matesis
dedas

Cemile - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cemile kimin eseri? Cemile kitabının yazarı kimdir? Cemile konusu ve anafikri nedir? Cemile kitabı ne anlatıyor? Cemile kitabının yazarı Orhan Kemal kimdir? İşte Cemile kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...
  • 05.03.2022 16:00
Cemile - Orhan Kemal Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Orhan Kemal

Yayın Evi: Everest Yayınları

İSBN: 9789752895539

Sayfa Sayısı: 150

Cemile Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Bir aşk öyküsü olan Cemile, yoksul kesimlerin ayakta kalma çabasını, direnişlerini de dile getiriyor. Boşnak kızı işçi Cemile ile dar gelirli Kâtip Necati arasındaki saf aşkı anlatan Orhan Kemal, arka planda yaşanan yoksulluğa, düşmanlığa, ilkesizliğe karşın dayanışma ve dostluğun gücünü vurguluyor. Orhan Kemal'in yalın anlatımıyla çarpıcı bir resim gibi çizdiği Cemile, onun unutulmayacak yapıtlarından biri.

Orhan Kemal'in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okurunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. Edebiyatımızın en değerli ustalarından biri olan Orhan Kemal'in kitaplarını yayımlamaktan onur duyuyoruz. 

(Tanıtım Bülteninden)

Cemile Alıntıları - Sözleri

  • İnsan insana lazım olur.
  • Marifet ölmek, öldürmekte değil, bu kötü şartlarda mücadele etmekte.
  • Bu kadarıni mümkün değil tahmin edemeyen dokuma ustası, sevinç içindeydi. " Ay benimle olduktan sonra, yıldızın kuyruğuna çarpim." diye söylenerek dokumahaneden içeri girdi.
  • " Kâtip diyorsun, paralı mı diye soruyorsun. Paralı olsa kâtip olmaz. Otuz kağıt bir maaşı var." " Yeter. İki gönül bir olduktan sonra..."
  • Beyaz örtülü başları önlerine eğik, siyah göğüslüklü isçi kızlar harıl harıl çalışıyor, ikide birde kopan iplikleri bağlayıveriyorlardi. Kelepçi kızlar da bankodakiler gibi, fazla iplik kopmasından şikayetçiydiler. "İpliklere bir şeyler oldu." diyorlardı. " bu kadar senedir biz bu fabrikadayiz, böylesini görmedik."
  • Cemile sordu: " Ben hiç sinemaya gitmedim ömrümde! Pahalı mı? Şemsa, " Balkon yirmi beş, aşağı kırk," cevabını verdi. " Ama aşağısı iyi değil, terbiyesiz bir sürü adam doluyor." " Resim gibi mı kız? Nasıl şey? " Bir perde var, üstünde... Resim gibi amma, canlı resim... Öyle güzel, şık kadınlar geliyor ki... Geçen gün bir film oynadı, eh... Herkes ağladı yanı...
  • “Biz de ağzımızın tadını biliriz. İnsanı insan eden paradır. Paran yok mu? Senden rezil, senden adi kimse yok.”
  • İşsiz kaldınız mı hemen ölmek, öldürmek. Marifet ölmek, öldürmekte değil, bu kötü şartlarla mücadele etmekte!
  • İki gönül bir olduktan sonra samanlık seyran olur derler bre oğlum.
  • “Ölümlü bir dünya bu. Bir varmış bir yokmuş!”
  • Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez.
  • Numan Bey sertçe sordu: “İlanları gazetelere gönderdin mi?" Salamon hemen cevap veremedi. Tereddütle bakıyordu. "Ne bakıyorsun? "Hiç efendimiz." “Niçin cevap vermiyorsun?" Salamon yutkunarak sokuldu: "Şeyy..." ... "Cevap versene be!" "Efendimiz, İstanbul veya İzmir'den işçi getirtmek kolay. Fakat bunun doğuracağı neticeleri tahmin etmiyor musunuz?" "Ne gibi?" "Türkiye'nin en uyanık işçi bölgelerinden getirilecek işçiler... Onlar bizim yerli işçilerin katlandıkları hayat şartlarına tahammül ederler mi?" "Nasıl?" "Her şeyden önce ücret meselesi. Yerli işçilerin aldığı parayla çalışmazlar. Yüksek ücret isterler." "Evet?" "Medeni ihtiyaçlar arttıkça malum ya..." "Elbette." "İzmir yahut İstanbul'dan gelecek işçiler hemen hemen bizim muhasebe servisindekilerle eşittirler. Gözleri açıktır. Amirlerinin azarına, dayağına filan kolay kolay boyun eğmezler. Asıl fenası, İzmir yahut İstanbul'dan gelecekler gelirken dansları, müzikleri, banyoları, haftalık temiz elbiseleriyle filan gelecekler. Bizim sakin, durgun, kendi hâlinde, fazlasını istemeyi bilmeyen yerli işçilerimize tesir yapacak, gözlerini açacaklar. Örnek olacaklar bizimkilere. Çok geçmeden bildiğiniz gibi, bir işçi bunalımıyla karşı karşıya geleceğiz." "Sonu?" "Tahmin edersiniz..." Numan Şerif Bey, Salamon'u haklı bulmuştu. “Hınzır Yahudi"nin sözleri doğruydu. Bunu kendisi de düşünmemiş değildi ama bir sefer ok yaydan çıkmış, emir vermişti. Sadece emir vermiş olması da değildi mesele, büyük bir kısım işçiyi de işten atmıştı.

Cemile İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Orhan Kemal - Cemile (1952): Kitapta yoksul-köylü kesimin ekmek mücadelesini görüyoruz, ayakta kalma mücadelesini görüyoruz. Karnı burunda eşler, çocuklu avlular, harap olmuş rutubetli sıkış sıkış evlerde yaşam... Bunların hepsine "eyvallah" çeken işciler, günün birinde kurnaz bir olaya oyuncak olup işlerini kaybederler. Yeni mezun olduğum için işsizlik kaygısını sonuna kadar hissettim. Art niyetle mi cahillikle mi bu oyuna geldiler bilemem ama olan hep alt tabakada yaşayan insanlara oluyor be...Üst kesim her zaman nasıl ekmek kazanacağını biliyor ve genelde hiçbir enikonu ceza almadan paçayı kurtarıyorlar... Hep böyle olmadı mı zaten? Kitabın içinde en sevdiğim kısım, Cemile ve Katip Necati arasındaki aşk diyebilirim. En sevdiğim karakter ise Cemile'nin babası Malik bey. Kitabın anlatım dili oldukça yalın, okuma yazma bilen her yaştan insanın okuyabileceğini ve rahatlıkla anlayacağını düşünüyorum. Arada yöre ağızları da kullanılarak inandırıcılık artırılmıştır. Kitaplarda böyle kısımları daha çok seviyorum, ülkeye yeni gelmiş Türkçe'ye çatpat hakim biri ile yöre halkından birinin aynı Türkçe'ye sahip olması beklenemez ya. İyi okumalar dilerim... (Meltem)

Orhan Kemal’in yazdığı Cemile adlı roman Küçük Adam’ın Romanı adlı üçlemenin sonuncusudur. Birincisi Baba Evi ikincisi Avare Yıllar ve üçüncüsü Cemile’dir. Roman Çukurova’da şehre göçmüş olan insanların geçim sıkıntısını ve Orhan Kemal’in gençlik ve evlilik yıllarını anlatmaktadır. Orhan Kemal’in gençlik ve evlilik yıllarının bir kısmını anlattığı roman bir anı niteliğinde olduğu gibi otobiyografik bir eser özelliği de taşır. Aynı zamanda dönemin siyasi, sosyal ve ekonomik durumuna ayna tutar. Roman Orhan Kemal’in gerçek hayatından sahneler sunduğu için karakterler de gözleme dayalı olarak gerçekçi olarak oluşturulmuştur. Roman’dan yola çıkarak Orhan Kemal’in gençliğinde fakir bir yaşantıya sahip olduğunu görmek mümkün. Orhan Kemal hem sosyal mesajlar vermekte hem de bir aşk hikayesini anlatmaktadır. Roma’nın dili oldukça sade ancak karakterlerin ifadeleri yerel ağızla kaleme alınmıştır. Romanda bütün kötü olaylara rağmen hep bir ümit ve yaşama heyecanı okuyucuya hissettirmektedir. Sade bir dille yazılan eserdeki karakterler yerel ağızla kaleme alınmıştır. Orhan Kemal’in işçi olarak çalıştığı çırçır fabrikası ve fabrika hayatının da anlatıldığı Cemile romanındaki karakterler, bütün kötü olaylara rağmen ümidini ve yaşama heyecanını kaybetmezler. Cemile, zaman ve mekanın büyük ölçüde belirli olduğu bir romandır. Öyle ki, Orhan Kemal romanı bu konuda net bir bilgi vererek, “1934 yılı Eylül sonlarının berrak bir gecesi” olduğunu söyleyerek açar. Pek çok toplumsal romanda olduğu gibi, Cemile’de de yazar klasik roman yapısından fazla ayrılmaz. Yirmi altı bölümden oluşan roman, tipik bir “serim – düğüm – çözüm” zinciri ile okuyucuya ulaştırılır. Romanı doğrusal bir zaman kullanımıyla, kitaptaki tüm karakterlerin iç dünyasına hakim bir üçüncü şahıs anlatıcı üzerinden kurgulayan Orhan Kemal, yalnızca romana ismini veren karaktere, Cemile’ye değil, tüm karakterlere dair önemli bilgiler verir. Numan Şerif Bey’den İhtiyar Muy’a, Kadir Ağa’dan İzzet Usta’ya kadar pek çok karakter romanda iç dünyaları, duygu ve düşünceleri ile bize ulaştırılır. Yazar, romanda oldukça sade ve akıcı bir dil kullanır. Eserde önemli olan aktarılmak istenen toplumsal koşullar olduğu için, yazar kullandığı kurgu ve dilin bunların önüne geçmemesine özen gösterir. Anlatısını sık sık karakterler arasındaki uzun diyaloglar üzerinden şekillendiren Orhan Kemal, kitabın daha rahat ve hızlı bir şekilde okunup anlaşılmasını da mümkün kılar. Üstelik, çeşitli karakterlerin kendi şiveleri ile konuşmaları, romanın gerçekçiliğini de arttırır. Özellikle Halil ve Kadir Ağa gibi karakterler, yetiştikleri bölgenin ağzıyla konuşur. yazar bunları aynen okundukları gibi yazar: (Mahmut Keçeci)

Son zamanlarda okuduğum en güzel Türkçe öykü kitabı. Orhan Kemal’e geç kaldığım için çok üzgünüm. “ Orhan Kemal’in kitapları bir okurun hayatta rastlayabileceği o çok nadir hazineler arasında yer alır. Çok az yazar okurunun dünyasında onun kadar iz bırakır, okuyorunu onun kadar biçimlendirir. Orhan Kemal umudu ve iyimserliği yeniden kazanmamız için yol gösterir bize. “ (Gamze K.)

Kitabın Yazarı Orhan Kemal Kimdir?

15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan ilçesinde doğdu. 2 Haziran 1970'te yaşamını yitirdi. Toplumsal gerçekçi romanın usta kalemi, öykü ve roman yazarı. Asıl ismi Mehmet Raşit Öğütçü. İlk Büyük Millet Meclisi’nde Kastamonu Mebusu olan ve seçildiği Adalet Bakanlığı’ndan 3 gün sonra istifa ettirilip neredeyse tüm İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan Abdülkadir Kemali Bey’in oğlu. Babasının, 1930’da Ahrar Fırkasını kurmak ve gazete çıkarmak yüzünden öldürülme korkusuyla Suriye’ye geçmesi üzerine, ortaokul son sınıfta öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Bir süre Suriye ve Lübnan’da yaşadı. 1932’de Adana’ya döndü. İşçilik, dokumacılık, ambar memurluğu, katiplik yaptı. 1939'da ilk şiirlerini de yazdığı askerliği esnasında, komünizm propagandası yapmak suçlamasıyla 5 yıl hapse mahkum oldu. Kayseri, Adana ve Bursa cezaevlerinde yattı. Bursa Cezaevi'nde Nâzım Hikmetle tanışması yaşamının ve yazarlığının dönüm noktası oldu. 1943'te salıverildikten sonra Adana'ya döndü. Amelelik, sebze nakliyeciliği, Adana Verem Savaş Derneği’nde katiplik yaptı. 1950’de İstanbul’a yerleşti, hayatını yazılarıyla kazandı. 1966'da bir lokantadaki konuşmasında komünizm propagandası yaptığı suçlamasıyla yargılandı, beraat etti. Yaşamının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği’nin davetlisi olarak, daha çok da tedavi amacıyla Sofya'ya gitti. 2 Haziran 1970’te Sofya'da tedavi edildiği hastanede beyin kanamasından öldü. İstanbul’da Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.

Hece ölçüsüyle Kayseri Cezaevi'nden yazıp gönderdiği ilk şiiri "Duvarlar" 1939'da Yedigün dergisinde "Reşad Kemal" imzasıyla yayınlandı. "Raşid Kemali" takma adıyla yazdığı şiirler Yedigün ve Yeni Mecmua'da çıktı. İlk romanı "Babaevi"nin bir bölümünü oluşturan "Balık" öyküsü, Yeni Edebiyat dergisinde 1940'ta yayınlandı. Bundan sonra çalışmalarını öyküde yoğunlaştırdı. "Orhan Kemal" adını ilk kez 1942'de "Yürüyüş" dergisinde yayınlanan şiir ve öykülerinde kullandı. Öyküleri, Varlık, Seçilmiş Hikayeler, Yeditepe başta olmak üzere dönemin tüm dergilerinde yer aldı. Gazetelere tefrika romanlar ve film senaryoları yazdı. Geçimini sağlamak, para kazanmak amacıyla durmadan yazdı. "72. Koğuş, Murtaza, Eskici ve Oğulları, Kardeş Payı" adlı eserleri tiyatroya uyarlandı. Doğrudan oyun olarak 1964'te yazdığı tek eseri "İspinozlar", "Yalova Kaymakamı" adıyla sahnelendi. Öykü ve romanlarında günlük yaşamın değişik yönlerini işledi. Kahramanlarını çoğunlukla sömürülen, yoksul insanlardan seçti. Bu insanların yaşamlarını, sorunlarını, iç dünyalarını yansıtırken kinsiz, sevecen, umutlu bir yaklaşım benimsedi. "Babaevi"nde çocukluk yıllarını, "Avare Yıllar"da gençliğini anlattı. Eserlerinin hemen hepsinde toplumsal yapıdaki çelişkileri ustaca vurguladı. Güçlü gözlem gücüyle, özgün ve yalın anlatımıyla hâlâ çok okunan ve sevilen eserler yarattı. Eserlerinde hızlı bir olay akışı ve devingenliğin yanısıra "diyaloglara" ağırlık verdiği dikkat çeker. Sanatının olgun döneminde daha çok Adana yöresindeki toprak ve fabrika işçilerini konu aldı. Çukurova'nın toplumsal ekonomik yapısındaki değişimin yöre halkı üzerindeki etkilerini inceledi. Ailesi 1971'den itibaren adına "Orhan Kemal Roman Armağanı" vermeye başladı.

Orhan Kemal Kitapları - Eserleri

  • Eskici ve Oğulları
  • Bereketli Topraklar Üzerinde
  • 72. Koğuş
  • Cemile
  • Murtaza
  • Ekmek Kavgası

  • Baba Evi
  • Hanımın Çiftliği
  • Avare Yıllar
  • Önce Ekmek
  • El Kızı
  • Tersine Dünya
  • Gurbet Kuşları

  • Baba Evi - Avare Yıllar
  • Evlerden Biri
  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Nazım Hikmet'le 3,5 Yıl
  • Çamaşırcının Kızı - Küçücük
  • Kötü Yol
  • Devlet Kuşu

  • Kardeş Payı
  • Arkadaş Islıkları
  • Kaçak (Hanımın Çiftliği 3)
  • Bir Filiz Vardı
  • Kanlı Topraklar
  • Dünya Evi
  • Müfettişler Müfettişi

  • Üçkâğıtçı (Müfettişler Müfettişi 2)
  • Suçlu
  • Sokaklardan Bir Kız
  • Grev
  • Sarhoşlar
  • Yalancı Dünya
  • Küçücük

  • Sokakların Çocuğu
  • İnci'nin Maceraları
  • Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı
  • Yüz Karası
  • Serseri Milyoner - İki Damla Gözyaşı
  • İstanbul'dan Çizgiler
  • Yağmur Yüklü Bulutlar - Dünyada Harp Vardı

  • Elli Kuruş Çikolata
  • Kırmızı Küpeler / Babil Kulesi
  • Serseri Milyoner
  • Yazmak Doludizgin
  • Kenarın Dilberi
  • Elli Kuruş
  • Önemli Not!

  • Hanımın Çiftliği
  • Yağmur Yüklü Bulutlar
  • Senaryo Tekniği ve Senaryolar
  • Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı
  • Eskici Dükkanı
  • Bütün Oyunlar 1
  • Arslan Tomson

  • Bütün Oyunlar 2
  • Farecik - Uyku
  • Küçükler ve Büyükler
  • Arka Sokak
  • Aslan Tomson - Köpek Yavrusu
  • Kaybolan Romanlar
  • Hanımın Çiftliği

  • Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1)
  • Boyacı
  • Önemli Not! - Orhan Kemal Soruyor
  • İstanbul İstanbul

Orhan Kemal Alıntıları - Sözleri

  • Sabaha karşı arabayı garaja çekip eve geldi, soyundu, vurdu kafayı.  Vurdu ama uyku tutmak ne mümkün? Aşk bu muydu? Aşk buysa çok üzücü, insanı harap edici bir şeydi. Ama içerdeki bir yerlerin tatlı tatlı acıyışı, hayır sızlayışı da çok hoştu. (Kötü Yol)
  • Genç kadın gene çekmedi. (Müfettişler Müfettişi - Üçkâğıtçı)
  • Hiç bitmeyecek mi senin bu okuman? Muhsin usta gözlüğünü çıkardı, Camlarına hohladı, sildi, gözüne takarken: — Bitmeyecek, dedi. — Hiç mi? — Hiç. — Niyetin katip olmak mı yani? — Hayır. — Ya? — İnsan olmak! (Vukuat Var (Hanımın Çiftliği 1))
  • Bütün namuslu insanlar, hırslı insanlar, kursağında haram yutmıyan insanlar böyle efendi... (Eskici Dükkanı)
  • Gökteki ay kirli bulutların gerisinde yüzüyordu sanki. Şehir uykudaydı. Çok uzaklardan berrak gecenin derinliklerinden çalgı sesleri yüzerek geliyordu. Duymuyordu. (Oyuncu Kadın - Gavurun Kızı)
  • Seni neden sevmiyor, istemiyorlar? (Senaryo Tekniği ve Senaryolar)

  • “Bir insan sevildiği yeri bilmeli.” (Bereketli Topraklar Üzerinde)
  • Uzun uzun dikilmişti oracıkta. Evlerinin oluklu çinko duvarlarına dayalı sırtı, göğün derinliklerine kaçıp giden ayın ışıltısı, babasızlığın acısıyla yanan ufak yüreği. (Kaçak (Hanımın Çiftliği 3))
  • Dostunu öldüren erkeğe rastlamak olağandı da, kadın bir parça aykırı geliyordu. (Sokaklardan Bir Kız)
  • "Ne anlayacak? Gezdiği Antep, yediği pekmez!" (72. Koğuş)
  • Yeni bir sigara yaktı. (Kaybolan Romanlar)
  • Yanımda sen olduktan sonra ben de yatabilirim mezarlıkta. (Sokakların Çocuğu)
  • ' Hapishane nasıl yer? ' ' Bırak. İnsanları insanlıktan çıkarmak, vahşi, canavar hale getirmek istersen at oraya. İşsiz, güçsüz, yarı aç bir alay insan. Dört duvar arasında can sıkıntısından birbirlerini yiyorlar. Güçlüysen ne ala, değilsen yandın. (Sokaklardan Bir Kız)

  • Bu dünyadan, bu dünyanın patlamaya hazır mayınlar gibi yaşayan, başıboş insanlarından korkuyorum... (...) İçimin derinliklerinde bir yerleri kemiren dert bu derttir... (Serseri Milyoner)
  • Çıldıracaktım, iş neredeydi? Kime gitsem de iş istesem, aldığım karşılık değişmiyordu: "Yok!" (Arkadaş Islıkları)
  • "Allah bizi fakir yaratmış ! Benim ne kırmızı, ne de mavi mantom var!. Senin annen zengin, alır. Senin annen benim annemden güzel, sen de güzelsin. Benim annem de çirkin Bende çirkinim, daha bir diyeceğin var mı ?" (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Hem konuşmaya ne gerek vardı? İnsan her seyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlat maya yetmez. (Cemile)
  • Doğanlar hiç ölmese...İnsanlar birbirlerini mi yerlerdi? Sanki yemiyorlar mı? (Çamaşırcının Kızı - Küçücük)
  • Haysiyet, şeref, namus... Evet ama yenir miydi bunlar, içilir mi? (Küçücük)
  • Ne diye geleceklerdi? Kirli yüzleri alelade beyaz kağıtlarla gizlenmeye çalışılmış kerpiç duvarlarını, çatlak aynasını, şeker sandıklarının birleştirilmesinden meydana gelmiş karyolasını görmeye mi geleceklerdi? Yoksa, sakat bacağı tahta parçasıyla kabaca yamanmak istenmiş külüstür masasını mı? Allah göstermesindi! Onlar gelmek istese bile önler, yüz karası zannettiği fakirliğini onlara, o zengin kızlarına asla göstermek istemezdi. (Kenarın Dilberi)

Yorum Yaz