diorex
Dedas

Cehennem - Henri Barbusse Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cehennem kimin eseri? Cehennem kitabının yazarı kimdir? Cehennem konusu ve anafikri nedir? Cehennem kitabı ne anlatıyor? Cehennem PDF indirme linki var mı? Cehennem kitabının yazarı Henri Barbusse kimdir? İşte Cehennem kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 22.07.2022 05:00
Cehennem - Henri Barbusse Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Henri Barbusse

Çevirmen: Gülay Oktar

Orijinal Adı: L'Enfer

Yayın Evi: Maya Kitap

İSBN: 9786055675899

Sayfa Sayısı: 272

Cehennem Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Cehennem, bireyin kendi aklı dışındaki bilginin elde edilemez olduğu fikrini savunan solipsizm felsefesinin muhteşem bir şekilde incelemesidir. Solipsizm, dış dünyanın ve diğer insanların uslarının varlığından asla emin olunamayacağı tahmininde bulunur. Hikaye, odasında bir delik açarak dış dünyayı inceleyebileceği bir manzaraya sahip olan isimsiz bir adamın peşinden şekillenmektedir. Sevgiyi, ölümü, yasak ilişkileri ve doğumları gözetler. İnsan deneyimlerinin ve duygularının yabancılığına sinsice şahit olurken tüm gördüklerinin felsefi imalarını gözden geçirir.

Bazıları tarafından röntgenciliğin sarsıcı bir çalışması olarak görülen Cehennem, aslında solipsizm felsefesinin derin bir incelemesidir.

Bence, Henri Barbusse bir yüksek, bir gerçek sanatçının nasıl çalışması, nasıl yaşaması, nasıl ve niçin dövüşmesi lâzım geldiğini, bütün bir insan soyuna en muazzam ölçülerle gösteren bir âbidedir.

-Sabahattin Ali-

(Tanıtım Bülteninden)

Cehennem Alıntıları - Sözleri

  • ...artık sevmiyor olmak, nefret etmekten daha beter!
  • ... şeytanla Adem'in cezasını çekmemiz de hiç adil değil! ://
  • ---Aşk konusunda çok yalan söylenir oysa hiçbir zaman anlatıldığı gibi değildir aşk! __Bu hep böyledir, aşkların en safında bile insan kendinden uzaklaşmaz!
  • Her ne kadar dürüst ve art niyetsiz olsa da fedakarlık, içinde kendini yücelten bir kibir barındırır.
  • Dünya üzerinde aynı dili konuşan iki insan yok. İnsanlar, bazı zamanlar, nedensizce birbirine yaklaşıyor, sonra, yeterli bir neden olmadan birbirinden uzaklaşıyor. Birbirini incitiyor, birbirine sevecenlikle dokunuyor, birbirini yaralıyor, birbirini sakat bırakıyorlar. Ağlamaları gerekirken gülüyor, onu da tam anlamıyla yapamıyorlar .Çift olmak her daim delilik. Dost ya da aşık fark etmiyor!
  • İlke gereği, suça baştan hüküm vermek şart. Adalet, bir silah kadar soğuk olmalı.
  • Siz , benim size olan aşkımın kederli sırdaşısınız
  • ...Ben de diğerleri gibi bir erkeğim, karşıma çıkacak ilk kadının gözlerimi kamaştırmasına her daim hazır, acınacak bir hâl bu!
  • Geçerken bizi değiştiren zaman, işte yaranın kaynağı bu !
  • İnsanların dramı hiçbir zaman dünyanın dramına karıştırılmadı. Derin gerçeklik ve büyük güzellik, sonunda birleşecek mi? Her birinin insanları birleştirici gücü olduğuna göre, birleşmeleri gerek. Çünkü sınırların, vatan kavramının unutulduğu o lekesiz anlar, hayranlık duygusu sayesinde yaşanıyor. Gerçek sayesinde, körler görüyor, yoksullar kardeş oluyor ve tüm insanlar, gerçek sayesinde, bir gün haklı çıkacaklar. Şiirin ve gerçeğin kitabının keşfi, insanoğluna miras kalan en önemli görevlerden biri aslında.
  • Mutlu muyum? Evet; ne tuttuğum bir yas var, ne pişmanlığım ne de karmaşık arzularım; demek ki mutluyum.
  • Mutluluk ne bir nesnedir ne de bir hesap işi...
  • Gerçek acı bizde kalır, diyor. Ne görünür, ne duyulur. Ama her şeyi kolayca durdurur, hayatı bile. Gerçek acı, sıkıntının şekline bürünür.
  • Ben de, diğer insanlar gibi, sonsuzluktan ibaretim. Oysa tüm bunlar nasıl da belirsiz ve karmaşık görünüyor gözüme! Kalbimle güneş arasında koyu bir gölge gibi duran varlığım, ne kendini iyi tanımayı becerebiliyor ne de kendinden kurtulabiliyor.

Cehennem İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Arka Kapak Yazısı ile İhtilafa Düştüm: DİPÇE : Otuz yaşında olduğunu öğrendiğimiz anlatıcı bir bankada çalışmak üzere  taşradan Paris'e taşınır ve Lemercier adlı bir aile pansiyonuna yerleşir.Bir süre sonra kaldığı odanın yan odaya bitişik duvarında bir açıklık fark eder ve bu andan sonra odaya gelen pansiyonerleri gözetlemeye başlar. Aynı kişilerle zaman zaman pansiyonun yemek salonunda da karşılaşır ve insanların yalnız kaldığı anlar ile toplum içindeki tavırları  arasındaki o derin uçurumu, o örtülü tavırları görür. Hem bu iki hatta çok yüzlü tavırlara şahit oluşu hem odayı gözetleme dürtüsünün önüne geçemeyişi anlatıcıyı yavaş yavaş dış dünyadan koparır. Artık tüm hayatı odaya gelenlerin hikayelerine oradaki yalın hallerine bağımlı bir ortaklığa dönüşmeye başlar. Bu durum anlatıcıda insanlara karşı güvensizliğe ve derin bir yalnızlığa yol açar. Çünkü insan tam anlamıyla hayatın içindeyken onu görmez ve hakkında hiçbir şey bilmez bir aşırı uçtan öbürüne körlemesine geçer dolayısıyla bu üstten röntgenci  bakış hem anlatıcı hem okur üzerinde derin izler bırakır. Bir süre sonra okurun da üzerine odadan gelip geçenlerin;  ihanetleri, aşkları, yalanları birlikteyken bütünleşemeyen çiftlerin yalnızlıkları, doğumun lekesi, hastanın çilesi, ölümün korkusu sinmeye başlar. Bu kadar gerçekliğe sahip olmak bireyi derin bir sorgulamaya iter. Anlatıcı ,kaderlerine hayal meyal tanık olduğu insanların dudaklarından hangi sözcükler dökülürse dökülsün, aslında yüreklerinde "derinliklerden" manasina gelen  "de profundis" sözcüğünü daha doğrusu çığlığını yakalar. İncil mezmurlarında  geçen bu kavram insanın görünmeyen tarafıdır. Bu sözcük aynı zamanda  Oscar Wilde'nin De Profundis eserine nazik bir göndermedir. Sonsuz uçurumun dibinde ellerini ışığa uzatan bu çağrı, saklı gerçeğin ,saklı bir gerçeğe doğru bu çabasıdır. O gerçek bir Hiç'liktir. Ve sonra anlatıcı gözetlediği yaşamlardan yorulup ne olduğunu, nereye gittiğini, ne yaptığını sormaya başlar. Kendi uçurumunun dibinde, bir parça ışık için  aynı çığlığı atar. Kitabın arkasında eser solipsizm yani  benmerkezcilik anlayışıyla ilişkilendirilmiş bu felsefe doğrultusunda yazıldığı ifade edilmiş. Solipsizm sendromu, bir insanın yaşadığı her şeyin bir hayal olduğuna, kafasının içinde yaşandığına inandığı bir durumdur. Bu sendroma yakalanan kişiler gerçekliğin var olmadığına veya bir illüzyondan ibaret olduğuna, başkalarının yokluğunun ya da varlığının kanıtlanamayacağına inanmaktadır. Anlatıcının solipsist bir karakter olduğunu düşünmüyorum. Metinde herkesin tek başına bir dünya olduğu vurgulanır ve bu bir başınalığın ızdırabı hissettirilir. Anlatıcı daha çok biz gördüklerimizin ve yaşadıklarımızın taşıyıcısıyız demektedir,  bu anlayış içerisinde diğerlerini yok saymak, yer almamaktadır. Ben kavramı evet , var olduğumuz sürece dış dünya vardır ve bizim algımızı şekillendiren bir unsurdur fakat kitabın genel ambiyansına hakim duygu hüzün ve yalnızlıktır ve hatta bir gün öldüğümde ne olacağım sorusunun arayışı vardır. Yazar yaşama duyduğumuz öfke dışında bir cehennem yok diyerek o hakimi olduğumuz yalnız veya kalabalık dünyamıza projektörü çevirmemizi amaçlamıştır. Genç yaşta hastalıklarla mücadele eden yazar  hastalık ve ölüm konusuna hassas dokunuşlar yapmış belki de bu otobiyografik etkilerle ölüm ve yok oluş kavramlarını benlik ve yokluk ekseninde ele almıştır. 1001 kitap listesinde yer alan Cehennem; gözetlenen yaşam öykülerinden mutlaka birine temas edeceğiniz, akıcı üslupla işlenmiş çok güzel bir kitap. Tavsiye ederim. Esen kalın (Gncokuyor)

Cehennem, bireyin aklı dışındaki bilginin elde edilmez olduğu fikrini savunan solipsizm felsefesinin muhteşem bir şekilde incelemesidir Solipsizm, dış dünyanın ve diğer insanların unsurların varlığından asla emim olunamayacağı tahmininde bulunur. "-Dünyada iyiler de digerleri gibi mutsuz dur, hatta onlardan daha da mutsuzdur.. (s:188) Hikaye, odasında bir delik açarak dış dünyayı inceleyebileceği bir manzaraya sahip olan isimsiz bir adamın peşinden şekillenmektir. Sevgiyi, ölümü, yasak ilişkileri ve doğumları gözetler. İnsan deneyimlerinin ve durgularının yabancılığına sinsice şahit olurken tüm gördüklerinin felsefi imalarını gözden geçirir. Bazıları tarafından röntkenciliğin sarsıcı bir çalışması olarak görülür. Cehennem aslında slopsizim felsefesinin derin incelemesidir.. Elimizde çok farklı bir kıtap. Düşüncesi, Hayata karşı bakısı, yazım dili Kitabı sizi çekiyor, Sonra nasıl bir kitap dı demekten alamıyor insan kendini, Farkı okuyunca farkedeceksınz Okuyun derim yazar/Henri-Barbusse (Hande gunkut)

Açık söylemek gerekirse, okumaya değmez. Zaman kaybı. 1 puanı da çevirmenin emeğine saygı duyduğum için verdim. Saçmalamanın adı ne zamandan beri edebiyat oldu? (Mehtap Yılmaz)

Cehennem PDF indirme linki var mı?

Henri Barbusse - Cehennem kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Cehennem PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Henri Barbusse Kimdir?

Fransız şair, roman ve biyografi ya­zarı. I. Dünya Savaşı anılarını işlediği savaş aleyhtarı romanlarıyla tanınır. 17 Mayıs 1873′de Asnieres’te doğdu. Çocukluğu­nun bir bölümü İngiltere’de geçti. 1914′de 40 yaşını aşmış olmasına ve tüberkülozlu olmasına karşın gönüllü olarak Fransız ordusuna katıldı. Kendi İsteği üzerine cephede görevlendirildi. Savaşlardaki başarı­larından ötürü üç kez kahramanlık nişanı aldı. Sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine 1917′de ordudan terhis edildi. Ordudan ayrıldıktan sonra savaş aleyh­tarı olarak birçok uluslararası barış örgütünde çalıştı. 1935′de Üçüncü Enternasyonal’in yedinci kongresine delege olarak katıldı. 30 Ağustos 1935′de son yıllarını geçirdiği SSCB’de zatürreeye yakalanarak öldü. Barbusse edebiyat yaşamına 1895′de yayımlanan Pleureuses (“Ağlayan Kızlar”) adlı şiir kitabıyla başla­dı. Şiirlerinde simgeci bir dil kullanan şair, roman çalışmalarında doğalcı bir anlatım benimsedi. İlk romanı Les Suppliants’ı (“Ricacılar”) 1903′de yazdı. Bunu 1908′de L’Enfer (“Cehennem”) adlı romanı izledi. Barbusse’ün uluslararası bir ün kazanması başyapıtı Le Feu: journal d’une escoude (Ateş) ile oldu. Bu savaş romanında, siperlerdeki Fransız asker­lerinin yaşantılarını bütün ayrıntılarıyla ve gerçekçi bir üslupla anlatır. Savaşı hazırlayanların değil, savaş­tan kazanacak hiçbir şeyi olmayan askerlerin açısın­dan bakarak savaşı eleştirir. Gönüllü olarak savaşa giden bir yazar olarak, savaş aleyhtarı görüşlerini kendi yaşadıklarıyla birleştirerek işlemiştir. 1917′de Goncourt Edebiyat Ödülü’nü alan bu roman, aynı yıl içinde İngilizce’ye çevrilmiş ve ABD’de üst üste yedi kez basılmıştır. Savaşın dehşeti ve yol açtığı yıkıntılar daha sonraki döneminde Barbusse’ü bir bütün olarak toplumu eleştirmeye götürmüş, savaş aleyhtarı çalış­malarını sol siyasal bir tutum içinde sürdürmüştür.

Henri Barbusse Kitapları - Eserleri

  • Cehennem
  • Ateş
  • Aydınlık
  • Bir Savaşçının Konuşmaları

Henri Barbusse Alıntıları - Sözleri

  • ...Ben de diğerleri gibi bir erkeğim, karşıma çıkacak ilk kadının gözlerimi kamaştırmasına her daim hazır, acınacak bir hâl bu! (Cehennem)
  • Ben de, diğer insanlar gibi, sonsuzluktan ibaretim. Oysa tüm bunlar nasıl da belirsiz ve karmaşık görünüyor gözüme! Kalbimle güneş arasında koyu bir gölge gibi duran varlığım, ne kendini iyi tanımayı becerebiliyor ne de kendinden kurtulabiliyor. (Cehennem)
  • Savaş, dinmeyen bir güreş, bir çatışmadır. (Ateş)
  • "Alnımıza ne yazılmışsa o olur" diye düşünüyor çevremdekiler, daha ötesini akıllarına bile getirmiyor ve karanlıkta üstüste yığılmış cansız gölgelerden farksız yaşıyorlar. (Aydınlık)
  • "Büyük bir boşluğun, hiçliğin koynunda yaşıyoruz sanki." (Aydınlık)
  • Bizim için hep gece yaşanan, karanlık bir şeydi hayat. (Aydınlık)
  • Dünya üzerinde aynı dili konuşan iki insan yok. İnsanlar, bazı zamanlar, nedensizce birbirine yaklaşıyor, sonra, yeterli bir neden olmadan birbirinden uzaklaşıyor. Birbirini incitiyor, birbirine sevecenlikle dokunuyor, birbirini yaralıyor, birbirini sakat bırakıyorlar. Ağlamaları gerekirken gülüyor, onu da tam anlamıyla yapamıyorlar .Çift olmak her daim delilik. Dost ya da aşık fark etmiyor! (Cehennem)
  • "İnsanlığım yaralı" ... (Aydınlık)
  • Ben o noktadan her şeyi gördüm; biz önde savaşırken, arkada iskemlelere kurulmuş oturan bu kadar çok insan olduğunu ben hiç düşünmemiştim. (Ateş)
  • Hayat böyledir. İnsan unutur, unutmaya yükümlüdür. Bunu yapan başkaları değildir. Hatta kendimiz bile değiliz. Unutmanın kendisidir. (Ateş)
  • Burada sessizlik kanundur... Onlar kendi içlerine kapanmışlardır; tek düşündükleri kendi hayatları ve ölümleridir. (Ateş)
  • İnsan artık hiçbir yerde duramıyor... Her yerde herkes birbirini rahatsız ediyor. İleri gidiyoruz, dağılıyoruz ve bu kargaşa içerisinde tekrar geriliyoruz. (Ateş)
  • Savaşları durdurun! Bunu yapmak mümkün! Savaşları durdurun! Dünyanın yarası böyle şifa bulmaz. (Ateş)
  • ...artık sevmiyor olmak, nefret etmekten daha beter! (Cehennem)
  • Onlar kendi içlerine kapanmışlar; ve yalnız kendi hayatlarını ve ölümlerini düşünürler. (Ateş)
  • Geçerken bizi değiştiren zaman, işte yaranın kaynağı bu ! (Cehennem)
  • Düşünmek ve hayatın acılı tecrübesi olgunlaştırdı beni. (Aydınlık)
  • ... karanlık çökünce bütün yorgunluklar gibi bütün umutlar da birbirine benziyor nedense: hepimiz birbirimize benziyoruz. (Aydınlık)
  • her şeyden fersah fersah uzakta gibiydi. (Ateş)
  • Tanrı'nın varlığını doğrulayan tek şey O'nun varlığına duyduğumuz ihtiyaçtır. Eksikliğini hissettiğimiz her şeye verdiğimiz isimdir Tanrı. (Aydınlık)

Yorum Yaz