diorex
sampiyon

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri - Selçuk Kütük Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kimin eseri? Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kitabının yazarı kimdir? Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri konusu ve anafikri nedir? Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kitabı ne anlatıyor? Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri PDF indirme linki var mı? Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kitabının yazarı Selçuk Kütük kimdir? İşte Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 16.07.2023 00:00
Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri - Selçuk Kütük Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Selçuk Kütük

Yayın Evi: Pınar Yayıncılık

İSBN: 9789753522335

Sayfa Sayısı: 136

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Hepimiz hayatta bir takım amaçlarımız olduğundan ve bunları gerçekleştirmek için neler yapmamız gerektiğinden sık sık bahsederiz. Peki, amaç edindiğimiz şeylerin gerçekten doğru ya da yeteri kadar kıymetli olduğundan nasıl emin olabiliriz?

Allah'ın müminlere emrettiği şeylerin arkasında hangi gerçek yatmaktadır? Namaz niçin beş vakittir? Oruç neden bir ay tutulur? İçki neden yasaktır? Erkekler niçin altın kullanmamalıdır? Diğer taraftan, "Neden böyle bir evren var?", "Ben kimim ve nereden geldim?", "Ölümden sonra ne var?", "Doğru ve güzel olmanın ölçüsü nedir?" Bunlara benzer sorular dilediğimiz kadar uzatılabilir. Biz bu kitabımızda bu türden soruların her birine ayrı ayrı cevaplar geliştirmek yerine, tüm soruların cevabını içinde barındıran en temel prensibi yakalamaya çalışacağız.

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri Alıntıları - Sözleri

  • İnsan nefsi akıbete(geleceğe) kördür ve hazır lezzete müpteladır.
  • Bir sözün doğru anlaşılabilmesi için dört noktanın dikkate alınması gerekir: sözü söyleyen, dinleyen, makam, maksat.
  • Ruh ve kalbin bedene hapis olması, toprağa gömülen bir çekirdeğin belirli bir süre karanlıkta kalması ve etrafını saran toprak sebebiyle içindeki özü açığa çıkaramamasına benzer. Sonra çekirdek toprağın baskısından ve karanlıktan kurtulur; havaya ve gün ışığına kavuşarak içindeki potansiyeli gerçekleştirip mini bir ağaç haline gelir.
  • Her şeye gerçek kıymeti kadar değer verilmelidir. Birkaç saat sonra öleceğini bilen bir insan için milyarlarca lira kazanmış ya da kaybetmiş olmanın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Sahip olduğumuz şeylerin değeri izafidir. Mesela, paha biçilmez bir elmas parçasını cebinde taşıyan çöle düşmüş bir adam için bir bardak su daha kıymetlidir. Önemli olan elimizde bulunan zenginliğin hangi noktaya kadar geçer akçe olarak kalacağıdır. Öyleyse, sahip olduğumuz zenginliğin gerçek değeri, ancak ebedi hayata bakan yönü ile ölçülmelidir.
  • İnsan psikolojisi bazı şeylerin sürekli bir şekilde tekrar edilmesi halinde bu hataları olağan ve normal şeyler gibi algılamaya yatkındır
  • Bazı insanlar kendileri için birinci derecede öneme sahip olan bilgileri bir tarafa bırakıp sıradan şeyleri öğrenmekle “bilgili” olacaklarını zannederler. Eğer kendinizi bir savaşın içinde bulursanız, o sırada en önemli şey silah kullanmayı bilmektir; denize atlamanız gerekiyorsa önemli olan yüzme bilmektir. Uçaktan atlamak zorunda iseniz en önemli şey paraşüt kullanmayı bilmektir. Sözü edilen durumlarda şiir okumayı bilmenin ya da kimya bilgilerinizin birinci°’den bir faydası olmayacaktır. Buradan anlıyoruz ki, her şeyi bilmenin değeri içinde bulunulan şartlara bağlıdır.
  • Kimlik sahibi olmak, kişinin kendini bir tarihe, fikre ve bir medeniyete ait olduğunu farketmesidir. Bu aidiyet bilincine ulaşan kişi, kendini başkalarının tarif etmesine ve yönlendirmesine izin vermez
  • Hayat bir maraton gibidir; ancak tempolu ve kararlı koşanlar yarışı tamamlayabilir.
  • Çorak ve sert toprakta bitkilerin kuruyup çürümesi gibi iman ve ibadetle beslenmeyen insanların günahlar sebebiyle dünya ve ahireti harap olur.
  • İnsan nefsi akıbete kördür ve hazır lezzete müpteladır.

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Gyrus fusiformis: Her ne kadar dünya ve ahiret problemlerine çözüm bulamasanizda faydalı bir kitap. Yobazların yazdığı dini kitaplari okucaniza bunu tavsiye ederim. Kitabın felsefi bir tarafı olması güzel. Insanı düşünmeye sevk ediyor. Yemin olsun ki sizi korku, açlık, mallardan-canlardan-ürünlerden eksiltme türünden bir şey ile mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenlere müjdele... (2nd Mate)

Son süreçte çoğu insan Yaratıcı var mı? Din var mı? Ahiret var mı? sorularına yanıt arar bir ruh halinde diye düşünüyorum. Soru sormuyorsak da bir karmaşanın içinde olduğumuz kesin. Yazarın bazı sorulara verdiği örnekler ikna edici türden. Ayrıca ayetlere olan hakimiyeti ve bu ayetleri yorumla şekli, saçma din adamlarının vaazlarından daha etkileyici ve sempatik. Yine hiç sıkılmadan, vaaz dinler gibi olmadan, yorulmadan okuduğum bir kitap oldu. Benim gibi hayatınızın amacını arıyorsanız, okuduklarınızın arasına ekleyebilirsiniz. Farklı bir bir bakış açısı bir soluk getirecek. (Seçil Örengül)

Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri PDF indirme linki var mı?

Selçuk Kütük - Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Selçuk Kütük Kimdir?

Selçuk Kütük Kitapları - Eserleri

  • Deizm
  • Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri
  • Ateizm Yanılgısı
  • Kaostan Önce Son Çıkış
  • Aklı Karışıklara Rehber
  • Bilim Felsefesi Üzerine
  • Ne Gördün Anlat Bakalım!
  • Endişeye Mahal Yok
  • Ateizm

Selçuk Kütük Alıntıları - Sözleri

  • Piyasada her türlü fikir ve düşüncenin serbestçe ve eşit oranda yer alabildiği kanaatini hasıl etmek medya seçkinlerinin maharetle yaptıkları göz boyama işlemlerinden biridir. Çeşitli vesilelerle zıt fikirlere söz hakkı tanınarak bu anlayışın yerleşmesine çalışılır ve farklı düşüncelerin seslendirilmesinin ancak medya sayesinde mümkün olduğu mesajı güçlü bir şekilde verilir. Her ne kadar “halkın sesi” olmak gibi iddialarla ortaya çıkılsa da aslında her şey, daha baştan, belirli güçlerin istediği neticeyi verecek şekilde ayarlanmıştır. Güç ve iktidar mücadelesinin olduğu bir yerde medya gücünü eline geçirenlerin adalete, irfana ve ahlâka uygun davranmasını beklemek aşırı bir iyimserlik olacaktır. Devletin, sermaye gruplarının ya da dışarıdan maddi destek alan ideolojik kesimlerin temsil ettiği bir medya dünyasında “herkes kendi hakikatini üreteceği” için doğru bilgilenme bağlamında halka bir hizmet sunulması söz konusu değildir. Bu şartlar altında halk, medyaya sesini duyuramaz ve kamusal hayata gerçek anlamda katılamaz, müdahil olamaz. Halk yığınlarından beklenen şey, sadece kendi lerine “sunulan gerçeklerle” ve yorumlarla meşgul olup onları tüketmektir. Medyatik güçler sunacağı haberleri seçtikleri ve imtiyaz sahibi grupların gündem ve programlarını destekleyecek ortam hazırladıkları için halkın yarasına ilaç olacak bilgi ve yorumları aktarmaya çoğu zaman yanaşmaz. Kısacası, medyanın maksadı seçkinler için iyi olanın herkes için iyi olduğunu ve başka seçeneklerin kötü ya da imkânsız olduğunu göstermektir.» (Endişeye Mahal Yok)
  • Ayakkabım yok diye üzüleceğimize ayağımız olduğu için şükretmemiz gerekmez mi? (Kaostan Önce Son Çıkış)
  • Bir şeyin yokluğunun kesin olarak ispatlanabilmesi, ancak o şeyin var olması halinde mantıksal bir çelişkinin ortaya çıkacağının gösteril­mesi ile sağlanabilir. (Ateizm Yanılgısı)
  • Bilindiği gibi, Hz. Peygamber “hayâ, imandan bir şubedir” buyurarak utanma ve edep duygusunun önemine vurgu yapmıştır. Günah ve kabahatlerimizi başkaları ile paylaşmaktan, gıybet ve söz taşıyıcılığı yapmaktan, kendini beğenmişlikten, karşı cinsi söz veya hareketlerimizle taciz etmekten utanmalıyız. Ancak, her utanma aynı kategori altında ele alınamaz. Bu noktada Hak’tan ve halktan utanma ayırımının yapılması gerekir. Hak’tan atanmayı şu rivayetle izah edebiliriz: Resulullah, bir gün; “Allah’tan gereği gibi hayâ edin.” buyurdular. Bunun üzerine yanında bulunan sahabeler: “Ya Resulullah! Elhamdülillah biz Allah’tan hayâ ediyoruz.” deyince, Hz. Peygamber şöyle cevap verdi: “Allah’tan hakiki olarak hayâ etmek; gözünü, kulağını, haram olan şeylerden korumak, haram yemekten ve zinadan sakınmak, ölümü ve dünyanın fani olduğunu düşünmektir: Ahiret mutluluğunu isteyen kimse, dünya ziynetlerine önem vermez. İşte böyle yapan kimse, Allah’tan hakkıyla utanmış olur.” (Tirmizi). Diğer taraftan, Allah’ın emirlerine riayet (kıyafet, ibadet, düşünce vs) hususunda başka insanların kınamasından ve ayıplamasından utanmak edep değil, zaaf ve korkaklık işaretidir. O halde, sosyal baskı ve dışlanma sebebiyle Cenab-ı Hakka karşı hürmetsizlik manasına gelebilecek davranışlar makbul bir utanma kategorisine girmez. “Allah yolunda üstün çaba gösteren ve kendilerini kınayabilecek kimselerin kınamasından korkmayan (insanlar): Bu, Allahın dilediğine bağışladığı lütfudur. Allah ( lütfünda) sınırsızdır ve her şeyi bilendir’ (Maide; 54) Rivayet o ki, sevdiği kadın yanına geldiğinde yolda birilerinin ona baktığım ve sevgilisinin utanma sebebiyle yanaklarının kızardığını anlayan şair şu dizeleri söyler: A benim bahtıyarim, gönülde tahtı yârim, Yüzünde göz izi var; sana kim baktı yârim. Tabii, günümüzde yanakların kızarması için artık fondöten kullanılıyor. Aradaki farkı görmek için şu rivayete bakabiliriz: Hz. Ayşe, sahabeden gözleri görmeyen İshak (r.a) yamna her geldiğinde kendini sakınır, örtüsünü düzeltirmiş. Onun bu durumunu hisseden Ishak bir gün sorar: Ey Müminlerin Annesi! Ben âmâ olduğum halde benden de sakınıyorsun. Halbuki ben sizi görmüyorum! Hz. Ayşe cevap verir: evet, sen beni görmuyorsun fakat ben seni göruyorum! (Endişeye Mahal Yok)
  • Dünyevileşmek ve hayatı ölümden sonrası yokmuş gibi yaşamak,iyilikleri ve ahlaki uygulamaları Allah için değil de sosyal değerler bağlamında yapmak teizm içinde gizli bir deizmdir. (Deizm)
  • Hepimiz kendi filmimizde başkahraman durumunda olmamız gerekirken aklımızı ve irademizi başkalarına emanet ettiğimizden kendi hayatımızda bile figuran rolü ile idare etmek zorunda kalıyoruz. Kendi hayatımızı değil, başkalarının istediği hayatı yaşamış oluyoruz. (Ne Gördün Anlat Bakalım!)
  • kişinin doğal (fıtrata uygun) halini kendi su-i niyetiyle tahrip etmemesi halinde, teistik delillerin ikna edi­ciliği hususunda herhangi bir şüphe söz konusu değildir. (Ateizm Yanılgısı)
  • Önce kendi algı çerçevesinde bir tanrı varsayıp, sonra bunu eleştiriye tabi tutmak entelektüel dürüstlüğe aykırıdır. (Ateizm Yanılgısı)
  • Tarih kitaplarında resmedilen ve elinde kalın sopasıyla komşusunun yiyeceğini çalmaya çalışan ilkel adamla, diğer milletlerin tabii kaynaklarını çalmak için binlerce insanın ölümüne yol açan "uygar insan" arasındaki tek fark kullanılan ileri teknolojidir. (Ne Gördün Anlat Bakalım!)
  • ||Ot yemeye en haris/düşkün olan koyunlar hep taze ve iyi otlara ulaşmak için en önde gider, açgözlü olmayanlar ise en geriden takip eder. Çoban, koyun sürüsünü geri çağırdığı zaman en ileride olan en geride kalır ve en arkada olan da en öne geçmiş olur. İşte aynen bunun gibi, bazı insanlar da dünya hayatının cazibesine kapılarak ve "geriye dönüşü" unutarak "Çoban'dan" gittikçe uzaklaşırlar. Bu insanlar, koyunların en semizi gibi, diğer insanlara nazaran çok daha başarılı ve zengin görünebilirler. Her şeye hak ettiği kadar ehemmiyet verenler ve işlerini "önem sırasına" göre düzenleyenler zahiren geride kalmış gibi görünebilirler. Fakat ölüm vakti (geriye dönüş zamanı) geldiğinde Cenab-ı Hakk'ın nazarında en arkada kalanlar sınıfına dahil olurlar. "Her şeyin hükümranlığı elinde olan Allah'ı tesbih ederiz. Ve siz, O'na döndürüleceksiniz." (Yasin/83) "Her canlı ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak kötülük ve iyilik ile deneyeceğiz; hepiniz de sonunda bize döndürüleceksiniz." (Enbiya/35) (Kaostan Önce Son Çıkış)
  • Bilindiği üzere, Gazali’nin felsefe eleştirisinin etkisi ile düşüncenin gelişmesinin durduğu; hatta 12. asırdan sonra genel olarak İslam Medeniyeti’nin bir duraklama sürecine girdiği iddiası sıkça dile getirilmektedir. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalarda, Gazali’nin felsefe eleştirisinin, zannedildiğinin aksine düşünceyi engellemek yerine, İslam düşüncesinin daha da fazla felsefi bir muhteva kazanmasını sağladığını ortaya koymuştur. Bu çerçevede özellikle Fahreddin er-Razi ve onun talebelerinden oluşan ve kısaca “muhakkikun’ denilen büyük düşünürler grubunu hatırlamak yeterlidir. Her birisi kendi başına büyük bir düşünür olan Adudiddin el-İci, Sa’deddin et-Teftazani ve Seyyid Şerif el-Cürcani yanında Devvani ve sırf Grek filozoflarını kendi orijinal dillerinde okumak için Grekçe öğrendiği rivayet edilen Amidi, Gazali sonrasında, onun eleştirileri ışığında felsefi düşünceye katkıda bulunan büyük düşünürden sadece birkaçıdır. İbn-i Haldun ve Molla Fenari de Gazali sonrası yetişen büyük düşünürler arasında yerini almıştır. (Endişeye Mahal Yok)
  • Eğer her şey üzerinize geliyorsa bu, sizin ters yöne gittiğinizi gösterir. Hatayı dışarıda ve başkalarında değil, kendimizde aramak gerekir. (Kaostan Önce Son Çıkış)
  • Her şeye gerçek kıymeti kadar değer verilmelidir. Birkaç saat sonra öleceğini bilen bir insan için milyarlarca lira kazanmış ya da kaybetmiş olmanın hiçbir ehemmiyeti yoktur. Sahip olduğumuz şeylerin değeri izafidir. Mesela, paha biçilmez bir elmas parçasını cebinde taşıyan çöle düşmüş bir adam için bir bardak su daha kıymetlidir. Önemli olan elimizde bulunan zenginliğin hangi noktaya kadar geçer akçe olarak kalacağıdır. Öyleyse, sahip olduğumuz zenginliğin gerçek değeri, ancak ebedi hayata bakan yönü ile ölçülmelidir. (Çözümlü Dünya Ahiret Problemleri)
  • Güzel ahlak, felsefe yapmak gibi bir şey değil, tamamen pratikle ilgilidir. (Ne Gördün Anlat Bakalım!)
  • 1- Bir varlık ya zorunlu varlıktır ya da mümkün varlıktır. 2- Her mümkün varlık zorunlu bir varlığa gereksinim duyar. Sonradan var olan (madde veya zihnin bir projeksiyonu olarak) varlık zorunlu varlık olamaz. 3- Ya Tanrı ya da evren zorunlu varlıktır. 4- Evrenin bir başlangıcı vardır. 5- Demek ki (2 ve 4'e göre) evren mümkün varlıktır. 6- Demek ki ( 1, 3 ve 5'e göre) Tanrı zorunlu varlıktır. (Ateizm Yanılgısı)
  • Maddenin mutlak yokluktan varlığa sıçramasını maddenin kendine ait bir özellik olarak tanımlanması, maddeye olağanüstü ve tanrısal bir özelliğin atfedilmesi anlamına geliyor. Hiçbir bilimsel mahiyeti olmayan bu yaklaşımın çaresizlikten kaynaklandığını fark etmemek mümkün değildir. Tanrının varlığının kendinden kaynaklanması ve O'nu hiçbir şeyin ne zaman ne de varlık açısından önceleyemeyeceği düşüncesi bilim-dışı ve metafizik sayılırken, aynı özelliğin maddeye hediye edil­mesi açık bir çelişkidir. (Ateizm Yanılgısı)
  • Fikirsiz ve maksada yönelik olmayan bakiş ülfete, yani alışkanlıktan kaynaklanan bir sıradanlaştırmaya sebep olur, böylece hayrete şayan olan harikulade şeyler bile basit ve normal gelmeye başlar, sanat ve incelik kaybolur. Anlamı ve derinliği çabucak tüketme, harcama ve değersizleştirme zamanımızın büyük bir hastalığıdır. En derin hakikat meseleleri bile internet sayfalarında saniyeler içinde bitirilip geçilebiliyor. Hiç birimiz için yarın sabah güneşin doğacak olmasının hayret verici bir tarafı yoktur; hâlbuki bu olayın nasıl gerçekleştiği üzerinde biraz düşünülse her yönüyle akıl almaz bir durumun söz konusu olduğu görülecektir. Fakat bu harikulade olayların sürekli yaşanıyor olması zihnimizde bir ülfete (alışkanlık ve sıradan görme) sorununa yol açıyor. Bazıları Kur’an’ın hiç kimsenin bilmediği ve duymadığı olağan-üstü şeylerden bahsetmesi gerektiğini düşünebilir, halbuki en basit görünen şeyler bile son derece kompleks yapıya sahiptir. İşte Kur’an bu sebeple, yani ülfetimizi kırmak için en sıradan görünen şeylerden (yağmur, bitkiler, dağlar, yıldızlar vs) bahseder ve bunlarm hiç de basit şeyler olmadığına işaret eder. “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.” (Bakara; 164) (Endişeye Mahal Yok)
  • Newton, Bentley'e yazdığı mektuplarda, evrenin pek çok özelliğinin mekaniğin prensiplerince açıklanamadığını, bu düzeninin kör tesa­düflerle oluşup devam edemeyeceğini, dolayısıyla bunları geometri ve mekanikte usta bir varlığın ortaya koyabileceğini anlatmaktadır. (Ateizm Yanılgısı)
  • Çoğu insan dürüst ve gerçekçi düşünmeye cesaret edemediği için delilleri takip etmek yerine delilleri karartmaya kalkışır. (Deizm)
  • 19. yüzyılın sonlarından itibaren bilim dünyasında hakim olan düşünce, eğer yeterli veriler toplanabilirse maddesel alemin geçmiş ve geleceği ile ilgili bütün durumların bilinebileceği ve hesaplanır olduğu yönündeydi. (Bilim Felsefesi Üzerine)

Yorum Yaz