diorex
Dedas

Cüce - Leyla Erbil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Cüce kimin eseri? Cüce kitabının yazarı kimdir? Cüce konusu ve anafikri nedir? Cüce kitabı ne anlatıyor? Cüce kitabının yazarı Leyla Erbil kimdir? İşte Cüce kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 24.02.2022 00:00
Cüce - Leyla Erbil Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Leyla Erbil

Çizer: Mustafa Horasan

Yayın Evi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İSBN: 9789754584615

Sayfa Sayısı: 88

Cüce Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Zenîme'ydi adı. Zaman zaman kederli, derin yeislere kapılmış bulurdum onu, zaman zaman neşeyle taşmış kırıp geçirirdi gülmekten insanı. Güzelliği silinmemişti büsbütün. Lokma gözlü, uzun boylu, incecik, düzgün vücutluydu; kadınsı çizgileri yerindeydi hâlâ. Tuhaf kostümlerle dolaşırdı evin içinde.

Hayatının herkese kapadığı bir noktası bir gizi, gerçek bir acısı olmalıydı bence, ama yine de dolu dolu yaşamış, dünyanın her bir yerinde sevgilileri olmuş; gözü arkada kalmamış, güçlü bir kadına benziyordu. Zenîme Hanım'ın oturma odası ya da salonu sanki orta yerde ulu bir çınar varmış da onun tüm yaprakları sonbaharın gelişiyle kuruyup dökülmüş gibi yerlere serilmiş yazılı yapraklarla doluydu. Kâğıtlar da kim bilir ne uzun süre orada öylece kalmışsa onlar da sararmış solmuştular.

Bir gün "Al götür onları artık gözüm görmesin!" dedi, ikramda bulunurcasına bana! Zenîme Hanım, ad falan koymamıştı kitabına. Cüce adını ben koydum. Zenîme'ydi adı...

Cüce Alıntıları - Sözleri

  • Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce...
  • Kimse içinden çıktığı çirkeften leke almadan gezinemez bu gezegende.
  • Kimse kimsenin değerini bilemez... Değerini, sen kendin biçeceksin kendine; kafalarına sokana dek ısrar edeceksin , yorulmak, çekilmek, beklemek olmaz!
  • Kimse içinden çıktığı çirkeften leke almadan gezinemez bu gezegende.
  • Sonra ben de televizyonu kapadım, lanet ettim kendime, Amerikalarda onca yıl, "İslam'da hümanizma" anlatmıştım!.. Televizyonu kapadım günlerce açmadım.
  • "Kederin rengini hâlâ çıkaramadım alnımdan..."
  • “Yaralı doğar bütün insanlar; anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce…”
  • "Biliyorum, kaçmışsındır iyelik sıfatlarından, zamirlerden ve kiplerden hayat boyunca kaçtığın gibi resmi kâğıtlardan."
  • "Sana, senin eziyetine kim katlanabilir? Yalnızlığı kabul edemedin mi? Dostun kimdi senin?"
  • "Bu acı arayıştan kim kurtarabilir insanı? Sevgili mi? Dost mu? Kardeş mi? Boş inanç mı? Ülkü mü?"
  • sen hiçbir yere ait değilsin, aitsiz kimliksin sen...
  • "Yaralı doğar bütün insanlar, anlaşılmak, sevilmek, sevecenlik dilenir ömrünce..."
  • "Aynaydın da sen artık o sadece yansıtıyordu senin aynalığını sana."
  • Elbette gerçek bir devrimci değilsen sözünde ve eyleminde tekleşen, böyle çifte kalbin olur başını ağrıtır durursun...
  • "Zenîme'ydi adı. Yemek masasının ucunda dururdu kurulmuş daktilosu ağzı açık bekleyen. Düşünüyorum da seksenlerinde(?) bir kadın tek bir kitap yayımlamış kimsenin haberi yok, bir iç yarası gibi daktilosu da sürekli açık Naumann-İdeal, Q klavye. Utanıyordum, oraya gözüm kayacak diye."

Cüce İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Bir yazar insana “iyi ki Türkçe biliyorum” dedirtir mi? Leyla Erbil dedirtir.: Leyla Erbil’den okuduğum ikinci kitap. Yahu ben bu kadını nasıl daha önce okumadım serzenişlerine “iyi ki Türkçe biliyorum da Leyla Erbil okuyorum” sevinci karıştı. Bu kitap, aksi mi aksi bir kadının kaleminden, onlarca dilde “ben” nakaratıyla söylenen bir şarkı..Aynalarda kendini göremeyen kadınlar söylüyor şarkıyı..Ve Leyla Erbil, belki yazarken çok istediği için şu kırık bacaklı sallantılı düzeni yıkmayı, cümlelerini devire devire eşlik ediyor şarkıya. Buyurgan değil belki ama eli belinde satırlar döküyor avuçlarımıza. Avuçlarımız dolu dolu kalkıyoruz kitabın başından. Başkarakterimiz Zenime, “Hayatından bıkmış koltuklar, başeğmiş kapılar, baygın düşmüş eşikler ve isyana hazırlanan kitaplar..” la dolu bir evde, elinde hırçın, kışkırtıcı, sivri bir kalemle yazan bir yazar. Zenime’nin sayfalarında bodur şövalyeler, erkeklik organı biçiminde kılıçlar çizili. Bir savaşı tasvir ediyor Zenime bize. Avcı erkek, av kadın. Tanrı erkek, kul kadın. Yüce erkek, alçalmış, kıstırılmış, kapatılmış, sindirilmiş kadın. Tarihin en uzun ve en alçak savaşı. Zenîme’nin, kadının kimliğini bulamamasına, yok sayılmasına inat, birçok dil ve dinde ‘ben’ kelimesini nakarat gibi tekrarladığını görürüz. En’âm, ah’âm, es’em..Ben..Ben..Ne zor kendini bulamamak, nereye ait olduğunu bilememek. “Onlardan da değilsin sen, sen hiçbir yere ait değilsin, aitsiz kimliksin sen, “Aitsiz Kimlik!” der kendine Zenime. Sonra yine ekler: Ben. Kitabın en güçlü metaforu aynadır. Zenime aynada kendini göremez. “Baş eğmiştin bulantının sonuçlarına, sessiz sedasız, belleğinin bir gözünde saklı bireyi taşıyarak başlamıştın yeniden yaşamaya dünyamızda Pessoa gibi!” der. Sartre’nin Bulantı’sına ve Fernando Pessoa’ya gönderme yapar. Pessoa, ki Portekizce’de “hiç kimse” dir. Tıpkı Zenime’nin Türkçe’de “köksüz” olması gibi. Kelimelerle ustaca oynar, onları bilinç akışı tekniğinin içinde eritir Leyla Erbil. Postmodern roman tekniğiyle Cüce’den yüce çıkarmayı başarır. Ve bu kitap feminist edebiyatın kült eserlerinden biri olmanın hakkını verirken, siyasetten medyaya, tüketim kültürünün pespayeliğine kadar pek çok konuya dobra dobra kılıç sokup çıkarmanın da örneklerinden biri olur. “koşma cüce, koşma duramazsın, güneş gelince, gölgeni bulamazsın...” Cüce.. “Binlerce yıldır dünyanın rahmini elinde tutan o buyurgan ve nobran erkek sesin” sahibi. Cüce yazar/franz-kafka ‘nın “sakatlayan hadım eden, alt edilmek korkusuyla delice geberten baba” sı. Cüce erkek egemen sistemin Leyla Erbil’in kaleminin ucunda bodur bırakılmış timsali. Beter ol! :)) Şimdi soru şu: Orta Dünyanın Zeus’u Aule’nin cüceleri yaratırken, kadın cüceleri de erkeklere benzetmesi niyeydi acep? Onlar da aynalara baktığında erkekleri mi görüyorlardı? Ve İlluvatar ona kızıp “yarattığın şeylere bir çivi bile çakmayacağım” demeseydi acaba dünya başka bir yer olur muydu? yazar/leyla-erbil ’in Zenime’ye söylediklerini ben de ona söyleyeyim. “Toprağına yıldızlar, ateşböcekleri, güneşler yağsın.” E mi? (Emel Keleş)

Kadın karakterler çok etkili. Şiirsel dil, metaforlar, benzetmeler ve yer yer absürt tümceler yaratıcı ve sanatsal. Entelektüel seviyesi yüksek bir yazar. Kâh sözlük açtırdı, kâh dinler tarihine baktırdı, kâh ülkemizin mazisine götürdü. Özellikle köy şivesi ve yazım yanlışları kullanılan yerler ve yan karakter olan Hatçanım' ın yazgısı ve dilinden dökülen bir iki cümle de vurucuydu. Mesela onu sürekli döven kocasından ayrılmak istemeyip " ayrılamam, ben onun sıcağına alışmışım" demesi, halihazırda sosyolojik betim yerine geçer. Hatçanım çamaşır yıkamaktan elleri yara olmuş bir kadın. Tip bağlamında, yazarın halktan kopuk olmadıgını, elitist bir aileden gelen intihar etmiş başkaraktere sanatsal tezatlık sunduğunu görüyoruz. Üç başlı Ejderha novellasında da şiirsel dile rağmen eserin halka hitap ettigini düşünmüştüm. Başlıca sebebi yakın tarihimizdeki Maraş, Madımak katliamlarını merkeze alması. Bunu yaparken yaratıcı bir yazar elbette makale gibi yazmayacaktır; yavaş okuma ile postmodernizm herkes icin mümkün. Anlam da göreceli nitekim. (Necla Engin)

Leyla Erbil, Zenîme Hanım'ın hikâyesini anlatır bize Cüce'de, "terk etmeyip seven"lerden oluşan kalabalıklar arasında yalnız kalmayı tercih eden bir kadın. "Leyla, yazın adamı değil, kadınıyım ben anlayacaksın tümünü okuduğunda." diye kendini azarlattırdığı Zenîme'sinin kaleydoskopik bir portresini sunar Erbil. Zenîme hanım başlı başına bir romandır haddizâtında: Erguvan rengi elbiseleri içinde Portugalya imparatoriçesi edasıyla salınan, yüzünde Coly pudrası, boynunda Cuir de Russie parfümü ile Amerika'larda üç kuşağa "İslam'da Hümanizma" dersi veren ama ülkesinde Madımak'tan yükselen dumanları görünce kendinden utanan bir asılsız kimliktir o. Erbil kendini bir yaratıcı yazar anlatıcı olarak konumlar Cüce'de ki, anlatabilsin bu daktilosu ağzı açık bekleyen kadının hikâyesini. Bunu yaparken dili de biçimi de, hem anlatısal hem görsel olarak, eğip büker. Zenîme Hanım'ın sesi Calibri, iç dünyası Handwriting, Erbîl'in kendisi Times New Roman puntosunda biçimlendirilir, bir de üstüne Mustafa Horasan'ın resimleri eklenince Cüce bir biçim-bükücü metaromana dönüşür. Erbil metaromanının eklemini göstergeler ile kurar: Ev ve bahçe, güvenli alan ve geçiş yeridir. Dışarıda roman boyu bir sis vardır; "dinlene dinlene ilerleyen", "beyaz-mavi-mor duman bukleleri"nden oluşan, büyük harfle stilize edilmiş SİS, bilinmezliktir. Sisin ortasından bir Cüce çıkar, Velázquez'in Nedimeler'inin Menipo'su, ataerkin kibrinin, medyanın baskısının simgesi; Zenîme'ye o cinsel organlaştırılan gür kara saçlarını örttüren korkunun ta kendisidir. Ve elbette ayna, Zenîme'nin temel derdi kimlik ve yabancılaşmanın temsilidir. Son tahlilde Cüce, kişisel bir roman deneyimidir. Erbil, "kendi eziyetine katlanabilecek" okurlar ya da Zenîme hanımın deyimiyle "kollayacağı birkaç kişi"yi arar. İçinden çıktığı çirkeften leke almadan gezemeyen, bekleyişin süslü imparatorluğundan, kadın olmanın ürperik ağırlığından aldığı nefes ile üflemektedir yaratısına. Batılının Bulantı'sına benzemeyen Doğulu bir yarıktır Cüce. Karıncaların, ezan seslerinin ve parasızlığın ortasında hoşnutluk dolu sırıtmaların yakıp kavurduğu bir yürek yarığı. (Kubilay)

Kitabın Yazarı Leyla Erbil Kimdir?

Orta sınıf ailenin üç kız kardeşten ortancası. İlk, orta ve liseyi İstanbul okullarında okudu. İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Edebiyatı bölümünde eğitim gördü. Son sınıfta ayrıldı. Çeşitli işlerde çalıştı. Evlenerek bir süre Ankara ve İzmir'de oturdu. 1961 de İstanbul'a döndü. Evli ve bir kızı var (Fatoş Erbil-Pınar).

Yazarlığa hikâyeyle başladı. İlk yayınlanan hikâyesi Uğraşsız'dır; (Seçilmiş Hikayeler Dergisi, 1956 Ankara) Giderek Dost, Yeni Ufuklar, Yeditepe,Ataç, Papirus, Yelken vb Edebiyat Dergilerinde yazı ve hikâyeleri göründü. Erbil, kendinden önce yerleşmiş olan yazın akımlarına bağlı kalmadı; roman, hikâye ve düz yazı metinlerinde ortodoks Marxçıların karşısında yer almasıyla tanındı. Psikanilizin özgürleştirici yöntemlerinden yararlanarak, dinin, ailenin, okulun, toplumsalın ürettiği tabularla dolu ideolojilere karşı 1956'da başlayan mücadelesini dilin oturmuş kelime hazinesi ve söz dizimi kuralarını değiştirme çabasıyla sürdürdü. Yeni bir biçim ve biçem geliştirdi. Başlıca düşünce kaynakları Marx ve Freud olarak belirtildi.

Leyla Erbil, 1970 Türkiye Sanatçılar Birliği, 1974 Türkiye Yazarlar Sendikası kurucularından olup, PEN Yazarlar Derneği üyesidir. 1961'lerde Türkiye İşçi Partisi üyesi olan Erbil, Türkiye İşçi Partisi'in Sanat ve Kültür Bürosu'nda görev almıştır. 1979'da çağrılı olarak gittiği ABD'de kendisine, Iowa Üniversitesi Onur üyeliği verilmiştir. Edebiyat Ödüllerine katılmayan Erbil, 2000- 2001 yılı Ankara Edebiyatçılar Derneği Onur Ödüllerini kabul etmiş, 2002 yılında ise, PEN Yazarlar Derneği tarafından Nobel Edebiyat Ödülü'ne ülkemizden ilk kadın yazar adayı olarak gösterilirken, "Türk dili ve edebiyata egemenliği, aynı zamanda insana, hayata ve dünyaya karşı sorumlu aydın tavrı" vurgulanmıştır. 82 yaşında vefat eden Leyla Erbil,Zincirlikuyu Mezarlığı 'nda defnedildi.

Leyla Erbil Kitapları - Eserleri

  • Cüce
  • Tuhaf Bir Erkek
  • Mektup Aşkları
  • Üç Başlı Ejderha
  • Kalan
  • Tuhaf Bir Kadın

  • Gecede
  • Zihin Kuşları
  • Eski Sevgili
  • Karanlığın Günü
  • Hallaç
  • Cinsel Öyküler
  • Eski Sevgili

Leyla Erbil Alıntıları - Sözleri

  • Mustafa Kemal'e o dönemde, "Bu da bizim Hitler" diyenler çıkmış yarı şaka yarı ciddi. (...) Onu eleştirebilmemiz bile bir damla da olsa geldiğimiz demokratik yer yüzündendir. Hele bugün burun buruna geldiğimiz şeriatın dalavereci, hunhar yüzüne tanıkken! (Zihin Kuşları)
  • …yaşam, genç kızlığının kitap sayfaları arasında saklayıp kuruttuğu, arada bir açıp baktığı, o ince yerlerinden çoktan beri eriyip dökülmüş ak yasemin değildi, kirlenmeyi, pislenmeyi göze alarak, ayıpları, yasakları sevinç ve acıları üstlenerek götürülmesi gerekiyordu yaşamın. (Eski Sevgili)
  • Ah dostum, kitaplar da olmasa ben ne yapardım! Bü­tün gecelerimde onlar var şimdi. Onlar benim dostum ve her şeyim. (Mektup Aşkları)
  • "Haksızlıklara karşı intikam duygusuna kapılmamak bir marifet midir?" (Tuhaf Bir Kadın)
  • Her fırsatta azar işitiyorum densizden (Tuhaf Bir Erkek)
  • (...) konuşulmak, dostlanmak, gülmek gereksinmesindeydim alabildiğine. (Hallaç)

  • Aslında bastırma kaçışla ret arasında bir aşamadır. (Tuhaf Bir Erkek)
  • Bu kapıları bana Atatürk açtı softa herif anladın mı? Atatürk açtı bu kapıları bana, sen kim oluyorsun da yeniden o karanlık deliklere tıkmaya kalkıyorsun Türk kadınını ha? (Tuhaf Bir Kadın)
  • Gelenek bütün şiddetiyle omuzlarına ve bileklerine çökmüş Ortaçağ Türkiyesi'nin! (Kalan)
  • Türk sinemasına can suyu veren Yılmaz Güney 'i "katil" olarak göstermekten öte düşünceşer üretemiyorlarsa yazınımızın işi gerçekten de zor demektir. (Zihin Kuşları)
  • Şimdi ona gitsem sevinir, severim onu, nasıl iğreniyorum ondan... (Gecede)
  • sen hiçbir yere ait değilsin, aitsiz kimliksin sen... (Cüce)
  • «İyi dinle anacığım: öyle güzel şeyler oldu ki, sana haber vermeye geldim; dünyadan para kalktı, biliyor musun? Artık kimse kimseye para vermiyor, istediğini alıyorsun istedi­ğin yere gidiyorsun, her şey bedava! Hastahaneler bedava! Doktor bedava! Yemek içmek bedava! Otobüs bedava! Ver­giler kaldırıldı! Gaz bedava!..» (Karanlığın Günü)

  • Kadın katilliği aldı başını gitti Karısını öldüresiye Dövenler Öldürenler Ve tüm katiller Zengin oldu (Tuhaf Bir Erkek)
  • «Kahve de kalmamış ki sana bir fincan kahve ikram ede­yim! Bari çay koyayım demlensin.» (Karanlığın Günü)
  • “Hem anlamak ya da bilmek açmazlardan kurtulmak demek değildir ki!” (Tuhaf Bir Kadın)
  • " Bugün yaşamın anlamı dediğin şey, yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. Bu kadar ince bekleyişler gerekir mi acaba? " (Mektup Aşkları)
  • F. Kafka'nın babası hepimizin babasıdır: sakatlayan, hadım eden, alt edilmek korkusuyla delice geberten baba. (Zihin Kuşları)
  • Sonra ben de televizyonu kapadım, lanet ettim kendime, Amerikalarda onca yıl, "İslam'da hümanizma" anlatmıştım!.. Televizyonu kapadım günlerce açmadım. (Cüce)
  • Devrimciler ölür, devrimler yaşar. (Eski Sevgili)

Yorum Yaz