın parası var İsviç­re'de. Bizimkilerin paraları bile orda! (Hababam Sınıfı Baskında)
  • "...Ben bugüne kadar tavuk bile kesmedim. Hep bizim büyük hanım keser tavukları." "Tavuğu kadına mı kestiriyorsun?" "Kime kestireyim ya?" "Yenmez kadının kestiği tavuk." "Pişirdiği pilav yenir de kestiği tavuk mu yenmez,haaa?" "Asla yenmez." "Ben yedim oldu Muhzır Efendi. Sana buyur edersem yeme!" (Hoca Nasrettin ve Çömezleri)
  • Ben kaçıyorum anladın mı, resmen kaçıyorum insanlardan. (Şeker Kutusu)
  • Poker denilen oyun da particilik gibi… Cebin dolu oldu mu, salla sallayabildiğin kadar. Bu oyunun aslı esası palavra! (Şeker Kutusu)
  • Gel, değmeden birbirine ellerimiz, sen günlük işlerinden konuş, ben sana masallar anlatayım gelecek günlere dair. (Yarenlik)
  • "-Sanat gösterisi yapmıyormuşuz da biz ne yapıyormuşuz? -Gövde gösterisi..." (Dördüncü Bölük)

  • Açlık ,ekmeğin katığıydı … (Karadeniz'in Kıyıcığında)
  • Ne demiş en büyük ozanımız Neden kulak vermiyorsunuz sesine Bir ağaç gibi hür yaşayın dememiş mi, Ve bir orman gibi kardeşçesine? (Rıfat Ilgaz - Seçme Şiirler)
  • "Okuyamadığım kitaplardan kitaplıklar düzdüm." (Sosyal Kadınlar Partisi)
  • ...Aynı bunalımlı günleri birlikte yaşadığımız halde adımı ancak kaşıntılı günlerinde anımsayan dostlara inat! (Yokuş Yukarı)
  • ..Yağlı güreşteki dinç güreşçilere benziyordu balık.Ele,avuca sığmıyordu... (Küçükçekmece Okyanusu)
  • Allah, bir kapıyı kaparsa bir kapıyı açar. (Apartıman Çocukları)
  • ... değişen hiçbir şey yoktu eğitim, öğretim alanında. Her şey olduğu gibi, bütün düzensizliğiyle sürüp gidiyordu. (Hababam Sınıfı Baskında)

Yorum Yaz