Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar - Susanna Tamaro Kitap özeti, konusu ve incelemesi
Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar kimin eseri? Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar kitabının yazarı kimdir? Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar konusu ve anafikri nedir? Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar kitabı ne anlatıyor? Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar kitabının yazarı Susanna Tamaro kimdir? İşte Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar kitabı özeti, sözleri, yorumları ve incelemesi...

Kitap Künyesi
Yazar: Susanna Tamaro
Çevirmen: Eren Yücesan Cendey
Yayın Evi: Can Yayınları
İSBN: 9789750703232
Sayfa Sayısı: 171
Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, Özeti
'Yolculuğun, bütün ruhsal süreçler gibi seni henüz tanımadığın birisi ile karşılaştıracaktır. Bunun ne zaman gerçekleşeceğini, hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilemezsin. Onunla karşılaşmaya hazır olduğunu hissettir, yeter. Ama karşına çıkacak Yüz'ü tanımadığın gibi, ne kurallar koyabilir, ne önceden belirlenmiş bir randevu verebilirsin. Arayış seni bir kırılganlık, bir soyunma durumuna sürükleyecektir ki, arayıştan uzak kalmış kişilerin beklediği hiç de bu değildir aslında. Hiçbir şeyden emin olma, emin olduğun bir şey varsa ondan vazgeç.'
Susanna Tamaro, sevginin ateşi ve ruhun rüzgârı olmadan hiçbir yere varamayacağımızı, günlerimizi sıradan bir tutsaklıktan kurtaramayacağımızı söylerken bir kez daha okurların içini ısıtıyor, yüreklerine sesleniyor. Tamaro ile yirmi yaşlarında bir genç kızın bir yıl süren hayali mektuplaşması üzerine kurulu kitapta, ünlü yazar, hayatla baş etmekte zorlanan bu genç kıza açık ve neşeli bir üslupla, insanlığın ortak dilini kullanarak, sıkıntı çektiği konularda yardımcı olur, kendi içselliğine yönelmesini ve kendi duygularını keşfetmesini, bunu yaparken de acı, karamsarlık ve sıkıntıdan korkmamasını söyler. Susanna Tamaro, aslında ona kendi kişisel ve manevi deneyimini aktarmakta, kendi geçtiği yolları anlatmakta, kendi ruhunun kapılarını açmaktadır.
Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar Alıntıları - Sözleri
- ‘Eğer’ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır.
- Sanki yanıbaşımda minik bir şeytan var ve kulağıma sürekli şunu fısıldıyor: “Ne yapıyorsun sen? Neden zaman yitiriyorsun? Hayat çok daha ilginç şeylerle dolu.”
- Bedenin rahatlık konusundaki arzularını yerine getirmek demek,ruhu donukluğun sisine itmek demektir.
- Kimse utanmıyor, kimse özür dilemiyor. Umursamazlık kanseri bütün derin duyguları kemirmiş.
- Yeni bir başlangıca adım atmayı, dünkü kalıpları kırmayı, yapabilirken ‘yapamam’, olabilirken ‘olamam’ ve bütünüyle özgürken ‘kapana kıstırılmışım’ dememeyi öğret bana.
- Duygulanma ve dua aynı madalyonun iki yüzüdür;duygulanma beni dua etmeye,dua etme duygulanmaya sürükler. Ve bu devinim ne duygusallıktır ne terk ediliştir ne de çocukluktur;özünde,gerçeklik üzerinde kalıcı etki sağlayan olağanüstü bir güçtür.
- İnsanın kendini aramadığı, derinlerde aşkın olan yüzünü merak etmediği ve başkalarınca takılmış olan maskeyi reddetmediği yaşam gerçek yaşam sayılmaz.
- ...doğru davranış,zahmeti bilip kolaya kaçmadan ona katlanmaktır.
- İnsan iyileşmeye başlayınca düşüşler daha acı geliyor.
- Çarpışmalara ve savrulmalara karşı dayanıklı olabilmek için iyiliğin kökleri yükseklerde,bizleri aşan,doğaüstü yanıyla karanlığımızı aydınlatan bir dünyada olmalıdır.Ancak o zaman seyirci rolünden umudun tanıkları rolüne geçiş yapabiliriz.
- Her koşulda ve her zaman yalnız olacaksın.
- Huzursuzluk kaçış değil arayıştır.
- Sen içsel bir yürüyüşe başlamaya karar verdiysen bütün bunlar seni hiç ilgilendirmez. Limana ulaşacak sandalın hem kaptanısın hem sandalısın. Kıyıdan açıldığın zaman yağ gibi bir denizle mi,yoksa sandalından yüksek dalgalarla mı karşılaşacağını bilemezsin karşına güneş ve yıldızlar mı çıkacak,yoksa fırtınanın şiddetli ve devingen karanlığı mı;bunu tahmin bile edemezsin. Her koşulda ve her zaman yalnız olacaksın. Birilerine dönüp 'dalgaları düzleştir' ya da 'güneşimi geri ver' deme durumun olmayacak.
Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar İncelemesi - Şahsi Yorumlar
Umursamazlık kanseri bütün derin duyguları kemirmiş....Kitap bence tam olarak bu sözün ekseni etrafında dönüp durmuş. İnsanlar ve hayata karşı kayıtsızlıkları bunlar bakıp göremediklerimiz, gördüğümüz halde sustuklarımız ,kendimize koyduğumuz sınırlar ve tabi yargılamadaki üstün becerimiz var bide:) neden böyleyiz? Kitap içerik olarak da iki kadının mektuplaşması üzerine yapılan bir kurgu ile ilerlemekte. Yazar yazdıkların da insanın genel kendi ruhun da yapacağı iyileşmeyle bütün insanlara ve hayatına güzellikler getireceğini bunun tabi ki de en büyük kaynağının sevgi ve inanç olduğunun üstünde duruyor. Sürekliliği olan kişisel gelişim tadında güzel bir kitap ve okurken genelde düşündüğüm yazarların yazdıkları ya da kurguladıkları hayatlar biraz kendi hayatlarında çalıntı gibi değil mi? Bu yüzden yazar yaşadıklarını yani kendi hayatının etkisinde dolu dolu hayatların içinden gerçeklerle yazmış. Son olarak da kitapta hep insanların ne kadar kötü oldukları yani her şeyi nasıl tükettikleri üzerine hep yazmış tabi ki de çok haklı ve doğru eleştiri ve tespitleri var ama artık bu tür imkansızlık ve umutsuzluk üzerine düşünceler çok fazla oldu sanki yani sormak istiyorum iyi ve güzel insan hiç mi kalmadı? Yazarlar ,kitaplar gazeteler, haberler vb. herkes kötü insandan yakınıyor. Bu kadar kızıp öfkelendiğiniz insanlar değil misiniz! Ne yani güzel olan hiç bir şey kalmadı mı? Bence kaldı ve hep kalacak:) Keyifli okumalar. (Zeitgeiist)
Susanna Tamarro'nun okuduğum ilk kitabı.Kitapta Tamaro 20'li yaşlarında olan bir genç kız ile kurgusal mektuplarını anlatıyor.Hayatla başa çıkmakta zorlanan genç kıza gerek kendi deneyim ve gözlemlerinden gerekse de incilden alıntılarla hayattan korkmaması gerektiğini,kabuğuna çekilip risksiz bir hayatı yaşamanın sıkıcılığını anlatıyor.Korkularımızın bizi ele geçirmemesi gerektiğini ve bunu yaparsam ne olur ,ya yanlış yaparsam ya daha kötü olursa diye düşünüp oturduğumuz yerden kalkmayıp risk almadan öylece içi boş yaşamamızın bizi daha da sıkıntıya sokacağını belirliyor.Insanın kendinden ve iç dünyasından çokça şey bulacağı güzel bir kitap. (Özlem .)
Susanna Tamaro ,sevginin atesi ve ruhun ruzgarı olmadan hicbiryere varamayacagımızı ,gunlerimizi sıradan bir tutsaklıktan kurtaramayacagımızı soylerken bir kez daha okurun icini ısıtıyor,yureklerüne sesleniyor .Tamaro ile 20 yaslarında bir kızın bir yıl suren hayali mektuplasması uzerine kurulu kitapta,unlu yazar ,hayatla bas etmekte zorlanan bu genc kıza acık ve neseli bir uslupla ,insanlıgın ortak dilini kullanarak sıkıntı cektigi konularda yardımcı olur,kendi icselligine yonelmesi ve kendi duygularını kesfetmesini ,bunu yaparken de acı ,karmasarlık ve sıkıntıdan kurtulmasını soyler (Time Traveller Ruby)
Kitabın Yazarı Susanna Tamaro Kimdir?
Susanna Tamaro, İtalyan kent soylu bir ailenin kızı. Trieste'de 1957 yılında doğdu, Orvieto yakınlarında kedileri ve köpeğiyle birlikte yaşamaktadır. Zor bir çocukluk dönemi geçiren Tamaro, 18 yaşındayken, bir depreme tanık olur, 25 yaşındayken ölümcül bir hastalık geçirir ve 27 yaşında yazmaya başlar.
Her başarıya ulaşmış yazarın yaşamış olduklarını o da yaşar. İlk denemelerinde başarısız olur ama bunlara aldırmadan yoluna devam eden Tamaro “Tek Bir Ses İçin” adlı kitabıyla büyük ses getirir. ”Yüreğinin Götürdüğü Yere Git” adlı bu eser de ona daha büyük bir ün kazandırır. (Bu kitap aylarca İtalya'da liste başı olmuştur.) Genelde günlük ya da mektuplar şeklinde yazar. Olayları birinci ağızdan anlatır. Eserlerinde hep bir hüzün vardır. Kahramanları genellikle ölümün eşiğine gelmiş ama bu durumu kabullenmiş; hayatta aradığını bulamamış insanlardır.
Susanna Tamaro Kitapları - Eserleri
- Yüreğinin Götürdüğü Yere Git
- Kitaplardan Korkan Çocuk
- Yüreğimin Sesini Dinle
- Kökler, Yollar ve Yitik Benler
- Anima Mundi
- Luisito: Bir Sevgi Öyküsü
- Sonsuza Kadar
- Sevgili Mathilda, İnsanın Yürümesini Dört Gözle Bekliyorum
- Tek Ses İçin
- Kaplan ve Cambaz
- Her Melek Korkunçtur
- Aklı Bir Karış Havada
- Düşünen Bir Yürek
- Büyülü Çember
- Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar
- Yanıtla Beni
- Rüzgar Ne Diyor
- Tombul Yürek
- Ulu Ağaç
- Her Sözcük Bir Tohumdur
- Bakışınla Aydınlanır Dünya
- Büyük Bir Aşk Hikâyesi
- Sessizlik Bir Erdemdir
- Var Olan Ada
- Tobia ve Melek
- Atla, Bart!
- Eve Doğru
- Rüzgar Ne Diyor
Susanna Tamaro Alıntıları - Sözleri
- Benim için gerçekten her kitap son kitaptı. Sonuncuydu çünkü ufka baktığımda hiçbir şey göremiyordum, belki de yazmanın bıraktığı yorgunluk ve halsizlik içindeydim; öte yandan- belirişi ve işlenişiyle- her kitabın çevresinde bir mucize halesi oluyordu. Bilindiği üzere mucizenin, buyrukla yaratılması mümkün değildir. (Her Melek Korkunçtur)
- O ekim ayında, bir parçam- umut etmiş, hayal kurmuş olan parçam- bütünüyle ölmüştü. O günden sonra artık onunla birlikte yaşamayı öğrenmem gerektiğini biliyordum. Belki bir süreliğine gizli tutabilirdim ama sonra güçlü çürüme kokusu gerçek durumumu başkalarına da açık edecekti. (Her Melek Korkunçtur)
- "Uyku sırları ortaya çıkartıyor." (Rüzgar Ne Diyor)
- (...) "Eh, en azından senin bir sürü kardeşin var." "O kadar çok olunca yok sayılır. Zaten artık yoklar." "Nereye gittiler?" "Derin donduruculara herhalde." O anda yeniden utanç yüklü bir sessizlik oldu. Bart, Zoe'nin akrabasını yemiş olma olasılığını düşündü. (...) (Atla, Bart!)
- Sakin, korunaklı ve ufuksuz. Kesinlikle benden, senden daha iyi yaşayacaklardır ama hayat gerçekten o mudur? Bu, arzu duyulacak bir yaşam mıdır? Ölüm döşeğinde "Bu olağanüstü bir serüven miydi?" diye sordurabilecek bir yaşam mıdır? Yoksa bir yaşam putu mudur? Gizemi olmayan —ve bununla karşılaşma hevesi taşımayan— hayat bitmek bilmeyen esnemelerden başka nedir ki? (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Gerçekte insan hayatı nedir? İki karanlık arasındaki ışıklı bir yarılmadır... Nereden geliyoruz? Nereye gidiyoruz? (Var Olan Ada)
- Düzen ve saygı bizi hayvanlardan ayıran biricik değerlerdi. (Rüzgar Ne Diyor)
- Sözcüklerin arkasında sözcükler gizlidir, ama sessizliğin içinde "herhangi bir şey" yuvalanmış olabilir. (Rüzgar Ne Diyor)
- Büyüklerin dünyasında yasalar, sevgiden daha ağır basar.. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- Ansızın kollarını göğe doğru kaldırdı, ellerini bir orkestra şefi gibi sallayarak şöyle dedi: " Ve sonra hayata şükrediyorum! Ağaçlara, çuha çiçeklerine, boraya, üveyiklere ve serçelere, çocuklara, otlara şükrediyorum ve tümünü kutsuyorum! Çünkü her şey kutsaldır ve bir lütuftur." (Her Melek Korkunçtur)
- ‘Eğer’ler dünyası bir girdap, bir hortum, bir kara deliktir. İnsan bir an dengesini yitirirse, içine yuvarlanmaması olanaksızdır. (Daha Çok Ateş Daha Çok Rüzgar)
- Demekle yapmak arasında uçurumlar var. (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)
- Sonra, belki de ölmeden bir an önce, hayatımızı bir an için seyredeceğiz ve gerçekten bizim olan, gerçekten dolu geçen anların farkına varacağız;bunlar belki de bir çiçeğe bakarak,bir ağacın biçimini seyrederek,yanımızdan geçen bir çocuğun başını okşayarak zaman yitirdiğimiz anlar olacaklar. (Her Sözcük Bir Tohumdur)
- “ Bilgelik dolu yazılara bakarsanız işin hoş yanı da sürprizlerdir ama hele bunu gerçekte yaşayın da görün. “ (Tombul Yürek)
- Bir hayvan neydi gerçekten? Günlük konuşmanın küçümseyici tavrında bu sözcüğün kökeninde yatan öz kolayca unutuluyordu. Can. Evet, hayvan can sahibi olan biriydi. İnsanların büyük bölümü için aynı şeyin söylenebileceğinden ise emin değildi. (Luisito: Bir Sevgi Öyküsü)
- "Gitmek ya da gitmemek, beslediğin ateşe bağlıdır." "Ateş beslenir mi?" "Yakıp yok eden buz gibi bir ateş vardır, bir de sıcak, yeniden yapan bir ateş. Her ikisi de bizim yüreğimizdedir. Hangisinin alevleneceğine biz karar veririz." (Kaplan ve Cambaz)
- "Gerçek yüzlerini en baştan gösterseler, büyük bir olasılıkla hiçbir zaman evlenemezler." (Anima Mundi)
- "Boşuna yaşadım, ölümümde boşuna olacak " (Tek Ses İçin)
- "Her şeye içine girmeden yukarıdan bakabilmenin ne güzel olacağını düşündü." (Rüzgar Ne Diyor)
- “Kovalayandan kaçarım, kaçanı kovalarım.” (Büyük Bir Aşk Hikâyesi)