diorex
Dedas

Dağdakiler - Kadri Gürsel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Dağdakiler kimin eseri? Dağdakiler kitabının yazarı kimdir? Dağdakiler konusu ve anafikri nedir? Dağdakiler kitabı ne anlatıyor? Dağdakiler PDF indirme linki var mı? Dağdakiler kitabının yazarı Kadri Gürsel kimdir? İşte Dağdakiler kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

  • 15.06.2023 17:00
Dağdakiler - Kadri Gürsel Kitap özeti, konusu ve incelemesi

Kitap Künyesi

Yazar: Kadri Gürsel

Yayın Evi: Metis Yayıncılık

İSBN: 9789753421164

Sayfa Sayısı: 167

Dağdakiler Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti

Fransa Basın Ajansı muhabiri Kadri Gürsel ve arkadaşı Reuters Foto muhabiri Fatih Sarıbaş 31 Mart 1995 günü PKK'lılar tarafından kaçırıldılar ve 26 gün sonra bırakıldılar. İki gazeteci bu süreyi Bagok Gabar bölgesinde dağlarda dolaştırılarak geçirdiler. Dağdaki, bu kaçırılmanın ve 26 günün hikâyesi... On iki yıldır en az yirmi bin cana, benzersiz acılara, kitlesel göçlere sebep olan bir çatışmanın bir tarafındaki insanlar... Bu on iki yıl boyunca onlar medyada ya terörist"tiler ya "itirafçı" ya da "ölü ele geçirilmişlerdi"... Dağdakiler'de anlatılan hikâye ise dağa çıkmış, dağlarda yaşayan, etten kemikten insanlara dair bir hikâye... Dağdakiler kim? Nasıl yaşıyorlar, ne düşünüyorlar?

Dağdakiler Alıntıları - Sözleri

  • Sonra, konuşmaya başladı. "PeKeKe yalnız Kürt halkının kurtuluşu için savaşmıyor, tüm Ortadoğu halkları için savaşıyor. PeKeKe bir insanlık hareketidir," dedi. Ve belirgin Kürt aksanıyla devam etti: "TeCe bize karşı her şeyi denemiştir, ama bizi bitirememiştir. Bagok'ta göreceksin, on üç yaşında gerilla vardır. Yetmişlik bir dede bile vardır, bizimle eylemiere katılıyor. TC'nin tek üstünlüğü tekniktir ha ... O da olmasa toprağımızdan çoktan çekilecek. Zaten ekonomisi batmıştır. Bir Kobra kaça kalkıyor biliyorsun? Bu savaşı ne kadar sürdürür?" "Vallahi Vietnam'dır," dedi. "Vietnam ... " "Amerika'nın Vietnam'da geliştirdiği taktiklerin aynısını TeCe yapıyor. Köy yakmalar, ekin yakmalar, bu kadar katliam ... Ama fayda etmeyecek. O kadar köy boşaltılmıştır. Bagok'a yetişelim size onları gösteririz ... Bize terörist diyorlar, asıl terörist TeCe'dir. TeCe çok barbardır ha ... "
  • Sohbetin bir yerinde mazlum, rojbin için sesinde sevecen bir tonla "Boğaziçi üniversitesini bırakmış gelmiş, burada bize pilav pişiriyor" dedi.
  • Batı illerinde bulunmuş olanlardan Türkler'i küçümseyici sözler işitmedim. Bu küçümseme ve hatta nefret, daha çok, batı illerinde hiç yaşamamış, yörenin genç insanlarına özgü. Yani, Türk diye karşısında askeri, polisi ve memuru gören insanlar.
  • Dağdakilerin dünyasında abartılı eylem öyküleri, efsanelere dönüşerek dilden dile dolaşıyor. Bu öyküler gruplar ve bireyler arasında gündelik münasebette önemli bir yer tutuyor. Bu öyküleri anlata anlata yanılsamalardan oluşan bir dünyanın kozasını örüyorlar kendi çevrelerine ve o kozanın içinde yaşamaya başlıyorlar.
  • Bazı çatışmalarda askerler o kadar büyük cesaret örnekleri göstermişler ki, anlatan PKK'lı kendince bu durumu açıklarken, "Subaylar askerlere cesaret hapı veriyor," demişti. Habur sınır kapısında konuştuğumuz bir Türk subayı da "PKK'Iılar hap kullanıyor," diyordu ... Ne tuhaf ki , her iki taraf da birbirini hapçılıkla suçluyor.
  • Türk halkı için "koyun" yakıştırmasını yapanlara rastladım. Türk Solu için "işe yaramaz" diyenler, Türk aydınlan hakkında, Kürt bölgelerinde devletin yaptığı zulme sessiz kaldıklan gerekçesiyle "onursuz" sıfatını kullananlar vardı. Aslında, bulundukları yerden bakarak, yani dağdan bakarak küçümsüyorlar Türk halkını . Dağda olmasalar Türk halkını küçümsemeye de haklan alamayacak. Türk halkından bir farkları kalmayacak da ondan. Başkaldırabilmiş olmanın onlara verdiği bir gurur burada rol oynuyor. Başkaldırabildikleri için Türkler'i geçtiklerini, onlardan bu yönleriyle üstün olduklannı düşünüyorlar.

Dağdakiler İncelemesi - Şahsi Yorumlar

Değişmeyen makus talih.. Yüzlerce, binlerce kandırılmış çocuk dağlarda yok olup gittiler. Kitapta isimleri geçen PKK mensuplarının sanırım hepsi ölmüştür ama yerlerine geçenleri de aynı kader beklemektedir. Bu konularda hep söylenen şey şudur; "silahla, kavgayla hak aranmaz" Kitabı okurken ilginç şeyler de öğreneceğinizi biliyorum. (Erdem Gül)

Dağdakiler PDF indirme linki var mı?

Kadri Gürsel - Dağdakiler kitabı için internette en çok yapılan aramalardan birisi de Dağdakiler PDF linkidir. İnternette ücretli olarak satılan çoğu kitabın PDFleri bulunmaktadır. Ancak bu PDF'leri yasal olmayan yollarla indirmek ve kullanmak hem yasalara hem de ahlaka aykırıdır. Yayın evlerinin sitesinden PDF satılıyorsa indirebilirsiniz.

Kitabın Yazarı Kadri Gürsel Kimdir?

Kadri Gürsel (d. 1961, İstanbul), Türk gazeteci ve yazardır.

1986 yılında gazeteciliğe başlayan Gürsel, Ankara'da bulunan Yeni Gündem adlı haber dergisinde çalıştı. Daha çok dünyadan haberler ve dış politikayla ilgili konularla ilgilendiği derginin 1988 yılında yayın hayatı sona erdi.

1993 yılına dek Cumhuriyet, Güneş ve Sabah gazeteleri ile Nokta dergisinde editörlük ve muhabirlik görevlerinde bulundu.

1993'te Agence France-Presse'in İstanbul muhabirliğini yapan Gürsel, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 1995 yılında Kuzey Irak'ta PKK'ya yönelik düzenlediği Çelik Harekâtı'nı izlemek için Reuters'ın foto muhabiri Fatih Sarıbaş ile birlikte bulunduğu Irak'tan Türkiye'ye döndükten sonra Diyarbakır'a gitmek üzere yola koyuldukları Nusaybin'de PKK militanları tarafından 31 Mart günü kaçırıldılar. 26 günlük esaretin ardından Şırnak'ta serbest bırakıldılar. Alıkonulduğu süre içerisindeki gözlemlerini kaleme aldığı Dağdakiler adlı kitabı 1996 yılında yayımlandı.

1998'de Milliyet grubunun haftalık olarak yayımladığı Artı Haber adlı derginin yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Ardından gazetenin dış haberler müdürlüğüne getirilen Gürsel, 2008yılının sonuna kadar bu görevde bulundu. 2007'de gazetede başladığı köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Gürsel, Uluslararası Basın Enstitüsü'nün (IPI) Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı'dır.

Kadri Gürsel, Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde yaşanan patlama sonrası kişisel twitter hesabı üzerinden yazdığı yazılar nedeniyle Milliyet Gazetesi tarafından işinden çıkarıldı.

Kadri Gürsel Kitapları - Eserleri

  • Ben de Sizin İçin Üzgünüm
  • Dağdakiler

Kadri Gürsel Alıntıları - Sözleri

  • Batı illerinde bulunmuş olanlardan Türkler'i küçümseyici sözler işitmedim. Bu küçümseme ve hatta nefret, daha çok, batı illerinde hiç yaşamamış, yörenin genç insanlarına özgü. Yani, Türk diye karşısında askeri, polisi ve memuru gören insanlar. (Dağdakiler)
  • Ne İslamcılık , ne de Türk Milliyetçiliği . Ve hatta müphem bir "yüce devlet " mefkûresi.. Bunlar gerçekte hiçbir davanın hizmetkärı değillerdir . Değersizdirler. Her manada . Ucuz ve niteliksizdirler . Dolayısıyla kolayca harcanabilirler . Hem de herhangi bir değere bağlı değillerdir. Kendilerini kullanan iktidar gücünün bahşettiği cezasızlık güvencesi sayesinde saldırırlar. Çok korkaktırlar. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Dağdakilerin dünyasında abartılı eylem öyküleri, efsanelere dönüşerek dilden dile dolaşıyor. Bu öyküler gruplar ve bireyler arasında gündelik münasebette önemli bir yer tutuyor. Bu öyküleri anlata anlata yanılsamalardan oluşan bir dünyanın kozasını örüyorlar kendi çevrelerine ve o kozanın içinde yaşamaya başlıyorlar. (Dağdakiler)
  • Bazı çatışmalarda askerler o kadar büyük cesaret örnekleri göstermişler ki, anlatan PKK'lı kendince bu durumu açıklarken, "Subaylar askerlere cesaret hapı veriyor," demişti. Habur sınır kapısında konuştuğumuz bir Türk subayı da "PKK'Iılar hap kullanıyor," diyordu ... Ne tuhaf ki , her iki taraf da birbirini hapçılıkla suçluyor. (Dağdakiler)
  • Sohbetin bir yerinde mazlum, rojbin için sesinde sevecen bir tonla "Boğaziçi üniversitesini bırakmış gelmiş, burada bize pilav pişiriyor" dedi. (Dağdakiler)
  • İlk iki isim Özal ve Bayar olduğuna göre, Demirören’in zihniyet dünyasında Mustafa Kemal Atatürk’ün üçüncü isim olarak yer bulması bana göre imkânsızdı. “Atatürk” derse, Recep Tayyip Erdoğan’ı nereye koyacaktı? Bunu bilerek sordum: “Recep Tayyip Erdoğan?” “Evet” dedi, “Tayyip Bey.” Hemen ardından “Tayyip Bey’in en az beş yıl daha iktidarda kalmasının ülke için bir zaruret olduğundan” bahsetti ve hâlâ her hatırlayışımda irkildiğim şu cümle çıktı ağzından: “Türkiye ancak otoriter rejimle kalkınır.” Çok kısa bir süre öyle kaldım. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Siz çok kitap okumuş olabilirsiniz ve genel kültürünüz benden daha fazla olabilir; ama işte bugün , satın aldığım Milliyet'te köşe yazarı olan siz , benim maaşlı personelimsiniz ve Ankara'dakiler sizden hoşlanmadıklarına göre yazmanıza da engel olabilirim . Yani sizi kovabilirim. 2010'lu yıllarda güç kazanan anti-entelektüalizmin , en küstah , en cüretkâr ifadesi , insanların hayatlarında hiç kitap okumamış olduklarını hiç sıkılmadan söyleyebilmeleri , hatta bu tarifsiz eksikliği bir itiraf olmaktan çıkarıp gizli bir övünç vesilesi haline getirebilmeleridir. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Adaleti çökmüş bir Türkiye’nin bekası da tehlikede demektir. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Şartların ve özel faktörlerin sonucu , Galatasaray Lisesi'nde iki sol gençlik teşkilatı taban bulmuştu : Dev -Genç ve Genç öncü . 1977 'nin sonunda okulda birbiriyle rekabet halinde örgütlenen bu iki gruptu. O yıllarda ülkücülük Galatasaray'da herhangi bir varlık gösterememiştir. Okulun , yurtseverlik ve dünyalılığının bir sentezini oluşturan geleneksel kültürü , ülkücülüğün dar kavmiyetci milliyetçilik yorumuna kapalı ve fakat solun çağrısına açıktı . (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Köksal Hoca'yı zaten asık bir suratla izlemekte olan Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ , öfkesine daha fazla hâkim olamadı ve hiddetli bir ses tonuyla mübaşire ," Onu geri iade edebilirsiniz" dedi ; hemen ardından sol tarafındaki avukatlar sırasının kendisine yakın köşesinde ayakta durmakta olan Köksal Bayraktar'a dönerek , "Bizim sizin vereceğiniz derse ihtiyacımız yok " diye çıkıştı. Sonra , Köksal Bayraktar ile Abdurrahman Orkun Dağ arasında şu tartışma yaşandı : "Neye ihtiyacımız yok efendim?" "Yok , burada her bir sanık vekili elbette müvekkilini savunabilir , burada siz dahil fikri ne olursa olsun , bakın siz değerli bir adamsınız , değerli bir hocasınız ." "Sadece avukat efendim " "Avukat Bey , mahkeme heyetine hukuk öğretmek sizin haddiniz değildir." "Hayır haddimiz." "Susun ! Arkadan kimse müdahale etmeyecek." "Hayır sinirlenmenize gerek yok efendim , Ben de sizin..." "Hayır bize bilmem kim hocanın dersini "Bunu öğrenin anlamında veremezsiniz." "Hayır öyle değil..." "Bizim insan sevgimizi sadece burada olan tanıkların , sanıkların sevilmesine eşdeğer tutmak hakkını size kim veriyor ?" "Kendim vermiyorum." "Veremez!" "Hayır!" "Neden ? Bizim adımıza onu düşünebilir misiniz ?" "Ben bu görev altındayım ." Gerilim yükselirken diğer avukatlar söze girdi : "Müdafi savunmasını yapar o konuyla ilgili..." " Ben müdafiyim , bir meslektaşıma böyle davranamazsınız." Mahkeme başkanı Dağ o avukatlara sert tepki gösterdi: "Avukat Bey sizi dışarıda tutalım , CMK 204 .Alın onu dışarı!" Bir avukatın , "Nasıl alabiliyorsunuz , hepimizi alacaksınız " diye bağırdığı duyuldu . "Hepinizi atarım gerekirse !" "Siz hukuk profesörüne böyle davranamazsınız efendim ." Hukuk profesörü bize ders veremez ." Mahkeme Başkanı , müdahil olan avukatı işaret ederek ,"Onu dışarı çıkarıyoruz " dedi hiddetle . Bunun üzerine Avukat Bahri Belen söz aldı , sinirleri yatıştırıcı , orta yol bulucu bir konuşma yaptı . (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Türkiye’de fikir özgürlüğü tam ve eksiksiz olarak sadece ‘’tımarhanelerde’’ kalmış olabilir ve belki de fikir özgürlüğüne savunmak ve yaşatmak için gerçekten de deli olmak lazım. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Totalitarizm, özgürlükleri yok etmek için hatları belirsiz, muğlaklık içeren ve genellemeye müsait kavramlar üretir ve bunları kendisinden olmayan herkesi suçlayıp cezalandırmak için kullanır. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • "Şimdi Sayın Başkanım biz buraya Norveç'ten toplanıp gelmedik . Yani biz bu ülkenin insanıyız. Hukuk düzenini vesaire aşağı yukarı biliyoruz. Yani bugün burada adalet fışkırsın ,biz hukuka doyalım, öyle bir beklentimiz yok . Yanlış olmasın . Ama hukuksuzluktan ölüyoruz efendim . Bir kırıntı bekliyoruz artık . Hakikaten ölüyoruz ." (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)
  • Türk halkı için "koyun" yakıştırmasını yapanlara rastladım. Türk Solu için "işe yaramaz" diyenler, Türk aydınlan hakkında, Kürt bölgelerinde devletin yaptığı zulme sessiz kaldıklan gerekçesiyle "onursuz" sıfatını kullananlar vardı. Aslında, bulundukları yerden bakarak, yani dağdan bakarak küçümsüyorlar Türk halkını . Dağda olmasalar Türk halkını küçümsemeye de haklan alamayacak. Türk halkından bir farkları kalmayacak da ondan. Başkaldırabilmiş olmanın onlara verdiği bir gurur burada rol oynuyor. Başkaldırabildikleri için Türkler'i geçtiklerini, onlardan bu yönleriyle üstün olduklannı düşünüyorlar. (Dağdakiler)
  • Sonra, konuşmaya başladı. "PeKeKe yalnız Kürt halkının kurtuluşu için savaşmıyor, tüm Ortadoğu halkları için savaşıyor. PeKeKe bir insanlık hareketidir," dedi. Ve belirgin Kürt aksanıyla devam etti: "TeCe bize karşı her şeyi denemiştir, ama bizi bitirememiştir. Bagok'ta göreceksin, on üç yaşında gerilla vardır. Yetmişlik bir dede bile vardır, bizimle eylemiere katılıyor. TC'nin tek üstünlüğü tekniktir ha ... O da olmasa toprağımızdan çoktan çekilecek. Zaten ekonomisi batmıştır. Bir Kobra kaça kalkıyor biliyorsun? Bu savaşı ne kadar sürdürür?" "Vallahi Vietnam'dır," dedi. "Vietnam ... " "Amerika'nın Vietnam'da geliştirdiği taktiklerin aynısını TeCe yapıyor. Köy yakmalar, ekin yakmalar, bu kadar katliam ... Ama fayda etmeyecek. O kadar köy boşaltılmıştır. Bagok'a yetişelim size onları gösteririz ... Bize terörist diyorlar, asıl terörist TeCe'dir. TeCe çok barbardır ha ... " (Dağdakiler)
  • 68'li çocuklar büyümeye vakit bulamamışlardı .78'li çocuklar ise büyümeyi reddettiler. (Ben de Sizin İçin Üzgünüm)

Yorum Yaz